Babalar günü, Magazin-yaşam, kültür-sanat haberleri (19.06.2023)

AYRINTI YAYINLARI’NDAN KURGU DIŞI KİTAPLARLA UFUK AÇAN BİR YAZ SEÇKİSİ!

Ayrıntı Yayınları, yaz tatilinde ufuk açan, derinlikli bir okuma yapmak isteyenler için kurgu dışı kitaplarından özel bir seçki oluşturdu! Seçkide, Lacivert Kitaplar’dan Adam Phillips’in Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine, Flört Üzerine ve İlgi Arayışı çalışmalarıyla Julian Barnes’ın Penceremden adlı eseri; İnceleme Dizisi’nden ise Terry Eagleton’un İdeoloji, Mizah ve Radikal Kurban adlı kitapları yer alıyor. Ayrıntı Yayınları’nın tüm kitapları, raflarda ve internet satış sitelerinde!

 Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine – Hayatın Didiklenmemiş Yanlarına Dair Psikanalitik Denemeler Adam Phillips Lacivert Kitaplar

 Adam Phillips, insan hayatının her zaman farklı bakış açılarından betimlenebileceğine ve psikanalizin de bu yollardan sadece biri olduğuna inanan mütevazı bir psikanalist. Ona göre psikanaliz, insanların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayan bir hikâye anlatma tarzı. Bir tür sohbet. İnsanlar kendi yaşamları hakkında kendilerine anlattıkları hikâye tükendiği ya da aşırı sancılı bir hâle geldiği için katılıyor bu sohbete…

Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine bizi, psikanaliz teorisinde ihmal edilmiş olan küçük ama son derece önemli konular hakkında ilginç sohbetlere davet eden denemelerden oluşan bir kitap. Endişe, risk, sükûnet, gıdıklanma, öpüşme, yalnızlık, yaratıcılık ve suçluluk duygusu arasındaki ilişki; sıkılma, fobi-teori benzerliği; bir metin değil de deneyim olarak rüya; inanç ve engeller gibi, herkesi ilgilendiren konularda çarpıcı saptamalarda bulunuyor Phillips: “İnsanlar yaşamlarının, olasılıklardan en çok korktukları dönemlerinde âşık olurlar.”

Flört Üzerine Adam Phillips Lacivert Kitaplar

Flört denince kimimizde belli belirsiz bir tebessüm, kimimizde ise hafif bir kızgınlık ifadesi belirir. Her iki durumda da esas olan, tepkimizdeki “hafiflik”tir; yani flört ya fazla ciddiye alınmayacak, gülünüp geçilecek harcıâlem bir uğraştır ya da kaçınılması gereken, ama ciddi bir mevzi savaşını da gerektirmeyen “hafif” bir tehlike.

Daha önce yayınlarımız arasından çıkan Kreşteki Yabani ve Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine’nin yazarı olan Adam Phillips, bu kitabında “delilik”, “ölüm”, “öteki” gibi ciddi şeylerle de flört ettiğimizi hatırlatarak, bizi, bu hafife alma eğilimini sorgulamaya davet ediyor. Yalnızca cinsler arası beraberliklere yönelişte katedilecek bir yol değil, “bir insan, bir ideoloji, bir hayat tarzı” gibi bütün bağlılıklarımızdan kopuş riski ile yeni bir şeye bağlanma ihtimali arasında hayat boyu oynamak zorunda olduğumuz tehlikeli ama haz verici bir oyun olarak flört üzerine düşünmeye çağırıyor. Ama bu kitap, flörtü savunmak için girişilmiş bir çabadan ibaret görülmemeli. Phillips’in aşk, başarı, iyi ve kötü, depresyon, sapkınlık, suçluluk, gibi geniş bir etik, felsefi ve psikanalitik sorunlar dizisini pragmatik ve olumsal bir yaklaşımla yeniden ele aldığı bu kitapta, “flört” teması etrafında bütün bir 20. yüzyıl Avrupa’sının kültürel tarihiyle psikanalitik bir hesaplaşma çabası beliriyor. Bu tarihin yaşadığı ilk travmadan –I. Dünya Savaşı– günümüze, felsefeden psikanalize, resimden roman ve şiire, bu maddi kültüre katkıda bulunmuş onlarca insanın birbirleriyle, hayat tarzlarıyla, ölümle, ötekilerle ve içinde yaşadıkları çağla flörtlerinin bu ustalıklı anlatısında, Phillips’in kendi hikâyesi kadar “kendi hikâyeniz”i de bulacaksınız.

 İlgi Arayışı Adam Phillips Lacivert Kitaplar

Her şey, neyi ilgi çekici bulduğumuza bağlıdır (tabii eğer ilgi çekici bulduğumuz bir şey varsa) neyi ilgi çekici bulmak üzere eğitildiğimize ve teşvik edildiğimize, ayrıca kendimize rağmen kendimizi neyle ilgilenir halde bulduğumuza bağlıdır.

