EŞİK: Aile Bakanlığının kullandığı ve kullanacağı bütçe kadınlarındır
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, Plan Bütçe komisyonunda yaptığı açıklamada “Kadınlar için bütçemizde ayrılan toplam tutar 206 milyar 19 milyon 243 bin liradır. Bakanlığımız bütçesinin yüzde 50,6’sını kadınlar için ayırdığımızı özellikle ifade etmek istiyorum” demiş. Kendisine soruyoruz
🔺Neden yüzde %50❓
🔺 Neden cinsiyet eşitliği kriterlerinde bir gelişme yok❓
🔺Neden kadına karşı şiddet her geçen gün artıyor❓
❗️Kadınlara bütçeden hak ettikleri payın ayrılmamasının arka planında, eşitlik ve toplumsal hayata katılım hakkına saldırı ve kadına karşı şiddete göz yumma var.
🟣 Türkiye kadın hareketinin çabasıyla kurulan Kadın Bakanlığı, bugünkü adıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, temel görevlerini terk etmiştir ve cinsiyet eşitliğini sağlamak ve şiddeti önlemek için sosyal politikalara bütçe ayırmamaktadır. Oysa, Bakanlık bütçesini bu ülkedeki kadınların ve çocukların yaşam hakkı, güvenliği ve insan onuruna uygun yaşaması için kullanmak zorundadır.
▶️ *Bakanlığın bütçe ayırmak zorunda olduğu ACİL konular ortadadır*
🔴 6284 sayılı kadınlara karşı şiddetle mücadele yasasını; içeriği halen yürürlükte olan ve 6284’ün temel dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak,
🔴 Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin ve sığınakların sayısını çoğaltmak ve çalışan niteliğini artırmak,
🔴 ALO Şiddet hattını sadece şiddete maruz bırakılan kadınların kullanacağı bir hat olarak yeniden tanımlamak,
🔴 Sığınaklarda kalan kadınların istihdama katılmasını, çocuklarının kreş masrafları ve barınma sorununu çözerek yeni bir hayat kurmasını sağlamak,
🔴 Çocuk koruma mekanizmalarını çoğaltmak ve bakım hizmeti veren personelin niteliğini artırmak,
🔴 Çocuk yaşlara kadar inen uyuşturucu sorunuyla mücadelede gerçekçi önlemler almak,
🔴 Çocuk cinsel istismarını önlemek için Lanzarote Sözleşmesi’ni uygulamak,
🔴 Her semte kadın danışma merkezi, her 100 bin nüfusa en az bir sığınak, her 200 bin nüfusa en az bir cinsel şiddetle mücadele kriz merkezi açmak,
🔴 Açılan belediye kreşlerini kapatmaya çalışmak yerine bunlara ek olarak her mahallede ücretsiz / uygun ücretli kreş ve yaşlı ve hasta bakım merkezleri açmak,
🔴 Kadın istihdamının artırılması için güvenceli istihdam modelleri geliştirilmek,
🔴 Kız çocuklarının çocuk yaşta zorla evlendirilmesini önleyecek eşitlikçi politikaları hayata geçirmek,
🔴 Bakım emeğinin sadece kadınların bila bedel yapması gereken işler olduğuna ilişkin zararlı kültürel kodları ortadan kaldıracak önlemler almak,
🔴 Medeni Yasa’nın eşitlikçi aile modelini temel alan cinsiyet eşitliği politikalarını hayata geçirmek için her türlü tedbiri almak.
*Hatırlatıyoruz: Bakanlığın kullandığı ve kullanacağı bütçe kadınlarındır.*
Kreş haktır, DOKUNMAYIN !
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı elbirliği ile Belediye kreşlerini kapatmak ve yenilerinin açılmasını engellemek istiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının valiliklere gönderdiği 18.11 2024 tarihli resmi yazıda belediye kreşlerinin “izinsiz eğitim faaliyetleri” yaptıkları gerekçe gösteriliyor.
8 ay önce İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı adayı olarak seçim kampanyası süresince İstanbullulara kreş açma sözü vermiş olan Çevre ve Şehircilik Bakanı bugün 6 bin çocuk ve çalışan kadının yararlandığı İBB kreşleri de dahil belediye kreşlerinin kapatılması için valiliklere talimat göndermiş. İktidar mensuplarının seçim vaatlerini yerine getirmediğine aşina olduğumuz kadar on yıllardır uygulanan kreşsizleştirme politikalarına da aşinayız.
2019 yılına kadar belediyelerin de çoğunluğunu elinde tuttuğu halde bir tek kreş açmayan iktidar, 2021 /14 sayılı “Cumhurbaşkanlığı Kamuda Tasarruf Genelgesi”nde kreşleri de tasarruf tedbirleri içerisine alarak gözden çıkarılabilir bir hizmet olarak gördüğünü kanıtlamıştı. 2010 yılında Dolmabahçe’de kadın örgütleri ile yapılan bir toplantıda “Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, fıtrata aykırı” cümlesinin devamı “Kreş eken huzur evi biçer” idi.
Bu ifade aslında; “Kadınlar en az 3 çocuk doğursun, çalışmasın, çalışsa bile evde ev ekonomisine katkı babında esnek ve güvencesiz çalışsın ki hem devlete yük olmasın hem de evin işlerini yapabilsin, çocuklarına bila bedel baksın, sadaka mahiyetinde para karşılığı hasta ve yaşlılara da baksın, evinin kadını olsun, annelikte kariyer yapsın” siyasetinin habercisiydi. Bu işler nasılsa kadınların “göreviydi” ve asıl önemlisi devleti bakım hizmetlerine bütçe ayırmaktan kurtarmasıydı.
