SağlıkSanayi-Teknoloji

Yılın otomobil adayları, teknoloji, ekonomi ve sağlık haberleri

Türkiye’de Yılın Otomobili adayları açıklandı…

  “YILIN OTOMOBİLİ” OLMAK İÇİN 16 MODEL YARIŞACAK

 Otomotiv Gazetecileri Derneği (OGD), tarafından bu yıl 5’incisi düzenlenecek olan “Türkiye’de Yılın Otomobili” seçimi için adaylar belli oldu. İki aşamalı yarışmaya “Yılın Otomobili” olmak için 16 “yeni” model katılıyor. Otomotiv konusunda uzman gazetecilerden oluşan OGD üyeleri 9 Mart tarihinde yapılacak ilk oylamada 7 finalist otomobili belirleyecek

Yılın Otomobili’ni belirleyecek ikinci oylama öncesi 8 Nisan tarihinde Intercity İstanbul Park’ta test sürüşü düzenlenecek. OGD üyeleri, 7 finalist otomobili son bir kez daha test etme şansı bulacak. Ardından ikinci oylamaya geçilecek. Bu oylamada her jüri üyesi sahip olduğu 250 puanı adaylar arasında dağıtacak. En fazla puan alan finalist, Türkiye’de Yılın Otomobili seçilecek. Birinci olan otomobil, 14 Nisan 2020’de düzenlenecek gala gecesiyle açıklanacak.

 “Türkiye’de Yılın Otomobili-2020” Yarışmasına katılacak modeller şöyle sıralanıyor; “BMW 1 Serisi, BMW 3 Serisi, BMW8 Grand Coupe, Citroen C5 Aircross, DS3 Crossback, Kia Ceed, Kia XCeed, Mercedes Benz A Serisi Sedan, Mercedes Benz CLA, Nissan Micra, Opel Corsa, Peugeot 508, Peugeot 2008, Renault Clio, Subaru Forester, Toyota Camry, Toyota RAV4.”

OGD Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Sandık, bu yıl beşinci kez düzenlenecek “Yılın Otomobili” seçiminin her zaman olduğu gibi yine büyük bir çekişmeye sahne olmasını beklediklerini söyledi. “Yılın Otomobili” seçimlerinin OGD’nin ana kuruluş amacında da yer alan tüketiciyi bilgilendirme misyonunun bir parçası olduğunu hatırlatan Sandık, “Yılın otomobili seçimlerinin, tüketicinin otomobil tercihinde de önemli bir rol oynayamaya başladığını görüyoruz” dedi.

“Türkiye’de Yılın Otomobili 2020” Hassan Tekstil ana sponsorluğunda, Bridgestone, Intercity ve Shell Helix Motor Yağları co-sponsorluğunda gerçekleşiyor.

PASHA Bank, 2019 yılında nakit kredi büyüklüğünü yüzde 28 oranında artırdı

PASHA Bank, istikrarlı büyüme hedefi doğrultusunda bir önceki yıla göre yüzde 28 oranında büyüyerek, aktif büyüklüğünü 1,7 Milyar TL’ye çıkarırken, nakit kredilerini de yüzde 28 artırdı. PASHA Bank’ın 2019 yılı net kârı ise 25,7 Milyon TL olarak açıklandı.

Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan arasındaki ticaretin gelişimine katkı sağlamak, bölgede yatırım yapan işletmelere kaynak ve rehberlik sağlamak üzere, yatırım bankacılığı ve kurumsal bankacılık ürünleriyle hizmet veren PASHA Bank, 2015 yılından bu yana sürdürdüğü istikrarlı büyümesini 2019’da da devam ettirdi. Brüt faaliyet kârını yüzde 25 artışla 83 milyon TL’den 104 Milyon TL’ye yükselten banka, 2019 yılı sonu itibarıyla 25,7 Milyon TL net kâr elde etti. PASHA Bank, aktiflerini bir önceki yıla göre yüzde 28 oranında artırarak 1,7 Milyar TL’ye çıkartırken, nakit kredi büyüklüğünü de aynı oranda artırdı.

Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Fitch Ratings’in ulusal kredi notunu “BBB+(tur)” olarak teyit ettiği PASHA Bank, bugüne kadar yurtiçinde Türk Lirası cinsinden bono ihraçlarının yanı sıra Azerbaycan’da da ABD Doları ve Euro cinsinden yaptığı tahvil ihraçlarıyla kaynak yapısını çeşitlendirerek Türk ekonomisine finansal kaynak yaratmayı sürdürdü. PASHA Bank tarafından ihraç edilmiş olan ABD doları cinsinden tahviller Bakü Borsası’nda işlem görmektedir.

