YÖK’ten KÜN’e Engelsiz Üniversite Ödülü
Yükseköğretim Kurulu tarafından Engelsiz Üniversite Bayrakları ve Program Nişanı Ödül Töreni, YÖK Başkanlığında düzenlendi.
Kapadokya Üniversitesi (KÜN), Eğitimde Erişim konusunda yapmış olduğu düzenlemelerden dolayı Yeşil Bayrak adayı olmaya, Mekânda Erişim konusunda yapmış olduğu düzenlemelerden dolayı Turuncu Bayrak ödülü kazandı.
Bu yıl Engelsiz Üniversite Ödülleri için 112 üniversiteden toplam 1709 başvuru yapıldı. 48 panelist tarafından yapılan değerlendirme sonuçlarına göre, 76 üniversite toplam 319 bayrak alma hakkı elde etti. Bu bayraklardan 228’si mekânda erişilebilirliğe verilen turuncu bayrak, 55’i eğitimde erişilebilirliğe verilen yeşil bayrak ve 36’sı da sosyo-kültürel faaliyetlerde erişilebilirliğe verilen mavi bayrak oldu.
Akdeniz’in doğal zenginliklerine dikkat çekmek için Nisan ayında Fransa’dan yola çıkan WWF Akdeniz Girişimi’nin (MMI) Blue Panda yelkenlisi, Yunanistan’ın ardından 8 Ağustos tarihinde Datça’ya geldi. 2019 yılından bu yana Akdeniz’in doğal zenginliklerine ve karşı karşıya bulunduğu tehditlere dikkat çekmek için Akdeniz’i dolaşan Blue Panda, Türkiye ziyaretinde Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde yürütülecek denizel çalışmalara destek verecek. 18 Ağustos’a kadar Türkiye’de olacak olan Blue Panda yelkenlisi, Ekim ayına dek İtalya, Hırvatistan ve Arnavutluk’u ziyaret edecek.
Blue Panda her yıl yaklaşık beş ay süren seyri boyunca karar vericiler, bilim insanları, deniz kıyı toplulukları, kamu, yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör gibi paydaşları buluşturarak Akdeniz’e yönelik tehditlere dikkat çekiyor.
WWF-Türkiye, ülkemizi dördüncü kez ziyaret eden Blue Panda’nın Datça durağında, 9 Ağustos Cuma günü özel bir seyir düzenleyerek, Çevre Şehircilik ve İklim Değişiklieği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimler ile bir araya geldi.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Kula: “Denizleri korumak birlikte mümkün”
WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula “Akdeniz’in karşı karşıya bulunduğu tehditlerin başında iklim krizi yer alıyor. Sıcaklıkların küresel ortalamadan yüzde 20 daha hızlı arttığı Akdeniz, dünyamızın en hızlı ısınan ve en tuzlu denizi haline geliyor. Artan sıcaklıklar halihazırda yoğun insan etkisine maruz kalan denizel kaynakları tükenme noktasına getirerek havza genelinde gözle görülür yıkıcı sonuçlar doğruyor. Ekosistemler çökerken bölge halkının geçim kaynakları da yok oluyor. Gidişatı tersine çevirmek, Akdeniz’i korumak için güçlü eylemlere ihtiyacımız var” sözleriyle deniz ekosistemlerini korumak için kamu, yerel yönetimler, sivil toplum, yerel halk, kurumlar gibi tüm paydaşları birlikte hareket etmeye çağırdı.
Deniz çayırı ekosistemlerinin sağlığını iyileştirmek ve bu kaynaklara bağlı kıyı topluluklarının geçim kaynaklarının devamlılığını sağlamak için hayata geçirilen çalışmalardan bahseden WWF-Türkiye’de Doğa Koruma Direktörü Güner Ergün, “Akdeniz’in endemik deniz çayırları (Posidonia oceanica), iklim krizine karşı en önemli müttefiklerimizden biri. Karadaki ormanlara eşdeğer kabul edilen deniz çayırları, denizlerimizin akciğerleri ve Akdeniz’deki türlerin yüzde 20’sinin yaşam alanı. Birçok türün yavrulama alanı olan deniz çayırları ayrıca karbon tutumu ve kıyıların erozyona karşı korunması gibi çok değerli ekosistem hizmetleri de sağlıyor” dedi. Güner Ergün deniz çayırları üzerindeki en önemli baskının demirleme olduğuna dikkat çekerek çözüm önerilerini şu şekilde sıraladı:
- Ulusal düzeyde demirleme yönetmeliği hazırlanıp uygulamaya konulması,
- Demirlemeye kapalı alanlar oluşturulması,
- Deniz çayırları koruma alanları belirlenmesi,
- Demirlemeye kapalı alanlarda eko şamandıra sistemlerinin kurulması
Datça Belediye Başkanı Aytaç Kurt ise denizlerimizi kaybetmeden değerini bilmemiz gerektiğini belirterek denizlerin, yerel halk, turistler, yatırımcı, balıkçı, kamu, yerel yönetimler tarafından nasıl korunacağını ve kullanılacağını tanımlayan bir deniz kullanım yasasına ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
Intersports X Asics Bodrum Yarı Maratonu tanıtımı yapıldı
Intersports X Asics Bodrum Yarı Maratonu öncesinde Türkiye’nin önde gelen koşu grupları ile tanıtım lansmanı yapıldı.Ege’nin incisi Bodrum, Intersports X Asics Bodrum Yarı Maratonu’na ev sahipliği yapmanın heyecanını yaşıyor. İki limanın kıyılarına dağılmış begonvil nakışlı, mavi çerçeveli, beyaz evleri; denize açılan dar sokakları ile hafızalara kazınan Bodrum, bu sene 7’ncisi 4-6 Ekim tarihlerinde koşulacak organizasyona hazırlanıyor.
Türkiye’nin önde gelen koşu gruplarından ve influencerlarından; Asla Durma, Ankarunning, Asics Team, Beat Run Crew, BodRunners, Bodrum Running, Bold Union, Ksk One Team, No Reason Co, Rundamental, Runarchy, Runsnroses ve Run Urban temsilcilerinin yer aldığı lansmanda birlikte parkur incelemesi yapılırken yarışa gelecek diğer sporculara da bu sayede parkur bilgilendirmesi yapıldı.Bir yarış olma özelliğinin yanı sıra her sene festival havasında geçen Intersports X Asics Bodrum Yarı Maratonu, 3 ayrı parkurda katılımcılara keyifli anlar yaşatacak. Denizin ve doğanın güzelliklerinin tadını çıkarıldığı tarih ve kültürel zenginliklerin arasında koşma fırsatının yakalandığı yarışta kayıtlar sürüyor.
UNUTULMAZ YARIŞ DENEYİMİNİN ADRESİ; BODRUM
Bodrium Hotels & Spa, Uludağ İçecek, Sünger Pizza ve Sal Bodrum destekleriyle düzenlenen Intersports X Asics Bodrum Yarı Maratonu öncesindeki lansmanda açıklamalarda bulunan Mint Organizasyon Kurucu Ortağı Engin Çetinay, “Ege’nin eşsiz manzarasında unutulmaz bir yarış deneyimi yakalamak isteyen herkesi bekliyoruz. Sadece bir spor organizasyonu olmanın ötesinde birbirinden güzel tarihi ve doğal güzelliğin içinde koşacağız. Bu etkinliğimize yanımızda olan koşu grupları temsilcilerimize teşekkür ediyorum. Birbirinden güzel rotalarda koşmanın keyfini yaşadığımız 21K, 10K ve 5K’lık 3 ayrı parkurumuz da Bodrum
Meydanı’ndan start alacak. Myndos kapısına ulaşacak sporcular burada kategorilerine göre yol ayrımına gidecekler. 21K’da Gümbet, Bitez, Konacık, Antik Tiyatro, Kumbahçe Sahili, Paşa Tarlası istikametini takip edecek sporcular, Bodrum Yolcu Limanı, Artemis Caddesi, ve Atatürk Caddesi’nden başladıkları yerde finişi görecekler. 10K’lık parkurumuzda Antik Tiyatro, Bodrum Kalesi, Artemis Caddesi,, Kumbahçe, Bodrum Limanı, Barlar Sokağı’ndan geçen sporcular Bodrum Meydanı’na ulaşacaklar. 5K’lık parkurumuzda ise Bodrum Meydanı’ndan verilen startla yarışa başlayacak sporcular, Marina, Myndos Kapısı, Antik Tiyatro, Bodrum Kalesi’nden geçerek finişi görecekler” diye konuştu.
