HUKUKÇU FİGEN ÇALIKUŞU: HİRANUR VAKFI DAVASINA KADINLARIMIZ MÜDAHİL OLMALI
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin altı yaşında ‘evlendirilmesi’ ve cinsel istismara uğramasına ilişkin hazırlanan iddianame kabul edildi. Tutuksuz sanıklar Gümüşel, F.G. ve K.İ. 22 Mayıs 2023 tarihinde hakim karşısına çıkacak.
Olay hakkında iki senelik şikayetin ardından İstanbul Anadolu Başsavcılığı, baba Gümüşel ve anne F.G. hakkında ‘zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı’ suçundan, K.İ. hakkındaysa ‘zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı’ ve ‘cinsel saldırı’ suçlarından hapis cezası istemiyle iddianame düzenlemişti. İddianame, Anadolu 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Tutuksuz sanıklar Yusuf Ziya Gümüşel, F.G. ve K.İ., 22 Mayıs 2023 tarihinde hakim karşısına çıkacak.
“ZİNCİRLEME CİNSEL İSTİSMAR” SUÇLAMASI İLE NEDEN TUTUKLANMADILAR?
Hukukçu Figen Çalıkuşu, dava tarihinin 23 Mayıs’a verilmesine tepki gösterdi ve ülkenin tüm kadınlarını davaya müdahil olmaya çağırdı. “Neden bir tane bile tutuklu yok” sorusunu kamuoyunun gündeminden düşürmeyeceklerini açıklayan Çalıkuşu, “İddianameye göre yakıştırılan suç, ‘zincirleme cinsel istismar’, Ceza Kanunu 103/2’ye göre 12 yaşın altındaki küçüklerde bu suç için verilecek en az ceza 18 yıldan başlar. Zincirleme halinde de bu cezanın çok daha fazlası olacağı kuvvetle muhtemel. Duruşmanın 22 Mayıs’a ertelenmiş olması, bir tane tutuklunun bulunmayışı kamuoyunda bu olayın soğutularak unutturulmaya çalışıldığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
PATALOJİK BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ
AKP iktidarında yıllardan beri cemaat yurtlarında kurslarda yaşanan ama üzeri örtümek istenen cinsel istismar suçların görüyoruz duyuyoruz ama bu sefer İsmailağa Cemaati’ne bağlı olduğu söylenen Hiranur Vakfı’nın lideri bir baba karşımızda bir baba, lider, tarikat başkanı ama aynı zamanda bir baba bir anne bir koca var ama aynı zamanda 6 yaşında bir kız çocuğu var ifadelerini kullanan Çalıkuşu, “Bu kişiler eliyle içimizi donduran kanımızın çekildiği bir başka patalojik durumla karşı karşıyayız” tespitinde bulundu.
GÜLŞEN İÇİN AÇIKLAMA YAPANLAR BUGÜN NEDEN SUSUYOR?
Sanatçı Gülşen’in arkadaşıyla şakalaştığı için uğradığı linç kampanyası neticesinde evinden kolluk marifetiyle gözatına alındığını, ifadeye çağırılmadığını, 700 kişinin şikayetçi olduğunu ve kurumların açıklama yaptığını hatırlatan Çalıkuşu, “Bugün o açıklamayı yapanlar neden sessiz? Çünkü cemaatlerle iç içe yaşayan siyasi iktidar bu toplumsal patalojik hastalık hakkında konuşulmasını istemiyor, sessizce geçiştirilsin istiyor. Daha önce de böyle olmadı mı? Hatırlayın Karaman’ı! Sessizce diyorum, bakın gazeteci arkadaşımız Timur Soykan durmasaydı bu davadan haberdar olabilecek miydik? Devletin denetim mekanızmaları nerede? Tarikatlar, cemaatler söz konusu olduğunda suç işleme özgürlüğü mü var? Suç işleyip cezasız bırakılma hakları mı var? Dava ancak iki yıla açılabilmiş daha beteri duruşma günü 23 Mayıs’a verilmiş. Daha daha beteri bir tane tutuklu bile yok!” şeklinde konuştu.
NEDEN BİR TANE BİLE TUTUKLU YOK?