6 Mart’ta Türkiye’deki 5. yılını kutlayacak olan PASHA Bank, 2019 yılında taşındığı Eski Büyükdere Caddesi üzerinde bulunan 22.000 m2’lik yeni Genel Müdürlük binasında müşterilerine hizmet vermeye devam etmektedir.

Banka’nın; 2020 yılında yatırım bankacılığı alanındaki faaliyetlerini daha da genişleterek Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarına yatırım yapma ve varlığa dayalı menkul kıymet ihraçları ile sermaye piyasalarından kaynak sağlanmasına aracılık etme hedefleri bulunmaktadır.

Besin alerjisinden korunmanın yolları

 Son dönemlerde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de besin alerjilerinin görülme sıklığı giderek artıyor. Yapılan çalışmalar, alerji vakalarının gelişmiş ülkelerde daha çok yaşandığını gösteriyor. Besin alerjenleri, çocukların yüzde 5 ila 8’inin, yetişkinlerin ise yüzde 1 ila 2’sinin sağlığını yaşamsal önemde tehdit ediyor. Sofra/Compass Group Türkiye Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan; alerji sıklığının hızla artmasında; hava kirliliği, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, genetik faktörler ve aşırı hijyenik olma gibi durumların etkili olduğunu söylüyor.

 Besin alerjisi, bebeklik ya da çocukluk döneminden ve hatta anne karnından başlayarak insan hayatını etkiliyor. Bu alerji, bağışıklık sistemimizin alerjen besinlere karşı verdiği anormal yanıt sonucu meydana geliyor. Besin alerjisi olan kişilerde bağışıklık sistemi, bir ya da birkaç besini yanlışlıkla “zararlı” olarak algılıyor. Klinik olarak belirtiler hafif olabildiği gibi yaşamı tehdit eden ağır reaksiyonlara da yol açabiliyor. Yine bağışıklık sisteminin verdiği reaksiyona göre belirtiler birçok organda görülebiliyor. Beklenmedik durumların önüne geçilmesi için besin alerjisinin farkında olmak gerekiyor. Giderek artan besin alerjisine karşı özellikle küçük yaşta önlem almak da büyük önem taşıyor.

Alerjide klinik bulgular

Ciltte kaşıntı, kızarıklık, ödem plakları, dudaklarda ve göz çevresinde şişlik, karın ağrısı, kusma, nefes darlığı, öksürük, boğazda tıkanıklık hissi, dilde şişme, göğüs ağrısı, çarpıntı ve tansiyon düşüklüğü besin alerjisine bağlı bulgulardır. Ağır bulgular yani anaflaksi ise yaşamı tehdit eden en ağır besin alerjisi reaksiyonunda yaşanır.

Besin alerjisinin tedavisi

Besin alerjilerinde kanıtlanmış bir radikal tedavi yöntemi yoktur. Hastanın alerjik olduğu besin ve ürünlerinden kaçınması reaksiyonları önlemenin tek yoludur. Çok az miktardaki besinlerin tüketilmesiyle bile şiddetli reaksiyon olabileceği için mutlak kaçınma şarttır. Yani besin alerjisi olan biri için o besin adına “güvenli” bir miktar söz konusu değildir. Bu nedenle alerjisi olan bireylerin, beslenmelerine küçük yaştan itibaren dikkat etmeleri şart. Ancak alerji diyeti yaparken,  listeden çıkarılan besinlerin yetersiz ve dengesiz beslenme durumuna yol açmasına da izin vermemek gerekiyor.

Alerjen besinler

1.      Yer fıstığı

2.      Fındık

3.      Kabuklular

4.      Yumuşakçalar

5.      Balık

6.      Yumurta

7.      Süt

8.      Gluten içeren tahıllar

9.      Soya

10.  Susam tohumu

11.  Kereviz

12.  Hardal

13.  Acı bakla

14.  Sülfir dioksit/Sülfitler

Alınabilecek önlemler

Besin alerjileri çocuklarda daha sık görülür. Bazı besinlere karşı gelişen alerjiler zaman içerisinde düzelme eğilimindedir. İnek sütü, yumurta gibi besinlere bağlı alerjiler yaşa bağlı olarak geçebilir, yer fıstığı, balık, kabuklu deniz ürünleri ve kuruyemiş alerjileri çok uzun yıllar hatta yaşam boyu devam edebilir.

