Araştırma: Dijitalleşmekten korkuyoruz!
BAREM’in global ortağı WIN International, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 39 ülkede yaşanan dijital endişenin boyutunu araştırdı. Sonuçlar gösteriyor ki; insanlar kişisel bilgilerinin kötüye kullanılmasından ve mahremiyetin ihlalinden büyük endişe duyuyor. Çoğu kişi sosyal ağların hayatlarını alt üst ettiğini söylerken, yüksek öğrenim düzeyine sahip kişilerde bunalım seviyesi daha da yüksek. Özetle araştırma; dijital dünyada bir an evvel sağlıklı bir denge kurma gerekliliğini ortaya koyuyor.
Pazar araştırma şirketi BAREM’in global ortağı WIN International, dijital endişelerimizi araştırdığı yıllıkWIN Dünya Anketi’nden elde edilen bulguları açıkladı. Dünya genelinde 39 ülkede, 33.866 kişi ile yapılan anket, modern hayatın gölgesinde büyüyen kaygılarımız olduğuna işaret ediyor. Veri paylaşımı, verilerin kullanımı ve yapay zeka konularındaki anlayışın yanı sıra sosyal ağların hayatımızdaki etkileri üzerine yapılan araştırmanın sonuçları oldukça çarpıcı…
Dijitalleşme, küresel huzursuzluğu beraberinde getiriyor
Dijital bağlantılarımız günlük yaşamımıza giderek daha fazla entegre olurken, gizlilik ve veri güvenliğiyle ilgili endişelerimiz de artıyor. Anket, katılımcıların yüzde 45’inin kişisel bilgileri çevrimiçi olarak paylaşmaktan endişe duyduğunu, ankete katılanların yarısının ise sosyal ağların bunaltıcı hale geldiğine inandığını gösteriyor. Bu istatistikler, bıraktığımız dijital ayak izimizle ilgili önemli bir küresel huzursuzluğun altını çiziyor. Rapora göre; Brezilya, Güney Kore ve Endonezya gibi ülkeler, dijital gizlilik konusunda en yüksek endişe taşıyan ülkeler olurken, Malezya, Filistin ve Fildişi Sahili en düşük endişe seviyesine sahip ülkeler olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de ise “Kişisel bilgilerimi dijital olarak paylaşma konusunda endişeliyim” diyenlerin oranı yüzde 58. Sadece yüzde 26’lık bir kısım bu konuda hiçbir endişe duymuyor.
Verilerimize ne olduğunu biliyor muyuz?
Araştırmaya katılanlara “Kişisel bilgilerini bir veri toplayıcısıyla paylaştıktan sonra ne olacağının farkında mısın?” sorusu soruldu. Küresel olarak, veri işleme uygulamaları hakkındaki anlayış önemli bölgesel farklılıklarla nispeten düşük kalmaya devam ediyor. Afrika’da, katılımcıların yalnızca yüzde 16’sı ‘verilerime ne olduğunu biliyorum’ derken, farkındalık Avrupa’da yüzde 25 ile biraz daha yüksek. MENA bölgesinin bu konudaki farkındalık seviyesi yüzde 31 iken APAC ülkelerinin yüzde 33 farkındalık seviyesine sahip olduğu görülüyor. Amerika kıtasında katılımcıların yüzde 36’sının, veri uygulamaları hakkında en yüksek güveni taşıdığını gösteriyor. Ulusal ölçekte, Nijerya en yüksek yanlış anlama seviyesini gösteriyor; katılımcıların yüzde 67’si verileri hakkında kafa karışıklığı yaşadığını ifade ediyor. Yalnızca yüzde 5’i kişisel verilerinin nasıl işlendiğini anladığını iddia ediyor. Buna karşılık, Endonezya en yüksek anlayış seviyesini gösteriyor, katılımcıların yüzde 55’i veri işleme konusundaki bilgilerinden emin.
Türkiye’de ise geçen yıllara göre farkındalık düzeyinde düşüş var. Araştırmaya katılanların yüzde 43’ü, verilerine ne olduğu konusunda bilgi sahibi olduğunu belirtiyor. 2022 yılında farkındalık düzeyi yüzde 48 idi. Bugün yüzde 31’i ise kişisel verilerinin işlenişi konusunda bilgi sahibi değil.
Yapay zekaya olan tutumumuz yaşa göre değişiyor
Yapay zeka anlayış seviyesi dünya genelinde oldukça düşük. Araştırma sonuçları yüksek anlayış seviyelerine sahip ülkelerin yüzde 28 ile Amerika ve APAC, ardından yüzde 22 ile Avrupa ve MENA bölgesi ve son olarak yüzde 11 ile Afrika olduğunu gösteriyor. Yapay zeka anlayışı yaşla birlikte azalıyor. Yaş ile AI bilgisine olan güven arasında negatif bir korelasyon olduğu görülüyor. 18-24 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 30’u yapay zeka konusunda iyi bir anlayışa sahip olduğunu bildiriyor. Ancak bu güven her yaş grubunda kademeli olarak azalıyor. 25-34 yaş aralığında yüzde 28, 35-44 yaş aralığında yüzde 26, 45-54 yaş aralığında yüzde 22 ve 55-64 yaş aralığında yüzde 21. En düşük güven seviyesi 65 yaş ve üzeri kişilerde bulunuyor. 65 yaş üzeri kişilerin sadece yüzde 16’sı AI konusunda iyi bir anlayışa sahip olduğunu düşünüyor.
Türkiye’de ise “Yeni teknolojiler günlük hayatımı daha iyi organize etmemi sağlıyor” diyerek olumlu duygular belirtenlerin oranı yüzde 32. Katılımcıların yüzde 38’i yeni teknolojileri olumsuz değerlendiriyor.
Sosyal medya hepimizi bunaltıyor; en çok da yüksek eğitim düzeyine sahip olanları
Küresel olarak ankete katılanların yarısı, sosyal ağların hayatlarını alt üst ettiğine inanıyor. Bu inanış, cinsiyete ve eğitim düzeyine göre önemli farklılıklar gösteriyor. Kadınların bu konudaki olumsuzluğu daha yüksek. Erkeklerin yüzde 48’ine kıyasla kadınların yüzde 52’si sosyal ağlar konusunda olumsuz düşüncede. Bu duygu, yüksek öğrenim görmüş olanlar arasında daha güçlü. Üniversite derecesine sahip katılımcıların yüzde 54’ü, yüksek lisans veya doktora derecesine sahip olanların yüzde 51’i sosyal ağların hayatları üzerinde ezici bir etkiye sahip olduğunu kabul ediyor. Bu arada, hiç eğitimi olmayanlar (yüzde 41) veya ilkokul (yüzde 44) veya ortaokul (yüzde 49) gibi daha düşük seviyede eğitim alanlar daha düşük seviyede endişe taşıyor. Yüzde 57’sinin negatif duygular hissettiği Avrupa ve MENA bölgesi ise en çok bunalmış bölgeler arasında. Avurpa ve MENA’yı yüzde 51 ile Amerika, yüzde 45 ile APAC, yüzde 18 ile Afrika takip ediyor.
Türkiye de sosyal ağlar konusunda dertli ülkelerden. Katılımcıların yüzde 62’si sosyal ağların hayatını olumsuz etkilediğini belirtiyor. Olumlu görüş belirtenlerin oranı sadece yüzde 17.
Araştırma künyesi: Çalışmada 39 ülkede 33,866 kişiyle görüşüldü. Araştırma Türkiye’de CATI (Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi) yöntemiyle Türkiye temsili bir örneklemde 523 kişi arasında gerçekleştirildi.
TÜRK HALI SEKTÖRÜ CFE 2025’TE BULUŞUYOR
Dünyadaki halı ihracatının yaklaşık yüzde 17’sini gerçekleştiren Türk halıcılık sektörü, 7-10 Ocak 2025 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 2.kez düzenlenen Carpet & Flooring Expo Fuarı’nda (CFE 2025) ziyaretçileriyle buluşacak. Birbirinden farklı 300’e yakın halı deseniyle 6.salonda 613A nolu stantta yerini alacak olan Artemis Halı, sektör profesyonelleri ile bir araya gelecek.
İstanbul Halı İhracatçılar Birliği (İHİB) ve Güneydoğu Anadolu Halı İhracatçılar Birliği (GAHİB) tarafından desteklenen, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından düzenlenen “CFE 2025 Halı ve Zemin Kaplama Fuarı”, 7-10 Ocak tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi- Yeşilköy’de ziyaretlerini ağırlayacak.
Artemis Halı, Armis Yatak ve Etrofil İplik markalarını bünyesinde bulunduran ACME Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Batallı, CFE Fuarı ile ilgili hedeflerini şu şekilde dile getirdi: “Gaziantep, Türkiye’nin halı sektöründeki kalbi olarak, hem üretim hem de ihracat açısından büyük bir öneme sahip. Artemis Halı olarak biz de bu şehrin güçlü altyapısına dayanarak, 10 yılı aşkın süredir sektörde faaliyet gösteriyoruz. Üretim süreçlerimizde son teknolojiyi kullanarak, sektörde fark yaratmayı başardık. Özellikle geliştirdiğimiz ileri düzey dokuma teknikleri sayesinde halılarımızın tozlanmasını önemli ölçüde azalttık. Yenilikçi bakış açımız ve yaratıcı tasarımlarımızla, 2012’den bu yana zamansız halı koleksiyonları sunuyoruz. Farklı renk ve tarzlarda tasarladığımız ürünlerimizle, 2025 yılında da en çok tercih edilen marka olmayı ve dokunduğumuz her alanı güzelleştirmeyi sürdüreceğiz. Fuar, yeni iş birlikleri ve pazarda daha geniş bir yer edinmek isteyenler için büyük fırsatlar sunuyor. Fuar süresince, son teknoloji ile üretilen halı koleksiyonlarını daha geniş kitlelere tanıtmayı hedefliyoruz. Ayrıca, sektördeki trendleri ve müşteri beklentilerini yakından takip ederek ürün yelpazemizi daha da çeşitlendirmeyi amaçlıyoruz. Yurt dışı pazarlarında güçlü bir büyüme hedeflerken, özellikle ihracat oranımızı artırmayı da planlıyoruz.”
TÜRKİYE’NİN YAKIN SİYASİ TARİHİNE KURGUSAL BİR BAKIŞ: MÜHÜR RAFLARDA YERİNİ ALDI
Yazar Cevat Turan’ın baştan sona gerilim, siyaset ve devletin karanlık koridorları ve acılarla dolu hayatların karmaşık hesaplaşmalarını anlattığı “Mühür” isimli romanı raflarda yerini aldı.
