SES: Sağlıkta Ticaret Ölüm Demektir

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI (SES) KAYSERİ ŞUBESİ YÖNETİM KURULU, ‘ SAĞLIKTA TİCARETİN KAÇINILMAZ ÖLÜM OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKEREK, SON GÜNLERDE GÜNDEMDEN DÜŞMEYEN YENİDOĞAN ÇETESİNE YÖNELİK ŞU AÇIKLAMAYI YAPTI.

Öncelikle başkentimiz Ankara’da meydana gelen terör saldırısında hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileriz.

Bu saldırı hedefleri açısından yerel ve münferit bir saldırı değil, ülkemizin varlığına ve bağımsızlığına karşı bir saldırı olarak değerlendirilmelidir

Terör kim tarafından ve hangi amaçla gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bir insanlık suçudur. Bütün içtenliğimizle lanetliyoruz.

Biz biliyoruz ki, genel olarak dünyada, özellikle Ortadoğu’da meydana gelen terör saldırılarında, görünürde hangi terör örgütü olursa olsun arkasındaki asıl güç kapitalist, emperyalist dünyanın hegamonik güçleridir. Sivas Katliamı da, Gar katliamı da, Suruç katliamı da toplumsal barışı yok etmeye çalışan emperyalist projelerin birer sonucudur.

Bizler her türlü emperyal dayatma ve saldırılara karşı emekten, demokrasiden, özgürlük ve adaletten yana halkımızla barışı, dostluğu, refahı ve kardeşliği ortak aklı kullanarak yeni bir dünya kurmanın mümkün olduğuna inanıyor ve bunun mücadelesini vermeye devam ediyoruz. Türkiye halkı geçmişte dayatılan emperyalist projeleri nasıl büyük bedeller ödeyerek tarihin çöplüğüne atmışsa,  yürürlüğe koydukları yeni projelerini de tarihin çöplüğüne göndereceğiz. Halkımızın yüksek öngörüsü, tarihsel birikimi ve kararlılığı bu güce sahiptir.

Yeter ki iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet içinde bulunmasınlar

Gündemimize dönecek olursak,

“SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” PROGRAMI SAĞLIKSIZLIK ÜRETMEYE, BEBEKLER DÂHİL YAŞAMIMIZA KAST ETMEYE BAŞLAMIŞTIR. BİRLİKTE DEĞİŞTİRECEĞİZ!

Sermayenin ihtiyaçları kapsamında Dünya Bankası’nın bir programı olarak geliştirilen Sağlıkta Dönüşüm Programı 3 Kasım 2002 tarihinde AKP’nin tek başına iktidara gelmesiyle birlikte uygulamasına hız verildi. Sağlık sistemine bilerek yatırım yapılmayarak ve sağlık sistemi uygulanan politikalarla zayıflatılmış,  bunun sonucunda ortaya çıkan hasta kuyrukları, ilaca ulaşma zorlukları, SSK-Sağlık Bakanlığı ayrılığı gibi halkta oluşan hoşnutsuzluktan faydalanılmış, bu olumsuz sağlık uygulamalarının “sağlıkta devrim” yapılarak değiştirileceği beklentisi oluşturulmuş ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulanmasına destek istenmiştir.

Gelinen aşamada özellikle de para için bebeklerimizin yaşamlarına kadar el uzatan bu programın toplum sağlığına yararı olmadığı herkesçe görülmüştür. Sağlıkta dönüşüm programı ve programa yön çizen kar ve rant amaçlı, özelleştirmeci, halkın geniş kesimlerinin çıkarlarını sermayenin ihtiyaçları için gözden çıkartan anlayış, ülkemiz dahil benzer uygulamaları uygulayan tüm dünya ülkelerinde de çökmüştür.

