Girişimlerde en yüksek doğum oranı 2021 yılında %34,1 ile toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı sektöründe gerçekleşti. Bu sektörü sırasıyla, %17,3 ile ulaştırma ve depolama ve %10,7 ile imalat sektörleri takip etti.
Girişimlerin 2019 yılında ölüm oranı %12,1 oldu
Girişimlerden 2020 yılında doğanların %84,1’i 2021 yılında hayatta kaldı
Aynı yıl için ceylan girişimler oranı ise %2,2 oldu. Ciroya göre hızlı büyüyen girişimler oranı 2021 yılında %17,6, ceylan girişimler oranı ise %2,6 oldu.
Ciroya göre hızlı büyüyen girişimlerin 2021 yılında %32,5’i imalat, %26,6’sı toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı ve %11,2’si ise inşaat sektöründe faaliyet gösterdi
İstihdama göre ceylan girişimlerin 2021 yılında %29,7’si imalat, %18,4’ü inşaat ve %12,9’u ise toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı sektöründe faaliyet gösterdi.
Ciroya göre ceylan girişimlerin 2021 yılında %28,4’ü imalat, %18,1’i inşaat, %15,3’ü toptan ve perakende ticaret; motorlu kara taşıtlarının ve motosikletlerin onarımı sektöründe faaliyet gösterdi.
İmalat sanayinde 2021 yılında doğan girişimlerin %60,7’si düşük teknoloji ürünleri üretti
Kuruluş yılı 2016 ve sonrası olan girişimlerin 2021 yılındaki ciro payı %20,5 oldu
Kuruluş yılı 2016 ve sonrası olan girişimlerin 2021 yılındaki istihdam payı %27,7 oldu
Kuruluş yılı 2016 ve sonrası olan girişimlerin 2021 yılındaki ihracat payı %14,0 oldu
Kuruluş yılı 2016 ve sonrası olan girişimlerin 2021 yılındaki ithalat payı %9,0 oldu
Huzursuz eden hastalık! İşte belirtileri ve tedavisi…
Beslenme, stres, genetik gibi çok farklı sebepleri olan İrritabl Bağırsak Sendromu(IBS) sindirim sistemini etkileyen ve hayat kalitesini düşüren yaygın bir rahatsızlıktır. Halk arasında Huzursuz Bağırsak Sendromu olarak da bilinen ve genellikle mide krampları, şişkinlik, ishal, kabızlık gibi belirtilerle kendini gösteren bu hastalık hakkında önemli bilgiler aktaran Fitoterapist Uzmanı Dr. Muammer Yıldız, korunma yollarını, tedavi ve beslenmeye ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
40 Yaş altı ve kadınlarda daha çok görülüyor
Huzursuzluk Bağırsak Sendromu (IBS) genellikle 40 yaş altı insanlarda ve özellikle kadınlarda daha çok görülen bağırsaklardaki fonksiyonel işlev bozukluğudur. Bu hastalığı tetikleyen birçok unsur olmasına rağmen genellikle dengesiz beslenen, fazla ilaç kullanan, genetik bağırsak rahatsızlığı olan ve psikolojik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Huzursuz bağırsak sendromu aşırı karbonhidrat tüketen insanlarda daha fazla görülür özellikle ekmek bu hastalığın ana nedenlerinden biridir. Demir eksikliği ve kansızlık tetikleyici unsurlarından biri.
Nasıl Beslenmeli
Günümüzde genetiği değiştirilmiş gıdalar insan sağlığı için büyük tehlike. Huzursuz Bağırsak Sendromu belirtilerini gösteren hastaların ekmek ve şeker gibi genetiği değiştirilmiş gıdalardan uzak durması gerekiyor. Hazmı kolay ve çeşitliliği olan bir beslenme türünün tercih edilmesi bu hastalığın iyileşmesine önemli katkı sunacaktır. Yani bir yemeği ikinci gün de tüketmemek gerekiyor, öğün ve gün içinde aynı olabilir ama ertesi günlerde farklı yemekler tüketilmelidir. Çünkü bağırsak florası için çok önemlidir, mikro flora denilen faydalı bakteriler bu çeşitlilikten beslenir. Dolayısı ile tüketilecek hem probiyotik hem prebiyotik açısından zengin besinlerin tüketilmesi bu hastalığın iyileşmesi ve hastalıktan korunmak için çok çok etkili olacaktır. Ayrıca stresten uzaklaşmak da tedavi sürecine ciddi katkı sağlar. Kızartma ve paketli sentetik ürünlerden uzak durmak bu hastalıktan koruyucu bir adım olacaktır.
