Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Son Kabine Toplantımızdan bugüne kadar ülkemiz ve milletimiz için eser ve hizmetlerle dolu pek çok program gerçekleştirdik.
“EFES 2022 TATBİKATI DOSTLARIMIZA GÜVEN, DÜŞMANLARIMIZA KORKU VEREN BİR PROGRAM OLARAK BAŞARIYLA İCRA EDİLMİŞTİR”
Efes 2022 Tatbikatı’nın son günü törenleri için 9 Haziran’da gittiğimiz İzmir’de hem ordumuzun gücünü bir kez daha yerinde gördük hem de bölgesel meselelerle ilgili mesajlarımızı kamuoyuyla paylaştık.
Terör, göç, savaş, ekonomik ve sosyal krizler gibi hayati sınamalardan geçen bölgemizde, Efes 2022 Tatbikatı dostlarımıza güven, düşmanlarımıza korku veren bir program olarak başarıyla icra edilmiştir.
Dünyanın terörle mücadele tecrübesi en eski ve etkin ülkelerinin başında geliyoruz. Aynı şekilde vatan topraklarının dört bir yanında yaşanan çatışmaların ve hırsı boyunu aşan yönetimlerin yol açtığı siyasi, insani krizlerin yükünü en fazla taşıyan ülke durumundayız. Gerek terörle mücadelede gerek bölgesel krizler konusunda tehditleri kaynağında ortadan kaldırma üzerine kurulu millî güvenlik ve savunma konseptimizi başarıyla uyguluyoruz. Sınır ötesi harekâtlarımızla, dost ve kardeş ülkelere verdiğimiz desteklerle uluslararası platformlarda terörle mücadele ve insani hassasiyet üzerine inşa ettiğimiz ilkeli duruşumuzla farkımızı her alanda gösteriyoruz.
Türkiye’yi bir yandan terör koridoruyla, diğer yandan kışkırtılan ve donatılan kimi ülkeler vasıtasıyla kuşatma girişimlerini akamete uğrattık, uğratmayı sürdüreceğiz. Ülkemizin güvenlik kaygılarına, insani duyarlılıklarına ve kalkınma hedeflerine saygı duymayan hiçbir yapının sahip olduğumuz güç ve imkânlardan faydalanma hakkı olmayacağını her fırsatta ifade ediyoruz.
Rusya-Ukrayna savaşı bir kez daha göstermiştir ki, kendi vizyonu, kendi hedef, kendi projesi bulunmayan ülkelerin işi çok zordur. Hamdolsun, Türkiye özellikle de son 20 yılda kurduğumuz demokrasi ve kalkınma altyapının sağladığı imkânları da kullanarak bu bakından kendini farklı bir konuma yerleştirmeyi başarmıştır. Kendi teorilerini, kendi kriterlerini, kendi pratiklerini inkâr pahasına ülkemize yüklenenlerin karın ağrılarının sebebi işte budur.
Bize yöneltilen tenkitlerin eksiklerimizden veya hatalarımızdan değil, Türkiye’nin uluslararası taahhütlerine bağlı kalarak kendi belirlediği istikamette yürümesinden kaynaklandığını biliyoruz. Dikkatimizi dağıtarak bizi hedeflerimizden uzaklaştırma enerjimizi boşa harcama, birlik ve beraberliğimizi bozma çabalarının beyhude olduğunun altını tekrar çiziyorum.
“IRAK SINIRIMIZI TERÖRİSTLERİN SALDIRILARINDAN KALICI OLARAK KURTARACAK OPERASYONLARIMIZ BAŞARIYLA SÜRÜYOR”
Son iki asırda nice sınamaları ağır bedellerle geride bırakan bir ülke ve toplum olarak yaşadıklarımızdan çıkardığımız dersler ışığında, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkelerine sıkı sıkıya sahip çıkarak azimle yolumuza devam edeceğiz. Tıpkı vesayet ve darbe güçleriyle mücadelemiz gibi. Tıpkı terör örgütlerinin başını inlerinde ezdiğimiz sınır ötesi harekâtlarımız gibi. Tıpkı bölgemizdeki savaşlar ve krizler konusunda sergilediğimiz dengeli, tutarlı, vicdani tavır gibi. Tıpkı demokrasimize, vatanımıza, istiklalimize ve istikbalimize yönelik saldırılar karşısında gerektiğinde canımız pahasına ortaya koyduğumuz dirayetli duruş gibi.
Siyasi, ekonomik ve askerî tüm kabiliyetlerimizi 2023 hedeflerimizi gerçekleştirmek ve 2053 vizyonumuzu hayata geçirmek için kullanmayı sürdüreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Irak sınırımızı teröristlerin saldırılarından kalıcı olarak kurtaracak operasyonlarımız başarıyla sürüyor. Suriye sınırımızda oluşturmaya başladığımız güvenlik koridorunun eksiklerini tamamlamayla ilgili hazırlıklarımız biter bitmez orada da yeni harekâtlara başlayacağız.