Ünlü yazar Cevat Turan’ın sekizinci romanı “Mühür”, raflarda yerini aldı. Turan, devletin ve insanın karanlık koridorlarında sürükleyici bir roman olan “Mühür”de okuyucuyu “Aşk mı, ideoloji mi?” sorusuyla karşı karşıya getirdi. Romandaki “Fırat” karakterinin sorgulamalarının anlatıldığı “Mühür”, şimdiden siyasi polisiye klasikleri arasında yerini aldı.
Romanın ortaya çıkış sürecini Milliyet Sanat’a değerlendiren Turan, “Eserin ortaya çıkışı, esasında gündelik olarak her birimizin hayatında tanık olduğu ancak arkasında bu işlerin nasıl döndüğünü anlamaya çaba sarf etmediğimiz gerçekliğe dayanıyor. Halının altına itelediğimiz ne varsa saydam bir şekilde yansıtmaya çalıştım. Yetimhanede yetişen dört çocuğun gerçekçi hikayesi ile kurgunun içine giriyoruz. Her biri bir başka dünya yaratıyor kendisine. Birbirleriyle hem örtüşen hem çelişen ilişkiler yumağının içinden çıkmaya çalışıyoruz. Aslında romanla birlikte hayatlarımızı kimlerin ve hangi güçlerin mühürlediğini anlamaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
“TARAFSIZ BİR YAZAR DEĞİLİM”
“Yazar yaşadığı tarihe tanık olan kişidir” diyen Turan, “tarafsız” bir yazar olmadığının altını çizerek şunları kaydetti:
“Çoğu zaman biz istesek de, istemesek de İçinde bulunduğumuz toplumun aynası oluyoruz. Bu rolü olağan bir akış içerisinde üstleniyoruz daha doğrusu. Gerçekliği olduğu haliyle ortaya koymanın, veya gerçekliklerin kurguya dönüşmesinden ortaya çıkan sanattan korkmam; yazdıklarımdan dolayı gelebilecek hiçbir tepkiyi de umursamam. Yasaklar hastalık gibidir. Kişi hastalığa yakalandığı nedenlerden, yerlerden, mekanlardan kaçındıkça yaşama alanı daralır, küçülür, problemi büyür. Ben tarafsız bir yazar değilim. Egemenlerin tarafında değilim örneğin. Zorbalıkların, adaletsizliğin, demokrasi ve insan hakları düşmanlarının tarafı değilim. Emperyalistlerin dostu hiç değilim. Kötülüğün kanıksanmasından, yazılmasının önüne geçilmesinden yana da taraf değilim…”
“CUMARTESİ ANNELERİNİN KADERİ AİLEDE BİTMİYOR MU?”
Romandaki Sinan ve Fırat’ın hikayesinin toplumda bir karşılığı olduğuna değinen Cevat Turan, “Bana göre sadece ‘coğrafya’ değil insanın ailesi de kaderidir. Çünkü doğduğumuz ailenin geldiği geleneksel kültür ne ise biz de ona yakın gelişiyoruz. Sadece anne-babaları hayattan koparılan evlatlar değil, evlatları ellerinden alınan anne babaların gerçeği o kadar acı ve gerçek ki. Cumartesi Anneleri’nin kaderi de ailede bitmiyor mu örneğin? Tabii öte yandan belirlenmiş olduğuna inandığımız ‘yazgı’ da söz konusu. Ben yazgıya inanmıyorum. Yazgımızdan memnun değilsek değiştirebilme iradesi bizim elimizde saklı. Ancak toplumun hafızası işgal altında olduğu için değişim nesiller boyu sürüyor. İlerlemek dediğimiz olgu değiştirilemez diyalektik bir kanun. Ancak Fırat gibi birileri çıkıp ‘ben bu süreci hızlandıracağım’ dediğinde ‘Mühür’ ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Yazar Cevat Turan, üzerinde çalıştığı bir roman dosyasının daha olduğunu belirterek, öykü ve şiir dosyasının da tamamlanmak üzere olduğunu kaydetti.
Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı minibüste %47,3, özel amaçlı taşıtta %35,8, kamyonette %18,7, motosiklette %8,9 artarken traktörde %17,5, kamyonda %17,1, otobüste %8,1 ve otomobilde %1,3 azaldı.
Trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı Kasım ayı sonu itibarıyla 31 milyon 67 bin 698 oldu
Kasım ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı taşıtların %51,9’unu otomobil, %19,8’ini motosiklet, %15,1’ini kamyonet, %7,3’ünü traktör, %3,2’sini kamyon, %1,7’sini minibüs, %0,7’sini otobüs ve %0,3’ünü özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Kasım ayında 917 bin 715 adet taşıtın devri yapıldı
Kasım ayında devri(1) yapılan taşıtların %68,7’sini otomobil, %15,4’ünü kamyonet, %8,2’sini motosiklet, %3,2’sini traktör, %2,1’ini kamyon, %1,7’sini minibüs, %0,5’ini otobüs ve %0,2’sini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Kasım ayında 84 bin 846 adet otomobilin trafiğe kaydı yapıldı
Kasım ayında trafiğe kaydı yapılan otomobillerin %13,3’ü Renault, %8,3’ü Volkswagen, %7,4’ü Hyundai, %7,1’i Fiat, %5,3’ü Peugeot, %5,2’si Skoda, %5,1’i Toyota, %4,6’sı Opel, %4,1’i BMW, %3,9’u Mercedes-Benz, %3,3’ü Citroen, %3,0’ı Nissan, %2,8’i Seat, %2,5’i Kia, %2,3’ü Dacia, %2,3’ü Audi, %2,2’si Ford, %2,1’i Chery, %1,5’i Honda, %1,3’ü Cupra ve %12,5’i diğer(2) markalardan oluştu.
Ocak-Kasım döneminde 2 milyon 359 bin 823 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı
Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı %12,9 artarak 2 milyon 359 bin 823 adet olurken, trafikten kaydı silinen taşıt sayısı da %12,2 artarak 31 bin 250 adet oldu. Böylece Ocak-Kasım döneminde trafikteki toplam taşıt sayısında 2 milyon 328 bin 573 adet artış gerçekleşti.
Ocak-Kasım döneminde trafiğe kaydı yapılan otomobillerin %61,9’u benzin yakıtlıdır
Ocak-Kasım döneminde trafiğe kaydı yapılan 906 bin 77 adet otomobilin %61,9’u benzin, %15,8’i hibrit, %11,7’si dizel, %9,5’i elektrikli ve %1,1’i LPG yakıtlıdır. Kasım ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 16 milyon 122 bin 636 adet otomobilin ise %34,3’ü dizel, %32,0’ı LPG, %30,1’i benzin, %2,3’ü hibrit ve %1,0’ı elektriklidir. Yakıt türü bilinmeyen(3) otomobillerin oranı ise %0,2’dir.
Ocak-Kasım döneminde en fazla 1300 ve altı silindir hacimli otomobil kaydı yapıldı
Ocak-Kasım döneminde trafiğe kaydı yapılan 906 bin 77 adet otomobilin %32,9’u 1300 ve altı, %22,4’ü 1401-1500, %15,7’si 1301-1400, %12,5’i 1501-1600, %6,4’ü 1601-2000, %0,7’si 2001 ve üstü motor silindir hacmine sahiptir.
Ocak-Kasım döneminde kaydı yapılan otomobillerin 350 bin 11’i gri renklidir
Ocak-Kasım döneminde trafiğe kaydı yapılan 906 bin 77 adet otomobilin %38,6’sı gri, %26,1’i beyaz, %13,0’ı siyah, %11,2’si mavi, %5,7’si kırmızı, %3,0’ı yeşil, %0,8’i sarı, %0,8’i turuncu, %0,5’i kahverengi ve %0,4’ü diğer renklidir.
YD-ÜFE 2024 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre %0,86 azalış, bir önceki yılın Aralık ayına göre %22,39 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %25,19 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %44,56 artış gösterdi.
YD-ÜFE imalat ürünlerinde yıllık %25,21 arttı
Sanayinin iki sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %24,18 artış, imalatta %25,21 artış olarak gerçekleşti.
Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında %22,99 artış, dayanıklı tüketim mallarında %30,39 artış, dayanıksız tüketim mallarında %25,44 artış, enerjide %4,19 artış, sermaye mallarında %31,18 artış olarak gerçekleşti.
YD-ÜFE imalat ürünlerinde aylık %0,82 azaldı
Sanayinin iki sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %3,01 azalış, imalatta %0,82 azalış olarak gerçekleşti.
Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında %0,85 azalış, dayanıklı tüketim mallarında %0,29 azalış, dayanıksız tüketim mallarında %0,15 azalış, enerjide %1,91 azalış, sermaye mallarında %1,49 azalış olarak gerçekleşti.
Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Kasım ayında 79,8 iken Aralık ayında %1,9 oranında artarak 81,3 oldu.
Sosyal koruma harcaması 2023 yılında bir önceki yıla göre %108,6 artış göstererek 2 trilyon 693 milyar 497 milyon TL oldu. Bu harcamanın %98,2’sini 2 trilyon 645 milyar 267 milyon TL ile sosyal koruma yardımları oluşturdu. Sosyal koruma yardımlarında ise en büyük harcama 1 trilyon 175 milyar 190 milyon TL ile emekli/yaşlılara yapılan harcamalar oldu. Bunu 809 milyar 343 milyon TL ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları takip etti.
GSYH’nin %10,1’ini sosyal koruma harcamaları oluşturdu
Sosyal koruma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) içindeki payı 2023 yılında %10,1 oldu. Sosyal koruma yardımlarının GSYH içindeki payı ise %10,0 olarak gerçekleşti. Risk/ihtiyaç grupları bazında bakıldığında, emekli/yaşlılara yapılan harcamaların %4,4 ile en büyük paya sahip olduğu görüldü. Bunu, %3,0 ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları ve %1,0 ile dul/yetim harcamaları takip etti.
Sosyal koruma yardımlarının %13,3’ü şartlı olarak verildi
Şartlı yardımlar içinde en büyük payı %51,2 ile aile/çocuk yardımları oluşturdu. Bunu %17,7 ile engelli/malul yardımları ve %13,4 ile hastalık/sağlık bakımı yardımları takip etti.
Sosyal koruma yardımlarının %63,0’ı nakdi olarak verildi
Nakdi yardımlarda en büyük payı %70,1 ile emekli/yaşlılara yapılan yardımlar oluşturdu. Bunu %15,4 ile dul/yetim yardımları ve %5,4 ile aile/çocuk yardımları takip etti.
Sosyal koruma gelirlerinin %39,6’sını devlet katkıları oluşturdu
Sosyal koruma gelirlerinin %39,6’sını devlet katkıları, %29,7’sini işveren sosyal katkıları ve %23,9’unu koruma kapsamındaki bireyler tarafından yapılan sosyal katkılar oluşturdu.
