”Birbirimize Candan Bağlıyız” ulusal kan bağışı kampanyası
Türk Kızılay’ın, kış aylarında azalan kan stoklarını artırmak amacıyla ”Birbirimize Candan Bağlıyız” sloganıyla başlatmış olduğu ulusal kan bağışı kampanyası, Hunat Kan Alma Merkezinde başlatıldı. Bu merkezde kış mevsimi süresince kan bağışı 10.00-18.00 saatleri arasında devam edecek. Hunat Kan Alma Merkezi’nde başlayan kampanyaya, Vali Yardımcısı Şenol Esmer’de kan vererek katıldı.
Renkli Hayaller Sahnesi Projesi’nin belgeseli, özel gösterimle ilk kez seyirci ile buluştu
6 Şubat depreminden etkilenen çocuklar için hayata geçirilen Renkli Hayaller Sahnesi Projesi’nin belgeseli, özel gösterimle ilk kez seyirci ile buluştu
Tiyatro Kooperatifi’nin, TOBB Kreatif Endüstriler Meclisi ile Netflix Türkiye’nin destekleri ve İhtiyaç Haritası iş birliğiyle hayata geçirdiği ve 7 bin 500 çocuğun hayallerine dokunan “Renkli Hayaller Sahnesi” projesinin belgesel gösterimi gerçekleşti. 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen çocukların iyi olma haline katkı sağlamak amacıyla yola çıkan Renkli Hayaller Sahnesi projesine dair hazırlanan belgesel, 17 Ocak Çarşamba Günü Atlas Sineması’nda gerçekleştirilen özel gösterimle ilk kez seyirciyle buluştu. Tiyatro Kooperatifi tarafından, TOBB Kreatif Endüstriler Meclisi ile Netflix Türkiye’nin destekleri ve İhtiyaç Haritası iş birliğiyle 23 Nisan-25 Haziran 2023 tarihleri arasında hayata geçirilen “Renkli Hayaller Sahnesi” projesi kapsamında, Kahramanmaraş ve Hatay’da depremden etkilenen binlerce çocuk sanatın iyileştirici gücüyle buluştu. Kahramanmaraş Avşar, Göksun, Elbistan, Afşin ve Hatay Antakya’daki çadır ve konteynır kentlerde 62 gün boyunca tiyatro oyunları, atölyeler, konserler, film gösterimleri ve sokak performanslarından oluşan 200’ün üzerinde etkinliğe 7 bin 500 çocuk katıldı. 2 ay süresince 32 ekipten 123 sanatçının katıldığı, 53 tiyatro oyunu, 32 atölye, 14 sokak performansı, 18 konser ve 84 film gösterimi gerçekleştirilen proje sürecini tarihe not eden belgesel, yaratılan toplumsal faydayı anlatırken deprem alanındaki psikososyal ihtiyaçların devam ettiğinin de altını çiziyor. “Renkli Hayaller Sahnesi’yle anlamlı ve değerli bir projeye imza attık” Projenin ortaya çıkış hikâyesiyle başlayan ve iki aylık sürecini anlatan belgesel gösteriminde açılış konuşmasını gerçekleştiren Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi Mert Fırat, “Depremin ilk gününden itibaren pek çok farklı kurum ve STK gibi Tiyatro Kooperatifi olarak da elimizden gelen her şeyi yapmaya çalıştık. Tiyatro Kooperatifi’ne dahil 70’in üzerinde özel tiyatro temsilcileriyle bir araya geldik, önce Sahneden Dayanışma kampanyamızı başlattık. Tiyatro temsilcilerinin görüşleriyle, çocukların iyi oluşu için bir proje gerçekleştirme kararı aldık. Bu süreçte bölgedeki çocukların değişen hayatlarına şahit olmak, yaşadıkları travmaları birebir görmek, bizde onların yüzlerindeki gülümsemeyi belli bir süreliğine de olsa tekrar kazandırma isteği uyandırdı. Bu nedenle ortaya çıkan Renkli Hayaller Sahnesi kapsamında 2 aylık anlamlı ve değerli projeye işe imza attık ve tarihe not düşecek bir belge ortaya çıkardık diyebilirim.” diyerek