Diyabet haftasında artan mevsimsel enfeksiyonlar ve risklerinden korunmada aşılar göz ardı edilmemeli
Diyabetli bireylerde grip, zatürre gibi enfeksiyonlar daha ciddi seyrediyor
Diyabet hastalığı hem dünyada hem de ülkemizde ulaştığı sayılarla ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Dünyada 20-79 yaş arası erişkinlerde diyabetli sayısı 537 milyona ulaşmıştır ve bu sayılar gittikçe artmaktadır. Bu veriler, yaklaşık 10 erişkinden 1’inin diyabetli olması anlamına geliyor. Söz konusu rakamlara, diyabet açısından riskli kişiler de eklendiğinde bu hastalık tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Diyabetle Yaşam Derneği Başkanı Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü vesilesiyle önemli bilgiler paylaştı.
Diyabet, vücutta normalde pankreas organımızdan salgılanan insulin hormonunun yeterli miktarda veya hiç salgılanmaması ya da salgılanan insülinin vücut tarafından yeterince kullanılamaması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Neye bağlı olursa olsun, bu durum kan şekerinin yüksek seyretmesi (hiperglisemi) ile sonuçlanır. Türkiye’de 1990’ların sonuna doğru yapılan ülke çapındaki Türkiye Diyabet Epidemiyoloji Çalışması (TÜRDEP-I) çalışmasında 20 yaş üstünde diyabet sıklığı yüzde 7 iken, 2010 yılında yapılan TÜRDEP-II çalışmasında 20 yaş üstünde sıklığının neredeyse 2 katına çıktığı saptandı.
Kan şekerinin erken kontrolü diyabetin seyrinde hayati önem taşıyor
Diyabetle Yaşam Derneği Başkanı Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz: “Uzun süreli hiperglisemi vücutta damarlanması olan tüm organlarda kısa veya uzun dönemde hasara yol açar. Bunları diyabetin akut veya kronik organ hasarları olarak tanımlıyoruz. Bu organ hasarlarının önlenmesinde, yaşam kalitesinin korunmasında kan şekeri kontrolünün diyabetin seyrinde mümkün olduğunca erken sağlanması ve sürdürülmesi hayati önem taşımaktadır” dedi.
Diyabetli bireylerde grip, zatürre gibi enfeksiyonlar daha ciddi seyrediyor
“Diyabet gerek grip gerek zatürre açısından riskin arttığı hastalıklar arasındadır” diye belirterek konuya dikkat çeken Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz: “Ayrıca diyabetli erişkinlerde grip ve zatürreye bağlı hastaneye yatırılma oranlarının hatta grip ve zatürreye bağlı ölüm oranlarının diyabeti olmayanlara göre yüksek olduğu bildirilmektedir. Kısaca diyabetlilerde gerek grip gerekse zatürre, diyabeti olmayanlarla karşılaştırıldığında daha ciddi seyretmektedir” dedi.
65 yaş ve üstü, kronik hastalığı olan 18-64 yaş arası erişkinler için grip ve zatürre aşıları önerilmektedir
Diyabetli kişilerin kendi yaşları için önerilen toplum aşılama takviminin yanı sıra; Grip, zatürre ve Hepatit B aşılarını yaptırmaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz: “Ayrıca seyahatlere giderken gidecek ülkelere özgü ek aşı önerilerine de dikkat etmeleri gerekmektedir. Özellikle grip ve zatürre aşıları, bu hastalıklara yakalanma riskini azaltsa da en önemlisi bu hastalıkların ağır seyretmesinin önüne geçmektedir, yani aşı olan kişilerde bu enfeksiyonlara bağlı hastaneye yatma, yoğun bakıma alınma ve ölüm oranı önemli ölçüde azalmaktadır” dedi.
65 yaş ve üstü kişilerle, kronik hastalığı olan 65 yaş altı kişiler için grip aşısı uygulamasının başladığını hatırlatan Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz, buna göre Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden aile hekimlerinden randevu alınarak, grip aşısı reçetesi ile eczanelerden aşının temin edilebildiğini belirtti ve ekledi: “Zatürre aşısı da aşı polikliniği olan sağlık kurumlarında veya bağlı olduğunuz aile hekimleri tarafından yıl boyunca yapılabilmektedir. Grip ve zatürre aşıları iki farklı şırınga ve farklı yerlere uygulanmak koşuluyla aynı zamanda uygulanabilir.”
