ESAD REJİMİNİN ÇÖKÜŞÜ, MEZHEPÇİ YAKLAŞIM VE ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ…

İlhan KARAÇAY yazdı:
Değerli Okurlarım, Yorumuma başlamadan önce zaruri bir açıklamayı sizlere sunmayı yeğledim:

Aşağıda okuyacağınız yorumun sahibi şahsım Hatay’ın Samandağ ilçesinden Mersin’e göç etmiş bir ailenin çocuğuyum. Ailem ve yakınlarım, ‘Hatay’ın Fransızlar’dan Türkiye’ye mi yoksa Suriye’ye mi bağlanması gerektiği’ konusunda yapılan referandum sırasında, yığınlar halinde Hatay’a giderek Türkiye lehinde oy kullanmışlardır. Kökenleri Suriyeli olmasına rağmen, Atatürk’ün Türkiyesini tercih eden Alevi Arap kökenlilerin yanında, Sünni Arap kökenliler Suriye lehinde oy kullanmayı seçmişlerdir.
Mersin’de kök salan ailemiz, kendini hiçbir zaman Arap olarak hissetmedi ve hayatımızı ‘Türkoğlu Türk’ kimliğiyle sürdürdük.
Şahsıma gelince: Gazetecilik kariyerim boyunca, tarafsızlık ilkesine sadık kalmayı, olaylara yalnızca objektif bir pencereden bakmayı temel bir prensip edindim. CHP’li bir ailenin çocuğu olmama rağmen, hiçbir CHP yandaşlı derneğe üye olmadım. Alevi mezhebine mensup olmama karşın, Alevi derneklerinin kuruluşlarına yardımda bulundum ama üye olmadım.
Konuyla bir ilgisi olmamakla birlikte, Beşiktaş taraftarı olmama rağmen, Hollanda’da kurulan Beşiktaşlılar Derneği’ne de üye olmadım.
BU YAZIYI NEDEN KALEME ALDIM?

