İktidar, makam, lüks yaşam ve zamlar…
DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
Seçimler yaklaşıyor.
Yine, bizim saptamayıp, birilerinin ortaya çıkardığı, sonra liderlerin kesinleştirdiği, mevki-makam sahipleri arasından millet-vekillerini seçeceğiz.
Evet milletin vekili.
Ama evlere şenlik ne vekiller.
Kendilerine gelince kazan, millete gelince çay kaşığını layık gören zihniyet.
Son emekli maaş zamları bile, en yüksek işçi maaşının üzerinde. Emekli maaşlarını zaten konuşmaya gerek yok.
Meclisteki yemek ücretleri, özel sağlık harcamaları, harcırahları, yurtiçi-yurtdışı gezileri, kendilerine, çevrelerine sağladıkları krediler, aklınıza ne geliyorsa bunu bizim vekillerimiz olarak yapıyor.
Nasıl olsa biz seçtik, onlarda ‘Madem siz seçtiniz o zaman katlanacaksınız’ der gibiler.
Siz bugüne kadar bütçe açıklarının kapatılması için sürekli zam düşünen vekillerin, hiç maaşlarından, maaş ve emekli maaşı zamlarından fedakarlık ettiğini gördünüz, duydunuz mu?
Yeni bütçede, yine kemeri vatandaş sıkacak.
Çalışanlara ve emeklilere yüzde 3+3 zam yapılacak.
Son anda torba yasadan çıkartılan 2000-2006 arasında emekli olanların intibakı düzeltilmedi.
Yeni bütçede, vergi, harç, faiz, gecikme zammı, değerli kağıtlar, her şeye yüzde 10 zam tasarlanıyor.
Bir süre önce zaten, nefes almayı bile etkileyen elektrik ve doğalgaza gereken zam ile vatandaşın huzuru iyice bozuldu.
Suni gündemler haftalık.
Ülkeyi kim yönetiyor, Doğusu, batısı, Güneydoğusu, Karadenizi, Egesi, Akdenizi her yerin kendine özgü gündemi var. Herşey arapsaçı.
Birde bunlara bir türlü önlenemeyen maden ocaklarındaki göçükler, iş ve trafik kazaları, terör olayları gibi insanda korku, panik, endişe yaratanlar eklenince insan ne yapacağını şaşırıyor.
Devlet imkanı ile teröre destek, maaş, araç-gereç, ayni-nakdi yardımlar, kaçak elektrikler, kaçakçıya tazminatlar.
Halkı anlamayan, sürekli kendileri için kanun çıkartan, düzenlemeler yapan bizim vekillerimiz.
Son günlerin modası ‘Yakışır abimize..’
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Aksaray’ın maliyetini 1 milyar 370 milyon lira olarak açıkladı. Saray için Başbakanlık bütçesinden 964 milyon harcandığını, 2015’te 300 milyon lira ödenek ayrıldığına dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın makam uçağı Ana’yı THY’’nin aldığını,uçağa henüz bütçeden bir ödeme yapılmadığını ancak ödemenin bu yıl içinde Başbakanlık’tan yapılacağını belirterek, toplam maliyetini 185 milyon dolar olarak söyledi.
Bakan Şimşek, memur maaşlarına 2015 yılında enflasyon farkını düşünmediklerine dikkat çekti.
Ama, Dünyanın hiçbir yerinde olmayan, makam aracı, şoförü, koruması gibi konulara hiç değinmedi.
Bunlara bütçeden yapılan harcamalar. Benzini, bakımı, onarımı, millete hizmet etmesi gereken kişilerin sanki özel sektörmüş gibi birilerinin kulu-kölesi olmasına karşı yapacaklardan hiç bahsetmedi.
Zaten, seçtiklerimizin, gittikleri yerlerde sivilleşememesi, halkı canından bezdiriyor.
“Gelmez olsunlar” dedirtiyor.
Yollar kapanıyor, ışık sistemi uygulanmıyor, devletin tüm imkanları onlar için seferber ediliyor, trafik saatlerce düzene giremiyor.
Devlet bütçesinden ve imkanları ile lüks saltanat, gösteriş.
Yanlış anlamayın bu da vatandaşa hizmet için.
Tümü bizim cebimizden giden israf. Kendi deyimleri ile ‘Tüyü bitmemiş yetimin hakkı.’
