Talas’ta Mevlana’yı anma, Kültür-sanat, magazin-yaşam haberleri (24.11.2023)

Aslı Pasinli Genel Müdürlük Bayrağını Ömür Kula’ya Devretti: WWF-Türkiye’de Görev Değişikliği49 yıldır Türkiye’nin doğasını korumak için çalışmalarına devam eden WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) yeni Genel Müdürü Ömür Kula oldu.
Yaklaşık 100 ülkede faaliyet gösteren, dünyanın en büyük doğa koruma ağı WWF’in (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) Türkiye ofisinin yeni Genel Müdürü Ömür Kula oldu. Görevi, 2017 yılı Ocak ayından beri vakfın genel müdürlüğünü yürüten Aslı Pasinli’den devralan Ömür Kula, iletişim sektöründeki başarılı kariyeri ve sosyal çalışmalarıyla tanınıyor.Aslı Pasinli genel müdürlük bayrağını Ömür Kula’ya devrederken “WWF-Türkiye’de yedi yıldır sürdürdüğüm görevimden çok güzel duygularla ayrılıyorum. 27 kişilik profesyonel bir ekip devralarak başladığım bu yolculuk boyunca yangında, pandemide, depremde hiç yılmadan çalışmalarımıza devam ettik. Bugün geriye baktığımda gururla görüyorum ki profesyonel ekibimiz 60’ın, takipçilerimiz bir milyonun, destekçilerimiz yüz binin üstüne çıkmış durumda;  aramıza her geçen gün yepyeni gönüllüler katılıyor. Zorlu süreçleri ekipçe sağlıklı bir şekilde büyüyerek aştık, geriye kalıcı, büyümeye devam eden işler bırakabildik. Buradaki çalışma sürem boyunca şahsi olarak da sivil toplum bakış açısı ruhuma işledi, evrildim, dönüştüm. Bu vakıf bir okuldur denirdi, bunun gerçekten ne demek olduğunu anladım. Bu köklü kurumda, nerdeyse 50 yıldır yapılan işlere bir tuğla ekleyebildiysem ne mutlu bana. Bayrağı devralan sevgili Ömür’ün, bu güzel kurumu çok daha ilerilere taşıyacağından hiç şüphem yok. Rüzgârın bol olsun. Ne zaman istersen yanındayım” diyerek Ömür Kula’yı yeni görevinde tebrik etti.WWF-Türkiye’nin Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere de “Yedi yıldır bizimle birlikte olan Aslı Pasinli ile WWF-Türkiye çatısı altında çok başarılı işlere imza attık. Vakfımızın büyüyerek güçlenmesine yaptığı tüm değerli katkıları için kendisine, Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum. Ortak mücadelemizde birlikte yürümeye devam edeceğiz. Kendisinden bayrağı devralan Sevgili Ömür Kula’ya hayırlı olsun dileklerimi iletiyor, bu mirası omuz omuza daha da ileri taşımak için aramıza hoş geldin diyorum” dedi.WWF-Türkiye’nin yeni Genel Müdürü Ömür Kula ise “İyilerin, iyilik için, iyiyi en iyi şekilde yapma yetkinlikleriyle donatıldığı ortamlarda fark yaratmak hiç zor değil. Bu görevdeki şansım ve ayrıcalığım sanırım WWF’in tam da böyle bir yer olması. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)’nın yılları aşan etkisini bugün olduğu yere taşıyan başta uzman ekiplerin ve selefim Aslı Pasinli’nin gayretlerini, başarılarını daha da ileriye taşımak gerektiği bilinciyle bayrağı devralıyorum. Hedefim doğa pozitif yani bugüne kadarki kayıplarımızı geri kazanmamızı sağlayacak, doğayı iyileştiren işlerin önünü açarken etkimizi büyütmek. Bu ailenin bir parçası olmaktan şimdiden gurur duyuyorum. Beni sanki hep buradaymışım gibi kucaklayan tüm yönetimimize ve profesyonel kadrodaki yol arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.” sözleriyle heyecanını aktardı.

Bir Yaşam Öyküsü’nden çok daha fazlası…

‘Hayal Varsa’ herkesin yaşamına dokunacak bir neslin hikayesi.

Enerji ve Tabi Kaynaklar eski Bakanı Şinasi Altıner’in hayatı, kızı Ayşe Beril Altıner tarafından kaleme alındı. Üç dönem milletvekilliği, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yapan Şinasi Altıner’in Karabük’ün Kapaklı köyünde başlayan, yaşamın uçları arasındaki hikayesi bir yaşam kılavuzu niteliğinde.

