Gözümüz Aydın! (Köşe yazısı)

Çağlar KARSANTI

Görenkalpler eğitim Derneği yönetim kurulu üyesi

Nur topu gibi yepyeni bir ayrımcılık vakamız daha oldu.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer, hayat boyu öğrenme haftasında yapmış olduğu açıklamalarda engelli bireylere yönelik ayrı hizmet veren Halk Eğitim Merkezlerinin kurulacağını, iki hafta içerisinde çalışmaların tamamlanacağını ve Ankara, İstanbul, İzmir illerinde pilot bölge olarak çalışmaların başlatılacağının bilgisini verdi. Gerekçesi ise, 18 yaş üzeri engellilerin eğitimlerinde devamlılığı sağlamak olduğunu belirtiyor.
Tamam anlıyoruz. Eğitim için her ne yapılırsa yapılsın, biz asla önünde durmayız. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki eğitim, tüm insanların özgür ve eşit olanaklar da yararlanması gereken bir temel sosyal yaşam hakkıdır.İşte tam da buraya dikkat çekmek istiyorum. Özgür ve eşit olanaklar da yararlanması gereken temel sosyal yaşam hakkı.Yani toplumun tüm bireylerinin aynı olanaklarda, insan çeşitliliği göz önünde bulundurularak makul uyumlaştırma ilkelerine dikkat edilerek, planlanması gereken bir temel sosyal yaşam hakkı. Maalesef görüyoruz ki Sayın Bakan, bütünleştirmek yerine ayrıştırmayı, bir arada yaşatmak yerine bölmeyi, hayata kazandırmak yerine, kutuplaştırmayı öngörüyor.
Şimdi çok merak ediyorum. Ayrı halk eğitim merkezlerine ihtiyaç olduğunu hangi analiz çalışmasının akabinde tespit ettiler? Hangi engellilik alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşunun görüşüne aldılar ki, böyle bir karar almaya ihtiyaç duydular?
Mesela 80’e yakın sivil toplum kuruluşunun dahil olduğu Engelli Çocuk Hakları Ağı’nın görüşlerine dikkat edildi mi? Bu Sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alındı mı? Ya da bir başka platform olan eğitimde eşit haklar platformunun görüşü alındı mı? Bu karar neye göre alındı? Ve nasıl uygulanacak? Bu kararlar alınırken, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine dikkat edilmiyor madem, o zaman 30 Mart 2007 tarihinde kendilerinin imzacısı olduğu fakat yine kendilerinin uygulamadığı BM Engellilerin Haklarına ilişkin Sözleşmenin, 5, 7, ve 24. Maddelerine de mi bakılmadı? Veya 9 Nisan 2019 tarihli yayınlanan 71 maddelik nihai gözlem raporu da mı dikkate alınmadı? Veya, yüce TC Anayasası’nın 42. Maddesini de mi hiç dikkate alınmadı? Eğitimin her bireyin eşit hakkı olduğu gerçeği nerede kaldı?
Nasıl bir yönetim anlayışınız var ki, birçok dünya ülkesinin bir asır öncesinde terk etmiş olduğu modeli, sizler yeni yeni keşfetmeye başlıyorsunuz? Bizler, Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda Köy Enstitüleri modeliyle liyakatlı eğitim sistemini benimseyen bir ülke iken, bugün nasıl oldu da dünyanın bir asır önce terk etmiş olduğu modeli yeni yeni sisteme girdirmeye başlayacak kadar geride kaldık?
Peki bugün, ülkemizin bir çok yerinde farklı özel eğitim okulları varken, farklı özel eğitim rehabilitasyon merkezleri varken, bunların sağlıklı ve donanımlı eğitim vermeleri için ne kadar mücadele ettiniz ki, bugün bir de hayat boyu öğrenme alanındaki halk eğitim merkezlerini ayrıştırmayı düşünüyorsunuz?
Bir dönem, hatta çok uzak bir tarih değil. Bundan üç sene öncesine kadar.2018 yılında özel eğitim okullarının öğrenci yetersizliği nedeniyle, ekonomik bir külfet olduğu gerekçesiyle yatılı bölümleri de dahil olmak üzere özel eğitim okullarını kapatma mantığında iken, oralara öğrenci kazandırmak yerine, var olan öğrencilerin de eğitim hakkına gölge düşürmeyi tercih ederken, bugün nasıl oldu da halk eğitim merkezlerine ayrıştıracak konuma geldiniz?
Bizler eğitim süreçlerinin her aşamasında, makul uyumlaştırma ilkelerine dikkat edilerek, eşit olanaklar da eğitim imkanlarının sunulmasını öngörürken, bu doğrultuda çalışmaların planlanmasını beklerken, özel gereksinimin bir külfet değil, bir farklılık olduğunu defalarca kez vurgularken, neden bugün yine farklı ortamlarda, farklı cam fanusların içerisine kapatılmaya çalışılıyoruz?Peki bunun sonu böyle nereye gidecek? Ayrı okullar, korumalı işyerleri, ayrı halk eğitim merkezleri. Söylemekten çok korkuyorum fakat bunun adı ayrı bir toprak parçası ne kadar gider.