İki anlamda da -yalnızca çocukken değil, hayatlarımız boyunca- kısmen dikkat çekme arayışındayız, bunun nedeni de ilgiyi ne için istediğimizin ve neye ilgi göstermek istediğimizin her zaman net olmamasıdır: Kendimizde ve kendimiz dışında neyin ilgiye muhtaç olduğu ve aradığımız ilgiyi bulduğumuzda bunun ne gibi sonuçlar doğurmasını umduğumuz konusu belirsizlikler içerir.

Adam Phillips ilgi çekici bulduğumuz şeylerin, dikkat çekme arayışımızın kimliğimizi ve yaşamlarımızı nasıl şekillendirdiğini anlatıyor. İlginin, utanç duygusuyla, benlikle ve dikkat dağınıklığıyla arasındaki bağlantılara ışık tutuyor. Yönlendirdiğimiz veya yönlendirmediğimiz ilgimizin kim olduğumuza veya kim olmadığımıza dair neler söylediğini gözler önüne seriyor.

Penceremden Julian Barnes Lacivert Kitaplar

Julian Barnes’ın “Önsöz”de çarpıcı bir betimlemesini yaptığı Sempé karikatürü ve o karikatürde öne çıkan “pencere” metaforu Penceremden başlıklı bu denemeler toplamının da simgesi. Kitapta yer alan denemelerin neredeyse tamamı “kurmaca” denilen türün öteki yazınsal türlere oranla başatlığı fikrinden yola çıkıyor: Julian Barnes’a göre, bizi hayata ilişkin hakikate en çok yaklaştıran, roman ve öykülerin ta kendisidir. Bizler hayatı “nasıl yaşadığımızı, hayatın ne için yaşanabileceğini, ondan nasıl zevk alabileceğimizi, ona nasıl değer verebileceğimizi, onun nasıl aksayabildiğini ama aynı zamanda onu nasıl kaybedeceğimizi” kurmaca sayesinde keşfederiz. Barnes, “kurmaca” kavramına odaklanırken, bu kavram sayesinde öne çıkan “deneme” türüne de hakkını fazlasıyla teslim etmiş oluyor. Kitaptaki denemelere konu olan yazar, şair ya da sanatçılar çok büyük bir çeşitlilik sunmakta: Değeri yeterince anlaşılmamış Penelope Fitzgerald’ın “aldatıcılığı”ndan erken modernizmin temsilcisi “şairane olmayan” şair A.H.Clough’a, George Orwell’in doktriner edebiyat anlayışından Ford Madox Ford’un kendine özgü “uydurmacalığı”na, Rudyard Kipling’in emperyal duygularla yüklü ulusalcı yazarlığından 18. yüzyılın özdeyiş yazarı Chamfort’un “bilgeliği”ne, Carmen yazarı Mérimée’nin kültürel varlıkları koruma tutkusundan nev-i şahsına münhasır resim eleştirmeni Félix Fénéon’un “profil”ine kadar geniş bir yelpaze söz konusu. Julian Barnes, kitabında ayrıca, Fransa’da bir çeşit tartışmalı edebiyat fenomenine dönüşmüş olan Michel Houellebecq’in yazarlığıyla dünya görüşünü de masaya yatırıyor; Madam Bovary’nin şimdiye kadar yapılmış çeşitli İngilizce çevirilerinin ayrıntılı bir karşılaştırmasını ortaya koyuyor; biri geçen yüzyıl başından ötekisi çağdaş, sevdiği iki Amerikalı kadın yazarın, yani Edith Wharton ile Lorrie Moore’un yazarlıklarına eğiliyor; bir başka gözde yazarı olan John Updike’ın romancılığının derin bir çözümlemesini yapıp ona olan kişisel edebiyat hazzı borcunu ödüyor. Denemeciliği kurmaca yazarlığıyla her zaman kıyasıya bir yarış halinde olan Julian Barnes, bu on yedi denemenin arasına “kurmaca” kavramını sorguladığı bir de kısa öykü sıkıştırmış: “Hemingway’e Saygı.”

İdeoloji Terry Eagleton İnceleme Dizisi

 İdeoloji terimi birbiriyle bağdaşmayan çok fazla anlam barındırıyor. Rorty, Foucault gibi bazı kuramcılar bu terimi hiç kullanmamayı ya da onun yerine “söylem-iktidar ilişkisi”ni kullanmayı öneriyor. Habermas, ideolojinin yerini “tekniğe” bıraktığını, geç kapitalizmin artık hiçbir söylemsel meşrulaştırmaya ihtiyaç duymadan “kendi kendine” işlediğini iddia ediyor. “Sorun gerçekliğin yanlış temsili (ideoloji) değil, gerçeğin artık gerçek olmamasıdır,” diyen ve toplumsal yaşamın ağır bir anlam kanaması geçirdiğini savunan Baudrillard, bu görüşün nihilist bir varyantını dile getiriyor.