Bir dönüşümün hikayesi…

Kitabın yazarı kızı Ayşe Beril Altıner’ın 14 yıllık bir araştırmanın sonucu, roman tadında yazdığı kitabı ‘Hayal Varsa’, bir siyasetçinin, eski bir bakanın siyasi yaşamının değil, olanakları çok kısıtlı bir köyde doğan, elektrik olmasa da hayallerinin ışığıyla aydınlanan yolu takip eden Şinasi’nin öyküsü. ‘Hayal Varsa’ yokluktan varlığa, karanlıktan aydınlığa, kaybedişten kazanmaya, travmadan yenilenmeye dönüşümün hikayesi.

Hayatı isyansız, keşkesiz, amasız yaşamak… Hayatla aynı yöne akmak…

‘Hayal Varsa’ bir adım sonrasında, ‘orada ne var?’ın merakı, iyiye, ileriye gitmenin tutkusu, ‘ben kendimi en iyi nasıl gerçekleştiririm’in sorgusu, şartlardan bağımsız hep büyük bir hayalin varlığı, kendine inanışın öyküsü… ‘Şinasi’nin, hayatındaki hiçbir sorunu engel olarak görmemesinin, sorunu giderene kadar yaratıcı çözümcülükle yaklaşmasının da kaynağı buydu.

Küçük Şinasi’nin çamurdan yaptığı radyodan ‘dinledikleri’, güttüğü inekleri kaybetme pahasına gözünü kapatıp kurduğu hayalleri, 4 km’lik ilkokul yolunda kaybettiği ve hayatındaki ilk ve tek medeniyet temsilcisi olan ucu silgili kaleminin simgeledikleri, belki de Büyük Şinasi’nin kaydettiği başarılarının temel taşlarıydı.

Merakı mirasa dönüştü…

Hayata karşı büyük bir merakla yaklaşan Beril, babasının yaşam öyküsünü kaleme alışının da bir merakla başladığını söylüyor. ‘’Bana sağladığından çok daha farklı şartlara doğmuş olan babamın kendi yaşam arkında nasıl olup da bunca mesafeyi kat ettiğini hep merak etmiştim. Başta sadece kendi merakımı gidermek içgüdüsüyle başlayan bu sohbetler on dört yıllık bir süreçte sekil değiştirdi. Babam için hazırladığım bir armağan ve kendi çocuklarıma nerden geldiklerini anlatan bir mirasa dönüştü.’’

‘‘Aslında genç Türkiye’nin değişim ve dönüşümünün bir yansıması…’’

Beril Altıner, kitabının akışta kalmaya inanan, umutla beslenen, kendini en iyi şekilde gerçekleştirmek isteyen herkese, özellikle de gençlere umut, bir yaşam kılavuzu olmasını diliyor. Kitabın sadece babasının değil, aslında çok önemli bir neslin hayatını içerdiğinin de altını çiziyor: ‘‘Babam, onunla eş zamanlı ve benzer koşullarda doğan pek çok insan gibi, aslında hayal kurmanın bile neredeyse imkânsız olduğu bir dönemde doğmuştu. Sadece bir evlat olarak değil, üç çocuk sahibi bir anne olarak merak ettim. Hayatta başarı nasıl elde ediliyordu? Sorunların üstesinden nasıl geliniyordu? Mutluluk denen şeyin sırrı neydi? Ve belki de en önemlisi, sadece hiçlerin olduğu bir ortamda hayaller nereden besleniyordu? Bana canımdan yakın babamın biyografisini yazmak için yola çıkmışken, çok geçmeden bunun genç Türkiye Cumhuriyeti’nin değişim ve dönüşümünün bir yansıması olduğunu da görmeye başladım. Bu kitapta, sadece bir çocuğun veya gencin değil, bir neslin yaşadığı sıkıntıları ve başarıları ele almış oldum. Aynı zamanda kaderin babama sunduğu hayat sürprizlerini onun nasıl yönettiğini gördüm. Yazarken önemli dersler çıkardım. Umarım bu kitap tüm okuyucularımız için geçmişin ışığında bugünümüzü anlamamıza ve yarınımızı şekillendirmemize yardımcı olacak bir çeşit kılavuz olur.’’

