LÖSEV’li çocuklar yeni yaşlarını DigiZoo’da kutladı
Her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV dostlarının desteği ile gerçekleşen doğum günü kutlamalarının bu ayki adresi Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo oldu. Nisan ayında doğan ve lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaklaşık 30 çocuk birlikte pasta kesip oyunlar oynayarak neşe dolu bir gün geçirdiler.
Ocak ayında Akasya’da kapılarını açan Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı Katılım Emeklilik DigiZoo, sivil toplum örgütleri ile iş birliğinde düzenlediği ücretsiz etkinliklerle çocukları ağırlamaya devam ediyor. 25 yıldır binlerce lösemili ve kanserli çocuğun tedavisini üstlenen, maddi ve manevi yardım ulaştıran Lösemili Çocuklar Vakfı’na (LÖSEV) kayıtlı olan çocuklar DigiZoo’da düzenlenen doğum günü etkinliğinde bir araya geldi.
Tedavisi süren çocuklara moral oldu
Nisan ayında doğan ve hastanelerde lösemi tedavisi devam eden çocukların arkadaşlarıyla buluşarak moral bulduğu etkinlikte yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Etkinliğe katılan çocuklar 30’dan fazla canlı türünü 3 boyutlu hologramlarla deneyimleme fırsatı yakaladı, resimler yapıp atölyelere katıldı. Sonrasında pasta keserek doğum günü kutlaması yapan yaklaşık 30 çocuk, birlikte oyunlar oynayıp dans ederek neşe ve eğlence dolu bir gün geçirdiler.
Lösemi tanısı almış çocukları ve ailelerini kanser ile olan savaşlarında yalnız bırakmayan LÖSEV’in “Doğum Günümü Benimle Kutlamak İster Misin?” projesi kapsamında her ay farklı bir gönüllü firmanın ve LÖSEV Gönüllü dostlarının desteği ile doğum günü kutlamaları düzenleniyor. Katılım Emeklilik’in genç nesillerde sürdürülebilirlik farkındalığını artırmak hedefiyle hayata geçirdiği Türkiye’nin ilk holografik eğlence parkı DigiZoo da ücretsiz etkinliklerle tüm çocuklara ulaşmayı amaçlıyor. Löseminin tedavi edilebilir bir hastalık olduğu farkındalığını artırma çabalarına destek olmak için etkinliğe ev sahipliği yapan DigiZoo, çocuk evleri ve çeşitli STK’lerle iş birliğinde bugüne dek yüzlerce çocuğu misafir etti.
Migren Tedavisinde Enjeksiyon Uygulamaları
İLACA DİRENÇ GÖSTEREN MİGREN ENJEKSİYON UYGULAMALARI İLE TEDAVİ EDİLEBİLİR!
Baş ağrısının en sık görülen türlerinden biri olan migren, hastaların iş ve sosyal yaşamlarını ciddi oranda etkileyebiliyor. Ağrı kesici ilaçlar ve ağrıdan koruyucu ilaçlar ile migren tedavi edilebiliyor. Ancak ilaç tedavilerinden fayda göremeyen hastalarda migren botoksu, sinir blokajı, migren aşısı/iğnesi gibi farklı tedavi yöntemlerine de başvurulabiliyor.
Migren hastalığının tedavi edilebilir olduğuna dikkat çeken Türkiye İş Bankası grup şirketlerinden Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Söğütözü Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Büşra Ölmez, migren tedavi yöntemleri hakkında detaylı bilgi aktardı.
Migren tedavisinde temel olarak ağrı kesici ilaçlar ve ağrıdan koruyucu ilaçlar kullanılıyor. Bu ilaç tedavilerinden fayda göremeyen hastalarda ağızdan alınan ilaçların dışında migren botoksu, sinir blokajı, migren aşısı/iğnesi gibi farklı tedavi yöntemleri de uygulanabiliyor.