Murono Koleksiyonu ile Evinizde Güneşin ve Ayın Işıltısını Yaşayın
Venedik’in Büyülü Atmosferini Evinizde Hissedin
Mitolojide güneşi temsil eden Apollon ve ayı temsil eden Artemis’ten ilham alarak tasarlanan Artemis Halı Murono koleksiyonu, evinizde ayın ve güneşin enerjisini taşıyor. Venedik’in Murano bölgesindeki adalarındaki eşsiz gün doğumunun ışık yansımalarından esinlenen bu özel koleksiyon, özgün ve yaratıcı dokularıyla yaşam alanınıza farklılık kazandırıyor. Renk skalasında gri, krem, lacivert, bej ve mavinin her tonunu bulunduran Murano koleksiyonu, zarif çizgiler ve etkileyici detaylarıyla göz kamaştırıyor.
Sadece bir halı değil, adeta bir sanat eseri ve özel bir atmosfer sunan Artemis Halı, Murano koleksiyonu ile yaşam alanınıza benzersizliği taşıyor.
Artemis Murano Halı Koleksiyonu, modern tasarım ile geçmişin büyüsünü bir araya getirerek sanat ve tasarımın mükemmel buluşmasını sunan Artemis Halı’nın Murano koleksiyonu her adımınızda Venedik’in büyülü dünyasını keşfe çıkmanızı sağlıyor. Zarif çizgiler ve etkileyici detaylarla dolu olan halı koleksiyonu, evinize özgün bir karakter ve ruh katarken Art Deco esintilerini de yaşam alanınıza taşıyor.
Kalite ve zarafeti mükemmel bir şekilde bir araya getiren Murano koleksiyonu, sağlam işçiliği ile uzun yıllar evinizin demirbaşı oluyor. Kolay temizlenebilir yapısı pratik kullanım sunarken, farklı ölçü seçenekleriyle her odanıza eşlik ediyor.
YAHUDİ KARŞITLIĞI,MODERNİTE ve HOLOKOST ÜZERİNE ENZO TRAVERSO’DAN ÖNEMLİ BİR ÇALIŞMA: MODERN BARBARLIĞIN ELEŞTİRİSİ, AYRINTI ETİKETİYLE RAFLARDA!
Araştırmalarında 20.yüzyılın siyasi ve entelektüel tarihinin yanı sıra çağdaş dünyadaki şiddetin sosyal ve kültürel tarihine odaklanan Prof. Enzo Traverso’nun Modern Barbarlığın Eleştirisi: Faşizm, Antisemitizm ve Tarihin Kullanımı Üzerine Makaleler adlı kitabı Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Kendi kuşağının en yetenekli tarihçilerinden biri olarak görülen Traverso, bu önemli çalışmasında Yahudi karşıtlığı, modernite ve Holokost arasındaki ilişkileri inceliyor. Son yirmi beş yılda farklı ülkelerde yayımlanan, farklı entelektüel ve politik dönemlere ait önemli sayıda makale ve denemeyi bir araya getiren Modern Barbarlığın Eleştirisi, Avrupalı Yahudilerin yok edilmesinin çeşitli boyutlarını, tarihsel belleğe ilişkin yaklaşımları ve antisemitizmin doğasına dair sol tartışmaları anlatıyor.
Ayrıntı Yayınları, Enzo Traverso’nun Savaş Alanı Olarak Tarih, Yahudi Modernitesinin Sonu ve Devrim: Bir Entelektüel Tarih adlı çalışmalarının ardından Modern Barbarlığın Eleştirisi: Faşizm, Antisemitizm ve Tarihin Kullanımı Üzerine Makaleler kitabını da Tarih dizisi kapsamında okurlarla buluşturdu.
Enzo Traverso, Yahudi karşıtlığı, modernite ve Holokost arasındaki ilişkileri inceliyor. Kitabın farklı bölümleri Avrupalı Yahudilerin yok edilmesinin çeşitli boyutlarını, tarihsel belleğe ilişkin yaklaşımları ve antisemitizmin doğasına dair sol tartışmaları anlatıyor. Frankfurt Okulu’nun eleştirel teorisinden ve Walter Benjamin gibi bir düşünürün heterodoks Marksizminden ilham alan Traverso, Auschwitz’ten sonra eleştirel düşüncenin ilerleme kavramını yeniden ele alması gerektiğini savunuyor.
Geçmişten günümüze tarihsel anlamda bir ilerleme sürecinde olduğu varsayılan Batı medeniyetinin önde gelen temsilcilerinden biri olan Almanya, Auschwitz’e imza attığında bu ilerleme bir kesintiye mi uğramıştı yoksa Auschwitz, aklı, özgürleştirici bir güç olmaktan çıkarıp bir tahakküm ve terör aracına dönüştüren uzun bir Batı medeniyeti yolunun doruk noktası mıydı? Hitler’in yaklaşım ve yöntemleri ayrık birer olgu muydu yoksa tüm Avrupa’nın sınıf ve ırk kökenli dürtülerinin özünü mü yansıtıyordu? Auschwitz’in Yahudi toplumunda yarattığı refleks İsrail Devleti’nin nasıl bir yol izlemesine neden oldu ve gelecekte neler olabilir? Enzo Traverso, bu soruları yanıtlamaya çalışıyor.
EFZA’DAN YENİ ŞARKI: KENDİLERİ
Alternatif sahnenin kendine has tarzı ve yorumuyla dikkat çeken ismi Efza’nın yeni şarkısı “kendileri” tüm dijital platformlarda yerini aldı.
Efza, özgün soundu, kendine has müzik tarzı ve sözleriyle oluşturduğu yeni şarkısında tüm ilişkilerimizin bizlere ayna tuttuğundan bahsederken, koşulsuz sevginin gücünü kendi cümleleriyle anlatıyor.
Şarkının söz müziği, düzenlemesi ve mixi Efza’ya ait. Mastering Pieter Snapper’ın ellerinden. Şarkının kapak fotoğrafı ise yapay zekâ kullanılarak Efza tarafından tasarlandı.
Dönerci Maydanoz Ali’den Dededen Kalma İskender Lezzeti
Dönerci Maydanoz Ali’nin Tarihi Lezzeti: İskender Kebap
Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olan İskender Kebap’ı, dededen kalma lezzet mirasıyla özenle hazırlayan Dönerci Maydanoz Ali, İskender severleri eşsiz bir lezzet deneyimine davet ediyor. Bursa ve Balıkesir’in en kaliteli etlerini kullanarak özel bir marinasyon teknikleri kullanan Dönerci Maydanoz Ali, el yapımı tereyağı ve domates sosuyla İskender Kebap’ı yeniden yorumluyor.
Ege ve Akdeniz’in fenomen markalarından biri olan Dönerci Maydanoz Ali, eşsiz döner lezzetini şimdi de İskender ile taçlandırıyor. Ustalıkla hazırlanan ve damaklarda unutulmaz bir tat bırakan İskender Kebap, aile mirası olarak aktarılan geleneksel tarife sadık kalınarak hazırlanıyor.
Taze ve kaliteli malzemelerin kullanıldığı İskender Kebap, usta ellerde özenle pişirilen döner etleri, özel sosu, tereyağı ve yoğurdu ile sunuluyor. Geleneksel lezzetin modern bir sunumla buluştuğu Dönerci Maydanoz Ali İskender Kebap, hem göze hem de damağa hitap ediyor.
İstanbul’un nadir fotoğrafları Meşher’de
Meşher, tarihe kapı aralayan fotoğraflarla İstanbul’a farklı bir gözle bakmak için Dünya Fotoğrafçılık Günü dolayısıyla Göz Alabildiğine İstanbul sergisine davet ediyor. Beş asırdan kesitler sunan sergide yer alan fotoğrafların arasında İstanbul’un bilinen en eski panoramik fotoğrafı da yer alıyor.
İstanbul’un önde gelen disiplinlerarası sergi mekânı Meşher, 19 Ağustos Dünya Fotoğrafçılık Günü dolayısıyla, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın başından kesitler sunan fotoğrafların yer aldığı Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar sergisine davet ediyor. Ömer Koç Koleksiyonu’ndaki çeşitli nadide eserlerden oluşan sergide yer alan fotoğraflar, hem fotoğrafın hem İstanbul’un tarihine bir kapı aralıyor.
Küratörlüğünü Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı, danışmanlığını ise Bahattin Öztuncay’ın üstlendiği sergide, James Robertson, Guillaume Berggren, Sébah & Joaillier, Abdullah Biraderler, Gülmez Kardeşler fotoğraf stüdyoları gibi, fotoğraf tarihinde yer edinmiş önemli isimlerin nadir fotoğraflarını görmek mümkün.
19. yüzyıl fotoğraf sanatının uluslararası düzeyde önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilen James Robertson, bilinen en eski 360 derecelik panoramik İstanbul fotoğraflarını çekmiştir. Robertson’ın Mayıs 1854’te Bayezid Kulesi’nden çektiği panoraması, 12 ayrı fotoğraftan meydana gelir. 1857’de aynı yerden ikinci defa çektiği ve kayınbiraderi Felice Beato’yla ortak imzalarını taşıyan panoramik görüntü, ilkine nazaran daha başarılıdır. Fotoğraf tarihinden bu iki nadide örnek sergide görülebilir.
