Göz Alabildiğine İstanbul yurtdışında da ilgi gördü
Dünyanın önde gelen müzelerinden Metropolitan Museum of Art’ın (The MET) İslam Eserleri Bölümü’nün düzenlediği çevrimiçi konuşma serisi “Islamic Art in Solitude”un kapanış etkinliği Meşher ve yeni sergisiGöz Alabildiğine İstanbul’a odaklandı.
İstanbul’un önde gelen disiplinler arası sergi mekânı Meşher, Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar isimli yeni sergisini dünyaya tanıttı. Küratörlüğünü Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı’nın üstlendiği sergi, dünyanın en önemli müzelerinden ABD New York’taki Metropolitan Museum of Art’ın İslam Eserleri Bölümü tarafından yaklaşık bir yıldır düzenlenen çevrimiçi konuşma serisi “Islamic Art in Solitude”un kapanış etkinliğine davet edildi. Meşher Direktörü Nilüfer Konuk, küratörler Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin ile Prof. Dr. Zeynep Çelik, 2 Kasım’daki etkinlikte Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar sergisiyle ilgili bilgi verdi.
“Değişmeyen ortak unsur hayal gücü”
Metropolitan Museum of Art’ta İslam Eserleri Bölümü başküratörü Navina Haidar Haykel’in moderatörlüğündeki etkinlikte açılış konuşmasını Meşher Direktörü Nilüfer Konuk yaptı. Açılış konuşmasında Vehbi Koç Vakfı ve Meşher sergi mekânını kısaca tanıtan Konuk, serginin ortaya çıkış hikayesi ile birlikte, sergide yer alan tüm eserlerin Ömer Koç koleksiyonundan ödünç alındığını aktardı. Konuk, sergiye gösterilen yoğun ilginin kendilerini mutlu ettiğini, ziyaretçilerden aldıkları geri bildirimlerin son derece olumlu olduğunu söyledi.
Küratör Ebru Esra Satıcı, sergiye ilişkin eserlerin kronolojik ya da tekniğe dayanan bir kürasyon yerine konular ve hikâyelerle birbirine bağlanan tematik bir yaklaşımla yerleştirildiğini ifade ederek Edward Lear ve Max Rabes’in seçkideki eserlerini paylaştı. 500 yıllık zaman diliminde eserlerde değişmeyen ortak unsurun hayal gücü olduğunu söyleyen Satıcı, İstanbul’u hiç görmemiş sanatçıların daha önceki İstanbul temsillerinden yararlanarak eserler ürettiklerini, gerçekçi görünen temsillerin çoğunda dahi hayal gücüne dayanan noktalar görüldüğünü belirtti.
Büyük yangınlar ve kadın sanatçılar…
Şeyda Çetin ise farklı araç ve tekniklerle ortaya çıkan iki İstanbul panoramasına değindi. Bayezid Kulesi’nden İstanbul’un bilinen en eski panoramik fotoğrafını çeken James Robertson’ın 1857 tarihli fotoğrafı ile Robertson’ın izinden gittiği düşünülen, 1868 yılında Beyazıt tepelerinden İstanbul’u resmeden Girolamo Gianni’nin yağlı boya eserini paylaşan Çetin, İstanbul yangınlarını gösteren eserlerle konuşmasına devam etti. Çetin, İstanbul’a gelen az sayıdaki kadın sanatçıdan Alicia Blackwood ve Evelyn Gorkiewicz’in de şehrin görsel kayıtlarını ürettiğini anlattı.
Sergi kitabındaki makalesinde Avrupalı sanatçılara ait sergideki eserlerle geç Osmanlı/erken Cumhuriyet döneminin önde gelen yazarlarından alıntıları bir araya getiren Prof. Dr. Zeynep Çelik, konuşmasında çeşitli edebiyatçılardan örnekler sundu. Çelik, sergideki bu görsel kayıtların, onları yansıtan, işleyen, dengeleyen ve karmaşıklaştıran düzyazı ve şiirle nasıl zenginleştirilebileceğini anlattı.
26 Mayıs 2024’e kadar ziyaret edilebilecek
Ömer Koç Koleksiyonu’ndaki çeşitli nadide eserlerden oluşan Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar sergisi, İstanbul’un Osmanlı payitahtı olduğu, 15. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine uzanan bir zaman dilimini kapsıyor. Şehrin zengin bir görsel kaydı niteliğindeki sergide geniş açılı İstanbul manzaralarını gösteren tablolardan gravürlere, nadir kitaplardan albümlere, panoramik fotoğraflardan Yadigâr-ı İstanbul objelerine 100’ün üzerinde eser yer alıyor. Göz Alabildiğine İstanbul sergisi, 26 Mayıs 2024’e kadar görülebilecek.
Dünyanın En İyi Souvenir Profesyonelleri İstanbul’da Buluşuyor
Dünyanın en iyi Turistik Hediyelik ve Hatıra Eşya profesyonelleri fuarı Souvenir Expo Türkiye, 14-17 Aralık 2023 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde üçüncü kez ziyaretçilerine kapılarını açmaya hazırlanıyor. Fuar bu yıl 3 salonda 300’den fazla katılımcı ve 1500’ü aşkın marka ile 150 ülkeden en geniş çeşit, kalite ve uygun fiyat aralığındaki turistik hediyelik ve hatıra eşyaya ulaşmak isteyen binlerce sektör profesyonelini ağırlayacak.
