Ekonomi-teknoloji-magazin-yaşam haberleri (15.07.2021)
Demir çelik ihracatında Almanya, Birleşik Krallık ve Yemen ilk sırada
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği 2021 yılına hızlı bir başlangıç yaptı ve yılın ilk yarısında tüm yılın ihracat hedeflerini aşacağının sinyallerini verdi.
2021 yılının ilk 6 ayında Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği 985 milyon dolar ihracata imza attı. Bu 740 bin tonluk ürün ihracatı ile yakalanan bu ihracat rakamı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre değer bazında yüzde 53 ve miktar bazında yüzde 16 artış yaşandığını göstermiştir.
Değer bazında bölgemiz demir ve demirdışı metaller ihracatı aynı sektörün Türkiye geneli ihracatının yüzde 6,5’ine tekabül etmektedir. Bölgemiz firmalarının başarılı performansı ile gerçekleşen bu ihracatın 687 milyon doları demir çelik ürünlerinden, 165 milyon doları bakır ürünlerinden, 44 milyon doları alüminyum ve 89 milyon doları metal ürünlerinden yapılmıştır.
İlk 6 aylık döneme demir çelik ürünleri ihracatı miktar bazında yüzde 16 ve değer bazında yüzde 54 artış gösterirken, en önemli ikinci ihraç grubu olan bakır ürünlerinde değer bazında yüzde 11 ve değer bazında yüzde 71’lik artış yaşanmıştır.
2021 yılının ilk yarısında bölgemiz firmaları tarafından gerçekleşen 985 milyon dolar ihracatın en fazla gerçekleştiği 3 ülke sırasıyla 117 milyon dolar ile Almanya, 61 milyon dolar ile Birleşik Krallık ve 51 milyon dolar ile Yemen’e yapılmıştır.
Bilindiği üzere 2018 yılından beri demir çelik sektörümüz ana pazarlarımız olan ABD ve AB pazarlarında uygulanmakta olan korunmacı önlemler, ilave vergiler, ticaret savaşları, anti damping soruşturmaları ve iç piyasadaki tüketimin azlığı sebebiyle zorlu bir süreç geçirmekteydi.
2020 yılına bu sıkıntıları firmalarımızın yeni pazarlar, katma değerli üretime yönelme girişimleri ile azaltarak girsek de 2020 yılı Mart ayında başlayan ve önce Çin olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının yarattığı olumsuzluklar hem sektörümüzü hem de ürünlerimizin girdi olarak kullanan sektörleri etkiledi.
Yine de salgın başlangıcından itibaren 1-2 aylık süreçte yavaşlasak da sektör firmalarımız bu zorluğu da büyük özveri ile göğüsledi ve hızla adapte olarak sektörü yeniden güçlendirmeyi başardı.
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliğimiz tüm olumsuzluklara rağmen 2020 yılını 1 milyar 361 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırarak geride bıraktı.
2021 yılı başında 1,4 milyar dolar ihracat hedefi belirledik ancak ilk 6 aydaki yüksek performansımız sayesinde son 1 yıllık dönemdeki ihracatımız 1,7 milyar dolara yükseldi, koşulların bu şekilde devam etmesi halinde ihracat hedefimizi rahatlıkla geçeceğiz gibi görünüyor.
AB’nin 3 yıllık kota uygulamasını 1 Temmuz itibarıyla yine 3 yıl boyunca sürdürme kararı, sektörümüz açısından tabi ki sıkıntı yaratacak olsa da Ege bölgemizdeki demir ve demirdışı metaller ihracatçısı firmalarımız tarafından 170’ten fazla ülkeye ürün gönderiliyor.
Bu ülkelere AB ve ABD pazarlarına alternatif olarak Afrika, Latin Amerika ülkeleri ile son yıllarda satışlarımızın azaldığı Uzak Doğu ülkeleri de eklendi. İhracatçı üyelerimizin tecrübesi ve adaptasyon kabiliyeti sayesinde Yönetim Kurulu olarak bizler de önümüzdeki yıl için olumlu bakış açımızı sürdürmekteyiz.
