YEMEK KARTLARINDAN SGK İŞÇİ VE İŞVEREN PRİMLERİNİN TEKRAR KALDIRILMASINA DAİR
Yemek kartının mucidi ve sektörün öncüsü Ticket Restaurant Edenred olarak, SGK işçi ve işveren primlerinin yemek kartlarından tekrar kaldırılmasını büyük bir mutlulukla karşılıyoruz. Bu değerli karar; işverenlerin maliyetlerini düşürmesine yardımcı olacak; dolayısıyla çalışanlara da daha yüksek bir öğle yemeği tutarı yatırılmasını sağlayacaktır. Öte yandan vergi istisnaları sayesinde çalışanların öğle yemeğini yemek kartı ile vermenin işverenler için daha cazip hale gelmesiyle ülke ekonomisine sağlanan katma değer artacaktır. Çünkü yemek kartlarının yeme-içme sektörünü kayıtlı hale getirmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye önemli bir destek vermektedir.
Bu düzenleme aynı zamanda yeme-içme sektörü için de büyük bir fırsat yaratmaktadır. Çünkü yemek kartlarındaki bakiyelerin artması, restoran ve kafelerde yapılan harcamaları artırarak sektörün gelişimine destek olacaktır. Bu durum, sektörde düzenli ve öngörülebilir gelirlerin artmasına ve yeni iş fırsatlarının doğmasına katkı sağlayacaktır. Boğaziçi Üniversitesi’nin hazırladığı “Yemek Kartlarının Makroekonomik Etki Analizi” çalışması da yeme-içme sektöründe yemek kartları aracılığıyla yapılan ek harcamaların ülkemizde 210 bini aşkın vatandaşımızın istihdam edilmesine zemin hazırlamış olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu karar, hem yeme-içme sektörüne hem çalışanların dengeli beslenme ihtiyacına hem işverenlerin maliyetlerini optimize etmesine hem de ülke ekonomisinin kayıt dışılıkla mücadelesine oldukça olumlu katkı sunacaktır.
Dijital sağlık hizmeti sağlayıcısı DoktorTakvimi ve bağımsız dijital medya ve teknoloji şirketi Aposto iş birliğiyle hayata geçirilen “Önce Sen İyi Ol” isimli podcast serisinin ikinci bölümü “Bir içimi döksem rahatlayacağım: Ruh sağlığı” Aposto Altı Otuz podcast kanallarında (Spotify, Apple) yayınlandı. DoktorTakvimi uzmanlarından Psikiyatr Uzm. Dr. Dilek Yeşilbaş’ın konuk olduğu podcastte, stres, anksiyete ve depresyon gibi sağlık sorunları ve çözüm yolları konuşuldu.
Sisteminde 200 binden fazla hekim ve uzman profili bulunan, hastalar ve sağlık araştırması yapan kullanıcılar ile sağlık profesyonellerini bir araya getiren DoktorTakvimi’nin Kadın Sağlığı Araştırması’nın bulgularından hareketle, Aposto iş birliğiyle hazırladığı “Önce Sen İyi Ol” podcast serisinin ikinci bölümü yayınlandı. DoktorTakvimi uzmanlarından Psikiyatr Uzm. Dr. Dilek Yeşilbaş’ın konuk olduğu “Bir içimi döksem rahatlayacağım: Ruh sağlığı” başlıklı bölümde, stres, anksiyete ve depresyon gibi sağlık sorunları ve çözüm yolları konuşuldu.