Rota Exhibition Türkiye Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü George Panorgias, Türkiye’nin turizm alanında büyük bir gelişme potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. “Türkiye’nin 2028 yılı turizm hedefi 90 milyon ziyaretçi ve 100 milyar dolar gelir. Gelir beklentisi 2023 yılında 56 milyar dolar iken, bu rakamın 2024 yılında 68 milyar dolara yükselmesi öngörülüyor. Ayrıca son 5 yılda turist başına harcamanın yılda 800 dolardan 1200 dolara çıkması da Türkiye’nin potansiyelini ve cazibesini artırıyor. Rota olarak Türkiye’nin üretim gücüne en başından itibaren inandık. Bu nedenle de üç yıldır dünyanın en iyileri ile Türkiye’nin en iyilerini Souvenir Expo Türkiye Turistik Hediyelik ve Hatıra Eşya Fuarı’nda bir araya getiriyoruz.”
150 ülkeden 1500 marka ve binlerce ziyaretçi katılımı
Souvenir Expo Türkiye’nin 14-17 Aralık 2023 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 3 salonda düzenleneceğini belirten Panorgias, “300’ü aşkın katılımcı ve 1500’den fazla marka bu yıl Souvenir Expo Türkiye’de yerlerini aldı. Bu yıl fuarımıza 150’yi aşkın ülkeden souvenir profesyoneli ziyaretçi katılımı bekliyoruz. Üretici firmalarla doğrudan temas kurmak ve fuara özel, avantajlı fiyatlardan yararlanmak, pazardaki en yeni ürünleri görebilmek, sektöre dair bilgi birikimini artırmak ve iş bağlantıları ile çevresini geliştirmek isteyen souvenir profesyonellerini Aralık ayında fuarımıza bekliyoruz.” dedi.
En geniş souvenir ürün yelpazesi Souvenir Expo Türkiye Fuarı’nda alıcılarıyla buluşacak
Souvenir Expo Türkiye Fuarı’nda bu yıl genelde turistlerin ülkemize geldikleri zaman satın aldıkları kupa, magnet, anahtarlık, nazar boncuğu gibi hediyelik ürünler, mayo, bikini, peştamal, havlu, şort, güneş gözlüğü gibi yaz modası, baklava, lokum, Türk kahvesi gibi gıda ürünleri, zeytin, zeytinyağı, sabun gibi doğal ve organik ürünler, promosyon malzemeleri, valiz, çanta, kemer, deri aksesuarlar ve dekorasyon ürünleri sergilenecek.
Dünyanın en iyi souvenir üreticileri ve alıcıları İstanbul’da
Fuarın katılımcı profilini, Souvenir ve Turistik Hediyelik Eşya Üreticileri, Tekstil Üreticileri, Moda Firmaları, Bijuteri Firmaları, El Sanatları Üreticileri, Kozmetik Firmaları, Paketli Turistik Gıda Üreticileri, Promosyon Ürün Firmaları, Toptancılar, Yazılım Firmaları, Oyun ve Oyuncak Üreticileri ile Taşıma ve Lojistik Şirketleri oluşturuyor. Ziyaretçi profili ise Perakendeciler, Dağıtıcılar, İhracat Firmaları, Profesyonel Satın Alma Yetkilileri, Turistik Bölgelerdeki Marketler, Turistik Bölgelerdeki Butikler ve Giyim Mağazaları, Zincir Mağazalar, Müzeler, Havaalanları Duty Free firmaları, Souvenir Shoplar ve Otelleri kapsıyor.
Souvenir sektörü Türk ekonomisine tek başına 15 milyar dolar katkı sağlıyor
Turistik hediyelik ve hatıra eşya sektörü, Türkiye’nin 56 milyar dolar olması beklenen 2023 yılı turizm gelirinin yaklaşık yüzde 30’una karşılık gelen 15 milyar doları tek başına karşılıyor.
MATEMATİĞİ SEVENLERİN KEYİF ALACAĞI, MATEMATİKTEN KORKANLARINSA BAYILACAĞI SAYILARIN İKTİDARI, DÜŞBAZ KİTAPLAR’DAN ÇIKTI!
Düşbaz Kitaplar’dan, matematiği sevenlerin çok keyif alacağı, matematikten biraz olsun korkanların ise bayılacağı bir kitap: Sayıların İktidarı: Matematik Dünyamızı Nasıl Şekillendirdi? İngiliz bilim yazarı, yayıncı ve gazeteci Michael Brooks’un kaleme aldığı Sayıların İktidarı, matematiğin, insanlığı göçebelikten medeniyete fırlatan temel yeniliklerden biri olduğunu ve o zamandan bu yana insanlığın her büyük sıçrayışında rol aldığını gözler önüne seriyor.
Ayrıntı Yayınları’nın renkli markası Düşbaz Kitaplar, Michael Brooks’un çağımızın en şaşırtıcı bilimsel gizemlerini kaleme aldığı, 18 dile çevrilen, popüler bilim türündeki kitabı Akıl Sır Ermeyen 13 Şey’in ardından Sayıların İktidarı: Matematik Dünyamızı Nasıl Şekillendirdi? adlı kitabını da okurlarla buluşturdu.
Michael Brooks’un, insanlığın hem göçebelikten medeniyete geçişinde hem de her büyük sıçrayışında matematiğin ne kadar büyük bir önem taşıdığını akıcı ve keyifli bir dille anlattığı Sayıların İktidarı, ilk sayfasından son sayfasına kadar matematiği insan olmanın anlamının özüne kadar didik didik ediyor. Sayıların İktidarı, eski Mısırlı rahiplerin, Babilli bürokratların, ortaçağ mimarlarının, düello yapan İsviçreli kardeşlerin, Rönesans ressamlarının ve çevrimiçi dünyanın altyapısını icat eden tuhaf bir profesörün hikâyeleriyle matematiğin icadının, en az ateşin keşfi kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
- Emre Yavuz’un Türkçeleştirdiği Sayıların İktidarı: Matematik Dünyamızı Nasıl Şekillendirdi?, raflarda ve internet satış sitelerinde!
“Matematiği seviyorsanız bu kitaptan fazlasıyla keyif alacaksanız. Ama siz de matematikten biraz olsun korkuyorsanız (benim gibi), bu kitaba bayılacaksınız!”
