Magazin-yaşam, kültür-sanat, eğitim, spor haberleri

ULUSLARARASI JÜRİ, FİKİRLERİNİ DESTEKLEYECEĞİ YILDIZ EĞİTİMCİLERİ BEKLİYOR!

Anadolu Vakfı’nın, başarılı, mutlu ve sağlıklı öğrenciler yetiştirmek için yaratıcı çözümler geliştiren eğitimcilere ulaşmayı amaçlayan Değerli Öğretmenim Geleceğe Işık Tutan Yıldızlar Programı başvuruları, 30 Eylül 2024’e kadar devam ediyor. Program; ABD, Avrupa ve Türkiye’den öncü isimlerin oluşturduğu jürinin belirleyeceği 24 eğitimcinin çözüm önerisi ya da iş fikrini destekleyecek.

“Değerli Öğretmenim Programı”, Anadolu Vakfı tarafından 11 yıl önce “Gençlerimizi yetiştiren değerli öğretmenlerimizi, eğitim ve gelişim programlarımız ile destekliyoruz” ilkesiyle hayata geçti. Hızla değişen gündem ve teknolojiler ışığında bu yıl, Prof. Dr. Selçuk Şirin ve ekibi tarafından içeriği yenilenen “Değerli Öğretmenim Geleceğe Işık Tutan Yıldızlar Programı”na başvurular, 30 Eylül 2024’e kadar devam ediyor. Yeni nesil problemlere yaratıcı çözümler sunmak isteyen bütün eğitimcilere ve eğitimci adaylarına açık olan başvurular, www.degerliogretmenim.com adresinden çevrimiçi olarak yapılabiliyor.

PROGRAMA KİMLER BAŞVURABİLİR?

Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yeni dönemde de eğitimcilerin ve eğitimci adaylarının yoğun talep gösterdiği Değerli Öğretmenim Geleceğe Işık Tutan Yıldızlar Programı’na eğitim fakültesi öğrencileri, eğitim fakültesi mezunları, formasyon alan eğitimciler, emekli öğretmenler, atanmış veya atanmayı bekleyen öğretmenler olmak üzere bütün eğitimciler ve eğitimci adayları başvurabilecek.

PROGRAM NASIL İLERLEYECEK?

Değerli Öğretmenim Geleceğe Işık Tutan Yıldızlar Programı, “Hayalden Gerçeğe” temasıyla 3 farklı modülde uygulanacak. Başvurularını www.degerliogretmenim.com adresinden yapabilen katılımcılar, çevrimiçi gerçekleşecek sertifikalı atölyelerde Türkiye ve dünyanın önde gelen akademisyen, girişimci ve fikir önderleriyle buluşma fırsatı yakalayacak.

3 modülden oluşan atölyelerin sonunda jüri tarafından seçilen 24 eğitimci, projelerine yönelik birebir mentorluk alacak ve İstanbul’da gerçekleştirilecek Eğitimin Yıldızları Zirvesi’ne katılmaya hak kazanacak. Zirveye katılan eğitimciler ‘’Anadolu Vakfı Eğitimin Yıldızları’’ olarak kabul edilecek ve projeleri, ‘’Yıldız Projeler’’ olarak tüm Türkiye’ye tanıtılacak.

EĞİTİM, GİRİŞİMCİLİK VE İŞ DÜNYASI PROFESYONELLLERİ JÜRİDE

Değerli Öğretmenim Geleceğe Işık Tutan Yıldızlar Programı’na başvuruda bulunan eğitimcilerin fikirlerini değerlendirecek jüri üyeleri belirlendi. Anadolu Vakfı Genel Müdürü Evrim Hizaler ile Prof. Dr. Selçuk Şirin’in yer aldığı jüri; eğitim, girişimcilik ve iş dünyasının önde gelen 25 isminden oluşuyor.

25 kişiden oluşan jüride; California Üni. Berkeley İşletme İnovasyonu Enstitüsü Müdürü Prof. Oğuzhan Aygören, Türkiye Zeka Vakfı Başkanı Emrehan Halıcı, New York August Leadership Kurucu Ortağı Ümran Beba, Türkiye Girişimcilik Vakfı Genel Müdürü Mehru Aygül, Türkiye İş Bankası Yeni Nesil Girişimcilik Başkanı Barış Karakullukçu, Amsterdam Ida Leadership Consulting Genel Müdürü Nilgün Langenberg, Turkish Philanthropy Funds Direktörü Şenay Ataselim Yılmaz, Insider Kurucu Ortağı ve CEO’su Hande Çilingir, Migros Grubu İcra Başkanı Dr. Özgür Tort ve TeacherX Kurucusu Dr. Işıl Boy Ergül gibi, global çapta başarılı çalışmalar yürüten isimler yer alıyor.

HER YIL 24 EĞİTİMCİYE PROJE DESTEĞİ

Eğitim dünyasının önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Selçuk Şirin, yeniden tasarlanan programla ilgili “Reform deyince akla önce eğitim geliyor. Çünkü artık hayatımız çok hızlı değişiyor; okulların ve eğitimin de buna ayak uydurması gerekiyor. Bu anlamda yeni nesil sorunlarla karşı karşıya olduğumuz çok açık ve bu sorunlara yaratıcı çözümler geliştiren daha çok eğitimciye ihtiyacımız var. İşte amacımız bu eğitimcilerle birlikte yola çıkmak ve her sene 24 eğitimciye projesini hayata geçirmesi için destek vermek” dedi.

Anadolu Vakfı Genel Müdürü Evrim Hizaler ise “Toplumu geleceğe taşıyacak eğitimcilerimizin bilgi, beceri ve yetkinliklerini artırarak hayallerini gerçeğe dönüştürmek amacıyla çıktığımız yolda, Anadolu’dan dünyaya örnek olacak uygulamalar ve Eğitimin Yıldızlarını bulmayı hedefliyoruz,” dedi.

Kapadokya Gastronomi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine Alev Alatlı’nın Adı Verildi

Kapadokya Gastronomi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Kapadokya Alev Alatlı Gastronomi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi adıyla eğitim-öğretim faaliyetlerine devam edecek.

27 Aralık 2022 tarihinde açılışı yapılan, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı, Kapadokya Üniversitesi ve Ürgüp Ticaret Odası arasında imzalanan “Gastronomi İş Birliği Protokolü” kapsamında Türkiye’nin ilk gastronomi akademisi olma özelliğini taşıyan “Kapadokya Gastronomi Akademisi”ne bu yıl ebediyete irtihal eden kurucumuz Alev Alatlı’nın adı verildi.

Fikirleri ve eserleri ile kuşaklara ilham veren, Kapadokya Üniversitesinin kurucusu ve Mütevelli Heyet Başkanı muhterem Alev Alatlı’yı saygı ve rahmetle anıyoruz.