·       Besin alerjisi olduğu saptanan vakalarda öncelikle sorumlu besinler diyetten çıkarılmalıdır.

·       Besin alerjisi tanısı ile izlenen ve diyet önerilen bütün çocuklarda dikkatli bir büyüme gelişme izlemi yapılmalı, beslenme durumları izlenmeli ve gerekli ek destekler sağlanmalıdır.

·       Marketlerde satılan tüm besin maddelerinin üzerindeki etiket içerikleri dikkatli bir şekilde okunmalıdır.

·       Alerjik olan besin maddeleri her zaman sorgulanmalıdır, restoran ve benzeri yerler gibi ev dışındaki ortamlarda hazırlanan besinlerin tüketilmesi sırasında görevlilerden besin içerikleri ile ilgili bilgi istenmeli ve gizli bulaşa dikkat edilmelidir.

·       Herhangi bir arkadaşımız ya da bir birey tarafından ikram edilen yiyecek ve içecekler (özellikle evde yapılmış kek, börek, çörek, pasta vb.) içeriğini bilmediğimiz için tüketilmemelidir. Çünkü alerjen besinleri içeriyor olabilir ya da bulaşma riski vardır.

Ailelerin çocuğun yanında bulunmadığı bir sırada gerçekleşebilecek olan anafilaksi reaksiyonlarının fark edilebilmesi ve tedavisinin başlatılabilmesi amacıyla, anafilaksi riski bulunan çocukların bu konuya dikkat çekecek kola takılabilecek bilezik ya da boyuna takılabilecek kolye şeklinde bir belirteç taşımalarının sağlanabilmesi önemlidir.

KALP SAĞLIĞI İÇİN RUHSAL DETOKS ŞART

Kışın kasvetli havası birçoğumuzun psikolojisini olumsuz etkilerken, psikolojik çöküntü, depresyon gibi ruhsal sıkıntılar kalp problemlerini de tetikliyor. Yapılan araştırmalar, toplumda yüzde 5-10 arasında görülen depresyonun kalp hastalarında yüzde 30 oranlarına kadar çıktığını söylüyor ve kadınlar erkeklere göre 2 kat tehdit altında.

Dünyadaki ölüm sıralamaları arasında ilk 4 içerisinde yer alan kalp rahatsızlıklarını tetikleyen birinci faktör stres. Şehir hayatının yüklediği stres, hareketsizlik, dengesiz beslenme ve üzerine kışın getirdiği kasvetli havayla birleşince kalp rahatsızlıkları riski de artıyor. Özellikle depresyon, sıklıkla duyduğumuz bir kavram. Depresyonu yaşlanma ile daha çok ilişkilendiriyor olsak da depresyon, her yaş dilimini etkiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Esen, kadınların erkeklere göre 2 kat daha fazla tehdit altında olduğunu belirterek, “Ülkemizde de gittikçe artan antidepresan kullanımı dikkatleri ruh sağlının önemine çekmektedir. Genel olarak toplumda yüzde 5-10 arasında görülen depresyon, kalp hastalarında yüzde 30 oranlarına kadar çıkmaktadır.  Depresyon ailesel bir yatkınlık da gösterebilmekte ancak depresyona neden olan en önemli risk stres. Stres durumlarında vücudumuzda kortizol ve adrenalin dediğimiz maddeler salgılanarak mevcut durumla başa çıkmamıza yardımcı olurlar. Bu maddeler kısa dönemde kalbimizin hızlı atmasına, kan basıncının yükselmesini sağlarlar. Uzun süreli stresli durumlarında yeme alışkanlığı değişerek kilo artışı, yüksek tansiyon gibi kalıcı problemler ortaya çıkar. Ayrıca bütün bunlar kalp damarlarında akışkanlığın azalmasına, damarda ‘yangı’ dediğimiz tahribata yol açarak kalp krizi ve inme için zemin hazırlar.” açıklamalarında bulunuyor.

Mutlu ol, kalp sağlığını koru!