Tam da bu dönemde “reel” dünyada milliyetçilik ve dinsel köktencilik gibi ideolojilerin yeniden şahlandığına dikkat çeken Eagleton, bu kitabında öncelikle ideoloji kavramından bütünüyle vazgeçmenin ne denli makul bir şey sayılabileceğini sorguluyor. “İdeoloji”nin birçok anlamının olmasından yola çıkan Eagleton’ın amacı, bunları sentezleyip tek ve yeterli bir ideoloji tanımına ulaşmak değil; bu ne mümkün ne de faydalı bir şey ona göre. Metnin başında sunduğu on altı ideoloji tanımından iki ana gelenek çıkarıyor: Bir yanda doğru ve yanlış bilme fikriyle, yanılsama, çarpıtma ve mistifikasyon anlamında ideoloji ile ilgilenen “epistemolojik” gelenek, diğer yanda fikirlerin toplumsal işlevi ile ilgilenen “sosyolojik” gelenek. Sol radikalizmin bu iki geleneğe de, tabii ki içerdikleri sınırların farkında olarak, sahip çıkması gerektiğini savunuyor Eagleton. Bu yargının kendisi de olası ve arzu edilir bir geleceğin (Ütopya’nın) bakış açısından verilir ve bu geleceğin taslağı bugün potansiyel olarak mevcuttur. Sadece postmodern düşüncenin açmazlarıyla ilgilenenlere değil, nelere, niçin karşı çıktığını gerçekten bilmek isteyen herkesin ilgisini çekecek bir kitap İdeoloji.

Mizah Terry Eagleton İnceleme Dizisi

Bazen sinsi bir soruya, ustaca bir cevaba, garip bir nedene, zekice bir imaya, bir itiraz karşısında kurnazca bir saptırmaya veya akıllıca düzeltmeye takılıp kalır; bazen konuşmanın cüretkâr bir entrikasında, iğneli bir ironide, canlı bir mübalağada, ürkütücü bir metaforda, çelişkilerin makul bir uzlaşmasında veya vahim bir saçmalıkta ya da onu geçiştirmek için yapılan taklitçi bir bakışta veya el kol hareketinde pusuya yatar; bazen yapmacık bir basitlik, bazen haddini bilmez bir pervasızlık onu yaratır; bazen sadece garip olan şeye vurmaktan kaynaklanır; bazen aşikâr bir konuyu dalavereyle amacına ters düşürerek; çoğu zaman kimsenin ne olduğunu bilmediği bir şeyde oluşur ve nasıl olduğunu söylemesi zor bir şeyden peydahlanır… Kısacası, içinde bir miktar şaşırtmaca sergileyen ve biraz haz veren, kibir veya anlatımdaki oldukça şaşırtıcı bir görgüsüzlükle, tahayyülü hakikaten etkileyerek ve eğlendirerek yapılan basit ve sade bir konuşma tarzıdır.

Radikal Kurban Terry Eagleton İnceleme Dizisi

Eagleton bu kitabında felsefe, siyaset, edebiyat ve teoloji gibi disiplinlerin kesişim noktasında konumlanan ve gerek Antikçağ toplumlarının gerekse modern toplumsal düzenin temelini oluşturan kurban mefhumunu yatırıyor masaya. Kendi tabiriyle modern felsefenin, özellikle de Marksistlerin fazla teolojik bularak alaka göstermekten kaçındığı kurban mefhumunun izlerini havarilerin, Antikçağ filozoflarının, teologların ve Hegel’den Derrida’ya, Shakespeare’den Henry James’e, oradan da günümüze daha yakın felsefeci ve edebiyatçıların metinlerinde sürmeye çalışıyor. Konu bu denli yaygın ve katmanlı olunca, kendimizi disiplinlerarası diyalogların ve Aeneas’tan Kral Lear’a, Patrick Melrose’dan Anna Karenina’ya uzanan bir edebi şahsiyetler geçidinin ortasında buluyoruz.

Kurban mefhumunun yakından ilişkili olduğu, çarmıha gerilme ve tragedya, kutlu ve lanetli, thanatos ve eros, şahadet ve ahlak, mübadele ve aşırılık, günah keçisi ve armağan gibi kavramlarsa kitapta yürütülen genel tartışmanın yine teoloji, felsefe ve edebiyatta izi sürülen farklı katmanlarını oluşturuyor.