Oyun bağımlılığına ve yalnızlığa itilen çocuklara dikkat!..
Abca: “Oyun bağımlılığı çocukları ve gençleri ‘bencil yalnızlık’ ve ‘sencil yalnızlık’ diye adlandırdığımız duruma itiyor ki bu da kendilerini toplumdan soyutlamalarına yol açıyor.”
Oyun bağımlılığı gitgide artmaya devam ederken uzmanlar uyarıyor; mutlaka önlem alınması gerektiğini belirtirken, kendisini toplumdan soyutlayan çocuk ve gençlerin sayısının arttığına dikkat çekiyor.
Memorial Ankara Hastanesi uzmanlarından Klinik Psikolog Melek Abca, oyun bağımlısı olarak nitelenen, tüm zamanını bilgisayar oyunları ile geçiren, odasından çıkmayan ve kendilerini yalnızlığa mahkum eden çocuk ve gençlerin sayısında önemli ölçüde artış yaşandığını ifade etti. Aileleri bu konuda daha bilinçli ve hassas yaklaşmaları konusunda uyaran Abca şu bilgileri verdi:
“Oyun bağımlılığı konusunda çocuklar ve aileleri bekleyen çok sayıda risk faktörü bulunuyor. Zaman zaman bunları dile getiriyor ve uyarılarda bulunuyoruz. Ancak dikkat çekmeye çalıştığımız önemli bir sorun da yalnızlığa itiliyor olmaları…Artık kendilerini tamamen dış dünyadan soyutlayan, neredeyse odasından çıkmayan, yalnız çocuklar ve gençler çoğalmaya başladı. Bu iki farklı tür olarak karşımıza çıkıyor; birisi ‘bencil yalnızlık’, diğeri ise ‘sencil yalnızlık’. Bencil yalnızlıkta sorunlardan kaçmak, sadece kendiyle ilgilenmek, uyku, eğlenmek, yemekten ibaret bir yaşantı haline geliyor. Dış dünyanın farkında olmak ya da dış dünyanın ona ihtiyaç duyması gibi düşünceler yok. Sadece ‘ben’ ve ‘benim buna ihtiyacım var’ diyor. O çocuk çıkar bir süre sonra; ‘ben susadım, ben acıktım, ben kendimi iyi hissetmiyorum, ben, ben, ben’ der… Başka insanların farkında değildir. Bu bencil bir yalnızlık… Bir de sencil yalnızlar var ki, onları anlamak çok zor ve anlaşılmaya ihtiyaçları var. Onları anlamazsanız hasta zannedersiniz. Bu şöyle bir şey; ‘her şeyin farkındayım, hissiyatım çok açık. Tüm ailemin farkındayım. Bir yere giderken birinin herhangi bir şeye ihtiyacı varsa, mağdursa yanında olurum’ diye bakar. Zaten bu tür insanlar genellikle mağdur insanların yanında olur, güçlülerin değil. Çünkü güçlü insanların başlarının çaresine bakabileceğini bilir, onlardan emindir. Nerede zayıf bir insan varsa yanlarında olur, onların savunucusu olur. Ama insanları da kırmak, onlara karşı nezaketini bozmak istemez. Hak savunuculuğu ile birlikte manevi değerleri çok yüksektir. Yani aslında kimseyi kırmamak, üzmemek için kendini dış dünyadan soyutlar. Çünkü buna katlanmak çok zordur, dış dünyaya çıksa kavga etmesi gerekir. Aslında hem kendi değerlerini korumak, hem de başkalarını; onlara kaba davranmamak için kendini soyutlar. Ama bu demek değildir ki dış dünyadan habersizdir. Kendi asli sorumluluklarını bilir. Okula gitmesi gerektiğini, ya da sorumlulukları olduğunu bilir. Dış dünyayla kendi dengesini korumak ve başka insanların hakkına girmemek için kendini uzaklaştırır. Hep sorgular; neden? Dış dünyayla denge kurmak çok zordur onun için, o yüzden kendine oyunlarla farklı bir dünya yaratır.”
Oyun bağımlılığında anne babalar nasıl tedbir almalıdır?
Abca, baş edilemeyen bu durumlar yaşandığında uzman desteğinin önemli olduğuna vurgu yaparken, “Bu durumlarda aileler muhakkak çocuğunu psikoloğa ya da psikiyatriste götürüyor. Ancak, uzmanın şunu iyi anlaması lazım; bu bir hastalık mı, yani ben merkezli yaşanan bir durum mu yoksa bu dünyanın gerçekleriyle yüzleşip kendi sevdiklerini koruyamamanın verdiği çaresizlikten kaynaklanan bir durum mu? Çocuklar yanlış yöntemler uygulandığında daha çok içine kapanabiliyor” dedi.
Gelişim sürecinde ebeveynlerin çok dikkati olmaları gerektiğinin altını çizen Abca, özellikle annelere önemli tavsiyelerde bulundu: “Annenin rolü çok önemli… Anne çocuk için dış dünyanın aynası olarak oranın kaygılı olduğunu çocuğa gösteriyorsa o zaman çocuk, odasından dış dünyaya çıkmak istemez. Anne farkında olmadan diyor ki, ‘Dış dünya korumasız, seni ancak ben korurum’, korumacı anneler çocuğa ister istemez bu mesajı vermiş oluyor… ‘Helikopter anne’ diye bir tabir var, her an her zaman hazır ve nazır.İşte burada çok dikkat etmek gerekiyor.”
Dış dünyada ebeveynlerden birinin çocuğunu beğenmediği, onaylamadığı ve diğerinin de fazla korumacı davrandığı durumlarda da çocuğun kendini dış dünyada gösteremediğini, var edemediğini belirten Abca, “Biri ona yetersiz muamelesi yapıyordur, diğeri ise dış dünyayı kaygılı bir yer olarak gösteriyordur. Burada denge bozuluyor” dedi.
Abca, son olarak ebeveynlerin doğru zannederek yaptıkları yanlışlardan vazgeçerek çocuklarının dış dünyayı öğrenmelerine fırsat vermelerinin, kaygı psikolojisini çocuklarına yansıtmamalarının, çocuklarının potansiyellerini ortaya çıkarabilmelerine imkan vermelerinin büyük önem taşıdığını belirtti.

İDO Sonbahar-Kış Tarifesini Satışa Sundu! Eylül-Aralık dönemi Deniz Yolculuğu Keyfi Başlıyor!

İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO), Marmara Denizi’ndeki yolculuk keyfini devam ettiriyor.

9 Eylül 2024-31 Aralık 2024 tarihlerini kapsayan Sonbahar-Kış tarifesini satışa açan IDO, köprülere gelen zamlara rağmen uyguladığı ulaşılabilir fiyat politikasıyla deniz yolculuğuna olan ilgiyi artırmayı hedefliyor.

İDO’ nun bu yenilikçi tarifesi, Marmara Denizi’nin dört bir yanına konforlu, ekonomik ve keyifli seyahatler sunuyor. Filosunda bulunan farklı özelliklere sahip feribot ve gemilerle hem araç, hem de yolcu taşımacılığı yapan IDO emniyetli, hızlı, özgürce hareket edebildiğiniz ve manzara eşliğinde trafik stresine girmeden, yakıttan tasarruf edebileceğiniz bir yolculuk deneyimi vaad ediyor.

İDO’nun sonbahar tarifesinde, İstanbul ile Bursa arasında gerçekleştirdiği seferler, özellikle iş ve tatil amaçlı seyahat edenler için mükemmel bir seçenek sunuyor. Kadıköy’den hareket ederek Yenikapı, Armutlu T.K., Armutlu ve Bursa’ya ulaşan bu rota, Marmara’nın büyüleyici manzaraları eşliğinde rahat bir yolculuk vaad ediyor. Aynı şekilde, Kabataş’tan başlayan ve Kadıköy, Yenikapı ile Bursa’ya kadar devam eden seferler de, şehrin önemli noktalarından hareket ederek geniş bir ulaşım ağı sunuyor.

Tatilcilerin uğrak yerlerinden Avşa, Marmara Adaları ve Ekinlik, Çınarcık, Esenköy, Kumla, Kumla Tatil köyü gibi destinasyonlara olan seferler Adalar ve Marmara Denizi’nin kuzey kıyılarına yönelik büyük bir cazibe merkezi oluşturuyor. Tatil severlerin cazibe merkezi olan bu destinasyonlar Ekim sonuna kadar hizmet vermeye devam edecektir.

Salomon Cappadocia Ultra Trail’de geri sayım başladı 

Salomon Cappadocia Ultra Trail, 19-20 Ekim’de gerçekleşecek

Aydın Ayhan Güney: Festival havasında bir organizasyona imza atıyoruz

Salomon isim sponsorluğunda düzenlenecek Cappadocia Ultra Trail, 19-20 Ekim tarihlerinde koşulacak.
Olağanüstü doğal güzellikleri ve emsalsiz tarihi ile UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Kapadokya’nın tepelerinde ve vadilerinde gerçekleşecek Salomon Cappadocia Ultra Trail, dünyanın dört bir yanından gelen patika koşucularına ev sahipliği yapacak.
Ülkemizde gerçekleştirdiği organizasyonlarla spor turizmine büyük katkı sağlayan Argeus Travel & Events tarafından Salomon isim sponsorluğunda bu yıl 11’nci kez düzenlenecek Salomon Cappadocia Ultra-Trail; Gençlik ve Spor Bakanlığı, Nevşehir Valiliği, Ürgüp Kaymakamlığı, Ürgüp Belediyesi, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), Türkiye Atletizm Federasyonu katkılarında PT Academy, ViewSonic, Eker, Züber sponsorluğunda koşulacak. Anadolu Sigorta ve Intersport’un yeni dahil olduğu, Corendon Airlines’ın tekrar yer aldığı organizasyonda, Garmin, Noss Group, Royal Balloon Cappadocia, Yunak Evleri Cappadocia Cave Hotel co-sponsorluğuna devam edecek. Yarış, Volkswagen R Premium Expo partnerliğinde gerçekleşecek. Organizasyonun sosyal sorumluluk ortaklığını ise geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi Adım Adım üstlenecek.

YARDIMSEVERLİK KOŞUSU
Her sene gelişerek devam eden ve birbirinden güzel aktiviteleri içinde barındıran Salomon Cappadocia Ultra Trail, bu sene de katılım rekoru kırmayı hedefliyor. Festival havasında geçecek Salomon Cappadocia Ultra Trail, 18 Ekim Cuma günü Adım Adım iş birliğinde yardımseverlik koşusu düzenleyecek. “How to Trail Run” yardımseverlik koşusunda yer almak isteyen herkes, STK’lara yapılacak bağışlar karşılığında katılım yapabilecek.

ÜST DÜZEY REKABET İMKANI
Salomon Cappadocia Ultra Trail, yarışçılara sunduğu parkurlarla da adından söz ettiriyor. Zorlu parkuruyla üst düzey rekabet imkanı sunan yarış; Salomon Cappadocia Ultra-Trail 119K, Salomon Cappadocia Medium-Trail 63K, Salomon Cappadocia Short-Trail 38K, Cappadocia Team Games CUT 119K (2 kişilik takım), Cappadocia Team Games Medium Trail 63K (minimum 2’si kadın 6 kişilik takım), Cappadocia Team Games Short-Trail 38K (minimum 1’i kadın 3 kişilik takım) parkurlarda gerçekleşecek.