Tıbbi Bitkiler
Huzursuz bağırsak sendromundan korunmak ve hastalığın tedavisini desteklemek için bitkilerden de faydalanmak mümkün. Örneğin bodur otu, eğir kökü birlikte alınabilir. Çörek otu, çemen tohumu, anason, rezeneyi ezerek çayı yapılıp tüketilebilir.
Bu hastalığı tetikleyen stresi azaltmak için ise melisa çayını ve karabaş otu çayını, altın başak bitki çayları ayrı ayrı tüketilirse stres kaynaklı hastalıklarda tedaviye ciddi katkısı olacaktır.
Huzursuz Bağırsak Sendromu Önlenebilir mi?
Öncelikle şunu belirtelim tedavisi mümkün olan IBS’nin bilinen tek bir nedeni olmadığından kesin bir çözüm yaratılamaz, ancak tetikleyici faktörlerden kaçınılabilir ve etkileri önlenebilir. Tedavi kişinin tanısına göre özel olarak belirlenmektedir. Genellikle, baslenme ve egzersiz değişiklikleri zamanla belirtileri iyileştirmiştir. Ruhsal problemler, beslenme alışkanlıkları gibi tetikleyen unsurları belirtmek ve düzeltmek için adımlar atılması bu hastalığın önlenmesini sağlayacaktır.
Hayvanat bahçesinde tutsak edilen penguenler de kuş gribinden öldü
Et ve yumurta çiftliklerinde esir edilen milyonlarca kuş, özellikle Avrupa’da yıkıcı bir etkiyle uzun zamandır süren kuş gribi salgınından hayatını kaybetmeye devam ediyor. Hayvanat bahçelerinde hapsedilen hayvanlar da artık virüsten etkilenerek yaşamını yitiriyor ve toplu olarak öldürülüyor.
16 Aralık Cuma, İstanbul – 1200’den fazla hayvanı esaret altında tutan İngiltere Hampshire’daki Marwell Hayvanat Bahçesi’nde, “avian influenza” (AI) olarak bilinen kuş gribi salgınının ardından açıklanmayan sayıda penguen öldü. Hayvanat bahçesinden yapılan açıklamada bazı penguenlerde kuş gribi testinin pozitif çıktığı, kuşların hastalık sebebiyle hayatını kaybettiği belirtildi.
Virüsün oldukça bulaşıcı olan H5N1 türü İngiltere Çevre, Gıda ve Köy İşleri Bakanlığı (DEFRA) tarafından bölgede doğrulandı. Antarktika’ya özgü bu kuşların virüs sebebiyle ölmesine ve bulaşı engellemek için çeşitli önlemler alınmasına rağmen hayvanat bahçesi hâlâ ziyaretçilere açık.
Kuş gribinin görüldüğü tek hayvanat bahçesi burası değil. Denver, Hattiesburg ve Nebraska gibi ABD’deki pek çok hayvanat bahçesinde ve Almanya’nın Berlin, Greifswald, Karlsruhe, Rostock, ve Heidelberg şehirlerindeki hayvanat bahçelerinde salgın görülmüş durumda.