duygularını ifade etti. Toplumsal kriz anlarında sanatın etkisi Ardından söz alan Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yeşim Özsoy, projenin ortaya çıkışına dair şunları söyledi: “Her fırsatta söylediğimiz gibi tiyatro, özellikle kriz anlarında her zaman toplumun yaralarını sarmakta ve iyileştirmekte çok önemli bir yere sahip. Buradan yola çıkarak bizler de kendi alanımızda ve kendi gücümüzle neler yapabiliriz sorusunun peşine düştük ve tiyatrolarımızın ortak katılımıyla ortaya Renkli Hayaller Sahnesi projesi çıktı. Bu proje ile öncelikli amacımız depremden psikolojik olarak en fazla etkilenen gruplar arasında yer alan çocukların iyi olma haline biraz da olsa olumlu bir katkıda bulunmaktı. Kahramanmaraş Avşar, Göksun, Elbistan, Afşin ve Hatay Antakya’daki çadır ve konteynır kentlerde 62 gün boyunca 200’ün üzerinde etkinlik aracılığıyla binlerce çocuğu sanatla buluşturduk. Umuyorum ki bu zorlu süreçte, elimizden geldiğince yaratmaya çalıştığımız ütopyalarımızın tezahürü olan bu yolculuğumuz bizim için olduğu kadar sizin için de manalı olur.” “Tiyatronun insana hayal kurduran, başka dünyalara kapı açan tılsımı” İhtiyaç Haritası İcra Direktörü Evren Aydoğan projenin kendileri için önemini “Renkli Hayaller Sahnesi’nin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Depremin ilk anından beri sahada ve masada, paydaşlarımızla birlikte depremden etkilenen yurttaşlarımızın yaşam koşullarını iyileştirebilmek için çalışıyoruz. Bu bağlamda, genel olarak sanatın özel olarak da tiyatronun iyileştirici gücünün özellikle çocuklarımıza ulaşmasına aracılık etmemizi sağlayan tüm paydaşlarımıza teşekkür etmek isterim. Umuyorum ki tiyatronun insana hayal kurduran, başka dünyalara kapı açan tılsımı depremden etkilenen yurttaşlarımıza ve tüm topluma daha yoğun bir şekilde ulaşmaya devam eder. İhtiyaç Haritası olarak bu konuda elimizden gelen her türlü dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz.” sözleriyle ifade etti. “Hayal etmek kalpleri iyileştirir” Projenin destekçilerinden TOBB Kreatif Endüstriler Meclisi Başkanı Ali Ata Kavame, yaptığı konuşmasında “Zor zamanlar bir kez daha bizlere birlik olmanın ve kollektif bilincin önemini gösterdi. Bu Meclis çatısı altında temsil ettiğimiz tüm yaratıcı fikir sahibi kurum ve kuruluşlar olarak birlik bilinciyle hareket ettik. Yaşadıkları unutulmaz kötü bir anının karşısına unutamayacakları başka bir güzel anı koymaya çalıştık. Biliyoruz ki gülmek, ekmek gibi su gibi temel bir ihtiyaçtır ve hayal etmek kalpleri iyileştirir. TOBB Türkiye Kreatif Endüstriler Meclisi olarak dün olduğu gibi bugün de yarın da birbirinden değerli bileşenlerimizle birlikte en değerli hazinemiz çocuklarımızın yanında olmaya ve umut vermeye devam edeceğiz.” dedi. “Bugüne kadarki en anlamlı projemiz” Projeye finansal destek veren ve içeriklerini depremden etkilenen çocuklara açan Netflix Türkiye Ortadoğu ve Kuzey Afrika Kamu Politikaları Direktörü Pelin Mavili ise “Netflix olarak Türkiye’ye katkı sağlamak amacıyla pek çok farklı proje yürütüyoruz. Ancak bugüne kadarki en anlamlı projemiz, şüphesiz Renkli Hayaller Sahnesi’ydi. Değerli ortaklarımızla birlikte hayata geçirdiğimiz bu