Aşı karasızlığında en önemli nokta, bilgi kirliliği ve aşının anlaşılamaması
Aşı karasızlığında en önemli nokta, bilgi kirliliği ve aşıdan beklentinin ne olması gerektiğinin yeterince anlatılmaması veya anlaşılamaması diyen Prof. Dr. Şehnaz Karadeniz: “Yaşadığımız COVID-19 süreci gerçekten hepimiz için bir şok dönemiydi, dünyanın halen bu tip ani gelişen salgınlarda ne kadar hazırlıksız olduğunu net olarak gösterdi. Hastalığı ve hastalığa bağlı sorunları yaşayarak öğrendik, öğrenmeye de devam ediyoruz. Aşı pandeminin sakinleştirilmesinde önemli rol oynadı. FDA ve/veya WHO sürecinden geçen ve uygulanan aşılar olmasaydı, pandemiyi ne kadar sürede, nasıl ve ne kadar kayıpla atlatacaktık? Aşı kararsızlarının COVID-19’un kısa ve uzun dönem etkileri hakkında güvenilir kaynaklardan daha fazla bilgi edinmelerini aynı zamanda kendilerine bu soruları sormalarını öneririm. Aslında hekimler ve sağlık çalışanları olarak toplumun bilinçlendirilmesi konusunda daha aktif olmamız gerektiğine inanıyorum. Sonuçta toplumda sağlık okuryazarlığındaki yetersizliği gidermek hepimizin sorumluluğundadır” dedi.
Diyabetli bireyler zatürre açısından risk altında
Aşılama ile diyabetlilerin hastaneye yatışı ve yoğun bakıma alınma oranları azalır
Dünya çapında yarım milyardan fazla insan diyabetle yaşamakta ve bu sayının önümüzdeki 30 yıl içinde iki kattan fazla artarak 1,3 milyar kişiye ulaşması beklenmektedir. Dünyada her 10 saniyede bir kişi diyabet ya da diyabetin neden olduğu komplikasyonlar nedeni ile yaşamını yitirmektedir.
Diyabet Hemşireliği Derneği Başkanı ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nermin Olgun, “14 Kasım Dünya Diyabet Günü” vesilesiyle önemli görüşler paylaştı.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, insülin hormonunun yeteri kadar üretilememesi ya da üretilen insülinin vücut tarafından yeteri kadar kullanılamaması nedeniyle ortaya çıkan ve hayat boyu devam eden bir sağlık sorunudur. Farklı coğrafi bölgelerde görülme sıklığı değişmekle birlikte 0 yaşından, 90 yaşına kadar her yaş grubunda görülmekte ve cinsiyetten bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Diyabet yaşam kalitesini düşüren maliyeti yüksek bir hastalıktır.
Diyabetli bireyin diyabet eğitimi alması gerekir
Diyabet Hemşireliği Derneği Başkanı ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Nermin Olgun: “Diyabetli bireyler için; kan şekeri seviyelerinin açlık ve tokluklarda hedeflenen değerlerde olması, göz, böbrek, kalp, beyin gibi organlar ve sinir sisteminde diyabete bağlı sorunların önlenmesi veya en aza indirilmesi, genel sağlık ve esenliğin iyileştirilmesi hedeflenir. Bu bağlamda diyabetli birey, sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite, kilonun kontrol altında tutulması gibi yaşam tarzı değişikliklerine dikkat etmeli; kendi kendine kan şekeri ölçümü ile kendisine reçete edilen insülin ve/veya ağızdan alınan ilaçları düzenli kullanması gerekir. Bu tedavi bileşenlerinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için diyabetli bireyin diyabet eğitimi alması ve diyabetinin kontrolünü sağlama konusunda beceri geliştirmesi gerekir. Diyabetli bireye bu eğitimi diyabet eğitim hemşiresi vermektedir” dedi.
Diyabetli bireyler zatürreye yakalanma açısından risk altında
Diyabetli bireyler özellikle cilt, idrar yolu ve solunum yolu enfeksiyonları başta olmak üzere; enfeksiyonlara daha yatkındırlar diyen Prof. Dr. Nermin Olgun, yüksek kan şekeri seviyelerinin, bakteri ve mantarların gelişmesi için uygun bir ortam sağlayabildiğini ve bu nedenle zatürre enfeksiyonlarına yakalanma açısından diyabetli bireylerin risk altında olduğunun altını çizdi.