Sağlıkta Dönüşüm Programı sözleşmeli çalışmayı, performansa dayalı ücretlendirmeyi, genel sağlık sigortası uygulamasını, aile hekimliğini, kamu hastane birliklerini kapsıyordu. Kamu alanının tamamında planlanan genel dönüşümün adı olan “Kamu Özel Ortaklığı’nın sağlıktaki adı olan şehir hastaneleri ise programın ikinci fazı olarak ifade ediliyordu.

“Sağlıkta Dönüşüm Programı” tüm itirazlarımıza rağmen yaşama geçirilmeye çalışıldı. Mevcut sağlık sistemine eleştirilerimizi ifade ederken hep alternatifini de sunduk. Daha özgür, sömürüsüz, demokratik, eşitlikçi bir dünya için mücadele ederken “başka bir sağlık mümkündür” ü sürekli olarak ifade ettik, mücadelesini verdik.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda “biz ne dedik onlar neler yaptılar ve sonuçları ne oldu” hatırlayalım:

Sağlık toplumsal bir olgudur. Toplumun en geniş kesimlerinin sağlığını ve ihtiyaçlarını merkeze almalıdır. Sağlık, sağlıklı olma halini belirleyen tüm nedenler ve etmenlerle birlikte ele alınmalıdır. Bir sağlık sorunu varsa sadece bireyin durumuna indirgenemez, altında yatan toplumsal, siyasal, ekonomik, ekolojik, kültürel ve eril tahakkümden kaynaklanan nedenler vardır.  Bunları görmeden sağlık konusunda bir yol alınmayacağı açıktır.  Bu anlamda fiziksel, bedensel, sosyal iyilik hali eşitlik, özgürlük ve demokrasi ile ilgilidir.

Ancak yönetenler sadece sonuçlar ile ilgilenerek sağlıksızlık halinden kar etmeye heves eden bir sağlık sisteminde ısrar etmeye devam etti.

Koruyucu sağlık sistemi öncelemelidir. Bunun için birinci basamak sağlık hizmetleri hayati önemdedir. Sağlıktaki yatırımların ağırlığı koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir. Geçmiş dönem var olan sosyalleşmeye dayalı sağlık ocağı sistemindeki aksaklıklar giderilmeli, iyileştirilerek daha güçlü bir birinci basamak örgütlenmesi yaratılmalıdır dedik.

İktidarlar birinci basamağa yönelik eleştirileri görmezden gelerek ve gerekli yatırımları yapmayarak birinci basamağı çalışamaz hale getirmişlerdir. Koruyucu sağlık hizmetleri tamamen rafa kaldırıldı ve tedavi edici hizmetlerin bir parçasına dönüştürüldü. Ekip dağıtıldı, koruyucu hizmetler parçalandı. Birinci basamakta verilen hizmetler polikliniğe daraltıldı, kişisel koruyucu hizmetle sınırlı tutuldu. Aile hekimliği hizmet verdiği nüfus ve bölgenin özelliklerine tamamen yabancılaştı, sosyal rolü ön planda olan birinci basamak sağlık hizmetleri tedavi merkezli hale geldi. Küçük hastanelere dönüştürüldü.

SSK, üniversiteler, askeri kurumlar, belediye, Sağlık Bakanlığı vb. farklı ve bölünmüş bir sağlık hizmetleri mevcut idi. Bunların birleştirilmesi gerekir ancak bu yapılırken sağlık hizmetlerinin planlaması, örgütlenmesi ve sunumunda toplumun örgütlü kurumlarının ve en başta da sağlık ve meslek örgütlerinin karar ve denetim süreçlerinde bulunması gerekir dedik. Aynı zamanda sağlık hizmetlerinin basamaklandırılması ve bu basamaklandırmaya uyulması özellikle üçüncü basamakta yığılmaların engellenmesinin ve sağlık eğitimi açısında önemli olacağını söyledik.

