Hilmi Özden
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre aile ve toplum yapısını temelden yıkan zina (gayri meşru ilişki) evli çiftlerin boşanma isteği dışında suç sayılmamaktadır. Diğer taraftan TBMM’de Türk toplumunda yıllardır problem olmaktan çıkmış başörtüsü gündeme getirilmiştir. Hatta iktidar bunu Anayasa’ya koymak istemektedir.
Anayasa’nın 41. maddesi “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar”. 41. maddedeki eşler ibaresi yerine “kadın ve erkek” ifadesinin kullanılması planlanmaktadır.
Anayasa değişikliği teklifinin içeriğine yönelik Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “24. maddeye de iki fıkra ekleneceğini ifade etmiştir. Hem başı açık, hem başı örtülü olan herkes için anayasal teminat getiriyoruz.” diye konuşmuştur. İki fıkra daha eklenecek olan beş fıkralık 24. madde ise şöyledir:
- Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
- 14 üncü madde hükümlerine (Madde 14 – (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.) aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
- Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
- Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
- Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
Gündemi oluşturan bu bilgileri paylaştıktan sonra TBMM’de gayri meşru ilişki (zina) niçin gündeme getirilmemektedir? Eski Türk Ceza Kanunun (ETCK) 440. kadınlar ve 441. maddeleri erkekler için zina suçunu düzenlemiştir. Anayasanın 10. maddesi “ırk, din, dil, cinsiyet gözetmeksizin kanun önünde herkes eşittir” ilkesi gereği ETCK’nun 1996 yılında 440., 1998 yılında 441. maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
2004 yılında Türk Ceza Kanunu (TCK) reformu sırasında zinayı suç sayan ibare yasa metninden çıkarılmıştır. 26 Eylül 2004 yılında Meclisten geçirilen kanun 12 Ekim 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak 5237 sayılı 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren TCK’nun 227. maddesiyle Türkiye’de zina yasalarda suç olmaktan kaldırılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 185. maddesi evlilikte eşler arası sadakat yükümlülüğünü vurgulamaktadır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile annenin ve çocukların korunmasını sağlar. Türkiye Cumhuriyetini yönetenler neslin devamı ve korunması hususunda çok önemli olan bu gerçeği ihmal etmemelidir. Madde 161’de “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur” hariç yıllardır yasalar önünde zinanın suç olmadığı gündeme getirilmemektedir.
Yine yıllardır problem çözüldüğü halde gündemden düşürülmeyen başörtüsü hususu Aziz Türk Milletinin dinî duyguları üzerinden siyaset ve toplum mühendisliğinin konusu olmaktadır. Toplumun dinî duygular üzerinden siyaset yapanlar Kuran-ı Kerim İsra suresi 32. Ayeti okumuyorlar mı? “Zinaya yaklaşmayın, zira o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur” Siyasetteki farklı standartları Aziz Türk Milletinin takdirlerine arz ederim.