proje, sanatın ve kreatif aktivitelerin iyileştirici gücünü kullanarak çocuklarımıza yeni umut pencereleri açmamıza olanak sağladı. Diğer yandan deprem bölgesindeki yaraları sarmanın uzun soluklu bir süreç olduğunun bilincindeyiz ve bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” dedi. “Yıkılmış bir şehri yeniden inşa ederken sanatın ne denli önemli olabileceğini yansıtmaya çalıştık” Renkli Hayaller Sahnesi projesinin tüm hikâyesine ışık tutan belgeselin yönetmen koltuğunda yer alan Kaan Cansever ise belgesele ve çekimler sırasında yaşadıklarına dair duygu ve düşüncelerini şu şekilde ifade etti: “Renkli Hayaller Sahnesi projesinin duyulması ve yaratacağı en küçük etkinin bile olumlu pek çok şeye neden olabileceğine olan inancımızla beraber Tiyatro Kooperatifinin de isteğiyle belgesel film çekme fikri ortaya çıktı. Gelen her sanatçıyla birebir konuştuk, röportajlar aldık, çocukları incitmeden onların duygularına odaklanmaya çalıştık. Yıkılmış bir şehri yeniden inşa ederken sanatın ne denli önemli olabileceğini yansıtmaya çalıştık. Bu projeye emek veren herkesin bıraktığı mirasa bu belgeselle ortak olduk. Bu belgesel sadece deprem bölgesinde yapılan bir çalışmayı anlatmıyor. Böyle zorlu bir alanda çocukların sanatçılarla, sanatçıların çocuklarla birbirine temas ettiğinde nasıl etkiler ortaya çıkabileceğini ve her temasın yeni bir umut olabileceğini anlatıyor.”Şiddet gören kadınlar için sağlık sistemine 10 öneri
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddete maruz kalan kadınların sağlık kurumlarından nitelikli hizmet alması için yürütülen ‘Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Yönelik Sağlık Hizmet Mekanizmalarının Güçlendirilmesi’ Projesi’nin Koordinatörü Ayşe Tek, sağlık birimlerinin şiddet gören kadınlar için ‘kurtarıcı’ rol oynayabileceğine dikkat çekerek, sağlık sistemi için açıkladıkları 10 önlem maddesinin hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Platformu üyesi Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) tarafından ‘Şiddete Maruz Kalan Kadınlara Yönelik Sağlık Hizmet Mekanizmalarının Güçlendirilmesi Projesi’ kapsamında sağlık sektörü ve kadına yönelik şiddet alanında çalışan uzmanlarla kadınlara ulaşmak üzerine çalışmalar yürütülüyor. Proje, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından Avrupa Birliği’nin finansal desteğiyle uygulanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için Güçlü Sivil Alan projesi kapsamında hayata geçirildi. Projenin Koordinatörü Ayşe Tek, “Kadına yönelik şiddet dünya üzerinde ve ülkemizde en yaygın insan hakkı ihlallerinden biri ve önlenmesi gereken bir halk sağlığı sorunu. Dünyada her 3 kadından 1’i eş ya da yakın partneri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakılıyor” dedi.
Proje kapsamında 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde başlatılan #ŞikayetimVar kampanyasında; kadınlara sağlık sistemindeki haklarını ve şiddetin kadın sağlığına olan etkilerini anlatmak amacıyla farkındalık oluşturulması hedeflendi. Kampanya süreci boyunca 450 bin kişiye ulaşıldı. Ayrıca TAPV Akademi sayfasında kadına yönelik şiddetin sağlık sonuçlarını ele alan online öğrenme modülü oluşturuldu.
