SAVAŞI KAYBEDİYORUZ!

Mustafa TEMİZER   

Kültürler- medeniyetler, dinler arası mücadele insanlık tarihi boyunca hiç bitmemiş şekil değiştirerek, çeşitlenerek devam etmiştir. Bölgemizde ve dünyada devam eden ekonomik, siyasi, askeri … savaşların temel sebebi devam eden kültürler arası mücadeledir.

İslam’ı hakkıyla anlayıp hayat haline getirmeye çalışan, savaşın her çeşidine şahit olmuş, mücadelenin tüm safhalarında bulunmuş ender Müslümanlardan biri olarak tarihe geçen “Aliya İzzetbegoviç’in, bölgemizde ve dünyada devam eden savaşlara ışık tutacak, İslam dünyasının durumunu özetleyen tespitlerini, Yenden Milli Mücadele Ocağından  K. Çetin  kaleme almış. Kendisine teşekkür ediyor yazıyı aynen aktarıyorum.

“Din söz konusu olduğunda, insanları genel olarak inanan ve inanmayanlar olarak ayırırız. Dikkat edelim ki bu ayrım çok sathi ve epey basitçedir. Bunun içinde en kalabalık olan, üçüncü topluluk eksiktir. O topluluk, kendini inanan sayan ve öyle ifade eden fakat hakikatte öyle olmayan kimseler topluluğudur.

Onlar az ya da çok Allah’a ibadet eden, bayramları kutlayan, dinin belli bazı “adet” ve sembollerini yerine getiren fakat onlar korkudan savaş alanından hemen kaçan, ticarette son derece soğukkanlı olarak aldatan, vicdan azabı duymadan başkasının sırtından geçinen, içki içen ve eğlenen, bin sene yaşayacakmış gibi hayatlarını, mallarını ve makamlarını yitirmekten korkan veya kendilerinden güçlü olanlara esirmişçesine yalakalık yapan kimselerdir.

Bu tip insanların belirgin özellikleri korkudur. Hayat için korku, mal için korku, makam ve mevki için korku. Bir güç sahibi veya hükümetin desteğini kazanmak için çabadır onların yaptıkları. Bütün bu korkular arasında bir tek korku eksiktir: Allah korkusu. Bu ruhla ve böylesine belirsiz ve ikiyüzlü atmosferde kendi nesillerini büyütürler.

Ancak bu üçüncü kitlenin varlığını dikkate aldığımız zaman, dünyada birçok şeyi daha kolay anlamaya başlarız ve neler olduğu ile neden öyle olduğunu anlama imkanına kavuşuruz.

Bugünkü İslam dünyası, içinde gerçek dinin az fakat sözel, şekli dinin çok olduğu dinlerin tipik örneğidir. Hiçbir yerde dine adanmışlık yok-fakat aynı zamanda ve sadece prensip olarak-din kayıtsız olarak öne çıkarılır ancak dinin somut taleplerinin pratikte bu kadar az yerine getirildiği görülmemiştir.

İşte bu paradoks, şekil ve içeriğin bu karşıtlık durumu, İslam ülkelerinin çoğundaki vaziyeti açıklayabilir. Belki bu, iradesiz ve hareketsiz bir durum olmayan, artık uyuşukluktan uzak ancak hakiki yönü ve neticesi olmayan kendine has bir yerde sayma ve zaaf durumundadır.

Bu dünyadaki Kur’an’ın vaziyeti çok plastik bir biçimde durumu yansıtmaktadır. Orada, her evde Kur’an’ı özel, yüksek bir yerde bulacaksınız. O, en iyi hediye olarak kabul edilir, onun için en iyi kağıt kullanılır, insanlar ise bugün bile onun için en iyi kaligrafiyi kullanmak ve onun kapakları ve sayfalarını fantastik süslemelerle çizmekte yarışmaktadır.