Kadınlarda stresle birlikte duygusal durumların bozulması hormonal değişiklik dönemleriyle paralellik gösteriyor. Bu yüzden menopoz sonrasında kadınlarda kalp hastalığında artış olduğuna dikkat çeken Esen, “Özellikle kadınlarda menopoz sonrası görülen ‘kırık kalp sendromu’ olarak ifade edeceğimiz bir kalp hastalığı var ki yoğun stres, heyecan veya duygusal sıkıntılar sonrası ortaya çıkıp bir nevi kalp krizini taklit etmektedir.” diyor. Aynı zamanda birçok ülkede yürütülen “interheart” adlı bir çalışmada, stres ve depresyon kalp hastalığına yol açmada yüksek tansiyon ve obeziteye benzer bulunmuştur.  Yine Karina Davidson adlı bir araştırmacıya göre de “mutlu” olan kişilerde kalp hastalığı yüzde 22 daha az görülmüştür. Herkesin zaman zaman kendisini zaman zaman mutsuz, kızgın, kaygılı veya stresli hissedebileceğini ifade eden Prof. Dr. Özlem Esen, herkesi mutlu olmak için ruhsal detoks yapmaya davet ediyor. “Olumsuz düşünceleri kendimize veya doktorumuza ifade etmek her zaman kolay olmayacaktır. Ancak yeme alışkanlığınızda veya uyku düzenindeki değişiklik, sigara veya alkol tüketimindeki artış belirti olabilir. Fark ettikten sonra bu duyguların kaynağına inmek gerekir. Bu noktada yardım istemekten çekinmeyin! Doktorunuz, yakın arkadaşlarınız ve aileniz size destek olacaktır.” açıklamalarında bulunan Esen, ruhsal detoks için ayrıca şu tavsiyelerde bulunuyor:

  • Doğada daha çok vakit geçirin.
  • Spor yapmak için açık havada orman veya sahil yürüyüşlerini tercih edin.
  • Güneşten faydalanmak için özellikle öğlen iş yerinde açık havada bulunmaya dikkat edin.
  • Evde, iş yerinde en fazla zaman geçirdiğiniz alanları temizleyin.
  • Fazla eşyalardan kurtulun.
  • Sosyal medyadan bir süreliğine uzaklaşın.
  • Katkı maddesi içermeyen doğal besinler tüketin.
  • Konuşmalarınızda olumlu ifadeler seçmeye dikkat edin.
  • İyi hissetmenin en kolay yolu aslında başkalarına iyilik yapmaktan, yani gönüllü olarak çalışmaktan geçer.
  • Sizde olumlu duygular çağrıştıran ve destek olacak kişilerle birlikte zaman geçirin.
  • ÇOCUKLAR İÇİN İPUÇLARI

    Bebeklikten yetişkinliğe kadar iyi diş bakımı uygulamak, bir kişinin dişlerini ve diş etlerini sağlıklı tutmasına yardımcı olmasında önemli etken olduğunu söyleyen Dt.Pertev Kökdemir, çocuğun dişlerini ve diş etlerini sağlıklı tutmaya yarayacak bilgiler paylaştı.

    Süt dişleri, bir çocuğun çiğnemesine ve konuşmasına yardımcı olur. Bu dişler kalıcı dişler için yer tutuculardır ve yine kalıcı dişler kadar önemlidir. Bir çocuk süt dişini erken kaybederse bu durum ağız içi diş dizilimini bozabilir ve kalıcı dişin düzgün bir şekilde gelmesini zorlaştırabilir.

    Tüm bunları akılda tutarak, bebeklik döneminde diş bakımını en iyi şekilde yapmak önemlidir. Dt.Kökdemir çocuklar için sağlıklı bir ağız bakımının ipuçlarını açıkladı.

    1-Bebeğin diş etlerini, dişleri olmadan önce, her gün ılık, ıslak bir bezle silin. Bunu yapmak şekeri diş etlerinden temizler ve bir bebeğin dişlerini temizleme hissine aşina olmasına yardımcı olabilir.

    2-Bebekler ve küçük çocuklar biberon ile uyumamalıdır. Süt ve meyve suyu uzun süre dişlere temas ederse diş çürümesine neden olabilir.

    3-Bir bebek 1 yaşına geldiğinde biberon alışkanlığından uzaklaşmaya başlamalıdır.

    4-Yeni yürümeye başlayan çocukların öğünler arasında biberondan su içmesine izin verebilirsiniz ancak meyve suyu ve sütü sadece yemek saatlerine saklayın.

    5-Bir bebeğin dişleri çıktığında, yumuşak bir bebek diş fırçasıyla günde iki kez fırçalayın. Pirinç tanesinden daha büyük olmayan az miktarda diş macunu kullanabilirsiniz. 3 ila 6 yaş arası çocuklar bezelye büyüklüğünde diş macunu kullanabilirler.

    6-Ebeveynler veya bakıcılar, çocuk yardım almadan dişlerini fırçalamaya başlayana kadar bu görevi üstlenmelidir.