“Kurban”ın uzun zamandır tek taraflı ve yanlış yorumlandığından dert yanan Eagleton, kendi formülleştirdiği hâliyle “radikal kurban” fikrini, siyaset ve devrimle ilişkilendiriyor ve bu fikirde yaşamı zenginleştirecek devrimci bir dönüşüm potansiyeli görüyor. Nitekim kurbanın salt yıkıcı, yok edici veçhelerini ön plana çıkaran postmodern düşünce akımlarına da karşı çıkarak, onun daha “hayat veren” yönlerini anlatmaya çalışıyor. Hıristiyan teolojisi, Marksist ideoloji ve göstergebilimiyle psikanalizi harmanladığı ve edebiyatın büyülü dünyasını bir araya getiren çarpıcı bir düşünsel yaklaşımla, kurban mefhumunu yeniden yerli yerine oturtmaya çalışıyor.

TALAS’TA BABALAR GÜNÜ UÇURTMA ŞENLİĞİYLE KUTLANACAK

Talas’ta babalar günü Talas Belediyesi’nin düzenleyeceği uçurtma şenliği ile kutlanacak.

 Ali Dağı 360 Yeşil Alan’da düzenlenecek etkinlikte çocuklar ve babalar uçurtma uçurmanın keyfini doyasıya yaşayarak farklı bir babalar günü geçirecek.

18 Haziran Pazar günü saat 13.30 ‘da başlayacak etkinlik için saat 13.00’te Osmanlı ve Selçuklu evlerinden program alanına ücretsiz otobüs hareket edecek.

Talas Belediyesi’nin şenliğe katılan herkese uçurtma ve şapka hediyesi olacak

BÜYÜKKILIÇ’TAN “BABALAR GÜNÜ” MESAJI

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Babalar Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Başkan Büyükkılıç, mesajında, “Ailenin üzerinden bir çınar gibi gölgesini eksik etmeyen, yavrularının süper kahramanı babaların özel gününü kutluyor, huzur, mutluluk ve sağlık temenni ediyorum” dedi.

Büyükkılıç, pek çok ülkede her yıl Haziran ayının üçüncü Pazar günü babaların onuruna kutlanan özel gün olan Babalar Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, bu özel günü kutlayarak Babalar Günü nezdinde aile kurumunun önemine dikkat çekerek, tüm insanlığın geleceği için böyle bir sosyal yapının korunması ve kollanması gerektiğinin altını çizdi.

“BABA, ANNE VE ÇOCUKLAR, KISACASI AİLE EN KIYMETLİ HAZİNEMİZ”

Tüm babaların ve baba olmak için gün sayanların Babalar Günü’nü kutlayan Başkan Büyükkılıç, mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Eskilerden günümüze ulaşan tabirle baba, evin direğidir. Baba, ulu bir çınar gibi gölgesini ailesinin üzerinden eksik etmez. Baba, her bir aile ferdi için güven, huzur, cesaret demektir. Baba, bir milletin nesiller boyu kendisini güvende hissettiği ve yaşamını sürdürdüğü vatan gibi bir kucaktır. Baba ile anne ile çocuklar ile kısacası aile dediğimiz kurum en kıymetli hazinemizdir. Bizler bugünün evlatları ve bir kısmımız aynı zamanda babaları olarak babamızın, annemizin sonuçta da ailemizin kıymetini, önemini ve değerini bilelim. Babasını kaybetmiş canlarımız, yavrusunu kaybetmiş babalarımız ve şehadete yürümüş olan babalarımızın bizlere emanetlerini özellikle bugünlerde unutmayalım. Ne baba ne de anne hakkı asla ödenmez. Babalar iyi ki varlar, anneler iyi ki varlar.”

Büyükkılıç, mesajında şehit babalarının ellerini hürmetle öptüğünü ifade ederek, “Başımızın tacı aslan yürekli şehit babalarının ellerinden hürmetle öpüyor, onların ve tüm babaların bu güzel günlerini tekrar tebrik ediyorum” dedi.

Kayseri OSB Başkanı Yalçın: Babalar Günü’nü kutlamanın heyecanı ve mutluluğunu yaşıyoruz

Kayseri OSB Başkanı Mehmet Yalçın, her yıl haziran ayının üçüncü pazar günü kutlanan “Babalar Günü” dolayısıyla yazılı bir mesaj yayımladı.

Başkan Yalçın mesajında, “Dünyanın en zor ve yüce görevlerinden birini üstlenmiş, hayatımızın her anında varlıklarıyla bize güç veren, iyiliğin, fedakârlığın ve koşulsuz sevginin timsali olan babalarımızın ‘Babalar Günü’nü kutlamanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyoruz.” dedi.

