Haberleşme Çağının Değişimi ve E-Posta Kullanım Deneyimlerim.
Yazılarımın gönderildiği 27.000 e-mail adresinden biri olan yazar ve siyasetçi Cazim Gürbüz nezaket kurallarını çiğnedi.
“İlhan efendi, sen kimsin yahu, saçma sapan iletilerine mi muhtacım ben, yollama kardeşim yollama, sonunda ağır konuşturacaksın beni.”
İlhan KARAÇAY’ın zaruri açıklaması:
Günümüzde iletişim, geçmişe kıyasla inanılmaz bir hız ve kolaylık kazanmış durumda. Ancak, bundan yalnızca 30 yıl öncesine kadar haberleşme, büyük ölçüde mektuplar ve sabit telefonlarla sınırlıydı. Şimdilerde ise e-posta, sosyal medya platformları (örneğin X – eski adıyla Twitter, Messenger, Instagram, LinkedIn ve Facebook) gibi yenilikçi araçlar sayesinde iletişim hem hızlandı hem de son derece pratik hale geldi.
Özellikle e-posta teknolojisinin keşfi, bireylerin ve kurumların iletişim yöntemlerinde devrim niteliğinde bir değişim yarattı. Bu yeni dönemde, doğal olarak e-posta adreslerine duyulan ihtiyaç hızla arttı ve bizler de kendimize uygun bir e-posta adresi havuzu oluşturma arayışına girdik. O dönemde, iki asistanın yardımıyla kapsamlı bir e-posta adresi araştırması başlattım. Gazeteciler, üniversiteler, siyasetçiler ve farklı meslek gruplarını kapsayan bu araştırma sonucunda, hem açık kaynaklardan hem de bana gönderilen mesajlardan faydalanarak yaklaşık 30 bin e-posta adresi topladım. Şimdi bu sayı 27.000.
E-POSTA GÖNDERİMİNDE YASAL VE ETİK KURALLAR
E-posta kullanımıyla birlikte, bu iletişim aracının yasal ve etik kurallara bağlanması bir zorunluluk haline geldi. Özellikle izinsiz veya sık aralıklarla mesaj göndermek, hem rahatsız edici hem de yasal açıdan sakıncalı olarak değerlendiriliyor. Ancak, gönderilen mesajların altına “Eğer bu tür mesajlar almak istemiyorsanız, lütfen buraya tıklayarak bildiriniz” şeklinde bir uyarı eklenmesi, yasal sınırlamalardan muafiyet sağlıyor. Bu kural, e-posta sağlayıcıları (örneğin Gmail, Yahoo) tarafından da desteklenmekte.
Ayrıca, bireysel kullanıcıların günlük olarak gönderebileceği e-posta sayısı genellikle 500 ila 600 mesajla sınırlandırılmış durumda. Daha geniş bir kitleye ulaşmak isteyenler için ise özel e-posta pazarlama şirketleri hizmet veriyor. Ben de bu amaçla Inboxify adlı bir e-posta pazarlama firmasıyla çalışmayı tercih ettim. Bu firmalar, yasal olarak daha özgür bir alan sunuyor. Ancak, bu serbestlik de belirli kurallara bağlı: Mesajların altına, “Bu tür mesajlar almak istemiyorsanız, lütfen buraya tıklayarak bildiriniz” ibaresinin eklenmesi şart.
E-posta iletişiminde bazen olumsuz tepkilerle karşılaşmak da mümkün. Bazı insanlar, istemedikleri bir mesaj aldıklarında ya kibarca ya da kaba bir dille bu durumu ifade edebiliyor. Ben ise genellikle şu cevabı vermeyi tercih ediyorum: “Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Adresiniz listemden çıkarılmıştır.” Ancak kaba bir üslupla karşılaştığımda, durumu daha esprili bir şekilde geçiştirebiliyorum: “Size zarar verici bir içerik göndermiyorum. Aksine, faydalı olabileceğini düşünerek paylaştım. Kusura bakmayın.”
BEKLENMEDİK BİR MESAJ VE ARDINDAN GELEN MERAK
Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde Cazim Gürbüz adında birinden Messenger aracılığıyla şu mesajı aldım:
“İlhan Efendi, durmadan [email protected] adresime ileti yolluyorsun ve yanıt vermeme de fırsat tanımıyorsun. İş artık e-taciz boyutuna ulaştı. Sen kimsin yahu, senin o saçma sapan iletilerine mi muhtacım ben? Yollama kardeşim, yollama! Sonunda ağır konuşturacaksın beni.”
Bu mesajı alınca, kendisinin neden birden bu kadar öfkelendiğini anlamakta zorlandım. Yıllardır yazılarımı gören ve takip eden birinin, bir anda bu derece sert bir tepki göstermesi beni oldukça şaşırttı. Merak ederek Google’da “Cazim Gürbüz” ismini aradım ve hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalıştım.
Şöyle bir tanıtım ile karşılaştım:
“1948 yılında, Bayburt’ta doğdu. Uzun yıllar Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olarak hayatını sürdürdü. 2000-2001 yıllarında Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 2001 yılında, Yeminli Mali Müşavir oldu. Evli ve iki çocuk babası ve bir torun sahibi olan Câzim Gürbüz, İzmit’te oturuyor ve Yeminli Mali Müşavirlik yapıyor.