Farkındalık çalışmaları yapıldı
Proje Koordinatörü Ayşe Tek, sağlık sisteminin kadına yönelik şiddetle mücadeledeki güncel durumunu sahada uygulama yapan uzmanların gözünden görebilmek için 2023 yılında bir araştırma yaptıklarını belirterek, CİSÜ Platformu Kadın+ Sağlığı Çalışma Grubu ile bir politika belgesi hazırladıklarını dile getirdi. Tek, AB Delegasyonu, UN Women, Türk Kadınlar Birliği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu gibi kilit roldeki kurumlara lobi ziyaretleri düzenlediklerini kaydederek, şunları söyledi: “Adli tıp, aile hekimleri, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, halk sağlığı uzmanları, doktorlar, hukukçular gibi kadına yönelik şiddet alanında çalışan profesyonellerin meslek örgütleri, kadın örgütleri, yerel yönetimler ve kamu kurum çalışanlarıyla iki çalıştay düzenledik. Çalıştaylarımız ve çalıştay raporlarımız aracılığı ile 150’den fazla uzmanla bire bir konuşarak iş birliği yaptık. Sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve sağlık çalışanlarına yönelik web seminerimize 200’ün üzerinde alan çalışanı katıldı. Bu seminerimizi TAPV Akademi’de Uzmanlar İçin Şiddet ve Sağlık Eğitim Modülü’ne dönüştürdük ve yaklaşık 1000 kişiye ulaştık. Uzmanların bu alanda kadın odaklı bir perspektif kazanması için çalışmalarımıza devam ediyoruz.”
Her 10 kadından 4’ü fiziksel şiddete uğruyor
Tek, 2014 Türkiye’de Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre her 10 kadından 5’inin duygusal şiddete, her 10 kadından 4’ünün fiziksel şiddete, her 10 kadından birinin ise cinsel şiddete maruz bırakıldığına dikkat çekerek, ‘Sağlık sisteminin kadına yönelik şiddet vakaları ile ilgili uyması gereken ilkeler ve kriterler uluslararası ve ulusal mevzuatlarda belirtiliyor ancak, her kadına yönelik şiddet vakasında bunun bire bir hayata geçirilerek müdahale edildiğini söylemek çok zor… Bunu aşmak için, kadına yönelik şiddet vakalarında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın odaklı bir yaklaşımı geliştirmek çok önemli” dedi.
Şiddete maruz kalan kadınlar için 10 önlem
Proje kapsamında kadına yönelik şiddetin önlenmesi için 10 öneride bulunuldu:
1. Şiddete maruz bırakılan kadınlarla çalışan tüm sağlık çalışanları düzenli olarak toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddete ilişkin nitelikli bir mesleki eğitim almalı.
2. Tıp fakülteleri ile ebelik, hemşirelik gibi sağlık çalışanları yetiştiren bölümlerin eğitim müfredatlarında tıp ve sağlık hukuku, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadele eğitimleri eklenmeli.
3. Aile hekimlerinin şiddet yaşayan kadınları destekleyebilmesi için yapısal sevk/yönlendirme algoritmasını bilmesi kadar kurumlar arası iş birliği ve aile hekimlerinin desteklenmesi sağlanmalı.
6. Aile hekimlerinin güvenliği belirlenirken bölgesel farklılıklar dikkate alınmalı.
7. Sağlık çalışanlarına dönük şiddet vakalarının artışı nedeniyle hem kadınlar açısından hem de sağlık çalışanları açısından koruyucu-önleyici düzenlemeler yapılmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle ilgili eğitim alan kolluk görevlisi hastanede bulunmalı.
8. Şiddete maruz bırakılan kadın hastaneye eriştikten sonra kadının mahremiyet hakkının ve mesleki güven ilişkisinin gözetildiği bir odada görüşme yapılmalı.
9. Sosyal hizmet uzmanı ile temas kurarak koruyucu-önleyici bir müdahale planının ortaya çıkarılması sağlanmalı.
10. Cinsel şiddet vakaları odağında pilot uygulama olarak ortaya konulan, Kadın Tıbbi Destek Merkezleri nitelikli olarak tüm şehirlerde yaygınlaştırılmalı. Psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi doğrudan travma odaklı çalışan meslek elemanları bu birimlerde 7-24 bulunmalı.
”Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat” projesine İstanbul Marketing Awards’tan ödül
AstraZeneca Türkiye ve Hayat Su’yun koşulsuz destekleri ile Türk Nefroloji Derneği liderliğinde hayata geçirilen “Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat” projesi İstanbul Marketing Awards’ta ödüle layık görüldü. AstraZeneca Türkiye ve Hayat Su’yun koşulsuz katkıları ile Türk Nefroloji Derneği liderliğinde hayata geçirilen “Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat” projesi Türk iş dünyasındaki kurumların ve markaların, pazarlama süreçlerini dikkate alarak düzenlenen İstanbul Marketing Awards’ta “Ürün & Deneyim & Satış” kategorisinde, “Ortaklık Yoluyla Büyüme (Marka İş Birlikleri)” ödülünün sahibi oldu. Proje kapsamında yayına alınan www.sagliklibobreksagliklihayat.com sitesinde böbrek hastalığı hakkında önemli bilgiler paylaşılırken ziyaretçiler burada yedi sorudan oluşan teste yanıt vererek böbreklerinin sağlık durumunu da öğrenebiliyor. Tüketicilerin bilinçlendirilmesine destek olmak üzere proje kapsamında geçtiğimiz aylarda Hayat Su şişelerinde ve damacanalarında yer alan özel boyunluklara tüketicileri bu siteye yönlendiren QR kodları yerleştirilmişti. Ödül hakkında değerlendirmede bulunan AstraZeneca Türkiye Medikal Direktörü Dr. Deniz Ertürk Erem, “Böbrek hastalığı, önemli bir halk sağlığı sorunu. Böbrek, fonksiyonlarının yüzde 90’ını kaybettiğinde bile hiçbir semptom göstermeyebiliyor.[1] Bu nedenle erken teşhis böbrek hastalıklarının tedavisi açısından da önemli. Böbrek hastalığı hakkında doğru ve güncel bilgileri herkesle paylaşmayı, bu hastalıkların olumsuz etkilerini azaltmayı amaçladığımız ve erken teşhisin önemine dikkat çektiğimiz ve koşulsuz desteğimizle hayata geçirilen projenin bu ödüle layık görülmesinden büyük mutluluk duyuyoruz.” dedi.ÇOCUKLARDA GENİZ ETİ VE BADEMCİK PROBLEMLERİNDE PLAZMA YÖNTEMİYLE DAHA AZ AĞRILI VE KANAMASIZ KONFORLU TEDAVİ MÜMKÜN
Vücudumuzun savunma sisteminde önemli bir yeri olan bademcikler ve geniz etinde görülen büyümeler en az ağrı ve hemen hemen kanamasız şekilde plazma yöntemi ile başarılı şekilde tedavi ediliyor.
Bademcik ve geniz etinde görülen rahatsızlıkların çocukların büyüme ve gelişimini olumsuz yönde etkileyebildiğini belirten Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi Kulak, Burun, Boğaz, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Özçelik, hastalık ve tedavi yöntemleri hakkında bilgiler aktardı.
Çocukluk çağında en sık görülen rahatsızlıklar bademcik iltihapları, bademcik büyümeleri, büyük geniz eti ve orta kulakta sıvı toplanması olarak sıralanıyor. Bu sorunlar bazı çocuklarda sadece bademcik veya geniz eti büyümesi, bazı çocuklarda ise ikisi birlikte görülebiliyor. Kimi çocuklarda ise bunlardan bağımsız ya da bunlarla birlikte kulakta sıvı toplanması da ortaya çıkabiliyor.
BU RAHATSIZLIKLAR NEDENİYLE ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMEDE DURAKLAMA ORTAYA ÇIKABİLİR
Geniz eti veya bademcik büyümesi yaşayan çocukların özellikle geceleri iyi nefes alamadığını, ağzı açık uyuduğunu, horladığını ve hatta geniz eti ve/veya bademcik büyümesi ileri derecedeyse uykuda nefes kesilmesi bile yaşayabildiğini belirten Bayındır Söğütözü Hastanesi Kulak, Burun, Boğaz, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Özçelik şu açıklamalarda bulundu:
“Ebeveynler çocuklarda özellikle gece ağız açık uyuma, horlama, hırıltılı solunum ve bazen apnelerle birlikte gece terlemeleri olduğunu söylüyor. Gece iyi ve yeteri kadar nefes alamayan çocuk, büyüme hormonunun en fazla salgılandığı dönem olan derin uykuya geçemediği için zaman içinde büyüme ve gelişmede duraklama ortaya çıkıyor. Sorunun çözülmemesi durumunda ise bir süre sonra yaşıtlarından geri kalma başlıyor. Ayrıca derin uyku döneminde beyin nöronları da gelişiyor. Vücudun ihtiyacı olan oksijeni alamayan çocuklarda ertesi gün konsantrasyon bozukluğu ve huzursuzluk gözleniyor. Yemek yerken veya en küçük bir aktivitede nefes nefese kalabiliyor. Bu durum uzun sürerse, yüz yapısında bozulma ve çene yapılarında öne doğru genişleme oluyor ve buna bağlı diş bozuklukları ortaya çıkıyor. Bu problemler özellikle okul dönemlerinde çocukların belirli sürelerle derslerinden uzak kalmalarına dolayısıyla okul başarılarında azalmaya da neden olabiliyor.”