Sosyal koruma kapsamında maaş alan kişi sayısı 16 milyon 893 bin kişi oldu
Ülkemizde sosyal koruma kapsamında emekli/yaşlı, dul/yetim ve engelli/malul maaşı alan kişi sayısı 2022 yılında 14 milyon 851 bin iken, %13,8 artarak 2023 yılında 16 milyon 893 bin kişiye yükseldi. Sosyal koruma kapsamında maaş yardımı sayısı 2022 yılında 15 milyon 630 bin iken, 2023 yılında 17 milyon 719 bine yükseldi.
TÜBİSAD, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği “Bilişim Sektörünün Geleceği: Ekosistem Ekonomisi” toplantısında teknolojinin geleceğini şekillendirmek üzere yapılması gerekenler ile paydaşlara düşen görevleri kamuoyuyla paylaşmıştı. Teknoloji ekosistemini dev bir güç haline getirmenin herkesin kutsal görevi olduğunu belirten TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak, bu büyük hedefe ulaşmak için iş dünyasından kamuya, akademiden sivil toplum kuruluşlarına kadar herkesin bu seferberlikte rol alması gerektiğinin altını çizdi.
Bilişim sektörünün geleceğinin, Türkiye’nin geleceğini belirleyeceğini belirten TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Tombalak, bu büyümeyi Teknolojiye Büyümek, Ekosistemle Büyümek ve Yatırımla Büyümek olmak üzere üç başlıkta ele almanın büyük önem taşıdığını söyleyerek şunları dile getirdi: “Teknoloji üreten, teknolojiyi kullanan, teknolojinin etkin kullanımına hizmet eden, teknolojinin nerede olursa olsun paydaşı olan herkesin bu seferberliğin bir parçası olması gerekiyor. Bunun için stratejik sektörlerdeki kurumlardan beklediklerimiz inhouse’dan outhouse’a geçmeleri. Yani kendi bünyelerinde geliştirdikleri inhouse projeler veya çözümler yerine, ekosistemin sağlayacağı ürün ve servisleri alarak, bunların gelişmesine destek olup ekosistem ekonomisine, dolayısıyla ülkeye katkı sağlayabilirler. Örneğin, bu çözümlerin yüzde 25’inin outhouse’a dönmesi dahi ekosisteme önemli katma değer yaratacaktır. Ayrıca veri merkezlerinin daha geniş bir işlevselliğe kavuşması ve ekonomik değerin bir kaynağı haline gelmesi, ekosistemin gücünü artıracaktır. Bir diğer önemli konu da şirketler, teknik destekten yönetilen hizmetlere geçerek daha yüksek katma değerli bir yapıya evrilmelidir.”
“Ekosistem demek ortak amaç demektir”
Ekosistem demenin ortak amaç demek olduğunun altını çizen Tombalak, “Yapay zeka, bulut hizmetleri ve veri ekonomisi gibi alanlarda ülkemizin bölgesel lider konumunu güçlendirmek ve global pazarlardan daha büyük bir pay almak temel hedeflerimizden biri olmak zorunda. Öte yandan ekosistem şirketlerimizi, dünyanın en hızlı büyüyen servis pazarlarında rekabet edebilecek ölçekli yapılar haline getirmek, stratejik bir öncelik olmalı. Bunun için, stratejik sektörlerdeki teknoloji adına karar vericiler, fiyat rekabetinden değer rekabetine geçiş yapmalı, kaynak yerine servis almalı, proje yerine ürün kullanımını önceliklendirmeli, böylece ekosistem şirketlerinin daha fazla büyümesine ve uluslararası pazarlarda yer edinmesine imkan tanımalıdır” ifadelerini kullandı.
“Şirketlerimiz birleşerek daha büyük oyunculara dönüşmeli”
Bilişim sektörünün bu seferberliğe nasıl katkı sağlayabileceğini de anlatan Tombalak, “Şirketlerimiz, birleşerek daha büyük oyunculara dönüşmeyi, yani tekil ve küçük yapılardan birleşerek ölçeklenmeyi ve bölgesel, hatta küresel markalar olmayı değerlendirmelidir. Ürünleşme ve global marka olma yolunun ölçekli yatırım almaktan geçtiğine inanmalı, bunun için de kurumsallaşmaya hazır olmalıdır. Süreç içerisinde yurt dışında şirket alarak büyümeyi ve globalleşmeyi, yani yatırım yapılandan yatırım yapabilen olmayı gündemlerine almalıdır. Tersine satın almalarla küresel ölçekte büyüme hedeflenmelidir” dedi.
“Teşvik politikaları oluşturulmalı”
Mehmet Ali Tombalak, kamu paydaşlarından bekledikleri adımları ise şöyle sıraladı: “Sektöre özel teşvik mekanizmaları ölçeklendirilmeli. Proje veya müşteriyi destekleyen teşviklerden ziyade ürünleşme ve büyümeyi destekleyen teşviklere geçilmeli; bulut, yapay zeka ve veri merkezi gibi kritik alanlarda ülkeyi bölgesel güç haline getirmek, güçlü oyuncular çıkarabilmek için, enerji gibi sektörün ihtiyacına yönelik ve büyümesini destekleyecek özel teşvik mekanizmaları geliştirilmelidir. Ayrıca, veri olmadan yapay zekâ olmaz anlayışıyla açık veri ekosistemini destekleyen düzenlemelerin hayata geçirilmesi gereklidir. Bir diğer oldukça önemli konu da beyin göçünden tersine şirket göçüne geçiş yapılması. Ülkemizde şirketlerin ve yeteneklerin büyümesi için uluslararası yatırım ortamını iyileştirecek ve yetenek havuzunu genişletecek adımlar atılmalıdır.”
Türkiye’de alçak gerilim trafo ve reaktör sektörünün lideri konumunda olan Elektra Elektronik, Türk Elektronik Sanayicileri Derneği (TESİD) tarafından bu yıl 22’ncisi düzenlenen Yenilikçilik ve Yaratıcılık Ödülleri töreninde Jüri Özel Ödülü’nün sahibi oldu. Yenilikçi çözümleriyle dikkat çeken şirketin, üstün Ar-Ge çalışmaları sonucu ürettiği DynamiX Aktif Harmonik Filtre ürünü birçok farklı sektöre kazandırdığı avantajlar nedeniyle ödülü almaya hak kazandı. Elektra Elektronik, bu başarısıyla hem yerli üretimdeki öncülüğünü hem de enerji kalitesini artırmaya yönelik katkılarını bir kez daha kanıtladı.
“Üretim kesintilerini engelleyerek şirketlere operasyonel verimlilik sağlıyoruz”
Kazandıkları bu ödülle Ar-Ge’ye verdikleri önemi bir kez daha güçlü bir şekilde ortaya koyduklarını söyleyen Elektra Elektronik Genel Müdürü İlker Çınar; “DynamiX Aktif Harmonik Filtre, enerji verimliliğini artırarak reaktif güç kayıplarını azaltıyor ve yüksek reaktif güç cezasını engelliyor. Elektrik sistemlerinin güvenliğini ve stabilitesini sağlayan bu teknoloji, elektrik altyapısının kritik öneme sahip olduğu sektörlerde büyük fark yaratıyor. Başta demir çelik, denizcilik, sağlık, tekstil, otomotiv ve bankacılık sektörleri olmak üzere birçok alanda enerji kalitesini artırıyor. Böylece üretim kesintilerinin önüne geçerek şirketlerin operasyonel süreçlerinde daha verimli çalışmalarını sağlıyoruz. Ürünün tasarımından mühendisliğine kadar tüm süreçlerini yerli kaynaklarla gerçekleştirdiğimiz için müşterilerimize teknik destek, hızlı çözüm ve uygun maliyet avantajları sunuyoruz. Bu da bizi sektörde rakipsiz kılıyor” dedi.
“Jüri Özel Ödülü, yenilikçi teknolojiler geliştirme kararlılığımızın göstergesi”
Türkiye’nin ilk yerli aktif harmonik filtresini geliştirerek enerji kalitesi sorunlarına yüksek katma değerli çözümler sunduklarını belirten İlker Çınar; “DynamiX Aktif Harmonik Filtre, sadece yurtiçinde değil, uluslararası pazarlarda da büyük ilgi görüyor. Türk mühendislik gücünü global arenaya da taşıyor olmamız bizi ayrıca onurlandırıyor. Aldığımız bu ödül, aynı zamanda müşterilerimizin ihtiyaçlarına yönelik yenilikçi teknolojiler geliştirme konusundaki kararlılığımızı da gösteriyor. Türkiye’nin teknolojik dönüşümüne katkı sağlamaktan gurur duyan bir firma olarak, yenilikçi ve enerji verimli teknolojiler geliştirmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Dijital sağlık hizmeti sağlayıcısı DoktorTakvimi ve bağımsız dijital medya ve teknoloji şirketi Aposto iş birliğiyle hayata geçirilen “Önce Sen İyi Ol” isimli podcast serisinin ilk bölümü “Bir arkadaşım için soruyorum: Cinsel sağlık ve menstrüasyon” Aposto Altı Otuz podcast kanallarında (Spotify, Apple) yayınlandı. DoktorTakvimi uzmanlarından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Esra Saygılı’nın konuk olduğu podcastte, kadınlar arasında dahi konuşulması zor görülen ve çoğu zaman toplumsal tabuların gölgesinde kalan cinsel sağlık ve menstrüasyon konuları konuşuldu.
Sisteminde 200 binden fazla hekim ve uzman profili bulunan, hastalar ve sağlık araştırması yapan kullanıcılar ile sağlık profesyonellerini bir araya getiren DoktorTakvimi’nin Kadın Sağlığı Araştırması’nın bulgularından hareketle, Aposto iş birliğiyle “Önce Sen İyi Ol” podcast serisi hayata geçirildi. Farklı branşlardan DoktorTakvimi uzmanlarının konuk olduğu dört bölümlük seri, kadınların beden ve ruh sağlıklarına yönelik yapabilecekleri konuları ele alıyor. Podcastin ilk bölümü Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Esra Saygılı’nın katılımıyla “Bir arkadaşım için soruyorum: Cinsel sağlık ve menstrüasyon” başlığı altında gerçekleşti.