“AKDENİZ VE EGE’DEKİ HAKLARIMIZI KORUMAYA YÖNELİK GEREKEN TÜM ADIMLARI ATMAKTAN ASLA ÇEKİNMEDİK”
Akdeniz ve Ege’deki haklarımızı korumaya yönelik gereken tüm adımları atmaktan asla çekinmedik, çekinmeyeceğiz. Pek çok farklı coğrafyada hem ülkemizin çıkarlarını savunmak hem dost ve kardeşlerimize destek olmak için yürüttüğümüz faaliyetlere devam ediyoruz. Efes 2022 Tatbikatı işte bu tablonun askerî boyutunu temsil eden bir örnek olarak başarıyla sonuçlandırılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kara, deniz, hava unsurlarının tamamına hazırlık çalışmalarında ve icra ettikleri faaliyetlerde ben başarılar diliyorum. Rabbimden kahraman Mehmetçiğimizi ve tüm güvenlik güçlerimizi daima korumasını ve esirgemesini niyaz ediyorum.
Günümüzde savaşlar sadece muharebe meydanlarında değil, aynı zamanda sanayiden teknolojiye, finanstan sanat ve spora kadar her alanda veriliyor. Bu anlayışla, 10 Haziran’da Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Kampüsü Bilim ve Teknoloji Binasının açılış törenine iştirak ettik. Millî teknoloji hamlesi vizyonumuzun önemli bir parçası olarak gördüğümüz araştırma-geliştirme faaliyetlerindeki kapasitemizi bir adım daha öteye taşıyacak derin teknoloji üssümüzün bir kez daha ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Aynı gün katıldığımız Türk Dünyası Belediyeler Birliği Genel Kurulu’nda artık bin 200 üyeli kocaman bir aile hâline gelen birliğimizin Balkanlardan Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada kurduğu kardeşlik köprüsüne tekrar şahitlik etmekten memnuiyet duyduk.
Toplu açılış töreni vesilesiyle 11 Haziran’da gittiğimiz Van’da depremin ardından âdeta yeniden inşa ettiğimiz şehrin üzerindeki terör gölgesinin kalkmasıyla nasıl şahlandığını görme imkânı bulduk. Vanlı kardeşlerimizle hasret giderirken bölgenin lokomotif şehrini gelecekte daha ileriyle nasıl taşıyacağımızı ahitleşmesini de yaptık.
Türkiye ekonomi programımızın temel sütunlarından biri olan ihracatımızdaki gelişmeleri 13 Haziran’da katıldığımız Türkiye İhracatçılar Meclisi Toplantısı’nda sektör mensuplarıyla tekrar değerlendirdik. İhracatçılarımızın coşkusu bize hem doğru yolda ilerlediğimizi hem de ülkemizin önündeki aydınlık geleceğe adım adım yaklaştığımızı gösterdi. Yıllık 243 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşan iş dünyamızı bir kez daha tebrik ediyor, Allah gayretlerini artırsın diyorum.
Aynı gün Filyos’ta Karadeniz’de keşfettiğimiz gazın kritik aşamalarından biri olan ilk boru indirme ve kaynak törenine katıldık. Türkiye’nin enerji konusundaki bu en önemli atılımının bir an önce insanlarımızın hizmetine sunulmasını biz de sabırsızlıkla bekliyoruz.
Ülkemizin uydu projelerinde yeni bir safha olan Türksat-5B uydumuzun 14 Haziran’daki hizmete alma töreninde geçmişten bugüne ve geleceğe uzay çalışmalarımızı gözden geçirdik. İnşallah bundan sonra uzaya göndereceğimiz uydular yerli ve millî çalışmaların ürünleri olacaktır.
Dünyamızı tehdit eden iklim değişikliği konusunda pek çok devlet ve hükûmet başkanının yer aldığı bir uluslararası foruma 17 Haziran’da çevrim içi katılarak ülkemizin yaklaşımlarını anlatmak imkânı bulduk.
Tabi bu süreçte Ukrayna-Rusya savaşından NATO Zirvesi hazırlıklarına kadar geniş bir alanda çok sayıda ülke ve uluslararası kuruluş yöneticisiyle telefon görüşmeleri yaptık.