Ege Bölgesi’nden yaptığımız ihracatta da her ay artan bir ivmemiz var. Sektör olarak yılın başından beri de siparişlerde bir aksama olmadığı gibi hammadde fiyatlarının daha da yükselmesinden endişe eden çelik kullanıcıları yeterli stok bulundurabilmek için alımlarını artırıyorlar.
ABD ve Uzakdoğu başka olmak üzere çok çeşitli pazarlarda artış trendine girmesi de sektörün pozitif gelişimini gözler önüne sermekte. Karbon salınımını azaltmak için kömür-cevher bazlı yüksek fırınlı tesislerde münavebeli üretime yönelen Çin’in ihracat vergi desteğini kaldırması, ayrıca bazı girdilerde ithalat vergilerini sıfırlaması sebebiyle iç pazarına yönelmesi de demir-çelik üretiminin yüzde 57’sini tek başına gerçekleştiren Çin’in tedarikçisi olduğu pazarları domine etme fırsatı sağlıyor.
Diğer yandan sektör olarak kapasite kullanım oranımız da bu yönde yapılan yatırımlar da artmakta. Bu durum Türkiye’yi uzun vadede kalıcı olarak Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise yedinci büyük çelik üreticisi konumuna getirecektir.
Bu hedefimizi desteklemek adına küresel piyasada rekabet gücümüzü koruyabilmemiz için değişimlere ayak uydurmanın elzem olduğunu farkındayız ve sektörümüzün son 20 yılda yeni koşullara ne kadar hızlı ve başarılı şekilde adapte olabildiğini gözlemledik. Bu doğrultuda Avrupa başta olmak üzere Dünya çapında karbon ayak izinin azaltılması ile çevrenin korunması ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi amacıyla yapılan girişimlere de adapte olmak için üzerimize düşen görevi yerine getirmek için çalışıyoruz.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında karbon ayak izinin 2030 yılında yüzde 50’ye ve 2050’de sıfıra indirilmesi hedefleri bulunuyor. Ayrıca sınırda karbon vergisi de söz konusu. En fazla karbon salınımı yapan sektörler arasında bulunan demir çelik sektörümüzün de bu doğrultuda rekabet avantajını kaybetmemesi için zaman kaybetmeden yeşil üretim ile karbon ayak izinin azaltılması konusunda bilinçlenmesi ve girişimlerde bulunması önem arz ediyor.
Tüm sektörü yeşil dönüşüm adapte edebilmek ise en büyük hedefimiz ancak tabi ki bu bir süreç gerektiriyor. Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliğimizin 2021 yılı ihracat hedefine ulaşmak amacıyla sektörün karbon ayak izinin azaltılması konusunda bir çalışma grubu oluşturarak yeşil enerjiye dönüşüm, kömür yerine hidrojen kullanımı, döngüsel ekonomi konularında girişimlerde bulunmayı hedefliyoruz.
Ayrıca Avrupa’nın temiz ve sürdürülebilir üretim sertifikasyon girişimi olan Responsible Steel üyeliğimiz tamamlanmak üzere. Yine firmaların sürdürülebilirlik ve karbon ayak izinin azaltılması konularında bilinçlendirilmesi amacıyla da bir UR-GE projesi başlatmak için düğmeye bastık, ön talepleri topluyoruz kısa zaman içerisinde ise başvurumuzu gerçekleştireceğiz.
Türkiye’nin büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alıyor, İzmir de özellikle en fazla tehlike arz eden bölgelerden biri konumunda. Deprem hep birlikte mücadele etmemiz ve bilimsel veriler ile değerlendirmemiz gereken doğal bir afet ve gerekli önlemlerin deprem olmadan önce alınması şart.
Güvenlik için binalarda kırılgan olmayan esnek yapısı, dayanımı ve hafifliği ile depreme karşı son derece güvenli bir model olan çelik yapı modelinin yaygınlaştırılması gerekmekte. Çelik yapı sistemi maalesef ki Türkiye’de bilinirliği oldukça düşük. Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.