DoktorTakvimi ve araştırma şirketi Twentify iş birliğiyle geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen Kadın Sağlığı Araştırması, yüzde 25 gibi bir oranla menstrual döngü problemleri ve yönetiminin, kadınların en çok yaşadığı sağlık problemleri arasında ilk sırada yer aldığını ortaya koyuyor. Bunu kanser taramaları takip ederken, cinsel hastalıklar yüzde 6 oranıyla son sıralarda yer alıyor. Bu veriler, kadın sağlığı ile ilgili farkındalık yaratmanın ve konuşulmayanları konuşmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Kadınlar cinsel yolla bulaşan hastalıkları konuşmaktan çekiniyor
Podcast’te kadınların cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında konuşmaktan çekinmeleri konusu gündeme geldi. Bu bağlamda, “Türkiye’de cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların arttığı görülüyor. Bu durum, bu konuları konuşmaktan çekinmenin bir sonucu olabilir mi?” sorusuna yanıt veren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Esra Saygılı, şunları ifade etti: “Bu iki durum birbiriyle bağlantılı olabilir. Cinsel hastalıkların düşük oranda raporlanması, belki de bu konuların yeterince konuşulmamasından kaynaklanıyor. Tedavi sürecinde doktor, hasta ve partner iş birliği büyük önem taşıyor. Ancak hastaların cinsel sağlık konularında konuşma zorlukları yaşadıklarını da görüyoruz. Bu durum, toplumda bu konuların konuşulması gerektiğini daha da önemli hale getiriyor.”
30-65 yaş arasında üç yılda bir SMEAR testi yapılmalı
Kadınların sağlık kontrollerini aksatmaları konusu da podcast’te ele alındı. Op. Dr. Saygılı, SMEAR testi hakkında şu bilgileri paylaştı: “HPV ve SMEAR testleri, kadınların düzenli olarak yaptırması gereken önemli kontroller arasında yer alıyor. 21-29 yaş aralığında üç yılda bir SMEAR testi, 30-65 yaş aralığında ise HPV testiyle birlikte beş yılda bir kontrol yapılması öneriliyor. Yıllık kontroller, sadece HPV değil, diğer sağlık sorunlarının erken teşhisi için de önemli.”
Düzenli kontroller cinsel hayattan bağımsız olarak önemli
Podcast’in dikkat çeken bir diğer konusu ise kadınların cinsel hayatları aktif olmasa bile sağlık kontrollerine gitmeleri gerektiğiydi. Op. Dr. Saygılı, şu açıklamada bulundu: “Cinsel hayatınız aktif olmayabilir ancak rahim, yumurtalık ve diğer organlarınız sağlık kontrolü gerektiriyor. Kadınlar bazen kendilerini sağlıklarını önemseyecek kadar değerli görmeyebiliyor. Bu noktada bilinçlendirme ve destek sağlamak hepimizin sorumluluğu.”
Kendi sağlığınıza öncelik verin
“Önce Sen İyi Ol” isimli podcast serisinin ilk bölümü “Bir arkadaşım için soruyorum: Cinsel sağlık ve menstrüasyon”un tamamını Aposto Altı Otuz podcast kanallarından dinleyebilirsiniz.
Bilim Kahramanları Derneği’nin öncülüğünde, Pfizer Türkiye’nin katkıları ile gerçekleşen “Bilim Gençlerle Kazanacak” Projesi, üçüncü dönemiyle lise öğrencilerini eğitim ve bilimle buluşturmaya devam ediyor. Bu etkinlikler ve deneyler sayesinde öğrenciler eleştirel düşünme, problem çözme becerileri geliştirirken bilimsel kavramları daha derin bir şekilde anlama fırsatı buluyor.
30 Aralık’ta online gerçekleşecek “Denizler Nefes Alıp Verir mi?” bilim etkinliği, 14-18 yaş aralığındaki lise öğrencilerinde merak uyandırmayı ve bilim tutkusunu teşvik etmeyi amaçlayan etkileşimli bir öğrenme deneyimi sunuyor. Tüm lise öğrencilerinin katılımına açık olan ücretsiz bilim etkinlikleri sonrasında gençlere dijital katılım belgesi veriliyor.
Genç zihinlerde bilime olan tutkuyu teşvik etmenin önemini fark ederek 2021’den itibaren kesintisiz süren proje, gençlere eğitim ve kariyer yolculuklarında çeşitli bilim dalları ile ilham vermeyi amaçlıyor. Proje sayesinde 14-18 yaş aralığındaki lise öğrencileri; farklı dallarda çalışan bilim insanlarıyla bir araya gelerek onların çalışmalarını yakından tanıma ve farklı bilim dallarının araştırma problemlerini keşfetme, güncel çalışma alanları hakkında farkındalık kazanma ve daha önce duymadıkları bilim alanlarını tanıma, bilimsel süreçleri yakından inceleme, bilimsel sorularla hipotez oluşturma, hipotezi test etme ve evdeki malzemelerle deney hazırlama gibi süreçleri tecrübe etme fırsatı buluyorlar.
Proje, ilk döneminden bu yana gençlere yönelik hem online hem de yüz yüze bilim etkinlikleri ile farklı şehirlerden yaklaşık 1500 lise öğrencisini, 35 bilim insanıyla, 65 bilim etkinliğinde bir araya getirdi.
Bilim Gençlerle Kazanacak projesi üçüncü dönemiyle bilim etkinliklerine kesintisiz devam ediyor. Ücretsiz gerçekleşen bilim etkinliklerinin duyurularına Bilim Kahramanları Derneği ve Pfizer Türkiye sosyal medya hesaplarından ulaşılabiliyor. #bilimgençlerlekazanacak
“2. El Elektrikli Araçların Geleceği Doğru Fiyatlandırmayla Belirlenecek”
Elektrikli araçlar, dünya otomotiv sektöründe olduğu gibi Türkiye’de de giderek daha fazla ilgi görüyor. Ancak ikinci el elektrikli araç pazarında fiyatlandırma mekanizmalarının henüz tam anlamıyla oturmadığı gözlemleniyor. Bu durum, tüketicilerin elektrikli araç alımı konusunda tereddüt yaşamasına neden oluyor. İkinci el otomotiv sektöründe Türkiye genelinde Bayi Ağı Yönetimi yapan 2plan’ın İcra Kurulu Başkanı Orhan Ülgür, ikinci el elektrikli araç piyasasının mevcut durumu ve geleceği hakkında açıklamalarda bulundu.
Elektrikli araçların ikinci el fiyatlarının oluşabilmesi için piyasadaki araç sayısının artması gerektiğini belirten Ülgür, “Şu anda pazarda yaklaşık 180 bin ikinci el elektrikli araç var ve gelecek yıl bu sayının yaklaşık 250 bin adede ulaşmasını bekliyoruz. Öyle gözüküyor ki ikinci elde fiyatların oturması için biraz daha zamana ihtiyaç var. Bununla birlikte güvenilir bir fiyat değerleme mekanizmasının da geliştirilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
NUR SÜRER: “YILMAZ GÜNEY SEVGİMİ KİMSE ALAMAZ BENDEN”
Bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film seçilen “Mukadderat”, başrol oyuncusu Nur Sürer’e de En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getirdi. Usta oyuncu, gösterime giren film vesiylesiyle Milliyet Sanat’ın Aralık 2024 sayısında Asu Maro’yla bir araya geldi. Usta oyuncu hem film, hem bilinçli seçimlerle ördüğü başarılı sinema hayatı hem de ödülünü ithaf ettiği Yılmaz Güney’le ilgili içtenlikle konuşuyor. Yılmaz Güney için “Beni sinemacı kişiliği ilgilendiriyor, Yılmaz Güney çok önemli bir sinemacı,” diyen Sürer kendisini eleştirenler içinse “Ben sokaklardayım, hanginiz vardınız? Sadece sinemacı olmanın şımarıklığıyla sokaklarda değilim. Kadın meselesinin peşinde olduğum için sokaklardayım. Yıllardır kadınlarla yürürüm, kadına şiddet olaylarında yürürüm, kadın cinayeti platformundayım. Hiçbirini görmedim mesela,” diyor ve ekliyor: “Bunu yazanların bir tane Yılmaz Güney filmini izlediklerini zannetmiyorum. Yılmaz Güney sevgimi hiç kimse alamaz benden.”
Nadim Güç’ün yönettiği, senaryosunu Erdi Işık’ın yazdığı, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film seçilen “Mukadderat” bu ay vizyona girdi. Usta oyuncu Nur Sürer, festivalde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü Binnur Kaya ile paylaşarak bir Altın Portakal’ın daha sahibi oldu.
“Hep anneanne, babaanne, böyle şeyleri oynamak zorunda mıyız biz?”
“Mukadderat”ta, bir kadının, kasaba gibi bir yerde kendi yaşamına karar vermesinin kendisini çok etkilediğini anlatan Nur Sürer, filmin çok güzel tepkiler aldığını söylüyor. Sürer, filmdeki karakteriyle ilgili ise bir anekdot aktarıyor: “Erdi’yle konuşurken bizim yaşımızda kadınlar için hikâye yazılmamasına dair dertlendim ‘Hep anneanne, babaanne, hala, teyze, böyle şeyleri oynamak zorunda mıyız biz? Niye bizim üzerimize bir hikâye yazılmıyor Fransız, İtalyan sinemasında olduğu gibi?’ O da ‘Nur abla bir şey yazarsam oynayacak mısın?’ dedi, ‘Tabii oynayacağım,” dedim, öyle başladı bizim maceramız.”
“Yönetmen bu işin tanrısı”
Çok iyi yönetmenlerle çalıştığı için çok şanslı olduğunu ve tüm projelerinde yönetmene çok dikkat ettiğini söyleyen usta oyuncu “Yönetmen bu işin tanrısı. Berbat bir hikâyeden seyredilebilir bir şey yaratabiliyorlar,” diyor ve ekliyor: “Dizilerde de ilk sorduğum soru, kim yönetiyor?”
“Pavyon şarkıcısını oynamak iyi geldi”
Aynı zamanda Pelin Esmer’in yönettiği “O da Bir Şey mi?” filmiyle seyirci karşısına çıkmaya hazırlanan Nur Sürer buradaki rolü içinse “Bütün bu oynadığım gergin kadınların üzerine çok iyi geldi bana, eski bir pavyon şarkıcısı oynadım, Gülistan,” yorumunu yapıyor.
Asu Maro’nun Nur Sürer ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı Milliyet Sanat’ın Aralık 2024 sayısında…Kitabevlerinde, marketlerde, Getir’de, Trendyol’da, dergikapinda.com’da, shopier.com’da ve dijital uygulamalarda okurlarını bekleyen Milliyet Sanat ayrıca, dergiyi 0850 224 02 22 numaralı çağrı merkezini arayarak satın alan okurların kapısına kadar götürüyor.
DFSK’dan Aralık Ayına Özel Takas ve Kredi Kampanyası
Çin otomotiv endüstrisinin güçlü markası DFSK, binek ve ticari modelleri için yılın son ayında da kredi ve takas kampanyası sunuyor. Yeni nesil teknolojiler, şık tasarımlar ve akıllı çözümlerle donatılmış DFSK modelleri, Aralık ayına özel cazip kredi ve takas fırsatlarıyla alıcılarını bekliyor.