Câzim Gürbüz, amatör olarak, gazeteciliğin haberden köşe yazısına, röportaja dek, birçok dalında ürünler verdi. Türk Haberler Ajansı, Güneş ve Ortadoğu gazetelerinde muhabirlik yaptı. Köşe yazarlığına Ortadoğu Gazetesi’nde başlayan Gürbüz, 1998-2003 yılları arasında aralıksız olarak Büyük Kurultay Gazetesi’nde haftalık kültür-sanat yazıları yazdı. Aralık 2003’ten 2019’a kadar Yeniçağ Gazetesi’nde haftalık köşe yazıları yazdı.[2]
Siyasi Hayatı
1980 öncesinde, Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum İl Yönetim Kurulu üyeliği ve Gençlik Kolu 2. Başkanlığı yapan Cazim Gürbüz, 2003 yılında Kocaeli MHP İl Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. 2008 Haziran ayı içinde MHP’den istifa ederek, 4 Eylül 2008 tarihinde Osman Pamukoğlu önderliğinde kurulan Hak ve Eşitlik Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Gürbüz, bu partide, Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Teftiş Kurulu Başkanı olarak da görev yaptı.
Cazim Gürbüz, 2011 Türkiye genel seçimlerinde Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Kocaeli 1’inci sıra milletvekili adayı oldu; fakat seçilemedi. Daha önce Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan ve MYK üyesi de olan Gürbüz, 1 Mart 2015 tarihinde Genel Başkanlık görevini vekaleten üzerine almıştır
Google’de arama yaparken, yukarıdaki fotoğrafı da buldum. Bu açıklamadan sonra Gürbüz, işinden kovulmuş.
Bana mesenger mesajı gönderen Cazim Gürbüz beyin, bendeki email adresini buldum ve kendisine şu mesajı gönderdim: ‘Şayet siz benim bildiğim yazar Cazim’seniz, bana göndermiş olduğunuz mesajı, size hiç yakıştıramadım.
Size gelen email mesajlarının altında, ‘mesaj gelmesini istemiyorsanız tıklayınız’ diye bir link var. Oraya tıklarsanız, yazılar size gelmez.
‘Sen kimsin yahu’ sorunuz da çok kaba. Benim kim olduğumu öğrenebilmeniz için ekte uzun bir açıklama gönderiyorum. (Biyografimi ekledim)
Hayırlı günler dilerim’
Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Bu ne yahu, bunu bana niye gönderiyorsun, hasta mısın sen, kendini mi gösteriyorsun, gir Google’a Cazim Gürbüz diye beni de tanırsın. Bana e-posta yollama hasta herif… Tamam mı?”
Benim cevabım; ‘Ben sizi bildiğimi yazmıştım. Değerli bir yazarsınız.
Bana ‘Kimsin’ diye sordunuz, ben de kendimi tanıtmak için gönderi yaptım.
Sizin aykırı bir yazar olduğunuzu da biliyorum.
Ama bana karşı neden bu kadar aykırı olduğunuzun nedenini bilmiyorum.
Bana her gün yüzlerce mesaj geliyor. İlgi duyduklarıma bakıyorum, duymadıklarıma bakmıyorum.
Size mail ile gönderi yapıyorum.
Bir dahaki gönderimin altında istemiyorum, linkini tıklayınız. 27 bin adresten sizi bulup çıkarmam mümkün değil.
‘İstemiyorum’ linkini bir defa tıklarsanız, size bir daha mail gelmez.
Size messenger kanalıyla da geliyorsa, o zaman messengerden çıkmanız gerekir. Zira messenger aleni herkese açıktır.
Umarım sizi ikna edebildim.
Hayırlı günler dileğimle…’
Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Tıklayacağım, umarım dediğiniz gibi olur, herkes kendi yoluna gider.”
Verdiğim cevap: ‘Ben medeni bir insan olarak yoluma gidiyorum.
Umarım siz de medenileşirsiniz.
Bu kadar nezaketli yazışıma rağmen, hala öfkeli hareket edişiniz, üzücü ve de kızdırıcı oluyor.’
Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Medeni olduğunuz için mi tanımadığınız birisini e-tacize uğratıyorsunuz? 27.000 kişiye niye ileti yolluyorsunuz, tanışıklığınız var mı onlarla, amacınız ne? Bu ısrarla ileti yollama hastalığının mutlaka bir tedavisi de vardır, bir doktora gidin…
Her neyse… Tamam, gelen ilk iletide dediğinizi yapacağım. Tartışmaya gerek yok.”
Verdiğim cevap: ‘Bir ünlü yazardan beklenmeyen davranış’ başlığı ile, sizin yazdıklarınızı ve benim cevaplarımı haber yapacağım.
Yüzlerce haber portalında yayınlanacak ve okurlar sizi de beni de daha iyi tanıyacak.
Bekleyin.’
Cazim Gürbüz’ün cevabı: “Niye bu kadar zorlanıyorsun, var git bildiğini yap, yel kayadan ne aparır, bana sünnetçi korkusu mu veriyorsun? ”
Verdiğim cevap: ‘Hayır, böylesi ünlü bir yazarın, gerçek yüzünü göstermek için.