Andrea Wulf, Doğanın Keşfi’nin yazarı
“Matematiğin insan uygarlığı üzerindeki devasa etkisine dair samimi, akıcı bir anlatım.”
Ian Stewart, What’s the Use kitabının yazarı
“Michael Brooks hem medeniyetin canlı tarihini kaleme aldı hem de matematiğin iktidarına dair enfes bir giriş yazdı. Bunlardan herhangi birini yapmak bile bir başarı sayılacakken ikisini aynı anda yapmak mucizeyle eşdeğer.”
Tim Harford, The Data Detective’in yazarı
“Matematik öylesine eşsiz bir alan ki çok daha önceki sonuçlar bile zaman içinde değişmiyor. Bu kitap yalnızca matematiğe bir sevda mektubundan ibaret değil, aynı zamanda matematiğin değerinin anlaşılmasına dair önemli bir ders veriyor ve matematiğin insanlık tarihindeki kıymetli rolünü gözler önüne seriyor.”
Mario Livio, astrofizikçi ve Galileo and the Science Deniers’ın yazarı
Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı 15. Sezon Başvuruları Başladı
Sabancı Vakfı olarak, 2009 yılından bu yana, yaşadıkları çevrede karşılaştıkları sorunları çözmek için uğraşan ve topluma cesaret veren Fark Yaratanların hikâyelerini Türkiye ile paylaşıyoruz. Başvuruların 30 Kasım 2023 Perşembe günü 23:59’a kadar tamamlanmış olması gerekmektedir. 15. Sezon Fark Yaratanları’nı ise 2024 yılında düzenlenecek olan “Fark Yaratanlar Programı Lansmanı”nda Türkiye ile paylaşacağız.
Başvuru ve Değerlendirme Süreci:
1 Kasım – 30 Kasım 2023 tarihleri arasında web sitesi üzerinden alınan başvurular aşamalı olarak değerlendirilir. Sistem başvuru alımına kapandıktan sonra Sabancı Vakfı tarafından yapılan ön eleme sonrasında en yüksek puanı alan adaylar bir sonraki aşamaya geçer. Danışma Kurulu değerlendirmesi sonrasında en yüksek puanı alan adaylar, pandemi koşullarının uygun olması durumunda yüz yüze ya da çevrim içi görüşmelerin gerçekleştirileceği aşamaya geçmeye hak kazanır. Çevrim içi ya da yüz yüze görüşmeler, hem adayları yakından tanımayı hem de varsa Danışma Kurulu’nun sorularına yanıtlar almayı hedefler. Görüşmeler sonrasında gerçekleşen son Danışma Kurulu ile en yüksek puanı alan adaylar Fark Yaratan olarak seçilir.
Değerlendirme Kriterleri:
Adaylar aşağıdaki kriterler üzerinden değerlendiriliyor:
• Çalışmalarının fikir aşamasında olmaması ve hayata geçmiş olması,
• Çalışmalarının devam ediyor olması,
• Çalışmalarıyla somut değişim yaratması,
• Yaratıcı ve ilham verici olması,
• Çalışmalarının sürdürülebilir ve yaygınlaştırılabilir olması,
• Şeffaf ve güvenilir olması.
9 Kasım 100 Yıl Perspektifinde Sanat: Türkiye’de Modern ve Çağdaşın Serüveni özel ön gösterimi
İBB Kültür A.Ş ve Piramid Sanat iş birliği ile düzenlenen sanat ortamımızın farklı kuşakları üzerinden çeşitli üsluplardan oluşan “100 Yıl Perspektifinde Sanat: Türkiye’de Modern ve Çağdaşın Serüveni” özel ön gösterimine davetlisiniz.
Fikret Mualla, Adnan Turani, Fahrelnissa ZEİD, İsmet Doğan, BUBİ, Server Demirtaş, Ardan Özmenoğlu, Haluk Akakçe gibi 81 sanatçının eserlerinden oluşacak serginin onur konuğu Belkıs Mustafa “Kavun ve İncir”. Cumhuriyet’in ilk sergisinde yer alan eser sergiyi bizzat gezmiş olan Atatürk’ün nazik mektubundaki ricasıyla, Milletvekili Ahmet İhsan Pehlivanlı koleksiyonuna girmistir ve o günden 100 yıl sonra, ilk kez “100 Yıl Perspektifinde Sanat: Türkiye’de Modern ve Çağdaşın Serüveni”nde onur konuğu olarak yer alacak.