Binek araçlarda teknoloji ve şıklık bir arada
Aralık ayı boyunca, kullanıcı odaklı tasarımı ve 3.0 Pi teknolojisi ile kişiselleştirilmiş bir sürüş deneyimi sunan yeni nesil Fengon 500 modeli, sıra dışı teknolojik özellikleriyle fark yaratan şarj edilebilir (plug-in) hibrit E5 modeli ve doğadan ilham alan tasarımıyla öne çıkan yeni nesil coupe-SUV Fengon 5 modeli, 200 bin TL’ye kadar kredi ve 12 ay vadede yüzde 0 faiz oranıyla satışa sunuluyor. Ayrıca kredi kampanyası yerine 50 bin TL takas desteği de tercih edilebiliyor.
Fengon 500 modeli 1 milyon 340 bin TL’den, Fengon 5 modeli 1 milyon 740 bin liradan ve E5 modeli de 2 milyon 240 bin TL’den başlayan fiyatlarıyla alıcılarını bekliyor.
Ticari hayatı kolaylaştıran avantajlar
Ticari araç tarafında farklı ihtiyaçlara yönelik seçenekler sunan DFSK, yıl sonu kampanyasına geniş ticari araç gamını da dahil etti. Kampanya kapsamında, 1.5 litrelik benzinli motora sahip tek kabin kamyonet PORTER I, çift kabin kamyonet PORTER II, Türkiye’nin ilk elektrikli kamyoneti E-PORTER ve NEDC’ye göre 300 kilometrelik menzil sunan yeni nesil elektrikli panelvan E-COM 5, 500 bin TL’lik kredi kullanılması durumunda 12 aylık vadede yüzde 1,99 faiz oranı ile satışa sunuluyor. Tüm ticari araçlarda kredi kampanyasına alternatif olarak 50 bin TL’lik takas desteği imkânı da bulunuyor.
DFSK PORTER I, 785 bin TL’den, PORTER II, 840 bin TL’den, E-PORTER, 1 milyon 260 bin TL’den ve E-COM5 de 1 milyon 340 bin TL’den başlayan fiyatlarla ticari hayatı kolaylaştırmak isteyen kullanıcılara sunuluyor.
Škoda, 2024’te Tüm Zamanların Satış Rekorunu Kırmaya Hazırlanıyor
2024 yılının ilk 11 ayında toplam otomobil pazarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0.6 artış ile 845 bin 530 adet olarak gerçekleşti. Aynı dönemde Škoda, tüm müşterilerinin taleplerine cevap veren geniş ürün gamı ile 37.762 adetlik satış başarısı gösterdi. Yüce Auto-Škoda, yıl boyunca elde ettiği sonuçlarla Škoda’nın küresel satış gelişiminde, hacimsel büyüme anlamında Almanya ve İngiltere’nin aralarında bulunduğu en başarılı üç pazardan biri oldu.
“2024 yılını rekor satışla kapatmayı hedefliyoruz“
Yüce Auto Škoda Genel Müdürü Zafer Başar, “2024 yılının ilk aylarında özellikle markaların kampanyaları ve ÖTV muafiyetli satışları pazarın yukarı yönlü seyir göstermesine katkı sağladı. Ayrıca seçim öncesi yaşanan hareketlilik ve GSR 2 regülasyonları çerçevesinde yapılan kampanyalar da pazarın itici gücü oldu. Škoda olarak bu dönemde yenilenen geniş ürün gamımızın da yarattığı ivme ile 37 bin 762 adetlik satış gerçekleştirdik. 2024 yılı binek otomobil pazarında yeni oyuncuların ve markaların pazara adetsel büyümede etki ettiği bir iklime sahne oldu. Bu dönem içerisinde pazar payını en yüksek oranda artıran Avrupalı Ana Üreticilerden biri olarak dikkat çekmeyi başardık. Bu sonuçlar doğrultusunda yılı yaklaşık 43.000 adedin üzerinde kapatarak tamamlamayı hedefliyoruz“ dedi.
2025 yılı için pazar beklentilerini de açıklayan Başar, “2025 yılının dengeli bir şekilde geçmesini ve 2024 yılına paralel rakamlarla tamamlanmasını öngörüyoruz. 2025’te Škoda olarak bizi farklı bir heyecan bekliyor. Markamızın elektrikli modellerini ilk kez müşterilerimiz ile buluşturacağız. Avrupa pazarında kendini kanıtlamış ve en çok tercih edilen elektrikli modeller arasında yer alan Enyaq ve geçtiğimiz aylarda tanıtılan Elroq modellerimizin de yaratacağı sinerji ile 2025 yılında yeni satış rekorlarına imza atmayı hedefliyoruz“ dedi. Başar, “Elektrikli otomobillerimizin satışa sunulmasının öncesinde sadece Škoda değil tüm elektrikli otomobil kullanıcılarına, yetkili satıcı ve servislerimize konumlandırılmış, 360 ile 120 kW gücündeki DC şarj ünitelerimizle hizmet sunuyor olacağız. Elektrikli araç dünyasına geçişi teşvik edici bu altyapı çalışmamızla elektrikli otomobil kullanıcılarının hayatlarını kolaylaştırırken, şarj esnasında eşsiz Škoda deneyimine şahit olmalarını sağlayacağız“ açıklamasında bulundu.
Denizcilik Eğitiminde Yeni Bir Dönem Başlıyor
Avrupa denizcilik dünyasında kalite ve yenilik denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Blue-2 The Sailing Academy, artık Türkiye’de Marina Pilot’un temsilciliği ile hizmet verecek. Bu büyük ortaklık, yalnızca bireysel yelkenciler için değil, aynı zamanda charter firmaları, denizcilik okulları, marinalar ve tekne üreticileri için de heyecan verici bir dönemi başlatıyor.
Yelkencilik Eğitiminin Geleceği Türkiye’de
Blue-2 The Sailing Academy, yelkencilik eğitiminin dijitalleşmesi konusunda Avrupa’da öncülük etmektedir. Avrupa’da 200.000’den fazla cihazda kullanılan Simülatör tabanlı eğitimler, interaktif yazılımlar ve yeni nesil dijital öğrenme araçları ile denizcilikte bir dönem başlatmıştır. Artık bu yenilikçi çözümler, Türkiye’de de Marina Pilot çatısı altında sunulacak. Bu iş birliği, Türk yelkencilerin uluslararası standartlarda bir eğitim almasını sağlayacak ve onları denizlerde daha güçlü kılacaktır.
TURİSTİK DOĞU EKSPRESİ YOLA ÇIKIYOR
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Turistik Doğu Ekspresi’nin yeni sezon seferlerine 23 Aralık Pazartesi günü başlayacağını bildirdi. Toplam 60 seferin gerçekleştirileceğini kaydeden Bakan Uraloğlu, “Yeni sezonda yaklaşık 10 bin 500 seyahat tutkununa hizmet vereceğiz.” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Turistik Doğu Ekspresi’nin yeni sezon seferlerine 23 Aralık Pazartesi günü başlayacağını bildirdi. 29 Mayıs 2019 tarihinde Turistik Doğu Ekspresi’nin ilk seferini yaptığını anımsatan Uraloğlu, “Trenimiz ile 2019 yılından bugüne kadar 71 bin yolcumuz seyahat etti. Yeni sezonda da yaklaşık 10 bin 500 seyahat tutkununa hizmet vereceğiz.” ifadelerini kullandı.
İlk Sefer Tarihi Ankara Garı’ndan Başlayacak
Uraloğlu, Turistik Doğu Ekspresi’nin 2024-2025 döneminde 30 gidiş, 30 dönüş olmak üzere toplam 60 sefer yapacağını kaydetti. Uraloğlu, “Ankara-Kars yönünde 23 Aralık Pazartesi günü başlayıp 2 Mart 2025 tarihinde Kars-Ankara yönünde gerçekleşecek tren seferi ile sonlanacak.” dedi.
Ankara-Kars yönündeki seferlerin pazartesi, çarşamba ve cuma; Kars-Ankara ise çarşamba, cuma ve pazar günleri gerçekleşeceğini belirten Uraloğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Ankara-Kars yönünde seferler Tarihi Ankara Garı’ndan 13.45 hareket saati ile başlayacak. Erzincan’da 2 saat 30 dakika Erzurum’da ise 4 saatlik mola verecek. Kars – Ankara yönündeki seferler ise 21.05 hareket saati ile başlayarak İliç’te 3 saat 30 dakika, Divriği’de 2 saat 30 dakika, Sivas’ta ise 3 saatlik duruş yaparak yolculara bu şehirleri keşfetme imkânı tanıyacak.”
Nutella® tutkunları, yeni yıla unutulmaz bir başlangıç yaptı
Nutella® Yeni Yıl Lezzetleri Atölyesi’ne katılanlar, Mert Vidinli’nin renkli sohbeti ve şef Claudio Chinali’nin lezzetli tarifleri eşliğinde keyifli bir atölye deneyimi yaşadı.
Mutluluğun tadı Nutella®, yeni yıla girerken eşsiz bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Yeni yıl coşkusunu Nutella® ile yaşamak isteyen ve topladığı puanlarla Nutella® uygulaması üzerinden bilet kazanan 16 Nutella® sever, ‘Yeni Yıl Lezzetleri Atölyesi’ne katıldı. Televizyon ve sosyal medya dünyasının tanınan ismi Mert Vidinli’nin ev sahipliğini üstlendiği atölyede, katılımcılar lezzetli anların eşlik ettiği keyif ve eğlence dolu bir gün geçirdi.
Nutella® tutkunlarının Eataly Mutfak’ta bir araya geldiği bu özel etkinlikte katılımcılar, şef Claudio Chinali eşliğinde Nutella®lı yılbaşı cupcake’leri ve cinnamon roll (tarçınlı rulo) tatlıları hazırlama şansı yakaladı. Şefin rehberliğinde hazırlanan tatlılar, Nutella’nın farklı tariflerde nasıl bir başrol olabileceğini ve lezzetiyle yılbaşı sofralarını taçlandıracağını gösterdi.
Nutella Pazarlama Bölge Müdürü Tiziano Corti, “Nutella® olarak, mutluluğun ve paylaşmanın gücüne inanıyoruz. Yeni Yıl Lezzetleri Atölyesi ile hem tüketicilerimize unutulmaz bir deneyim sunduk hem de Nutella®’nın sofralara getirdiği mutluluğu bir kez daha vurguladık. Böyle etkinlikler düzenleyerek Nutella®’nın tüketicilerimizle kurduğu güçlü bağları pekiştirmeyi, yılbaşı gibi özel anları daha da anlamlı kılmayı hedefliyoruz” dedi.