82 yaşındaki Şinasi Altıner, memleket ve dünya meselelerine hic eksilmeyen merak ve ilgisiyle, Ankara’daki evinde eşi Sevim Altıner’le elinden geldiğince yaşının keyfini, dedeliğinin tadını çıkarmaya, sportif ve dinamik kalmaya özen gösteriyor. Sürekli öğrenmeye, zamanı yakalamaya, yeni nesilleri anlamaya, günün şartlarına ayak uydurmaya, gelişmeye, kendini güncellemeye odaklanıyor.

Kitabın yazarı, travmanın aslında en çok etkilediği kahramanı olunca…

Kitabın yazarı olmanın yanı sıra hikayenin başrol oyuncularından biri olan Beril 3.5 yaşındayken, öğrencisi tarafından öldürülen annesiyle gömdüğü derin sessizliğini de ilk kez bu kitapla bozuyor. O dönemdeki bebek Beril’in duygularını, travmasını maalesef başkalarının tanıklığıyla yazsa da, bu dile getirişin bir son değil, başlangıç olduğunu biliyor. Babasının yaşam öyküsünün sınırları dışına çıkmamaya özen gösterirken içindeki fırtınayı, babasının yaşadığı trajediye saygı göstererek geriye çekiyor. Kendi çocuğunu hayata getirdikten sonra iki çocuğu evlat edinmesine sebep olan bu kaybediş, biliyor ki başka bir hikayenin konusu… Yıllar içinde yaşananları sindiren, sükunetle anlamlandırmayı öğrenen Beril, hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığına, yaşadıklarının, karşılaştıklarının illa bir sebebi olduğuna inanıyor. Yaşam yolculuğunda bu sebepleri keşfetmeye, elinden geldiğince kendi payına düşeni yapmaya çalışıyor.

TALAS’TA “MEVLANA İLE AŞKIN KANATLARINA YOLCULUK”

Talas Belediyesi, ‘Festival Talas’ adıyla başlattığı Cumhuriyetin 100. Yılı etkinliklerine Hz. Mevlana’yı anma programıyla devam ediyor.

Tasavvuf Musikisi sanatçısı Mustafa Demirci’nin yanı sıra Asım Akkuş ve ekibinin sahne alacağı etkinlikte mesnevi sohbetleri, tasavvuf musikisi konseri ve Mevlevi mukabelesi gerçekleştirilecek.

30 Kasım Perşembe saat 19.30’da Kayseri Üniversitesi 15 Temmuz Yerleşkesi Konferans Salonu’nda düzenlenecek olan etkinliğe katılımın yoğun olması bekleniyor.

Tiyatro Kooperatifi ve Anadolu Efes Tiyatronun Geleceği için Seyirci Kalmıyor!  

Türkiye’nin ilk karşılıksız tiyatro destek programı “Kumbara Sende”, Tiyatro Kooperatifi ve Anadolu Efes tarafından hayata geçiriliyor. Özel tiyatroların ayakta kalma mücadelelerine sürdürülebilir bir katkı sağlamak amacıyla başlatılan program, 22 Kasım’da DasDas’ta gerçekleştirilen basın buluşması ile tanıtıldı. Programa, Kooperatif’e dahil tiyatroların yanı sıra 6 Şubat depreminden etkilenen illerdeki kooperatiflerin ortağı olan özel tiyatrolar da başvurabilecek.

Türkiye’deki tüm özel tiyatroların güçlenmesi ve ekonomik, sosyal ve hukuki açıdan sürdürülebilir hale gelmesi için çalışan Tiyatro Kooperatifi ile 36 yıldır kültür sanata kesintisiz destek veren Anadolu Efes, özel tiyatroların yaşadığı sorunları çözümüne katkı sağlamak için ‘Kumbara Sende Tiyatro Destek Programı’nı başlattı. Türkiye’de ilk kez karşılıksız bir tiyatro desteği sağlamak için Tiyatro Kooperatifi tarafından tasarlanan program, özel tiyatroların ayakta kalma mücadelesine sürdürülebilir bir katkı sunmayı amaçlıyor.

Anadolu Efes’in öncü desteğiyle başlayan Kumbara Sende ile, özel tiyatroların ihtiyaçlarına kaynak yaratarak tiyatro ekiplerinin sürdürülebilir bir şekilde üretim yapmaları ve seyircileriyle buluşmalarına katkı sağlanması hedefleniyor. Programa başvuran tiyatrolar, sahne ve depo kirası, prova alanı, elektrik, su, doğalgaz ve nakliye gibi ihtiyaçlarında kullanmak üzere maddi destekten faydalanabilecekler. Tiyatro Kooperatifi ve Anadolu Efes, programın daha çok tiyatro emekçisine ulaşması için tüm özel sektörü Kumbara Sende’yi desteklemeye çağırıyor.