Taksim Sanat, 9 Kasım Perşembe, 18.00-20.00
Türkiye MS Derneği, 45. İstanbul Maratonu’nda deprem bölgesindeki MS hastalarına destek olmak için koştu
Multipl Skleroz (MS) hastalığının Türkiye’deki bilinirliğini arttırmak, hastalıkla ilgili kamuoyunda bilinç oluşturmak ve hastalara ihtiyaç duydukları alanlarda destek olabilmek amacıyla kurulan Türkiye MS Derneği, MS hastalarının yararına projeler geliştirmeye devam ediyor. Türkiye MS Derneği bu doğrultuda, 45. İstanbul Maratonu kapsamında hayata geçirdiği “Bu Adım Sana” kampanyasıyla Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen bölgede bulunan MS hastalarına destek olmak için koştu. Bünyesinde barındırdığı 2.500 üyesinin verdiği destek ve onlardan aldığı güçle Multipl Skleroz hastalığı için çalışan, toplum yararına hizmet etmeyi esas alan, toplumu bilinçlendirerek, hastaların haklarını gözeten ve yaşam kalitelerini artırmaya yönelik adımlar atan Türkiye Multipl Skleroz (MS) Derneği, şimdiye kadar gerçekleştirdiği bir çok farklı projeye bir yenisini ekledi. 45. İstanbul Maratonu için oluşturduğu “Bu Adım Sana” kampanyası kapsamında elde edilen tüm gelir, 6 Şubat tarihinde meydana gelen ve 11 ilimizi derinden etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen bölgedeki MS hastalarının ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılacak. Türkiye MS Derneği Başkanı Doç. Dr. Melih Tütüncü deprem bölgesinde ihtiyaçları karşılanamayan MS hastaları için hayata geçirilen proje hakkında şunları söyledi: “MS gibi kişiye özel seyreden bir hastalıkta, etkin ve düzenli bir hasta-hekim iletişimi ve dayanışması tedavi sürecine de olumlu etki yapmaktadır. MS hastalarının tanı sürecinde ve tanı aldıktan sonra karşılaştıkları durumları ve varsa olumsuz etki yaratan konuları tespit etmek ve bu konularda onlara destek olmak, yalnız olmadıklarını ve değerli olduklarını hissettirmek büyük önem taşıyor. Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında bölgede ihtiyacı karşılanamayan MS hastaları bulunuyor. Bu kapsamda, Türkiye MS Derneği olarak, 45. İstanbul Maratonu için “Bu Adım Sana” adında bir kampanya hayata geçirdik. Kampanyamızla elde edeceğimiz tüm geliri deprem bölgesindeki MS hastalarının ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara destek olmak için kullanacağız.” Halk arasında MS hastalığı olarak da bilinen ve bir merkezi sinir sistemi hastalığı olan Multipl Skleroz, dünyada yaklaşık olarak 2,3 milyon[1], Türkiye’de ise yaklaşık 70.000 kişiyi etkiliyor. Hastaların yaklaşık olarak 2/3’ünde ilk belirtiler, 20-45 yaş aralığında ortaya çıkıyor ancak belirtilerle 10 yaşından itibaren karşılaşan erken başlangıçlı hastalar ve 40 yaşından sonra karşılaşan vakalar da bulunuyor. Cinsiyet dağılımına göre ise hastalığın kadınlarda 2-3 kat daha sık görüldüğü ifade ediliyor.[2] Türkiye İş Bankası 45. İstanbul Maratonu tamamlandı: Tohum Otizm Vakfı, otizmli çocukların eğitimi için “Tohum Güneşleri”ni desteğe çağırıyor Tohum Otizm Vakfı, otizmli çocukların eğitimine destek olmak için Türkiye İş Bankası 45. İstanbul Maratonu’nda yerini aldı. 5 Kasım 2023 tarihinde gerçekleşen yardımseverlik koşusunda toplam 23 öğrenciye 1 yıllık eğitim bursu sağlama hedefiyle yola çıkan vakıf, katılımcıların bağış kampanyaları sayesinde bugüne kadar hedefinin yarısına ulaştı. 20 Kasım’a kadar devam edecek bağış kampanyaları kapsamında 11 öğrenciye daha eğitim bursu sağlayabilmek için destek çağrısında bulunuyor. 11 yıldır yardımseverlik koşularında yer alarak gönüllü koşucuları ile daha çok otizmli çocuğun eğitime ulaşmasını sağlayan Tohum Otizm Vakfı, “Tohum Güneşleri” ile iyilik peşinde koşmaya devam ediyor. 5 Kasım Pazar günü gerçekleşen Türkiye İş Bankası İstanbul Maratonu’nda yer alan vakfın ‘Otizmli Çocuklara Eğitim Güneşi Ol’ projesi kapsamında maratona katılan 36 kurumsal gönüllü koşu takımından 700’ü aşkın gönüllü koşucunun adımları ile 12 otizmli öğrenci 1 yıllık eğitim bursuna kavuştu. Tohum Otizm Vakfı, maraton kapsamında 11 öğrenciye daha eğitim bursu sağlamayı hedefliyor. Bağış kampanyalarının 20 Kasım’a kadar devam edeceğini duyuran vakıf, otizmli çocukların eğitimine destek olmak isteyen herkesi iyilik peşinde koşan “Tohum Güneşleri”nin kampanyalarına katkı sağlamaya davet ediyor. “Hep birlikte 11 öğrencinin daha tek çareleri olan eğitime kavuşmalarını sağlayabiliriz” Tohum Otizm Vakfı yardımseverlik koşularında bugüne kadar; 5 bin 279 Tohum Güneşi ile 56 bin 164 bağışçıya ulaşarak 275 otizmli çocuğa eğitim desteği sağlandı. Yardımseverlik koşularının hem otizm konusunda farkındalık yaratmak hem de otizmli öğrencilerin tek çareleri olan özel eğitimlerine ulaşmalarına destek olmak için çok kıymetli olduğunu belirten Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Burçak Karakaya, “Tohum Otizm Vakfı olarak 20 yıldır otizmli çocukların yaşamda fırsat eşitliği için nitelikli özel eğitim çalışmalarını yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bu konuda bize adımları ile destek veren tüm Tohum Güneşimiz olan koşucularımıza ve onlara bağışları ile destek verenlere teşekkürler. Kampanyaların bitiş tarihi olan 20 Kasım’a kadar desteklerini bekliyoruz” dedi. Maratonda yer alaran gönüllü koşu takımları ile Tohum Otizm Vakfı’nın kampanyasına destekte bulunan kurumlar: Aisin Otomotiv, Anadolubank, Armağan Oyuncak, Aster Tekstil, BNT Pro, Burdock Hotel Istanbul, CK Enerji, Deloitte Türkiye, DOW Türkiye, DRD Filo Kiralama, Emlakjet, Gün + Partners Hukuk Bürosu, KIRPART A.Ş., Kültür Koleji, Lenzing Elyaf A.Ş, MNG Airlines, Morten BT Eğitim, NART Sigorta, Netlog Lojistik, NOVOTEL Istanbul Bosphorus, ODAŞ, Ortopediatri, Otokoç Otomotiv, ÖzdilekPark, P.I. Works, RDC Partner, Richemont, RICOH, Setur, Shangri-la Bosphorus Istanbul, Shell, Sistem Global, Sysmex, Tüv Austria Turk, Üsküdar Amerikan Lisesi, Wyndham Grand İstanbul Levent- İMER ÖZER’İN YENİ KİTABI A.C.A.Y.İ.P. YAYIMLANDI ACAYİP bir marka olmanın ipuçları
Sivil Toplum Örgütleri’nde de önemli görevler üstlenen iş dünyasının başarılı ismi M. İmer Özer’in, pazarlama dünyasına farklı bir dil ve soluk getiren ikinci kitabı “A.C.A.Y.İ.P. Marka Satar” okuyucular ile buluştu. Elma Yayınevi’nden çıkan kitap, yöneticiler ve pazarlama sektörü profesyonellerinin yanı sıra yaptığı işte fark yaratmak isteyen herkes ve özellikle de gençler için ufuk açıcı bir yol arkadaşına dönüşüyor.