    7-Kullanılmadığı zaman diş macununu çocukların erişemeyeceği yerlerde saklayın.

    8-Çocukların ilk dişlerinin ortaya çıkmasından itibaren 6 ay içinde diş hekimine muayene ettirin.

    9-Ebeveynler ve bakıcılar çocukların kaşık ve emziklerini kendi ağızlarına sürmemelidir..

  • KOZMETİKTE DÜNYAYA TÜRKİYE KALİTESİNİ TANITACAK

    2018 yılında 27,6 milyar dolar cari açık veren Türkiye ekonomisinde yerli üretimin ve markalaşmanın önemi giderek artıyor. TOBB verilerine göre Türkiye, sadece 2017 yılında 794,8 milyon dolarlık kozmetik ürünü ithalatı gerçekleştirdi. Büyük oranda ithalata dayanan kişisel bakım ve kozmetik sektörü, Türkiye’den döviz çıkışına sebep oluyor. Dış ticaret açığının düşürülmesi, üretmekten ve markalaşmaktan geçiyor. 6 kıtaya ihracat yapan Giz Kozmetik, Türkiye’nin kişisel bakım ve kozmetik sektöründeki rekabet gücünü artıracak yeni markalarıyla dünyaya açılıyor.

    Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin hazırladığı Türkiye Kozmetik ve Temizlik Ürünleri Sanayi Sektör Raporu’na göre Türkiye, 2014’te 753.7, 2015’te 705.3, 2016’da 722.6, 2017’de ise 794,8 milyon dolarlık kozmetik ürün ithalatı gerçekleştirdi. Yüksek miktarda döviz çıkışına sebep olan bu durum Türkiye ekonomisine büyük zarar veriyor. TOBB verilerine göre 2017’de, sadece ‘Dudak ve Göz Makyaj Ürünleri için 207 milyon liralık ithalat yapıldı. Bu durumu düzeltmek ve güçlü markalar yaratarak, global pazarda rekabet edecek düzeye gelmeyi hedefleyen Giz Kozmetik, yeni markalarıyla dünya kozmetik sektörüne damga vurmayı amaçlıyor.

    50’den fazla ülkeye ihracat yapıyor

    6 kıtaya ihracat yapan Türkiye’nin en büyük kozmetik ve kişisel bakım malzemeleri üreticilerinden Giz Kozmetik, dünya standartlarında üretimleriyle pazara sunduğu yeni markalarıyla küresel pazarda adından söz ettirmeye hazırlanıyor. 4 bin 500 metrekarelik üretim tesislerinde yılda 18 milyon parça üretim yaptıklarını belirten Giz Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Zengin, 50’den fazla ülkeye ihracat yaptıklarını ifade etti. Ukrayna, Fas, Gana, Bangladeş, Tunus, Romanya, Irak, Paraguay, Kanada ve Malezya’nın yanı sıra Hint Okyanusu’nda bulunan Mauritius adasından Filipinler’e kadar farklı noktalara ürün tedarik ettiklerine dikkat çeken İbrahim Zengin, kendi ürünlerinin dışında 32 markaya da Private Label (Özel Üretim) gerçekleştirdiklerini belirtti.

    Yeni fabrikayla yılda 45 milyon parça üretim ve 25 milyon dolarlık ihracat

    2019’u 10 milyon dolara yakın ihracat ile kapatmayı planladıklarını belirten Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Zengin, 2020 Nisan’ında devreye girecek 12 bin metrekarelik yeni tesis ile üretim adedini 45 milyona, ihracatı ise 25 milyon dolar seviyesine çıkaracaklarının altını çizdi. Gizzene, Isabelle Dupont ve LEA markalarıyla kozmetik, kişisel bakım, aksesuar, parfüm ve ev temizliği gruplarında 150’den fazla ürün çeşidini kullanıcılara sunduklarını söyleyen Zengin, renk seçenekleriyle birlikte bu rakamın 900’ü geçtiğini ifade etti. Gizzene ve Isabelle Dupont’nun yakın gelecekte adından çokça söz ettireceğin belirten İbrahim Zengin, bu iki marka ile Türk kozmetik sektörünün uluslararası pazarda önünü açacaklarını da sözlerine ekledi.