Nutella®lı tarifleri hazırlayan şef Claudio Chinali katılımcıların oldukça keyifli anlar yaşadığını belirterek, “Nutella® gibi eşsiz bir lezzetle yemek yapmanın her zaman ayrı bir keyfi var. Bu atölyede katılımcılarla birlikte hem eğlendik hem de Nutella®’nın tatlılara kattığı leziz dokunuşu keşfettik. Yeni yıl sofralarını renklendirecek tariflerimizi hazırlarken, yaratıcılığın ve paylaşmanın gücünü hissettik” ifadelerini kullandı.
SELMAN NACAR’IN ULUSLARARASI FESTİVALLERDE BİRÇOK ÖNEMLİ ÖDÜL KAZANAN FİLMİ TEREDDÜT ÇİZGİSİ, 20 ARALIK’TAN İTİBAREN MUBI’DE
Selman Nacar’ın, hem yurtiçinde hem de yurtdışında çok sayıda ödüle layık görülen ikinci uzun metrajlı filmi TEREDDÜT ÇİZGİSİ, idealist bir savunma avukatının etik ve duygusal çatışmalarını, sistem eleştirisiyle birleştiriyor. Dünya prömiyerini 80. Venedik Film Festivali’nde yapan ve ardından sayısız festivalde izleyiciyle buluşan TEREDDÜT ÇİZGİSİ, İstanbul Film Festivali’nde FIPRESCI ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazanırken başrol oyuncusu Tülin Özen’e de En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getirdi. Adalet olgusu ve insan doğasına dair hikayesinin yanı sıra güçlü dramatik yapısıyla da dikkat çeken TEREDDÜT ÇİZGİSİ, son olarak Asya Pasifik Film Ödülleri’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandı. TEREDDÜT ÇİZGİSİ, 20 Aralık’tan itibaren sadece MUBI’de.
Yazar ve yönetmen olarak imza attığı ilk uzun metrajlı filmi İKİ ŞAFAK ARASINDA ile adından sıkça söz ettiren Selman Nacar’ın, kazandığı ödüllerle büyük ilgi gören yeni filmi TEREDDÜT ÇİZGİSİ, adalet sistemi ile bireysel ahlak arasındaki sınırda gezinirken, vicdan ve sorumluluk üzerine de evrensel sorular soruyor. Nacar, minimalist bir sinema diliyle izleyiciyi duygusal ve entelektüel bir yolculuğa çıkarırken, her sahnede derin bir sorgulama ve içsel çatışma yaratıyor. Tülin Özen’in başrolü üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda, Oğulcan Arman Uslu, Gülçin Kültür Şahin, Vedat Erincin ve Erdem Şenocak gibi yetenekli isimler yer alıyor.
İdealist bir ceza avukatı olan Canan’ın hayatı, gündüzleri adliyede, geceleri ise hastanede solunum cihazına bağlı yaşayan annesinin yanında geçmektedir. Cinayetle yargılanan müvekkilinin karar duruşmasının olduğu gün annesinin, hakimin ve sanığın hayatlarını doğrudan etkileyecek bir karar vermesi gerekir.
Lexus Yeni Evi Shimoyama Araç Geliştirme Merkezini Açtı
Premium otomobil üreticisi Lexus, yeni uluslararası araç geliştirme merkezi olan Shimoyama’nın açılışını gerçekleştirdi. Japonya’da Toyota City’nin yakınında bir dağ yamacına kurulan bu merkez, son teknolojiyle donatıldı. Yeni modellerin gelişiminin gerçekleştirileceği Lexus’un yeni evi, aynı zamanda markanın 35. yıl dönümüne gelmesiyle birlikte önemli bir kilometre taşını temsil ediyor. 1.8 milyar euro yatırımla gerçekleştirilen Shimoyama araç geliştirme merkezinde yaklaşık 3 bin kişi görev yapıyor.
Lexus’un Shimoyama merkezi, araştırma, geliştirme ve tasarım departmanlarının yanı sıra markanın satış, pazarlama ve planlama dahil olmak üzere tüm operasyonlarını ilk kez tek bir çatı altında topladı. Böylece tüm departmanlar arasında daha güçlü ve hızlı iş birliği elde edilerek yeni nesil Lexus modelleri dahil daha hızlı prototip ve üretim modelleri ortaya çıkarılabilecek.
Lexus Sürüş İmzası kapsamlı test pistinde şekilleniyor
Lexus’un geliştirme çalışmaları 2021 yılından bu yana kullanılan yüksek hızlı bir pisti ile dünyanın dört bir yanında bulunan farklı yol ve yüzey türlerini barındıran test alanıyla destekleniyor. Bu test alanı, yeni LBX, yeni nesil NX, elektrikli RZ dahil olmak üzere güncel modellerin sürüş keyfini öne çıkaran Lexus Sürüş İmzası’nın şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Buradaki test alanı, pit garajları ve pit yoluyla Almanya’daki efsanevi Nürburgring Pisti’ni anımsatacak şekilde tasarlandı.
SUV Segmentinin İkonik Modeli Toyota C-HR Avrupa’da 1 Milyonluk Satış Adedine Ulaştı
SUV segmentinin öncü modeli Toyota C-HR, satışa sunulduğu günden bu yana Avrupa’da 1 milyon adetlik satışa ulaşarak önemli bir başarıya daha imza attı. Toyota’nın Avrupa’da en çok satan modeli olan Toyota C-HR, bu satış adediyle birlikte bir kez daha dikkat çekti. 2016 yılında Türkiye pazarına sunulduğunda da büyük ses getiren Toyota C-HR, lansmandan bu yana yaklaşık 34 bin adetlik satışa ulaştı. Segmentine farklı bir soluk getiren Toyota C-HR, sadece adet anlamında değil aynı zamanda marka imajı anlamında da büyük bir önem taşıyor.
2016 yılında Toyota’nın dönüm noktası modeli olarak tanıtılan Toyota C-HR, sıra dışı tasarımı, teknolojik ve konforlu sürüşü, premium kalitesiyle birlikte kısa zamanda bir ikon haline dönüştü. Toyota C-HR’ın coupe bir spor otomobilin dinamik hatlarına sahip cesur tasarımı, C-SUV segmentinde yeni bir tasarım standardı belirlenmesini sağladı.
Toyota C-HR, kendine özgü tasarımıyla birlikte Toyota’nın müşterileriyle duygusal bir bağ kurmasını sağladı. Gerçekleştirilen araştırmalarda müşterilerin yarısından fazlasının otomobilin tasarımını satın alma nedenleri olarak göstermesi, Toyota C-HR’ın markaya yeni müşteriler kazandırma konusunda en iyi performansı gösteren modellerden biri olmasına katkıda bulundu.
Şu anda ikinci nesliyle satışa sunulan Toyota C-HR, yüksek satış performansını devam ettirirken Toyota’nın en sevilen modellerinden biri olarak yeni müşteriler kazandırmaya devam ediyor. Sakarya’daki Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye fabrikasında üretilen Toyota C-HR’ın tam hibrit versiyonun yanı sıra şarj edilebilir hibrit versiyonuyla Toyota, PHEV satışlarında Avrupa’da yüzde 93’lük bir artış elde etti.
İbrahim Çeçen Vakfı, ‘Barış İpeği’ ile kültürel mirasımızı geleceğe taşıyor
Hatay’daki Yaşam Alanı’nda depremzedelere ekonomik ve sosyal destek vermek üzere faaliyetlerini devam ettiren İbrahim Çeçen Vakfı, İskenderun ve Ankara’da uygulanan ‘Barış İpeğinin Keten ve Kendirle Yolculuğu’ projesinin ana destekçileri arasında yer alıyor. Projeyle Anadolu’nun geleneksel dokuma teknikleri yaşatılırken, depremzede kadın ve gençlere sürdürülebilir istihdam ve gelir olanakları sağlanması amaçlanıyor.
İbrahim Çeçen Vakfı, EkoDoku Sürdürülebilir Yaşam Kooperatifi, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Tekstil ve Tasarım Fakültesi ve Hatay Sosyal ve Kültürel Kalkınma Derneği’nin birlikte yürüttüğü ‘Barış İpeğinin Keten ve Kendirle Yolculuğu’ projesinin tanıtım toplantısı Bilkent Otel’de gerçekleştirildi. UNESCO’nun somut olmayan kültürel mirasın korunması misyonuyla uyumlu olan proje, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu tarafından da destekleniyor.
Günseli Çeçen: “Deprem bölgesindeki çalışmalarımızı arttırarak devam ediyoruz”
İbrahim Çeçen Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Çeçen, ‘Barış İpeğinin Keten ve Kendirle Yolculuğu’ projesinin tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, “Hepimizi derinden sarsan 6 Şubat depremlerinin ardından afet bölgelerinde bir yandan acil yaşam alanlarının oluşturulması için çalışırken, bir yandan da işsizlik sebebiyle ortaya çıkan göçle mücadele ve kültürel mirasların geleceğe taşınabilmesi için sorumluluk üstlendik. Sürdürülebilir Yaşam Kooperatifi EkoDoku ile bu esnada tanıştık. Geleneksel zanaatlarımızı doğayla el ele, en barışçıl haliyle geleceğe taşıyan, tasarım ve üretim süreci doğaya zarar vermeden gerçekleştiren, deprem bölgesinde faaliyet gösteren kooperatifle iş birliği yaptık. ‘Barış İpeğinin Keten ve Kenevir ile Yolculuğu’ Projesi kapsamında, uygulama desteği için İskenderun İbrahim Çeçen Vakfı Yaşam Alanında Geleneksel Sanatlar Atölyesi açarak ipek dokuma kurslarıyla projemize başladık. ’Hatay Sarısı’ adlı sarı koza ören endemik ipek böceğinin yaşam döngüsüne saygı göstererek, sürdürülebilir, doğal ve etik ipek üretim modeli olan ‘Barış İpeği’ yöntemiyle üretimlerimizi gerçekleştiriyoruz. Kadınlarımızın ve gençlerimizin yanında olmaya, elimizi her daim bölgenin üzerinde tutmaya devam ediyoruz” dedi.
EkoDoku Sürdürülebilir Yaşam Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Esra Üzel Yüncüler de “EkoDoku olarak, kültürel mirası zamansız tasarımlarla geleceğe taşırken, toplumun her kesiminden bireyleri üretim sürecine dahil eden bir yaklaşımı benimsiyoruz. ‘Barış İpeğinin Keten ve Kendirle Yolculuğu’ adlı sosyal etki odaklı projemizle, sürdürülebilir dokuma tekniklerini yenilikçi yaklaşımla birleştirerek somut olmayan kültürel mirasımızı geleceğe taşımayı ve kadınlar ile gençlere yönelik sürdürülebilir istihdam olanakları sağlamayı hedefliyoruz. Ayrıca projemizle ekolojik ve etik üretimi merkeze alarak, birlikte daha sürdürülebilir, kapsayıcı ve umut dolu bir moda anlayışı inşa etmeye kararlıyız” diye konuştu.