“YANGINDA ZARAR GÖREN 5 BİN 142 HEKTAR ALAN FİDAN DİKİLMEK SURETİYLE İHYA EDİLECEKTİR”
Marmaris’te yaşanan yangını yakından takip ederek bu afetin bir an önce sona ermesi için tüm imkânların kullanılmasını sağladık. Gerek Gıda, Tarım, Hayvancılık Bakanım Vahit Bey gerek İçişleri Bakanım Süleyman Bey, yanlarında ekipleriyle, kendilerine bağlı birimlerle gerçekten orada beş günlük yoğun bir çalışma ortaya koydular ve uyumla yapılan bu çalışma içerisinde her ne kadar 5 bin hektarı aşkın bir alanda ciddi bir ağaç vesaire yanmışsa da herhangi bir ölüm, yaralanma olmadığı bizim teselli kaynağımız olmuştur. Tabii şimdi yoğun bir şekilde ağaçlandırma çalışmalarına girmek suretiyle bu telefatı hemen gidermenin yollarını arayacağız.
Yoğun bir şekilde halkımızla, devletin kurumlarıyla ve STK’larımızla bu çalışmayı yaparak nasıl ki daha önce yine Muğla’da, Antalya’da bunları yaşadık, İzmir’de yaşadık, şimdi tekrar burada aynı çalışmayı yaparak inşallah yine yeşilimize kavuşacağız.
Tabii millete hizmet, ülkeye hizmet derdi olmayanların gökyüzünde helikopter arayışı gibi, uçak arayışı gibi bu tür zavallılarla bu ülkede siyaset yapılmaz. Biz işimizi biliyoruz ve işimizin gereği neyse onu yapıyoruz. Ve gece gündüz demeden bütün itfaiyecilerimizle, Silahlı Kuvvetlerimizin mensuplarıyla, STK’larımızla bu çalışmaları yürüterek yangına 13’ü uçak, 44’ü helikopter, 3’ü insansız hava aracı olmak üzere toplam 60 hava aracı, 613 arazöz ve su ikmal aracı, 203 iş makinesi, 5 bin 700’e yakın personel, 2 bin 100’ün üzerinde gönüllüden oluşan bir ekiple müdahale edilmiştir Bay Kemal. Tabii yavruların da var, ortakların da var, onlar da ne yapıldığını, kimler de yapıldığını böylece tekrar duymuş olsunlar.
Sabotaj sonucu çıktığı belirlenen yangında zarar gören 5 bin 142 hektar alan fidan dikilmek suretiyle yeniden ihya edilecektir. Dikkat et, Muğla’da Büyükşehir Belediyesi sende, acaba ne yaptınız, ne gibi bir çalışma ortaya koydunuz? Büyükşehir belediyelerinin itfaiyesi yok mu, onlar ne iş yaptılar? Ama bizler, burası CHP belediyesidir demedik, bakanlarımızla, tüm ekiplerimizle buraya indik ve atılması gereken adımları da yerinde attık, bundan sonra da olsa yine aynı şekilde atmaya devam ederiz.
“ÜLKEMİZİN HAK VE MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA NE GEREKİYORSA ONU YAPACAĞIZ”
İnşallah yarın İspanya’ya NATO Zirvesi’ne gidecek, ülkemizin hak ve menfaatleri doğrultusunda ne gerekiyorsa onu yapacağız. Özellikle PKK, YPG, FETÖ gibi terör örgütleri konusunda sergilenen riyakârlıkları muhataplarımızın yüzlerine belgeleriyle, bilgileriyle, görüntüleriyle ifade edeceğiz. Bu tablo değişmeden Türkiye’den farklı bir tavır beklenmesinin mümkün olmayacağını da açıkça söyleyeceğiz.
Cuma günü Denizcilik Zirvesi’ne ve Millî Savunma Üniversitemizin mezuniyet törenine inşallah katılacağız. Cumartesi günü de inşallah Bursa’da olacak ve vatandaşlarımızla kucaklaşacağız.
“YERLİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİ SİSTEMLERİNE CİDDİ YATIRIMLAR YAPIYORUZ”
Aziz milletim; salgınla başlayan ve Rusya-Ukrayna savaşıyla genişleyerek devam eden küresel krizin en çok etkilediği alanların başında enerji geliyor. Türkiye kimi ülkeler gibi kendisine yetecek ve çok büyük gelir elde etmesini sağlayacak mümbit enerji kaynaklarına maalesef sahip değildir. Bir yandan elimizdeki sınırlı kaynakları en verimli şekilde kullanmaya çalışırken, diğer yandan da yerli ve yenilenebilir enerji sistemlerine ciddi yatırımlar yapıyoruz. Karadeniz gazı, 540 milyar metreküplük rezerv miktarının ve yüz milyarlarca dolarlık ekonomik değerinin ötesinde ülkemiz için bir umut ve moral kaynağı olmuştur.