    LEA markası hem güzelleştirecek hem de para kazandıracak

    İş hayatında pozitif ayrımcılık yaparak fırsat eşitliği yarattıklarını belirten Zengin, istihdamın yüzde 60’ını kadınlara ayırdıklarını ve LEA markasıyla kadınlar için gelir modeli oluşturduklarını söyledi. Zengin, LEA’nın yüzde 40 kazandıran modelini, “Kadınların iş hayatında daha fazla yer alması gerektiğine inanıyoruz. Bu sebeple LEA markamızı satış temsilcileri ve kataloglar üzerinden müşterilerimizle buluşturuyoruz. Sistemimiz satış temsilcilerine sektörün en yüksek kar payını sunuyor. Sadece Marmara bölgesinde 40 bin temsilciye ulaştık ve kataloglarda 6’ncı baskıyı yaptık. Planımız zaman içinde LEA adını verdiğimiz bu kanalımızı yurtdışına da açmak.” sözleriyle açıkladı.

  • “Görmeyi Öğrenmek: Görsel Kültür” Seminerleri The Circle’da…

    Sanat tarihinden göstergebilime, sinemadan fotoğrafa ve çağdaş sanata, görsel kültürden görsel ideolojiye kadar imgelerin bizimle olan ilişkisine odaklanan “Görmeyi Öğrenmek” seminer dizisi, 4 Şubat-3 Mart tarihleri arasında The Circle’da gerçekleşecek. Görsel kültüre dair kapsamlı bir kavrayış sunmasının yanı sıra yazı ve proje üretmeye de odaklanacak olan seminer dizisi, eleştirmen Ali Şimşek rehberliğinde hayata geçecek.

    Eleştirmen Ali Şimşek tarafından yürütülecek olan “Görmeyi Öğrenmek” seminer dizisi, 4 Şubat ve 3 Mart tarihleri arasında her Salı günü The Circle çatısı altında gerçekleşecek.

    Katılımcılar, Ali Şimşek’in rehberliğinde  “Nasıl görmeyiz? Beyaz ve pürüzsüz olan iktidarı nasıl örgütler? İmgeler düşünür mü? Siyah-beyaz görme neyi anlatır? Yücenin estetiği nedir? Grotesk ve gotik bir mekanın ideolojik temsilleri, fotoğraf ve sinemadan günümüz likid (akışkan) imgelerine görselliğin sınıfsal bir tarihi yapılabilir mi? Plastik demokratik bir malzeme mi? Kitsch ve Camp estetiği nedir?” sorularına yanıt ararken “İzlenimcilik, Dada ve Sürrealizmden günümüz kavramsal sanatına imgelerin sorunlu yapısı”, “Haiku ve minimalizmden cool fotoğraflara: Soğuk Görme”, “Postmodernizm değişecek mi?” ya da “imgeler ve ironi” gibi konuları da irdeleyecekler.

    4 Şubat – 3 Mart 2020 tarihleri arasında her Salı saat 19:00-21:00 aralığında Kumbaracı Yokuşu, Tercüman Çıkmazı’nda yer alan The Circle’da yapılacak olan seminer biletlerine Biletino‘dan ulaşabilirsiniz.

    Seminer Programı:

    1.Hafta

    İmge, Simge, Sembol, Gösterge Nedir?

    Metonomi ve Metofor

    Diyalektik İmge Nedir?

    Görsellik ve İdeoloji

    Görsel Konumlanma (Özne Pratikleri)

    Görsel Düşünme Nedir?

    1. Hafta

    Görseli Nasıl Okuruz?

    Temel Biçimler: Klasik, Gotik, Barok ve Rokoko

    Romantizm ve Enkaz İmgeleri

    Güzel-Yüce Arasında Görsellik

    1. Hafta

    Modernizm ve Kadrajın İcadı

    Flu Görme ve Eriyen Kadraj

    Fotografik İmge

    Sinematografik İmge (Alan Derinliği, Dışavurumcu Görüntü)

    Kolajın Fenomolojisi

    Neden Siyah-Beyaz Görmeyiz?

    1. Hafta

    İmgelerde Devrim

    Sınıf ve İmgeler

    Yoksullar Nasıl Görür? – Sefaletin Estetiği

    Dada-Sürrealizm-Kübizm

    Avangarde İmge Nedir?

    Fotograf ve Modernizm

    Zen, Haiku ve Fotograf: Sessizin Estetiği

    1. Hafta

    Dışavurumculuk Sonrası: Pop İmge

    İroni-Parodi-Pastiş

    Postmodern İmge

    Simülasyon ve Likid Görme

    90 Sonrası Fotoğraf

    Kavramsal Sanat Nedir?

    Plastik Düşüncenin Sınırları

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.