19. yüzyıl manzara fotoğrafçılığının İstanbul’daki en önemli isimlerinden biri de İsveç asıllı Guillaume Berggren’dir. Manzara fotoğrafçılığının yanı sıra, Anadolu’da yaptığı kapsamlı çekimler belgesel açıdan büyük önem taşır. Sergide, Berggren’in Galata ve Bayezid Kulelerinden çekilmiş iki ayrı İstanbul panoraması yer alıyor.
Sultan II. Abdülhamid’in Mecidi Nişanı’yla ödüllendirdiği Sébah & Joaillier, “sultanın fotoğrafçısı” unvanının kullanılmasına izin verilen Gülmez Kardeşler ve Osmanlı Sarayı Fotoğrafçıları unvanını alan Abdullah Biraderler’in panoramik İstanbul fotoğrafları, sergide görülebilecek diğer nadir fotoğraflar arasında sayılabilir.
Şehrin zengin bir görsel kaydını gözler önüne seren sergiyi gezmek için son gün 29 Eylül 2024.
AYRINTI YAYINLARI’NDAN, OLİMPİYAT OYUNLARINDAKİ TARTIŞMALARA IŞIK TUTACAK OKUMA ÖNERİLERİ!
Ayrıntı Yayınları, Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları süresince cinsiyet, kimlik, ayrımcılık gibi konular etrafında ortaya çıkan tartışmalara ışık tutacak okuma önerileri sunuyor! Okurlara farklı perspektifler kazandırmayı hedefleyen kitaplar arasında Frédéric Vandenberghe imzalı Alman Sosyolojisinin Felsefi Tarihi; egemenliğini tüm dünyada çoktan kurmuş ve gündelik dile geçirmiş olan gösteri toplumunu ilk kez tanımlayan ve adlandıran Guy Debord’un Gösteri Toplumu; David Morley ve Kevin Robins’in günümüz dünyasında öne çıkan kimlik krizini ele aldığı Kimlik Mekânları; Türkiye LGBTİ+ hareketini yakından takip eden Peter Drucker’ın queer’in bir tarihini sunduğu Sapkın ve ABD’li akademisyenler Jay Coakley ile Elizabeth Pike’ın sosyolojinin toplumda sporu incelemek için kullanılabileceği yolları göstermek üzere tasarlanan Spor Sosyolojisi – Toplumda Spor: Sorunlar ve Çatışmalar kitapları bulunuyor. Ayrıntı Yayınları’nın tüm kitapları, raflarda ve internet satış sitelerinde!
Mutsuzluğun maliyeti 91 milyar dolar
Happy Workplaces Türkiye’nin En Mutlu İş Yerleri Listesine girmeyi başaran ve Borsa İstanbul’da işlem gören 24 şirket son bir yılda yüzde 95,8 büyüme kaydederken, BIST 100 endeksinde yer alan şirketlerin büyüme oranı yüzde 46,1’de kaldı. Aradaki yüzde 49,7’lik kaybın Türk ekonomisine bir yıllık maliyeti 91 milyar dolar oldu.
Happy Workplaces, her yıl çalışanlara göndermiş olduğu anketler ve derinlemesine analizler sonrasında Türkiye’nin En Mutlu İş Yerleri Listesini yayınlıyor. Ayrıca listeye giren şirketlerin ekonomik performanslarını izliyor. Bu yılki analiz sonuçlarına göre Türkiye’nin En Mutlu İş Yerleri Listesine girmeyi başaran ve Borsa İstanbul’da işlem gören Adel, Alarko Holding, Albaraka Türk, Anadolu Hayat Emeklilik, Anadolu Sigorta, Aydem Enerji, Çimsa, Çimentaş, Doğanlar Mobilya Grubu, Enerjisa, Enka, Hitit Bilgisayar, Kimpur, Kordsa, Lila Kağıt, Migros, Nuh Çimento, Otokar, Özerden, Polisan Holding, Türk Tuborg, Turkcell, Türk Hava Yolları ve Ülker’den oluşan 24 şirketlik portföy 1 Ağustos 2023 – 1 Ağustos 2024 döneminde yüzde 95,8 oranında büyüdü. Borsa İstanbul’da işlem gören en büyük 100 şirketin büyüme oranı ise yüzde 46,1’de kaldı. Aradaki yüzde 49,7’lik kaybın Türk ekonomisine bir yıllık maliyeti 91 milyar dolar* oldu.
Mutluluk her yerde kazandırıyor
Konuyla ilgili değerlendirme yapan Happy Workplaces MENA Bölge Müdürü Prof. Dr. Türker Baş, “Mutluluk sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada kazandırıyor. Happy Workplaces Global’in ‘2024 Dünyanın En Mutlu İş Yerleri’ raporundaki analiz sonuçları, 2010-2024 döneminde, raporda yer alan 23 ülkenin tümünde mutlu iş yerlerinin ortalamanın üzerinde büyüdüğünü gösteriyor. Örneğin ABD’nin En Mutlu İş Yerleri, S&P 500 endeksindeki şirketlerden yüzde 50,7, Almanya’nın En Mutlu İşyerleri, DAX endeksindeki şirketlere göre yüzde 98,1, Kanada’nın En Mutlu İşyerleri S&P/TSX endeksindeki şirketlere göre yüzde 91 daha fazla büyüme kaydettiler” dedi.
Türkiye dünya üzerinde iş yerindeki stresin en yüksek olduğu ülke
Gallup’un 2024 yılında yayınladığı 142 ülkeyi kapsayan ve yaklaşık 146 bin görüşmeye dayanan Pozitif Deneyim Endeksinde Türkiye 140’ıncı sırada yer aldı. Rapora göre, Bangladeş, Mısır, Yemen, Nepal gibi ülkelerdeki insanlar, Türkiye’deki insanlara göre gün içinde daha fazla pozitif deneyimler yaşayabiliyorlar.
Türkiye’deki genel mutsuzluk kaçınılmaz olarak iş yerlerine de yansıyor. Yine Gallup tarafından yayınlanan Global İş Gücünün Durumu raporu, Türkiye’nin, iş yerindeki stresin en yüksek olduğu ülke olduğunu gösteriyor. Buna göre çalışanların yüzde 68’i gün içerisinde stres yaşarken, yüzde 48’inde bu his gün içerisinde öfkeye dönüşüyor. Türkiye’de işini tutku ile yapan çalışanların oranı ise sadece yüzde 12.
Mutsuzluk maliyeti artıyor
Prof. Dr. Türker Baş, iş yerlerinde artan mutsuzluğun etkilerini; “2023 yılında Happy Workplaces şirketleri, BIST 100 şirketlerine göre yüzde 22,2 oranında daha fazla büyümüştü ancak aradaki makas 2024 yılında yaklaşık iki kat arttı. Bu veriler, çalışanlardaki mutsuzluğun şirketlerin finansallarını doğrudan etkilediğini ve bu olumsuz etkinin her geçen gün arttığını gösteriyor. Mutlu iş yerleri ise düşük turnover ve yüksek bireysel performans sayesinde krizlere daha dayanıklı hale geldiklerinden, tüm olumsuzluklara rağmen büyümeye devam edebiliyorlar” şeklinde özetledi.
* BIST 100 şirketlerinin 1 Ağustos 2023 tarihli toplam piyasa değeri 6,09 trilyon TL’dir. BIST 100 şirketleri, HPW portföyü oranında büyüme göstermiş olsalardı, 1 Ağustos 2024 tarihindeki toplam piyasa değeri 11.92 trilyon TL olacaktı. Ancak büyüme oranı yüzde 46,1’de kaldığı için 1 Ağustos 2024 tarihli toplam piyasa değeri 8.89 trilyon TL’de kaldı. Sadece BIST 100 şirketleri için 1 yıllık kayıp, 3.01 trilyon TL (91 milyar USD) oldu.
Toprak Aşka Geldi Konulu Seramik Sergisi açıldı
Yer : Kayseri Atatürk Evi Müzesi Sergi Salonu
Sergi 30 Temmuz – 09 Ağustos 2024 tarihleri arası açıktır.
Blue Panda, Mavi Ormanlar için Türkiye’ye Yelken Açtı
WWF’in (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Blue Panda yelkenlisi, Akdeniz’in doğal zenginliklerine dikkat çekmek için Nisan ayında Fransa’dan çıktığı yolculukta Yunanistan’ın ardından 08 – 18 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret edecek.