Korozyon ve çürüme riski bulunmayan yapı özelliğiyle yaygın kullanımdaki betonarme modeline göre uzun kullanım ömrüyle önemli avantaj sağlıyor. Yapı güvenliğinin yanı sıra tasarım açısından da geniş ve ferah mekanlar yaratılabilmesi ve estetik mimarinin uygulanmasına imkan sağlaması sebebiyle çelik yapı sistemini daha fazla paydaşa anlatmak için önümüzdeki dönemde çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz.
İhracatımızı daha da artırabilmek amacıyla katma değeri yüksek olan kaliteli yani alaşımlı çelik diyebileceğimiz ürün gamındaki üretim düzeyini daha üst seviyelere çıkarmamız gerekiyor. Bu konuda bölgemiz başta olmak üzere ülke genelinde yatırımlar artmakta, katma değerli ürün ihracatı ve Türkiye ekonomisine sağlayacağı katkı açısından da çok önem arz etmekte.
Demir çelik sektöründe Sanayi 4.0 vizyonunun gerçekleşmesi için kendi ekosistemimize bilgi beslemesi yapmamız ve süreci üretimden Ar-Ge’ye kadar detaylı şekilde yürütmemiz gerekiyor.
Kemalpaşa’da kiraz ve yaş meyve sebze ihracatına inspektör desteği
Türkiye’nin kiraz başta olmak üzere taze meyve sebze üretiminde lider ilçelerinden Kemalpaşa’da faaliyet gösteren ihracatçıların işlemlerini hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından İnspektör görevlendirildi.
Öncesinde Kemalpaşa’daki ihracatçıların İnspektör talepleri İzmir’den karşılanıyordu.
İhracatçı firmalardan gelen talebi Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli ve İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen ile paylaştıklarını dile getiren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, taleplerinin olumlu karşılanarak kısa sürede hayata geçirildiğini dile getirdi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen ve İzmir Zirai Karantina Müdürü Murat Çarkçı’ya teşekkür eden Uçak, “Artık Kemalpaşalı ihracatçıların İnspektör talepleri, İzmir yerine Kemalpaşa’dan karşılanacak; böylece Bitki Sağlığı sertifikaları hızlıca düzenlenerek zaman ve maliyet tasarrufu sağlanacak. Pandemi sürecinde de Kamu yöneticilerimizden taze meyve sebze üretimi ve ihracatının kesintiye uğramadan sürmesi için büyük destekler gördük. Bu sayede 2020 yılında ihracatımızı yüzde 17’lik artışla 1 milyar 40 milyon dolara yükselttik. 2021 yılı için belirlediğimiz 1,2 milyar dolarlık ihracat hedefine giderken bu tür destekler bize moral kaynağı oluyor” diye konuştu.
Viking Temizlik Ege’nin en büyükleri arasında
Ege Bölgesi’nin en iyilerinin belirlendiği Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın açıkladığı 2020 yılı üretimden satış kriterlerine kadar birçok değişkene göre belirlenen en büyük 100 sanayi kuruluşu içerisinde yer alan Viking Temizlik’ e değerli bir ziyaret gerçekleşti.
İzsiad Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Viking Temizlik Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Avcı’ yı yerinde ziyaret ederek gerçekleştirilen başarı için kendisine plaket takdiminde bulundu.
Kuruluşundan bugüne durmaksızın çalışmak, üretmek ve sektöre fayda sağlamak prensibiyle hareket eden Viking Temizlik, 2020 yılı pandemi döneminde de müşterileri ve tüketicilerine kesintisiz hizmet vermiş, sağlık ve hijyen vurgusu ile pazarın ihtiyaçlarını karşılayabilmiştir. Bu sayede EBSO en büyük 100 firma içerisindeki yerini bir önceki yıla göre yükseltme başarısı göstermiştir.
Viking Temizlik fabrika binasında gerçekleşen görüşmede ülke ve bölge ekonomisine, istihdamına yapılan kıymetli katkı ve başarı için teşekkür edilirken, Başkan Nurettin Avcı ise büyümeyi istikralı ve sürdürülebilir kılmanın önemine dikkat çekerek 40 yılı aşkın tecrübeyi yenilikçi teknolojilere entegre ederek her yıl emin adımlarla büyümeye devam edeceklerini belirtmiştir.
