Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Başkanı Rasim Şişman, TÜİK’in açıkladığı 2021-2023 dönemine ilişkin yükseköğretim beyin göçü istatistiklerini değerlendirdi.
Verilere göre yükseköğretim mezunlarının 2015’te yüzde 1,6 olan beyin göçü oranı, 2023’te yüzde 2’ye yükseldi. Yani her 100 yükseköğretim mezunundan 2’si beyin göçüyle Türkiye’den ayrıldı. Göç oranının kadınlarda yüzde 1,6, erkeklerdeyse yüzde 2,4 olduğu görüldü.
En yüksek beyin göçü oranına sahip eğitim ve öğretim alanı, yüzde 6,8’le bilişim ve iletişim teknolojileri oldu. Bu alanı, yüzde 4,4’le mühendislik, imalat ve inşaat, yüzde 2,6’yla doğa bilimleri, matematik ve istatistik izledi.
‘TÜİK’in ‘beyin göçü’ istatiskleri dezenformasyondur’
Bu verilerin “yanıltıcı” olduğunu belirten ve geçtiğimiz yıl bu konuda rapor hazırlayan SODEV Başkanı Şişman, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu sonuçlar, TÜİK’in istatistiki olarak yaptığı bir dezenformasyondur. Öncelikle biz göçenlerin sayısına değil, toplumdaki göçme eğilimine baktık. Biz ‘imkânınız olsa gider misiniz?’ diye sorduk. Dolayısıyla bizim elimizdeki bulgularla, TÜİK’in yayınladığı bulgular örtüşmüyor. Peki, TÜİK bu dezenformasyonu neden yapıyor? Bu önemli bir soru. Seçmen, beyin göçünün, ülkenin hem bugünü hem de geleceği açısından büyük bir sorun teşkil ettiği farkında. İktidar, bu durumun seçmende bir rahatsızlık yarattığını görüyor ve meseleyi itibarsızlaştırmaya çalışıyor. İnsanlar, ülkenin en iyi eğitimli, en iyi üniversitelerinde okuyan gençlerinin kaçarcasına, yurt dışına gittiğinin farkında. Bu konu da aslında doktorların göçüyle somutlaştı. Seçmen nezdinde büyük ölçüde doktorların göçüyle somutlaştı. İnsanlar hastaneye gittiğinde, Türki cumhuriyetlerden gelen, Suriye’den gelen, başka ülkelerden gelen doktorlara muayene oluyorlar. Adını bile telaffuz edemediği doktorlara muayene oluyorlar. Çünkü bu ülkenin en iyi üniversitelerinde okuyan, en iyi yetişmiş doktorları yurt dışına göçmek zorunda kaldı.”
‘TÜİK yeniden araştırma yapmalıdır, yoksa biz yapar gerçek sonuçları paylaşırız’
TÜİK’in sadece lisans programı verileri üzerinden bu rakamları hazırladığına işaret eden Şişman, “Her araştırma, belirli sınırlıklar içerisinde olur. Burada gördüğüm kadarıyla TÜİK lisans mezunlarına almış ama bildiğiniz üzere son yıllarda açtıkları tabela üniversiteleri sebebiyle AKP iktidarı döneminde lisans mezunu da tam dört katına çıktı. Ben bu araştırmayı bu ülkenin akıl sermayesi olarak gördüğümüz, bu ülkenin entelektüel sermayesi olarak gördüğümüz köklü, saygın, lise ve üniversitelerden mezunlarla yeniden yapmalarını bekliyorum. Eğer onlar bu araştırmayı yapmazsa zaten biz yapar, gerçek sonuçları kamuoyuyla paylaşırız. Sadece mezun olunan lisans programları üzerinden değil, çünkü beyin göçünün içerisinde işte master hatta doktora mezunları da var, bunların da katılması lazım. Elbette bu mesele ‘gidiyorlarsa gitsinler, buralar boş kalmaz merak etmeyin’ diyen bir akla kurban edilemeyecek kadar değerli ve bu sorun buna neden olanların gerçeklikten kopmuş biçimde masa başında tasarladıkları eve dönüş projeleriyle de çözülemeyecek kadar derin ve çok katmanlıdır” diye konuştu.
‘Memnuniyetsizlik, kişisel bir memnuniyetsizlikten toplumsal bir memnuniyetsizliğe dönüşmüş’
Kendi yaptıkları araştırmadan bulgular da paylaşan Şişman, AKP seçmeni içerisinde dahi ciddi bir oranda yurtdışına yaşamak isteyen kesimin olduğuna dikkat çekerek, “2023’teki araştırmasının en dikkat çekici birisi o dönem konuştuğumuzda eğitimli AKP seçmeninin %44’ü, MHP seçmeninde %52’si imkan olursa yurt dışında yaşamak istiyor sonucu çıkmıştı. Yüzde 23 kesimde hayatından hiç memnun değildi. Biz katılımcılara genel olarak ‘yaşamınızda ne derece memnunsunuz?’ diye sorduk. ‘Memnunum’ diyenlerin oranı yalnızca %29.2 idi.. Katılımcıların yaş ve cinsiyet kırılımlarına göre memnuniyet durumlarına baktığımızda da genele yansıyan bir mutsuzluk halini çok açık biçimde görüyoruz. Bu memnuniyetsizlik hali de herhangi bir siyasal görüşe bağlı değil. Ülke topyekûn içerisinde bulunduğu yaşamdan mutsuz. Fakat iktidar seçmeni ile muhalefet seçmeni arasında elbette farklar gözleniyor. Memnuniyetsizliğin kişisel bir memnuniyetsizlik olmaktan öte, toplumsal bir memnuniyetsizliğe taşındığını da görmüş vaziyetteyiz” şeklinde konuştu.