WWF-Türkiye, yelkenlinin ziyareti kapsamında WWF Fransa ekibi ile Datça-Bozburun ÖÇKB’de deniz çayırları ve kayalık deniz alanlarında biyolojik çeşitlilik gözlemleri yapacak; kamu, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ile bir araya gelerek deniz koruma alanlarının önemine dikkat çekecek.
10 – 18 Ağustos tarihleri arasında, Datça İskele Meydan’da sualtı fotoğraf sanatçısı Tahsin Ceylan’ın “Akdeniz’in Doğal Zenginlikleri Sergisi” de ziyaretçilerle buluşacak.
Blue Panda’nın 2024 Türkiye ziyareti için sınırlı sayıda “Blue Panda Datça Özel Tişört”ü hazırlayan WWF-Türkiye, Akdeniz’in doğal zenginliklerinin korunmasına destek olmak isteyenleri Bu Bağlantıdan Blue Panda Datça Özel Tişörtü’ne sahip olmanın yanı sıra e-sertifika seçeneği ile doğa koruma çalışmalarına katkıda bulunmaya çağırıyor.
WWF Akdeniz Girişimi’nin (MMI) Blue Panda yelkenlisi, Nisan ayında Fransa’dan başladığı 2024 yolculuğu kapsamında Yunanistan’ın ardından 08 – 18 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’de olacak. 2019 yılından bu yana Akdeniz’in doğal zenginliklerine ve karşı karşıya bulunduğu tehditlere dikkat çekmek için Akdeniz’i dolaşan Blue Panda, dördüncü Türkiye ziyaretinde Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde yürütülecek denizel çalışmalara ev sahipliği yapacak.
Blue Panda her yıl yaklaşık beş ay süren seyri boyunca karar vericiler, bilim insanları, deniz kıyı toplulukları, kamu, yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör gibi paydaşları buluşturarak Akdeniz’e yönelik tehditleri tersine çevirmek için çağrıda bulunuyor. Blue Panda yaz boyunca ziyaret edilen kıyı ve koylarda hayalet ağlarla mücadele; köpek balıkları, vatozlar, balinalar, foklar ve deniz çayırları (Posidonia oceanica) gibi Akdeniz’in doğal hazinelerinin korunması; deniz koruma alanlarının güçlendirilmesi ve büyük deniz memelileri için yürütülen çalışmaları gündeme taşıyor.
Datça-Bozburun ÖÇKB’de Deniz Çayırları ve Biyolojik Çeşitlilik Gözlemleri
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Blue Panda’nın Türkiye ziyareti çerçevesinde kamu, yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla, deniz koruma alanları ve denizel biyolojik çeşitliliğe ilişkin toplantılar düzenleyerek Akdeniz’i korumanın önemine dikkat çekecek. WWF-Türkiye deniz ekibi, WWF-Fransa ekibi ile, Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde denizlerin ormanları ya da mavi ormanlar olarak bilinen deniz çayırları ve kayalık deniz alanlarında biyolojik çeşitlilik gözlemleri yapacak.
WWF-Türkiye’den Blue Panda Datça Özel Tişörtü
Blue Panda’nın 2024 Türkiye ziyareti için sınırlı sayıda “Blue Panda Datça özel tişörtü” hazırlayan WWF-Türkiye, Akdeniz’in doğal zenginliklerinin korunmasına destek olmak isteyenleri Bu Bağlantıdan Blue Panda Datça özel tişörtüne sahip olmanın yanı sıra e-sertifika seçeneği ile doğa koruma çalışmalarına katkıda bulunmaya çağırıyor.
Blue Panda’nın Türkiye ziyareti ile eş zamanlı olarak 10 – 18 Ağustos tarihleri arasında, sualtı fotoğraf sanatçısı Tahsin Ceylan’ın Akdeniz’in Doğal Zenginlikleri Sergisi ise, Datça İskele Meydan’da, ziyaretçilerle buluşacak. Datça Belediyesi’nin işbirliği ile düzenlenecek sergi kapsamında Ceylan’ın Akdeniz’in endemik deniz çayırları ve ev sahipliği yaptıkları zengin biyoçeşitliliğe ait fotoğraflar sergilenecek.
18 Ağustos’ta Türkiye’den ayrılacak olan Blue Panda, Ekim ayına dek İtalya, Hırvatistan ve Arnavutluk’u ziyaret edecek.
AHMET MİTHAT EFENDİ’NİN İSTANBUL ROMANI FELATUN BEY ile RAKIM EFENDİ, AYRINTI YAYINLARI’NIN TÜRKÇE KLASİK DİZİSİNDE YERİNİ ALDI!
Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı İstanbul romanı, Prof. Dr. Mehmet Kanar tarafından yayıma hazırlanan yeni baskısıyla Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı. Batılılaşmayı yüzeysel olarak yorumlamış Batı hayranı bir mirasyedi olan Felatun Bey ile hem Doğu hem Batı kültürünü özümsemiş, kendini yetiştirmiş, çalışkan ve tutumlu Rakım Efendi üzerinden Osmanlı’da değişen insan tiplerini yer yer mizahi bir yaklaşımla ele alan roman, aynı zamanda modernleşmeye dair doğruları ve yanlışları da ortaya koyuyor.
Ayrıntı Yayınları’nın bugüne kadar Sabahattin Ali, Halid Ziya Uşaklıgil, Namık Kemal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmet Rauf,Ahmet Rasim, Cemil Süleyman, Selahattin Enis ve Samipaşazade’nin eserlerini yayımladığı Türkçe Klasik dizisi, Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı romanıyla devam ediyor. Doğu dilleri ve Türkoloji üzerine çok önemli çalışmaları bulunan Prof.Dr. Mehmet Kanar’ın, eserin 1875 yılında İstanbul’da basılan nüshasını esas alarak yayıma hazırladığı çalışmada, Farsça tamlamaların ve anlaşılması güç kelimelerin günümüzdeki karşılıkları köşeli parantez içinde italik olarak verilirken açıklanması gereken yerler de dipnotlarda belirtiliyor.
Felatun Bey ile Rakım Efendi bir İstanbul romanıdır. Felatun Bey’in kişiliğinde Batı hayranı bir mirasyedi canlandırılmıştır. Rakım Efendi, kendini yetiştirmesini bilen, hem Doğu hem Batı kültürünü özümsemiş, kendi el emeği ile geçinen, ailesine bağlı bir kahraman tipidir. Romanda bu iki tip karşılaştırılırken mekân olarak İstanbul’un Beyoğlu, Salıpazarı ve Kâğıthane semtleri seçilmiştir. Romanda konunun geçtiği dönemde esirlik düzeni varlığını sürdürmektedir.
Yazar sürekli olarak romanın içindedir ve okurla konuşur. Bu durum Ahmet Mithat Efendi’nin eserlerinin bir özelliğidir denilebilir.
İyilik Zili Çalıyor: Yetim Vakfı Kırtasiye Kampanyası
Yetim Vakfı, eğitim öğretim sezonu yaklaşırken her yıl olduğu gibi bu sene de kırtasiye destek kampanyasını başlattı. “İyilik Zili Çalıyor” sloganıyla yola çıkan Yetim Vakfı, Türkiye ile birlikte 24 ayrı ülkede 15 bin çocuğa ulaşmayı hedefliyor.
2024 – 2025 eğitim öğretim sezonu için öğrenciler ve veliler hazırlıklara başladı. Ancak anne babasını kaybetmiş veya onların sevgisinden mahrum kalmış; savaş, doğal afet ve kıtlık gibi insani krizlerin yaşandığı coğrafyalarda hayata tutunmaya çalışan çocuklar aynı imkânlara sahip olamayabiliyor. Yıllardır yetim, öksüz ve sosyal yetim çocuklara; sosyal, kültürel, psikososyal, ayni ve nakdi desteklerde bulunan Yetim Vakfı iyilik adımlarını eğitim yolunda da atıyor.
3 Kıta 24 Ülke
Yetim Vakfı’nın çalışma alanına giren yetim, öksüz, terk edilmiş ve sosyal yetim kapsamı içerisinde bulunan 1 milyarı aşkın oldukça geniş bir kitle bulunuyor. Bu çerçevede yetim ve öksüz çocuklar, yetimhane, yetim aile yerleşkeleri ve kimsesiz çocukların bulunduğu yurtlar, evler ve elbette anne babaları olsa dahi onların sevgi, şefkat ve ilgisinden mahrum durumda bulunan sosyal yetimlerimizin bulunduğu ülke ve bölgelerde dağıtım çalışmaları gerçekleştirilecek.
Kırtasiye desteği başta Türkiye olmak üzere Azerbaycan, Irak, İran, Lübnan, Lübnan-Filistin Mülteci Kampları, Suriye, Yemen, Arnavutluk, Bosna Hersek, Burkina Faso, Çad, Gine, Kenya, Mali, Moritanya, Somali, Togo, Tunus, Zimbabve, Bangladeş, Bangladeş/Arakan Mülteci Kampları, Tayland Patani, Sri Lanka ülkelerinde gerçekleştirilecek.