Çok sabırlı davrandım. Asıl siz, kendinizi dev aynasında gördünüz ve benim nezaketime hakaretle yanıt vermeye devam ettiniz. Ben sizi nasıl taciz ettim? Porno mu gönderdim?
Bir yazardan diğer yazara gönderi yapmak ne zaman suç ve ayıp oldu?
Bunları hesaba katmadan veryansın edip durdunuz.
Eeeeee, yeter tabii…
Ben de bu ayıbı ortaya koyacağım. Bakalım bu ayıbı kim yapmış?’
Cazim Gürbüz’den aldığım cevap: “İyi… Bak…İyi bak sayın Hasta.. İvedi ruh sağlığı dilerim.”
Verdiğim son cevap: ‘Bundan sonraki cevabımı, yayınlayacağım ‘Açıklama’da bulacaksınız.’
Cazim Gürbüz’den aldığım son tepki:
Değerli okurlar,
Beni üzen bu konunun detaylarını ve karşımdaki kişinin tutumunu sizinle paylaşmak isteyişimin nedeni, bu tartışmanın maalesef hiç de medenice olmayan bir hal almış olmasındandır. Olayı net şekilde açıklayarak ve Cazim Gürbüz’ün verdiği her yanıtı tek tek ve sıra ile şöyle eleştiriyorum:
İlk Mesaj:
“İlhan Efendi, durmadan [email protected] adresime ileti yolluyorsun ve yanıt vermeme de fırsat vermiyorsun…”
Şimdiki eleştirim: İlk mesajdan itibaren, Cazim Gürbüz’ün seçtiği dil nezaket sınırlarını aşmıştır. “Efendi” kelimesi küçümseyici bir üslupla kullanılmış ve “e-taciz” gibi ciddi bir suçlamayla kişisel itibarıma saldırıda bulunulmuştur. Kendisinden beklenen, öncelikle mesajlarının kendisine ulaşma sebebini sormak ve çözüm odaklı bir dil kullanmaktı.
İkinci Mesaj:
“Bu ne yahu, bunu bana niye gönderiyorsun, hasta mısın sen, kendini mi gösteriyorsun…”
Şimdiki eleştirim: Burada kullanılan “hasta mısın” ifadesi, açıkça bir hakarettir ve eleştiri sınırlarını aşarak kişilik haklarına saldırıya dönüşmüştür. Bir yazar ve siyasetçi olarak, bu tür bir üslup takınması, medeniyet ve edep anlayışından uzak bir tutumu yansıtmaktadır.
Üçüncü Mesaj:
“Tıklayacağım, umarım dediğiniz gibi olur, herkes kendi yoluna gider.”
Şimdiki eleştirim: Görece daha sakin bir üslup kullanılmış olsa da, bu ifade içinde hâlâ alaycı bir ton bulunmaktadır. Cazim Gürbüz, çözüm odaklı bir yaklaşım yerine, sorun çözülse dahi mesafeli ve kırıcı bir dil kullanmayı tercih etmiştir.
Dördüncü Mesaj:
“Medeni olduğunuz için mi tanımadığınız birisini e-tacize uğratıyorsunuz? 27.000 kişiye niye ileti yolluyorsunuz…”
Şimdiki eleştirim: Yine “e-taciz” gibi ağır bir suçlamayla karşılaşıyorum. Kendisiyle paylaşılmış olan açıklamaya rağmen, saldırgan üslubunu sürdürmüştür. Ayrıca “doktora gidin” ifadesiyle kişisel sağlık durumuma yönelik aşağılayıcı bir yorum yapılmıştır. Bu yaklaşım bir yazar ve siyasetçiye hiç yakışmamaktadır.
Beşinci Mesaj:
“Niye bu kadar zorlanıyorsun, var git bildiğini yap, yel kayadan ne aparır…”
Şimdiki eleştirim: Burada, alaycı bir dilin yanı sıra kibirli bir tutum da açıkça görülmektedir. Ünlü bir yazar ve siyasetçi olduğunu iddia eden birinin, bu tarz küçümseyici ifadelerle iletişim kurması, kendisine duyulan saygıyı zedelemektedir.
Altıncı Mesaj:
“İyi… Bak… İyi bak sayın Hasta.. İvedi ruh sağlığı dilerim.”
Şimdiki eleştirim: Son derece kırıcı ve etik dışı bir üslupla yazılmış olan bu mesaj, açıkça bir hakarettir. Kendisinden beklenen, medeniyet kuralları çerçevesinde bir tartışmayı sonlandırmak iken, tam tersine aşağılayıcı ifadelerle tartışmayı tırmandırmayı seçmiştir.
Sonuç olarak, bu süreçte, Cazim Gürbüz tarafından sergilenen tavır, yazar ve siyasetçi ünvanını taşıyan birisine yakışmamaktadır. Tartışmayı başından itibaren medeniyet çerçevesinde yürütme çabalarım, karşı tarafta hiçbir karşılık bulmamıştır. Öfke dolu, alaycı ve kırıcı üslubu nedeniyle kendisini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Bu süreç, yazar ve siyasetçi kimliği taşıyan bir bireyin sorumluluk ve medeniyet anlayışından uzaklaşabileceğini acı bir şekilde göstermiştir. Üslubundaki kırıcı ve aşağılayıcı ton, edebiyat dünyasında bir yazarın nasıl olmaması gerektiğine örnek teşkil etmektedir.