Kamu kurumlarında yürütülen sağlık hizmetleri tek elde toplanırken -SSK kurumları işçilerin paraları ile kurulmuş olmasına rağmen- işçi sendikaları ve tüm toplum kesimleri bu sürecin dışında tutuldu. Bir taraftan “tüm sağlık kurumları tek çatı altında toplandı” söylemi geliştirilirken diğer taraftan özel sağlık kurumları teşvik edilerek, destekler sunularak sayısı arttırıldı.

Sağlık kurumlarını Halk Sağlığı, Temel Sağlık Hizmetleri ve Kamu Hastane Birlikleri diye üçe ayırdı. Tüm itirazlarımıza rağmen sağlık hizmetlerinin bütüncüllüğü yok sayarak bu politikada ısrar edildi.

Belli bir süre sonra insanın aklıyla alay edercesine “sağlıkta devrim” diyerek üçe ayırdıkları sağlık kurumlarını yine birleştirdiler.

Önemli bir diğer değişim de SDP öncesinden başlayan ve SDP ile patlama yapan özel sağlık sektörü oldu. Sermaye kesimlerinin sağlığa ilgisi büyük oldu. Sağlıktan artı değer sızdırma, hükümetin teşvikleri ile oldukça cazip hale geldi.

Güvencesiz sağlık emek gücü bu hastanelerde derin sömürüye maruz kalırken, hastaların bedenleri kar adına sürekli istismar edilir hale getirildi.

Sağlık hizmetlerinin genel bütçeden karşılanması gerekir, sağlıktan tasarruf yapılamaz dedik.

“Sağlık bir kamu hizmetidir, kamu hizmeti kadrolu çalışanlar eliyle yürütülür, kamu hizmetlerinin nitelikli ve sürekliliği için bu bir zorunluluktur” dedik.

Ancak geçen süre zarfında güvencesizlik temel çalışma rejimine dönüştürüldü. Güvencesizlik durumu emekçileri sağlıksız koşullarda, daha fazla sürelerde, daha ucuza çalışmaya zorladı. Sağlığımız bozuldu. Salgın da hastalandık ve öldük. Depremde enkaz altında kaldık.

Sağlık emekçilerinin insanca yaşanacak bir temel ücreti olmalıdır dedik.

Sürekli olarak sağlık emekçilerin temel ücretini düşük tutarak performans, teşvik vb. güvencesiz ücretlendirme getirdiler. Gelirleri arttırmak için fazla mesai ve fazladan nöbetler tutmaya başladık. 2-3 kişinin işini tek kişiye gördürdüler.

Cumhurbaşkanlığı sistemi ile tekleşen rejim ihtişamlı binaları ile bu tekliği tüm alanlara yaymaya çalışıyor. Sağlıkta bunun karşılığı şehir hastaneleri oldu. Bizler sağlık hizmetlerinin toplum içine yayılımı ile ulaşımı kolaylaştırmayı savunduk. Devasa hastanelerin toplum sağlığı açısından yararlı olmadığı, esas olarak koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyegeldik.

Sağlıktan para kazanmaya çalışan sermaye grupları olan; bankacılık, sigortacılık, tıbbi teknoloji/medikalcilik, inşaat sektörünün ihtiyaçları üzerinde ısrarla yapılmak istenilen şehir hastanelerinin kentlerde yayılmış olan hastanelerin kapatılması sonucunda sağlık hizmetine ulaşımı engelleyeceğini söyledik. Aynı zamanda bu devasa hastaneleri sağlık hizmetlerin verilmesi açısından da uygun mekânlar olmadığı ifade ettik. Tüm ısrarlarımıza rağmen toplumsal sağlık için ayrılması gereken kaynaklar buralara ayrılarak şehir hastaneleri açıldı.

Sonuç olarak sizin yap-boza dönüştürdüğünüz sağlık sisteminin toplum sağlığına yararı olmadığı açıktır. Salgın ve sonrasında deprem bunu daha görünür kılmıştır. “Sağlıkta devrim” diye allayıp pulladığınız “sağlıkta dönüşüm” programınız çökmüştür. Bizler başka bir sağlık mümkündür ve zorunludur diyoruz;

Rant ve kâr amaçlı değil, sağlık emekçisi ve başvurucular arasına para ilişkisinin giremediği, koruyucu hizmetlerin öncelendiği, toplum için sağlık öncelenmelidir.

