Mustafa TEMİZER
İktidar ve muhalefetin erken seçim, zamanında seçim tartışmaları tek kaygılarının seçim olduğunu göstermektedir. Millet ise seçim değil geçim derdinde.
Milletin, kendi geçim derdinde iken tek derdi seçim olanları sorgulaması gerekmez mi? Ben kimi seçiyorum? Benim iradem (millet iradesi) Türkiye Büyük Millet Meclisine ne oranda yansıyor? “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” dendiği halde milletin iradesi meclise gereği gibi yansıyor mu?..
Sözde demokratik sitemle yapılan seçimlerde millet hür iradesiyle seçim yapabiliyor mu? Milletvekillerini millet seçiyor gözükse de millet, üst akıl sahiplerinin belirlediği milletvekili adaylarını onaylamak zorunda kalmıyor mu? Milletvekilleri de seçmenlerin isteği doğrultusunda değil kendilerini aday gösteren üst akıl sahiplerinin isteği doğrultusunda hareket etmiyor mu? Görülmeyen üst akıl sahipleri grup kararı gerekçesiyle vekillerin hürriyetini elinden almıyor mu? Dolayısıyla milletin sözde seçme iradesine sahip olmasının bir manası kalıyor mu? Milletvekilleri milletin değil üst akıl sahiplerinin vekili olarak hareket etmek zorunda kalmıyor mu?
Her ne kadar iktidarları millet belirliyor, meclise millet iradesi yansıyor, meclis milli iradeyi temsil ediyor gözükse de meclise yansıyan millet iradesi değil üst akıl sahiplerinin iradesi değil mi? Ülkeyi millet değil görülmeyen üst akıl sahipleri yönetmiyor mu?
Milli irade meclise gereği gibi yansısaydı, meclise yabancılar etki etmeseydi; partiler yabancılarla iş birliği yapmadan ülkeyi yönetemeyeceklerini düşünür müydü? Parti kurmak, ülkeyi yönetmek isteyenler, önce yabancılara danışma, onlardan icazet alma ihtiyacı duyar mıydı? Partilerin üst yöneticileri, görülmeyen üst akıl sahibi güçlerin istekleri doğrultusunda hareket eder miydi? Türkiye Büyük Millet Meclisi görülmeyen üst akıl sahibi güçler tarafından işgal edilir miydi? Ülke yabancı aklıyla yönetilir hale gelir miydi?
Partiler icazet aldığı yabancı güçlerin destek ve yönlendirmeleriyle iktidar ve muhalefet görevi üstlenir miydi? İktidar ve muhalefet aynı güçlerin amacına birlikte hizmet eder miydi? Milli mücadele ile elde ettiğimiz kazanımlarımız sözde seçtiklerimiz tarafından birer birer elimizden alınır mıydı?
Milli irade meclise gereği gibi yansısaydı; Bir ülke ürettiği kadar hür olacağı, üretmediği her alanda dışa bağımlı kalacağı bilindiği halde Cumhuriyetin ilk dönemlerinde başlatılan kalkınma hamleleri durdurulur muydu? Tüm imkânsızlıklara rağmen yapılan fabrikalar, özelleştirme adı altında birer birer kapatılır mıydı? Üretim politikalarından vazgeçilir, ithalata yönelik politikalara ağırlık verilir miydi?
Millet iradesi meclise gereği gibi yansıyıp ülkeyi millet yönetseydi; Cumhuriyetin, ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma hedefi gerçekleşirdi. Daha zor durumda olan Almanya, Japonya gibi ülkeler hızla gelişip kalkınırken; Türkiye yerinde saymazdı… Ülkede ekonomik sıkıntılar yaşanmaz, vatandaş geçim derdi çekmezdi. Siyasilerin tek derdi seçim olurken vatandaşın tek derdi geçim derdi olmazdı.
Millet iradesi meclise gereği gibi yansısaydı; Diğer ülkelerde görülmeyen güç, o ülkenin derin devleti olurken; Türk milleti için görülmeyen güç derin düşman olmazdı. 12 Eylül 1980 öncesi derin devlet olarak bilinen güç toplumu sağcı, solcu diye ayırmazdı. İki tarafı da silahlandırıp vatan evlatlarını birbirine kırdırmazdı. PKK’yı milletin başına bela etmezdi.
Millet iradesi meclise gereği gibi yansısaydı; Partiler milletin dini ve milli değerlerini istismar ederek partizanlık yapmazdı. Milleti millici- gayri millici, cumhur ittifakı-millet ittifakı diye ayrıştırıp milli birliğe birlikte engel olmazlardı. Derin düşman güçlerin milleti ayrıştırma oyunu devam etmezdi.
İktidar ve muhalefet derin güçlerin kendilerine verdiği iktidar ve muhalefet rollerini oynamazdı. Rolleri gereği birbirine muhalif gibi davranıp birbirlerini beslemezdi. Aynı senaryonun iktidar ve muhalefet rollerini oynayan oyun arkadaşları gibi davranıp milleti uyutmaz, milli birliğin sağlanmasına engel olmazdı…
Sonuç: Partilere üst akıl sahipleri hakim olunca; milletvekillerinin fikir beyan etme, milli iradeyi meclise yansıtma, kanun ve yasa teklifinde bulunma hürriyeti yoktur.
Kayseri milletvekiline sivil toplum kuruluşları; İstanbul Sözleşmesine nasıl evet oyu vererek yasalaştırdınız diye sorulan soruya; “Vallahi yasanın içeriğini bilmiyordum. Mecliste grup kararı alınıyor bizde ona göre hareket ediyoruz. ”diyor. Grup kararını kimlerin aldığı da belli olduğuna göre bu şartlarda milletvekilinin fikir beyan etme hürriyeti var mı?.. Sözde seçilmiş milletvekilleri yoluyla milli iradenin meclise yansıdığından bahsedilebilir mi?..
Milletvekillerini meclise niçin gönderiyoruz? Derin güçlerin belirlediği üst akıl sahiplerinin teklif ettiği kanun ve yasaları millet aleyhine de olsa onaylasın diye mi gönderiyoruz?
Millet seçme hürriyet istiyor! Vekillerine hürriyet istiyor! Millet iradesinin meclise gereği gibi yansımasını istiyor! Ülkenin, yabancı üst akıl sahiplerinin aklıyla değil Türk zekasıyla yönetilmesini istiyor!
Yapılması gereken: Elli yıldan beri Milletim Uyan! Varlığın, birliğin geleceğin tehlikede! Yeniden Milli Mücadele! “ Türkiye yabancı aklıyla değil, Türk zekasıyla yükselecektir.” diyen Millet Partisi Genel Başkanı Rahmetli Aykut Edibali’nin yetiştirdiği milli kadrolara, Millet Partisine sahip çıkmak, görev ve sorumluluk almak, milli kadroların demokratik yollarla iktidar olmasını sağlamaktır.
“İştirak etmediğimiz, çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir.” Milletimizin uyanması, basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…