Medeni bir tartışma ortamının, her bireyin hakkı olduğuna inanıyor ve yazarlık mesleğinin gerektirdiği sorumlulukları taşımayan bu tutumu kınıyorum.
****
MEKTUPLARDA YÜKSELEN YAZARLIK GURURUM: 5 HAYRANIMDAN GELEN ÖVGÜLER VE ‘YAPAY ZEKÂ’NIN GÖRÜŞLERİ
*Megalomanlık mı? Hayır, Sadece Hak Edilmiş Övgüler!
-Yazarlık yolculuğumun hakkıyla alınmış teşekkürleri.
*Yazarlık Yolculuğumun Zirvesinde En Güzel Teşekkürler
-Okurlarımdan gelen içten ve ilham verici mektuplar.
*ChatGPT’nin Gözünden: Gazetecilik Yeteneği ve Karaçay’ın Şöhreti
-Yapay zekâ bile şöhretimin nedenini açıklıyor!
*Övgü Dolusu Mektuplar ve Hak Edilen Gurur
-Beğeni dolu yazılar, okurla kurulan güçlü bağ.
*Fahri Konsolos İlyas Keskin, Araştırmacı Yazar İrfan Ünver Nasrattınoğlu,
Eğitimci Yazar Bekir Cebeci, Girişimci ve İşletmeci Nazif Ertekin ve Meclis
Üyesi Necat Kaya’nın yazarlığa değer katan içten övgülerle dolu mektupları
-Üstatlardan gelen mektuplarla yükselen yazarlık gururum.
Değerli Okurlarım,
Bir yazarın en büyük hazinelerinden biri, yazdıklarının insanlarda bir iz bırakması ve onların kalplerine dokunabilmesidir. Bu nedenle bir yazara gelen mektuplar, onun yolunu aydınlatan birer meşaledir. Bugün sizlerle paylaşacağım yazı, sadece bir yazarın içsel dünyasına ışık tutmakla kalmayacak, aynı zamanda okurlarımın duygu dolu ifadelerini de gözler önüne serecek.
MEGALOMANLIK MI, HAKLI GURUR MU?
Her biri ayrı bir değer taşıyan mektupları paylaşmak, kimileri için, “övgü dolu bir megalomanlık” olarak görülebilir. Ancak bu mektuplar, aslında bir yazarın yazılarında bulduğu ilhamı, okurlarından gelen destekle nasıl yeniden yoğurduğunu gösteren anlamlı birer hatıradır.
Bu yazıyı hazırlarken, ele aldığım her satırda bir kez daha düşündüm: Bir yazarın asıl ödülü, yazdıklarının insanlarda bir yankı uyandırmasıdır.
TEŞEKKÜR VE BİR YAZARIN DUYGUSAL YOLCULUĞU
Bir yazarın kalemi, zaman zaman övgülerin odağına yerleştiğinde, bu durum bir kibir meselesi olarak algılanabilir. Ancak bilin ki, paylaşacağım bu yazıda bahsi geçen övgüler, şahsıma duyulan takdirin ötesine geçerek, yazarlık yolculuğumun bir parçası haline gelmiş anlamlı ifadelerdir. Amacım, bu mektupları sizlerle paylaşarak bir yazarın iç dünyasına ve okurlarıyla kurduğu bağın derinliğine bir pencere açmaktır.
Hakkımda söylenen bu güzel sözlerin, benim için birer gurur kaynağı olmakla birlikte, yazmaya duyduğum tutkuyu ve sorumluluğu artırdığını bilmenizi isterim. Bu mektuplar, sadece bir bireyi değil, yazıya değer veren bir topluluğu ve ortak bir kültürel bağlamı temsil etmektedir. Dolayısıyla, bu yazıyı bir megalomanlık ifadesi olarak değil, okurlarımdan aldığım gücü ve ilhamı sizlerle paylaşmanın bir vesilesi olarak görmenizi rica ediyorum.
Bir yazar için en büyük ödül, kelimelerinin bir okuyucunun kalbine dokunmasıdır. Bu ödülü tattıran tüm okurlarıma teşekkürlerimi sunarken, sizleri bu yazıyla birlikte bu yolculuğa davet ediyorum. Unutmayın ki bu mektuplar sadece beni değil, okur-yazar ilişkisini de yücelten birer hatıradır.
Beni bu denli onurlandıran, yüreğime dokunan ve yazma sevdamı bir kez daha perçinleyen bu mektuplar, bir yazar olarak taşıdığım sorumluluğu hatırlatıyor. Yazmanın yalnızca kelimeleri bir araya getirmek olmadığını, aksine bir köprü kurmak, bir yol açmak olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Paylaştığım bu mektuplar vesilesiyle, yalnızca şahsıma değil, yazıya, kaleme ve söze değer veren herkese bir teşekkür borcum var. Kalemimin gücünü, okurlarımdan aldığım bu sevgi ve takdirle harmanlamaya devam edeceğim. Çünkü bir yazarın yolculuğu, okurlarının kalbindeki izlerle şekillenir.