İlk Ders Zilinden Önce İyilik Zili Çalıyor
15 bin çocuğa ulaşılması hedeflenen kampanya çerçevesinde çanta, kalemlik, kurşunkalem, tükenmez kalem, çeşitli derslere uygun defterler, boya kalemleri, sulu boya ve pastel boya, silgi, kalemtıraş, cetvel ve kitaplardan oluşan kırtasiye ve eğitim destek setleri hediye edilerek çocukların okul sevinçlerine ortak olunacak.
“800 TL İle Çocukların İlk Ders Heyecanını Paylaş”
Bu yıl kırtasiye destek bedelini 800 TL olarak belirleyen Yetim Vakfı, bağışları; web sitesi üzerinden online olarak, banka hesaplarına havale ile veya vakıf merkezinden elden olarak alıyor. Ayrıca kampanyaya SMS ile destek olmak da mümkün. Çocukların geleceklerine umut olmak isteyen hayırseverler EĞİTİM yazıp 8868’e göndererek 130 TL’lik bağışta bulunabilir.
Rahmi M. Koç Müzesi Yaz Atölyeleri Ağustos Ayında da Çocuklara Keyifli Maceralar Yaşatıyor
Rahmi M. Koç Müzesi’nde gerçekleştirilen sanat ve bilim atölyeleri, Ağustos ayı boyunca farklı deneyimler sunmaya devam ediyor. Müzenin eşsiz atmosferinde uzman eğitmenleri rehberliğinde gerçekleştirilen atölye çalışmalarında farklı deneyimler yaşayan çocuklar bilim ve sanat dünyasına adım atıyor.
Rahmi M. Koç Müzesi’nde çocuklar ve veliler için düzenlenen eğlenceli ve öğretici “Hafta Sonu Eğitim Atölyeleri” ağustos ayında da birbirinden renkli programlarla sürüyor. Müzenin eşsiz atmosferinde uzman eğitmenleri rehberliğinde gerçekleştirilen sanat ve bilim atölyelerinde farklı deneyimler yaşayan çocuklar bazen bir heykeltıraş, bazen bir ressam, bazen bir denizci hatta bazen bir pilot olma fırsatı buluyor.
5-12 yaş grubundaki çocukların sosyal, duygusal, zihinsel, bedensel ve dil gelişimlerine katkıda bulunmak, hayal güçlerini ve yaratıcılıkların geliştirmek, yaparak ve yaşayarak öğrenmelerine fırsat vermek amacıyla düzenlenen atölye çalışmaları çocukların hayal güçlerini geliştirmelerine, el becerilerini artırmalarına ve yeni ilgi alanları keşfetmelerine yardımcı oluyor. Çocuklar, keyifli ve öğretici bir günün ardından atölyede yaptıkları ürünlerle evlerine dönmenin mutluluğunu yaşıyor.
Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergilenen Fenerbahçe Vapuru’nda Faber Castell RMKM Eğitim Atölyesi’nde gerçekleştirilen atölye çalışmalarının ağustos ayı programı şu şekilde:
1 Ağustos Perşembe: Bak Şu Konuşan Heykellere / Sanat Atölyesi (7-9 yaş)
3 Ağustos Cumartesi: Yelken Seyri / Aile & Çocuk Etkinliği (8-12 yaş)
6 Ağustos Salı: Bugün Parmaklarım Fırçalarım / Sanat Atölyesi (5-7 yaş)
8 Ağustos Perşembe: Klorofil Demeyi / Doğa Atölyesi (9-12 yaş)
10 Ağustos Cumartesi: Müzede Bilgi Avı / Aile & Çocuk Etkinliği (7-12 yaş)
13 Ağustos Salı: Deniz Kabuğundan Tasarımlar / Doğa Atölyesi (7-9 yaş)
15 Ağustos Perşembe: Bak Şu Konuşan Heykellere / Sanat Atölyesi (6-8 yaş)
17 Ağustos Cumartesi: Müzede Bilgi Avı / Aile & Çocuk Etkinliği (7-12 yaş)
20 Ağustos Salı: Moda Tramvayı / Ulaşım Atölyesi (5-7 yaş)
22 Ağustos Perşembe: Kuş Evi / Ahşap Atölyesi (5-7 yaş)
24 Ağustos Cumartesi: Yelken Seyri / Aile & Çocuk Etkinliği (8-12 yaş)
31 Ağustos Cumartesi: Müzede Bilgi Avı / Aile & Çocuk Etkinliği (7-12 yaş)
Mayruk’un Estetik Dehasıyla Yaratılan Baştan Çıkarıcı Koku
Yıldırım Mayruk’un Efsanevi Podyum Parfümü
Her bir detayında Yıldırım Mayruk’un estetik anlayışını yansıtarak kullanıcılara benzersiz bir karakter ve çekicilik sunan Young Podyum Kadın, zarafetin ve enerjinin sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Yıldırım Mayruk Fragrance koleksiyonunun en can alıcı kokusu olan Podyum gençliğin canlılığını ve dinamizmini hissetmenize olanak tanıyor.
Yıldırım Mayruk’un enerjisini kutlayan ve estetik anlayışını yansıtan Young Podyum Kadın, her bir kullanıcıya özel bir karakter ve çekicilik sunuyor. Yıldırım Mayruk Fragrance koleksiyonu parfüm dünyasında stilin ve zarafetin temsilcisi olmaya devam ederken, Podyum ise kullanıcılarına unutulmaz bir koku deneyimi vadediyor.
Tepe notalarında canlandırıcı bergamot ve sıcak kakule esanslarıyla benzersiz bir başlangıç yapan Podyum, ilk sıkışta duyularınızı uyandırarak enerjik ve baş döndürücü bir etki yaratıyor. Orta notalara geçildiğinde vadideki zambak, pembe biber ve yasemin çiçeklerinin baharatlı dokunuşlarıyla bezenen bu özel koku, alt notalarda beyaz miskin yumuşaklığı ve sedir ağacının sıcaklığı ile derinlik kazanıyor. Teninizde uzun süre kalıcı ve çekici bir iz bırakan Podyum, her adımda baş döndürücü bir etki yaratıyor.
YAZ TATİLİNİN DEVAM ETMESİYLE BİRLİKTE HAVUZLARDA SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇÖZÜM ARAYIŞLARI ARTIYOR
Yaz tatilinin devam etmesiyle birlikte havuz yapımında sürdürülebilir ve modern çözümler giderek daha fazla önem kazanıyor. Yenilikçi teknolojiler ve çevre dostu uygulamalarla dikkat çeken projeler, hem çevreye duyarlılığı artırıyor hem de kullanıcı memnuniyetini üst seviyelere taşıyor.
Türkiye’deki Havuz Sayısının Yaklaşık 600 Bine Ulaştı
Bu konudaki en son gelişmeleri paylaşan Atol Havuzculuk Genel Koordinatörü Hazal Esgün, Türkiye’deki havuz sayısının yaklaşık 600 bine ulaştığını ve yıllık bakım masrafları ile kimyasal giderler eklendiğinde sektör hacminin 2 milyar euro’ya yaklaştığını belirtti. “Bu denli büyük bir sektör, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir çözümler geliştirme ihtiyacını daha da önemli kılıyor” ifadelerini kullandı.
Havuz Yapım Süreci
Esgün, havuz yapım sürecinin müşterilerle ilk temastan projenin tamamlanmasına kadar olan aşamalarını detaylandırdı. “İlk olarak, müşterilerimizin ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamak için bir keşif toplantısı düzenliyoruz. Bu toplantıda, havuzun konumu, boyutu, tasarımı ve bütçesi gibi detaylar belirleniyor. Ardından, tasarım aşamasına geçiyoruz ve müşterimizin onayını aldıktan sonra inşaat sürecine başlıyoruz. Tüm süreç boyunca müşterilerimize düzenli olarak bilgi veriyor ve projeyi zamanında teslim etmek için titizlikle çalışıyoruz,” dedi.
Daha Verimli ve Uzun Ömürlü Havuzlar İçin Yenilikçi Çözümler Hız Kazanıyor
Havuz yapımında en yeni teknolojileri ve yüksek kaliteli malzemeleri kullandıklarını belirten Esgün, “Havuz yapımında en yeni teknoloji ve malzemeleri kullanıyoruz. Özellikle, su sirkülasyon sistemleri, enerji tasarruflu pompalar ve akıllı kontrol sistemleri gibi yenilikçi çözümlerle müşterilerimize daha verimli ve uzun ömürlü havuzlar sunuyoruz. Ayrıca, dayanıklılığı ve estetiği bir araya getiren malzemeler kullanarak, hem güvenli hem de göz alıcı havuzlar inşa ediyoruz,” diye ekledi.