Ömür boyu doğal ortamlarından, ailelerinden uzaklaştırılan, kronik stres ve çaresizlik sonucu fiziksel ve psikolojik zarar gören tutsak hayvanların halihazırda yaşadığı sorunlara ve hak ihlallerine salgın ile birlikte bir yenisi ekleniyor. Hayvan hapishaneleri olarak varolan hayvanat bahçeleri, “önleyici uygulama” adı altında kuşları öldürmeye devam ederken, halk ve hayvan sağlığı açısından insan dahil diğer memelileri de bulaş riski ile tehlikeye atıyor. Artan salgınlar, başta hayvan hakları ve etiği olmak üzere hayvanat bahçelerinin yaaklanıp kapatılması için pek çok sebepten biri olarak karşımıza çıkıyor.
Salgın toplu katliamları beraberinde getiriyor
İngiltere tarihinde yaşanan en yıkıcı kuş gribinden etkilenen yalnızca penguenler değil. Geçen ay Birleşik Krallık’ta hindilerin yarısının hastalık salgınları nedeniyle ya öldüğü ya da katledildiği bildirildi. Bu, 600 binden fazla kuşa eşit, fakat aynı zamanda buzdağının görünen kısmı.
DEFRA, Ekim ayından bu yana çeşitli türlerden 2,3 milyondan fazla kuşun enfeksiyon veya önleyici amaçlarla öldürüldüğünü doğruladı. Ayrıca, 1 Ekim’den bu yana Birleşik Krallık’ta 140 doğrulanmış H5N1 kuş gribi vakası olduğunu da ortaya koydu.
Mevcut kuş gribi salgını, Birleşik Krallık tarihinin en kötüsü olarak biliniyor. İnsanlara bulaşma riski henüz düşük. Ancak Çin’de toplam 5 kişide virüs tespit edildi. Avrupa’da mesleki olarak kuşlarla temaslı kişilerde hastalığın ortaya çıkma ve bulaşma riski ise “düşük ila orta” seviyede değerlendirildi.
Avrupa geneline baktığımızda; Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi tarafından yayımlanan rapora göre, 2021-2022 verileri Avrupa kıtasında bugüne kadar görülen en büyük kuş gribi salgınının yaşandığını gösterdi. Portekiz’den Norveç’in kuzeyine ve Ukrayna’ya kadar tüm kıtada 37 ülkede kuş gribi vakaları görüldü. Kuş gribi salgını nedeniyle 2 bin 500’e yakın tavuk, ördek ve hindi, 47,7 milyon kuş ile 3 bin 500 yabani kuş öldürüldü.
Yaban hayat da zarar görüyor
Avrupa’nın kuzeybatı kıyılarında kuş gribi nedeniyle yüksek sayılarda deniz kuşu ölümleri kaydedildi. Özellikle Haziran-Ağustos 2022 döneminde yabani kuşlarda daha önce kaydedilmemiş sayılarda vaka tespit edildiği, bu nedenle evcil kuşlarda da vakaların arttığı belirtildi.
ABD’de ise, 2022’nin başından bu yana 46 eyalette 49 milyondan fazla kuş ya kuş gribi virüsü enfeksiyonu sonucu öldü ya da enfekte kuşlara maruz kalmaları nedeniyle öldürüldü. Bu sayı, 2015 yılında meydana gelen en büyük kuş gribi salgınından etkilenen 21 eyaletteki 50,5 milyon kuşa yaklaşmış durumda.
Şiddetli ölüm oranları ile kuş gribi, hem gıda amaçlı tutsak edilen tavuk, hindi ve ördek gibi hayvanların hem de yabani kuşların sağlığını büyük ölçüde etkiliyor. Çoğunlukla hastalığın vektörleri olarak kabul edilen, hatta nesli tükenmekte olan türler de dahil olmak üzere yabani kuşlar da kitleler halinde yaşamını yitirebiliyor.
Salgının yaban hayatı üzerindeki olumsuz sonuçları, potansiyel olarak ekosistemlerin biyolojik çeşitliliği üzerinde yıkıcı bir etkiye yol açabiliyor. Örneğin; Güney Afrika’da soyu tehlike altında olan bir penguen kolonisi Ağustos ortasından Ekim başına kadar yaklaşık 30 üyesini kuş gribi nedeniyle yitirdi. Bir kısmı hastalık sebebiyle ölürken, bazıları da önlem olarak öldürüldü.
