Hamas’ın 7 Ekim 2023’te başlattığı “Aksa Tufanı” operasyonuna, İsrail yoğun hava saldırıları içeren “Demir Kılıç” harekatı ile karşılık vermiştir. Bölgede silahlı çatışmalar halen yoğun olarak devam etmektedir. İsrail’in yakın zamanda Gazze bölgesine yönelik bir “kara harekatına” girişeceği açık kaynaklarda yer almaktadır.
Hamas-İsrail çatışması ile birlikte, Türkiye’nin etrafı askeri çatışmalar, riskler ve belirsizlikler daha artmıştır. Rusya-Ukrayna Savaşı, Karabağ Savaşı, Irak ve Suriye’de İç Savaş ve bu bölgede Akdeniz erişimli bir “Terör Koridor Devletçiği” oluşturma gayretleri, Ege’de Yunanistan’ın 22 adamızı işgal etmesi, 13 milyon sığınmacı ve kaçağın oluşturduğu güvenlik, demografi, sosyal ve ekonomi sorunları, çeşitli terör örgütlerinin (PKK/YPG, FETÖ, IŞİD, DHKP vd.) oluşturduğu riskler ile ABD ve Rusya’nın bölgedeki askeri tertiplenmesi dikkate alındığında;
Türkiye’nin yeni bir “askeri güvenlik değerlendirmesi” yapması,
İhtiyaç duyulan asker sayısını yeniden hesaplaması,
Ulusal güvenlik ihtiyaçları kapsamında, askeri istihbarat sistemini geliştirmesi,
Türk askerinin geleneksel disiplin ve moralini yüksek tutacak bir Personel Yönetim Sistemi kurulması,
Askeri Sağlık ve Yargı sistemini yeniden kurması,
Sınırlarda tam kontrolü sağlaması konuları öncelikli ihtiyaçlar olarak görülmektedir.
Diğer yanda, Hamas-İsrail çatışmasında, taraflardan Hamas, İsrail’in yok edilmesini amaçlayan ve ateşkes talepleri gibi zorunluluk halleri hariç İsrail ile temas kurmayan bir anlayıştadır. İsrail ise uzun yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze’ye, askeri operasyonla birlikte elektrik, su, gıda ve ilaç gibi insani ihtiyaçların erişimini de kestiğini açıklamıştır.
İsrail’in bu tutumunun artık Gazze’yi boşaltmak, sivil halkı bölgeden uzaklaştırmak ve kalanları topluca imha etmek amacına yönelik olduğu düşünülmektedir. Karşılıklı olarak Çatışma Hukukunun (1949 Cenevre Sözleşmesi) yok sayıldığı mevcut angajmanda maalesef sivil halk da hedef olmakta ve taraflar büyük kayıplar vermektedir.
Ortadoğu’da süregelen mezhepsel bölünmeler, etnik ayrışmalar, silahlı çatışmalar ve yıkıcı siyasi rekabet ortamında alevlenen Hamas-İsrail çatışması, bölge için yeni riskler ve tehditler oluşmasına neden olmaktadır. Bu risklerden ilki; savaşın bölge ülkelerine sıçrayarak bölge güvenliği ve istikrarı için daha büyük tehlike oluşturmasıdır. Benzer şekilde Gazze’nin boşaltılması ve muhtemel bir kitlesel göç, yeni acılar ve büyük sorunlar doğuracaktır.
Anılan riskler ve bu risklerin başta Türkiye olmak üzere, bölge üzerinde oluşturabileceği tehditler dikkate alındığında, acilen aşağıda belirtilen tedbirlerin alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır:
Çatışmalar daha fazla büyümeden, taraflar acil bir “ateşkes” için ikna edilmelidir,
Ateşkes süreci, Birleşmiş Milletler Teşkilatı gözetiminde, bölge ülkelerinden oluşan ve Türkiye’nin de yer aldığı bir komisyonca yürütülmelidir,
Her iki taraf halkının acilen ihtiyaç duyduğu ilaç, gıda, su, elektrik gibi temel insani ihtiyaçların karşılanması için çalışma başlatılmalıdır,
Bölgede yeni bir göç hareketi yaşanmamalıdır,
Nihai çözüm için, bağımsız bir “Filistin Devleti” kurulması ve Filistin Devletinin “İsrail’in yaşam hakkını” kabul etmesi gerekmektedir. Uzun yıllardır çatışan tarafların artık bu uzlaşı noktasına gelmeyi kabul etmeleri, bölgede birlikte yaşadıkları diğer uluslara karşı da bir sorumluluk ve gereklilik halini almıştır.