Ben bunu büyük bir insafsızlık olarak görüyorum..
Kuşkusuz yöneticilerin hizmet verebileceği makam ve araç-gerece sahip olması gerekir. Ancak, bu konuda içinde bulunduğumuz olanaklar ve gerçekler dikkate alınmalı, aşırıya kaçmamalı.
Bütçe yetersizliği gerekçesiyle, hastanelerde vatandaşların ilacı ile oynanan, ormanların yangından korunmasını sağlayamayıp, sürekli yeni imara ve maden arama ruhsatları ile talana açan, gençlerin göçünü durdurmak için iş olanakları açamayan, göstermelik makyaj hizmetleri toprağa gömen, vatandaşların sağlıklı ve güven içinde yaşayabilmesi için gerekli koşulları tam sağlayamayan bir ülkede, yöneticilerin lüks, israf ve gösteriş içinde bulunması kabul edilemez.
Özelleştirmeler, zamlar, faizler ile bütçe açıklarını kapatmaya çalışan devletimizin lüks, konfor, gösteriş ve saltanat için harcamalardan kaçınması gerekir. .
Ayrıca seçimle işbaşına gelenler, devlet olanaklarını istedikleri şekilde ve savurganca kullanma hakkını elde ettikleri düşüncesiyle hareket edemez.
Aksine halka hizmet etmek sorumluluğu üstlendiklerinin bilincinde, hareket etmeleri ve geçici bir süre için emanet aldıkları devlet olanaklarını, en iyi bir şekilde kullanmaya özen göstermeli.
Rahmetli Ecevit’in makam aracı kullanmamasına karşın, özelleştirmeler ile ayakta duran bir ülkenin yöneticilerinin bugün Dünyanın en pahalı ve lüks makam aracı kullanması şık mı?
Lüks içinde, hesapsızca harcamalar yapan bir hükümetin, halktan tasarruflu hareket istemesi, bütçe yetersizliğini öne sürerek memura zam vermemesi, vergileri artırması, anlayışla karşılanabilir mi?
Aslında yöneticiler, işgal ettiği makamı ülkeye ve halka hizmet için kullanmalı. Bunun için de devlet olanaklarını, kendi lüks yaşamı için değil, ülkenin kalkındırılması ve halkın refahının artırılmasında kullanmalı. Aksi halde makam ve mevkiler, halkın hakkını gasp etmek anlamına gelir.
Kuşkusuz kırmızı plaka savurganlığında tüm suçu politikacılara yüklemek en kolay iş. Çünkü devlet adamlarının makam araçları ile saltanat sürmesinin temelinde, vatandaşların da sorumluluğu var.
Halk arasında ‘yalaka’ olarak bilinen, kraldan çok kralcıların yoğun olduğu bir ülkede sonuç böyle olur.
Bir ülkede yöneticiler demokratik saltanat sürmeyi tercih ediyorsa ve halk da bundan asla rahatsız olmuyorsa, caydırıcı düzeyde tepki göstermiyorsa, üstüne üstlük bir de devlet olanaklarını hesapsızca kullanan yöneticileri ‘Ona da, buna da yakışıyor’ edebiyatı ile alkışlamaya devam ederse, sonuç böyle olur.
Nasıl ki bitki örtüsü toprağın yapısı ve iklim nitelikleriyle bağlantılı ise, aynı şekilde devlet adamlarının tutum ve davranışları da içinden çıktığı toplumun kültürel ve sosyolojik yapısına bağlı.
Uygarlık düzeyi bizden hemen hemen 1 asır ileride olan ülkelerde devlet adamlarının makam ve saltanat hırsından uzak, halkçı ve mütevazi tutumu, içinden çıktığı toplumun kültürel öğelerinden ve sosyolojik yapısından kaynaklanıyor.
Yoksa bizim gibi, kültürel kodlarında kulluk bilinci kutsal bir ön kabul olarak kazınmış bir toplumun yöneticilerinin, halka yukardan bakması, lüks makam araçlarına yüz binler harcamasını ben artık yadırgamıyorum.
Atatürk zamanında bunu ‘Adalet birgün herkese lazım olacak. O nedenle doğruları konuşmaktan kaçınmayın. Adalet devletin temelidir” demiş ama bugün sokaktaki vatandaş doğruyu söylüyor.
“Adalet mülkün temelidir.”