AYDIN AYHAN GÜNEY: FESTİVAL HAVASINDA BİR ORGANİZASYONA İMZA ATIYORUZ
Salomon Cappadocia Ultra-Trail organizatörü, Argeus Travel & Events Kurucu Ortağı Aydın Ayhan Güney, “2014 yılında yaklaşık 180 sporcu ile başladığımız ve gelecek gördüğümüz bir organizasyon. Kapadokya’da olması tabii daha da büyümesine sebebiyet verdi. Parkurun güzelliği ve yarışın kalitesiyle her sene 70 ile 80 ülkeden sporcu katılım sağlıyor. Aslına bakarsanız biz sadece yarış düzenlemiyoruz her sene festival havasında geçen bir organizasyona imza atmanın gururunu yaşıyoruz. Kapadokya’nın doğal güzelliklerinin arasında zorlu ve bir o kadar da keyifli parkurda kıyasıya mücadeleler yaşanacak. Bu tür organizasyonların amacı turizm. İnsanlar, buraya geliyor ve bu doğal güzellikleri hem yerinde görüyor hem de spor yapıyor. Kapadokya, dünyada görsellik açısından tek. Gelenler bir sadece koşmaya değil turistik amaçla da seyahat ediyorlar. İyi bir yarış olmasını bekliyoruz. Hazırlıklarımız ise tamam, eğlenceli ve güzel bir yarış olacak” dedi.
“ÜLKEMİZİN TANITIMINA BÜYÜK KATKI SAĞLIYOR”
Ülkemizde son yıllarda birçok organizasyon yapıldığını dile getiren Aydın Ayhan Güney, “Yerli ve yabancı birçok sporcunun katılımı ile gerçekleşen organizasyonlar ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlıyor. Her sene Salomon Cappadocia Ultra Trail’e yurt dışından büyük katılım sağlanıyor. Bu sene de kayıtlarımız bir hayli yüksek. Yerli sporcuların yanı sıra yurt dışından birbirinden önemli sporcuların ülkemize gelmesi ve yarışta yer alması bizi onurlandırıyor. Salomon Cappadocia Ultra Trail, turizm açısından bölgeye büyük katkı sağlıyor. Bu tarz organizasyonlarda bölge esnafı çok güzel gelirler elde ediyor” diye konuştu.

Ercan Kesal: Emek hiçbir dönem bu kadar aşağılanmamıştı, herkes emeksiz yemek peşinde!

Bu yıl altıncısı düzenlenen Edremit Kitap Fuarı’nda sevenleriyle bir araya gelen oyuncu ve yazar Ercan Kesal, “Cebimdeki Ekmek Kırıntıları” adıyla kitaplaştırdığı deneyimlerinin hayatına, oyuncu ve yazar kimliğine katkılarını anlattı.

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ile Edremit Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği 6. Edremit Kitap Fuarı 19 Ağustos akşamı kapılarını açtı. Altınkum Fuar Alanı’nda düzenlenen fuar bu yıl da birçok sanatçıyı ağırladı. Fuar kapsamındaki söyleşide sevenleriyle bir araya gelen sanatçılardan biri de oyuncu ve yazar Ercan Kesal oldu. “Cebimdeki Ekmek Kırıntıları” isimli kitabında anlattığı deneyimlerinin hayatına, oyuncu ve yazar kimliğine katkılarını anlatan Kesal’ın söyleşisi büyük ilgiyle takip edildi.


Kelimelerin gücünü nasıl fark ettiğini ve bu farkındalığın hayatına kattıklarını tüm samimiyetiyle anlatan Kesal, “Hepimizin varoluşsal bir derdimiz var. Niye yaşadığımızı anlamaya çalışıyoruz. Bir insan kendi hikâyesinin farkına ancak eyleyerek, eylemde bulunarak varabilir” ifadelerini kullandı.

“EMEK, KAN, TER, GÖZYAŞI VE ÇABA”

“Bitmek tükenmek bilmeyen bir okuma, yazma ve yeni bir şey yapma telaşıyla yaşamış bir adamım ben. Ve bu yüzden 48 yaşında ancak sinemayla buluşabildim” diyen Ercan Kesal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Üç Maymun’daki oyunculuğum ilk uzun metraj oyunculuktur. Beni çok uzun yıllarda sinema ve tiyatroda filmler yapmış, tiyatroyla uğraşmış biri olarak zannediyorsunuz. Değilim. Ben 12-13 yıldır sinemadayım. Ama doğru adamlarla buluşmak diyorsanız evet doğru adamlarla buluştum. Ama onların da hadi biz de seni bekliyorduk falan gibi bir şey dediklerini zannetmeyin. Çok zor adamlarla, çok doğru adamlarla ama çok zor bir yerden başladı ve onu hak etmeye çalıştım. Bu yüzden bana böyle yeteneğiyle başkalarından çok farklı birtakım özellikleriyle gelen insanlara diyorum ki bu yüzde bir. Bu yüzde bir. Şimdi sana yüzde 99 daha lazım. O da çalışmak. Yani bunu üstelik ben söylemiyorum. Dünyanın en zeki adamlarından biri söylüyor, Einstein. Yüzde birdir diyor bendeki zeka. Onun dışındaki diyor emek kan, ter, gözyaşı ve çabadır diyor”

“EMEK HİÇ BU KADAR AŞAĞILANMAMIŞTI”

Köy Enstitüleri modeline yeniden “alıcı gözle” bakılması gerektiğini vurgulayan Kesal, “Ben bu çağın özellikle post-trut diye adlandırılan bu dönemin çalışmanın yok sayıldığı, çalışmanın kıymetinin fark edilmediği ya da yok edildiği bir dönem olarak hatırlayacağım. Çalışmak bu kadar aşağılanmamıştı. Emek bu kadar aşağılanmamıştı” dedi. Kesal konuşmasının devamında şunları kaydetti:

“Çünkü sürekli bir köşe dönme, çabucak bir şeyin sahibi olmak, sürekli bir emeksiz bir yemek peşinde olan bir topluma dönüştürüldük. Çok ayıp bir şey. Çalışmaktan başka hiçbir şansımız yok. Uğraşmaktan, çabalamaktan başka hiçbir şansımız yok. Bu yüzden belki de eğitim modelimiz, okullardaki bu yöntemi, müfredatı, öğrenme ve öğretme biçimlerini falan yeniden ele almamız lazım. Hayatın içinde çalışarak, üreterek yani keşfedecek bir şey yok aslında. Köy Enstitüleri modeli orada duruyor. Ona yeniden alıcı gözle bir daha bakmak lazım. Yani ben yine o ormanda kaybolmanın bir yolunu bulurdum. Ben yine o çikolatalı evi arar bulurdum. Çünkü ben yaşam olurlu bir adamım. Benim iştahım hiç bitmiyor ki.”

Büyük ilgiyle izlenen söyleşinin ardından Edremit Belediyesi Meclis Üyesi Erdoğan Dursun, Kesal’a teşekkür plaketini takdim etti.

25 Ağustos tarihine kadar devam edecek olan fuar, kitapseverleri ve edebiyat dünyasının önemli isimlerini bir araya getirecek.

Et Dönerdeki Fiyatlar Kafa Karıştırıyor Dönerde Fiyat ve Kalite İkilemi: Tüketiciler Nelere Dikkat Etmeli?

Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan dönerde fiyat tartışmaları devam ediyor. Etin kalitesinden işletmenin lokasyonuna kadar birçok faktörle etkilenen döner fiyatları bazı bölgelerde 100 gramı 200 TL’den, bazı bölgelerde ise 500 TL’ye kadar çıkabiliyor. Dönerci Maydanoz Ali Kurucusu Ali Sarar, et dönerdeki fiyat artışının başlıca nedeninin hammadde maliyetlerindeki yükseliş olduğunu belirterek, “Ek olarak enerji ve lojistik maliyetleri de döner fiyatlarını belirleyen önemli etmenler arasında yer alıyor. Bu yüzden et döner tüketirken mutlaka etin kalitesine dikkat edilmesi gerekiyor. Pahalı olanın kaliteli olduğu algısı büyük bir yanlıştır. Sadece düşük fiyatlı işletmelerde değil, yüksek fiyatlı işletmelerde de döner yerken araştırma yapmak büyük önem taşıyor” dedi.

Son dönemde artan maliyetler nedeniyle döner fiyatlarına da yansımış durumda. Et fiyatlarındaki dalgalanmalar, enerji ve lojistik maliyetindeki artışlar nedeniyle restoran sahipleri zor durumda kalıyor.

Geçtiğimiz yıla göre giderlerimizi karşılaştırdığımızda şu an neredeyse 2-3 katı fazla ödeme yaptıklarını belirten Dönerci Maydanoz Ali Kurucusu Ali Sarar, “Müşterilerimize en kaliteli döneri sunmaya çalışıyoruz ancak maliyetler diğer sektörler gibi yeme içme sektörünü de etkiledi. Dolayısıyla bu maliyeti et döner fiyatlarına yansıtmak durumunda kalıyoruz. Dönerde fiyatı etkileyen en önemli faktör ettir. Eti hangi bölgeden ne şartlarla beslenen çiftçiden aldığınız çok önemli ve fiyatı da artıran önemli bir konudur. Etin dışında zaten diğer elektrik, lojistik ve hammadde giderleri oldukça geniş yer kaplıyor. Bu şartlar altında müşterilerimize en kaliteli eti sunmak adına bütçelerine en uygun şekilde sunmak adına çalışıyoruz” dedi.