Hikayeleri çok seven ve hayat yolculuğunda gözlemlediği, okuduğu, dinlediği yüzlerce hikayeyi anı defterine kaydeden yazar İmer Özer, kitaplarını yazarken de hikaye anlatıcısı kimliğinden uzaklaşmıyor. İlk kitabı T.U.H.A.F Marka Yönetimi’nde olduğu gibi içten ve samimi dili, esprili anlatımı ve hayatın içinden örneklemeleri ile okuyucularıyla sıcak bir bağ kuran Özer, yeni kitabında başarılı bir marka yönetimi için “Acayip” olmanın sınırlarını özgün bakış açısıyla tarif ediyor.
Karmaşadan uzak, sade ve basit bir iletişim dilini benimseyen yazar, markalara da bunu tavsiye ediyor. Sorunların sanılanın aksine şirketler ve markalar için yaratıcılığı teşvik eden yeni fırsatlar anlamına geldiğini belirten M. İmer Özer, her zaman farklı olanın peşine düşen ve müşterilerini şaşırtan markaların başarıyı yakalamakta zorlanmadıklarını vurguluyor ve ekliyor: “Yaratıcı olmak istiyorsanız soruların sizi sürüklediği yere gidin”.
Pandemi sürecinde hepimiz önemli bir dayanıklılık ve sabır testinden geçtik. Şirketler ve markalar da daha önce deneyimlemediğimiz bu süreçten nasibini aldı. M. İmer Özer, pandemiyi bizzat sahada yaşayan bir yönetici olarak bu dönemin izlerini de A.C.A.Y.İ.P. kitabına yansıtıyor.
Büyük büyük laflar etmeden ve devasa bütçelere sahip olmadan da büyük marka olunabileceğinin ipuçlarını veren A.C.A.Y.İ.P Marka Satar., yazarının eğlenceli anlatımıyla bir solukta okunuyor. M. İmer Özer, kitabına acayip bir isim koymayı düşünürken, “Neden ACAYİP olmasın” dediği kitabını şu sözlerle anlatıyor: “Acayip ne demek diye TDK’ya sordum. ‘Olağana aykırı olan, şaşırtıcı’ diyor TDK, tam benim iş yapış şeklime benzeyen bir tanım olmuş. Başımıza ne geldiyse olağan olmaktan geldi. İnsanlar en çok şaşırdıkları anları hatırlar. Bazen bu bir söz olur, bazen bir fıkra, bazen bir insan, bazen de bir markanın ürünü olur. Tüketiciyi şaşırtmak değil midir önemli olan?”.
Acayip bir kitap okumak isteyen herkes Elma Yayınevi’nden çıkan ve raflarda yerini alan M. İmer Özer imzalı kitaba, kitapevleri ve online sitelerden ulaşabilir.
Generali Sigorta ve AÇEV, İstanbul Maratonu’nda depremzede çocuklar için koştu
Generali Sigorta, Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile sürdürdüğü iş birliği çerçevesinde, bu yıl 45’inci kez gerçekleştirilen İstanbul Maratonu’nda depremzede çocuklar için koştu. #HerÇocuğaEşitFırsat mottosuyla yapılan proje kapsamında Generali Sigorta’nın sosyal sorumluluk gönüllüleri, depremden etkilenen çocuklara destek vermek amacıyla koşuya katıldılar.
Dünyada kıtalararası koşulan ilk yarış olan ve aynı zamanda Türkiye’nin de en geniş katılımlı kitlesel etkinliği olarak kabul edilen İstanbul Maratonu, bu 45’inci kez gerçekleştirildi. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile yaptığı çalışmalara devam eden Generali Sigorta, bu yıl çok sayıda sosyal sorumluluk gönüllüsü ile yarışta yer aldı. Generali Sigorta koşucuları, eğitim programları ve saha çalışmalarının yanı sıra toplumsal farkındalığı artırmak, bilinç ve destek oluşturmak üzere çalışmalar yürüten AÇEV adına koşarak vakfın projelerine destek sundu.
Generali Sigorta sosyal sorumluluk gönüllüleri 6 Şubat’ta yaşanan deprem sonrası Adıyaman, Gaziantep-Nurdağı ve Hatay-Defne’de bulunan konteyner kentlerde kurduğu Çocuk ve Aile Merkezleri’nde, başta çocuklar olmak üzere depremden etkilenenlerin ihtiyaçları doğrultusunda revize ettiği bilimsel temelli eğitim programlarını uygulayan AÇEV’e #HerÇocuğaEşitFırsat mottosuyla destek veriyor.