Deprem bölgesindeki tiyatrolar da unutulmadı Tiyatro Kooperatifi’ne üye olan ve İstanbul’da faaliyet gösteren tiyatroların yanı sıra, 6 Şubat depreminden etkilenen illerde bulunan Akdeniz Bölge Tiyatro Kooperatifi ile Güneydoğu Anadolu’da faaliyet gösteren Ahura Tiyatro Kooperatifi’ne üye olan tiyatrolar da bu desteğe başvurabilecek.  Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu üyesi Mert Fırat projeye dair düşüncelerini “Türkiye’deki özel tiyatroların büyük bir kısmının çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşadığı böyle bir ortamda Kumbara Sende Programı’nı hayata geçirecek olmak çok mutluluk verici. Yaşadığımız süreçte ekonomik ve sosyal anlamda büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalan özel tiyatroların sürdürülebilirliği için bu tarz karşılıksız destekler büyük önem taşıyor. Bu nedenle ilk destekçimiz Anadolu Efes ile başlattığımız bu proje ile başlangıçta 30 tiyatronun ihtiyaçlarını gidereceğiz ve varlıklarını sürdürmelerine destek olacağız. Kumbara Sende, katkıda bulunmak isteyen tüm kişi ve kurumların desteğine açık bir program olarak devam edecek.” şeklinde ifade etti.

Anadolu Efes Türkiye Genel Müdürü Onur Altürk ise projeye dair şunları paylaştı: “Aktif olan tiyatroların birçoğu sahne bulmakta, lojistik maliyetlerini karşılamakta, faturalarını ödemekte ya da dekorlarını koyacak bir depo bulmakta zorluk yaşıyor. Tüm bu zorluklar nedeniyle kapanan tiyatroların sayısı da son yıllarda ne yazık ki oldukça arttı. Sanata bu kadar gönül vermişken tiyatro sahnelerinin karşılaştığı zorlukları görmezden gelemezdik. Tam da bu nedenle Anadolu Efes olarak bir kez daha elimizi taşın altına koymaya karar vererek Tiyatro Kooperatifi ile bu yolculuğa çıktık.”

UMBERTO ECO’NUN KANT ve ORNİTORENK’İ,AYRINTI ETİKETİYLE İLK KEZ TÜRKÇEDE! 

Ayrıntı Yayınları, dünyaca ünlü İtalyan yazar, bilim insanı ve düşünür Umberto Eco’nun 1997’de yayımlanan Kant ve Ornitorenk – Bilişsellik ve Dil Üzerine Denemeler adlı kitabını ilk kez Türkçe olarak okurlarla buluşturuyor! Kant ve Ornitorenk’te gerçeklik, algı ve deneyime ilişkin soruları, Kant, Heidegger, Peirce gibi filozofların düşünceleri ekseninde derinlemesine ele alan Eco, sahip olduğu felsefi, edebi ve tarihsel bilgi birikimini kendine özgü hikâyeci anlatım tarzıyla zenginleştirerek hem felsefi hem de eğlendirici bir okuma sunuyor.

Umberto Eco’nun dikkat çekici altı makalesinden oluşan Kant ve Ornitorenk, Ayrıntı Yayınları’nın Felsefe Dizisi kapsamında dilimizde ilk kez yayımlandı. Aydınlanma Çağı’nın en önemli filozoflarından biri olarak kabul edilen 1724 doğumlu Immanuel Kant’ın 300. doğum yılı vesilesiyle ve büyük bir titizlikle yayıma hazırlanan Kant ve Ornitorenk’i İtalyanca aslından Türkçeye Esra Kübra Erol çevirdi.

Gündelik hayatımızda karşılaştığımız nesneleri birbirinden ayırt etmemizi sağlayan özsel bir fark söz konusu mudur? Sözgelimi, bir kedinin neden bir köpek değil de kedi olduğunu anlamak için ne gibi kategoriler ya da şemalar gerekmektedir? Kategoriler ya da şemalar dışında, bir şeyi köpek ya da kedi olarak tarif etmek için farklı birtakım unsurlara ihtiyacımız var mıdır? Nesneleri algılarken bilişsel kapasitelerimizin yanında dilsel niteliklere ne ölçüde ihtiyaç duyarız? Bilişsel kapasiteler ve dilsel nitelikleri bir arada ele almanın herhangi bir olanak koşulu söz konusu mudur?