Bu siyasetin devamı olarak; Kadınlar her türlü şiddete boyun eğsin içinde şiddet olan evliliklerini ve evdeki görevlerini sürdürsün diye; nafaka hakkını ortadan kaldırmak, aile arabuluculuğu sistemini getirerek kadınlara “yuvanı yıkma” baskısını yasalaştırmak, Diyanet İşleri ile el ele aile irşat büroları açarak fiilen aile arabuluculuğu sistemi uygulamak, boşanmayı kadınlar aleyhine zorlaştırmak gibi çeşitli yasal girişimler ve fiili uygulamalar geldi arkasından.
Tam da aynı nedenle; şiddetten kaçarak sığınaklara (konukevleri?) sığınmış olan kadınlara, 6284 sayılı yasanın öngördüğü kreş yardımı, geçici maddi yardım gibi destekler sağlanmıyor. Kalıcı koruma sağlanmadığı için kadınlar sığınağa gitmek istemiyor, mecburen gidenlerin ise çoğu şiddet ortamına geri dönmek zorunda kalıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, açıklamaya değer bir rakam harcanmadığından olsa gerek, sığınaklarda kalan kaç kadın için ne kadar maddi destek sağlandığını açıklamıyor.
25 Kasım yasaklarından biri gibi atılan, “yeni kreş açtırmama ve mevcutları kapatma” adımının nedeninin salt muhalefete ait belediyelerin hizmetlerine ket vurmak olarak ele alınması son derece yanlıştır. Bu elbette ki nedenlerinden biridir. Ancak tek nedeni olamaz.
Kadını evlendiği erkeğin reisliğinde ve hizmetinde, ailenin ücretsiz taşıyıcısı rolüne hapsetmek iktidarın sadece dindar toplum yaratma hevesiyle ilgili değil makro ekonomik politikasıdır aynı zamanda. Kız çocuklarının evlenme yaşını düşürme gayretleri, Milli Eğitim Bakanının göreve gelir gelmez dile getirdiği karma eğitime son verme niyeti de bu politikaların bir parçasıdır. Milli eğitim bakanı kadınlara sadece nasıl iyi bir “ev hanımı” olunur eğitimi verilecek okullar istemektedir. Belediye kreşlerinde çocukların LGBTİ olması için eğitim veriliyor yalanı ise bu amaca giden bir yoldur. Ancak İstanbul Sözleşmesini geri çekmek için kullanılan bu yalana artık hiç kimse kanmayacaktır.
Özetle bu vahim girişimin muhalefet belediyelerinin halkın gözünde başarı kazanmasını engellemenin ötesine geçen amaçlarının gözden kaçırılmaması, başta medya olmak üzere herkesin gereken tavrı göstermesi önemlidir. Bu girişimin diğer amaçları özetle şunlardır:
• Kadınların iş gücüne katılması için kritik önemdeki belediye kreşlerini kapatıp, onları çalışma yaşamından ve kamusal hayattan kopararak evlerine hapsetmek, her türlü ev içi bakım emeğinin kadının “doğal” görevi olduğu anlayışını pekiştirmek, yani kadın erkek eşitsizliğinin en temel yansıması cinsiyetçi iş bölümünü kalıcı hale getirmektir.
• Belediyelerin ücretsiz veya uygun ücretli kreş açması bakım emeğinin kamusallaştırılması açısından çok önemli bir adımdır. Sağlık, iletişim, enerji, eğitim gibi özelleştirmediği hiçbir temel hak ve kamusal hizmet bırakmayan iktidar, bu kamusal hizmeti baltalamak amacındadır. Uygun ücretli belediye kreşleri kadınları aylık asgari ücretin 3-5 katı bütçe gerektiren özel kreşlere mecbur etmeyi ve bunu karşılayamayacak olan düşük gelirli binlerce kadını çalışma hayatından çekilmeye zorlamaktır.
• Belediye kreşlerinin, iktidarın dindar ve kindar nesil yetiştirmek hedefi doğrultusunda laik ve bilimsel eğitimde yarattığı tahribata alternatif oluşturmasını önüne geçmek ve okul öncesi yaşlara kadar indirdikleri dini eğitime mecbur bırakmaktır.
EŞİK Platformu olarak, belediyelerin “mor, yeşil, kamucu politikalar” uygulamasının önemli ayaklarından biri olan ücretsiz veya uygun ücretli kreşlerin kapatılmasına karşı durmayı eşitlik mücadelemizin bir parçası olarak görüyoruz.
Belediyeler sınırları içinde yaşayan tüm insan ve canlıların sağlıktan, spora, güvenli gıdadan, barınmaya, sığınaktan, danışma merkezine her konuda hizmet üretmesi gereken, halka en yakın kamu birimleridir. Belediye yönetimlerinin hangi siyasi partiden seçildiğinin hiçbir önemi olmaksızın her mahallede okul öncesi bakım merkezleri açmasını kadınların en acil ihtiyaçlarından biri olarak tüm belediyelerden bekliyoruz.
Belediyelerin eşitlikçi sosyal politikalar uygulamasının önüne çıkarılan her çeşit engel her sosyal kesimden tüm kadınlara çıkarılmış demektir.
İktidara sesleniyoruz; Önce tarikatlara terk edilen yurtlar ve kuran kurslarındaki eğitimi denetleyin, şiddet ve cinsel istismarı engelleyin! Kreş Haktır, dokunmayın