Masdaf Çalışanları, TEMA Vakfı İçin İyilik Peşinde Koştu
Dünyada kıtalar arasında gerçekleştirilen tek maraton olan ve bu yıl 45.’si düzenlenen Türkiye İş Bankası İstanbul Maratonu, Cumhuriyet coşkusuyla ve “Yüzyılın Koşusu” temasıyla 5 Kasım Pazar günü gerçekleştirildi.
Pompa sektörünün lider markası Masdaf da 15 kişiden oluşan bir ekiple maratona katılarak TEMA Vakfı için iyilik peşinde koştu.İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki Spor İstanbul tarafından düzenlenen ve dünyanın kıtalar arası koşulan tek maratonu olan İstanbul Maratonu’nun 45.’si 5 Kasım Pazar günü profesyonel atletler ve sporseverlerin katılımlarıyla gerçekleştirildi. Anadolu Yakası’nda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün 250 metre gerisinden başlayan maraton, Sultanahmet Meydanı’nda son buldu.
Cumhuriyet coşkusuyla ve “Yüzyılın Koşusu” temasıyla gerçekleştirilen maratonda, profesyonel atletler ve gönüllü koşucular, dostluk ve centilmenlik duygusuyla yarıştı. Masdaf da 15 kişiden oluşan bir ekiple maratona katılarak, TEMA Vakfı için koştu. Masdaf Pazarlama Müdürü Nihan Göksal, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Masdaf olarak, sivil toplum kuruluşları ile gönüllülük esasına dayalı olarak gerçekleştirdiğimiz işbirliklerini oldukça kıymetli buluyoruz. Bu kapsamda İstanbul Maratonu’nda TEMA Vakfı’nın yanında yer alarak yüzde 88’i insan kaynaklı olan orman yangınlarına karşı alınabilecek önlemler konusunda farkındalık oluşturulmasına destek vermek istedik. Ayrıca Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutladığımız bu günlerde ‘yüzyılın koşusu’na katılıp, TEMA Vakfı yararına koşmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. 46 yıldır sürdürülebilir yaşamı destekleyen marka olarak, bundan sonra da iyilik peşinde koşmaya devam edeceğiz” dedi.Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın İstanbul ofisi Kadıköy’de açıldı
Ali İsmail Korkmaz’ın yarım kalan düşlerini hayata geçirmek üzere kurulan Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın (ALİKEV) İstanbul ofisi, siyasilerden sanatçılara, gönüllülerden ALİKEV’li gençlere kadar 100’ün üzerinde katılımcıyla açıldı. Kadıköy’de bulunan ofisin atölyeler ve toplantılar için geniş bir alanı, ayrıca büyük bir kitaplığı bulunuyor. Toplumsal barış ve eşitliğin var olduğu, insan-doğa ilişkileri de dâhil olmak üzere her türlü eşitsiz ilişkiden arınmış bir dünyayı, gençliğin katılımıyla kurarak Ali İsmail’in düşlerindeki özgür dünyayı hayata geçirmek misyonuyla kurulan ALİKEV’in, İstanbul ofisi açıldı. Açılışa aralarında Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi, Berkin Elvan’ın anne-babası Gülsüm ve Sami Elvan, Sol Parti MYK Üyesi Alper Taş, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, eski milletvekili Filiz Kerestecioğlu, EMEP Milletvekili İskender Bayhan, eski milletvekili Oya Ersoy, mimar ve kent savunucusu Mücella Yapıcı, gazeteci Nasuh Bektaş ile sanatçılar Nilüfer Aydan, Melike Demirağ, Sevinç Erbulak olmak üzere 100’den fazla kişi katıldı. Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda bulunan ofisin açılışında konuşan ALİKEV Yönetim Kurulu Başkanı ve Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, “Ali’min evine hoş geldiniz. İstanbul ofisimiz için gençlerle daha çok bir araya gelebilmek için Kadıköy gibi merkezi bir noktayı tercih ettik. Atölyeler ve toplantılar için geniş bir alanımız var. Ayrıca büyük bir kitaplığımız bulunuyor. Ofisin Fenerbahçe Stadı’na yakın olması da benim için ayrı bir mutluluk ve oldukça duyguluyum” dedi. ALİKEV İstanbul Maratonu’nda! Öte yandan ALİKEV, 5 Kasım’da gerçekleşen Türkiye İş Bankası İstanbul Maratonu’nda Emel Anne ile birlikte koştu. ALİKEV’in onlarca gönüllüsü her yıl olduğu gibi bu yıl da Emel Anne’yi Halk Koşusunda yalnız bırakmadı. ALİKEV tişörtleriyle birlikte koşan gönüllülerin arasında 42K koşucuları da yer aldı.FEMİNİST İKTİSATÇI NANCY FOLBRE’NİN ATAERKİL SİSTEMLERİN YÜKSELİŞİ ve DÜŞÜŞÜ ADLI KİTABI AYRINTI’DAN ÇIKTI!
Ataerkil sistemler nasıl oluyor da ayakta kalabiliyor? Toplumsal cinsiyet eşitsizliği neden hâlâ bu denli yaygın? Feminist kuramın uzun zamandır cevabını aradığı bu soruların peşine düşen Nancy Folbre, Ataerkil Sistemlerin Yükselişi ve Düşüşü adlı kitabında Marksist siyasal iktisadın eleştirisi ve yeniden formülasyonuyla yola koyuluyor. Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Ataerkil Sistemlerin Yükselişi ve Düşüşü’nde Folbre, kapitalist kalkınmanın ataerkil sistemlerin devamlılığında oynadığı büyük rolü masaya yatırırken mevcut ekonomik düzende karşılıksız kalan bakım emeğine özellikle odaklanıyor.
Feminist iktisatçı Nancy Folbre’nin Ataerkil Sistemlerin Yükselişi ve Düşüşü – Kesişimsel Bir Siyasal İktisat adlı çalışması, Aslı Önal’ın özenli çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’nın İnceleme Dizisi’nde yerini aldı.