Başkan Yalçın, mesajını şöyle sürdürdü:

“Babalık yeri doldurulamayan, değeri hiçbir şeyle ölçülemeyen, dünyadaki en yüce duygulardan biridir. Sevgi ve şefkatle, fikren ve bedenen sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde büyük bir sorumluluk üstlenen babalarımız, aile ve toplum hayatının temel direğini oluşturmaktadır. Bizleri hayata hazırlayan, sevgisi ve güveni daima aranan babalarımız, vazgeçilmez değerlerimiz, hayat zenginliğimizdir. Karşılıksız sevginin en güzel örneklerini veren babalarımız sonsuz bir sevgi ve özveri ile bizlere rehberlik eden öğreticilerimizdir.

Baba sevgisi, sevgilerin en büyüğü, en kıymetlisidir. En değerli varlığımız, baş tacımız babalarımızın beklentisi ise sevgi ve saygıdır. Onları mutlu etmek, emeklerinin boşa gitmediğini göstermek, gurur duyacakları evlatlar olmak, babalarımız için en büyük armağandır. Bu duygu ve düşüncelerle; başta şehit babaları olmak üzere, hayatta olan tüm babaların bu özel gününü en içten duygularımla kutluyor, Dar-ı Bekaya irtihal eden tüm babalarımıza da Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.”

KESOB Başkanı Odakır’dan Babalar Günü mesajı

Kayseri Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (KESOB) Başkanı Şeyhi Odakır, bu pazar kutlanacak olan Babalar Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Hayatın bütün yükünü büyük ölçüde sırtlayıp ailesi için fedakârca ve karşılıksız sevgiyle ömrünü ailesine vakfeden babaların Babalar Günü’nü kutluyor, ahirete irtihal edenler için Allah’tan rahmet diliyorum” dedi.

KESOB Başkanı Şeyhi Odakır, her yıl haziran ayının ikinci pazar gününe denk gelen Babalar Günü dolayısıyla bir kutlama mesajı yayımladı.

Başkan Şeyhi Odakır mesajında şu ifadeleri kullandı: “Belki de baba olmak dünyanın en zor görevlerinden biri. Büyük bir sorumluluk gerektiren, fedakârlık isteyen, karşılıksız sevgiyle davranmayı gerektiren ama bir o kadarda büyük bir mutluluk kaynağıdır baba olmak. Her ne kadar hayat şartları çok zor olsa bile bir baba kendinden önce hanımını, çocuklarını düşünür. Onların rızkını temin etmek için neredeyse hayatın bütün yükünü büyük ölçüde sırtlanır. Baba bir yol göstericidir, tecrübe sahibidir, bir evin direği, huzurudur. Yeri gelir eşinin çocuğunun arkadaşı, sırdaşıdır. Tüm bu hayat telaşının ve sorumlulukların karşılığında ise sevgi ve saygı görmek babaların tek beklentisi ve tesellisidir. Ailesinin iyi bir hayat sürmesi için elinden geleni yapandır babalar. Bu yüzden çocukları açısında baba sevgisi bir başkadır her zaman. Çocukların da babalarına bütün bunları bilerek tutum ve davranışlarını sergilemeli, iletişim biçimlerine dikkat ederek hassas olmalı, gönüllerini incitmemelidir. Allah, babalarına vefasını, sevgisini, saygısını gösterecek evlat sahibi olmamızı nasip etsin. Bu duygu ve düşüncelerle başta şehit babaları olmak üzere, hayatta olan tüm babaların bu özel gününü en içten duygularımla kutluyorum. Hayata veda eden tüm babalarımıza da Allah’tan rahmet ediliyorum.

BAŞKAN KALIN, BABALAR GÜNÜ’NÜ KUTLADI

Milliyetçi Hareket Partisi Kadın, Aile, Çocuk ve Engelli Politikaları (KAÇEP)’den Sorumlu İl Başkanı Serap Şule Kalın, kahraman babalarımızın Babalar Günü’nü kutladı.

Milliyetçi Hareket Partisi Kadın, Aile, Çocuk ve Engelli Politikaları (KAÇEP)’den Sorumlu İl Başkanı Serap Şule Kalın, yayımladığı mesaj ile Babalar Günü’nü kutladı. Babaların aile kavramının değişmez iki temel direğinden biri olduğunu söyleyen Başkan Kalın; “Babalarımız sevgi, saygı, güven ve huzur gibi üstün meziyetlerin toplandığı güçlü aile kurumunun temelidir. Sağlıklı bir ailenin ve dolayısıyla sağlıklı bir toplumun da en büyük güvencesi ve temel direği olan babalarımız, adalet, paylaşma, sorumluluk, otorite gibi yaşamsal vazgeçilmezliği olan değerlerimizin kuşaktan kuşağa aktarılmasında belirleyici rol üstlenmektedir. Her türlü fedakârlıkları ve varlığıyla yüreklerimizi ısıtan, mutluluk ve güven kaynağımız olan babalarımızın bu özel gününü tebrik ediyorum. Başta şehit babaları olmak üzere tüm babalarımızın ve baba adaylarının Babalar Günü’nü en derin saygı ve selamlarımla kutluyorum” dedi.