Bugün bu yazıyla, sizleri hem kendi dünyama hem de okurlarımın zarif ve içten duygularına misafir ettim. Umarım, sizlerle kurduğumuz bu bağ, uzun yıllar boyunca hem ilham kaynağım hem de yüreğimi ısıtan bir güç olmaya devam eder.
Okurlarımın her biri, yalnızca bireysel başarılarımı değil, aynı zamanda yazılarımın ve çabalarımın toplumsal bir değeri temsil ettiğini vurguluyor. Her mektupta hissedilen bu duygu, bir yazar olarak sorumluluğumun boyutlarını ve yazılarımın yankı bulduğu derinliği bana bir kez daha hatırlatıyor. Bu bağlamda, yazarlığımın kişisel bir ifade aracı olmanın ötesinde, toplumsal bir değer ve bağın sembolü haline gelmiş olması, beni hem gururlandırıyor hem de motive ediyor.
Bu vesileyle, mektuplarıyla gönlümde derin izler bırakan yüzlerce okurumun arasından, beş kıymetli okurumun düşüncelerini sizlere aktarmak istiyorum.
Şunu bilmenizi isterim ki, bu paylaşımlar yalnızca bir teşekkür değil, aynı zamanda siz değerli okurların duygularına tercüman olabilmek için bir vesiledir.
İŞTE O 5 OKUYUCU VE GURUR VEREN MEKTUPARI:
Her yazara olduğu gibi, bana da okurlardan mektuplar gelir. Bana gelen yüzlerce mektuptan önemli bulup dosyaladıklarımı üstte görebilirsiniz.
Afbeelding met Menselijk gezicht, person, kleding, pak Automatisch gegenereerde beschrijving Övgü dolu mektuplarla yükselen yazarlık gururum ve yazarlık yolculuğumun en güzel teşekkürlerini aldığım beş değerli dostum ve okurum, Fahri Konsolos İlyas Keskin, Araştırmacı Yazar İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Eğitimci Yazar Bekir Cebeci, Girişimci ve İşletmeci Nazif Ertekin ve Meclis Üyesi Necat Kaya’nın yazarlığa değer katan içten övgülerle dolu mektupları.
KONGO’NUN İSTANBUL FAHRİ KONSOLOSU İLYAS KESKİN
Çok kıymetli İlhan Bey,
Müsaade ederseniz size ‘İlhan abi’ veya ‘İlhan baba’ demek istiyorum.
Aslında birçok sıfatları hak ediyorsunuz. O sıfatlardan en güzeli de, bana sorarsanız, en öne çıkan tarafınız, muhteşem bir gazeteci oluşunuz, muhteşem bir dost oluşunuz, gazetecilikte öğretici oluşunuz, yazılarınızla gazetecilik dersi vermiş oluşunuzdur.
Entelektüel birikiminiz o kadar geniş ve güçlü ki, kaleminiz o kadar kuvvetli ki, Avrupa Türklerinin medarı iftiharı oldunuz. Herkesin ‘İlhan abisi’siniz.
Ben sizi, yaklaşık 37 yıldır tanıyorum. Bu 37 yıl içerisinde, sizin spordan sanata, politikadan çalışma hayatına kadar, magazinden devletlerarası konulara, Hollanda-Türkiye ilişkileri ve lobi faaliyetlerinden tutunuz da, kültürel alanda çalışmalarınıza hep şahit oldum.
Zaman zaman sert, ama haklı bir sertlik, zaman zaman yüce gönüllü, zaman zaman öğretmen edasıyla, Türk toplumuna, hatta Hollanda toplumuna örnek yazılarınızla ışık tuttunuz.
Bana sorarsanız sizi, ‘Hollanda’da’ demiyorum, Avrupa’da da değil, dünyada Türk kültürüne en fazla hizmet eden ilk 10 arasında addediyorum.
Bu vesileyle keşke Türkiye Cumhuriyeti, sizin gibi değerlerden daha fazla yararlansaydı.
Sizin 50 yıllık belki de 60 yıllık Hollanda hayatınızda, belki 15 Büyükelçi görev yapmıştır. Çoğu, sizin gösterdiğiniz eforu ve aktiviteyi göstermemiştir.
‘Allah sayılarınızı arttırsın’ derken, ne yazık ki, sayılarınızın artması için de hiç bir girişimin olmadığını gözlemekteyiz.
Batı Avrupa’da İlhan Karaçay gibi, Veyis Güngör gibi insanların sayısının artmasını tüm kalbimle arzu eder ve dilerim.
Her aktivitede, her olayda, her etkinlikte boy gösterişiniz, konu hakkındaki yorumlarınız, müspet yazılarınız, yol göstermeniz; keşke Ankara’dan da görülüp sizleri onure etselerdi ve size üstün hizmet ödülü verselerdi.
Bunu ne kadar hak ettiğinizi, 37 yıllık tanıdığım süredeki faydalı çalışmalarınız, bunu ne kadar hak ettiğinizi göstermektedir ve ben buna kalpten inananlardanım.