Demir çelik ihracatında Almanya, Birleşik Krallık ve Yemen ilk sırada
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği 2021 yılına hızlı bir başlangıç yaptı ve yılın ilk yarısında tüm yılın ihracat hedeflerini aşacağının sinyallerini verdi.
2021 yılının ilk 6 ayında Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği 985 milyon dolar ihracata imza attı. Bu 740 tonluk ürün ihracatı ile yakalanan bu ihracat rakamı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre değer bazında yüzde 53 ve miktar bazında yüzde 16 artış yaşandığını göstermiştir.
Değer bazında bölgemiz demir ve demirdışı metaller ihracatı aynı sektörün Türkiye geneli ihracatının yüzde 6,5’ine tekabül etmektedir. Bölgemiz firmalarının başarılı performansı ile gerçekleşen bu ihracatın 687 milyon doları demir çelik ürünlerinden, 165 milyon doları bakır ürünlerinden, 44 milyon doları alüminyum ve 89 milyon doları metal ürünlerinden yapılmıştır.
İlk 6 aylık döneme demir çelik ürünleri ihracatı miktar bazında yüzde 16 ve değer bazında yüzde 54 artış gösterirken, en önemli ikinci ihraç grubu olan bakır ürünlerinde değer bazında yüzde 11 ve değer bazında yüzde 71’lik artış yaşanmıştır.
2021 yılının ilk yarısında bölgemiz firmaları tarafından gerçekleşen 985 milyon dolar ihracatın en fazla gerçekleştiği 3 ülke sırasıyla 117 milyon dolar ile Almanya, 61 milyon dolar ile Birleşik Krallık ve 51 milyon dolar ile Yemen’e yapılmıştır.
Bilindiği üzere 2018 yılından beri demir çelik sektörümüz ana pazarlarımız olan ABD ve AB pazarlarında uygulanmakta olan korunmacı önlemler, ilave vergiler, ticaret savaşları, anti damping soruşturmaları ve iç piyasadaki tüketimin azlığı sebebiyle zorlu bir süreç geçirmekteydi.
2020 yılına bu sıkıntıları firmalarımızın yeni pazarlar, katma değerli üretime yönelme girişimleri ile azaltarak girsek de 2020 yılı Mart ayında başlayan ve önce Çin olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının yarattığı olumsuzluklar hem sektörümüzü hem de ürünlerimizin girdi olarak kullanan sektörleri etkiledi.
Yine de salgın başlangıcından itibaren 1-2 aylık süreçte yavaşlasak da sektör firmalarımız bu zorluğu da büyük özveri ile göğüsledi ve hızla adapte olarak sektörü yeniden güçlendirmeyi başardı.
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliğimiz tüm olumsuzluklara rağmen 2020 yılını 1 milyar 361 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırarak geride bıraktı.
2021 yılı başında 1,4 milyar dolar ihracat hedefi belirledik ancak ilk 6 aydaki yüksek performansımız sayesinde son 1 yıllık dönemdeki ihracatımız 1,7 milyar dolara yükseldi, koşulların bu şekilde devam etmesi halinde ihracat hedefimizi rahatlıkla geçeceğiz gibi görünüyor.
AB’nin 3 yıllık kota uygulamasını 1 Temmuz itibarıyla yine 3 yıl boyunca sürdürme kararı, sektörümüz açısından tabi ki sıkıntı yaratacak olsa da Ege bölgemizdeki demir ve demirdışı metaller ihracatçısı firmalarımız tarafından 170’ten fazla ülkeye ürün gönderiliyor.
Bu ülkelere AB ve ABD pazarlarına alternatif olarak Afrika, Latin Amerika ülkeleri ile son yıllarda satışlarımızın azaldığı Uzak Doğu ülkeleri de eklendi. İhracatçı üyelerimizin tecrübesi ve adaptasyon kabiliyeti sayesinde Yönetim Kurulu olarak bizler de önümüzdeki yıl için olumlu bakış açımızı sürdürmekteyiz.