Ataerkil Sistemlerin Yükselişi ve Düşüşü’nde Nancy Folbre neoklasik iktisat, sosyoloji, psikoloji ve evrimsel biyoloji gibi alanların dahil olduğu son derece kapsamlı bir bilimsel çerçeve içinde, kapitalist kalkınmanın ataerkil sistemlerin devamlılığında büyük rol oynayan çelişkili taraflarını masaya yatırıyor.
Sınıf, toplumsal cinsiyet, yaş, ırk/etnisite ve yurttaşlık temelli eşitsizlik ve sömürünün iç içe geçen yanlarını temel alan “kesişimsel siyasal iktisat” yaklaşımını benimseyen Folbre, mevcut piyasa ekonomilerinde bilhassa savunmasız konumda olan bakım verenleri mercek altına alıyor. Bakım emeğinin neden değersizleştirildiği veya karşılığının yeterince ödenmediğine dair analizlerinde, çocuk doğurma, çocuk yetiştirme, varlıkların miras bırakılması, fiziksel ve beşeri kaynaklara zor ve şiddet yoluyla el konulması gibi piyasa dışı süreçlere dikkat çekiyor.
Gerek bireyleri gerek toplulukları çelişkili konumlara sokan ve çoğu zaman birbiriyle kesişen kolektif iktidar yapılarından oluşan toplumsal sistemleri tanımlamanın yeni bir yolunu ortaya koyan bu kitap, bazı toplulukların sahip olduğu iktidar ve imtiyazları daha da pekiştirmesini sağlayan pazarlık süreçlerini gözler önüne seriyor. Ataerkil iktidarın kökenleri, kapitalist kurumların ortaya çıkışı, refah devletlerinin yükselişi, bakım emeğinin iktisadi olarak cezalandırılması gibi tarihsel süreçleri yeniden yorumlayarak, ilerici bir toplumsal dönüşüm için kurulması elzem geniş koalisyonlara yön verecek genel bir iktisadi adalet teorisine duyulan ihtiyacı görünür kılmaya çalışıyor.
Ataerkil Sistemlerin Yükselişi ve Düşüşü – Kesişimsel Bir Siyasal İktisat, raflarda ve internet satış sitelerinde!
Klasik Finger Food konseptine yenilikçi yaklaşım
“Elile yenen küçük atıştırmalıklar” olarak tanımlanan Finger Food konsepti, çok özel davetlerden beşçaylarına kadar farklı organizasyonlardaki yerini giderek genişletiyor. Damaktaiz bırakan imza lezzetleriyle öne çıkan Ginger İstanbul’un Kurucusu Yasemin Önal; çorbadanara sıcağa, ana yemekten salataya kadar tam bir menü anlayışı ilehazırladıkları Finger Food konseptinde odaklarının lezzetin yanı sıradoyuruculuk olduğuna dikkat çekiyor. Önal, menülerinin özünde yer alan kişiyeözel doğru porsiyonlama felsefesi ile gıda israfının önlenmesine büyük katkısağladıklarını da vurguluyor.
Ağırlıklı olarak kanepeve tartolet gibi ayak üstü atıştırmalıkların özel sunumlarda servis edildiği Finger Food konsepti, özellikle uzunsohbetlerin başrol oyuncusu olduğu davet ve organizasyonlarda sıklıkla tercihediliyor. “El ile yenen küçük atıştırmalıklar” olarak tanımlanan bu konsept,küçük porsiyonları nedeniyle doyurucu olmaktan uzak gibi algılanabiliyor. Tamda bu noktada geliştirdikleri özel Finger Food menüsü ile bu algıyı tümüyledeğiştirdiklerini belirten Ginger İstanbul Kurucusu Yasemin Önal, “Küçükporsiyonluk ağız hoşluklarından oluşan menümüzde kanepe ve tartolet gibiatıştırmalıklar ile sınırlı kalmadık. Başlangıçtan çorbaya, ara sıcaktan salatave ana yemeğe kadar geleneksel davet sofralarının menü sıralamasında yer alantüm lezzetleri bir araya getirdik. Menümüzün finalini de tatlı ile yapıyoruz”dedi.
Yöreselürünlerle favori lezzetlerini yarattı
Türkiye’nindört bir yanında yer alan yöresel ürünler, Ginger İstanbul’un Finger Foodmenüsünün omurgasını oluşturuyor. Ülke genelinde yöresel ürünleri tedarikettikleri güçlü bir tedarik ağına sahip olduklarını vurgulayan Yasemin Önal,“Menümüzde mevsiminde yetişmeyen ürünleri kullanmamaya, her ürünüyetiştirildiği topraklardan temin ederek taze sunmaya özen gösteriyoruz. Bu daçok sayıda lezzetimizi favori hale getiriyor. Bir Ginger klasiği olan acı biberreçelli baklava yufkasına sarılı çıtır peynirli börek, standart mücverlerdensıkılanlar için dereotlu yoğurt soslu köz patlıcan mücveri, bir kez tadanınasla vazgeçemediği vişneli yaprak sarma ve kurutulmuş yaban mersinli tulumpeynirli enginar salatamız favori lezzetlerimiz arasında yer alıyor” diyebelirtti.
Hemdamağa hem göze hitap ediyor
FingerFood menüsü ile lezzet kadar doyuruculuğa da odaklandıklarını kaydeden Yasemin Önal,“Geleneksel menü sıralamasında yer alan börekten sıcak bir et yemeğine kadartüm menüyü cam ve gümüş şık sunum tepsilerinde davetlilere ikram ediyoruz. Menümüzünözünde yer alan kişiye özel doğru porsiyonlama felsefesi ile yiyeceklerin ziyanolmasını engelliyor, böylece gıda israfının önüne geçmeye katkıda bulunuyoruz”ifadelerinde bulundu.
