ATA Parti Genel Başkanı Zeybek: Diyanet mi? 200 Fabrika mı?
ATA Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, devletin bütün dinlere eşit mesafede olması gerektiğini belirterek, Devlet Bütçesinden Diyanet’e ayrılan payı eleştirdi. Zeybek “Diyanet mi? 200 Fabrika mı?” Diye sordu.
Sosyal Medya X üzerinden @atacizeybek hesabı ile açıklama yapan ATA Parti Genel Başkanı Zeybek, Devlet’in vatandaşlara din dayatmasının yanlış olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“DEVLET DİN DAYATIRSA, O DİN ÇÜRÜR. DEVLETİ DE ÇÖKERTİR!”
Yine söylüyorum din kurumunun yükü kamunun sırtından indirilmelidir. Devlet yurttaşlarına din dayatmamalıdır. Devletin dayattığın din olursa o din çürür devleti de çökertir.
Devlet bütün dinler, inançlar karışında eşit uzaklıkta olmalıdır. Bugün ülkemizde özellikle gençler arasında dinsizliğin yaygınlaşmasının nedeni iktidarın dinciliği, Diyanet’in zorunlu din derslerinin tarikatların anlatıp anlattığı “Muaviye-Ebu Suud” dinidir.
Din ile devlet keskin olarak ayrışmalıdır. Bu devlet için de din için de en doğru olandır.
Ortaya koyduğumuz bu görüşleri destekleyenlere sağolun var olun diyorum.
Bu görüşlerimizi saldırma konusu yapanlara da, erdemsizce yazanlara “Sizin inandığınız din size bu erdemsizliği mi öğretiyor?” diyorum. Bütün saldıranlara da saldırılarınızı sürdürün daha da çoğaltın böylece görüşlerimiz daha çok yurttaşımızın bilgisine ulaşsın diyorum.
Bu arada yasal haklarımızı kullanacağımız da doğaldır.
İyi niyetle eleştirenler içinde önce ne dediğimizi anlayın diyerek bu konudaki görüşlerimizi kapsayan önceki yazımızı iletiyorum.
“ATA PARTİ ‘NİN DİYANET ÇÖZÜMÜ”
Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı ile onu destekleyen İmam Hatip Okulları, İlahiyat Fakülteleri, zorunlu din dersleri halkımızın sırtına yüklenen gereksiz bir yük olmuştur.
Kamu bütçesi bu yükten kurtulursa, ATA PARTİ Genel Başkan başyardımcısı Değerli Feyzullah Budak’ın çalışmasına göre, devlet yılda 200 fabrika yapabilir.
Öte yandan Diyanet Sünnilik akımının Emevi/ Ebussuud yorumunu yurttaşlara dayatarak inanç özgürlüğünü yok eden bir yanlışı sürdürerek büyük bir yanlış içindedir.
Ülkemizde Ebussuud çizgisinde olmayan Sünniler, Aleviler, Şiiler, başka inançlarda olanlar varken çağdaş/laik bir devletin bu yanlıştan dönmemekte direnmesi düşünülemez.
Doğrusu Diyanetin yeniden örgütlenmesindedir.
Bunun için, Din İşleri Yüksek Kurumu kurulmalıdır. Bugünkü Diyanet bu kuruma bağlı olarak Diyanet Vakfı’nın desteğiyle varlığını sürdürür.Gerek duyduğu sayıda Din Görevlisi okulu açar. Bu okullar kamu açısından denetlenir, ancak Devlet okullarıyla denklikleri söz konusu olmaz.
Yüksek Kuruma bağlı olarak ayrıca, Alevi İslam Din İşleri Başkanlığı, Caferi İslam Din İşleri Başkanlığı Ortodoks Din İşleri Başkanlığı(Türk Ortodoks Patrikhanesi), Karay İnancı Başkanlığı, Tanrı İnancı Başkanlığı gibi başkanlıklar kurulur. Yeryüzündeki Türk Ortodoksların, Karayların ilgili başkanlıklara bağlanması için destek verilir.
İbadet yerlerinde çalışanların aylıklarını ilgili başkanlıklar sağlar. Bunun için onların da vakıf kurmaları çözüm sağlar. Bugünün Diyanetin dışındaki öteki kuruluşlar da görevli yetiştirmek için benzer okullar açabilir.
