Kadınlardan fedakârlık beklenmesi politikası bırakılmalıdır.

Türk Kadınlar Birliği (TKB)  Kayseri şube baskan yardimcısı Nilüfer Bıçakcıoğlu, Kadınlardan fedakârlık beklenmesi politikasının bırakılmasını istedi, şu açıklamayı yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk inkılapları ile değer bulmuş kadınlar olarak Cumhuriyetimizin 100.yılını büyük bir gurur ve coşku içinde kutluyoruz. Türk Milleti her alanda verdiği büyük mücadele ile 100 yıldır dimdik ayaktadır. Türk kadınlarının eşit vatandaşlık hakkını kazandığı böyle bir günde 5 Aralık 1934’ün 89. yıl dönümünde cumhuriyetin kadınları olarak burada toplanmış bulunuyoruz. Hepimiz biliyoruz ki kadınlar bugünkü varlıklarını Atatürk’e borçludur. Atatürk’ün, yakın arkadaşlarının, eşinin, manevi kızı Afet İnan’ın siyasi haklar ile ilgili çalışmaları olmuştur. Onlara müteşekkiriz. Eğitim alanında yapılan inkılaplar, laiklik ilkesi, 1926’da kabul edilen Medeni Kanun, 1930 yerel seçimler, 1933 muhtar ve ihtiyar heyeti seçimleri ve 1934’teki milletvekili seçimlerine katılma hakları kadınların en değerli kazanımları olarak bizleri bugünlere taşımıştır.

Ancak bu konuda kadınlar da büyük mücadele vermiş, halkın ve kadın haklarına karşı olan insanların siyasi haklar için hazırlanmasından önemli rol oynamışlardır. 1923’te Nezihe Muhiddin önderliğinde kurulmak istenen Kadınlar Halk Fırkası kadınların seçme ve seçilme hakkı olmadığı belirtilerek kurdurulmamıştır. 1924’te Türk Kadın Birliği adıyla bir dernek olarak çalışmaya başlamışlar, her fırsatta kadınların siyasi haklarını hatırlatan çalışmalar yaparak siyasi haklar konusunu hep gündemde tutmuşlardır. 1927’de Türk Kadın Birliği’nin iyiden iyiye arttırdığı siyasi haklar ile ilgili baskı ilk olarak 1930’da kadınlara yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkının verilmesi ile başarıya ulaşmıştır. O seçimlerde Kayseri’de Ferruha Güpgüpoğlu belediye meclisi üyeliğine seçilmiş; 1935’te de Türkiye’nin ilk kadın milletvekillerinden olmuştur. O gün de mecliste Kayseri’nin bir kadın milletvekili vardı, bugün de yine bir kadın milletvekili var. Bu sayılar hiçbir zaman kadınlardan yana dönmedi. İlk Türk kadın bakan için bile kadınlar 1934’ten 1971 yılına kadar bekledi.

Bugün TBMM’deki kadın milletvekili oranı %20’den biraz fazladır. Kadınlar seçme hakkını kullanmakta ama seçilme hakkında büyük bir eşitsizliğe uğramaktadır.
Kadınların yerel yönetimlerde temsil oranları ise sadece %10’dur. Bu oran ile Türkiye, yerel siyasette kadın temsilinin en düşük olduğu ülkeler arasında bulunmaktadır. 93 yılda 32 bin erkek, 150 kadın belediye başkanı seçtik. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı itibarıyla, 30 büyükşehir belediyesinden sadece 2’sinin başkanı kadındır. 51 il belediyesinde ise bir tane bile kadın belediye başkanı yoktur. Halka en yakın yönetsel birimler olan muhtarlıkta bile kadın oranı en fazla %3 olmuştur. Diğer bir deyişle, nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan kadınlar yerel siyasette “yok”tur.
Türk siyasi sisteminde kota uygulaması sivil toplum kuruluşlarının baskılarıyla gündeme gelmiş; ama listelerde ya az ya da seçilemeyecek yerlerde yer alan kadınlar doğal sonuç olarak da meclise girememiştir. Yılların baskılarıyla yaşamış kadınlar, cumhuriyet rejimi ile her türlü hakka erişse de güç sahibi erkekler tarafından yine ayrımcılığa uğramış ve dışlanmışlardır.
Ancak özellikle 2000 yılından sonra kadın hareketi ivme kazanmıştır. Hak mücadelesi açıktan açığa başlamıştır. Bugün üniversite mezunu kadınların sayısı erkekleri geçerek %51’e ulaşmıştır. Çok iyi yetişmiş kadınlarımız var. Sporda, bilimde, sanatta her geçen gün birçok başarı haberi alıyoruz. Artık kadınlardan fedakârlık bekleme zamanı geçmiştir. Kadın kollarında çalışsın, ev ev kapı kapı dolaşsın ama seçim listelerinde yer almasın dönemi bitmiştir. Eşitlikçi çalışmalar partilere güç katacaktır. Bu konuda ne yapacağını bilen, siyasetin içinde yetişmiş, politikalar üretebilecek kadınlarımız vardır. Bunlara meclis yolunun açılması, kadınların siyasete taşınması en doğru çalışma olacaktır.
Bu memleketin kadınlarının nitelikleri yüksektir. Erkeklerin de bunu gördüklerine eminiz. Önümüzde iki yol var. Ya kadın-erkek eşitliğini kabul edip hep birlikte kalkınmanın, çağdaşlığın yolunu açacağız ya da kısır döngüde gözlerimizi gerçeklere kapatarak geriye doğru gideceğiz.
Elbette 100 yılda geldiğimiz noktadan mutlu değiliz. Kadınlardan fedakârlık beklenmesi politikası bırakılmalıdır. Kadınların baskılanması ile toplumun bir yere varamayacağı görülmelidir. Daha çok milletvekili, daha çok belediye başkanı ülke yönetiminde yer almalı, kadınların yolu üzerindeki engeller kaldırılmalıdır. Önümüzde yeni bir yüz yıl var eğer biz istersek bu yüzyıl kadınların yüzyılı değil ama; eşitliğin, kalkınmanın, barışın, huzurun, refahın yüzyılı olabilir. Bunun için de kimse kimseden bir şey beklemesin. Oturduğumuz yerden sonuca ulaşamayız. Aktif siyasete katılmalıyız, STK’larda yer almalıyız, yapılan toplantılara iştirak etmeliyiz, memlekette ne olup bittiğinden haberdar olmalıyız. Partilerin kadın konusunda ne yaptıklarına bakmalıyız. Özellikle de seçtiklerimizin faaliyetlerini takip etmeli, sorgulamalı, uyanık olmalı ve en çok da onlardan talepte bulunmalıyız. Gelecek yüz yıl kadın-erkek hepimizin yüzyılı olsun.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Kayseri Valiliği özel kalem personeli 36 yaşında kalbine yenildi

Kayseri Valiliği özel kalem müdürlüğü personellerinden Dursun Kaya 36 yaşında geçirdiği ani kalp krizi sonucu …