Akciğerde yer alan bağışıklık sistem hücrelerindeki bozulmanın enfeksiyona yatkınlığı artırdığını belirten Prof. Dr. Nermin Olgun sözlerine şunları ekledi: “Diyabetli bireyler özellikle grip ve zatürre kaynaklı enfeksiyonlara daha yatkındır ve bu hasta grubunda enfeksiyonlar daha ağır seyretmekte, tedavi maliyeti çok daha ağır olmaktadır. Diyabetli bireylere grip, zatürre ve hepatit B aşıları uygulanmalıdır. Aşılama, bulaşıcı hastalıkları önleme ve bulaşıcı hastalıklardan korunmada en etkili ve güvenli koruyucu sağlık hizmetlerinden biridir. Aşılama ile diyabetlilerin hastaneye yatışı ve yoğun bakıma alınma oranları, sağlık maliyeti ve ölüm oranları azalır.
Diyabetli birey zatürre aşısını tedavi ve bakımının yapıldığı hastanelerde ve kayıtlı olduğu Aile Sağlığı Merkezinde yaptırabilir. Erişkin bireyler, grip aşısıyla zatürre aşısını aynı anda iki farklı koldan uygulanması koşuluyla yaptırabilirler.”
Aşı kararsızlığı bir halk sağlığı sorunudur
Prof. Dr. Nermin Olgun: “Aşı kararsızlığı; aşıların içeriğinde bulunan kimyasal maddelerin insan sağlığına zararı, aşı üreten firmaların para kaygısı ya da doğal yollarla da bu hastalıklardan korunmanın mümkün olması ile ilgili söylemler olarak karşımıza çıkıyor. Bunların dini, felsefi ve aşı güvenilirliği ile ilgili nedenlere bağlı olabileceği ifade edilmektedir. Aşı kararsızlığı ile ilgili fikirlerin bilimsel dayanağı olmasa da hızlı bir şekilde medya ve internet üzerinden yayılma olanağı nedeniyle toplumun aşılara olan güvenini azaltabilmektedirler. Kişilerin yaşam tarzları, algıları, kurumlara duydukları güven, inançları, aşı etkinliği ile ilgili endişeleri aşı kararında etkili olmaktadır. Kimi zaman medyatik kişiler hatta hekimler aşı kararsızlığı ile ilgili görüşleri ile ebeveynleri etkileyebilmektedirler” dedi.
Oysa aşı, bireyin sağlık hakkının temel bir bileşeni olup, enfeksiyon hastalıklarından korunmada en başarılı önlemlerden biridir vurgusu yapan Prof. Dr. Nermin Olgun: “Tüm dünyada aşı ile önlenebilir hastalıklar rutin aşı programları ile büyük ölçüde azaltılmış olup, aşılama yoluyla her yıl yaklaşık 2-3 milyon ölüm önlenmektedir. Aşılama yoluyla çiçek, çocuk felci, kızamık gibi birçok hastalık ortadan kaldırılmıştır.
Aşı kararsızların yanıltıcı fikirlerine karşı en iyi cevap CDC’nin (ABD Hasatlık Kontrol ve Korunma Merkezi) “Aşılamaları Durdursaydık Ne Olurdu” başlıklı raporudur. Bu rapor, hastalık ve ölüm oranlarının aşılamadan sonra dramatik düşüşünü, aşılama oranı azaldığında vaka ve ölümlerin nasıl arttığını verilerle ortaya koymuştur. Ayrıca yapılan tüm bilimsel çalışmalarla, aşı içerisinde bulunan bazı maddelerin bazı hastalıklara neden olduğu ile ilgili konular incelenmiş ve geçersizlikleri ortaya konmuştur. Sonuçta, bir toplumda bağışık bireylerin oranı azalacak olursa salgınlar ortaya çıkar. Bu nedenle aşı olup olmama kararı sadece o kişiyi değil, tüm toplumu ilgilendirir ve aşı kararsızlığı bir halk sağlığı sorunudur” dedi.
Aşılar enfeksiyon hastalıklarının neden olduğu yükü büyük oranda azaltmıştır
Enfeksiyonlar açısından diyabetli bireylerin, diyabeti olmayan bireylere göre çok daha yatkın olduklarını ifade eden Prof. Dr. Nermin Olgun, bu nedenle aşı ile korunulabilir enfeksiyonlarda gerekli aşıların uygulanmasına dikkat çekti ve ekledi: “Unutulmamalıdır ki, aşılar enfeksiyon hastalıklarının neden olduğu yükü çok büyük oranda azaltmıştır. Sadece temiz su bu konuda aşılardan önde gelmektedir.”