Sürdürülebilirgeleceğe dokunuyor
FingerFood konseptinin sofralarda tabak, çatal, kaşık, bıçak enflasyonuna son verenfonksiyonel yönüne de dikkat çeken Yasemin Önal, “Bukonsept ile özellikle nişan, nikah, düğün, doğum günü, şirket yemekleri gibiyüzlerce davetlinin ağırlandığı organizasyonlarda çıkan kirli ürünlerintemizliği için kullanılan su en aza indirilerek israfın önüne geçiliyor. Busayede gıda israfının yanı sıra sürdürülebilir geleceğe de dokunmuş oluyoruz”dedi.
Soundbank, Müzik Sektörünü Dönüştürerek Yeni Yatırım Fırsatları Yaratmak İçin Yola Çıkıyor
Müzisyenlere ve eserlerine yatırım yaparak pasif gelir elde etmek isteyenler için geliştirilen Soundbank, çok yakında yatırımcılara yeni yatırım fırsatları sunmak üzere kullanıma sunulacak. Yenilikçi platform, müzik sektöründe dijital dinleme gelirlerine yatırım yapma imkanı sağlayarak yeni nesil bir yatırım aracı ortaya koyacak.
Son zamanlarda Borsa İstanbul’da yaşanan yukarı yönlü seyir, birçok şirketin halka arz sürecine girmesine neden oldu. Bu halka arzlarda hisselerin işlem görmeye başladığı ilk günden itibaren ciddi yükselişler yaşandı. Türkiye’de sadece son 2 ay içinde 10’dan fazla halka arz gerçekleşti ve bu alana olan ilgi milyonları aştı. Bu ilgi, büyüme potansiyeli nedeniyle müzik sektörüne de yatırımcıların ilgisini artırmış durumda.
Müzik sektörü, hem bireysel hem kurumsal yatırımcıların radarında
Müzik sektörü, son 2 yılda %15’in üzerinde bir büyüme oranı yakalayarak dikkatleri üzerine çekti. Dijital dinlenme gelirlerinin sektörün en büyük gelir kalemlerinden biri olması ve finansal göstergelerden minimum seviyede etkilenmesi, müziği cazip bir yatırım aracı haline getiriyor. Bu bağlamda, hem kurumsal yatırımcılar hem de bireysel yatırımcılar müzik dünyasına yöneliyor ve yatırım yapma fırsatlarını araştırıyor.
Sevdiğin şarkıya ve sanatçıya ortak ol” mottosuyla geçtiğimiz Ağustos ayında girişim yolculuğuna başlayan şirket, müzisyenlere gelirlerini dinleyenlerle paylaşmanın yolunu açacak.
2023 yılında 25 milyar dolardan daha fazla gelir elde etmesi bekleniyor
Müziğin sosyal bağları güçlendiren ve insanları birleştiren bir araç olduğunu belirten Soundbank’in Kurucu Ortağı Tezcan Turasan, sektördeki dijital temelli dönüşümün, finans ve yatırım dünyasında da büyük değişikliklere yol açtığını ifade ediyor. Turasan, “Müzik, insanların duygusal bağ kurduğu bir sanat ve hayatın her anında bize eşlik ediyor. Bu dönemde, müzik sektörü büyük bir potansiyel barındırıyor ve yatırımcılar için önemli bir fırsat sunuyor” dedi.
2023 yılında 25 milyar dolardan daha fazla gelir elde etmesi beklenen müzik endüstrisi, dijital dinleme gelirlerinin büyümesiyle geleceğe yönelik gelir beklentilerini ciddi seviyede artırıyor. Spotify, Apple Music ve Youtube Music gibi dijital müzik platformlarının yaygınlaşması, dijital müzik dinleme oranlarında artışa sebep oluyor ve bu da yatırımcıların ilgisini çekiyor.
Müzikseverler, dijital müzik platformlarından müzik dinlediklerinde, her bir dinleme sonucunda şarkının hak sahiplerine belirli bir ödeme yapılıyor. Soundbank ise bu ödemeleri şarkı dinlendikçe zaman kısıtlaması olmadan düzenli bir şekilde hak sahiplerine ulaştıracak. Soundbank CFO’su Serdar Murat Şen, müzik dinlemenin ve müzikten elde edilecek gelirlerin geleneksel finans piyasalarında yaşanan dalgalanmalardan bağımsız olduğunu , bu nedenden dolayı sektörün istikrarlı bir yatırım aracı olma potansiyeli barındırdığını ifade ediyor.
2,5 hafta içinde 12 bin 500’den fazla müziksever Soundbank erken erişim listesine katıldı
Soundbank, müziği dijitalleştirerek müzik dinleyicilerine, kullanıcılara, sanatçı fanlarına ve yatırımcılara şarkıların dijital dinlenme gelirlerine ortak olma fırsatı sunuyor. Soundbank’in erken erişim listesi Ağustos ayından bu yana aktif ve sadece 2,5 hafta içinde 12 bin 500’den fazla müziksever Soundbank’e erken erişim için bu listeye katıldı. Soundbank kurucu ortağı Kadir Sarban, müzik eserlerine Soundbank’de yer verme ve eserlerin gelir dağıtım süreçlerini en iyi şekilde yönetmek için büyük bir titizlikle çalıştıklarını belirtiyor. Sarban, müziğe kolay erişebilmenin beraberinde getirdiği bu yeni yatırım fırsatı ile müzik dünyasının dinleyiciler ve yatırımcılar için daha çekici hale geldiğini vurguluyor.
Soundbank’in sunduğu erken erişim imkanı için Soundbank Erken Erişim internet sitesini ziyaret edebilir ve erken aşamada bu büyüleyici müzik yatırım fırsatına katılabilirsiniz.