Çocuğun ilk okuduğu ve öğrendiği şey Kur’an’dır fakat bütün bunların yanında bu çocukların çok büyük bir bölümü Kur’an’ın gerçek içeriğini ve önemini öğrenmeden büyüyecek ve yaşlanacaktır.

Kur’an tartışmasız bir semboldür. Ancak kanun olmaktan çıkmıştır. Halbuki tersi olmalıydı. Dikkat edin ki Kur’an okunmak yerine, güzel sesle seslendirilip yorumlanmaktadır. Böylece ne Araplar ne de Arap olmayanlar artık onun manasına ulaşmıyorlar ve Kur’an’ın benzersiz melodisinde, artık hiç kimse emredici ve kesin, bazen tatlı tatlı uyaran ve davet eden bazen ise tehdit eden yüksek sesle haykıran fakat her zaman ve yeniden tüm insan hayatının değişmesini talep eden hükümlerini tanıyamamaktadır.”

Devam eden savaşın kazanılması; varlığımızın ve birliğimizin korunması, geleceğin güven altına alınması, kültürel değerlere olan bağlılıkla, onları hayat haline getirmekle mümkündür. Başka inanç ve kültürlerin etkisi altında kalmadan, düşmana benzemeden, inanç ve değerlerin korunması, hayat haline getirilmesi şarttır.

İnanç ve kültürel değerlerini bilmeyen, değerlerinden uzaklaşan, düşman kültürlerin etkisi altına giren toplum, düşmana benzemeye başlamış demektir. Düşmana benzemeye devam etmek demek toplum olarak bitmek tükenmek bilmeyen kültürler- medeniyetler arası savaşı kaybetmek demektir.

Aliya İzzetbegoviç “SAVAŞ ÖLÜNCE DEĞİL; DÜŞMANA BENZEYİNCE KAYBEDİLİR.” diyor.

Caddelere, sokaklara, iş yerlerinin tabelalarına… baktığımızda gördüğümüz gerçek şudur. Savaşı kaybediyoruz! Kimin eliyle? Bizden zannettiğimiz birileri eliyle.

Çare; Millet Partisi kadrolarının yarım asrı aşkın zamandır yaptığı Milletim Uyan! Varlığın, birliğin geleceğin tehlikede! Yeniden Milli Mücadele çağrısını duymak. Milli Mücadelenin ilke ve hedeflerine dönmek. Millet Partisi’nin  amasız, fakatsız “Her zaman ADALET! Her yerdeADALET!                                                                                                                                               Herkes için ADALET”  anlayışı ile ortaya koyduğu;

İnsan hak ve hürriyetlerine dayalı HUKUK DEVLETİ

Millî iradenin önündeki engellerin kalktığı DEMOKRASİ

Din düşmanlığı gibi din istismarının da bittiği LAİKLİK

Fakirlik ve çaresizliğin tarihe gömüldüğü,  herkesin sosyal adalet şemsiyesine alındığı KERİM DEVLET

Bilim, hikmet ve erdemle donatılan, sorun üretmeyen, çözüm üreten BİLGE DEVLET ve BİLİM TOPLUMU

Büyüyen, gelişen, zengin, mutlu, muktedir ve insanlığın yeni barış medeniyeti  İSLAM Rönesansı’nı yöneten MUHTEŞEM TÜRKİYE projesini hep birlikte gerçekleştirmek.

İştirak etmediğimiz, çilesine katlanmadığımız bir kurtuluşun mümkün olmayacağı unutulmamalı.

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması, iştirak edilmeyen çilesine katlanılmayan bir kurtuluşun mümkün olmayacağı anlayışı ile basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

“ÜÇÜNCÜ KILIÇ, İZMİR’İN KURTULUŞU VE YÜZBAŞI ŞERAFETTİN”

Hilmi ÖZDEN GİRİŞ Türk gençlerinin mutlaka okuması gereken belgesel bir eseri bu yazımda tanıtmak istiyorum. …


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/swtdavut/public_html/wp-includes/functions.php on line 5427