EN AZ AĞRI VE KANAMASIZ ŞEKİLDE TEDAVİ MÜMKÜN
Vücudumuzun savunma sisteminde bademciklerin ve geniz etinin önemli bir yeri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tuncay Özçelik sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bademcikler ve geniz eti eğer büyüklük açısından sorun oluşturacak duruma gelmişse mümkün olan en az ağrıyla ve neredeyse kanamasız bir şekilde uygulanan plazma (radyofrekans enerjisi) yöntemi ile kolay ve başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Bu yöntemde geniz etini burun içinden endoskopik olarak görerek tamamen buharlaştırarak, hiç kalıntı kalmayacak şekilde almak ve eğer bademcikler sağlıklı ve boyutları nefes alma yolunu kapayacak şekilde büyükse yine aynı işlem sırasında buharlaştırarak küçülterek ve koruyarak normal boyutlarına getirmek mümkün olabiliyor. Eğer orta kulakta tedavilere yanıt alınamayan sıvı toplanması da varsa yine aynı işlemle kulak zarlarına tüp takılarak sorun çözülebiliyor.”
PLAZMA YÖNTEMİ İLE SORUNSUZ BADEMCİK TAMAMEN ALINMIYOR
Önceki yıllarda, büyük bademciklerin, çocuğun sık sık bademcik iltihabı geçirip geçirmediğine bakılmaksızın tamamen alındığını söyleyen Prof. Dr. Tuncay Özçelik “Gelişen teknoloji ile ileri tedavi teknikleri uygulanarak sorunun bademciklerin ileri derecede büyümesinden kaynaklandığı durumlarda bademciğin tamamının alınmasına gerek olmadığını belirtiyor. Plazma teknolojisi ile yapılan bu işlemde bademcikler tamamen alınmıyor, solunum ve yutma sorunlarına neden olan fazlalık kısımları alınıyor, bademciklerin ortalama beşte birlik kısmı yerinde bırakılıyor. Kalan bademcik dokusu ameliyat sahasını kaplayarak ameliyat sonrası ağrının daha az olmasını ve daha çabuk iyileşmesini sağlıyor. Büyük damar girişlerinden ve sinir uçlarından da uzak kalındığı için kanama riski ve ağrı, bademciğin alınması operasyonuna göre çok daha az oluyor. Ayrıca yerinde bırakılan bademcik dokusu bir süre sonra normal bademcik boyutuna ulaşıp işlev görmeye ve bademciğin savunma sistemi fonksiyonlarını yerine getirmeye başlıyor. Aynı yöntemle geniz eti de endoskopik olarak tam görüş açısı altında tamamen alınabiliyor ve herhangi bir kalıntı kalmadığı içinde tekrarlama olasılığı minimuma indiriliyor. Çevre dokulara zarar vermeden uygulanan bu yöntemde işlem çok daha kısa sürüyor. Böylelikle daha az anestezi alan çocuklar yemek yemeye erken dönemde başlıyor, kısa sürede okul ve sosyal hayatlarına dönebiliyor” dedi.