2019’daki kuş gribi salgınında Namibia kıyılarındaki üç farklı adada yaşayan ve nesli tükenen 500 penguen de salgın sebebiyle hayatını kaybetmiş ve öldürülmüştü.
Uzmanlar yiyecek bulamamaktan habitat tahribatına ve okyanus ekosisteminin çöküşüne kadar farklı stres faktörlerine maruz kalan hayvanların, salgın sebebiyle yaşam sınırına itilebileceğinden endişe ediyor. Ayrıca kuş gribi tür bariyerini aşarak fare, gelincik, domuz, kaplan, kedi, köpek ve at gibi memelileri de enfekte edebiliyor.
Komşu Bulgaristan’da ve Asya’da da görüldü
Türkiye’de henüz kuş gribi salgını olduğuna dair herhangi bir resmi açıklama yapılmamış olmasına rağmen, komşu Bulgaristan’da salgının görülmesi hayvanlar ve insanlar için riskin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.
Bulgaristan yetkilileri Ekim ayında, ülkenin güneyindeki bir endüstriyel yumurta çiftliğinde yaklaşık 19 bin tavuğun toplu halde öldürüleceğini açıklamıştı. Ulusal Gıda Güvenliği Ajansı da, bunun Haskovo şehri yakınlarındaki Krivo Pole köyündeki çiftlikte son üç yılda üçüncü salgın olduğunu bildirdi.
Kuş gribi genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde görülüyor. Ancak son salgın yaz mevsimi boyunca da sürdü. Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı (EFSA), Ekim ayında yaptığı açıklamada hastalığın yaz mevsiminde görülmeye devam etmesinin gelecek sezonlarda yayılması riskini artırdığını söylemişti.
Salgın Asya’da da yayılıyor. Kuş gribinin bu sene yeniden görüldüğü Güney Kore’de Kasım’da Seul yakınında 155 bin kuşun yetiştirildiği bir çiftlikte kuş gribine rastlandığı bildirilmiş, bölge karantina altına alındıktan sonra hayvanlarının tamamının öldürüleceği açıklanmıştı.
Çiftlik çalışanları ve avcılar bulaştırma riski taşıyor
Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’ne (WOAH – OIE) göre kuş gribinin yayılmasına neden olan başlıca faktörler sırasıyla küreselleşme ve uluslararası hayvan ticareti, hayvancılık ve hayvan yetiştiriciliği, canlı hayvan pazarları ve yabani kuş göçleri.
Kuşlarda AI virüsleri dışkı ve solunum salgılarıyla saçılıyor. Özellikle dışkı veya virüsle kontamine olmuş besin ve su yoluyla, enfekte kuşların salgılarıyla doğrudan temas yoluyla yayılabiliyor. AI virüsleri, düşük sıcaklıklarda uzun süre hayatta kalma yetenekleri ve dirençli doğaları nedeniyle çiftlik ekipmanları aracılığıyla taşınabilir ve çiftlikten çiftliğe kolayca yayılabilir.
Özellikle çiftliklerde hayvanlarla yakın temas halinde çalışanlar ve avcılar, kuş gribine yakalanma ve bulaştırma riski en yüksek olan insan grubu arasında yer alıyor.
D&R imza gününde terapi gibi söyleşi
Prof. Dr. Uğur Batı ve Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur’un birlikte kaleme aldığı, insanın tüm hallerini incelikle anlatan “Hayat İlerlemek Kadar Geride Bırakabilmektir”in imza günü D&R Zorlu’da gerçekleşti. Uğur Batı’nın, kitaba da ilham veren “geride bırakamazsak ne olur” sorusuna verdiği cevap ilgi çekiciydi: “Sonsuz döngüde aynı hayal kırıklıklarını yaşamaya devam ederiz”. Mehmet Sungur ise, “neden mutlu olamıyoruz” sorusuna verdiği varoluşsal mükemmeliyetçilik cevabıyla imza gününe gelen okurlarına adeta terapi yaptı.