Kanuna göre verilen cezanın en az 18 yıldan başlaması gerektiğinin altını çizen Çalıkuşu, “Neden bir tane bile tutuklu yok diyorum? İddianameye göre yakıştırılan suç, ‘zincirleme cinsel istismar’, Ceza Kanunu 103/2’ye göre 12 yaşın altındaki küçüklerde bu suç için verilecek en az ceza 18 yıldan başlar. Zincirleme halinde de bu cezanın çok daha fazlası olacağı kuvvetle muhtemel. Duruşmanın 22 Mayıs’a ertelenmiş olması, bir tane tutuklunun bulunmayışı yine aynı irade ve gayretin öne çıktığını gösteriyor. Zamana yayarak unutturmayı hedefliyorlar ama biz unutmamalıyız, toplum unutmamalı. Unutmayacağız unutturmayacağız” dedi.
BU ÜLKENİN KADINLARI VE ANNELERİ DAVAYA MÜDAHİL OLMALI
Hukuksal zulüm gören insanları hatırlatan Çalıkuşu, “Duruşmada bu ülkenin kadınları, bu ülkenin anneleri müdahil olarak başvurmalı ve duruşmaya katılmalı ve şimdiden “neden bir tane tutuklu yok?” sorusunu hep birlikte sormalıyız. Çünkü biz biliyoruz ki bir tweet attı diye Cumhurbaşkanına hakaret suçu oluştu diye gözaltına alınan sabah baskınına uğrayan insanlarımız var, hukuksal zulüm gören insanlarımız var ama bu karanlığın zulmünü hep birlikte bu ülkenin insanları bu ülkenin evlatları birlikte yaşıyor. Susmayacağız, unutturmayacağız. ‘Neden bir tane tutuklu yok?’ diye hep birlikte soracağız ve duruşmada bu ülkenin kadınları olarak o gün o salonda bizlerde hazırda bulunacağız bu karanlığı hep birlikte yırtacağız” sözleriyle açıklamasını bitirdi.
EREN ERDEM: BU TEMİZ İNANÇ, PEDOFİLİ, TECAVÜZ VE SAPKINLIKLARLA KİRLETİLMEKTEDİR
CHP Parti Meclis üyesi Eren Edem, Türkiye’yi ayağa kaldıran 6 yaşındaki bir çocuğun imam nikahıyla evlendirilip istismara uğramasına sert sözlerle tepki gösterdi. Erdem yaptığı değerlendirmede “Bu vakanın adı tecavüzdür, sapıklıktır, pedofilidir. Bu işin inancı olmaz. Bu inançla ya da başka bir şeyle tarif edilemez” dedi. Haberi gündeme taşıyan gazeteci Timur Soykan’a yönelik tehditleri de hatırlatan Erdem, “Timur’un yaptığı işin adı gazeteciliktir. Buna karşı neredeyse Timur Soykan ve bu haberi paylaşan insanlar İslam ve inanç düşmanı ilan edildiler. Esas inanç İslam düşmanlığı budur. Bu temiz inanç, pedofili, tecavüz ve sapkınlıklarla kirletmektir” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi Eren Erdem Kampana News’te Canan Kaya ve Şevin Ekinci’nin sunumuyla yayınlanan Sabah Kahvesi programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eren Erdem, Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin 6 yaşındayken bir tarikat mensubuyla evlendirilmesine ve cinsel istismara uğramasına sert sözler tepki gösterdi.
“BUNUN ADI TECAVÜZDÜR, SAPIKLIKTIR, PEDOFİLİDİR”
Kendisinin de bir baba olduğunu hatırlatan Erdem, “Bu vakanın adı tecavüzdür, sapıklıktır, pedofilidir. Bu işin inancı olmaz. Bu iş inançla, başka bir şeyle tarif edilemez” dedi.
Olayı haberleştirerek Türkiye gündemine getiren gazeteci Timur Soykan’a yönelik eleştirilere ve sosyal medya üzerinden yürütülen linç kampanyasına ateş püsküren Erdem, “Timur Soykan gazetecilik yapmıştır. Bir cumhuriyet savcısının iddianamesinin içerisindeki verileri haberleştirmiştir. Bir şey uydurmamıştır. Neredeyse ‘Timur Soykan tutuklansın’ şeklinde bir kampanya yapıldı. Ben gazetecilik kökenli bir siyasetçiyim burada Timur’la dayanışmamı ifade etmek istiyorum. Timur’un yaptığı işin adı gazeteciliktir” diye konuştu.