Aşı ve İlaç Ar-Ge’sinde daha güçlü bir Türkiye için Pfizer ile Türkiye Aşı Enstitüsü’nden “Klinik Araştırma Eğitim Programı”
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB), Türkiye Aşı Enstitüsü, Pfizer Türkiye ve Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve Bağışıklama Derneği iş birliğiyle “Klinik Araştırmalar Eğitim Programı” gerçekleştirildi
Türkiye’nin aşı ve ilaç Ar-Ge’sinde küresel anlamda gücünün artırılması için Pfizer’den Türkiye Aşı Enstitüsü İş birliği ile “Klinik Araştırma Eğitim Programı”
Aşı ve İlaç Ar-Ge’sinde daha güçlü bir Türkiye için Pfizer ile Türkiye Aşı Enstitüsü’nden “Klinik Araştırma Eğitim Programı”
Pfizer Türkiye, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) onayı, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB), Türkiye Aşı Enstitüsü ve Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve Bağışıklama Derneği iş birliği ile sağlık mesleği mensuplarına yönelik Klinik Araştırmalar Eğitim Programı’nı Kasım ayında gerçekleştirdi.
2000 yılından bu yana Türkiye’nin birçok farklı ilinde üniversiteler ve akademisyenlerin iş birliğiyle ve Sağlık Bakanlığı onayıyla 38 eğitim programı gerçekleştirildi. 3500’ün üzerinde araştırmacıya klinik araştırmalar eğitimi veren Pfizer Türkiye, Klinik Araştırma Eğitim Programları ve Ar-Ge iş birliği projeleriyle, ülkemiz ilaç endüstrisinin aşı ve ilaç Ar-Ge’sinde küresel anlamda pazardaki gücünü artırıyor. Aynı zamanda Türkiye’de yüksek kalite standartlarında araştırmaların yapılabilmesi, ülkemizde bilim ortamının gelişmesi ve bilim insanlarımızın uluslararası alanda en üst seviyelerde yer bulabilmesi için fırsatlar oluşturmaya devam etmeyi hedefliyor.
Atölyeler, anket ve soru-cevap seansları ile interaktif bir şekilde gerçekleştirilen etkinlikte Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı ve Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları ve Bağışıklama Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ateş Kara ve Pfizer Klinik Araştırmalar Türkiye, Rusya, Kuzey Afrika ve Orta Doğu Klinik Araştırmalar Bölge Kıdemli Direktörü Dr. Gökhan Duman’ın açılış konuşmalarının ardından, alanında uzman isimler tarafından ‘Aşı & İlaç Ar-Ge’si, Türkiye’de ve Dünya’da Klinik Araştırmalara Bakış’, ‘Türkiye’de ve Dünya’da Klinik Araştırmalarda Bugün, Yakın Gelecek ve Yapay Zeka’, ‘Klinik Araştırmaların Bilimsel ve Ekonomik Önemi’, ‘Klinik Araştırmalarda Etik ve Helsinki Bildirgesi’, ‘Klinik Araştırmalara Hukuki Yaklaşım’, ‘Klinik Araştırmalar ve KVKK Kısıtlılıkları’, ‘Klinik Araştırmalarda Tasarım’, ‘Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu (BGOF)’, ‘Klinik Araştırmalarda Yöntemler’, ‘Erken Faz Klinik Araştırmalar ve Faz I-IV Araştırmaların Klinik Açıdan Farklılıkları’, ‘Klinik Araştırmalarda Güvenlilik’, ‘Klinik Araştırmalarda Kalite, Gereklilikler ve Kontrol Yöntemleri’, ‘Araştırmacı ve Araştırma Ekibi’ ve ‘Neden Araştırmacı Olmalıyız?’ konularına değinildi.
PayBull 2025 yılında cirosunu dört katına çıkarmayı hedefliyor
Türkiye’nin yenilikçi finansal teknoloji şirketi PayBull, 2024 yılı değerlendirmesini ve 2025 yılı hedeflerini paylaştı. 2024 yılının PayBull için büyüme ve dönüşümle dolu bir yıl olduğunu, POS işlem hacimlerini yüzde 300, müşteri sayısını ise yüzde 250 artırdıklarını söyleyen PayBull CEO’su Selim Güsar, 2025 yılının ilk altı ayında ciro ve müşteri ediniminde dört katı büyümeye ulaşmayı hedeflediklerini dile getirdi. Fintek sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Selim Güsar, sermaye ve yatırım kaynaklarına erişimin sınırlı olması nedeniyle fintek girişimlerinin büyüme hızının yavaşladığını ifade etti.
2020 yılından itibaren lisanslı bir ödeme kuruluşu olarak hizmet vermeye ve 2023 yılı ekim ayı itibarıyla aldığı faaliyet genişleme izniyle elektronik para ihraç konularında da faaliyet göstermeye başlayan finansal teknoloji şirketi PayBull, 2024 yılında sektördeki güçlü büyümesini sürdürdü.
2024’ün PayBull için büyüme ve dönüşümle dolu bir yıl olduğunu söyleyen PayBull CEO’su Selim Güsar, “Yönetim kademesinde yapılan atamalar, iş stratejilerimizi yeniden şekillendirmemiz ve alanında uzman çalışanlarımızın katılımlarıyla hızla büyüyen ekibimizin yönetimi öncelik verdiğimiz konular arasında yer aldı. 2024 yılında büyüme oranımız ve gelir artışımız açısından en büyük katkıyı özellikle B2B segmentindeki saha yayılımımız ve iş ortaklıklarımız sağladı. Finansal teknolojiler alanında sektörün önde gelen firmalarıyla güçlü iş birlikleri kurarak, birlikte daha geniş ve entegre hizmetler sağladığımız bir yılı geride bıraktık” dedi.
“Altyapımızı güçlendirmek için yaklaşık 25 milyon TL yatırım yaptık”
2024 yılında hayata geçirdikleri bireysel cüzdan uygulaması PayPay’in BKM üyeliğini tamamladıklarını, ön ödemeli (prepaid) kart projesi için Troy, Visa ve Mastercard anlaşmalarını bitirdiklerini belirten Selim Güsar, “POS işlem hacmimizi yüzde 300, müşteri sayımızı ise yüzde 250 artırarak sektördeki güçlü büyümemizi sürdürdük. Yenilikçi çözümlerimiz ve müşteri odaklı yaklaşımımızla Türk fintek ekosistemindeki konumumuzu daha da sağlamlaştırdık. İşlem hacmindeki fraud oranımızı yüzde 0.06 seviyesinden yüzde 0.04’e indirerek güvenlik alanında önemli bir ilerleme sağladık. Bu süreçte yaklaşık 5 bin potansiyel fraud girişimini engelledik” ifadelerini kullandı.
Lidio’nun yapay zekâ destekli araçlarıyla Kasım ayında 675 milyon TL’lik sahtecilik işlemi engellendi
“Ödemeleri Özgürleştirme” mottosuyla çalışan Lidio, indirim dönemi olarak bilinen Kasım ayında güçlü teknolojik altyapısı ve yapay zekâ destekli sahtecilik önleme araçlarıyla 675 Milyon TL değerinde 56.000 adet dolandırıcılık işlemini engelledi. Her şart altında pürüzsüz ödeme deneyimi sunmayı hedefleyen Lidio, gelişen ödemeler dünyasında işletmeleri ve son tüketiciyi alanında en deneyimli ekiple koruyor.
Günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen online ödeme sürecini yapay zekâ destekli araçlarıyla 7/24 izleyen, sunduğu uçtan uca çözümlerle ödeme trafiğinin hızlı ve güvenli biçimde yönetilmesini sağlayan Lidio, indirimleriyle ünlü Kasım ayına dair çarpıcı veriler açıkladı.
Lidio Operasyon Direktörü Cemal Bekar, 2024 Kasım ayı verilerini şöyle yorumladı:
“Lidio’da biz ödemeler dünyasının üzerinde durduğu en önemli sacayaklarından biri olan güvenlik konusunu yüksek teknolojiye dayalı sahtecilik önleme çözümlerimizle güçlendiriyoruz. E-ticaretin hızla gelişen dinamiklerinde, finansal bilgilerin güvenliği, sadece bireysel tüketicilerin değil, aynı zamanda ekosistemdeki işletmelerin sürdürülebilirliği ve rekabet avantajı açısından da hayati bir rol oynuyor. Yılın en yoğun alışveriş dönemlerinden biri olan Kasım ayındaki 56.000 adet işlemin de bu kapsamda olduğunu tespit ettik ve yapay zekâ destekli araçlarımızla tam 675 Milyon TL’lik kaybın önüne geçtik. 2023’ten 2024’e fraud işlemleri yüzde 391,77 oranında artış gösterdi. Sahtecilik işlemlerinin ödemelerdeki payı 2024 yılında geçen yıla kıyasla yüzde 1,89’dan yüzde 4,99’a çıkarak toplam ödemelerdeki payı yüzde 3,11 arttı. Bu tablo da gerek işletmeler gerekse tüketiciler için güvenli bir ödeme altyapısı kullanmanın önemini gözler önüne seriyor.”
AHKİB BAŞKANI TEKİN: İŞÇİLİK MALİYETİNİN YÜKÜ PAYLAŞILMALI, TEŞVİKLER ARTIRILMALI
Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (AHKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Tekin, emek yoğun sektörler arasında yer alan hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün rekabetçiliğinin oldukça zayıfladığını, sıkıntı yaşayan firmaların bir kısmının üretimlerini durdurduğunu bir kısmının ise yurt dışında üretim arayışlarına girdiğini açıkladı. Başkan Gürkan Tekin, “Bu durum istihdam azalışına ve nitelikli iş gücü kayıplarına neden oluyor, bunun önüne geçmek için devlet desteklerinin artırılmasını bekliyoruz.” dedi.
İstihdamdaki kayıpların derinleşmemesi için ücretli çalışandan kesilen gelir vergisi dilimlerinin günün koşullarına göre güncellenmesi gerektiğine işaret eden AHKİB Başkanı Gürkan Tekin, mevcut SGK prim indiriminin yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkarılmasının fayda sağlayacağını belirtti. Başkan Gürkan Tekin, prim desteğinin emek yoğun sektörlerde faaliyet gösteren tüm firmaları kapsayacak şekilde düzenlenmesine ve en az 2 yıl süre ile devam ettirilmesine ihtiyaç olduğunu ifade etti.