“Fiziksel sağlık sorunları yaşadığında ‘görünmeyen’ kadın, ‘görünür’ hâle geliyor”
Kadının çaresiz hissettiğinde, içinde bulunduğu durumdan çıkamayacağı gibi bir düşüncesi olduğunda bunu örtmeyi ve o durumla o şekilde baş etmeyi tercih etiğini söyleyen Psikiyatr Uzm. Dr. Dilek Yeşilbaş, “Türkiye’de erkeksiz doktora gitmeyen bir popülasyon da var. Fiziksel sağlık sorunları yaşadığı takdirde ‘görünmeyen’ kadın, ‘görünür’ hâle geliyor. Özellikle de bunun, kadın hastalıklarıyla ilgili yani rahim, yumurtalık, hormonal dengesizlik açısından ortaya çıktığı durumlarda… Poşet poşet dosyalarla, doktor doktor dolaşan insanların pek çoğu aslında psikiyatrik desteğe ihtiyacı olan insanlar. Ruh sağlığı konusunda çekingen olmanın bir nedeni de kültürel damgalanma. Yani, siz İstanbul’da rahatlıkla bir psikiyatriste, bir psikoterapiste gidebilirsiniz, mahallenizin de bundan hiç haberi olmayabilir ama örneğin Hakkari’de, herkesin birbirinden haberi oluyorsa ruhsal bir rahatsızlık için tedaviye başvurmak o kadar da kolay olmuyor” dedi.
“Beden duyguları hiçbir zaman atlamaz”
İnsanların fiziksel bir semptom ortaya çıkana ve bir doktor ya da güvendikleri biri tarafından yönlendirilene kadar yaşadıklarının ruhsal bir rahatsızlık olduğunu kabul etmemeye meyilli olduklarını dile getiren Psikiyatr Uzm. Dr. Dilek Yeşilbaş, şunları dile getirdi: “Örneğin şeker hastalığı için dahiliyeye gidebiliyor ancak nervus vagus dediğimiz serseri sinir nedeniyle yaşadığı bir sorun kolay kolay ortaya çıkmıyor. En hassas organlarımız, bağırsaklarımız ve cildimiz. Neden? Beyinden aşağıya doğru etki eden nervus vagus’un dağılımı en çok buralarda. Duyguları hiçbir zaman atlamaz beden. Örneğin 0-6 yaş arası, sözlü ifadenin daha az olduğu dönemde çocuklar, yaşadıkları hisleri otonom sinir sistemi üzerinden fiziksel bedende sıkıştırır. Sonra bir gün baş edebileceği zaman açılmak üzere bedende kaydedilir bu duygular.”
“Gerçek kendilik ve sahte kendilik arasındaki ince çizgi”
Ağır travmalar yaşayan kişilerde yönlendirmeye ihtiyaç duyulur diyen Psikiyatr Uzm. Dr. Dilek Yeşilbaş sözlerine şöyle devam etti: “Kişi, dışarıdan fark edilen ama içinde yaşarken görünmeyen bir çaresizlik içindedir. Bazen küçük bir tüyo, o sistemden çıkabileceğine dair bir ışık yakar. Bunun dışında doğrudan yönlendirme yapmayız. Sınırlar meselesi, bizi ‘gerçek kendilik’ dediğimiz sürece iter. Bir hocamız, ‘Yaşadığımız bir gün ya da bir hafta için yıllarca çalışmaya değer. Çünkü o an, tüm renklerin netleştiği, sisin dağıldığı bir alandır’ derdi. Sahte kendilik ise birilerine uyum sağlamak, hayır diyememek, herkesi memnun etmeye çalışmakla ortaya çıkar. Bu, bencil olmak anlamına gelmez. Önemli olan, davranışlarımızın arkasındaki motivasyon ve duygudur. Çaresizlikle yapılan bir eylem, bir gün mutlaka öfke olarak geri döner. Ancak içten gelen bir coşkuyla yapılan iyilik farklıdır. Bu anlamda kültürümüz bir avantajdır. Komşuya, eşe, dosta bir şeyler ikram etmek, yardım etmek bizim için doğal bir reflekstir. Bu, terapi sürecinde de önemli bir dayanak noktası olabilir.”