Döner fiyatlarındaki artışların hem sektördeki işletmeler hem de tüketiciler için ciddi bir endişe kaynağı olduğunu belirten Sarar, “Bazı işletmeler kaliteden ödün vermeden devam etse de maalesef bazı işletmeler ekmeğin gramajıyla dahi oynayarak çeşitli hilelere başvuruyor. Bu durumda nerede döner yediğiniz ve işletmenin geçmişi çok önemli. Henüz işletme sistemi oturmamış yeni bir yerden döner yemek çok sakıncalı. Çünkü sektörde belirli bir sistem olmadığı ve çok fazla merdiven altı işletme bulunduğu için bu tür yerler büyük bir sağlık tehdidi oluşturuyor. Ayrıca arama motorlarında ve sosyal medya hesaplarında müşteri yorumlarına dikkat etmek lazım. Diğer müşterilerin yorumlarını ve tavsiyelerini incelemek, dönerin fiyat-performans dengesini değerlendirmek için iyi bir yol olabilir. İnternetteki yorumlar veya arkadaş tavsiyeleri bu konuda yardımcı olabilir. Aynı bölgede farklı restoranlarda döner fiyatlarını karşılaştırarak ortalama bir fiyat aralığı belirleyebilirsiniz” açıklamasında bulundu.

Müfit Can Saçıntı ‘yalanım varsa Dilan Polat olayım’ dedi: Arkamızda örgütlü bir halk yok, ana problem de bu!

Bu yıl altıncısı düzenlenen Edremit Kitap Fuarı’nda sevenleriyle bir araya gelen oyuncu ve yönetmen Müfit Can Saçıntı, Türkiye’de sinema ve televizyon sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Saçıntı, “Bugün problemimiz örgütlülük. Örgütlülük ‘öcü’ değil. 1980 öncesine ilişkin anılar duyuyoruz. Tarık Akan, Kemal Sunal çok yüreklilerdi. Çünkü arkasında onlara destek olan bir halk vardı. Arkasında halkı hisseden de hiçbir şeyden korkmuyordu. Arkasında örgütlü bir halk olduğu için o kadar cesur davranabiliyorlardı” ifadelerini kullandı.

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Edremit Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği 6. Edremit Kitap Fuarı 19 Ağustos akşamı kapılarını açtı. Altınkum Fuar Alanı’nda düzenlenen fuar bu yıl da birçok sanatçıyı ağırladı, ağırlamaya da devam ediyor. Fuar kapsamındaki söyleşide sevenleriyle bir araya gelen sanatçılardan biri de oyuncu ve yönetmen Müfit Can Saçıntı oldu. Türkiye’deki sinema ve televizyon kültürüne ilişkin görüşlerini paylaşan Saçıntı’nın söyleşisi büyük ilgiyle takip edildi.


“Bugün buradan anlatacağım ne varsa hepsi gerçektir. Yalanım varsa Allah bana evlenme programlarında koca aratsın. Bak bu kadar büyük yemin verdim. Daha büyüğünü vereyim. Yalanım varsa Dilan Polat olayım” sözleriyle konuşmasına başlayan Saçıntı, televizyon dizilerinde artan şiddet sahnelerine ilişkin kendisine yöneltilen soruyu yanıtladı.

“ARKAMIZDA ÖRGÜTLÜ BİR HALK YOK”

“Televizyon konusunda gerçek patron seyircidir. Siz ne derseniz o oluyor” ifadelerini kullanan Saçıntı, sözlerine şöyle devam etti:

“1980 öncesine ilişkin anılar duyuyoruz. Tarık Akan, Kemal Sunal çok yüreklilerdi. Çünkü arkasında onlara destek olan bir halk vardı. Arkasında halkı hisseden de hiçbir şeyden korkmuyordu. Arkasında örgütlü bir halk olduğu için o kadar cesur davranabiliyorlardı. Bizim arkamızda örgütlü bir halk yok. Bugün ana problemimiz örgütlülük. Sadece televizyona değil aslında her yerde, demokrasilerde gerçek patron halktır. Halk olmadan hiçbir şey olmaz.”

Büyük ilgiyle izlenen söyleşinin ardından Edremit Belediye Başkanı Mehmet Ertaş, Saçıntı’ya teşekkür plaketini takdim etti.

60 yayınevinin aynı alanda bir araya getiren ve her gün binlerce Edremitlinin buluştuğu fuar, 25 Ağustos tarihine kadar devam edecek, kitapseverleri ve edebiyat dünyasının önemli isimlerini sohbete doyuracak.

Ahmak” davasıyla İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse neler olacak?

Usta gazeteci Tuncay Mollaveisoğlu sordu, Siyasal İletişim Uzmanı Necati Özkan yanıtladı.

“Cesaret ederlerse de bunun faturasını bir şekilde ödemeye hazır olurlar”

Gazeteci Tuncay Mollaveisoğlu ile 12’den programının bu haftaki konuğu Siyasal İletişim Uzmanı Necati Özkan oldu. Necati Özkan, İBB’nin Paris harcamalarındaki sponsor ayrıntısının ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef alan “Ahmak” davasının detaylarını anlattı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) tanıtım için sponsorlarla açtığını açıkladığı Paris’teki ‘İstanbul Evi’ ile ilgili tartışma yapılmıştı.

Paris’teki ‘İstanbul Evi’ ile ilgili yapılan ödemeler konusunda farklı ücretler ortaya atıldı, İBB’den yalanlama gelmişti. Sponsorların ise kim oldukları merak konusuydu.

Tuncay Mollaveisoğlu’nun “Paris’i konuşmak istiyorum. Ne oldu? Sponsorluklar var. Sponsorları açıklayın sesleri yükseldi. Niye Paris’e gittiniz, ne yaptınız?” sorusuna Necati Özkan ayrıntılı yanıt verdi. Özkan şöyle konuştu:

“Ekrem İmamoğlu 2019’da İstanbullulara bir söz verdi ve bir vizyon ortaya koydu. Dedi ki, İstanbul adil bir şehir olacak, İstanbul yeşil bir şehir olacak ve İstanbul yaratıcı bir şehir olacak. İstanbul’un adil bir şehir olmasıyla ilgili kamu kaynaklarının vatandaşlara nasıl kullandığına ilişkin Türkiye tarihinde olmamış örnekler var. Yeşil bir şehir olacak dendi yani 22 tane yaşam Vadisi şu anda inşa ediliyor, 15’i bitmek üzere ve İstanbul’a yeni yeni yeşil kuşaklar inşa ediliyor, bunların sonuçlarını göreceğiz. Keza İstanbul’un 100 yıllık tarihinde yapılmamış altyapıya, bunlara metrolar dahil olmak üzere yapılıyor.

Dolayısıyla özetle şunu diyebiliriz bu alanlarda Ekrem İmamoğlu yönetimi Türkiye tarihinde olmamış işler yaptı. İstanbul’a yeni sermayenin gelmesi İstanbul’da yeni yatırımların yapılması İstanbul’da yeni etkinliklerle dünyadan ziyaretçilerin İstanbul’a getirilmesi için ortaya konmuş bir vizyon da ve burada da festivallere kadar konserler, uluslar arası spor karşılaşmaları da önemli bir hedeftir. Yani size şöyle söyleyeyim, Londra sadece spor karşılaşmalarından yılda yaklaşık olarak 28 milyar Pound kadar bir gelir elde ediyor. O nedenle de yani İstanbul’da uluslararası büyük spor organizasyonunun getirilmesi önemli bir hedefti. Bu kapsamda da 2036 İstanbul’un olimpiyat adaylığı süreci başlatıldı ve yine bu kapsamda da Avrupa oyunları İstanbul’a alındı.

İstanbul’a 2027 Avrupa oyunları Ocak 2024’te Roma’da Avrupa Oyunları Komitesi’nin yönetim kurulunun açıklaması ve İstanbul’da da Ekrem İmamoğlu’nun açıklamasıyla eş zamanlı olarak ilan edildi sonra bunun imzalanması için Roma’ya gidildi. Ekrem İmamoğlu liderliğiyle Paris’te 2027 Avrupa oyunlarını daha büyük yapabilmek için bir İstanbul evi kuralım bunu da bakanlıkla beraber yapalım diye başladığı bir giriş, tabii bakanlıkla bu konuda bir sürü yazışmalar yapıldı. Bakanlık duvar gibi hiçbir yazışmaya cevap vermedi. Bunun üzerine Ekrem İmamoğlu bu işi kendi başına belediye adına bunu yapmaya karar verdi.

Fakat burada şunun bilinmesinde büyük fayda var, olimpiyat zamanlarında dünyanın bütün ülkeleri de giderler o olimpiyat döneminde bir ev kurarlar. Sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil. Örneğin Paris’te 50’ye yakın ülkenin evi vardı. Hindistan evi, Brezilya evi gibi… Türkiye’nin yoktu ama İstanbul’un vardı, İstanbul evi vardı. Şimdi bu İstanbul evi Paris Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetindeki bir binanın iki günlüğüne kiralanması ve o iki günde bir tane tüm spor dünyasına tümüyle olimpiyat dünyasına ve olimpiyat karar vericilerine ilişkin bir resepsiyonun verilmesi ikincisinde de orada yaşayan vatandaşlarımıza ilişkin bir resepsiyonun verilmesi şeklinde planlanmıştı ve böyle uygulandı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılmış en önemli lobi işlerinden biridir. Ekrem İmamoğlu ve ekibi uluslararası olimpiyat karar vericilerinin tamamıyla bu vesileyle tanıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesinin tamamı sponsorlar tarafından karşılandı.”