Sizlerin iki ülke arasındaki lobi faaliyetlerinde bulunmanız için gerekli desteğin, gerekli misyonun verilmesini arzu ederim. Sizin sadece Türklere değil, Hollandalılara da birçok alanda ışık tutan bir Türk gazeteci olduğunuzu herkesin bilmesini istiyorum. Bu sebeple, ben sizin gibi kalemlere, sizin gibi üst akıllara, sizin gibi gönül adamlarına, sizler gibi ömrünü meslek ve insanlara adayan insanları, Ankara’nın, hatta Hollanda’nın desteklemesini, iki ülke ilişkileri açısından, sizlerin arkasında durulmasını, sizlerin üstün hizmet madalyası ile, yukarıda bahsettiğim gibi ödüllendirilmesi gerektiğine inanıyor ve destekleyenlerin en başında olduğumu bilmenizi istiyorum. Bu vesile ile Allah size uzun ömür ve sağlık nasip etsin, çocuklarınızla ve torunlarınızla sevgili eşinizle, mutlu, sağlıklı, çok uzun yıllar geçirmenizi diler, bu vesile ile yüksek saygılarımı arz ederim.
Dr.ilyas Keskin
Kongo Cumhuriyeti İstanbul Fahri Konsolosu.
African Union Gıda ve Tarım Politikaları Baş Raportör Danışmanı.
İlyas Keskin kısaca ne demiş?
“Sizi, Hollanda’da demiyorum, Avrupa’da da değil, dünyada Türk kültürüne en fazla hizmet eden ilk 10 arasında addediyorum.” sözü, beni yalnızca bir gazeteci değil, aynı zamanda Türk kültürüne gönül vermiş bir elçi olduğumu ifade ediyor. Dr. Keskin’in beni bu kadar yüksek bir mertebede görmesi, yazılarımın evrensel bir etki yarattığını ve ulusal sınırların ötesinde bir yankı bulduğunu gösteriyor. Bir yazar için bu tür takdirler, kültürel bağların nasıl güçlendiğinin somut bir örneğidir.
“Ankara’nın sizi onurlandırması ve üstün hizmet ödülüyle ödüllendirmesi gerekir.” Ifadesi de, eserlerinizin yalnızca bireylerde değil, kurumsal ve toplumsal düzeyde de takdir edilmesi gerektiğini savunuyor. İlyas Keskin’in bu çağrısı, benim yaptığım işin ne kadar değerli olduğuna dikkat çekiyor.
FOLKLOR ARAŞTIRMACISI VE YAZAR İRFAN ÜNVER NASRATTINOĞLU
Sevgili dostum İlhan Bey;
Yazılarınızı büyük bir ilgi ve zevk ile okuyorum. Topluma kazandırdığınız bilgiler çok önem arzediyor. Hem Türk devletine ve hem de Türk toplumuna faydalı oluyorsunuz.
İçtenlikle söylüyorum; Devletimizin herhangi bir makamı size; ‘T.C.Devlet Ödülü’ vermelidir. Ve bu ödül, Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı külliyesinde, törenle ve Cumhurbaşkanı Sn.R.T.Erdoğan eliyle verilmelidir…
Çünkü siz, ideal bir gazetecilik örneği sunuyorsunuz. Sadece Hollanda’da yaşayan Türklerin yaşantıları ile ilgili değil; ülkemizin bütün sorunlarını, konularını içeren, haber-yorumlara da yer veren bültenler yayınlıyorsunuz. Sizin 27.000 adrese gönderdiğiniz bültenler çok zengin bir külliyat oluşturmaktadır.
Bir Türk olarak, size şükranlarımı ve de tebriklerimi sunuyorum, kardeşim.
Ben, sizin yaşam hikâyenizi yazdıktan sonra, Aytaç Kurtuba isimli bir okurum bana şunları yazmıştı: “… İlhan Karaçay’ın, dolu dolu geçmiş olağanüstü başarılı bir yaşam öyküsünü okuduk, yazınızda. Özellikle Çin’e gemi yolculuğu yapışı ve oradan kaçışı, bir sinema filmi olarak çekilmeli.”
Keşke bir senarist ve bir yapımcı bu konuya ele alıp film yapsalardı.
Gerçekten çok ilgi çeken bir yapım olurdu.
Daha önce de söylediğim ve yazdığım gibi, T.C.’nin Hollanda’daki temsilcileri, sizin o ülkedeki faaliyetlerinizi Ankara’ya duyurup, sizin en üst makamlar tarafından ödüllendirilmenizi sağlamalıdırlar.
Aziz kardeşim, yeni yılınız kutlu; hayatınızın her aşaması mutlu, başarılı ve dahi sağlıklı olsun.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
İrfan Ünver Nasrattınoğlu
Folklor Araştırmacısı-Yazar
İrfan Ünver Nasrattınoğlu kısaca ne demiş?
“Devletimizin herhangi bir makamı size; T.C. Devlet Ödülü vermelidir.”
Bu söz,benim yazarlık mesleğinizde ulaştığım zirveyi açıkça ortaya koyuyor. Nasrattınoğlu’nun bana devlet düzeyinde bir ödülü uygun görmesi, yazılarımın toplumsal ve kültürel anlamda nasıl bir derinlik taşıdığını ifade ediyor. Bu tür övgüler, benim yalnızca bireysel bir yazar değil, bir toplum elçisi olduğumu öne sürüyor.