“Uluslararası pazarlarda devlet destekleri olmadan rekabet edemeyiz”
Sektörün uzun süre yatay seyreden döviz kurları, artan işçilik maliyetleri ve ana pazarlardaki talep daralması nedeniyle çok zor bir süreçten geçtiğine dikkate çeken Başkan Gürkan Tekin, “Uluslararası pazarlarda fiyat tutturmanın çok zor olduğu koşullar yaşıyoruz. Mevcut tabloda devlet destekleri olmadan rekabetçiliğimiz sürdürülebilir olmaktan uzaklaşıyor. Bu sorunu ortadan kaldırmak için üretim maliyetlerini azaltacak teşviklere ihtiyaç duyuyoruz. Çünkü üretim maliyetlerinde dolar bazında Asya’daki rakiplerimize göre yüzde 40-50, Avrupa’daki birçok ülkeye göre yüzde 15-20 oranında daha pahalı kalıyoruz. Ülkemizde asgari ücretin işverene maliyeti Asya’daki rakiplerimize göre 6-7 kat yüksek durumdadır. Hazır giyim ve konfeksiyon başta olmak üzere emek yoğun sektörlerde işçilik maliyetinden kaynaklanan yükün paylaşılması gerekiyor. Asgari ücretteki artış yükü sadece işverene bırakılmamalıdır.” dedi.
“Reeskont kredilerinin etkin şekilde ihracatçılara katkı sağlayabilmesi için yapısal değişikliklere ihtiyaç var”
Reeskont kredilerinin de Türkiye’nin ihracatına daha etkili bir şekilde katkı sağlayabilmesi için yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğunu kaydeden Başkan Gürkan, “Öncelikle, reeskont kredilerinin doğrudan Eximbank aracılığıyla kullandırılmasının faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu yöntem, süreçlerin daha etkin ve verimli bir hale gelmesini sağlayacaktır. Ayrıca, reeskont kredilerinde teminat mektubu şartının kaldırılması veya bu konuda bankalara bir üst limit getirilmesi, ihracatçılarımızın finansmana erişiminde büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Bununla birlikte, reeskont kredilerine uygulanan faizin düşürülerek TL kredilerinin daha cazip hale getirilmesi gerekmektedir. Bir diğer önemli konu ise bağımsız denetime tabi şirketlerin TL cinsinden nakdi ticari kredi kullanımlarında uygulanan, ‘10 milyon TL üzerinde döviz bulundurmama ve döviz varlıklarının aktiflerine oranının yüzde 5’i aşmama’ kısıtlamalarının esnetilmesidir. Bu sınırlandırmaların şartlara uygun olarak yeniden düzenlenmesi, şirketlerimizin finansal esnekliğini artıracaktır. Ayrıca, ihracatçı firmalarımıza halen uygulanan yüzde 30 oranındaki döviz bozdurma zorunluluğunun kaldırılmasını veya kademeli olarak azaltılmasını talep ediyoruz. Bu zorunluluk, ihracatçılarımızın finansal planlamasını zorlaştırmakta ve rekabetçi gücünü düşürmektedir.” diye konuştu.
“Kasım ayında yüzde 8 düşüşle 27,7 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik”
AHKİB’in kasım ayı ihracat performansını da değerlendiren Başkan Gürkan Tekin, şunları söyledi: “Birlik olarak kasım ayında 3 bin 289 ton ürünü uluslararası pazarlarda değerlendirerek ülkemize 27,7 milyon dolar döviz kazandırdık. Söz konusu dönemde ihracat performansında yüzde 8 oranında düşüş yaşayan Birliğimiz, en çok dış giyim, bay dış giyim ve diğer hazır eşya ürün gruplarında satış yaptı. Bu ürün grupları bölge ihracatımızın yüzde 76’sını oluşturdu. Bayan dış giyimde 9,9 milyon dolar, bay dış giyimde 7,4 milyon dolar, diğer hazır eşyada 3,2 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Kasım ayında en fazla ihracat yaptığımız ülkeler listesinde Hollanda, Almanya ve Fransa ilk üç sırada yer aldı. Hollanda pazarında 10,4 milyon dolar, Almanya pazarında 2,2 milyon dolar, Fransa pazarında 2,1 milyon dolar ihracat değerine ulaştık. Kasım ayında ihracat hacminde anlamlı artışlar yakaladığımız ülkeler Polonya, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kosova oldu.”
Grand Pasha’da Müzik ve Eğlencenin Zirvesi
Yeni yıl heyecanını, unutulmaz anılarla süslemek isteyenler için Grand Pasha Girne Hotel, eşsiz bir programla misafirlerini karşılıyor. 2 gün konaklama, zengin kahvaltı keyfi ve açık büfe akşam yemeği ile yılbaşı gecenizi şenlendirecek olan Grand Pasha Girne, enfes lezzetlerin yanı sıra ünlü sanatçı Gerçek Yalgın’ın unutulmaz şarkılarıyla gecenize eşlik edecek. Ayrıca balo sonunda ise sahnelerin sevilen ismi Candaş Gümüş, enerjisi ile geceyi zirveye taşıyacak.
vivo X100 Pro ile yılın en uzun gecesinin büyüsünü ışıkla yakalayın
Yılın en uzun gecesinde, vivo X100 Pro’nun devrim niteliğindeki kamera teknolojisi ile karanlığı aydınlatarak özel anlarınızı yüksek çözünürlükte ölümsüzleştirebilirsiniz.
Yılın en uzun gecesinin yaşandığı 21 Aralık, fotoğrafçılar için eşsiz ilham kaynakları sunan bir zaman. Bu özel zamanda kış gün dönümünün büyüsünü yaşamak ve unutulmaz anları ölümsüzleştirmek için doğru araçlara sahip olmak da önemli. İşte bu noktada vivo’nun amiral gemisi vivo X100 Pro, fotoğraf çekmeyi sevenler için hayal güçlerini gerçeğe dönüştürmelerini sağlayan bir akıllı telefon olarak dikkatleri üzerine çekiyor.
Çok sayıda yüksek kalite verilerle yapılan AI eğitimi sayesinde, X100 Pro gece sahnelerinin tonunu optimize ederek üstün performans sunuyor. İster şehrin gece ışıkları ister gün batımı sonrası kızıllık olsun, X100 Pro cihazınızı yanınıza alıp kendi muhteşem gece maceranıza çıkabilirsiniz. Yenilikçi bir periskop grup yapısına sahip olan ZEISS APO Hareketli Telefoto Kamera ise olağanüstü görüntü kalitesinin ötesinde, daha güçlü ışık hassasiyeti ve canlı renkler sunuyor. Bu cihaz sayesinde mesafe, aydınlık veya karanlık koşullar ne olursa olsun yaratıcılığınızı özgürce yansıtabiliyorsunuz.
Havacılık sektörünün enerji verimliliğine CoolAer imzası
CoolAer İklimlendirme Sistemleri bünyesindeki Türk mühendislerinin yerli ve milli olarak geliştirdiği PCA (Pre-Conditioned Air) ve PIT (Pit Ground Support Systems) sistemleri, modern havacılık sektöründe uçakların yerdeki operasyonlarını daha verimli, çevre dostu ve sürdürülebilir hale getirmek amacıyla tasarlandı. Bu sistemler, uçakların park pozisyonlarında motor çalıştırmadan, ihtiyaç duydukları enerji ve iklimlendirme gereksinimlerini karşılayarak, hem operasyonel maliyetleri düşürüyor hem de çevresel etkiyi minimuma indiriyor.
CoolAer’ın yenilikçi çözümlerle yüksek verimlilik sunduğunu kaydeden CoolAer İklimlendirme Sistemleri AŞ Satış ve Pazarlama Müdürü Alper Zülkaroğlu, şunları söyledi:
“Firmamızın PCA ve PIT sistemleri, havalimanlarının operasyonel süreçlerinde büyük kolaylık ve verimlilik sağlarken, çevresel etkileri de minimum seviyede tutuyor. Bu yenilikçi çözümler, modern havacılık sektöründe hem yolcu konforunu artırmakta, hem de enerji tasarrufu sağlayarak işletme maliyetlerini düşürmektedir.”
Enerji maliyetlerinde tasarruf sağlıyor
PCA sistemleri, çevre dostu olmaları sayesinde havalimanlarında karbon salınımını azaltırken, enerji maliyetlerinde de önemli bir tasarruf sağlıyor. Uçakların motorları çalıştırılmadan, gerekli iklimlendirme sağlandığı için yakıt tüketimi azalıyor ve zararlı emisyonların önüne geçiliyor. PIT sistemleri ise apron alanında düzen ve güvenlik sağlayarak, yer üstünde enerji veya iklimlendirme kablolarının olmamasıyla operasyonel alanın güvenliğini artırıyor. Enerji verimliliği, modern havalimanlarında önemli bir kavram haline gelmiştir. PCA ve PIT sistemleri bir bütün halinde, enerji verimliliğini artırarak uçakların yerdeki operasyonlarında daha az enerji tüketmelerini sağlarken, çevresel etkileri minimuma indiriyor. Bu sistemlerin modüler yapısı, farklı uçak modellerine göre esneklik sunarken, havalimanının operasyonel maliyetlerini de düşürüyor.
En yeni yazılım, sürükleyici çoklu projeksiyon deneyimlerinin daha hızlı ve uygun maliyetli şekilde uçtan uca yönetimini ve kontrolünü sağlarPanasonic Connect Europe, ET-FMP50 Serisi medya işlemcileri için yeni yazılımın piyasaya sürüldüğünü duyurdu. Hemen kullanıma sunulan bu yeni yazılım, gelişmiş kurulumdan içerik yönetimine kadar tüm iş akışı sürecini basitleştirmek ve kolaylaştırmak için FMP50 Serisindeki üç medya işlemcisinin tümü için özel olarak tasarlanmıştır. Yeni yazılım, sürükleyici çoklu projektör uygulamaları için entegratörlere ve teknik operatörlere tek bir platformdan sezgisel ve sorunsuz kontrol sağlar.
Yazılım, FMP50 Serisini kullanırken hassas geometri düzeltmesi de dahil olmak üzere son teknoloji ekran ayarlama özelliklerini kapsamlı içerik yönetimi işlevleriyle sorunsuz bir şekilde entegre eder.
Kurulum ve ayarlama sırasında teknisyenler, otomatik ekran ayarını kullanarak benzersiz bir doğrulukla sürükleyici görsel efektler oluşturmak için çoklu, karmaşık değişiklikler yapabilir. Piksel bazında ayarlama özelliği sayesinde hassas ve ayrıntılı ince ayarı sağlayarak ayarlama sonrasındaki görüntü kalitesini artırır. Bu, karmaşık ayrıntıları aslına sadık kalarak yeniden üreten ve genel görsel deneyimi güçlendiren daha pürüzsüz ve rafine bir sonuç verir. İşlevselliği şunları içerir: Geometri düzeltme, içerik bölme, kenar harmanlama, siyah seviyesi ayarı, renk eşleştirme ve maskeleme.