Diyabetli birey sayısındaki artışın en önemli nedeni obezite ve beslenme sorunudur
Esas olarak iki farklı tipi bulunan diyabet hastalığında tip 1 diyabet, insülin yokluğu ile gelişir, daha çok 10-20 yaş arasında görülürken; tip 2 diyabet; insülin etkisizliği ile gelişir ve 30‘lu yaşlardan sonra ortaya çıkar. Diğer tipleri ise daha azdır.
Diyabetli birey sayısındaki artışın en önemli nedeni obezite ve beslenme sorunudur. Zatürre riski diyabetli bireylerde sağlıklı kişilere göre yüksektir. Türk Diyabet Vakfı Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kemal Balcı, “14 Kasım Dünya Diyabet Günü” sebebiyle önemli görüşler paylaştı.
Tip 1 diyabetli sayısı ülkemizde yaklaşık 100 bin kişi, tip 2 diyabetli sayısı ise 9 milyon civarındadır. Tip 2 diyabetli olup diyabet olduğunu bilmeyen kişilerin sayısı ise yaklaşık 3 milyondur. Diyabet henüz gelişmemiş prediyabetli kişi sayısı da erişkin yaş grubunun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturur.
Tip 2 diyabet kadınlarda daha sık görülür
Diyabet sıklığının artışının en önemli nedeninin obezite ve beslenme sorunu olduğunu belirten Türk Diyabet Vakfı Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kemal Balcı sözlerine şunları ekledi: “Kadınlarda obezite oranı yüzde 40’ları geçmiştir ve bu nedenle tip 2 diyabet kadınlarda daha sık görülür. Diyabetli bireyler sağlıklı beslenmeli, günde en az bir saat ve haftada en az üç gün hızlı tempolu yürüyüş yapmalı, aynı zamanda ilaçlarını düzgün kullanmalı ve doktor kontrollerini aksatmamalılar” dedi.
Zatürre riski diyabetli bireylerde sağlıklı kişilere göre daha yüksek
Zatürre riski diyabetli bireylerde sağlıklı kişilere göre yüksektir vurgusu yapan Prof. Dr. Mustafa Kemal Balcı, bu nedenle aşılama önerildiğini ifade etti ve ekledi: “Zatürre diyabetli kişilerde şeker kontrolünü bozar, şeker kontrolü bozulunca zatürrenin kontrolü ve tedavisi zorlaşır, tüm vücudu etkileyen ciddi sağlık sorunlarına ve hatta ölüme yol açabilir.”
Prof. Dr. Mustafa Kemal Balcı, diyabetli bireylere hangi aşıların uygulanabileceğini de şöyle belirtti: “Difteri, tetanos(Td), suçiçeği, HPV, Hepatit B aşıları diyabetli bireylere uygulanabilir. Bunların yanı sıra grip aşısı her yıl tekrarlanmalıdır. Pnömokok yani zatürre aşıları olarak polisakkarit tip aşı en az beş yıl ara ile son dozu 65 yaş sonrasında olmak üzere iki kez ve konjuge pnömokok aşısı ise yalnızca bir kez uygulanabilir” dedi.
Aşıların sağladığı bağışıklama diyabet hastalığının kontrolünü kolaylaştırır
Prof. Dr. Mustafa Kemal Balcı:” Aşıların sağladığı bağışıklama diyabet hastalığının kontrolünü kolaylaştırmaktadır. Ayrıca aşılamalarla yaşam süresi genel olarak daha uzundur. Diyabetli hastalarda artmış ileri hastalık sorunları yine aşılamalarla önlenebilir” dedi. Grip ve zatürre aşısı aynı zamanda yapılabilir diyen Prof. Dr. Balcı, Zatürre aşısının Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ve hastanelerde yaptırılabildiğini de hatırlattı.
Aşılama sayesinde dünyada sağlıklı nesiller yetişiyor
Prof. Dr. Mustafa Kemal Balcı: “Aşılama sayesinde dünyada sağlıklı nesiller yetişiyor. Özellikle dünyada bebek ölümlerinin önlenebilmesinin en önemli nedeni aşılamalardır. Çocuklarının aşılamaları gibi erişkinler de kendi aşılamalarını aksatmamalıdırlar. Bağışıklama ile korunulabilen hastalıklarda aşılanmaktan değil, aşılanamamaktan korkmak gerekir” dedi.