Pıtrak gibi çoğalan özel sağlık kurumlarına değil kamu sağlık kurumlarına yatırım yapılmalıdır.

Taşeron, sözleşmeli, 4/B,4/C,4/D, 3+1 değil tek ve kadrolu çalışma esas alınmalıdır.

Performans değil, emekliliğimize yansıyacak temel ücret ve ücretlerimizde artış yapılmalıdır

Devasa şehir hastaneleri değil topluma yayılmış, ulaşılabilir sağlık kurumlarına dönülmelidir.

Ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmeti demeye devam edeceğiz.

İşte bu dediklerimizi dikkate almadığınız bizleri dinlemediğiniz, sağlığı piyasalaştırdığınız ve kar aracına dönüştürdüğünüz için bugün bebeklerimizin özel hastane yoğun bakımlarında nasıl katledildiği haberleri ile sarsılıyoruz.

Ankara’da en yetkili makamın önünden ve tüm illerde sağlık kurumları önünden, kentin meydanlarından haykırıyoruz.

Yaşanan bu katliamı birkaç kişiye yıkarak birkaç hastane kapatarak örtemezsiniz. O hastanelerde çalışan suçsuz evine ekmek götüren emekçileri işsiz bırakamazsınız. Bu hastaneleri kamulaştıracak ya da işsiz kalacak suça bulaşmamış emekçileri Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde görevlendireceksiniz!

Dönemin il sağlık müdürü olan Sağlık Bakanı dâhil denetimden sorumlu yerelden bakanlığa kadar tüm bürokratlar sorumluluğu gereği görevden el çektirilerek adli ve idari soruşturmaya dahil edeceksiniz!

Kar ederken ses çıkarmayan hastane patronları ya da özel hastane şirketlerinin yöneticileri de aynı derecede sorumludur. Gözaltına alınan tek bir hastane sahibi ya da şirket yöneticisi yoktur. Bunları da soruşturmaya dâhil edeceksiniz!

Kamu hastanelerinde ki istihdam açığını hızla giderip liyakatsiz yöneticilerinizi geri çekeceksiniz!

Kamusal, nitelikli, erişilebilir, ücretsiz sağlık sisteminin garantisini vereceksiniz!

Özel hastaneleri ya kamulaştıracaksınız ya da SGK ile yapılan tüm anlaşmaları iptal edecek ve hiçbir özel sağlık kurumu ile SGK’nın bir daha anlaşma yapmasının önüne geçeceksiniz! Madem özel hastane istiyorsunuz bırakın özel kalsınlar. SGK’dan yani halkın vergilerinden beslemeyeceksiniz!

Yönünüzü sermaye tekellerine değil halka, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine döneceksiniz!

Sağlık ve sosyal hizmet alanında yaşanan vurgunları, hırsızlıkları ve olumsuzlukları açığa çıkaran üye ve yöneticilerimize soruşturma açmaktan sürgün etmekten vazgeçeceksiniz. Bizleri dinlemeyi öğreneceksiniz!

Sağlık emekçileri ve halkı karşı karşıya getirip bu skandaldan sıyrılmanıza izin vermeyeceğiz.

 

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

MİLLETVEKİLİ ÇAKIRÖZER; ANADOLU BASINININ SORUNLARINI MECLİS KÜRSÜSÜNDEN ANLATTI

Eskişehir Milletvekili, Gazeteci Utku Çakırözer, TBMM’de gündem dışı yaptığı konuşmada, Anadolu Basınının sorunlarını Meclis kürsüsünden …


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/swtdavut/public_html/wp-includes/functions.php on line 5427

Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/swtdavut/public_html/wp-content/plugins/really-simple-ssl/class-mixed-content-fixer.php on line 107