İLAÇ KULLANAMAYAN MİGREN HASTALARI SİNİR BLOKAJI YÖNTEMİNE BAŞVURABİLİR
Son dönemde ilaç tedavisine dirençli migren hastalarında sinir blokajı kullanıldığını dile getiren Bayındır Söğütözü Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Büşra Ölmez, “Sinir blokajı, çeşitli sebeplerle ilaç kullanamayan hastalara uygulanabiliyor. Diğer yandan dirençli seyreden akut ağrıların tedavisinde de kullanılabiliyor. Sinir blokajında migren ataklarının gelişimi ile ilişkili olduğu düşünülen sinirlere çeşitli ilaçlar enjekte ediliyor ve bu sinirler bloke ediliyor. En sık olarak büyük oksipital sinir (GON) bloke ediliyor ve bu işleme GON blokajı deniliyor. Bu yöntemde migren ataklarının sıklığını, şiddetini ve süresini azaltmak amaçlanıyor. Bu işlem başın arka kısmına uygulanıyor, sinirin bulunduğu bölgeye lokal anestezik madde enjekte ediliyor. Uygulamanın sıklığı hastadan hastaya değişebiliyor. Genellikle ilk birkaç doz haftalık olarak yapıldıktan sonra, hastanın durumuna göre aylık ya da 2-3 ayda bir yapılan enjeksiyonlara geçilebiliyor. Yan etkiler oldukça az görülüyor. Herhangi bir enjeksiyonda da yaşanabilecek enjeksiyon bölgesinde enfeksiyon, ağrı, tansiyon düşmesi, bayılma hissi, alerji gibi yan etkiler görülebiliyor” dedi.
KRONİK MİGREN HASTALARINDA BOTOKS TEDAVİSİ TERCİH EDİLİYOR
Medikal tedavi seçeneklerinden yeterli faydayı göremeyen hastalara uygulanabilecek yöntemlerden birinin de migren botoksu olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Büşra Ölmez, “Migrende botoks tedavisinde baş ağrılı gün sayısını azaltmak amaçlanıyor. Bu tedavi yöntemi kronik migren hastalarında tercih ediliyor. Hamile ve emzirenlere, antikoagulan ilaç kullanımı olanlara, kas hastalığı olanlara uygulanamıyor. Alın bölgesi, şakaklar ve başın ve boynun arka kısmındaki kaslara botulinum toksini enjeksiyonu yapılıyor. Toksin enjeksiyonu ile beraber enjekte edilen kaslarda blokaj ve bu bölgelerden ağrı merkezlerine giden ağrı sinyallerinde azalma sağlıyor. Etki 2-4 haftada görülmeye başlanıyor. Bir sonraki uygulama için en az 3 ay beklemek gerekiyor. Genellikle bir seans botoks uygulamasının etkisi en az 6 ay sürüyor. Göz kapağı düşüklüğü, ense ağrısı, kas güçsüzlüğü gibi olası yan etkiler ortaya çıkabiliyor” diye konuştu.
MİGREN İĞNESİ İLE ATAKLARIN SIKLIĞI VE ŞİDDETİ AZALTILIYOR
Migren iğnesinin diğer ilaç tedavilerine dirençli seyreden, sık migren atakları yaşayan hastalarda uygulanabilen bir tedavi olduğunu belirten Uzm. Dr. Büşra Ölmez, “Migren aşısı olarak bilinse de aslında aşı değil, aylık olarak uygulanan, migren ağrılarının sıklığını ve şiddetini azaltmaya yönelik bir tedavi olarak ifade ediliyor. Cilt altına enjekte ediliyor. Bu ilaç, CGRP isimli migren ağrılarının oluşum mekanizmasında önemli rol oynayan bir maddeyi bloke ederek etkisini gösteriyor. 18 yaşından küçüklerde, gebe ve emzirenlerde kullanılmıyor. Önce hastanın bu tedavi için uygun olup olmadığı bir nöroloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Hasta, iğneyi kendi kendine de uygulayabiliyor ancak ilk dozun hastanede, doktor gözetiminde uygulanması öneriliyor. Daha sonra hastaya enjeksiyon eğitimi veriliyor ve bundan sonra isterse hasta kendi kendine aylık enjeksiyonlarını yapabiliyor. Hastaların büyük kısmında aylık ağrı sayılarında azalma sağlanıyor. En az 3-6 ay tedavinin sürdürülmesi öneriliyor. İğnenin ciddi bir yan etkisi bulunmuyor. Ancak enjeksiyon tedavisi olduğu için enjeksiyon bölgesinde ağrı, kızarıklık, kaşıntı, alerjik reaksiyonlar olası yan etkiler görülebiliyor” diyerek sözlerini noktaladı.