Bütün bu işlerde kamu yasaları bakımından sıkı denetim altında olur.
Örgütlenip boğazlarına dek siyasete, ticarete bulaşan suç örgütü durumuna düşmüş tarikatlar kapatılır. Böylece sanıldığı gibi din zarar görmez, belki diri tartışmalarla eriyip yok olmaktan kurtulur.
Şu anda bugünkü uygulamalar, dayatılan din yüzünden, 2000’den sonra doğan gençlerimizin yüzde yetmişinin (beş milyon) Deist, Ateist, Panteist olduğu unutulmamalıdır.
Önemli oranda ise Ümmetçi Şeriatçı İşit kafalı gençlik oluşmaktadır. Tarikatlar ise siyasetin yeni Vesayet Makamı olmuşlardır.
ATA Parti Genel Başkanı Zeybek:
Namık Tan anlaşılan kendisini ABD’nin Türkiye Büyükelçisi sanmaktadır!
ATA Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, CHP Genel Başkan Yardımcısı eski Büyükelçi Namık Tan’ın “Mavi Vatan” için “Masal” demesine tepki gösterdi. Zeybek, “CHP Genel Başkan Yardımcısı Eski Büyükelçi Namık Tan’ın Mavi Vatan için “Masal” yaklaşımı Türk Devleti çıkarını önceleyen bir bakış açısı değildir. Namık Tan anlaşılan kendisini ABD’nin Türkiye Büyükelçisi sanmaktadır” dedi.Sosyal Medya X üzerinden @atacizeybek hesabı ile açıklama yapan ATA Parti Genel Başkanı Zeybek şu ifadeleri kullandı:
“NAMIK TAN AMERİKA’NIN TÜRKİYE BÜYÜK ELÇİSİ Mİ?”
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne sadece Türk Boğazları’ndan geçişi düzenleyen bir antlaşma olarak bakılmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ne İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ile Boğazlar’da tam egemenlik hakkı verilen bu antlaşma Lozan Antlaşması’nı tamamlayan önemli bir diplomasi utkusudur.
Ayrıca, Montrö Boğazlar Sözleşmesi delindiğinde, Türkiye’nin önemli bir jeopolitik kırılma yaşayacağını, var olan sorunların yanında Karadeniz’de ortaya çıkacak bir çatışma durumunda Türkiye’nin güvenliğinin sıkıntıya gireceği yönündeki duyarlılıklarını dile getirmek gerekir.
Bugün Montrö’nün önemi ne ise Mavi Vatan’ın önemi de odur. Mavi Vatan ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türk jeopolitiği açısından birbirini tamamlayan iki önemli gerçekliktir. Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı olarak Adalar Denizi’ndeki ada ile adacıkları ele geçirerek silahlandırması; buralarda Münhasır Ekonomik Bölge girişimleri ortadayken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Eski Büyükelçi Namık Tan’ın Mavi Vatan için “Masal” yaklaşımı Türk Devleti çıkarını önceleyen bir bakış açısı değildir. Namık Tan anlaşılan kendisini ABD’nin Türkiye Büyükelçisi sanmaktadır.
“CHP’NİN AKP ÇİZGİSİNE GELMİŞ OLMASI ÜZÜCÜDÜR”
Mavi Vatan sadece petrol ile doğal gaz kaynağı olarak değil; stratejik deniz yolu, deniz akıntıları, ısı ayrımları, enerji üretimi, yosunların biyoyakıt olarak kullanımı ile KKTC’nin güvenliği açısından da önemlidir. En önemlisi, Türkiye’ye dayatılan ikinci Sevr’e karşı bir meydan okumadır. İktidarın Doğu Akdeniz’de AB(D) ekseninde takip ettiği politika ile Namık Tan’ın Mavi Vatan’a bakış açısının bir yerde buluşması ilginçtir.
CHP’nin Türkiye tarihinin en kötü yönetimi olan AKP’nin çizgisine gelmiş olması üzücüdür. Ülkeyi içinde bulunan kötü durumdan kurtaracak; Atatürk’ün Türk Devrimi’ni yenileyerek Türkiye’yi ulus bilinci ile bilim gerçeklerine göre yönetecek olan ATA PARTİ ile birlikte yola çıkan koldaşları olacaktır.