Ege Bölgesi’nden yaptığımız ihracatta da her ay artan bir ivmemiz var. Sektör olarak yılın başından beri de siparişlerde bir aksama olmadığı gibi hammadde fiyatlarının daha da yükselmesinden endişe eden çelik kullanıcıları yeterli stok bulundurabilmek için alımlarını artırıyorlar.
ABD ve Uzakdoğu başka olmak üzere çok çeşitli pazarlarda artış trendine girmesi de sektörün pozitif gelişimini gözler önüne sermekte. Karbon salınımını azaltmak için kömür-cevher bazlı yüksek fırınlı tesislerde münavebeli üretime yönelen Çin’in ihracat vergi desteğini kaldırması, ayrıca bazı girdilerde ithalat vergilerini sıfırlaması sebebiyle iç pazarına yönelmesi de demir-çelik üretiminin yüzde 57’sini tek başına gerçekleştiren Çin’in tedarikçisi olduğu pazarları domine etme fırsatı sağlıyor.
Diğer yandan sektör olarak kapasite kullanım oranımız da bu yönde yapılan yatırımlar da artmakta. Bu durum Türkiye’yi uzun vadede kalıcı olarak Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise yedinci büyük çelik üreticisi konumuna getirecektir.
Bu hedefimizi desteklemek adına küresel piyasada rekabet gücümüzü koruyabilmemiz için değişimlere ayak uydurmanın elzem olduğunu farkındayız ve sektörümüzün son 20 yılda yeni koşullara ne kadar hızlı ve başarılı şekilde adapte olabildiğini gözlemledik. Bu doğrultuda Avrupa başta olmak üzere Dünya çapında karbon ayak izinin azaltılması ile çevrenin korunması ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi amacıyla yapılan girişimlere de adapte olmak için üzerimize düşen görevi yerine getirmek için çalışıyoruz.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında karbon ayak izinin 2030 yılında yüzde 50’ye ve 2050’de sıfıra indirilmesi hedefleri bulunuyor. Ayrıca sınırda karbon vergisi de söz konusu. En fazla karbon salınımı yapan sektörler arasında bulunan demir çelik sektörümüzün de bu doğrultuda rekabet avantajını kaybetmemesi için zaman kaybetmeden yeşil üretim ile karbon ayak izinin azaltılması konusunda bilinçlenmesi ve girişimlerde bulunması önem arz ediyor.
Tüm sektörü yeşil dönüşüm adapte edebilmek ise en büyük hedefimiz ancak tabi ki bu bir süreç gerektiriyor. Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliğimizin 2021 yılı ihracat hedefine ulaşmak amacıyla sektörün karbon ayak izinin azaltılması konusunda bir çalışma grubu oluşturarak yeşil enerjiye dönüşüm, kömür yerine hidrojen kullanımı, döngüsel ekonomi konularında girişimlerde bulunmayı hedefliyoruz.
Ayrıca Avrupa’nın temiz ve sürdürülebilir üretim sertifikasyon girişimi olan Responsible Steel üyeliğimiz tamamlanmak üzere. Yine firmaların sürdürülebilirlik ve karbon ayak izinin azaltılması konularında bilinçlendirilmesi amacıyla da bir UR-GE projesi başlatmak için düğmeye bastık, ön talepleri topluyoruz kısa zaman içerisinde ise başvurumuzu gerçekleştireceğiz.
Türkiye’nin büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alıyor, İzmir de özellikle en fazla tehlike arz eden bölgelerden biri konumunda. Deprem hep birlikte mücadele etmemiz ve bilimsel veriler ile değerlendirmemiz gereken doğal bir afet ve gerekli önlemlerin deprem olmadan önce alınması şart.
Güvenlik için binalarda kırılgan olmayan esnek yapısı, dayanımı ve hafifliği ile depreme karşı son derece güvenli bir model olan çelik yapı modelinin yaygınlaştırılması gerekmekte. Çelik yapı sistemi maalesef ki Türkiye’de bilinirliği oldukça düşük. Avrupa ve Amerika’da çelik sistem kullanımı yüzde 40’lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.