Yeni kaynaklar bulmak için sahip olduğumuz dört sondaj ve iki sismik arama gemisiyle hem Karadeniz’deki hem Akdeniz’deki faaliyetlerimizi kesintisiz bir şekilde sürdürmekte kararlıyız. Yerin altında ve üstünde ne varsa azlığına çokluğuna bakmadan milletimizin emrine vermek istiyoruz. Nitekim bu gayretlerimiz neticesinde son beş yılda ülkemizin yurt içi petrol üretimini günlük 37 bin varilden 60 bin varile yükseltmeyi başardık. Bu çerçevede son dönemde Adana’da petrol arama çalışması yaptığımız iki kuyuda yüksek kaliteli petrol bulduk. Birisi 425 metre, diğeri 358 metre derinlikte elde ettiğimiz ekonomik değere sahip petrolün rezerv değeri yaklaşık 1 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Aynı sahada sekiz yeni kuyu daha açarak toplam 10 kuyuda üretime geçecek şekilde hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.
“MADENLERİN ÜRETİMİ VE NİHAİ ÜRÜNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HUSUSUNDA YENİ BİR ADIM ATIYORUZ”
Bir başka müjdemiz maden sektörüyle ilgilidir. Küresel maden üretiminin düştüğü salgın döneminde yıllık 6 milyar dolarlık maden ihracatıyla krizden pozitif yönde ayrışan ülkeler arasında yer aldık. Bu olumlu tablo karşısında hedef yükselterek madenlerimizin katma değerli uç ürünler olarak ihracı konusuna odaklandık.
Yüksek teknolojili ürünlerin temel bileşenleri olan nadir elementlerin üretimini de ilk öncelik olarak belirledik. Bilindiği gibi hâlihazırda dünyadaki nadir elementlerin üretimi ve bunların nihai ürüne dönüştürülmesi çalışmalarının yüzde 95’i Çin’de gerçekleştirilmektedir. Son dönemdeki gelişmeler sebebiyle bu ürünlerin üretimi ve tedarikinde sorunlar çıkmış, fiyatlarında da fahiş artışlar yaşanmıştır. Teknoloji bağımsızlığının ayrılmaz bir parçası olan madenlerin üretimi ve nihai ürüne dönüştürülmesi hususunda yeni bir adım atıyoruz. Geçmişte türlü kampanyalarla, türlü engellemelerle, türlü zorluklarla ülkemizin dışında tutulduğu bu alana artık güçlü bir şekilde girmenin vaktinin geldiğine inanıyoruz.
Ülkemizin önemli nadir element sahalarından Eskişehir Beylikova dünyanın Çin’den sonraki ikinci büyük rezerv alanıdır. Şimdi burada ilk etapta yıllık bin 200 ton cevher işleyecek bir üretim tesisi kuruyoruz. Deneme üretimi sonuçlarının ardından endüstriyel tesis yatırımına hemen başlıyoruz. Amacımız, tesis tam kapasiteye ulaştığında burada yıllık 570 bin ton cevher işleyerek 10 bin ton nadir toprak oksitleri, 72 bin ton barit, 70 bin ton florit ve 250 ton toryum üretimi gerçekleştirmektir. Türkiye’nin 2053 vizyonu bakımından hayati öneme sahip bu projenin şimdiden ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
İnşallah önümüzdeki aylarda enerji konusunda milletimizin huzuruna yeni müjdelerle gelmeyi ümit ediyoruz. Gerçi Akdeniz’deki petrol arama çalışmalarımıza alenen karşı çıkan, Karadeniz’de keşfettiğimiz gaza burun kıvıran çevreler Adana’daki kuyulardan da, Beylikova’daki maden işleme tesisinden de rahatsız olacaktır ama artık kusura bakmasınlar. Biz yerin altını ve üstünü arayacağız, madenleri bulacağız, çıkartacağız ve insanımızın hizmetine sunmayı sürdüreceğiz. Potansiyelimizi harekete geçirdiğimiz her konuda, her sektörde, her üründe dünyada öne çıkabildiğimizi sayısız tecrübeyle biliyoruz. Enerji alanında da adım adım bu safhaya ulaşacağımıza yürekten inanıyorum.
“İSTİHDAM, İHRACAT, ÜRETİM TARİHİMİZİN EN YÜKSEK SEVİYELERİNE ÇIKMIŞTIR”
Aziz milletim; küresel ekonomide yaşanan dalgalanma, emtia fiyatlarındaki artıştan üretim ve tedarik zincirlerindeki kırılmaya kadar tüm boyutlarıyla etkisini sürdürüyor. Türkiye, geçtiğimiz 20 yılda kurduğu güçlü altyapı üzerinde bu krizi fırsata çevirmek için tüm imkânlarını seferber etmiştir. Ülkemizi başlattığı demokrasi ve kalkınma devrimi rayından çıkartarak yeniden eski istikrarsızlık ve güvensizlik iklimine sokma gayretleri ise maalesef hız kesmeden devam ediyor.