TIPTAKİ GELİŞMELERİN İNSAN ve TOPLUM YAŞAMI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİ, “BİYOPOLİTİKA”YI MASAYA YATIRAN YAŞAMIN POLİTİKASI, AYRINTI’DAN ÇIKTI!
Britanyalı sosyolog ve sosyal teorisyen Nikolas Rose’un Yaşamın Politikası – 21. Yüzyılda Biyomedikal, İktidar ve Öznellik adlı çalışması, Türkiye’de Ayrıntı Yayınları etiketiyle yayımlandı. Sosyoloji, siyaset bilimi, felsefe, genetik bilimi, tıp ve biyolojinin bir araya geldiği Yaşamın Politikası, disiplinlerarası çalışmanın muazzam bir örneğini sunuyor. Sekiz ayrı bölümden oluşan kitapta Rose, genom bilimi, sinir bilimi, farmakoloji ve psiko-farmakolojideki gelişmelerin hayatımıza nasıl etki edeceğine dair, bilimsel verilere dayanan ve spekülasyondan uzak bir analiz ortaya koyuyor. Tıptaki ve genetik bilimindeki gelişmelerin toplum ve siyaset üzerindeki yansımaları, olduğumuzu sandığımız ve olmak istediğimiz kişiler için hayati sonuçlar barındırdığından, Yaşamın Politikası herkes için önemli ve zengin bir kaynak niteliği taşıyor.
Nikolas Rose’un, Ayrıntı Yayınları’nın İnceleme Dizisi kapsamında yayımlanan Yaşamın Politikası – 21. Yüzyılda Biyomedikal, İktidar ve Öznellik adlı kitabını İngilizceden dilimize Akın Emre Pilgir çevirdi.
Tıp alanı yüzyıllar boyunca anormallikleri tedavi etmeyi amaçladı. Bugün gelinen noktada ise normalliğin kendisi tıbbi değişikliklere açılmış durumda. Bedenlerle ve zihinlerle ilgili yeni bir moleküler anlayışla, temel yaşam süreçlerini moleküller, hücreler ve genler düzeyinde manipüle etmek için yeni tekniklerle donatılmış olan tıp, şimdi gözünü insanın tüm yaşam süreçlerini değiştirmeye dikmiş görünüyor. Yaşamın Politikası – 21. Yüzyılda Biyomedikal, İktidar ve Öznellik de tıbbın, insan yaşamının ve biyo-teknolojinin yaygın bir biçimde politikleşmesine yol açan yaşam bilimleri ve biyo-tıptakison gelişmeleri masaya yatırıyor.
Popüler bilimin abartılı sözlerinden ve sosyal bilimin karamsar çıkarımlarından kaçınan Nikolas Rose, genom bilimi, sinir bilimi, farmakoloji ve psiko-farmakolojideki gelişmeleri ve bunların ırksal politikaları, suçun denetlenme biçimlerini ve psikiyatriyi nasıl etkilediğini inceleyerek çağdaş moleküler biyopolitikayı tüm ayrıntılarıyla analiz ediyor. Rose, biyotıbbın bir iyileştirme pratiğinden hayatın yönetimine nasıl dönüştüğünü, nasıl hastalıklardan çok hastalıklara yatkınlıkları tedavi etmeyi vurgular hale geldiğini, hasta anlayışımızdaki değişimi, yeni tıbbi aktivizm biçimlerinin ortaya çıkışını, biyo-sermayenin yükselişini ve biyo-iktidardaki dönüşümleri ele alıyor. Bu gelişmelerin her biri olduğumuzu sandığımız ve olmak istediğimiz kişiler için hayati sonuçlar barındırdığından, Yaşamın Politikası zengin bir kaynak niteliği taşıyor.