Roche Türkiye, bir kez daha “En İyi İşveren” ödülünün sahibi oldu
Roche Türkiye, sağlık hizmetleri ekosistemindeki öncü insan ve kültür uygulamalarıyla bir kez daha insan kaynakları alanında dünyanın önde gelen kuruluşları arasında yer alan Top Employers Enstitüsü tarafından “En İyi İşveren” sertifikasına layık görüldü. Benimsediği çevik iş yapış şekliyle çalışanlarının kişisel ve profesyonel gelişimlerine katkı sağlayan Roche Türkiye, insanı her zaman odağına alan vizyonunu insan ve kültür uygulamalarıyla da ortaya koyuyor. Roche Türkiye’nin çalışanlarının gelişimine ve çalışma şartlarına yönelik geliştirdiği bu uygulamalar, dünyanın önde gelen kuruluşları arasında yer alan Top Employers Enstitüsü’nün detaylı araştırma ve değerlendirmeleri sonucunda bir kez daha “En İyi İşveren” sertifikası ile taçlandırıldı. Roche Diagnostik Türkiye üst üste 5’inci, Roche İlaç Türkiye ise 2’nci kez bu ünvana layık görüldü. Lider gelişimi, performans ve kariyer yönetimi, ücretlendirme, yan haklar, işgücü planlaması, yetenek stratejisi, işe alım, öğrenme, gelişim ve kültür gibi kilit disiplinlerde gösterdikleri başarıları merkeze alarak şirketleri değerlendiren Top Employers Enstitüsü, “En İyi İşveren” ünvanını, kapsamlı gerçekleştirilen değerlendirmeler sonucunda tüm şartları sağlayarak çalışanların mesleki ve kişisel gelişimi adına en iyi çalışma koşullarına sahip şirketlere veriyor. Türkiye’de sağlık hizmetlerini şekillendirirken hem hastaların hem de sağlık profesyonellerinin ihtiyaçlarına en iyi şekilde yanıt vermeye odaklanan Roche Türkiye, esnek çalışma ortamı, evden çalışma uygulaması, çeşitlilik ve kapsayıcılığa verdiği önem, kısa ve uzun süreli yurt dışı ve rotasyon fırsatları, çevik, esnek ve iş birliğine dayalı şirket kültürü ile çalışanlarının kendilerini geliştirebileceği bir çalışma ortamı sunuyor. Roche İlaç Türkiye İnsan ve Kültür Lideri Banu Gülsün, “Roche Türkiye olarak, sunduğumuz yenilikçi sağlık çözümleriyle insanların yaşamlarını iyileştirmenin yanı sıra, çalışanlarımızın kariyer ve gelişim süreçlerine de odaklanıyoruz. İnsan ve Kültür uygulamalarımızı, çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkelerini temel alarak şekillendirirken; şirket içerisinde esnek, iş birliğine ve sürekli öğrenmeye dayalı bir kültürü teşvik ediyoruz. İşte tüm bunlar, Top Employers Enstitüsü tarafından üst üste ikinci kez ‘En İyi İşveren’ ünvanına layık görülmemizi sağlayan temel değerlerimizdir. Bu ödül, Roche İlaç Türkiye’nin sadece çalışanlarına değer veren bir şirket olmanın ötesinde, onların kişisel ve profesyonel gelişimlerini destekleyen iş kültürü oluşturduğunun da önemli bir yansımasıdır.” ifadelerini kullandı. Roche Diagnostik Türkiye İnsan ve Kültür Lideri Duygu Karakaş ise konuyla ilgili şunları söyledi: “Roche’taki tüm çalışmalarımızda temel odak noktamız her zaman insan oldu. Bu öncelik, dünya genelinde yaşamları iyileştirme hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızı vurgularken, aynı zamanda çalışanlarımızın kariyer gelişimine verdiğimiz önemi de yansıtıyor. Roche Diagnostik Türkiye olarak, beşinci kez üst üste Top Employers Enstitüsü tarafından ‘En İyi İşveren’ sertifikasına layık görülmek, sadece bir ödül değil, aynı zamanda şirket kültürümüzün ve insan odaklı yaklaşımımızın bir kanıtı. Bu başarıyı elde etmenin gururunu taşırken, çalışma ortamımızı daha verimli hale getirmek adına İnsan ve Kültür uygulamalarımızı sürekli olarak geliştirmeye devam edeceğiz.”