CRAFT- CREATING ACTIONABLE FUTURE TEMSİLCİLERİ BOLOGNA’DA BULUŞTU

Yeni Avrupa Bauhaus Girişimi kapsamındaki CrAFt – Creating Actionable Future (Eyleme Geçirilebilir Gelecekler Yaratma) Şehirler Projesi’ne seçilen temsilciler, Bologna’da bir araya geldi.

Avrupa Komisyonu tarafından 2050 yılına kadar iklim-nötr olma hedefine ulaşma çabalarının bir parçası olarak konut, mimari, ulaşım, kentsel ve kırsal alanlarda sürdürülebilir bir yeşil dönüşüm için Ufuk Avrupa ve Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi tarafından koordine edilen CrAFt – Creating Actionable Future’a dahil olan 60 şehirden temsilciler, 23-25 Mayıs tarihleri arasında bir araya geldi.

Bodrum Belediyesi olarak seçildiğimiz proje kapsamındaki “CrAFting Together” (Eyleme Geçirilebilir Gelecekleri Beraber Yaratmak) adlı etkinliğe İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü yetkilileri ile Bodrum Belediyesi Danışmanı Prof. Dr. Tanay Sıdkı UYAR katıldı.

Etkinlik kapsamında, Konsorsiyum ortakları ve projeye dahil öğrenciler ile tanışma toplantısı gerçekleştirildi. Örnek şehirler arasında yer alan Amsterdam, Prag ve Bologna’daki iyi uygulama örnekleri gösterilirken workshoplar düzenlendi. Etkinlikte ayrıca 60 referans şehrin deneyimleriyle oluşturulan Yeni Avrupa Bauhaus Girişiminin şehirlerde uygulanmasını yemek tarifleri benzetmesiyle anlatan CrAFt  Cookbook rehberinin ilk baskısının lansmanı yapıldı.

Belediyenin Proje Ortağı Olduğu FrontAg Nexus Toplantıları Başladı

Bodrum Belediyesi’nin proje ortağı olduğu FrontAg Nexus Projesi başlangıç toplantısı, geçtiğimiz hafta İstanbul’da gerçekleştirildi.

Proje ortakları tarafından Akdeniz bölgesindeki iklim değişikliği, doğal kaynak kıtlığı ve gıda güvensizliği gibi acil zorluklar ile ilgili yol haritasının tartışıldığı toplantıya, Bodrum Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü yetkilileri ile Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar katıldı.

Organizatörlüğünü Tanay Sıdkı Uyar’ın yaptığı toplantı, Proje Koordinatörü Gertrud Buchenrieder’in projeyi ve ortakları tanıtmasıyla başladı. Paylaşılan hedeflerin ve ortakların koordinasyonunun konuşulduğu ilk toplantı, tarımı yeniden şekillendirmeye yönelik bir taahhüdün başlangıcını oluşturdu.

Liderliğini Münih Üniversitesi’nin yaptığı ve Türkiye, İtalya, İsrail, Fas, Ürdün ve Tunus’un yer aldığı proje kapsamında toplantılara devam edilecek.

LILI SOHN’UN ÇİZGİ ROMANI ANNELİK ile ANNELİK İÇGÜDÜSÜNE TARİHSEL, ELEŞTİREL ve  EĞLENCELİ BİR BAKIŞ!

Yazar Lili Sohn, Düşbaz Kitaplar’dan çıkan Annelik adını verdiği çizgi romanında annelik içgüdüsüne tarihsel ve eleştirel bir bakış sunarken feminist bir duruş sergiliyor. Geçirdiği meme kanserinin ardından kaleme aldığı kitabında Sohn, feminizme ihanet edip etmediğini sorgularken özüne dönüşünü, kadın biyolojisini, toplum baskısını, anneliğin inşa sürecini ve elbette ki babalık meselesini masaya yatırıyor. Anneliğin ve kadın haklarının tarihsel bir izleğini okurlarla buluşturan Annelik’te Lili Sohn, eğlenceli diliyle hem öğretiyor hem de neşeli bir okuma deneyimi vadediyor.

 Lili Sohn’un Annelik: Annelik İçgüdüsüne Tarihsel ve Eleştirel Bir Bakış adlı çizgi romanı, Ayrıntı Yayınları’nın edebiyatta yeni yollar keşfetme heyecanı ve arzusuyla yola çıkan markası Düşbaz Kitaplar’ın ilk yayımlarından biri olarak Eylül 2021’den bu yana okurlarla buluşuyor.