KİMDİ O SPONSORLAR

Tuncay Mollaveisoğlu’nun “Kimdi o sponsorlar?” sorusuna ise Necati Özkan şu yanıtı verdi:

“Sponsorların adı açıklandığında, bu gibi dönemlerde muhalefetten bir belediyenin sponsoru olduklarının açıklanmasıyla, zarar görüyorlar. O nedenle açıklanmamasına karar verildi ama sponsorlar bildiğimiz önemli markalar önemli kurumlar…”

AHMAK DAVASINDA BEDEL ÖDERLER

İmamoğlu’nun da seçim kampanyasını yürüten Necati Özkan çok önemli açıklamalarda bulundu.

Erdoğan ve AKP üzerinde kritik değerlendirmeler yapan Necati Özkan Türkiye tarihine bakıldığında Türkiye’de toplumun seçilen partilere 3 dönemlik şans vermesine dikkat çekti.

Erdoğan’ın da 3 dönem seçilmesi üzerine aslında toplumun “Koalisyon” isteği olduğunu fakat Erdoğan’ın ülkeyi kaosa sürüklemesiyle toplumun isteğini yerine getirmediğini ifade etti.

Necati Özkan, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için de parlamentodan erken seçim kararı çıkması gerektiğinin altını çizdi. Ancak Erdoğan’ın son dakikaya kadar kalacağı yorumunu yaptı.

Necati Özkan İmamoğlu’na açılan ahmak davası için ise “Sadece kapağı var, dosyanın içi boş” ifadelerini kullandı.

Tuncay Mollaveisoğlu’nun “Konuyu işledim, bir ahmak davası… İşte sizinle de konuşmuştuk, kendi köşe yazımda da yazdım. Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmeye yönelik yeni bir proje, bunu çok net söyleyebiliriz. Geçmiş dönemlerde de biz bunu gördük yaşadık. İmamoğlu’nun Kazanılmış bir seçimi hepimizin gözünün içine baka baka elinden nasıl aldıklarını bu iktidarın gördük böyle pervasızlık yapabilir mi, yaptılar. Hukuksuzluk dedik yaptılar ve bu toplumda ters tepki yaptı, Ekrem İmamoğlu ve ekibi çok daha güçlü bir şekilde yeniden İstanbul’u kazandı ama o süreç bitmedi sonra eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hatırlayın neler yaptı, neler söyledi? Ne iddialarda bulundu? Her gün Ekrem İmamoğlu ile ilgili İstanbul Belediyesi ile ilgili akıl almaz iddialarda bulundu ve bunu İçişleri Bakanı sıfatıyla yaptı. Ahmak davası ortaya çıktı. Biz görüyoruz, bu dava şimdi top gibi oradan oraya gidiyor oradan oraya gidiyor içi bomboş ama Türkiye’de bazı şeylerin yeri ve zamanı geldiği zaman kullanmak üzere maalesef arşivlendiği bekletildiğini de biliyoruz. Türkiye’de hukuk da yok, adalet de yok. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise Necati Özkan şöyle yanıt verdi:

“Öncelikle bir genel tespit yani bu tür rejimler otokrat rejimler, aslında diktaya giden rejimler, gücün hani her mekanizmayı yönetirler. Dolayısıyla Türkiye’de yargının bağımsızlığı artık tartışma konusu bile değil yani bunu entelektüel olarak bile tartışamıyorum. Lakin yani mevcut yönetimin mevcut iktidarın 2014’ten beri hedefine koyduğu bir kişi olarak Ekrem İmamoğlu’na yaptığı her hukuk dışı her siyaset dışı ve her hakikat dışı saldırı Ekrem İmamoğlu’nu güçlendirdi Olmayacak bir karara gidebilirler ama bunun faturasının çok ağır olacağı aşikar çünkü Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti…

Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin en örgütlü partisi… Cumhuriyet Halk Partisi’nin başat oyuncularından birini tamamen içi bomboş olan bir dosyayla saf dışı edebilmek öyle kolay bir iş değil öyle kolay karar verilemez bunun faturasının ne kadar ağır olacağını en azından 2019 seçimlerine bakarak görebilirler. Bu hani toplumun refleksi olarak bunu söyleyebiliriz ama aynı zamanda partinin de örgütlü güçleri var yani kimse böyle şey beklemesin. Yani böyle yaptık oldu yaptık oldu, bu konuda kolay kolay cesaret edilebileceğini düşünmüyorum ama cesaret ederlerse de bunun faturasını bir şekilde ödemeye hazır olurlar diye düşünüyorum.”

Alfa Romeo 33 Stradale. İşte onun ‘kükreyişi’! İşte Alfa Romeo 33 Stradale’nin ‘Kükreyişi’!

Alfa Romeo, hayranlarına yeni 33 Stradale’nin ‘kükreme sesini’ özel bir video ile duyurdu.

Alfa Romeo mühendislik ekibi öncülüğünde yürütülen dinamik geliştirme süreci planlandığı gibi ilerlerken; markanın karakteristik ‘kükreyişini’ de yakalama fırsatı ortaya çıktı.

Klasik müziğin zarif, armonik ve rafine melodileriyle eşsiz bir uyum yakalandı.

Üstün mühendisliğin ve İtalyan tutkusunun sonucu, tanıdık bir Alfa Romeo sesi, gücün ve kusursuzluğun müziği yaratıldı.

Yaklaşık bir yıl önce Arese’deki Alfa Romeo Müzesi’nde tanıtılan stil prototipi, dünyanın en büyük otomotiv etkinliklerinde yer almaya devam ediyor.

Yeni 33 Stradale’nin stil prototipini yakından görme fırsatı bulabilenler, 1967 33 Stradale’nin tasarım ögelerini titizlikle ve saygıyla yeniden ele alan eşsiz stilini takdir ediyor.

Alfa Romeo tutkunları, 620 beygirden fazla güç üreten V6 çift turbo motorla donatılmış versiyonun karakteristik sesinin de keyfine varabilecek.

Arese Müzesi’ndeki tanıtımından yaklaşık bir yıl sonra, Alfa Romeo mühendislik ekibi sınırlı üretim (Fuoriserie) modelin dinamik gelişimine odaklandı.

Sadece 33 adet üretilecek olan 33 Stradale, konfor ile kullanım kolaylığından ödün vermeden, günlük kullanımda ve pistlerde mükemmel performans sunma gibi çifte amaca sahip.

Otomobilin dinamik testleri sırasında kaydedilen motor sesi, klasik müziğin zarif, armonik ve rafine melodilerine eşlik eden bir reprodüksiyonla markanın sosyal medya kanallarında paylaşıldı. Üstün mühendisliğin ve İtalyan tutkusunun bir sonucu olarak, tanıdık bir Alfa Romeo sesi, gücün ve kusursuzluğun müziği yaratıldı.

Alfa Romeo 33 Stradale; 30 Ağustos 2023’teki ilk gösteriminden bu yana dünyanın en büyük otomotiv etkinliklerinde yer almayı sürdürüyor. Bu etkinlikler arasında, modelin prestijli “Tasarım Konsepti Ödülü”nü kazandığı Villa d’Este Concours d’Élégance ve yakın zamanda gerçekleştirilen, Goodwood Hız Festivali (Goodwood Festival of Speed) de yer alıyor.

Yeni Bir Başlangıç: Ayşen Laçinel’in Yenilikçi Danışmanlık Programı

Hayat röntgeni çekilerek, hedeflere ulaşmanın yol haritası belirleniyor

Girişimci ve danışman AL Danışmanlık Genel Müdürü Ayşen Laçinel, başarıya giden yolda adımlarını sağlam atmak isteyen, kariyer yapanlar ve bireyler için özel bir danışmanlık programı tasarladı.

Hem yönetici ve ekip performansını, hem motivasyonlarını yükselten bu özel program büyük ilgi görmektedir. Bu program, katılımcıların hayat röntgenini çekerek, mevcut durumlarını detaylı bir şekilde analiz etmelerine olanak tanıyor ve hayallerini, amaçlarını ve hedeflerini planlamalarına yardımcı oluyor, yol haritası belirleniyor.

Ayşen Laçinel’in danışmanlık programı, katılımcıların bugünkü konumlarını anlamalarını sağlayarak hayallerine giden yolda stratejik adımlar atmayı hedefliyor. Program, bireylerin potansiyellerini maksimize etmelerine ve amaçlarına ulaşabilmeleri için gereken adımları belirlemelerine yardımcı oluyor.

Programa katılanlar, bireysel hedeflerini belirleyerek bu hedeflere ulaşmak için gereken stratejileri oluşturuyorlar. Ayşen Laçinel’in rehberliğinde, katılımcılar kendi potansiyellerini keşfediyor ve bu potansiyelleri doğru stratejilerle birleştirerek başarıya giden yolculuklarını planlıyorlar.