Kültür, sanat ve eğlenceyi tek çatı altında birleştiren D&R, birbirinden ünlü yazarları sevenleriyle bir araya getirmeye devam ediyor. D&R, geleneksel hale gelen buluşmalarında bu kez, insanı merkezine alan, hayat üzerine düşüncelere daldıran “ Hayat İlerlemek Kadar Geride Bırakabilmektir” kitabının yazarları Prof. Dr. Uğur Batı ve Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur’u ağırladı. Hayranları tarafından yoğun ilgiyle karşılaşan yazarlar, en merak edilen soruları yanıtladı. İlk soru kitabın da adını taşıyan geride bırakabilmek üzerine oldu.
“Geride bırakamazsak aynı hayal kırıklıklarını defalarca yaşarız”
Söyleşinin ilk sorusu kitabın da adını taşıyan geride bırakamadıklarımız üzerine olu. Uğur Batı “Bugün olan her şey geçmişin sonucu ve geleceğin nedenidir. Önemli olan olgular, vakalardır. Bunu yapmak için de muhakeme, idrak, analitik ve diyalektik düşünmeye ihtiyacımız var. Hayat ilerlemek kadar geride bırakabilmektir. Geride bırakabilme becerisinin, geride bırakırken de yaşadığın şeyi anlayarak ilerlemeye çalışmanın hayattaki en önemli değerler olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmazsak sonsuz döngüde aynı hayal kırıklıkları içinde yaşamaya devam ederiz. Bambaşka şeylere heyecan duyabilecekken sürekli aynı döngüde yaşayacağımız üstelik kısa olan hayatta böyle birşeye ihtiyacımız yok. Umarım yeni jenerasyon bunu anlar ve gerçekten hayatı yaşar” dedi.
“Her kaçırılan an, bir sonraki anı yakalamak için fırsat”
Anı yaşamakla ilgili gelen sorulara Mehmet Z. Sungur, “Anı yaşamak, anı kaçırmak gibi lafları çok sık duyar olduk. Bence her kaçırılan an, bir sonraki anı yakalamak için fırsattır. ‘Anı yaşa’ sadece hayatın tadını çıkar demek anlamına gelmiyor. Hayat sadece iyi hissetmek değil, bütün duyguları hissetmektir. İnsan en çok mutluluğu arar ama mutluluk en iyi tüm duyguları yaşamakla ve farkındalıkla hissedilir” diye cevap verdi.
“Tek çözüm, zaman geçirdiğiniz insanları iyi seçmekte”
Uğur Batı, okurundan gelen “İnsanlarla derinleşmek istediğimizde bazı şeyler çok yüzeysel kalıyor, anlaşılamıyoruz ve böyle olunca da içe dönüp yalnızlaşıyoruz. Bu çıkmazdan nasıl çıkarım?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Herkes hayatında en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır denir. Ben bir şey yaparken benden daha iyi insanlarla birlikte olmaya çalışıyorum ki dip toplamda hepsinden iyi olayım. Hayat sürekli olarak bir öğrenme süreci, Mehmet Hoca’yla kitap yazmak bir öğrenme aslında. Bir hayat deneyimi. Zaman o kadar algısal ki. Dünyanın çok önemli 3 felsefesi var ve biri zaman üzerine. Mehmet Hoca’yla çalışmak benim için zamanı kısaltıyor çünkü bu seviyede şeyler yapabilmek için 60 sene geçirmem gerekiyorken bunu 30 senede yapabilirim. Zamanla oynuyorsun. Kimsenin sonsuz zamanı yok. Zaman geçirdiğim insanları iyi seçiyorum, daha iyi çözüm yok.”