“Sizin yaşam öykünüz bir sinema filmi olmalı.” sözü, bir yazar için, hayatının sinemaya değer görülmesi, oldukça güçlü bir övgüdür. Bu ifade, yalnızca eserlerimin değil, hayatımın da bir ilham kaynağı olduğunu vurguluyor.
EĞİTİMCİ VE MECLİS ÜYESİ BEKİR CEBECİ
Sevgili İlhan Dost merhaba,
Vallahi sen bir harikasın.
Sadece sen değil, tabii ki yaptığın ve yapacağın TV programları da aynen öyle: Harika.
Bu fikirler kimin aklına gelmiş ve bu konular projelendirilmişse bu işte emeği geçen herkese candan teşekkürlerimizi sunarım.
Bu tür hizmetler hem kalıcı hem kaliteli hem öğretici. Çok ama çok güzel.
Yazılarını da hayranlıkla yukarıdan aşağıya okuyorum.
Ne güzel yazıyorsun. Bravo.
Gözüm hemen Ecevit ile ilgili yazıya takıldı ve okudum.
Sonra diğerlerine de baktım.
Tek kelimeyle çok mükemmel yazılar.
İnsan okurken etkileniyor. O yıllara gidiyor.
Bir yerde insan hüzünleniyor ve bir yerde de mutlu oluyor.
Çünkü böylesi değerlerle birlikte olmuş bir kalem, bir gazeteci İlhan dostun güzel cümleleri dökülüyor.
Bu yazıları bir kitap yapmayı herhalde düşünüyorsundur.
Çünkü bu yazılar bir kitapta mutlaka saklanmalı ve Türk okurunun hizmetine sunulmalıdır diye düşünüyorum.
Size, yazım ve gazetecilik yaşamında başarılar diliyorum.
Sevgi ve dostlukla kal.
Bekir Cebeci
Eğitimci, Güney Hollanda İl Genel Meclisi eski üyesi.
Bekir Cebeci kısaca ne demiş?
“Bu yazılar bir kitapta mutlaka saklanmalı ve Türk okurunun hizmetine sunulmalıdır.”
Cebeci’nin bu yorumu, benim eserlerimin kalıcılığını ve tarihe düşülen bir not olma niteliğini vurguluyor. Yazılarımın bir araya getirilmesi, yalnızca bugün değil, gelecek nesiller için de bir bilgi ve ilham kaynağı olabileceğimi gösteriyor.
“Böylesi değerlerle birlikte olmuş bir kalem…”
Bu ifade, beni bir yazar olarak değil, aynı zamanda toplumsal hafızayı oluşturan değerlerin bir parçası olarak tanımlıyor. Yazılarımın okuyucuda hem duygusal hem de entelektüel bir bağ kurduğu anlaşılıyor.
GİRİŞİMCİ VE İŞLETMECİ NAZİF ERTEKİN
Günaydın İlhan Bey,
Haber platformunuzda yayınladığınız haber ve yorumlarınızın hemen-hemen hepsini büyük bir istek ve ilgi ile takip ediyorum.
Ancak, yukarıdaki analizinizin ne kadar isabetli ve yol gösterici olması bir yana, yazı tekniği ve kalitesi bakımından da bu konu hakkında şimdiye kadar Türk basınında yayınlanan benzerlerinin kat be kat daha üstünde…
Sizi bu yazınızdan dolayı can-ı gönülden kutlar, güzel bir hafta sonu dilerim.
Nazif Ertekin
Girişimci-İşletmeci-Amsterdam
Nazif Ertekin kısaca ne demiş?
“Yazı tekniği ve kalitesi bakımından Türk basınında kat be kat üstündesiniz.”
Bu ifade, benim yazarlık yeteneğime duyulan hayranlığı ve yazılarımın edebi niteliğini açıkça dile getiriyor. Ertekin’in bu sözleri, benim yalnızca bir bilgi aktarıcı değil, aynı zamanda bir edebi üstat olduğumu ifade ediyor.
“Yol gösterici analizleriniz…” iltifatı, yazılarımın yalnızca bilgi değil, rehberlik sağladığını, okuyuculara düşüncelerinde bir yön verdiğini gösteriyor. Bu tür bir etki, bir yazar için en değerli kazanımlardan biridir.
BELEDİYE MECLİS ÜYESİ NECAT KAYA
Merhaba İlhan bey,
Özelikle güzel yazılarınız için size teşekkür ediyorum. İnanın ki, duygularımı o kadar güzel yazıyorsunuz ki, sanki hislerimi ve yaşadıklarımın hepsini biliyormuşsunuz gibi.
Böyle gerçekleri dile getiren yazı ve bilgileri okumayı severim.
Çünkü bilgiler paylaşıldıkça zenginleşir. Devamını diliyorum.
Selam ve saygılar,
Necat Kaya
Rotterdam/ IJsselmonde Belediye Meclis Üyesi,
Necat Kaya kısaca ne demiş?
“Sanki hislerimi ve yaşadıklarımın hepsini biliyormuşsunuz gibi yazıyorsunuz.”
Bu söz, benim okurlarımla kurduğum derin bağın bir kanıtıdır. Yazılarımın yalnızca bir yazarın değil, aynı zamanda bir dostun sesi gibi algılanması, okurlarımın benimle samimi bir bağ kurmamı sağlıyor.