Korozyon ve çürüme riski bulunmayan yapı özelliğiyle yaygın kullanımdaki betonarme modeline göre uzun kullanım ömrüyle önemli avantaj sağlıyor. Yapı güvenliğinin yanı sıra tasarım açısından da geniş ve ferah mekanlar yaratılabilmesi ve estetik mimarinin uygulanmasına imkan sağlaması sebebiyle çelik yapı sistemini daha fazla paydaşa anlatmak için önümüzdeki dönemde çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz.
İhracatımızı daha da artırabilmek amacıyla katma değeri yüksek olan kaliteli yani alaşımlı çelik diyebileceğimiz ürün gamındaki üretim düzeyini daha üst seviyelere çıkarmamız gerekiyor. Bu konuda bölgemiz başta olmak üzere ülke genelinde yatırımlar artmakta, katma değerli ürün ihracatı ve Türkiye ekonomisine sağlayacağı katkı açısından da çok önem arz etmekte.
Demir çelik sektöründe Sanayi 4.0 vizyonunun gerçekleşmesi için kendi ekosistemimize bilgi beslemesi yapmamız ve süreci üretimden Ar-Ge’ye kadar detaylı şekilde yürütmemiz gerekiyor.
Toyota Sıfır Emisyonda Otomobillerin Ötesine Geçiyor
Toyota karbon nötr hedefiyle birlikte sıfır emisyon teknolojisinde otomobillerin ötesine geçmeye devam ediyor. Toyota ve Portekizli otobüs üreticisi şirketi CaetanoBus, bataryalı elektrikli şehir otobüsü e.City Gold ve yakıt hücreli elektrikli otobüsü H2.City Gold modellerini ortak marka olarak duyurdular.
2019 yılından bu yana Toyota’nın hidrojen tankları ve diğer donanımlar dahil olmak üzere yakıt hücresi teknolojisi, CaetanoBus tarafından üretilen hidrojenli şehir otobüslerine entegre ediliyordu.
2020’nin Aralık ayında Toyota Caetano Portugal (TCAP), sıfır emisyonlu otobüs gelişimini ve satışlarını hızlandırmak amacıyla CaetanoBus’ın doğrudan hissedarı oldu.
Geçtiğimiz yıl Portekizli otobüs üreticisi, sıfır emisyonlu otobüslerini Avrupa’da satışa sunmasıyla uluslararası varlığını güçlendirdi. Bu büyüme, CaetanoBus’ın mühendislik kapasitesinin ve ileri teknolojisinin rekabetin yüksek olduğu Avrupa otobüs pazarında artan bilinirliliğini yansıtıyor.
Ortak marka stratejisi ile araçların üzerinde “Toyota” ve “Caetano” logoları yer almaya başladı. Bu sayede Toyota Avrupalı kullanıcılar tarafından güçlü tanınırlığından da faydalanılacak.
Ortak marka stratejisinin ilk adımını temsil eden H2.City Gold, CaetanoBus’ın hidrojenden güç alan elektrikli otobüsü ve Toyota’nın yakıt hücresi sistemini kullanıyor. 400 kilometre menzili olan otobüsün yakıtı, 9 dakikadan daha kısa sürede doldurulabiliyor. Bu araç, her iki şirketin tamamlayıcı teknolojilerini ve mühendislik kapasitesini ortaya koyuyor. H2.City Gold’un yanı sıra yüzde 100 elektrikli e.City Gold da bulunuyor.
URBANJOBS ASSEMBLY BUILDINGS’IN YENİ OFİS KONSEPTİNİ TASARLADI
Gerçekleştirdiği pek çok ofis ve restoran tasarımında kendine has çizgisi ile ön plana çıkan Urbanjobs, Assembly Buildings’in 14.000 metrekarelik yeni ofis konseptini tasarladı. Dünyada giderek yaygınlaşan paylaşımlı ofis konseptine farklı bir bakış açısı kazandıran tasarım ekibi, Assembly Buildings için İstanbul’daki en kapsamlı ve en çok fasiliteyi içinde barındıran bir “building community” oluşturdu.