“Değerleri olan insanlar mutludur”
Mehmet Z. Sungur, kendisine yöneltilen “Neden insanlar mutlu olmakta bu kadar zorlanıyor?” sorusunu; “Her yapılan tanım sübjektifliği saklama çabasıdır, insan kendisini aktarırken dünyaya biraz da kendi dünyasını aktarır. Mutluluk bize pompalanmış bir şey, insan ne aradığını bilmiyorsa bulduğunda farkında olmaz. Mutluluğun ne olduğunu bilmezsem sahip olduğumda fark edemem. Mutlulukta bu kadar zorlanmamızın sebebi, benim terimimle varoluşsal mükemmeliyetçilik. Hep iyi olmak, her şey iyi gitmeli dediğin andan itibaren kötü bir şey gittiğinde kendimi mutsuz hissediyorum. İyideki kötü, kötüdeki iyi birlikte görülmeli. Değerleri olan insanlar mutludur bana göre. İnsanın varoluşsal mükemmeliyetçilikten arınması mutluluğun ilk adımıdır. Bazen mutluluk yanınızdadır ama siz de onu başka yerde arıyorsunuzdur. İnsan kendinde olmayanı ister çünkü, olduğunda da ulaşmıştır ve yenisini ister. Bu bitmeyen bir yolculuk. Elde ettiğiniz zaman değerini kaybeden her şey amaçtır, değerler tamamıyla elde edemediğimiz ama ettiğimizde de değerini kaybetmeyendir. Aidiyet duygusunu kaybetmiş insan türü sadece onay almaya çalışır, toplumun sizi kabul etmesi için onay almanız gerekir. Onay da bugünün dünyasında aldığınız ‘Instagram like’ıdır ya da bir argümanda aynı fikre sahip olmaktır. Hep aynı şey bizi mutlu etmeyebilir. Hepimiz hayatta kalmaya oynuyoruz, çoğumuz korunmaya çalışıyoruz. Kendimizi aşktan ya da başarısızlıktan korumaya çalışıyoruz” şeklinde yanıtladı.
- MEHMET SÖYLER ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE TÖRENLE ANILDI
Mesleğine olan tutkusu ve özverisiyle sayısız hastanın gözlerine ışık olan göz sağlığı ve hastalıkları hekimi ve iş insanı Dr. Mehmet Söyler ölümünün birinci yılında düzenlenen törenle anıldı.
Anma töreninde, Söyler’in oğlu Bülent Söyler, kızı Zeynep Söyler ve erkek kardeşi Ahmet Söyler’in yanı sıra, Batıgöz Sağlık Grubu yönetim kurulu üyeleri, Söyler’in çok sayıda hekim ve iş insanı dostu da konuşmacı olarak yer aldı. Saygı duruşu ile başlayan törende açılış konuşması Dr. Mehmet Söyler’in manevi babası olarak gördüğü hocası Prof. Dr. Erol Yıldırım tarafından yapıldı. Program aile üyelerinin konuşmalarıyla devam etti.
Dr. Mehmet Söyler’in oğlu ve Batıgöz Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Söyler yaptığı konuşmada, “Babam hayatı boyunca her zaman çok çalışan bir insan oldu. Biz daha çocukken, babam hem İzmir Hava Hastanesi’nde hem de Alsancak’taki özel muayenehanesinde çalışıyordu. 2004 yılında bir grup meslektaşı ile Batıgöz’ü kurduğu zaman, iş yükü daha da arttı ve onu daha az görür olduk. Yaşadığı son dönemlerde kendisi ile olan konuşmalarımızda en büyük üzüntüsünün biz çocuklarının büyüdüğünü görememek olduğunu söylemişti. Yine de, bize ayırabildiği bu az zamanı olabildiğince en iyi şekilde değerlendirmeyi bildiğimizi düşünüyorum. Babamın hayatta en başarılı olduğu konulardan biri de zaman yönetimi idi. İşleri ne yapar ne eder toparlar ve ailesi ile geçirebileceği zamanı mutlaka yaratırdı. Bana da bu hayatta iki şeyin önemini öğretti: birincisi azimle çalışmanın ve asla pes etmemenin, ikincisi ise zamanı iyi ve verimli yönetmenin önemi. Ben de babamdan daha iyi olmasa da en az onun kadar azimle çalışmaya ve zamanımı iyi yönetmeye çabalıyorum ve çabalamaya da devam edeceğim. Acısıyla tatlısıyla beraber yaşadığımız bu dolu dolu 25 yıl için ona teşekkür etmek ve onun gibi bir babanın oğlu olmaktan gurur duyduğumu söylemek istiyorum. Onun ardından gelen bizler de ömrümüzün geri kalanında onun adını ve mirasını onurlandırmaya çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz.” dedi.