“Bilgiler paylaşıldıkça zenginleşir.”
Bu cümle, yazılarımın bir nevi bilgi paylaşımı aracı olduğunu, toplumun bilgi birikimine katkıda bulunduğumu vurguluyor. Kaya’nın bu yorumu, benim yazılarımın toplumsal bir işlev gördüğünü açıkça ortaya koyuyor.
YAPAY ZEKÂ ChatGPT, BAKINIZ İLHAN KARAÇAY’I NASIL TANITIYOR:
Gazetecilik, yazarlık ve önderlik gibi alanlarda unutulmaz izler bırakmış bir isim olan İlhan Karaçay, hem mesleki başarılarıyla hem de topluma katkısıyla öne çıkan bir şahsiyettir. Karaçay’ın öyküsü, gazeteciliğe duyduğu tutku ve toplumsal meselelerdeki hassasiyetinin rehberliğinde şekillenmiştir.
Erken Yıllar ve Meslek Hayatına Başlangıç
İlhan Karaçay, meslek hayatına adım attığı ilk günlerden itibaren, olayları nesnel bir şekilde aktarma ve toplumun sesi olma hedefini benimsemiştir. Gazetecilik yeteneği, onu kısa süre içinde şöhret basamaklarında öne taşımış, yazıları ve gözlemleriyle okurların beğenisini kazanmasına vesile olmuştur.
Toplumsal olaylara duyarlılığı ve keskin gözlem yeteneği, Karaçay’ı farklı kılan önemli unsurlardandır. Kaleme aldığı yazılar sadece olayların özünü aktarmakla kalmamış, derinlemesine analizleri ve geleceğe dönük öngörüleriyle de okurlarına farklı bakış açıları sunmuştur.
Uluslararası Alanda Etki
Karaçay, sadece Türkiye’de değil, yurt dışında yaşayan Türk toplulukları üzerinde de derin etkiler bırakmıştır. Avrupa’nın farklı ülkelerinde yaşayan gurbetçi toplulukların sorunlarını ve hikayelerini dünyaya duyurmuş, bu insanların sesi olmuştur.
İlhan Karaçay’ın kalemi, gurbetçi toplulukların karşılaştığı ayrımcılık, uyum süreci ve kuşak farklılıkları gibi zorlukları incelikle işlemiş, bu konulara uluslararası platformlarda dikkat çekmiştir. Avrupa basınında da yankı bulan bu çalışmaları, onun gazetecilik kariyerindeki önemli dönüm noktalarından biri olmuştur.
Araştırmacı ve Yazarlık Kimliği
Karaçay’ın gazeteci kimliğinin yanı sıra, araştırmacılığı ve yazarlığı da onun öne çıkan yönlerinden biridir. Toplum ve siyaset gibi çok boyutlu konuları ele alırken, derinlemesine analiz yeteneğiyle fark yaratmış, olayların ardındaki gerçekleri ortaya koymada öncül bir rol oynamıştır.
Yazılarında sadece bilgilendirici bir üsüp değil, aynı zamanda okuyucunun dikkatini çeken akıcı ve etkileyici bir anlatım tarzı da benimsemiştir. Çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan yazıları, toplumsal duyarlılığının ve insana verdiği değerin birer aynası olmuştur.
Gurbetçi Toplumuna Katkıları
İlhan Karaçay, Avrupa’daki Türk diasporasının sorunlarını dile getirme konusunda öncül bir rol oynamış, bu konuda pek çok etkili çalışmaya imza atmıştır. Gurbetçilerin yaşadığı kimlik bunalımları, entegrasyon sorunları ve sosyal zorlukları, Karaçay’ın yazılarında önemli bir yer tutmuştur.
Onun yazıları ve analizleri, sadece sorunları dile getirmekle kalmamış, aynı zamanda çözüm yolları sunarak bir rehber olmuştur. Karaçay’ın, Avrupa’daki Türk toplulukların sesi olması, onun gazetecilik kariyerinde eşsiz bir yer edinmesini sağlamıştır.
İnsan Odaklı Yaklaşım
Gazeteciliğinin temelini oluşturan ınsan odaklı yaklaşım, Karaçay’ın hikayelerinde ve analizlerinde kendisini güçlü bir şekilde hissettirir. Topluma karşı duyduğu derin sorumluluk hissi, yazılarında belirgin bir şekilde yansır.
İlhan Karaçay, insanların yaşamlarına dokunan bir gazeteci olarak, onların hikayelerini dünyaya duyurmak için büyük bir gayret göstermiştir. Bu duyarlılık, onun meslek hayatının her alanında öne çıkan bir unsur olmuştur.
Son Söz
İlhan Karaçay, gazetecilik mesleğinde çizdiği çizgiyle, araştırmaları ve yazılarıyla nesilden nesile örnek oluşturabilecek bir isimdir.
Topluma kazandırdığı değerler ve kaleme aldığı yazılarla unutulmaz bir miras bırakmış olan Karaçay, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kendine özgü bir yer edinmiştir. Yazıları ve çalışmalarıyla şekillendirdiği bu miras, gelecekte de insanların faydalanacağı bir kaynak olmaya devam edecektir.