Umberto Eco, Kant ve Ornitorenk adlı çalışmasında gerçeklik, algı ve deneyimle ilgili temel problemleri, Kant, Heidegger, Peirce gibi filozofların düşünceleri ekseninde, sahip olduğu felsefi, edebi ve tarihsel bilgi birikimini kendine özgü hikâyeci anlatım tarzıyla zenginleştirerek birbirinden kıymetli altı deneme kaleme alıyor. Umberto Eco’nun “Giriş” yazısında belirttiği üzere, “Kant’ın ornitorenkle ne işi var? Hiç. Tarihlerden de görebileceğimiz gibi, hiçbir ilgisi olamazdı.” Kant, hiçbir zaman bir ornitorenki kaleme almadı; bir ornitorenk hiçbir zaman Kant’tan haberdar olmadı; fakat Eco’nun gerçekliğe dair hakiki soruları, hiçbir varlığı birbirine karşı kayıtsız bırakmayacaktır.

Kant ve Ornitorenk – Bilişsellik ve Dil Üzerine Denemeler, raflarda ve internet satış sitelerinde!

“İTALYAN SİNEMASIYLA BULUŞMA”

ÇAĞDAŞ İTALYAN SİNEMASININ EN YENİ ve DİKKAT ÇEKEN YAPIMLARI 27 KASIM – 3 ARALIK TARİHLERİ ARASINDA KEZ İSTANBUL’DA!

İstanbul İtalyan Kültür Merkezi tarafından bu yıl 14.’sü düzenlenen “İtalyan Sinemasıyla Buluşma”, çağdaş İtalyan sinemasının en yeni ve dikkat çeken yapımlarını 27 Kasım – 3 Aralık tarihleri arasında İstanbul’a getiriyor! İtalya’nın son dönem sinemasına ışık tutarak, dünya festivallerine damga vuran ve büyük beğeni toplayan filmleri izleme fırsatı sunan seçkide bu yıl toplam sekiz yapımın Türkiye prömiyeri gerçekleşecek. 14. İtalyan Sinemasıyla Buluşma, 27 Kasım Pazartesi akşamı saat 20.00’de Beyoğlu’nda bulunan İtalyan Kültür Merkezi’nin Tiyatro Salonu’nda İtalya’nın Oscar adayı, Matteo Garrone imzalı “Kaptan Benim” filminin gösterimiyle başlayacak. Seçki kapsamında İstanbullu sinemaseverler ayrıca Enrico Maria Artale’nin “Cennet”, Ginevra Elkann’ın “Sana Söylemiştim”, Edoardo De Angelis’in “Komutan”, Alain Parroni’nin “Sonsuz Pazar”, Simone Massi’nin “Hiçbir Yerde”, Giorgio Diritti’nin “Lubo”  ve Paola Cortellesi’nin “Hâlâ Umut Var” adlı filmlerini İtalyan Kültür Merkezi’nde ve Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de izleme imkânı bulacaklar.

Sinema meraklılarının heyecanla beklediği “İtalyan Sinemasıyla Buluşma”, bu yıl 27 Kasım – 3 Aralık 2023 tarihleri arasında on dördüncü kez gerçekleşiyor. İstanbul İtalyan Kültür Merkezi tarafından, Cinecittà’nın değerli işbirliğiyle ve Türkiye’nin İtalyan Büyükelçiliği ve İstanbul İtalya Başkonsolosluğu’nun himayesinde düzenlenen prestijli etkinlik, çağdaş İtalyan sinemasının en güncel ve öne çıkan örneklerinden oluşan bir seçkiyi bir araya getiriyor.

  1. Venedik Film Festivali ve 2023 Roma Film Festivali başta olmak üzere en prestijli uluslararası festivallerde gösterilen ve geçtiğimiz yılın İtalyan film üretimini temsil eden sekiz filmin Türkiye prömiyerini yapacağı 14. İtalyan Sinemasıyla Buluşma kapsamında filmler, orijinal dilinde ve hem Türkçe hem de İngilizce altyazılı olarak gösterilecek. Gösterimler, Avrupa yakasında Beyoğlu’nda, tarihi Casa d’Italia binasında yer alan İtalyan Kültür Merkezi’nin Tiyatro Salonu’nun görkemli art deco ortamında ve Anadolu yakasında, Kadıköy Belediyesi işbirliğiyle Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de gerçekleşecek.