Oysaki bizler, yüce Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir bütün olduğunu ve bu bütünlüğün içerisinde özgür ve eşit olanaklar da tüm farklılıklarımız da insan çeşitliliğinin zenginliğini ön plana çıkararak yaşamak gayesinde ve hedefindeyiz.
Aynı şekilde evren bir bütündür. Farklılıklar, asla eşitliğe ve bir bütün olarak yaşamaya engel değildir.
Hazır bu konudan bahsetmişken, son günlerde kişinin kendisine karşı olan önyargılarından kaynaklı bir şekilde bazı özel eğitim okullarında ki öğrenci velilerinden de kulağımıza gelen ve hoş olmayan ayrımcılığa zemin hazırlayacak taleplerin olduğunu da üzülerek görmekteyiz. Bunlardan bir tanesi sadece ilk ve orta dereceli kademelerde değil, lise aşamasındaki eğitimde de ayrıştırılmış özel eğitim beklentisi içerisinde olduğunu, hatta bu konuda bazı özel eğitim okul müdürlerinin desteğini alarak, belli belirsiz dilekçelerin altına imza toplayan bir grubun olduğu da bilinmektedir.Buradan bu düşüncede olan velilere ve engelli Yoldaşlarıma da şunları özellikle hatırlatmak isterim.Yaşamın her aşamasında cam fanusların içerisine kapatılacaksak, o zaman evrende yer almamızın mantığı nedir? Neden buradayız? Niye yaşıyoruz? Diğer insanlardan ne farkımız var? Kimiz? neyiz? Öyle anlaşılıyor ki, liyakatla değil de,inisiyatifle göreve gelen yetkililer, bu tür ayrıştıran taleplerden etkileniyor.Yazık, gerçekten çok yazık. Şayet bu durum böyleyse, seçilmiş ve atanmış bürokrasimiz uluslararası sözleşmeleri, kanunları, yasaları bir kenara bırakıp alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini dikkate almayıp, belli belirsiz dilekçelerin altında imza toplayanları dikkate alıyorsa gerçekten çok yazık. Eğitim sisteminin vay haline. Tabi bir de bu tür dilekçelere destek veren özel eğitimcilere de aynen şunları söylemek istiyorum. Siz nasıl eğitimcisiniz ki, bütünleştirici modelin haricinde ayrıştıran bir pozisyona destek verebiliyorsunuz?
Hadi eğitimcilikten de geçtim, bu nasıl bir insanlık ve eşitlik bilincidir?
Bir de eğitimde ayrımcılık odaklı kararlar alan bürokrasimize özellikle sorulması gerekiyor ki, madem böyle engelli bireylere yönelik özel hizmetler vermeyi öngörüyorsunuz o zaman, yıllardır talep edilen, sorunların çözümü hususunda etken rol üstlenecek olan Engelsiz Hizmetler Bakanlığı talebine neden kulak tıkıyorsunuz?
Oysaki bugün bir engelsiz hizmetler bakanlığı olsaydı ve tüm kurumlarda, engelli bireyleri temsilen cinsiyet eşitliğine dayalı engelsiz hizmetler birimleri oluşturulmuş olsaydı, daha doğru analiz çalışmaları gerçekleştirip daha özgür, daha eşit ve daha erişilebilir yaşam olanakları dizayn edilmeye çalışılırdı diye düşünüyorum. En azından o zaman anlardınız ki, gerçek anlamda eğitimde ayrı kurulmuş Halk Eğitim Merkezlerine mi ihtiyaç var yoksa bütünleştirilmiş ve makul uyumlaştırma İlkeleri ile desteklenen bir eğitim modeline mi ihtiyacımız olduğu, daha açık ve net bir şekilde tespit edilmiş olurdu.
Bir an önce engellilik alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının ağ ve platformların bu ayrımcılığa karşı bir araya gelmesi ve bu ayrımcılıkla mücadele etmek için harekete geçmesi gerekiyor.
Seçilmiş ve atanmış bürokrasimizden beklentimiz ise, bir an önce bu ay restoran modellerin uzağında temel sosyal yaşam hakkı olan eğitim ve diğer hak alanlarında, halk öznelerinin makul uyumlaştırma doğrultusunda hizmetlerden yararlandırılması amacıyla, yine konunun doğrudan muhatabı olan engelli hak örgütleri ile istişare içerisinde yeni modeller planlanmasını ve yukarda belirttiğim gibi, bu ayrımcılık kokan kararlardan uzaklaşması ve bu ayrımcı kararlara son vermesi gerektiğini bekliyoruz.
Yaşamın tüm alanlarında, bütün hak özneleri için, özgürlüğün ve eşitliğin hakim olduğu yarınlara özlem duyuyor, saygılar sunuyorum.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu -----Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

“ÜÇÜNCÜ KILIÇ, İZMİR’İN KURTULUŞU VE YÜZBAŞI ŞERAFETTİN”

Hilmi ÖZDEN GİRİŞ Türk gençlerinin mutlaka okuması gereken belgesel bir eseri bu yazımda tanıtmak istiyorum. …


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/swtdavut/public_html/wp-includes/functions.php on line 5427