Pfizer Türkiye ve Ahbap Derneği’nden anlamlı iş birliği: Deprem Bölgesi Adıyaman’da Vefa İlk ve Orta Okulu Açıldı
Ahbap Derneği’nin öncülüğünde, Pfizer Türkiye’nin katkılarıyla inşa edilen Vefa İlk ve Ortaokulu açıldı. 12 sınıflık prefabrik bina, modern eğitim imkanları sunarak bölgedeki çocukların eğitim hayatlarına kesintisiz olarak devam etmesini sağlıyor.
Açılış törenine Ahbap Derneği yetkilileri, Pfizer Türkiye Ülke Başkanı Metin Hullu ve yönetim ekibi ile bölge temsilcileri katıldı.
6 Şubat 2023 depremlerinin ardından Ahbap Derneği’nin 16. okul projesi olan Vefa İlk ve Ortaokulu, Pfizer Türkiye desteğiyle Adıyaman Merkez AFAD K12 Yaşam Kent’te açıldı. Eğitim ve öğretime 2023 yılının ikinci yarısında başlayan 12 derslikli prefabrik okulda, sabah ortaokul, öğleden sonra ilkokul ve tüm gün 3 anasınıfı öğrencileri eğitim ve öğrenimlerine devam ediyor. Okulda ayrıca bir kütüphane ve öğretmenler odası bulunuyor.
Vefa İlk ve Ortaokulu’nda toplam 230 ilkokul, 100 anaokulu ve 200 ortaokulu öğrencisi eğitim görüyor. Okulda ayrıca 33 öğretmen eğitim veriyor ve 4 idareci bulunuyor. Vefa İlkokulu ve Ortaokulu 6 Şubat 2023 depremlerinden bu yana Adıyaman, Gaziantep ve Hatay’da 15 adet okul yapımını tamamlayan Ahbap Derneği’nin 16. okul projesi oldu.
Ahbap Derneği Kurucusu ve Genel Başkanı Haluk Levent bu anlamlı proje ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Ahbap Derneği olarak Adıyaman, Gaziantep ve Hatay’da 16 adet okulun yapımını tamamladık. Hatay’da şu an 2 adet okul yapımı devam ediyor ve 21 adet daha okul yapımı için protokolümüzü imzaladık. Ahbap Derneği olarak depremin ilk günlerinde yaptığımız açıklamalarda belirttiğimiz gibi okulların yeniden inşasını ön plana aldık. Bu okullar hem eğitimde fırsat eşitliği hem de genç nesillere daha iyi bir gelecek sunmaya olanak sağlayacağına inanıyoruz. Pfizer Türkiye’ye, iş birliğimizin başlangıcından bu yana desteğini esirgemediği ve halen okulun spor malzemeleri gibi güncel ihtiyaçlarını karşılamaya devam ettiği için teşekkür ediyoruz.”
Pfizer Türkiye Ülke Başkanı Metin Hullu açılış ve ziyaretle ilgili şu ifadeleri kullandı: 6 Şubat 2023’te yaşadığımız yıkıcı ve ülkemizi derinden sarsan deprem felaketinin ardından Pfizer Türkiye olarak, bölgedeki ihtiyaçlara yanıt vermeye resmi otoriteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla koordineli bir şekilde ilk günden itibaren devam ettik. Bu kapsamda son olarak Ahbap Derneği’nin Adıyaman’da başlattığı prefabrik okul inşaatı projesine, geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitimlerinin yarım kalmaması için bir katkı da biz yaptık. Vefa İlk ve Ortaokulu’nun tamamlanması ve depremden etkilenen öğrencilere eğitim imkânı sunmak bizler için büyük bir mutluluk. Bu değerli projede Ahbap Derneği’yle birlikte çalışmak ve ortak bir amaca doğru ilerlemek bizim için çok değerli.”