Başta Gezi olayları olmak üzere son dokuz yılda yaşanan her hadisede bu doğrultuda başlatılmış ve alevlendirilmiş birer projedir. Bugün bir yanan küresel krizi yeni bir kalkınma hamlesinin kaldırıcı hâline dönüştürmenin, bir yandan da maruz kaldığımız oyunların ve saldırıların etkilerini elimine etmenin gayreti içindeyiz. Alenen ekonomimizi mahvetme tehditlerinden gizli açık nice ambargolara, içeriden ve dışarıdan önümüze kurulan tuzaklara kadar uzanan bu zorlu sürece rağmen hamdolsun ülkemize diz çöktüremediler. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla üzerine kurulu Türkiye Ekonomi Programımızı tüm sabotajlara ve direnişlere rağmen uygulamayı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.
İstihdam, ihracat, üretim tarihimizin en yüksek seviyelerine çıkmıştır, büyüme kesintisiz devam ediyor. Enerji ve altın hariç cari fazla veren bir ticaret dengemiz var. Turizm toparlandı. Tarımda iyi bir sezon yaşanıyor. Sanayimiz harıl harıl çalışıyor. Bilhassa savunma sanayimiz dünyada rüştünü ispat etmiş bir şekilde katlanarak gelişiyor. Konut ve otomotiv sektörleri âdeta yok satıyor. Tüm bunlar doğru istikamette gittiğimizi gösteriyor.
“BİZİM VAZİFEMİZ MİLLETİMİZE EN İYİSİNİ VERMEKTİR”
Amerika ve Avrupa dâhil dünyanın pek çok ülkesinin finansal dengeleri yerle yeksan iken, bir kısım mandacı siyasetçi ve iktisatçı taifesinin Türkiye’nin üzerinde âdeta beton dökmeye çalışmasını esefle takip ediyoruz. Bu mandacı siyasetçi ve iktisatçı güruhu aslında tespitlerini değil temennilerini dile getiriyor. Geçmişteki krizleri beşinci kol faaliyeti ile ülkemizin burnunu sürtme aracı olarak kullananlar, bugün aynısını yapamadıkları için giderek daha çok hırçınlaşıyor. Yalan, iftira ve çarpıtma üzerine kurulu kampanyalarda kullanılan kimi doğru malzemeler, niyetin ve ortaya çıkan fotoğrafın kötülüğünü değiştirmiyor. Ülke ve milletin özellikle bu süreçte bilsinler ki, her ne kadar bedeller ödediysek, ödemeye devam ediyorsak, bu ilanihaye sürmeyecektir.
Bu bedellerin bir kısmını terörle mücadele de, sınırlarımızın tacizinde, 15 Temmuz’da canımızla kanımızla zaten ödedik. Bu bedellerin bir kısmını uluslararası alanda yalnız bırakılarak, tecride maruz kalarak ödedik. Bazı bedelleri de kur, faiz, enflasyon üçgeni üzerinden yürütülen ekonomik dalgalanmalarla ödedik. Salgın ve savaş gibi olumsuz küresel faktörler, ekonomide ödediğimiz bedellerin yükünü daha da artırmıştır. Ancak gelişmeler öyle bir noktaya geldi ki bize tuzak kuranların çoğu bizden daha ağır ekonomik ve sosyal bedeller ödeyecek duruma düştüler. Tabii sistemin kavramlarını ve kurallarını koyanlar, kendi sıkıntılarını gizlemenin yollarını da buluyorlar, ama dünyayı takip eden akıl ve vicdan sahibi herkes, yaşananları ve işin nereye gittiğini anlıyor, görüyor, biliyor. Biz kendimizi asla kötüyle mukayese etmiyoruz. Çünkü bizim vazifemiz milletimize en iyisini vermektir. Bizim için önemli olan; Türkiye’nin ne durumda olduğudur, milletimizin neler yaşadığıdır, insanlarımızın hangi sıkıntıları çektiği, hangi çözüm beklentileri içinde olduğudur.
Son olarak, geçtiğimiz yılın Aralık ayında ortaya çıkan kur dalgalanması ve ardından enflasyonda yaşanan ciddi yükseliş hepimizin canını sıkmıştır. Her ne kadar aldığımız tedbirlerle sistemi yeniden dengeye oturtmuş olsak da özellikle enflasyondaki yükselişin yükünü bir müddet daha omuzlamak durumunda kalacağımız açıktır. “Men sabera zafera” anlayışıyla milletimizden biraz daha sabır bekliyoruz. İnşallah 2023’ün Şubat, Mart aylarından itibaren enflasyonu yeniden makul ve hızla daha da aşağılara indirebileceğimiz bir seviyeye çekmiş olacağız. Bu noktaya ulaştıktan sonra işimiz daha kolaydır.