Genç ve dinamik ekibiyle İstanbul’un en çok ses getiren sosyal mekanlarının tasarımlarına imza atan Urbanjobs, BIG SEE Awards’tan da ödülle dönmesinin ardından son olarak üst segment paylaşımlı ofis sistemleri sunan ve buna bağlı olarak ortak çalışma alanlarını, özel süitleri, etkinlik alanlarını ve sosyal alanları topyekün ele alan, İstanbul’da merkezi ofislerin yanı sıra, birçok üst segment konaklama tesisinde de hizmet veren Assembly Buildings için zarif ve bir o kadar da iddialı bir ofis konsepti tasarladı. Toplam bir yıla yayılan düşünsel ve pratik tasarım sürecinin sonunda ortaya kiralama yapan binlerce kişinin aynı anda kullanacağı, birçok farklı mahali ve birçok programı içinde barındıran bir yapı haline geldi.
Oldukça elegan bir görünümün yaratıldığı bu yeni ofis konseptinde konaklamanın olmadığı bir oteli andıran, concierge hizmetlerinden kargo dağıtımlarına, konferans salonlarından çoklu kullanımlı etkinlik alanlarına, 4 katı birbirine bağlayan düşey bahçelerden pilates stüdyolarına, all day restoranlardan ortak çalışma hacimlerine, bardan dinlenme odalarına kadar sayısız ve çok fonksiyonlu bir sistem kurgulandı.
Akışkan mekanlarda hayat bulan fasiliteler
Sayısı yaklaşık 20’yi bulan, içinde restoranları, konferans salonlarını, kat bahçelerini ve galeri boşluklarını, tarım bahçelerini barındıran fasilitelerin aynı anda başka kullanıcı veya kullanıcılara tesis edilebildiği gibi, bu fasilitelerin aynı anda birçoğunun birleştirilmesi ile daha büyük etkinlik alanları oluşturabilen, bunu yaparken açık ve kapalı alan ihtiyaçlarını aynı anda verebilen akışkan mekanlar kurgulandı. Söz gelimi, aynı anda fasilite içerisindeki çalışan binlerce kişinin bir kısmı bir konferansa katılırken diğer kısmı pilates stüdyolarında pilates yapabiliyor; bir bölümü all day restaurantlarda iş sohbetlerini yaparken diğer bölümü 4 kata yayılan düşey bahçelerdeki açık alanda çalışabiliyor; bir grup birleştirilmiş 4 toplantı odası ve onlara tahsis edilmiş bir kat bahçesinde iş toplantısı yaparken 3-4 kişi aynı anda podcast stüdyolarından yayın yapabiliyor. Oluşturulan bu büyük ve kompleks komünite, mekanın farklı mahallerinde, farklı zamanlarda ve farklı etkinliklerinde kesişebiliyor.
Tüm kullanıcıların doğal ışıktan yararlanabilmesini sağlamak ve enerji sarfiyatını azaltmak için çalışma alanlarının tamamı pencere kenarlarına çekildi; depo, hazırlık mutfağı, kargo merkezi, vestiyer alanları ve ıslak hacimler ise kabuğun iç kısımlarında planlandı. Yapı ortasında her biri 150 metrekare taban alanına sahip, 4 kat yüksekliğindeki galeri boşlukları bulunduruyor. Urbanjobs, bu boşlukların birinde, iki katı birbirine bağlayan ve basamak yerine kotlanarak yükselen, her bir kotunda da sosyalleşme olanağı sunan bir yapı; zemin katta ise tüm katlardan görünebilen ve dev bir saksıyı andıran bir strüktür tasarladı. Yapının belki de en çok dikkat çeken unsuru olan bu strüktür ile üst katlardaki koridolardan bakan kişiler için bir vaha yaratılırken, strüktürün zemin kotu ise sosyalleşme alanı olarak kurgulanmış.