Gücünü gerçekliğinden alan, toplumsal eleştiri yaparken aynı zamanda okuruna da ayna tutan Annelik, kadınlara dayatılan “annelik”in aslında kadının tercihi olması gerektiğini ve hem hamileliğin hem de anneliğin pek dile getirilmeyen, zorlu yanlarını esprili ve eğlenceli çizimler eşliğinde anlatıyor. Babanın rolünü ve erkeğin “yokluğunu” da ele alan; kadınların içine düştüğü telaşları, ebeveynliğin aslında hiç de gösterildiği kadar kolay olmadığını içtenlikle anlatan kitap, hamilelik sürecindeki ya da anne olmuş tüm kadınlara olduğu kadar, çocuk sahibi olmayı isteyen ya da istemeyen tüm kadın ve erkeklere hitap ediyor. Annelik, bu hayat kararının tamamen kendi bedenleriyle ilgili bir karar olduğunu anlamaları açısından genç kızlar için de önemli bir kitap.

Lili Sohn sözlerine, küçük yaştayken anne olması gerektiğine ikna olduğunu anlatarak başlıyor ve devam ediyor: “15’imdeyken ‘20 yaşımda anne olurum’ dedim, 20 yaşıma bastığımda 25’ime kadar vaktimin olduğunu düşündüm. Sonra aksini düşünen ve annelik mecburiyetinin toplumsal yükünü sorgulayan insanlarla karşılaştım. Bunu gerçekten isteyip istemediğimi merak etmeye başladım. Bu ne anlama geliyordu ve bunu neden yapıyorduk? Bu mesele benim kafamı karıştırdı. Derken, 29’umda kansere yakalandım. Hastalık haberiyle birlikte tedavilerin beni kısırlaştırabileceğini öğrendim. Adeta biri elimden oyuncağımı almış gibiydi ve ben o oyuncaktan başkasını istemiyordum. Dört yılın sonunda hamile kaldım. Anneliğim süresince şu meşhur annelik içgüdüsünü felsefi, kültürel, tarihsel açıdan sorgulamak istedim. Tabii başka tanıklıklar aracılığıyla farklı ebeveynlikleri de araştırdım. Kısacası şunu merak ettim: Nedir bu annelik içgüdüsü? En önemlisi, cidden var mı böyle bir şey?”

Fransızcadan dilimize Ayşenur Müslümanoğlu tarafından çevrilen Annelik: Annelik İçgüdüsüne Tarihsel ve Eleştirel Bir Bakış, raflarda ve internet satış sitelerinde!

DÜNYACA ÜNLÜ SANATÇI ANTONİS REMOS  MGALLERY THE BODRUM HOTEL YALIKAVAK’A GELİYORDünyaca ünlü Yunan sanatçı Antonis Remos, 1 Temmuz Cumartesi günü MGALLERY THE BODRUM HOTEL YALIKAVAK’ta sahne almaya geliyor. Hem Türkiye’de hem dünyada dinlenme rekorları kıran sanatçı Antonis Remos, bayramın son günü 1 Temmuz’da, nefes kesen manzarası ile Bodrum’un en güzel lokasyonlarından birisine sahip olan MGALLERY THE BODRUM HOTEL YALIKAVAK ev sahipliğinde, müzik severler ile buluşacak. Hem Türkiye’den hem de yurtdışından pek çok misafirin katılımı beklenen konser, otelin açık alanında, deniz kenarına özel olarak kurulacak sahnede sanatçı Remos’un sevilen şarkıları eşliğinde görsel bir şölen tadında geçecek. Hotel Molitor Paris, INK Hotel Amsterdam, İngiltere’de Queens Hotel Cheltenham, Santa Teresa Hotel Rio de Janeiro, Avustralya’da Hotel Lindrum Melbourne, Tayland’da Muse Bangkok Langsuan ve Vietnam’da Hotel des Arts Saigon gibi dünyaca ünlü otellerin de içerisinde bulunduğu 34 ülkede 107 oteli ile hizmet veren MGallery Hotel Collection, dünyanın dört bir yanında benzersiz yapıları özenle seçerek, unutulmaz anların yaşandığı yerler haline dönüştürüyor. MGallery Hotel Collection’ın Bodrum’da yer alan MGALLERY THE BODRUM HOTEL YALIKAVAK markası ev sahipliğinde gerçekleşecek olan ve global çapta misafir ağırlanacak olan etkinlik, Accor All Live Limitless sponsorluğunda gerçekleşecek. Müzik ziyafeti yaşanacak unutulmaz bir gece için yerinizi ayırtmayı unutmayın. 