“BÜTÇE DİSİPLİNİNE ÖNEM VEREN BİR HÜKÛMET OLARAK TEMEL GÖSTERGELERDE BİR SIKINTIYA MEYDAN VERMEDİK”
Aziz milletim; tabii bu süreçte Cumhurbaşkanı ve Kabinesi olarak kamu hizmetlerinin, ücretlilerinin ve dar gelirlilerin hayatlarının istihdam ve üretim faaliyetlerinin belli bir seviyenin altına düşmemesi için çalıştık ve tedbirler aldık. Aldığımız tedbirlerden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmekte olan ek bütçe teklifimizdir. Bilindiği gibi 2022 bütçesi, hazırlıkları 2021 yılı Eylül ayında başlayan ve Aralık ayında kanunlaşan bir dönemin ürünüdür. Geçtiğimiz yılın son aylarına doğru küresel tedarik sisteminde yaşanan tıkanıklık ile Aralık ayında döviz kurunda ortaya çıkan dalgalanmaya bağlı gelişmeler, bütçenin yeniden değerlendirilmesini ve ek bir bütçe ile tahkimini zorunlu hâle getirmiştir.
Esasen her dönemde olduğu gibi bu yıl da bütçe disiplinine önem veren bir hükûmet olarak temel göstergelerde bir sıkıntıya meydan vermedik. Ancak, yüksek enflasyonun gelir ve gider rakamlarında yol açtığı değişkenlik ek bütçe ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Mecliste görüşülmekte olan ek bütçede giderlerin 880 milyar lira, gelirlerin ise 1 trilyon 80 milyar lira artırılması öngörülmektedir. Yaptığımız düzenlemelerle vazgeçtiğimiz 241 milyar liralık vergi gelirine rağmen, ek bütçede gelirler kaleminde 200 milyar liralık bir artış olmaktadır. Böylece yılbaşında öngörülen bütçe açığı 278 milyar liradan 78 milyar liraya düşmekte, bir başka ifadeyle kamunun borçlanma ihtiyacı azalmaktadır. Bu performansın herhangi bir ek vergi konmadan veya vergi oranları artırılmadan sağlandığına da özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Hâlâ faiz ödemelerini dillerine dolayanların gerçek niyetlerini ise küçük bir örnekle kamuoyunun takdirine sunmakta fayda görüyorum. Bizim hükûmete geldiğimiz 2002 yılında toplanan her 100 liranın 86 lirası faize gidiyordu. Bugün toplanan her 100 liranın 15 lirası faiz ödemesinde kullanılmaktadır. Hatta ek bütçede bu oran yüzde 8,3’e gerilemektedir; hakikat budur, gerisi lafügüzaftır. Gerisi lafla peynir gemisi yürütme çabasıdır, gerisi kuyruklu yalanlarla insanları kandırma gayretidir.
Hülasaten ek bütçenin 217 milyar lirası personel ödemeleri, 154 milyar lirası Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak transferler, 134 milyar lirası vatandaşlarımıza daha uygun fiyatla verilecek elektrik ve doğal gaz giderleri, 105 milyar lirası stratejik yatırımların hızla tamamlanabilmesi, 103 milyar lirası mahalli idarelerin desteklenmesi, 45 milyar lirası dezavantajlı kesimlere yapılacak yardımlar, 37 milyar lirası tarımsal destekler için kullanılacaktır.
Bu vesileyle Cumhurbaşkanı maaşı üzerinden fırtına kopartarak ülkenin ve milletin menfaatlerine olan ek bütçeyi karalamak isteyenlere de bir çift söz söylemek istiyorum. Özellikle Bay Kemal, yandaşı ve taifesine, bu sözlerim özellikle onlaradır. Bizim sistemimizde Cumhurbaşkanı maaşı aynı zamanda emekli milletvekilleri ve eski cumhurbaşkanları ile merhum cumhurbaşkanlarının hak sahibi ailelerine yapılan ödemelerin de göstergesidir. Yani mesela Sayın Kılıçdaroğlu’nun aldığı iki maaştan biri olan emekli milletvekili maaşı, Cumhurbaşkanı ödeneğine endekslidir. Yol açacağı mağduriyetler sebebiyle maaşımızla ilgili bir tasarrufta bulunmamız mümkün olmuyordu. Ancak, son ek bütçe görüşmelerinde muhalefet tarafı işi öylesine zıvanadan çıkardı ki artık bu mihneti daha fazla taşımamız mümkün değildir. Bunun için buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine bir çağrıda bulunmak istiyorum; ek bütçenin Genel Kurul’daki görüşmelerinde Cumhurbaşkanı ödeneğiyle ilgili maddenin kanun metninden çıkartılmasını talep ediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, bu sebeple hiç kimsenin mağduriyete uğramaması için de gündeme gelecek ilk kanun teklifinde emekli milletvekillerinin maaşlarının başka bir formüle göre düzenlenmesi yerinde olacaktır. Böylece Sayın Kılıçdaroğlu’nun aldığı iki maaş, Cumhurbaşkanı ödeneğini geçmiş olacağı için inşallah artık kendisi bu konuyu yalan yanlış bilgilerle tekrar gündeme getirip de kamuoyunu boşu-boşuna meşgul etmez. Ülkenin onca meselesi arasında vatandaşlarımın karşısına bu tarz bir konuyla çıkmak zorunda kaldığım için de sizlerden helallik diliyorum.
