Türkiye’de yaşayan Uygur Türklerinin, Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmüne dikkat çekmek için İstanbul Çin Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yapmak isteyen Uygur Türklerine “Sizi zorla süpürüp sınır dışı edeceğiz” diyen ve polis amiri olduğu ifade edilen kişinin sözleri ise gündeme oturdu.
Çin’de yaşayan ailelerinden haber alamayan, Uygur, Kazak ve Kırgız Türkleri yaşadıkları trajediye dikkat çekmek için İstanbul’da Çin Başkonsolosluğu’nun önüne giderek basın açıklaması yapmak istedi. Konsolosluğun önünde bir araya gelen ve burada açıklama yapmak isteyen gruba polis izin vermedi. Polis amiri olduğu ifade edilen bir kişinin ise Uygur Türklerine yönelik kullandığı tehdit sözleri dikkat çekti. ”Birazdan zorla süpüreceğiz sizi. Gözaltına alıp sınır dışı edeceğiz” ifadelerini kullanan polise tepki yağdı.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ o ifadelere, “Sizi buradan süpürüp sınır dışı edeceğiz, Çin’e ölüme göndereceğiz diyenler, 4 bin yıllık tarihi olan mazlumların hamisi Türk milletinin temsilcisi değil. Senin sesini kesen ve aparatları ile Rus ve Çin emperyalizmine selam çakan Doğu Perinçek’in ortağı olduğu Cumhur iktidarının hükümeti.” sözleri ile tepki gösterdi.
Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, sosyal medya hesabından konuya dair sert bir açıklama yaptı. Özdağ, “Sözler var yaralara merhem olur, sözler var yara açar ve sözler var ki yaraya tuz basar. Siz mazlumların hamisi değil olsa olsa yaralarına tuz basanlarsınız” dedi.
Özdağ ayrıca 26 Kasım 2022 tarihinde Çin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’de çıkan şaibeli olduğu iddia edilen yangına ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı metni son derece zayıf bir metin olarak gördüklerini dile getirdi. Doğu Türkistan’da meydana gelen yangına ilişkin şeffaf bir açıklamayı Çin Hükümetinden derhal beklediklerini belirten Gelecek Partili Özdağ’ın açıklamasının tamamı şöyle:
“7 senedir görüşemediğin annenin cesedini görsen sen ne yapardın abi, 3 yaşında kardeşim yanarak öldü işte cesedi ve hala bunlara seslenemiyorsam ne yapayım” diyerek feryat eden kardeşim, senin bu haykırışına kulaklarını tıkayıp “sizi buradan süpürüp sınır dışı edeceğiz, Çin’e ölüme göndereceğiz diyenler, 4 bin yıllık tarihi olan mazlumların hamisi Türk milletinin temsilcisi değil. Senin sesini kesen ve aparatları ile Rus ve Çin emperyalizmine selam çakan Doğu Perinçek’in ortağı olduğu Cumhur iktidarının hükümeti. Dünya beşten büyüktür, mazlumların sesi, kimsesizlerin kimsesiyiz gibi tumturaklı sözlerle büyük devlet olunmuyor. Hamasetiniz ve bu yüksek laflarınız size sığınmış ve çoğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Uygur Türkleri ve dahi bizim için hiçbir şey ifade etmiyor.
Sözler var yaralara merhem olur, sözler var yara açar ve sözler var ki yaraya tuz basar. Siz mazlumların hamisi değil olsa olsa yaralarına tuz basanlarsınız.
Bunun karşılığında da swap/ihale ve meşruiyet bekler, her türlü zulme ya ortak olur ya da sessiz kalırsınız. Büyük bir devletin, şerefli bir milletin, kendisine sığınmış insanları namus bellediği, canı-malı emanet olduğu, ne pahasına olursa olsun sahip çıkılması gerektiğini dillendiren dilleriniz lal mı oldu, yoksa bu da mı bir Swap’a ihale edildi? Doğu Türkistan’da yaşanan soykırım ve zulümler karşısında sessiz kalmayı bırakıp bu zulme ortak olmaya mı başladınız? İnsanlık nutuklarınız ağızlarda bir sakız mıydı da çiğneyip çiğneyip şimdi tükürmeye başladınız? “Çin’in güvenliğini kendi güvenliğimiz gibi görüyoruz. Gerek ülkemizde gerek bölgemizde Çin’e yönelik hiçbir olumsuz faaliyete izin vermiyoruz” diyen iktidarın, mazlum diye Türk ve Müslüman diye bir derdinin olmadığını biz biliyorduk, şimdi de aziz milletimiz duysun.
Milletimizin ve insanlık aleminin vicdan sahibi tüm mensupları adına bu zulme sessiz kalıp ortak olmayacağımızı deklare ediyoruz. Çin yönetimi tarafından, yangında evlerinden çıkmalarına izin verilmeyerek ölmelerine göz yumulan kardeşlerimize rahmet yakınlarına sabır diliyoruz.”