Mustafa TEMİZER
Ülkemizde “Kürt Meselesi” diye ‘ adlandırılan gerçekte vatan bölme faaliyetleri olan ve seçim sonralarına bırakılan doğu meselemizin çözümüne ışık tutan, kimin kime hizmet ettiğini belirten, tüm vatandaşlarımızın ve bölgemiz insanlarının bilmesi gereken gerçekler var.
Yıllardan beri doğu vilayetlerimizi batıl kavmiyetçilik zehri ile ve düşman propagandası ile bir ihtilâl yuvası haline getirmeye çalışanlar cüretlerini artırmış bulunmaktadır.
Doğu meselesini dejenere edip, kardeşi kardeşe kırdıracak bir ihtilal ortamını tahrik edenlerin kimler hesabına bilerek veya bilmeyerek hizmet ettiğini gösteren gerçekleri ve doğunun, Anadolu’nun ayrılmaz coğrafî, siyasî ve etnolojik parçası olduğu hakkındaki ilmî delilleri bilmek zorundayız.
Doğu Anadolu’yu vatandan koparma hareketi yeni bir hareket değildir. Millet düşmanları, milletimizi ve Müslüman milletleri yok etmek için, önce parçalayıp sonra da yutmaktan asla vazgeçmemişlerdir.
Hain Rus ve Cin politikası Türkmen, Özbek, Tatar, Kıpçak, Uygur, Kırgız, Azerî Türklerini ayrı alfabe kullanmaya mecbur etmiş, aynı kökten geldiği halde Türk lehçelerini ayrı dil yapmış, kabile teşkilâtlarını devlet yapmış ve böylece Müslüman Türkleri parçalamış bulunmaktadır.
Bütün Türkistan’da giriştikleri bu alçakça ayırma taktiği İslam aleminde de tatbik edilmiş.
Müslüman milletlerin kardeşliği ve beraberliği parçalanıp, kuvvetlerine son verilmek istenmiştir.
Müslüman milletleri ayırmak, parçalamak ve birbiri ile vuruşturmak Hıristiyan ve Yahudi dünyası için daimî bir metod olmuştur. İslâm’ın yayılış devirlerinde meydana gelen şu hadise bu durumu açıklar.
Hz. Peygamber Medine’de bir devlet kurmuştu. Mekke’den gelen muhacirler ile Medine’de ki Müslümanlar kardeş olmuşlardı. Medine deki Müslümanların bir kısmı Evs kabilesinden bir kısmı ise Hazreç kabilesinden idiler. İhtilâflar unutulmuş, kırgınlıklar tarih olmuş. İslâm’ın ulvî gayeleri kabileleri kardeş yapmıştı. Bu bölünmez iman ve ideal kardeşliği Yahudi şeflerini düşündürüyordu.
Nihayet bu iman ve ideal kardeşliğini ancak kabile itilaflarını yeniden canlandırıp tahrik ederek yıkabileceklerini kabul ettiler. Ve bir toplantıda Yahudi bir çocuğu Evs’i öven, Hazreç’i yeren şiirler okudu. Bunun üzerine Hazreçliler Evsiilere, Evsliler de Hâzreçlilere kendi kabilelerinin üstün olduğunu söyleyerek kardeşlerini aşağıladılar. Husumet büyüdü, silahların çekilmesine ramak kaldı. Peygamberimiz yetişti…
Kan, dil, örf itibariyle aynı olduktan başka, iman kardeşi olan iki kabilenin kavmiyetçiliğe düşerek; milletin bütünlüğünü bozduğu, İslâm’ın ilerleyişini durdurduğu ve düşman esaretini davet ettiği görülmektedir. Ne yazık ki bu hadisenin gösterdiği ders zaman zaman unutulmuştur.
Bu gün millet olarak geçmişten bugüne kimlerin terör örgütleriyle iş birliği yaptığını, kimlerin milleti bölüp parçaladığını, kutuplaştırıp kamplaştırdığını dolayısıyla kimlere hizmet ettiğini düşünmek, doğru tespitlerde bulunmak zorundayız. İktidarın ve muhalefetin izlediği milleti ayrıştırıp kutuplaştırmaya yönelik politikayla kime hizmet ettiğini görmek zorundayız.
Cumhuriyet tarihi boyunca yabancı güçlerin desteği ile iktidar ve muhalefet rolünü üslenen icazetli politikalarla ülke meselelerine çözüm getiremeyen, koltuk sevdası için birbirinin gözünü oymaktan çekinmeyen, tüm uzlaşma ve bütünleşme çabalarını küçük hesapları uğruna heba eden iktidar ve muhalefetin kime hizmet ettiklerini görmek zorundayız.
Dışardan icazetli politika ve politikacılara hayır demek; Millete dayanan siyaseti gerçekleştirmek zorundayız. Aksi halde mevcut siyasi anlayışla yapılacak seçimlerde sadece yeni efendilerimizi belirleriz.
“Türkiye, yabancı aklıyla değil; Türk zekâsı ile yükselecektir.” diyen Millet Partisinin Milli Birlik-Milli İttifak “MİLLİ, DEMOKRAT, ÇAĞDAŞ PARTİLER PLATFORMU” çağrısına, Muhteşem Türkiye Projesini birlikte gerçekleştirelim çağrısına kulak vermek zorundayız. Hep birlikte Yeniden Milli Mücadele ruhuyla ülkemizi; İnsan hak ve hürriyetlerine davalı HUKUK DEVLETİ Millî iradenin önündeki engellerin kalktığı DEMOKRASİ Din düşmanlığı gibi din istismarının da bittiği LAİKLİK Fakirlik ve çaresizliğin tarihe gömüldüğü, herkesin sosyal adalet şemsiyesine alındığı KERİM DEVLET Bilim, hikmet ve erdemle donatılan, sorun üretmeyen, çözüm üreten BİLGE DEVLET ve BİLİM TOPLUMU Büyüyen, gelişen, zengin, mutlu, muktedir ve insanlığın yeni barış medeniyeti İSLAM Rönesansı’nı yöneten MUHTEŞEM TÜRKİYE’ yapmak zorundayız. Vatan, millet, bayrak, din, devlet, hak, hukuk adalet diyen siyasetçileri dürüst ve samimi olmaya davet etmeliyiz
Unutmayalım ”İştirak etmediğimiz, çilesine katlanmadığımız bir kurtuluş mümkün değildir.”
Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…