“AMACIMIZ HİÇBİR ÇALIŞANIMIZIN VE EMEKLİMİZİN HAYAT PAHALILIĞININ ALTINDA EZİLMESİNE MÜSAADE ETMEMEKTİR”
Aziz milletim; ülkemizdeki hiçbir kesimi enflasyona ezdirmeme sözümüzü yerine getirmek için her fırsatı değerlendiriyor, her imkânı harekete geçiriyoruz. Geçtiğimiz Ocak ayında asgari ücretin yüzde 50,5 oranında artışından, kamu personeli ve emeklilerinin maaşlarının bir önceki yılın enflasyon oranı üzerinde yükseltilmesine kadar pek çok adım atmıştır. Asgari ücreti artırırken işverenlerin omuzlarındaki kimi vergileri de kaldırarak adil bir yük paylaşımı yapmıştık. Enflasyondaki yükselişin sürmesi bu artışların yetersiz kalmasına yol açmıştır. Bunun için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızdan işveren tarafıyla görüşülerek asgari ücretin yeniden değerlendirilmesini istedim. Asgari ücret artışı yapılırken Bakanlığımız özellikle belli sayıya kadar personel çalıştıran işverenleri gözetecek bir yöntem de geliştirecektir. Böylece, yapılan artışın istihdamda herhangi bir olumsuz etkiye yol açmasına da meydan verilmeyecektir. İnşallah en kısa sürede bu konuda müjdeli bir haberi işçilerimizle, emekçilerimizle paylaşmayı umut ediyoruz.
Kamu çalışanlarına ve emeklilerimize enflasyon farklarını zaten vereceğiz. Bu düzenlemenin kamu çalışanları ve emeklileri yanında 13,7 milyon emeklimizin tamamını kapsadığının altını özellikle çizmek istiyorum. Amacımız; enflasyon oranı kaç olursa olsun hiçbir çalışanımızın ve emeklimizin hayat pahalılığının altında ezilmesine müsaade etmemektir. Detaylarını bilahare açıklayacağımız bu artışların şimdiden çalışanlarımıza ve emeklilerimize hayırlı olmasını diliyorum ve süratle şu anda Çalışma Bakanım Asgari Ücret Tespit Komisyonu ile bir araya gelecek ve bu çalışmayı da bu hafta sonuna varmadan inşallah bitirecekler. Ve ardından da NATO görüşmelerinden döner dönmez bunu milletimle, tüm işçilerimizle, emeklilerimizle inşallah paylaşma fırsatını bulacağız.
Bu arada inşallah yılbaşında gelişmelere uygun şekilde çalışmalarımızın, çalışanlarımızın ve emeklilerimizin ücretlerini tekrar gözden geçirecek, günün şartlarına göre ne yapılması gerekiyorsa onu da kendilerine vereceğiz. Ayrıca, Temmuz ayı memur maaşlarının Kurban Bayramı öncesinde 8 Temmuz’da zamlı hâliyle ödeneceğini de ifade etmek istiyorum.
Türkiye büyürken, gelişirken, güçlenirken 85 milyon vatandaşımızın bilaistisna her birinin buradan payına düşeni almasını temin etmek boynumuzun borcudur. Milletimiz bizi bunun için Cumhurbaşkanı yapmış, bunun için ülkeyi yönetme yetkisini ve sorumluluğunu bize emanet etmiştir. Bu emanetin gereğini yerine getirmek için arkadaşlarımızla birlikte gece gündüz çalışıyoruz. Bölgemizdeki ve dünyadaki tüm gelişmeleri takip ediyor, milletimize fayda getirecek her hususun üzerine gidiyor, her imkânı ülkemize yönlendiriyoruz. Yeni yatırımlarla, yeni fırsatlarla ve yeni finansman kaynaklarıyla istihdamı ve üretimi destekliyor, ihracatçılarımızı özellikle pazarlarını büyütmeleri konusunda teşvik ediyoruz. Bize ancak mücadele ederek, çalışarak, üreterek, alın teri, hatta yeri geldiğinde kanımızı dökerek kazanmak vardır. Bize yan gelip yatmak yoktur. Dünyada başı dik gezebilmenin tek yolu budur. Türkiye’yi yeniden birilerinin peyki hâline dönüştürmek, yeniden boyun büken, el açan bir ülke hâline getirmek isteyenler için bu mücadele bir anlam ifade etmiyor olabilir, ama milletimiz bizim ne yaptığımızı, nereye varmak istediğimizi, bunun için hangi mücadeleleri verdiğimizi gayet iyi biliyor. Gayret bizden tevfik Allah’tandır.