Ayşen Laçinel’in danışmanlık programı, bireylerin içsel motivasyonlarını keşfetmelerine, amaçlarına odaklanmalarına ve hayallerine adım adım ilerlemelerine olanak tanıyor.

Eğitim programları hakkında www.aldanismanlik.com adresinden bilgi alınabilir.

AHMET ÜMİT: HER ŞEY ŞAHANE, TEDAVİYE GEREK YOK, ÖLEBİLİRİZ!

Bu yıl altıncısı düzenlenen Edremit Kitap Fuarı’nın onur konuğu ünlü yazar Ahmet Ümit oldu. Fuar kapsamında düzenlenen söyleşide sevenleriyle bir araya gelen Ahmet Ümit, “Bizi birleştiren şey güzellik, bizi birleştiren şey iyilik, doğruluk, sanat, dayanışma. Tüm bunlar ruhumuzu güzelleştiriyor. Ruhumuz güzelleştikçe doğaya, denize, insana, hayvana, sokak hayvanlarına ‘insan’ gibi davranıyoruz” dedi.

Edremit Belediyesi’nin düzenlediği 6. Edremit Kitap Fuarı 19 Ağustos akşamı kapılarını açtı. Altınkum Fuar Alanı’nda düzenlenen fuarın bu yılki onur konuğu ise ünlü yazar Ahmet Ümit oldu. “Sis ve Gece”, “Kayıp Tanrılar Ülkesi”, “Bab-ı Esrar” ve daha birçok önemli eseriyle tanınan Türk Edebiyatı’nın güçlü kalemi, nam-ı diğer “Başkomser Nevzat” Ahmet Ümit; edebiyatta polisiye, mitoloji, tarih ve “Bir Aşk Masalı”nı fuar katılımcılarına anlattı. Kaleme aldığı Başkomser Nevzat’ın yeni hikayesini tamamladığını ve kısa sürede okuyucularıyla buluşturacağının müjdesini veren Ümit’in söyleşisi büyük ilgiyle takip edildi.

Söyleşi sırasında, polisiyeyle ve tarih arasındaki benzerliklere dikkat çeken Ahmet Ümit, “Polisiyeyle tarih arasında büyük benzerlik var. Cinayet mahalline gittiniz, katil ortada yok. Nasıl bulacaksınız? Dokulardan, güvenlik kamerası kayıtlarından; yani bulgulardan yola çıkarak katili bulmaya çalışırsınız. Tarihte de gerçeği bulmak için çok yönlü okuma yapmak gerekiyor. Ancak o şekilde gerçeği bulabilirsiniz” diye konuştu.

“HER ŞEY ŞAHANE, TEDAVİYE GEREK YOK, ÖLEBİLİRİZ”

Usta yazar sözlerine şöyle devam etti:

“Tabii ‘herkesi yendik, tüm savaşları biz yendik’ demek hoş geliyor ama bir faydası yok. Bakın benim malzemem Türkçem. Dünya dillerine armağan ettiğimiz kaç tane Türkçe kelime var? Peki Almanların, İngilizlerin kaç tane var biliyor musunuz? Ben halkımı çok seviyorum. Bu ülkeyi çok seviyorum. Bu ülke için her şeyi yaparım. Ama diğer yandan teşhisi doğru koymazsak hastalığı düzeltemeyiz. ‘Ekonomik kriz var’ dedirtmiyor. ‘Şahane yaşıyoruz’ diyor. Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta nasıl başlıyor? Ülkenin durumunu anlatıyor; bir tablo çiziyor. Korkunç bir tablo. Hastalığın teşhisi üzerine, tedaviyi de anlatıyor. Şu anda her şey şahane, tedaviye de gerek yok, ölebiliriz!”

“BAŞIMIZI KALDIRALIM…”

Yeni romanı ve karakterlerinin geleceği hakkında da konuşan Ümit, “Başımızı kaldıralım, sözümüzü söyleyelim, yanlışı söyleyelim. ‘Olmaz yapamazsınız’ diyelim. İşte böyle bir Nevzat göreceksiniz. Bazen bana soruyorlar Nevzat’a bir şey olacak mı? Ali’ye, Zeynep’e? Olmayacak. Ben kahramanlarımı öldürmem. Doğa ve tanrı beni öldürecek biliyorum. Ben ölsem de onlar yaşayacak. Umarım yüzyıllarca yaşarlar. Bu da okurların elinde. Ancak ben kahramanlarıma kıyamam, elim varmaz.” ifadelerini kullandı.

Büyük ilgiyle izlenen söyleşinin ardından Edremit Belediye Başkanı Mehmet Ertaş, Ahmet Ümit’e plaketini takdim etti.

Gastronomi sektöründe Parcela TouchDine Kiosk ile dijital dönüşüm 

Parcela, “Akıllı Kargo Otomatı” ile başladığı işletmeden tüketiciye iş modelinin dijital ve teknolojik dönüşümünü, Ar-Ge çalışmalarını tamamladığı ve seri üretimine başladığı “Parcela TouchDine Self-Servis Kiosk” ile “Yeniliğe Dokunun, Lezzeti Yaşayın” mottosuyla devam ettiriyor. Hızla büyüyen ve müşterilerin ihtiyacına karşılık vermekte zorlanan Gastronomi sektörünü dijital dönüşümle yeniden şekillendiriyor.

Pandemi döneminde yaygınlaşan dijital iş modellerinin ülkemizde de hız kesmeden yaygınlaştığını anlatan Canovate Group Parcela Koli Otomasyon Sistemleri AŞ Genel Müdürü Mehmet Ören, şunları söyledi:

“Parcela TouchDine Self-Servis Kiosk uygulaması da, bunun bir uzantısı olarak restoranlarda yerini aldı ve müşteriler tarafından çok sevildi. Nitekim ülkemizde ve yakın coğrafyamızda gastronomi sektöründe oluşan yüksek talebe cevap verecek inovatif bir ürün çok bulunmuyordu. Telekom ve savunma sanayine yüksek teknolojik ürünler sağlayan Canovate Group’un bir iştiraki olan genç ve dijitalleşmenin öncülüğünü yapacak şirketi Parcela, içinde bulunduğu grubun yaklaşık yarım yüzyıllık dijital altyapı tasarımı ve üretim deneyimini işletmecilerden tüketiciye iş modelinde bu kez gastronomi sektöründe yeni fırsatlar yaratmak için kullanmaya karar verdi. Parcela, sektördeki ihtiyacı doğru planlayarak, yüksek üretim kapasitesi sayesinde işletmelere gecikme yaşatmadan ürün sağlayacak, ürünü güvenilir bir şekilde ulaştıracak, sürekliliğini sağlayacak ve arkasına duracaktır. Parcela, gastronomi sektörünün ihtiyaç duyduğu yerli yüksek teknoloji partneridir.” dedi.

Şube cirosunun %60’larına varan kullanım oranları görüldü

Parcela TouchDine’ın, ileri teknoloji ve yenilikçi yaklaşımlarla iş dünyasının sürekli değişen ihtiyaçlarına etkili çözümler sunmak üzere geliştirildiğini ifade eden Parcela Genel Müdürü Mehmet Ören, şunları kaydetti:

“Parcela olarak, franchise ve tekil işletmeler için sunduğumuz TouchDine marka Self-Servis Kiosk’umuzla, işletmelerin müşterilerine hızlı, verimli ve kullanıcı dostu çözümler sunarak gastronomi deneyimini yeniden tanımlıyoruz. TouchDine, ülkemizde franchise restoranlara hizmet vermeye başladı ve müşteriler tarafından çok sevildi. Yaptığımız saha ölçümlerinde şube cirosunun %60’larına varan kullanım oranları gördük. Bu da ürünün sağlıklı bir şekilde müşteriyle buluştuğunu, bize ve franchise işletmelere gösterdi. Genç bir nüfusa sahip halkımız, dijitalleşmeye hızlı uyum sağlamaktadır. Bu da, hem bize, hem de işletmelere bu konuda ilerlemek için cesaret vermektedir. Bundan sonra özellikle perakende sektörü başta olmak üzere, otoparklar, eğlence merkezleri gibi dijital dönüşüme uygun alanlar için yeni çalışmalar yürütüyoruz. “Dijital mağazalar” yakın geleceğin en ilgi uyandıran başlıklarından biri olacaktır. Müşteri deneyimini, bir üst noktaya çıkaracak bu yeni teknolojiler hayatı kolaylaştıracaktır.” diye konuştu.

Parcela TouchDine Kiosk’un müşteriye, işletmelere sağladığı avantajlar nelerdir?

A-Sunduğu müşteri deneyimi ile Parcela TouchDine Kiosk;  

1-Müşterilere ürün ve menü seçeneklerini kolaylıkla keşfetme ve sipariş verme imkânı sunar. Müşteriler, kullanıcı dostu arayüzle siparişleri hızla tamamlayarak zamandan tasarruf eder. Müşteri memnuniyetini artırır ve uzun kuyrukların önüne geçer.