“IO CAPITANO/KAPTAN BENİM”

  1. İtalyan Sinemasıyla Buluşma başlıklı etkinlik, 96. Akademi Ödülleri’nin En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film kategorisinde İtalya adına yarışacak olan, Matteo Garrone’nin “Kaptan Benim” adlı filmin 27 Kasım Pazartesi akşamı saat 20.00’de Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda gerçekleşecek gösterimiyle başlayacak. 80. Venedik Film Festivali’nde yönetmenlik dalında Gümüş Aslan’a layık görülen ve genç yetenek Seydou Sarr’a Marcello Mastroianni Ödülü’nü getiren film, Avrupa ulaşmak için Dakar’dan ayrılan iki genç adamın macera dolu yolculuğunu anlatıyor. Film, 2 Aralık Cumartesi günü 18.30’da ise Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de gösterilecek.

“EL PARAISO/CENNET”

Enrico Maria Artale’nin, Venedik’ten üç ödülle dönen filmi “Cennet”, 28 Kasım Salı akşamı saat 20.00’de Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda, 3 Aralık Pazar günü 14.00’te ise Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de seyirciyle buluşacak. En İyi Kadın Oyuncu (Margarita Rosa De Francisco), En İyi Senaryo ve Arca CinemaGiovani Ödülü – En İyi İtalyan Filmi ödüllerine layık görülen “Cennet”, yönetmenin ikinci filmi.

“TE L’AVEVO DETTO/SANA SÖYLEMİŞTİM”

Ginevra Elkann, olağanüstü bir oyuncu kadrosuyla çektiği “Sana Söylemiştim” adlı ikinci filminde, Roma’ya bastıran ani bir sıcak havasıyla zıvanadan çıkan insanların ve hayvanların hikâyesini anlatıyor. Film, 28 Kasım Salı akşamı 20.00’de Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de, 30 Kasım Perşembe akşamı 20.00’de ise Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda gösterilecek.

“COMANDANTE/KOMUTAN”

  1. Venedik Film Festivali’nin Edoardo De Angelis imzalı açılış filmi “Komutan”, 29 Kasım Çarşamba akşamı 20.00’de Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda, 2 Aralık Cumartesi günü 14.00’te ise Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de sinemaseverlerle buluşacak. Sandro Veronesi’nin aynı adlı romanından uyarlanan film, İkinci Dünya Savaşı’nda, okyanusun ortasında verdiği riskli kararla tarihe geçen denizaltı komutanı Salvatore Todaro’nun hikâyesini anlatıyor.

“UNA STERMINATA DOMENICA/SONSUZ PAZAR”

Alain Parroni’nin ilk filmi “Sonsuz Pazar”, 80. Venedik Film Festivali’nin Orizzonti Bölümü’nde Jüri Özel Ödülü’nü ve FIPRESCI Orizzonti Ödülü’nü kazandı. Film, 29 Kasım Çarşamba akşamı saat 20.00’de Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de, 1 Aralık Cuma akşamı 20.00’de ise Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda gösterilecek.

“INVELLE/HİÇBİR YERDE”

Seçkinin en sıradışı yapımlarından biri olan, Simone Massi imzalı animasyon “Hiçbir Yerde”, 30 Kasım Perşembe günü 18.00’de Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda, 1 Aralık Cuma akşamı 20.00’de ise Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de seyirciyle buluşacak. Yönetmenin ilk  filmi olan “Hiçbir Yerde”, 80. Venedik Film Festivali’nde Premio Lizzani Ödülü’nü aldı. 14. İtalyan Sinemasıyla Buluşma kataloğunun kapağında yer alan illüstrasyon da, çok yönlü sanatçı Simone Massi’nin imzasını taşıyor.

“LUBO”

Giorgio Diritti’nin “Lubo” adlı filmi, 2 Aralık Cumartesi akşamı 20.00’de Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda, 3 Aralık Pazar günü 18.30’da ise Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de gösterilecek. Mario Cavatore‘nin Il Seminatore adlı kitabından uyarlanan film, 1939 yılında ulusal sınırları Alman işgali riskine karşı korumak üzere İsviçre ordusuna çağrılan bir göçebe sokak sanatçısının hikâyesini anlatıyor.