“ESAS İNANÇ DÜŞMANLIĞI, BU KADİM INANCI SAPKINLIKLARLA KİRLETMEKTIR”
Olay üzerinden daha korkunç bir tartışmanın yaşandığına işaret eden Erdem, “Bu duruma karşı neredeyse Timur Soykan ve bu haberi paylaşan insanlar İslam ve inanç düşmanı ilan edildiler. Esas inanç İslam düşmanlığı budur. Bu temiz inanç, Anadolu’nun, bu coğrafyanın kadim inancı pedofili, tecavüz ve sapkınlıklarla kirletmektir. Gerçek inanç düşmanlığı budur. Evvela İslamcısı, solcusu, ateisti sünnisi amasız fakatsız hepimizin söylemesi gereken şey; ‘bu bir tecavüzdür bu bir pedofilidir, bu bir kriminal vakadır bu kişiler ceza almalıdır’ olmalı. Bunun bir inançla, bir değerle alakası yoktur. Hiç kimse bunu gündeme getirdiği için bir inancı değeri hedef almamıştır. İnancı ve değeri hedef alanlar o inancın içine bunu sokmaya çalışan, o inancın gereğiymiş gibi anlatanlardır. Bunu çok net bilmek lazım.” ifadelerini kullandı.
“LAİKLİK TEMIZ İNANÇLARIMIZI BU SAPKINLIKLARDAN KORUYACAKTIR”
Değerlendirmesinde laiklik vurgusu yapan Erdem sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz neden laiklik diyoruz. Temiz inançlarımızı tam olarak bu sapkınlıklardan korumak için diyoruz. Türkiye’nin laik bir hukuk devleti olmasının en temel kazanımı inanç toplumu açısından olacak. Bu sapkınlıklardan korunmak daha mümkün hale gelecek. Bu polemikleri inançlı-inanç düşmanı ayrımından çıkartmamız lazım. Burada ya çocuklardan yanayız ya çocuklara karşıyız, ya pedofiliyi savunuyoruz ya çocukları savunuyoruz. Burada tek ayrım budur.”
“İSLAMİ DUYARLILIĞI YÜKSEK MAHALLENİN KIYAMETİ KOPARMASI GEREKİYOR”
Altılı Masa’nın Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun olaya ilişkin “İslami yönü olarak bunun kabul edilmesi mümkün değil. İslam’la bağdaşmaz. Evlenmek irade işidir. Bunun bir de İslami yönü var. Toplumda kargaşa meydana geliyor. Bundan dolayı ben bu konunun hukuk önünde net bir şekilde belirlenene kadar gündeme gelmemesinin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü aile reddediyor. Aile bundan rahatsız. Önyargılarla gidiliyor meselenin üzerine. Diyanet’in açıklaması da bu noktada. İslam rıza göstermez. Ben bu konunun istismara vesile edilmemesi sebebiyle gündemde tutulmamasını arzu ederim. Hem toplum hem aile rahatsız ediyor çünkü.” ifadeleri hatırlatılan Erdem şunları söyledi:
“Benim Temel Karamollaoğlu’nun bu açıklamalarındaki maksadını tahayyül etmem doğru olmaz ama şunu çok yakinen ifade edebilirim ki Saadet Partisi kurmaylarıyla yaptığım görüşmelerde bu hadiseden müthiş rahatsızlık duyduklarını kendilerinden duydum. Hassasiyetler geniş kesimleri kapsayan bir tepkiselliğe karşı oluşmuş olabilir. Hakikaten baktığımız zaman bu pedofili vakası sonrası tüm tarikat ve tüm cemaat mahalleleri zan altında. Çok basit bir şey söyleyeyim: çünkü İslami duyarlılığı yüksek mahallenin bu konuda arınmasını gerçekleştirme namına böyle vakalar ortağa çıktığı zaman kıyameti koparması gerekiyor koparmadığı için ve ortalığı ayağa kaldırmadığı için herkes zan altında kalıyor.”
“SUSKUNLUĞUN SEBEBİ ERDOĞAN’IN TOPLUMA ZERK ETTİĞI KUTUPLAŞMA İKLİMİ”
İslami kesimin olaya karşı sessizliğinin nedenini açıklayan Erdem, “Sebebi çok basit; Sayın Erdoğan’ın gezi olaylarından beri sistematik olarak topluma zerk ettiği kutuplaşma iklimi tabiri caizse her mahallede en ufak bir özeleştiri de büyük tavizler vereceği ve karşı tarafın hegemonyası altına gireceği fikrini yarattı. Bu tür korkunç vakalarda bile suskunluğu tetikleyen bir duruma dönüşüyor. Bu çok tehlikeli bir kere bütün temelinde de kutuplaşma var.