2-Müşteriler kasa önünde yaşadıkları gerginliği ve kafa karışıklığını yaşamaz kendi tercihlerini kolayca seçebileler. Beğendikleri ürünleri seçebilir, sosları ve ekstra malzemeleri ekleyebilirler. Bu, müşterilerin tam olarak istedikleri ürünü elde etmelerini ve kendilerini özel hissetmelerini sağlar, böylece daha mutlu ve sadık bir müşteri tabanı oluşturulur.

3-Kiosk sistemi, menü, fiyatlar, besin değerleri ve promosyonlar gibi kapsamlı bilgileri sunabilir. Bu, müşterilerin daha bilinçli kararlar vermelerini ve işletmenin sunduğu ürünler hakkında daha fazla bilgi edinmelerini sağlar.

4-Kiosk sistemi, kredi/banka kartı, mobil cüzdan ve hatta ödeme noktasında teslim alma gibi çeşitli ödeme seçenekleri sunar. Bu, müşterilerin tercih ettikleri ödeme yöntemini seçmelerini ve hızlı bir şekilde siparişlerini tamamlamalarını sağlar. Ayrıca, Kiosk uygulaması ile müşteriler hesaplarını yükleyebilir, puan ve kuponlarını kullanabilirler

B-İşletmeler için sağladığı operasyonel avantajlar ile Parcela TouchDine Kiosk;

1-Masalar arasındaki hizmet süresini azaltarak müşterilerin daha hızlı sipariş vermesini sağlar. Çalışanların sipariş almak için harcadığı zaman önemli ölçüde azalır. Bu da müşterilerin daha kısa bekleme süreleri yaşamasına ve personelin diğer görevlere odaklanmasına olanak tanır.

2-Sipariş alma ve ödeme işlemlerindeki insan hatalarını büyük ölçüde azaltır. Müşteriler doğrudan kendileri sipariş vererek ve ödeme yaparak, garson veya kasiyer kaynaklı yanlışlıkları ve suistimalleri önlerler. Bu da daha doğru işlem kayıtları, daha az iade ve şikâyet anlamına gelir. Böylece işletmeler beklenmedik maliyetlerden de korunur.

3-Dikili Tip, Duvar Tipi ve Masa Üstü modelleri, kompakt ve esnek tasarımı, işletmelerin mevcut alanlarının daha verimli kullanılmasına olanak tanır. Daha fazla oturma alanı veya hizmet noktası oluşturulabilir.

4-Sunduğu veri toplama ve analiz özellikleri, işletmelerin stok ve talep tahminlerini daha doğru yapmasına yardımcı olur. Müşterilerin tercihleri, satış rakamları ve trendler hakkında gerçek zamanlı bilgiler edinen işletmeler, ürün çeşitliliğini ve stoklarını daha etkin yönetebilir. Bu da israf ve kaybın azalmasına, müşteri memnuniyetinin artmasına ve kârlılığın yükselmesine katkı sağlar. Tüm dünyada yiyecek-içecek ve konaklama endüstrisindeki işgücü maliyetleri en yüksek giderlerden biri ve artmaya devam ediyor ve edecek; emek tasarrufu sağlayan teknolojiler üretimden tüketici alışkanlıklarına kadar her alanda hızlı şekilde yayılıyor.

C-Maliyet tasarrufu yönüyle Parcela TouchDine Kiosk; 

1-Geleneksel kasiyerlere ihtiyacı azaltarak işgücü giderlerinden tasarruf sağlar.

2-Müşterilerin kendilerinin sipariş vermesini sağlayarak personel ihtiyacını azaltır.

3-Siparişlerin hızla alınması ve doğru işlenmesi ile zaman ve işlem maliyetlerini düşürür.

4-Kompakt tasarımlarıyla daha az yer kaplar ve mekân kullanımından tasarruf sağlar.

FYZoo, Mahmuzlu Kara Kaplumbağaları Doğa İle Yeniden Buluşturdu!

Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı (FYZoo), Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından parka emanet edilen 7 adet mahmuzlu kara kaplumbağasının kapsamlı rehabilitasyon sürecini başarıyla tamamladı!

Koruma altında 140’ın üzerinde hayvan ve 300’ün üzerinde bitki türü ile otuz yıldır faaliyet gösteren Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı (FYZoo), Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından parka emanet edilen 7 adet mahmuzlu kara kaplumbağasının kapsamlı rehabilitasyon sürecini başarıyla tamamladı.

Kaplumbağalar FYZoo’ya getirildiklerinde çeşitli yaralanmalarla karşı karşıyaydı. İlk olarak kaplumbağaların detaylı sağlık kontrolleri gerçekleştirildi ve yaraları tespit edilerek gerekli tedavi sürecine başlandı. Veteriner hekimler ve uzman bakıcılar, kaplumbağaların iyileşmesi için titizlikle bir rehabilitasyon süreci başlattı ve sağlıklarını yeniden kazanmalarını sağladı.

Yaralı kaplumbağalar, özel olarak hazırlanmış bir diyet ve fiziksel rehabilitasyon programı ile desteklendi. Rehabilitasyon sürecinde, kaplumbağaların ihtiyaçlarına uygun beslenme düzenlemeleri yapıldı ve sağlık durumları düzenli olarak izlenerek tedavi planları güncellendi.

Tamamen iyileşen kaplumbağalar, doğaya yeniden kazandırılmak üzere hazır hale geldi. Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile işbirliği içinde, kaplumbağalar güvenli bir şekilde doğal yaşam alanlarına geri bırakıldı. Bu başarılı rehabilitasyon süreci, yaban hayatının korunması ve sürdürülebilirliği açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

FYZoo doğa ve yaban hayatına olan sorumluluğunu sürdürmeye kararlılığını bir kez daha dile getiriyor. Sizleri de bu önemli çabaya katkıda bulunmaya ve parkı ziyaret ederek destek olmaya davet ediyor.

AYRINTI’DAN ÇIKAN CANBAZ DUASI, BARIŞ PİRHASAN’IN TUHAFLIKLARLA DOLU BU DÜNYA ÜZERİNE ŞİİRLERİNİ BİR ARAYA GETİRİYOR!

Başarılı yazar, yönetmen ve senarist Barış Pirhasan’ın yeni şiir kitabı Canbaz Duası, Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı! Pirhasan’ın tuhaflıklarla dolu bu dünya üzerine yakın yıllar içinde yazdığı şiirleri bir araya getiren Canbaz Duası,umudu ve kederi, incelikli mizah duygusunu elden bırakmadan harmanlıyor.

Barış Pirhasan’ın son dönem şiirlerini bir araya getiren yeni şiir kitabı Canbaz Duası, Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.

Canbaz Duası, Barış Pirhasan’ın tuhaflıklarla dolu bu dünya üzerine yakın yıllar içinde yazdığı şiirleri bir araya getiriyor. Evrensel umudun zor ağırlığını omuzlamaktan kaçınmayan, hep “kötü olan tarih”in acılı, kederli öznelerinin serüvenlerini dile geçiren, yine de alttan alta humor duygusuyla devinen bahanesiz şiirler. Yaşanmış hakiki hayatlara dokunan, isteyenin anlam izlerini alçak sesle izlemeyi tercih edeceği, isteyenin merakla senaryonun içine gireceği gerçek “arkadaş hikâyeleri”… “Korkuları ezip geçerken yorulmuş” olsa da “mutsuz bekleyişlerin, içe akıtılan gözyaşlarının, geride kalanların” yalnızlığında bile “denemeye değer bir isyan”ı öneren, “hayatın armağan ettiği yemyeşil orman”ı beklemek ısrarından vazgeçmeyen içtenlikli bir söyleşi. “Aralık ortasındayız aynen şiirdeki gibi. / Soğuk. Gölgeler bile pusmuş, zifiri karanlık…” Ve şairin şiire “Öyle bir bulut keşfet ki korkalım./ Salgıla, zehirle, yeniden doğsun dünya” diyeceği zamandır!..

Evlilik Oranlarında Azalma Yatak Sektörünü de Etkiledi

Evlilik Sezonunda Yatak Satışlarında Yüzde 10’luk Düşüş “Armis, Yıllık Hedefinin Yüzde 55’ine Şimdiden Ulaştı”

Evlilik oranlarında görülen azalma bu yıl yatak sektöründe de olumsuz etkiler yarattı. Geçtiğimiz yıla göre kıyasla bu yıl evlilik sezonunda yatak satışlarında yaklaşık yüzde 10 azalma görüldüğüne dikkat çeken Acme Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Batallı, sektöre görülen daralmaya rağmen Armis Yatak olarak yıllık hedeflerinin yüzde 55’ine ulaştıklarını söyledi. Çiftlerin yatak seçiminde fonksiyonelliğin önemli bir rol oynadığını belirten Batallı, depolama alanı sunan, ayarlanabilir başlıklar ve akıllı mobilyaların yoğun ilgi gördüğünü sözlerine ekledi.

Türkiye’de her yıl 1 milyona yakın kişi evlenirken son yıllarda evlenme oranlarında görülen azalma, yatak sektörünü de etkiledi.