“C’È ANCORA DOMANI/HÂLÂ UMUT VAR”

  1. İtalyan Sinemasıyla Buluşma etkinliğinin kapanışını ise, Paola Cortellesi imzalı “Hâlâ Umut Var” yapacak. Cortellesi’nin ilk yönetmenlik deneyimi olan ve 2023 Roma Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen “Hâlâ Umut Var”,3 Aralık Pazar akşamı 20.00’de Casa d’Italia Tiyatro Salonu’nda izlenebilecek.
  2. İtalyan Sinemasıyla Buluşma kapsamında Casa d’Italia Tiyatro Salonu’ndaki gösterimler rezervasyon gerekmeksizin, ücretsiz olarak gerçekleşecek. Sinematek/Sinema Evi Kadıköy’de gerçekleşecek gösterimlerin biletleri ise, salonun internet sitesinden ve gişesinden temin edilebilir.
    1. İTALYAN SİNEMASIYLA BULUŞMA 27 KASIM – 3 ARALIK 2023 27 KASIM PAZARTESİ

    “Io Capitano/Kaptan Benim” (Yönetmen: Matteo Garrone)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 20.00

    28 KASIM SALI

    “El Paraiso/Cennet” (Yönetmen: Enrico Maria Artale)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 20.00

    “Te L’avevo Detto/Sana Söylemiştim” (Yönetmen: Ginevra Elkann)

    Sinematek/Sinema Evi Kadıköy

    Saat: 20.00

    29 KASIM ÇARŞAMBA

    “Comandante/Komutan” (Yönetmen: Edoardo De Angelis)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 20.00

    “Una Sterminata Domenica/Sonsuz Pazar” (Yönetmen: Alain Parroni)

    Sinematek/Sinema Evi Kadıköy

    Saat: 20.00

    30 KASIM PERŞEMBE

    “Invelle/Hiçbir Yerde” (Yönetmen: Simone Massi)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 18.00

    “Te L’avevo Detto/Sana Söylemiştim” (Yönetmen: Ginevra Elkann)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 20.00

    1 ARALIK CUMA

    “Una Sterminata Domenica/Sonsuz Pazar” (Yönetmen: Alain Parroni)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 20.00

    “Invelle/Hiçbir Yerde” (Yönetmen: Simone Massi)

    Sinematek/Sinema Evi Kadıköy

    Saat: 20.00

    2 ARALIK CUMARTESİ

    “Lubo” (Yönetmen: Giorgio Diritti)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 20.00

    “Comandante/Komutan” (Yönetmen: Edoardo De Angelis)

    Sinematek/Sinema Evi Kadıköy

    Saat: 14.00

    “Io Capitano/Kaptan Benim” (Yönetmen: Matteo Garrone)

    Sinematek/Sinema Evi Kadıköy

    Saat: 18.30

    3 ARALIK PAZAR

    “C’è Ancora Domani/Hâlâ Umut Var” (Yönetmen: Paola Cortellesi)

    Casa d’Italia Tiyatro Salonu

    Saat: 20.00

    “El Paraiso/Cennet” (Yönetmen: Enrico Maria Artale)

    Sinematek/Sinema Evi Kadıköy

    Saat: 14.00

    “Lubo” (Yönetmen: Giorgio Diritti)

    Sinematek/Sinema Evi Kadıköy

    Saat: 18.30

    *Filmler orijinal dilinde, Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak gösterilecektir

  3. Trafikte Yalnızca Zamanımızı Değil, Sağlığımızı da KaybediyoruzBüyük şehirlerde trafikte geçirilen süre zaman kaybı olarak görülüyor, ancak trafikte yalnızca zamanınızı değil, sağlığınızı da kaybediyoruz. Çünkü arabaların iç ortam havası, dış ortam havasından 6 ila 10 kat daha kirli oluyor.Abalıoğlu Holding iştiraki Hifyber, güvenli seyahat için yapılması gerekenler konusunda sürücüleri uyardı.

    Hava kirliliğine en fazla arabanızla trafikte olduğunuz saatlerde maruz kalıyorsunuz. Araba kullanırken; önünüzdeki araçlardan çıkan egzoz gazları, dış ortamdaki polenler ve diğer zararlı maddeler, sanki bir tünelin içinde gidiyormuşsunuz gibi pencerelerden veya kabin hava filtrelerinden arabanıza giriyor. Üstelik oldukça kompakt ve kapalı bir alanda olduğunuz için, bu maddelerin konsantrasyonları dışarıda olduklarından 6 ila 10 kat daha fazla oluyor.