“SPOR OKULLARIMIZDA 4 MİLYON 100 BİN EVLADIMIZI SPORLA BULUŞTURMAK İÇİN HAZIRLIKLARIMIZI TAMAMLADIK”
Aziz milletim; sözlerine son vermeden önce bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Okulların tatil olması ile birlikte gençlerimizin yaz aylarını verimli şekilde değerlendirmelerine katkı sağlayacağına inandığım iki uygulamayı başlatıyoruz.
İlk olarak, Gençlik ve Spor Bakanlığımıza bağlı spor okulları 81 ilimizin tamamında 5-18 yaş arasındaki evlatlarımıza hizmet verecek şekilde açık olacaktır. Yüzmeden tenise, eskrimden güreşe, jimnastikten judoya kadar sporun her branşında faaliyet gösteren bu okullarımızdan geçtiğimiz yıl 2 milyon 745 bin evladımız istifade etmişti. Bu yıl spor okullarımızda 4 milyon 100 bin evladımızı sporla buluşturmak için hazırlıklarımızı tamamladık. Tüm çocuklarımızı ve gençlerimizi spor okullarımıza davet ediyoruz.
Gençlerimize diğer müjdemiz de; yaz aylarında gönüllerince seyahat edebilmelerine imkân sağlayacak bir kolaylıkla ilgilidir. Yine 81 ilimizin tamamında belirlenen yurtlarımız 15 Temmuz-1 Eylül tarihleri arasında 18-25 yaş arası evlatlarımızın ücretsiz konaklamalarına açık olacaktır. Rezervasyonla bu yurtlardaki konaklama imkânlarından faydalanacak gençlerimizin ülkemizi rahatça gezmelerine, tanımalarına, yeni arkadaşlıklar kurmalarına imkân sağlayacak, kişisel ve sosyal gelişimlerine destek olmalarını hedefliyoruz.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız önümüzdeki aylarda düzenli ve süreli yardım programlarından faydalanan tüm haneleri ziyaret ederek hem insanlarımızı dinleyecek hem ihtiyaç tespiti yapacaktır. Bu tespitlere göre mevcut destek programları gözden geçirilecek ve gerekiyorsa genişletilecektir. Daha önce açıkladığımız 15 milyar liralık ilave bütçeye sahip ve 12 ay süreyle devam edecek olan Aile Destek Programı’nın ilk ödemesini Temmuz ayında yapıyoruz.
Tip-1 diyabet hastası 0-14 yaş arası evlatlarımızla ilgili de bir müjdemiz var. Bu teşhisle insülin tedavisi gören çocuklarımızın hayat kalitelerini artırmak amacıyla yaklaşık 11 bin 500 kişiye sürekli glikoz ölçüm cihazı veya ikamesi bir cihaz temin edeceğiz.
“YAŞLI VE ENGELLİ AYLIKLARI BAYRAM ÖNCESİ ÖDENECEK”
Bir diğer yeni adımımız, başarıyla uygulanan yaşlı ve engelli bakım projelerimizi millî bir programa dönüştürmektir. Türkiye genelinde uygulanacak bu programla yaşlı ve engelli vatandaşlarımızın ev temizliğinden kişisel bakımına kadar tüm zaruri ihtiyaçlarını karşılayacağız. Hâlihazırda 496 ilçemizde 32 bin vatandaşımı kapsayan bu projeyi yeni bir millî programla 60 bin vatandaşımızı daha buna dâhil edecek şekilde genişletiyoruz. Yaşlı ve engelli aylıkları da bayram öncesi ödenecektir.
Öğretmen adaylarımız için de bir müjdemiz var. Bu yıl için söz verdiğimiz 20 bin yeni öğretmen ataması ile ilgili süreç önümüzdeki günlerde Millî Eğitim Bakanlığımız tarafından başlatılacaktır. Böylece hükûmetlerimiz tarafından atanan öğretmen sayısı 730 binden 750 bine çıkacaktır. Bir başka ifade ile ülkemizdeki mevcut 1,2 milyon öğretmenin üçte ikisi bizim dönemlerimizde atanmış oluyor. Yeni atama sürecinin öğretmenlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Son olarak Kurban Bayramı tatilini takip eden günler ile 15 Temmuz arasındaki çarşamba ve perşembe günlerinin idari izin kapsamına alınacağının haberini sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.”