YOKSULLUKLA MÜCADELE, YÜKSELEN NEFRET DİLİYLE ZAYIFLIYOR
Seçim gündeminin ülke sathına yayıldığı ve kutuplaştırıcı iletişimin bu gündemi belirlediği bir sürecin ardından, yoksullara karşı yükselen nefret söylemi, yoksullukla mücadeleyi zayıflatıyor. Bir insan hakkı ihlali olan yoksulluğa, diğer insan hakları ihlalleri ekleniyor.
Derin yoksulluğun sürdürülemez koşullarını görünür kılmak ve yoksulluğu bir insan hakları ihlali olarak tartışmak için çalışmalar yürütürken, acil durum müdahalesi olarak #EvdenDeğiştir modeli ile yoksulluk yaşayan kişilere temel ihtiyaç desteği sağlayan Derin Yoksulluk Ağı, seçimin ardından yoksullara karşı yükselen nefret söyleminin yoksullukla mücadeleyi zayıflattığını ve hali hazırda bir insan hakları ihlali olan derin yoksulluğa yeni hak ihlallerini eklediğini belirtiyor.
“Türkiye’de Kadın ve Çocuk Yoksulluğu: Bazı Acil Sorunlar” başlıklı bilgi notu ile seçim sürecinde derin yoksulluğun fotoğrafını çeken ve bu acil sorunlara müdahale etmek için atılması gereken adımları 24 maddelik bir liste ile yayınlayarak tüm milletvekillerine çağrıda bulunan Derin Yoksulluk Ağı, seçimin ardından tüm toplumu yoksullara karşı yükselen nefret söylemine karşı çıkmaya çağırıyor.
Derin Yoksulluk Ağı Genel Koordinatörü Şeyma Batman, “Seçim sürecinin sert ve kutuplaştırıcı kampanyalara sahne olarak sonuçlanması, yoksullara karşı yükselen bir nefret diline sebep oldu. Bağışların ve bursların siyasal kutuplaşma nedeniyle kesilmeye başlaması derin yoksullukla mücadeleye sekte vuruyor. Burslarla okuyan kız çocuklarımızın bursu kesilme tehdidi ile karşı karşıya. Derin yoksulluk içinde sadece oy verenler değil, çocuklar da var. Oysa ki derin yoksullukla mücadele bir hak mücadelesi. Bağışların aniden ve haksız sebeplerle kesilmesi, hali hazırda sağlık, barınma, gıda gibi temel insan haklarına erişimi olmayan derin yoksullara ayrıca bir ekonomik şiddet uygulanması demek.
Yoksullukla mücadeleye destek, siyasal tercihlere bağlanamaz ki bu tercihlerin de bilinmesi mümkün değil. Toplumun tüm kesimlerini bu mücadeleye destek vermeye ve derin yoksullukla mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz” dedi.

Çölyaklı vatandaşlarla glütensiz kahvaltı

Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken, glütensiz gıdalardan özel olarak hazırlanan kahvaltı programında çölyak rahatsızlığı bulunan vatandaşlarla bir araya geldi.

Başkan Deniz Köken, Osmanlı Park’ta düzenlenen kahvaltı programında glüten duyarlılığı sebebiyle çölyak hassasiyeti bulunan, yaşamları boyunca belirli bir diyet yapması gereken çölyak hastası vatandaşları ve çocukları ağırladı.

Programa Avrupa Yakası Çölyak Derneği Başkanı Cemalettin Kaymakçı ve dernek çalışanları da katıldı.

Programda bir selamlama konuşması yapan Başkan Deniz Köken, “Bu programı farkındalık olsun diye yapıyoruz ama illa buna bir ad koymanın gereği yok. Bir şeyin Anneler Günü, Sevgililer Günü, Babalar Günü gibi gün olarak algılanması taraftarı değilim. Her günü insan olma, Allah’ın bize lütfettiği canı en iyi şekilde koruma ve kollama günü olarak algılayarak yaşamımızı idame ettirmekte daha çok fayda var diye düşünüyorum. Glütensiz hayat meselesi sağlıkla ilgili önemli bir konu. Ürünler pahalı. İstanbul’da bu ürünlerle ilgili satış yapan yer yokmuş. Sadece marketlerin bölümlerinde var. İstanbul’da ulaşımın en kolay olduğu bir mekanda böyle bir yer yapılırsa iyi olur. Ucuza satmak için bu ürünlerin üretimini de yapmak lazım” dedi.

145 AİLEYE 3 AYDA BİR GIDA DESTEĞİ

Eyüpsultan Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü, çölyak hastalığı sebebiyle özel beslenme gereksinimi duyan 145 aileye 3 ayda bir gıda desteği sunuyor. İçinde ekmek, makarna, un, kurabiye, çikolata, karışık kuruyemiş, kahvaltılık, bakliyat, sıvı yağ, çorba gibi glüten içermeyen 19 kalemden oluşan yiyecek paketleri, vatandaşların kapılarına kadar götürülerek ücretsiz olarak teslim ediliyor.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Kızılay Talas Şubesi’nden ödüllü resim yarışması ve sergisi

Türk Kızılayı Kayseri  Talas Şubesi tarafından ödüllü  ‘İyilik için el ele’ konulu resim yarışması  açıldı. …


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/swtdavut/public_html/wp-includes/functions.php on line 5427