Sürdürülebilirlik ve Çevre Dostu Uygulamalar
Sürdürülebilirlik ve çevre dostu uygulamalara büyük önem verdiklerini vurgulayan Esgün, “Çevre dostu çözümler geliştirmek bizim için çok önemli. Havuzlarımızda su tasarrufu sağlayan sistemler ve çevreye duyarlı kimyasallar kullanıyoruz. Ayrıca, güneş enerjisiyle çalışan ısıtma sistemleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını entegre ederek, müşterilerimize çevre dostu ve ekonomik çözümler sunuyoruz. Amacımız, hem doğayı korumak hem de müşterilerimizin maliyetlerini düşürmek,” dedi.
Yaz tatilinin devam etmesiyle birlikte artan havuz yapım taleplerine yanıt veren bu modern ve sürdürülebilir çözümler, hem çevreyi korumak hem de kullanıcılara uzun ömürlü, verimli havuzlar sunmak açısından büyük önem taşıyor.
GÖZ ALICI KRİSTAL ESERLERE EV SAHİPLİĞİ YAPAN “YERALTININ KAPILARI” SERGİSİ, 1500 YILLIK YEREBATAN SARNICI’NDA AÇILDI!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İBB Miras, İBB Kültür ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu ortaklığında düzenlenen görkemli “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” sergisi Yerebatan Sarnıcı’nda açıldı! Çek heykeltıraşlar Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in kristal heykellerinden oluşan özel bir seçkiye 1500 yıllık tarihi yapıda ev sahipliği yapan serginin açılış daveti, 31 Temmuz Çarşamba akşamı Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreteri Radek Rubes, Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Olga Hajflerova, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Mahir Polat, sanatçı Jaroslav Prošek gibi isimlerin de aralarında bulunduğu sanat, siyaset, iş ve medya dünyasından çok sayıda ismin katılımıyla gerçekleşti. Açılışta, 30 yaş altı dünyanın önde gelen 30 müzisyeni arasında gösterilen çellist Jamal Aliyev ve Viyana Müzik Akademisi konser piyanistliği eğitiminin ardından klasik ve çeşitli türlerdeki akustik projeleriyle müzikseverlerin yakından takip ettiği piyanist Ece Dağıstan da davetlilere çok özel bir konser sundu. Küratörlüğünü Dr. Mahir Polat ile Miroslav Kroupa’nın üstlendiği ve İstanbul’da düzenlenmiş en büyük uluslararası kristal heykel sergisi olma özelliğini taşıyan “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek”, 30 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir.
Kurduğu kültürel diplomatik işbirlikleriyle dünya sanatını İstanbul’a taşıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), bu defa İBB Miras, İBB Kültür ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu ortaklığında düzenlenen sıra dışı bir sergiyi Yerebatan Sarnıcı’nda sanatseverlerle buluşturuyor.
İBB Miras’ın örnek restorasyonuyla İstanbul’un marka değerlerinden birisine dönüşen Yerebatan Sarnıcı’nda yeraltı, gerçeklik algısı ve yansımalar kavramlarıyla şekillenen “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” başlıklı görkemli sergi, Çek çağdaş heykeltıraşları Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in kristal heykellerinden oluşan özel bir seçkiyi Yerebatan Sarnıcı’nın büyülü atmosferinde bir araya getiriyor. Sergide, suyun içine yerleştirilen kristal heykellere hayat veren cam, saydamlığı ve katılığı ile Yerebatan Sarnıcı’ndaki iki temel malzemeyle, su ve taşla diyalog kuruyor. İBB çatısı altında İstanbul’un dünyada önemi giderek artan bir kültürel diplomasi ve evrensel anlayış merkezi olduğu dönemde, serginin küratörlüğünü Dr. Mahir Polat ile Miroslav Kroupa üstleniyor.
Yeraltı, gerçeklik algısı, mitoloji, yansıma ve geçiş temaları etrafında kurgulanan sergi, filozof Platon’un bir mağaraya zincirlenmiş insanların mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini gördüğü ve bunları gerçeklik olarak algıladıkları mağara alegorisinden yola çıkıyor. Vlastimil Beránek’in geçmiş ve bugün üzerine odaklanan cam eserleri sarnıcın su ve taş dokusuyla etkileşime girerek Yerebatan Sarnıcı’nın su ve ışıkla elde ettiği dinamik yansıma alanlarına renk ve yansıtmayla dahil oluyor. Jaroslav Prošek’in eserleri ise izleyiciyi yaklaşık 6.000 yıl önce Mezopotamya’da üretilen ilk camın, aynı döneme ait yarı fosil meşe ağacı malzemesiyle buluştuğu tarihe götürerek kendimizle, kolektif hafızayla ve şimdiki zamanla ilgili soruları gündeme getiriyor.
Yerebatan Sarnıcı’nda salt turistik bir gezinin sınırlarını kaldıran sergi, izleyicileri insanlığın derinliklerine ve gerçeklik algısına tekrar odaklanmaya; 1500 yıldır Güneş’ten koparılmış, buraya hapsedilmiş Medusa anlatısındaki “human condition/insanolma durumu” üzerine düşünmeye davet ediyor.
Cumhuriyetin 100. yılını büyük bir onur ve coşkuyla kutlayan, ikinci yüzyıla doğru atılan her adımı “Demokrasi Yüzyılı” etkinlikleriyle taçlandıran İBB’nin ev sahipliğini üstlendiği “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” sergisi, 1 Ağustos – 30 Kasım 2024 tarihleri arasında ziyaretçilerini bekliyor.
OYUNLAŞTIRMA İLE MARKALAR MÜŞTERİLERİNİ BAĞLIYOR: YÜZDE 22 ARTIŞ
Oyunlaştırma, müşteri sadakati ve çalışan bağlılığı programlarında büyük bir değişim yaratıyor. Yapılan araştırmalara göre, oyunlaştırılmış sadakat programlarına sahip şirketler, müşteri sadakatinde veya müşteriyi elde tutmada yüzde 22’lik bir artış kaydetti. Bu etkileyici oran, markaların sadakat programlarını yeniden yapılandırma ve geliştirme ihtiyacını gözler önüne seriyor.
Oyunlaştırma ile Markalar ve Müşteriler Arasındaki Bağ Güçleniyor
Oyunlaştırma, günümüzün dijital dünyasında sadece bir eğlence aracı olmanın ötesine geçti. Müşteriler ve çalışanlar, oyunlaştırılmış sistemler aracılığıyla markalarla daha fazla etkileşim kuruyor ve bu da onların bağlılığını artırıyor. Video izleme, soru cevaplama, fotoğraf yükleme ve yarışmalar düzenleme gibi modüller, kullanıcıların deneyimlerini zenginleştiriyor.
Interlink Genel Müdürü Can Taşcıoğlu, “Sadakat programlarında oyunlaştırma, müşterilere ve çalışanlara benzersiz deneyimler sunmanın yanı sıra, markalar için de önemli avantajlar sağlıyor” dedi. Taşcıoğlu, oyunlaştırmanın kullanıcıların markalarla daha fazla zaman geçirmelerini sağladığını ve bu sayede sadakat programlarının başarısını artırdığını belirtti.
Oyunlaştırmanın Bedeli: Büyük Markalar İçin Bir Fırsat, Küçükler İçin Bir Engel
Ancak oyunlaştırma, ekonomik ve teknik zorluklarla da karşı karşıya. Yazılım teknolojileri gerektiren bu süreç, maliyetli ve karmaşık olabilir. Bu durum, oyunlaştırmayı daha geniş kitlelere yaymak isteyen markalar için bir engel teşkil ediyor. Buna rağmen, oyunlaştırmanın getirdiği avantajlar ve sağladığı yüksek geri dönüş oranları, markaların bu engelleri aşmaya çalışmasını teşvik ediyor.
Taşcıoğlu, “Oyunlaştırma hala çok fazla genele yayılmış değil ve pahalı. Bu sebeple belli büyük markaların karşılayabildiği bir pazarlama aktivitesi.” dedi.
Gerçek Bağlılık İçin Oyunlaştırma Şart
Gerçek bir sadakat programında oyunlaştırmanın olmazsa olmaz olduğuna inanılıyor. Oyunlaştırma, sadece ödüller dağıtmanın ötesinde, kullanıcıların markalarla derinlemesine etkileşim kurmasını sağlıyor. Bu etkileşim, kullanıcıların markayı daha iyi tanımasına ve uzun vadede bağlılıklarının artmasına yardımcı oluyor.
Taşcıoğlu, “Gerçek bir sadakat programında oyunlaştırmanın olmazsa olmaz olduğuna inanıyoruz. Aksi takdirde uyguladığınız program bir sadakat programı değil, bir ödül programından ibaret olur.” diye ekledi.