Bu bakış açısıyla, Ortadoğu ve özellikle Suriye üzerine yazdığım yorumumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının tarihî bağlamından, günümüzde Suriye ve çevresinde yaşanan olaylara kadar, geniş bir çerçevede değerlendirdiğim bu yazı, hem tarihten gelen bir perspektifi, hem de güncel olayların analizini içermektedir.
Benim için hem tarihsel hem de kişisel açıdan derin anlamlar taşıyan bu konuyu, mümkün olan en tarafsız ve objektif şekilde sizlere aktarmaya gayret ettim. Umarım bu yazıyı, aynı titizlikle okur ve değerlendirirsiniz.
ESAD REJİMİNİN ÇÖKÜŞÜ, MEZHEPÇİ YAKLAŞIM VE ORTADOĞU’NUN GELECEĞİ
Suriye’de Esad rejiminin çöküşü ve Esad’ın ülkeyi terk etmesi, hem bölgesel hem de uluslararası ölçekte ciddi yankılar uyandırdı. Ancak bu gelişme, sadece bir hükümet değişikliği veya bir diktatörün devrilmesi meselesi değil. Esad’ın devrilmesi, bölgedeki dengeleri yeniden şekillendirecek derin bir sürecin başlangıcı olarak değerlendiriliyor.
Peki, dün belliyken bugün neden bu kadar belirsiz?
Ve yarın Ortadoğu için neyi getirecek?
MEZHEPÇİ YAKLAŞIM VE TÜRKİYE’YE ETKİSİ
Esad rejiminin yıkılışı, bazı kesimlerde bir zafer duygusu uyandırsa da, bu durumun mezhepçi bir pencereden değerlendirilmesi, bölgesel gerçekliklerin göz ardı edilmesine neden oluyor. Suriye’deki kriz, yalnızca bir iç savaş değil, aynı zamanda uluslararası bir hesaplaşmanın parçası. Türkiye’deki bazı gruplar, Esad’ın Alevi kökenini ön plana çıkararak, durumu mezhepsel bir sorun gibi lanse ediyor. Ancak meseleye bu dar açıdan bakmak, hem Türkiye’nin ulusal çıkarlarına hem de bölgesel barışa zarar veriyor.
Türkiye’nin komşu bir ülke olarak bu süreçteki pozisyonu hayati önem taşıyor. Mezhepsel önyargılar yerine, Türkiye’nin çıkarlarına odaklanan bir perspektif benimsenmediği sürece, hem içeride hem dışarıda daha büyük sorunlarla karşılaşma riski var. Bu tür yaklaşımlar, bölgesel sorunlara çözüm üretmek bir yana, yalnızca kutuplaşmayı derinleştiriyor.
ESAD SONRASI ORTADOĞU VE BÜYÜK RESİM
Esad’ın devrilmesi, bir zafer mi yoksa bir felaketin başlangıcı mı?
Bu sorunun cevabı, sürecin nasıl yönetileceğine bağlı.
Şu anda Suriye, büyük bir belirsizliğin ortasında. Esad’ın gitmesiyle birlikte, ülkenin geleceği üzerinde hak iddia eden farklı gruplar arasında bir güç mücadelesi yaşanıyor. Özgür Suriye Ordusu, cihatçı gruplar ve diğer yerel milislerin yanı sıra, uluslararası güçler de Suriye’nin geleceği üzerinde etkili olmaya çalışıyor.
Ancak unutulmamalıdır ki, Suriye’deki bu süreç bir yerel dinamik meselesi olmaktan çok uzak. ABD, İsrail ve diğer Batılı ülkeler, bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirme çabasındalar. Bu plan, 2000’li yıllarda açıkça dile getirilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir parçasıdır. Bu proje, yalnızca Suriye’yi değil, Ortadoğu’daki pek çok ülkeyi hedef alarak sınırların yeniden çizilmesini ve küçük, kontrol edilebilir devletler yaratılmasını amaçlıyor. İsrail’in güvenliği ve bölgedeki hegemonyasını artırma amacı, bu planın temel motivasyonudur.
TÜRKİYE İÇİN RİSKLER VE FIRSATLAR
Bu süreçte Türkiye’nin de risk altında olduğunu görmek zor değil. Suriye’de yaşananların Türkiye’ye etkisi yalnızca göç dalgaları ya da ekonomik maliyetlerle sınırlı kalmayabilir. Türkiye, bu büyük oyunun bir parçası haline gelme riskiyle karşı karşıya. İçeride artan kutuplaşma ve siyasal İslamcı yaklaşımlar, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tehdit edebilir.
Öte yandan, bu durum Türkiye için bir fırsata da dönüşebilir. Suriye’de istikrarın sağlanması ve bölgesel dengelerin korunması adına aktif ve bağımsız bir dış politika geliştirmek, Türkiye’yi bölgesel bir güç olarak daha da ön plana çıkarabilir. Ancak bu, mezhepçi ve ideolojik yaklaşımlardan uzak, tamamen akılcı ve ulusal çıkar odaklı bir politika ile mümkün olabilir.
BELİRSİZLİK VE GELECEK SENARYOLARI
Bugün Suriye’deki belirsizlik, yalnızca bölge ülkelerini değil, küresel aktörleri de endişelendiriyor. Esad sonrası süreçte, Suriye’deki güç boşluğu yeni çatışmaların ve ayrışmaların zeminini hazırlayabilir. Eğer bu süreç doğru yönetilemezse, Suriye’nin geleceği, Irak ve Libya örneklerinde olduğu gibi uzun süreli bir kaos ve istikrarsızlık dönemi olabilir.
Türkiye için bu süreçte sorulması gereken soru şudur:
Bölgesel gelişmelere nasıl bir yön verebiliriz?
Sadece bir seyirci olarak kalmak mı, yoksa etkin bir aktör olmak mı?
Bu sorunun cevabı, yalnızca bugünü değil, yarını da belirleyecek.
Sonuç olarak, Esad rejiminin çöküşüyle başlayan bu süreç, bölge için yeni bir dönemin kapılarını aralamış durumda.
Dün belliydi, bugün belirsiz ve yarın ise büyük ölçüde alınacak kararlarla şekillenecek.
Türkiye’nin bu süreçteki duruşu, yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte de etkili sonuçlar doğurabilir.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

HOLLANDA’DAN TÜRKİYE’YE EKONOMİK ÇIKARMA: HOLLANDA DIŞ TİCARET BAKANI VE TÜRK İŞ DÜNYASI BİR ARAYA GELİYOR

İstanbul, Gebze ve Bursa’da temaslarda bulunacak olan gruba, Hollanda’daki Türk iş adamlarının da katılması isteniyor. …