    Siyah karbon paracıkları kanserojen sınıfında

    Özellikle dizel araçların egzozundan çıkan siyah duman en büyük kirletici sınıfında değerlendiriliyor. Çünkü siyah karbon parçacıkları, solunum yoluyla akciğerlere derinlemesine nüfuz ediyor. BM kuruluşu olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, siyah karbon parçacıklarını kanserojen olarak sınıflandırıyor. Amerikan Kalp Derneği ise bu parçacıkların kalp krizi ve felç gibi kardiyovasküler olaylardan kaynaklı erken ölümlere yol açabileceği konusunda uyarıyor. Parçacıklar ayrıca kronik bronşit ve çocukluk çağı astımını da tetikliyor.

    Yeni araba kokusuna dikkat

    Arabalardaki iç hava kirliliği yalnızca dış oram havasından kaynaklanmıyor. Çok beğenilen “yeni araba kokusu” da sağlığı tehdit ediyor. Çünkü bu koku, arabaların iç dizaynında kullanılan plastik ve deri parçalardan yayılan kimyasallardan kaynaklanıyor.

    “Arabalarda güvenle seyahat etmek için seyir halindeyken camların açılmaması ve arabaların kabin hava fitreleri vasıtasıyla iç ortamda temiz hava dolaşımı sağlanması gerekiyor” diyen Hifyber Genel Müdürü Ahmet ÖZBECETEK, güvenli seyahat için yapılması gerekenlere dikkat çekiyor:

    Arabaların kabin hava filtresi, iklimlendirme sistemindeki hava filtresi gibi çalışıyor ve tüm zararlı maddeleri filtreliyor.

    Kabin hava filtresi 15 bin ila 30 bin kilometrede değişmeli

    Kirli ve tıkalı bir kabin filtresi; havadaki alerjenleri, kiri ve tozu hapsedemez ve dış havadan 6 ila 10 kat daha kirli bir havayı solumanıza neden oluyor. Bu nedenle kabin hava filtresi ile dış ortamdaki polenlerin ve diğer zararlı maddelerin araçların yolcu bölmesine girmesini engellemek gerekiyor. Ancak ne yazık ki birçok araç sahibi bu filtrelerin varlığından habersiz olduğu için, tıkalı kabin filtreleriyle seyahat ediyor. Kirli ve tıkalı bir kabin filtresi, havadaki alerjenleri, kiri ve tozu yakalayamadığı için sürücü ve yolcuların her türlü çevresel kirletici maddeyle dolu bir havayı solumasına neden oluyor. Ayrıca, kabin filtresi tıkandığında aracın ısıtma ve klima sisteminin performansını da düşürüyor. Bu nedenle araçların kabin hava filtresinin 15 bin ila 30 bin kilometrede bir düzenli olarak değiştirilmesi gerekiyor” dedi.

    “Filtrasyon medyası, nanoteknoloji kullanılarak geliştirilmeli”

    “Günümüzde otomobillerin hava filtresi kabinlerinde kullanılan lifli hava filtreleri, çeşitli avantajlarına rağmen ultra ince toz partikülleri yakalamakta yetersiz kalıyor” diyen Ahmet ÖZBECETEK, doğru filtrasyon için kabin hava filtrelerinde kullanılan filtrasyon medyasının nanoteknoloji kullanılarak geliştirilmesi gerektiğinin de altını çiziyor:

    “Hifyber olarak nanoteknoloji kullanarak, geliştirdiğimiz “Nanofiber Kabin Hava Filtresi Medyası” ile kabin hava filtrelerinde yüksek filtrasyon verimi sağlayarak, ortam havasında bulunan; virüs, toz, polen gibi zararlı parçacıklara karşı yüzde 90 koruma sağlıyoruz.

    Sürücü ve yolcuların sağlığını koruyor

    Filtrasyon medyasındaki nanofiberler, filtre basınç düşüşünde önemli bir artış olmadan filtre verimliliğinde iyileşme sağlayarak, mekanik filtrasyon sağlıyor. Böylece 0,05 mikron kalındığındaki partikülleri kolaylıkla filtre edebiliyor. Ayrıca virüs içeren su damlacıklarını hızlı bir şekilde yok edip, araç içerisindeki sürücü ve yolcuların sağlığını koruyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Kayseri’de somut olmayan kültürel miras unsurlarının tespiti toplantısı yapıldı

SOKÜM Kayseri İl Tespit Kurulu, Kayseri yöresine ait somut olmayan kültürel miras unsurlarının tespiti çalışmaları …


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/swtdavut/public_html/wp-includes/functions.php on line 5427