‘BİR BEDENDE İKİ RUH KALDIM‘
Dr. Mehmet Söyler’in kızı ve Batıgöz Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeynep Söyler ise, konuşmasına babasına ithafen Şükrü Erbaş’ın “Sonsuzun Uçları” şiirinden birkaç dize ile başlarken ”İnsan bir kere ölmüyormuş meğer. Ben babamın gidişiyle beraber her gün bir parça öldüm. Benim babam kâğıtlara sığmayacak kadar özel bir adamdı. Onunla dünyaya gözümü açtığım an tanıştım. Onunla birlikte büyüdüm, olgunlaştım. Sevgiyi, sevmeyi, sarılmayı, hissetmeyi onunla öğrendim ben. Babam benim için sadece bir baba değil bir öğretmen, bir yol arkadaşı, en iyi dostum ve hepsinden öte sevgilimdi. Benden ayrıldığını öğrendiğim an kalbimin bir parçası da onunla gitmişti. Bana hep “biz iki beden olabiliriz ama tek ruhu taşıyoruz” derdi. Gittiği gün tek beden, iki ruh kaldım. Artık gülüşlerim onun için, sevinçlerimi ona armağan ediyorum. Başarılarımın altında da hep onun imzası olacak. Hem onun için, hem de kendim için bu hayatı çok güzel yaşayacağım. Onun bıraktıklarına sahip çıkıp onu hep yaşatacağım.” ifadelerini kullandı.
Öte yandan törende Batıgöz Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Muhsin Kaplan, İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, İzmir Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Oktay Tabur, Prof. Dr. Nevbahar Tamçelik, Op. Dr. Serkan Biliş, Doç. Dr. Uğur Ünsal, Op. Dr. Hasan Çubuk, eski İzmir İl Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın, Ateş Çelik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güldoğan ve Miray İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Haydar İnaç’ın yanı sıra çok sayıda hekim ve iş insanı konuşmacı ve katılımcı olarak yer aldı.
Türkiye, dünyanın dört bir yanında yardıma muhtaç insanların yüzünü güldürüyor. Hem devlet hem de sivil yardım kuruluşları aracılığıyla ihtiyaç sahibi topraklarda milyonlarca insana yardım elini uzatıyor. Mazlum coğrafyalarda eğitim olanaklarından mahrum kalan çocuklar için eğitim kurumları inşa ediyor. Bunlardan birisi de, Tayland’ın Patani bölgesinde Müslüman halkın eğitim ihtiyacını gidermek için inşa edilen 15 Temmuz Şehitleri İlköğretim okulu oldu.
Deniz Feneri Derneği, iki yıl önce Tayland Patani’de temellerini attığı, 15 Temmuz Şehitleri İlköğretim Okulu adını taşıyan okulun açılışını gerçekleştirdi.
Antalya eski valisi Münir Karaloğlu’nun himayelerinde Deniz Feneri Derneği iş birliğiyle yapılan okul ile 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ülkesini darbeci hainlere teslim etmeyerek şehit düşen sivil ve asker şehitlerimizin günü artık Patani de yaşatılacak.
Proje; Tayland’ın güneyindeki Patani de %99’u Müslümanların oluşturduğu Panera bölgesinde, yetim ve yoksul çocukların eğitim alabilecekleri iki katlı bir okul binasından oluşuyor.
15 Temmuz Şehitleri İlköğretim okulu, 10 adet sınıf, bir adet kütüphane, bir adet laboratuvar, bir adet idari ofis ve bir adet öğretmenler odasından oluşuyor.
Her sınıfta 45 öğrenciye hizmet edecek okuldan toplamda 450 öğrenci istifade edecek.