Bizi mahalleri analiz ederken şu mükemmeliyetçilikten çıkmamız lazım çünkü biz gerçekten kötü durumdayız tüm mahallelerimizde kötü durumdayız. Toplumsal olarak rehabilite olmaya ihtiyacımız var. Devletin normalleşmesi gerekiyor, siyasetin ve milletin normalleşmesi gerekiyor. Bir bütün olarak hayatımıza temas eden her alanın normalleşmesi gerekiyor.
Şimdi biz kendi realitemizdeki anomaliteler bütün mahallelerdeki siyasetteki anomaliler o kadar fazla ki. Herkes son derece sağlıksız bir koruma güdüsüyle hareket etme yanlışına düşüyor. Bunu aşabilmek yok edebilmek lazım. Bunun içinde şu konuyu siyasetin üstünde tutmak gerekir, çocuğa tecavüz var pedofili var bu siyaset üstüdür hiçbir mahalleyle alakalı değildir. Evet bir organizasyon içerisinde çok yoğun görünüyor işte orada kıyametin kopmasına izin verilmesi lazım.
Ben kendi mahallem açısından da söyleyeyim bu konunun dışında. Ben de bir siyasi mahallenin mensubuyum. İktidar mahallesinde ya da muhitinde bir yolsuzluk tartışması başladığı zaman yaygaralar koparanların kendi mahallesinde benzer bir tablo ortaya çıktığı zaman ağzını bıçak açmıyor. O zaman soru şu sen yolsuzluğa mı karşısın yoksa siyasi iktidarın yolsuzluklarına mı karşısın. Kendi mahallenin yanlışını örtmek sürekli örttüğün ayıpların karşıdaki versiyonları üzerinde tepinmek gibi bir hastalık her yere sirayet etmeye başlıyor bunu engellememiz lazım.” diye konuştu.
KARAMOLLAOĞLU NE DEMİŞTİ?
Halk TV’de Özlem Akarsu Çelik’in Liderler Özel programına konuk olan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken imam nikahıyla evlendirmesine ilişkin soru üzerine şunları söylemişti:
Bunu kabul etmek mümkün değil. Bunun birkaç yönü var. Sosyal yönüyle bunu zaten toplumda kabul etmek… Çocuk iradesi yok ki. Böyle bir şey olmaz. İnancı olan bir insanın da böyle bir suçu işleyeceğine ihtimal vermiyorum. İnsanlar hata yapabilir ama ben ihtimal vermiyorum.
İslami yönü olarak bunun kabul edilmesi mümkün değil. İslam’la bağdaşmaz. Evlenmek irade işidir. Bunun bir de İslami yönü var. Toplumda kargaşa meydana geliyor. Bundan dolayı ben bu konunun hukuk önünde net bir şekilde belirlenene kadar gündeme gelmemesinin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü bu aileyi, aile reddediyor. Aile bundan rahatsızsa bu noktada farklı fikirler varsa özellikle tabii ben sizi tenzih ederek söylüyorum medyada bu çok dikkat çeken bir konu. Ama önyargılarla gidiliyor meselenin üzerine. Diyanet’in açıklaması da bu noktada. İslam rıza göstermez. Ben bu konunun istismara vesile edilmemesi sebebiyle gündemde tutulmamasını arzu ederim. Hem toplum hem aile rahatsız ediyor çünkü.
Deliller ortadaysa vereceği kararı çabuklaştırmalı. Geciken adalet adalet değildir. Bu noktada kabul edilebilir yanı yok. Bundan dolayı tarikatlar, Kuran kursları kapatılsın olmaz. Bundan dolayı ne için diyorum İslam’a önyargılı baktıkları için söylüyorlar.
Nerede olursa olsun ister İslami kurslar ister cemaatlere ait kurslar bu konularda MEB’in özellikle çok titiz davranmasına ihtiyaç var. Kararlar geciktirilmemeli suçlular da en ağır şekilde cezalandırılmalı. Hiç tereddütüm yok benim. Ama adil karar verilmeli. Önyargıyla hareket edilmemeli. Buna uyulsun ve bu problemlerin çoğunu. Sözgelimi biz farklı bir şeyden bahsediyoruz. Nerede? Kuran kurslarının önünde falan değil. Bütün okullarda uyuşturucu alışkanlığı haline geldi. Bununla ilgileniyoruz diyor hükümet ilgileniliyorsa niye bu sürekli olarak yaygınlaşıyor?”