Geçtiğimiz yıla oranla bu yıl evlilik sezonunda yüzde 10’luk bir azalma görüldüğüne dikkat çeken Acme Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Batallı, “Evlilik sezonu için belirlenen satış hedefi, yatak sektöründe genellikle yıllık satış hedeflerinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Sektördeki daralmaya rağmen, Armis Yatak olarak evlilik sezonuna özel hazırladığımız stratejiler, kampanyalar ve yenilikçi ürünlerle esnek seçenekler sunarak sezonu başarılı bir şekilde geçiriyoruz. Bizim için önemli olan, kullanıcı ihtiyaçlarına doğru şekilde yanıt verebilmektir. Yaz sezonunda, özellikle yazlık bölgelerde satışlarımızda belirgin bir artış bekliyoruz. Sürekli değişkenlik gösteren hammadde maliyetleri nedeniyle sektördeki fiyatlar da değişkenlik gösteriyor. Armis Yatak olarak, evlilik kampanyaları düzenleyerek müşterilerimizin bütçesine uygun ürünler sunuyoruz. Bu yıl için belirlediğimiz hedeflerin yüzde 55’ine şimdiden ulaştık. Yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğini kapsayan dönemde de belirlediğimiz satışlara ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.

“Depolama Alanı Sunan Yataklar Çiftlerin Gözdesi Oldu”

Yatağın artık evlilik alışverişi sırasında hediye olarak verilen bir ürün olmaktan çıktığını söyleyen Batallı, “Günümüzde tüketiciler, yatak seçimi konusunda daha bilinçli hale gelerek, ihtiyaçlarına ve vücut yapılarına uygun yatakları tercih etmeye başladılar. Fonksiyonellik, yatak seçimlerinde ilk kriterlerden biri olarak öne çıkıyor. Depolama alanı sunan yataklar, ayarlanabilir başlıklar ve teknolojiyle entegre edilmiş akıllı mobilyalar, tüketicilerin en çok tercih ettiği ürünler arasında yer alıyor. Özellikle çiftler, uyku kalitesini artırmak için ergonomik ve sağlık destekleyici yataklara yöneliyorlar. Bu bağlamda, lateks yataklar ve viskon içerikli kumaşlı yataklar sıklıkla tercih ediliyor. Fiyat elbette önemli bir kriter, ancak çoğu çift, kaliteyi ve uzun ömürlülüğü fiyatın önünde tutuyor. Çiftlerin seçimlerinde konfor ve estetik ön planda olduğu için fiyat faktörü genellikle ikincil sırada yer alıyor” açıklamasında bulundu.

Meşher’den yetişkinler için İzleme Kutusu Atölyesi

Meşher’in Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar sergisi kapsamında düzenlediği atölyeler tüm hızıyla devam ediyor. “Başak Özdoğan ile İzleme Kutusu Atölyesi” İstanbul manzaralarına teatral açıdan bakmayı amaçlıyor.

İstanbul’un önde gelen disiplinlerarası sergi mekânı Meşher, Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar sergisinden ilhamla yeni bir yetişkin atölyesi düzenliyor. Sahne tasarımcısı ve akademisyen Başak Özdoğan yürütücülüğündeki İzleme Kutusu Atölyesi, 24 Ağustos 2024 tarihinde 14.00-17.00 saatleri arasında yapılacak. Atölye, Göz Alabildiğine İstanbul sergisinde yer alan tablolar, çizimler ve edebi metinlerden alıntılar eşliğinde İstanbul manzaralarına teatral açıdan bakmayı amaçlıyor.

Bir ressamın belirlediği görüş mesafesiyle dikdörtgen çerçeveye yerleşen hikâye, izleyiciyi içinde bulunduğu gerçek ortamdan koparıp temsili bir zamana geçirir. Bu kurgulanmış kadrajın zihinde üç boyutlu hâle gelen imgesi, izleyeni, İtalyan sahne geleneğinin çerçeve sahne yapısında görülen dekor anlayışındaki gibi yeni bir atmosfere taşır. Bu sayede tabloya/sahneye bakan kişi eserin konusuyla birlikte hikâye üretilebilir, o hikâyeyi mekân, zaman, ışık ve figür aracılığıyla okuyabilir hatta yeniden yazabilir hâle gelir.

Göz Alabildiğine İstanbul sergisindeki izleme kutularından (diğer bir deyişle üç boyutlu kitaplardan) esinlenen atölyede, sergideki eserlerden seçilecek görseller ile İstanbul sokaklarından fotoğraflardan alınacak detayların birleşiminden, izleme kutusu yapım tekniğiyle kâğıttan bir sahne oluşturulacak. Katılımcılar, sergideki eserlerde yer alan silüetlerin, bitkilerin, ağaçların, hayvanların, kayıkların, yalıların, mezarlıkların, dokuların, duyguların, renklerin ışığında İstanbul’un hikâyesini yeniden gözlemlerken kentin değişen kimliğini de bir sergi deneyiminin bıraktığı etki aracılığıyla yaratıcı bir yolla araştıracak.

Başak Özdoğan ile İzleme Kutusu Atölyesi’ne kayıt için Meşher’in web sitesindeki etkinlik sayfasından katılım formunun doldurulması gerekmektedir.

Fotoğraf çekmeyi sevenlerin yeni favorisi: vivo X100 Pro
Dünya Fotoğrafçılık Günü’nde mobil fotoğrafçılıkta zirveye çıkmak isteyenler, fotoğrafçılıkta devrim yaratan vivo X100 Pro’nun özellikleri ile gerçek potansiyellerini ortaya çıkarma fırsatı buluyor.
Akıllı telefonlar, birçok alanda olduğu gibi fotoğraf çekimi konusunda sundukları yenilikçi özellikler ile kullanıcıların anılarını ölümsüzleştirme biçimlerini de tamamen değiştirdi. Bir zamanlar sadece profesyonel fotoğraf makineleri ile çekilebilen kareleri, artık cebimizde taşıdığımız akıllı telefonlarla kolayca yakalayabiliyoruz. Her yıl 19 Ağustos’ta kutlanan Dünya Fotoğrafçılık Günü’nde de akıllı telefonların bu alanda nasıl bir devrim yarattığını gösteren kareler paylaşılıyor. Siz de yılın tüm zamanlarında olduğu gibi bu özel günde de fotoğrafçılığa olan tutkunuzu vivo’nun amiral gemisi akıllı telefonu X100 Pro ile üst seviyeye taşıyabilir, bu alandaki potansiyelinizi ortaya çıkarabilirsiniz.
Fotoğrafçılıkta devrim yaratan vivo X100 Pro, optik mükemmellik alanında uzmanlaşmış Alman devi ZEISS iş birliği ile fotoğrafçılıkta oyunun kurallarını değiştiren yenilikler sunuyor. Kullanıcıların zorlu uzun mesafeli ve yakın odaklı çekimler de dâhil olmak üzere tüm senaryolarda son derece net fotoğraflar çekmelerini sağlayan bu akıllı telefon, “Önce Kamera” felsefesi ile geliştirildi. vivo, ZEISS’ın titiz standartlarını ve sertifikasyon süreçlerini akıllı telefon dünyasına taşıyarak kullanıcıların her seferinde mükemmel fotoğraflar çekmesini sağlıyor. vivo ZEISS Görüntüleme Laboratuvarı’nda optik tasarım ve yazılım geliştirmeye odaklanan iki şirket, kapsamlı simülasyonlar ve zorlu testler ile akıllı telefonlarda görüntüleme alanında yeni standartlar belirliyor. Bu sayede, vivo X100 Pro gibi amiral gemisi cihazlarda, her türlü ışık koşulunda ve mesafede son derece net ve detaylı fotoğraflar çekmek mümkün hale geliyor. Sadece en üst düzeyde ışık geçirgenliği performansına sahip lensler APO sertifikasına sahip olabiliyor ve dünyada sadece 6 ZElSS lensi APO sertifikasına sahip. X100 Pro da cep telefonu sektöründe APO sertifikasına sahip tek cihaz olma özelliğini taşıyor. ZEISS’ın 100 yılı aşkın optik tecrübesiyle buluşan vivo’nun yenilikçi yaklaşımı, akıllı telefonlarda profesyonel fotoğrafçılık standartlarını sunarak mobil fotoğrafçılığın sınırlarını zorluyor.
Bunların yanı sıra ZEISS Optik ile geliştirilen X100 Pro’nun güçlü optik özellikleri sayesinde görüntüler çekildikleri alanda sınır tanımıyor. Böylece heyecan verici anları yeniden yaşayabiliyor ve hissedilen gerçek duyguları tek bir dokunuşla kaydedebiliyorsunuz. vivo tarafından geliştirilen Optik Hassasiyet Kalibrasyonu ve Origin Görüntüleme Motoru ile birleştirilen ZEISS 1 inç Ana Kamera, en ince detayları ortaya çıkarıyor. Lensin özel optik ayarı ise optik sapmalar için hedefe yönelik ön düzeltmeler yaparak kenar keskinliğini optimize ediyor ve genel görüntü kalitesini artırıyor.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Seda Durmuş ve Mustafa Özışık’ta yaşamlarını birleştirdi

Kayseri Valiliği Basın-Yayın Müdürlüğü’nde görev yapan Muharrem Özışık oğlu Mustafa’yı evlendirdi. Beyaz İnci Deluxe’de gerçekleştirilen …