“Damgalama” büyük bir engel
Türkiye’de kadınların ruh sağlığına dair aşılması gereken en büyük bariyerin önyargılar ve stigmatizasyon, yani ‘damgalama’ olduğunu belirten Psikiyatr Yeşilbaş, deli diyecekler düşüncesinin destek alma sürecini zorlaştırdığını ifade etti: “Kişi, sınırlarını çizebildiğinde bu zulümden kurtulma ihtimalini göremeyebiliyor. Ekonomik nedenler de önemli bir engel. Terapiye gelen kadınların çoğunda para akışı erkeğin elinde oluyor. Kadın, erkeği hoş tutmak zorunda hissediyor; çünkü herhangi bir terslikte kendisinin ya da çocuğunun maddi desteği kesiliyor ve terapiye devam edemiyor. Ekonomik açıdan güçlendirilen, muhtaçlık duygusunun ortadan kalktığı sistemlerde terapiler çok daha verimli oluyor. Ayrıca ‘Elalem ne der?’ kaygısı da önemli bir faktör” diye belirtti.
Yüzünüzdeki Kızarıklığın Nedeni Gül Hastalığı Olabilir
Yüzünüzde sürekli kızarıklıklar mı oluyor? Yanaklarınızın ve burnunuzun hep kızarık görünmesinden, aşırı hassas olmasından bıktınız mı?
Dermatolog Dr.Babür Süer,birçok kişinin hayatını etkileyen bir cilt sorunu olan “Rozase”, yani gül hastalığını anlatıyor. Gül Hastalığı, yüzümüzde kızarıklık, ince damarlanma, sivilce ve bazen de şişlikler ile deri kalınlaşmasına neden olan bir cilt hastalığıdır. Aynı zamanda, sürekli bir yanma ve kaşıntı hissi de yaşatabilir.
Gül Hastalığı’nın Sebepleri Nelerdir?
Dermatolog Dr.Babür Süer’e göre rozasea’nın tam olarak nedenleri bilinmese de, genetik yatkınlık, güneşe maruz kalma, aşırı sıcak, rüzgar ve nem gibi çevresel faktörler ile bağışıklık sistemini uyaran bazı değişikliklerin rol oynadığı düşünülmektedir. Ayrıca, Demodex gibi cilt parazitlerinin artışı da rozaseaya neden olabiliyor.
Gül Hastalığını Neler Tetikler?
Dr Süer’e göre bu kızarıklıkları tetikleyen faktörler arasında sıcak içecekler, alkol, baharatlı yiyecekler, güneş ışığı,sıcak hava, sıcak banyo ve sauna, yoğun egzersiz, stres ve bazı cilt bakım ürünleri bulunmaktadır.
Gül Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?
Endişelenmeyin, rozasea için pek çok tedavi seçeneği vardır. Dermatolog Dr.Babür Süer’in belirttiğine göre, tedavi yöntemleri arasında damar daraltıcı ve mikroorganizmaları engelleyen kremler, akne ilaçları, bazı durumlarda oral antibiyotikler ve retinoidler yer alır. Ayrıca, bağırsak mikrobiyomunu dengelemek için probiyotikler kullanılabilir.
Özellikle kızarık görünümü ve ince damarlanmayı düzeltmek için dermatoloğunuzun uygulayacağı farklı lazer ve ışık tedavileri ile çok iyi sonuçlar alınabilmektedir.
Gül Hastalığı ile Nasıl Baş Edebilirim?
Dr Süer, hastalarımızın kendisinin de yapabileceği bazı şeyler olduğunu vurgulayarak; güneşten ve sıcaktan korunmak, sıcak içecekleri, baharatlı yiyecekleri ve alkol kullanımını azaltmak, yoğun egzersiz yapmamak ve stresle baş etmek gibi basit önlemler ile rozasea belirtilerinin hafifleyeceğini söylüyor. Ayrıca, hassas ciltlere uygun kozmetik ürünler kullanmanın ve düzenli güneş koruyucu uygulamanın önemli olduğunu belirtiyor.
Gül Hastalığı’nın Tamamen Tedavisi Mümkün mü?
Şikayetlerinizin olmadığı ve tedaviye ara verebileceğiniz dönemler olsa da uzun vadeli bir tedavi gerekiyor. Dermatolog Dr.Babür Süer, gül hastalığı’nın tamamen iyileşmesinin zor olduğunu ancak doğru tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altında tutulabileceğini ve şikayetlerin büyük ölçüde azaltılabileceğini belirtiyor.