Toplamda 575 metrekare inşa alanına sahip okul, geniş bahçesi ile yetim ve yoksul çocuklara daha iyi bir eğitim imkanı sunuyor.
İslâm ahlâkına uygun olmayan zararlı alışkanlık ve davranışlardan nesilleri koruma amacı gözeten okulun hedefleri arasında çocukların; entelektüel, duygusal, sosyal ve ruhsal gelişimini sağlayarak özgüven sahibi olmaları hedefleniyor.
İslâm ahlakına ve toplumun geleceğine uygun bireyler yetiştirmeyi amaçlayan okul ile vatanını seven yeni 15 Temmuz Şehitleri yetişecek.
Okulu da yetimler ve ihtiyaç sahibi öğrenciler, fen ilimlerinin yanı sıra Kur’an eğitimi ile birlikte yetiştirilecek.
Eğitime başlayan okulda bölgede yaşayan ve ihtiyaç sahibi yetim çocukların yüzü gülecek.
1-RÖP Mehmet Cengiz Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı
2-RÖP Münir Karaloğlu Antalya eski Valisi (Merkez Valisi)
3-Muhammed Cilusi Türkiye’de eğitim görmüş Patanili öğrenci
BADE “FARKINDAYIM” KLİP ADIM ADIM STAR’LIĞA! BADE JENERASYONUNUN SESİ OLACAK
Kendine özgü tarzıyla müzik dünyasının dikkat çeken genç yeteneklerinden Bade, geçtiğimiz aylarda yayınladığı üç single’a ek olarak, içinde yeni klip şarkısı “Farkındayım”ın da yer aldığı üç yeni şarkıyla, kendi adını taşıyan ilk EP’sini Doğulu Music tarafından 16 Aralık Cuma günü tüm dijital platformlarda dinleyicilerin beğenisine sunacak.
Dünya müziğinden esinlenerek hisleriyle hayallerini, İngilizce ile Türkçeyi harmanladığı ve içinde yurtdışında ses getiren ilk single’I “Fragile”ın da yer aldığı “Bade” isimli EP 6 şarkıdan oluşuyor. Bade’nin yaylı ve vurmalı çalgılarla ortaya çıkardığı Türk esintisi, modern düzenlemeler ve beat’ler ile günümüze taşınıyor. Bade’nin özgün vokal tarzını kullandığı şarkıcı kimliği, prodüktörü Kenan Doğulu’nun katkılarıyla bestelediği ve aranje ettiği parçalarla ortaya çıkan müzisyen kimliğiyle birleşiyor.
Bade’de yer alan üç yeni şarkıdan biri olan “Farkındayım” aynı zamanda EP çıkışını bir video kliple müjdeliyor. Sözleri Bade ve Sezen Aksu’ya ait olan şarkının düzenlemesi Kenan Doğulu imzası taşıyor. Berlin’de yaşayan yönetmen Harun Güler tarafından çekilen klibin görüntü yönetmenliğini ise Leander Ott üstleniyor. Klip, Bade’nin performans dünyası ile hayal dünyası arasında yolculuk ederken girdiği özgürlük arayışında, kendi sınırlarını zorlayarak şarkının yapısıyla kusursuz bir şekilde örtüşen hikayesini anlatıyor. Bade’nin hissettiği olumlu kültür karmaşası sonucu yaşadığı içsel yolculuk ve öze dönüş hikayesi olarak tanımladığı EP, neşeli “Love Back” ve iddialı “See Thru U” şarkılarıyla tamamlanıyor.
“Bade” EP ve “Farkındayım” klibi, 16 Aralık’ta Doğulu Music etiketiyle müzikseverle buluşuyor.
Bade “Farkındayım
Söz: Sezen Aksu
Müzik: Sezen Aksu & Fahir Atakoğlu
İngilizce Söz: BadeDüzenleme: Kenan Doğulu
Yapımcı: Kenan Doğulu
Yapım: Doğulu Music
Yönetmen: Harun Güler