WWF-Türkiye’den, Küresel Limit Aşım Günü “Doğal Kaynak Tüketimi Bir Spor Olsa, İnsanlık Olimpiyat Rekoru Kırardı!
”Dünyanın bize sunduğu bir yıllık doğal kaynakları tükettiğimiz tarih olarak bilinen Küresel Limit Aşım Günü, bu yıl 1 Ağustos olarak belirlendi. Bugünden itibaren gelecekten ödünç almaya başlayacağız.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) bu yıl Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunlarına denk gelen Limit Aşım Günü’nü “doğal kaynak tüketimi bir spor olsa, insanlık olimpiyat rekoru kırardı” sözleriyle değerlendirdi.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula, gidişatı tamamen tersine çevirmemiz gerektiğine dikkat çekerek “Büyüme yarışını bırakıp, kaynak tüketimini tersine çevirme yarışına girmeliyiz. Ülkelerin ekonomik kalkınmayla övünmeleri, doğal kaynakları tüketmekle övünmeleriyle neredeyse aynı şey.Bu kazanma hırsını sporculara bırakalım; gezegeni iyileştirmek, yaşamı sürdürmek ve doğal kaynakları restore etmek için hırslanalım” çağrısında bulundu.
Gezegenimizin insanlığa sunduğu bir yıllık doğal kaynakları tükettiğimiz gün olarak bilinen Küresel Limit Aşım Günü, 2024 için 1 Ağustos olarak belirlendi. Dünya üzerindeki yenilenebilir kaynaklar ile insanların bu kaynaklara yönelik talebini karşılaştıran Küresel Ayak İzi Ağı’nın (Global Footprint Network) verileri, dünyamızın sunduğu bir yıllık doğal kaynakları, ilk yedi ayda tükettiğimizi gösterdi. Bu tarih, geçen yılki Limit Aşım Günü’nün bir gün öncesi.
Bir başka deyişle insanlık olarak bugünden itibaren, dünyanın yıl içinde yeniden üretebileceği biyokapasiteden fazlasını tüketmeye başlayacağız. Yani geleceğimize borçlanacağız.
“Büyüme yarışını bırakıp, kaynak tüketimini tersine çevirme yarışına girmeliyiz”
WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula konuyla ilgili değerlendirmesinde şu görüşleri ifade etti: “Sürekli daha fazla tüketmeye dayalı düzenin gezegenimize zararı ortada. Tek bir dünyamız olmasına rağmen sanki 1.75 dünyamız varmış gibi tüketiyoruz. Doğal kaynak tüketimi bir spor olsa, insanlık, gezegenin aleyhine olimpiyat rekorları kırardı. Gidişatı tamamen tersine çevirmemiz gerekiyor. Büyüme yarışını bırakıp, kaynak tüketimini tersine çevirme yarışına girmeliyiz. Ülkelerin ekonomik kalkınmayla, büyümeyle övünmeleri, doğal kaynakları tüketmekle övünmeleriyle neredeyse aynı şey. Artık büyümek zorunda değiliz. Durabilmeli ve kaynakların restorasyonuna odaklanmalıyız. Gezegende büyüyecek yer kalmadı. Limitimizi çoktan aştık. Bu kazanma hırsını sporculara bırakalım; gezegeni iyileştirmek, yaşamı sürdürmek ve doğal kaynakları restore etmek için hırslanalım.”
İnsanlığın ekolojik ayak izi her yıl artarak dünyanın biyokapasitesi ile arasındaki makası biraz daha açıyor. Bunun sonucunda Limit Aşım Günü gitgide daha erken tarihlere denk geliyor. 1971’de 25 Aralık olarak hesaplanan Limit Aşım Günü, o tarihten bu yana sadece 2020’de, pandemi kısıtlamalarının etkisiyle üç hafta ileri kaydı. Bunun dışında her geçen yıl, yıl ortasına doğru kayarak Temmuz sonu – Ağustos başı tarihlere kadar geriledi. Oysa Limit Aşım Günü’nü, otomobil kullanımını yarı yarıya azaltarak 13, fosil yakıt tüketimini terk ederek 93, binalarda enerji verimliliği sağlayarak 21, gıda israfını yarı yarıya azaltarak 13 gün ileri kaydırabiliriz.
1000 Şehide 1000 Su Kuyusu açılıyor Şehitlere vefa ve dua oluyor
Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Astsubay Çavuş Mehmet Ali Horoz’un şehit olmadan 3 gün önce çektiği videoda, “Eğer şehit olursam bir Afrika ülkesine su kuyusu açtırmanızı rica ediyorum.” şeklinde vasiyette bulunmuştu.
Piyade Astsubay Çavuş Mehmet Ali Horoz’un vasiyeti hayırseverleri harekete geçirdi.
Bu kapsamda Deniz Feniz Feneri Derneği ve İçişleri Bakanlığı birlikte yürüttüğü “1000 Şehide 1000 Su Kuyusu” projesi ile Afrika Togo’da inşa ettirdiği su kuyusunu şehidin aziz hatırası adına açılışını yaptı.
Deniz Feneri Genel Başkan Yardımcısı Coşkun Yıldız, şehidin babası Kalender Horoz ve anne Ayşe Horoz’u Kahramanmaraş’taki evlerinde ziyaret ederek açılan kuyunun görsellerini takdim etti.
Togo ülkesinde yaptırılan su kuyusundan bölgede bulunan Müslüman halk faydalanacak.
Uzun süre su sıkıntısı çeken bölge halkı ve çocuklar açılan kuyunun mutluluğunu şehide edilen dualarla paylaştı.
HASAN SEVER’İN BOZKIR İNSANLARININ HİKÂYESİNİ ANLATTIĞI YENİ ROMANI ÇOCUKLUĞUN GÖLGESİ, AYRINTI LOGOSUYLARAFLARDA!
Yazar Hasan Sever’in üç ciltten oluşan yeni romanı Çocukluğun Gölgesi’nin Poyraz – Bozkış alt başlıklı ilk cildi Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı! Edebiyat açısından henüz bakir sayılabilecek bir coğrafyada, Elbistan-Malatya bozkırında geçen Çocukluğun Gölgesi, yine Türkçe edebiyatta yeterince işlenmemiş olan, bozkır insanlarının kültürel birikimlerini kendi çabalarıyla hayatta tutma mücadelesini anlatıyor. Birbirine paralel iki hikâye üzerinden ilerleyen roman, 12 Eylül öncesi yaşanan toplumsal ve siyasal çalkantılarla 78 Kuşağı’nı da ele alıyor.
Çocukluğun Gölgesi: Poyraz – Bozkış, daha önce Birazcık Halil ve Su Duydum adlı romanları da Ayrıntı Yayınları çatısı altında yayımlanan Hasan Sever’in yeni romanı. Üç ciltten oluşan romanın Ayaz – Çığ başlıklı ikinci ve Mavi başlıklı üçüncü ciltleri de önümüzdeki aylarda okurlarla buluşacak.
Bir coğrafyayı edebiyat haritasına alan Çocukluğun Gölgesi, köy köy dolaşan Kızılbaş bir derviş ve çırağı ile askerlik sonrası İstanbul’a “kazanç”a giden birinin paralel hikâyeleriyle gelişiyor. Roman, Anadolu bilgeliğinin kuşaktan kuşağa geçiş macerasını, bozkır insanlarının hayata tutunma mücadelesini ,bir köy öğretmeninin gönüllü sürgününü, 12 Eylül öncesi yaşanan toplumsal ve siyasal çalkantıları ve 78 Kuşağı’nı konu alıyor.
Bozkırda diyar diyar dolaşan bir derviş ve çırağı, geçmişten aldıkları kültürel emaneti sözün büyüsüyle yeni bir zamana taşımaktadırlar. Bugünden yarının düşünü kuran gençler ise yaklaşmakta olan bozkışın telaşındadırlar. Çağ değişmektedir. Dün ve yarın aynı gedikte buluşmuş, dünün inadının üstüne geleceğin gölgesi düşmeye başlamıştır.
“Xoca Nasır’ın göle çaldığı maya neyse ikimizin şu bozkıra verdiği emek aynıdır. Damar sürer miyiz,yaprak açar mıyız kim bilir. Fakat dersen ki memnun musun? Sana Nazım Hikmet’in bana Çankırı Cezaevinde, ‘Memed gel otur yanımıza’ deyip, uzun uzun konuştuktan sonra, ‘Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime,’ dediği gibi cevap veririm.”
Hasan Sever, hikâyesini çocukluğun ışığında anlatırken, kapılar büyük, gölgeler uzun ama dünya şuncacıktır.