‘AKP seçmenindeki memnuniyetin sebebi kayırmacılık’
Araştırmalarında fırsat eşitsizliğine dair de ciddi bulguların olduğunu anımsatan Şişman, şöyle devam etti: “‘Türkiye’de başarılı biri ne derece yükselebilir? diye sorduk. ‘Yükselebilir’ diyenlerin oranı yalnızca yüzde 28. ‘Ne derecede fırsat eşitliği var’ diye sorduk. Yanıt yok. Bu yüzde 28’lik oran bunu gösteriyor. Yaş kırılımına baktığımızda 30-39 yaş aralığı görece bir kariyer sıçraması olma ihtimalinin en yüksek olduğu aralıktır. Bu yaş aralığında bile insanların eşitsizlikle yüzleştiklerini ve inançlarını yitirdiklerini gördük. Siyasi partiler arasındaki farktan bahsetmiştim az evvel. ‘AKP seçmeninde başarılı biri ne derece yükselebilir’ diye sorduğumuzda ‘yükselebilir’ diyenlerin oranı yüzde 44.5 iken, CHP’ye oy verenlerde bu oran yüzde 14.9, DEM Parti’ye oy verenler içerisinde bu oran yüzde 1.9. Yani AKP’nin kendi eko çemberinde kurduğu mekanizmalar sayesinde içerisindekiler için daha fazla makama erişmek mümkün. Dolayısıyla o ekosistemdekiler görece daha mutlu. Geri kalanlar ise bir o kadar mutsuz. Bu noktada Türkiye’deki nepotizm gerçeği tüm çarpıcılığıyla bir kez daha karşımıza çıkıyor. Kayırmacılığın yarattığı fırsat ve avantajlar sayesinde AKP seçmeninde memnuniyet oranının daha yüksek olduğunu açıklıkla görüyoruz. Şimdi soruyorum; bir siyasi partiye oy verenler içerisinde bu oran yüzde 44.5 iken başka bir siyasi partiye oy verenler içerisinde bu oran %1.9 ise o ülkede toplumsal adaletten nasıl söz edilebilir?”
‘Muhalif seçmen kendini özgür hissetmiyor’
İfade özgürlüğü noktasında da muhalif seçmenin kendisini özgür hissetmediğine dikkat çeken Şişman, “Siyasi düşüncelerinizi ifade ederken kendinizi ne derece özgür hissediyorsunuz diye sorduk. Özgür hissediyorum diyenlerin oranı yüzde 23.4. MHP’li seçmenlerin içerisinde siyasi düşüncelerini ifade ederken kendisini özgür hissedenlerin oranı %23.2, AKP seçmeninde %42, CHP seçmeninde yüzde 8 ve DEM Parti seçmeninde bu oranı ne biliyor musunuz? Sıfır. Çok acı” dedi.
‘AKP’nin yarattığı ülkede yaşamak istemeyen AKP seçmeni, yaşamak isteyenden daha fazla’
Asıl sonuçların göçmen eğiliminin baz alınarak yapılması gerektiğine vurgu yapan Şişman, “TÜİK’in bu araştırmayla istatistik olarak bir dezenformasyon yaptığını söylemiştim. Bunun sebeplerinden bir tanesi de bu. Biz göçen sayısına bakmadık, göçme eğilimine baktık. Burada da bu eğilim apaçık ortada. ‘Hayatınızın kalan kısmını yurt dışında geçirme imkanınız olsa gider misiniz’ diye sorduk. Ülkenin yarısından fazlası imkanı olsa yurt dışına gideceğini ifade ediyoruz. Bugün imkanı olsa hayatının geri kalanını yurt dışında geçirmek isteyen AKP seçmenin oranı yüzde 44 iken, MHP seçmeninde bu oran yüzde 52.2. Yani AKP’nin yarattığı ülkede yaşamak istemeyen AKP seçmeni, yaşamak isteyenden daha fazla. Sonuç olarak şunu görüyoruz. Çalışan, çalışmayan, iktidar seçmeni, muhalefet seçmeni, neredeyse top birikim herkes gitmek istiyor. Yurt dışı imkanı olarak karşınıza iki seçenek sunulsa hangisini tercih ederdiniz diye sormuştuk. Ayda 10 bin dolar maaşla Suudi Arabistan’da mı yaşamak istersiniz? Ayda 5 bin dolar maaşla İsviçre’de mi yaşamak istersiniz diye sorduk. Ayda 10 bin dolara Suudi Arabistan’da yaşamak isterim diyenlerin oranı yüzde 11.4 iken 5 bin dolar maaşla İsviçre’de yaşamak isterim diyenlerin oranı yüzde 88.6. Yani gördüğünüz üzere insanlar daha yüksek gelir yerine daha düşük gelirle de olsa özgür ve laik bir ülkede yaşamayı tercih ediyor. Düşük gelire rağmen özgür ve laik bir ülkede yaşam AKP ve MHP seçmenin de hayali” değerlendirmelerini yaptı