35. ULUSLARARASI ŞİLE BEZİ KÜLTÜR ve SANAT FESTİVALİ UMUTLA, NEŞEYLE, COŞKUYLA BAŞLADI!
Türkiye’nin en eski festivallerinden biri olan Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali’nin 35.’si büyük bir coşkuyla başladı! Yeni enerjisi ve içeriğiyle, Şile’yi eski festival günlerine döndürmeye hazırlanan 35. Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali, 29 Temmuz Pazartesi akşamı gerçekleşen ve halkın yoğun katılım gösterdiği açılış kortejiyle yola çıktı. Festivalin ilk günü, kortejin ardından festival alanında gerçekleşen açılış konuşmaları ve uluslararası dans grubu gösterisinden sonra pop müziğin sevilen sesi Buray’ın verdiği konserle sona erdi. Şile Belediyesi tarafından düzenlenen festival, 11 Ağustos’a kadar konserlerin yanı sıra söyleşilerden tiyatro oyununa, atölyelerden defileye renkli ve dolu dolu bir programla devam edecek.
İstanbul’un doğası, Şile bezi, deniz feneri ve palamuduyla meşhur sahil beldesinde Şile Belediyesi tarafından bu yıl 35. kez düzenlenen Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali, 29 Temmuz – 11 Ağustos 2024 tarihleri arasında Şile’nin eşsiz atmosferinde katılımcılarını ağırlıyor.
35. Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali kapsamında Şile’deki festival alanında 30 Temmuz’da BaBa ZuLa ve Sena Şener, 31 Temmuz’da Can Bonomo, 1 Ağustos’ta Zeynep Bakşi ve Erdal Erzincan, 2 Ağustos’ta Volkan Konak, 3 Ağustos’ta Gazapizm, 4 Ağustos’ta ise Sıla konserleri gerçekleşecek. Ağva’da gerçekleşecek konserlerde ise 10 Ağustos’ta Atiye, 11 Ağustos’ta Melek Mosso sevenleriyle buluşacak.
Festival ayrıca Haldun Dormen, Müjdat Gezen, Mustafa Alabora ve Cemil İpekçi gibi Şile sevdalısı ustaların söyleşileri; “Bir Baba Hamlet” oyunu; uluslararası dans gruplarının gösterileri; Şile Bezi defileleri ve dokuma ritüeli; sergiler; atölyeler gibi birçok etkinlikten oluşan renkli bir program sunacak. Şile’nin sokakları, 6 farklı ülkeden gelen dans gruplarının katılımıyla yeniden canlanacak. Kadınların el emeği göz nuru eserleri ve Enstitü İstanbul İSMEK tarafından hazırlanan özel ürünler, bu yıl “Köklerine Dön” sloganıyla sunulacak. Şile Bezi’nin eşsiz güzelliklerinin keşfedileceği, katılımcıların köklerine döneceği festivalde özlenen Şile Bezi defileleri, coşkuyla geri dönecek ve moda ile sanat yeniden Şile Bezi’nde hayat bulacak.
İsmet Ay Sahnesi Geri Dönüyor
35. Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali kapsamında, Türk tiyatrosunun duayeni, sinema ve tiyatro sanatçısı Şileli İsmet Ay’ın adını taşıyan, ancak yıllardır kullanılmayan İsmet Ay Sahnesi yeniden canlanacak. Şile’deki bu özel sahne, 2007 yılında dönemin Şile Belediye Başkanı İhsan Çayıroğlu tarafından açılmıştı. Şimdi ise İsmet Ay Sahnesi hak ettiği biçimde yeniden tiyatro oyunlarını kucaklayacak. İlçedeki amfi tiyatro sahnesine verilecek olan bu isimle, usta sanatçı İsmet Ay’ın ruhu, festivalin her anında hissedilecek ve sanatseverler için ilham kaynağı olmaya devam edecek.
35. Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali; Enstitü İstanbul İSMEK, Mey|Diageo, Kale Şile, Işık Üniversitesi, Gönen Otel, The Sign Otel, Değirmen Otel, Uçar Royal Otel, Şira Restoran, Kuaför Yasin&Devrim, REptur Gayrimenkul, Marin Balık, Ovacık Köyü Kadın Tohum Derneği ve Lilyum Pastanesi’nin destekleriyle gerçekleşiyor.
Adını, yıllardır yörenin ekonomisinin ve sanatının alt yapısını oluşturan coğrafi işaretli ürünü Şile Bezi’nden alan Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali, 1984 yılından bu yana devam eden, Türkiye’nin en eski festivallerinden biri. Ara yıllarda doğal afet ve savaş gibi nedenlerle ertelenmiş olsa da 35 yıldır devam eden festival, Şile’nin değerlerini, kültürünü, kültürel mirasını korumayı ve tanıtmayı amaçlıyor. Yerel halkın hem ekonomik hem de sosyal yaşamını zenginleştirmesine katkı sağlayan Uluslararası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali aynı zamanda Şile’nin ticari ve turizm potansiyelini artırarak bölgeye canlılık kazandırıyor. Hem yerel hem de uluslararası düzeyde katılımcıları ağırlayan festival, yerel geleneklerin ve el sanatlarının korunmasını, toplumsal farkındalığın artmasını ve yeni kültürel ifadelere olanak sağlamayı hedefliyor.
PROGRAM
30 Temmuz Salı
17.00 Şile Bezi Sergisi Açılışı / Tahlisiye Binası
17.30 Burhan Reşid Çekiç Koleksiyonu ve Tahlisiye Malzemeleri Sergisi Açılışı / Kayıkhane
19.00 Şile Müzik Okulu Konseri / Kent Meydanı
20.15 Pınar Ataer Şile Bezi Ritüel Dans Gösterisi / Festival Alanı
21.00 Konser: BaBa ZuLa / Festival Alanı
22.30 Konser: Sena Şener / Festival Alanı
31 Temmuz Çarşamba
18.00 İsmek Şile Bezi Sergisi Açılışı ve İsmek Trio Müzik Dinletisi / Şile Feneri
18.30 İsmek Defile / Üsküdar Caddesi
21.00 Uluslararası Dans Grubu Gösterisi / Festival Alanı
22.00 Konser: Can Bonomo / Festival Alanı
1 Ağustos Perşembe
18.00 Şile Bezi Dokuma Ritüeli / Kumbaba Oteli
20.00 Uluslararası Dans Grubu Gösterisi / Festival Alanı
21.00 Konser: Zeynep Bakşi / Festival Alanı
22.00 Konser: Erdal Erzincan / Festival Alanı
2 Ağustos Cuma
18.00 İsmek Müzik Eğitmenleri Konseri / Kent Meydanı
19.45 İsmet Ay Anısına Söyleşi – Mustafa Alabora, Müjdat Gezen, Haldun Dormen /
Amfi Tiyatro
20.45 Tiyatro: “Bir Baba Hamlet” / Amfi Tiyatro
22.00 Konser: Volkan Konak / Festival Alanı
3 Ağustos Cumartesi
21.00 Uluslararası Dans Grubu Gösterisi
22.00 Konser: Gazapizm / Festival Alanı
4 Ağustos Pazar
19.00 Cemil İpekçi ile Gelenekten Geleceğe Şile Bezi Söyleşisi – Moderatör: Mutlu Ulusoy /
Festival Alanı
20.30 Ağva Collection Defile / Festival Alanı
22.00 Konser: Sıla / Festival Alanı
10 Ağustos Cumartesi
22.00 Konser: Atiye / Ağva
11 Ağustos Pazar
22.00 Konser: Melek Mosso / Ağva
FYZoo’dan Serinletici Yaz Etkinliği: “Buz Atölyesi”
FYZoo, sıcak yaz günlerinde çocuklar için eğlendiren ve serinleten bir etkinlik sunuyor. 3-4 Ağustos 2024 tarihlerinde gerçekleşecek Buz Atölyesi FYZoo’da minik ziyaretçilerini bekliyor.
Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi’nin düzenlediği “Buz Atölyesi”nde çocuklar, sıcak yaz günlerinde hem serinleyip hem de eğleniyor. Çocuklar etkinlik kapsamında; buz kalıplarının içerisine oyuncakları yerleştirip renkli su ile dondurduktan sonra, donan buzları eriterek içindeki oyuncakları buluyorlar. 3-5 ve 6-12 yaş gruplarının katılabileceği bu atölye, çocuklara eğlenceli bir deneyim sunuyor.
Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi, sıcak havalarda, hayvanların mevsimsel refahını sağlamak amacıyla; yaz aylarında buzlu yiyecekler, serinletici havuzlar ve kışlık barınaklar kullanılarak hayvanların daha konforlu zaman geçirmelerini sağlıyor.
Doğa ve canlı severlerin kaçırmaması gereken etkinlikler için FYZoo haftanın her günü saat 10.00-19.00 arası açık.