Ekonomi-teknoloji haberleri, TUİK verileri (26.06.2023)

ULAŞIMDA REKORLAR ZAMANI

YAVUZ SULTAN SELİM-OSMANGAZİ-ÇANAKKALE KÖPRÜLERİNDE; ANTALYA VE İSTANBUL HAVALİMANINDA EN YÜKSEK RAKAMLARA ULAŞILDI

Dokuz günlük Kurban Bayramı tatili başladı. Tüm ulaşım hatlarında büyük yoğunluk yaşanırken köprü ve otoyollardaki araç geçişlerinde rekor üstüne rekor kırılmaya başlandı. Havalimanlarında uçak trafiği en pik seviyelere çıktı.

İstanbul-İzmir Otoyolu’nun en önemli kesimini oluşturan ve 1 Temmuz 2016 yılında hizmete giren Osmangazi Köprüsü geçişlerinde rekor kırıldı. Geçen yılki Kurban Bayramı’nda bir günlük araç geçiş sayısı 80 bin 624 iken, 24 Haziran 2023 tarihinde sadece bir günde 111 bin 770 araç sayısına ulaştı.

Yoğun bayram trafiği otoyollara da yansıdı. Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu 23 Haziran 2023 Cuma günü toplam 18.606 eşdeğer araç geçişi ile rekor kırdı. Geçen yıl Kurban Bayramı’nda Menemen-Çandarlı-Aliağa Otoyolunu, 12 bin 183 araç kullanmıştı.

Ankara-Niğde Otoyolu’nda 24 Haziran 2023 Cumartesi günü toplam 83 bin 517 araç geçişi yapıldı. Geçen yıl aynı dönemde 64 bin 175 araç sayısına ulaşılmıştı.

Özellikle hava yolu taşımacılığında da yoğunluk hat safhaya çıktı. Antalya Havalimanı’ndaki yolcu yoğunluğu uçak seferlerine de yansıdı. Antalya Havalimanı’nda 24 Haziran 2023 Cumartesi günü iç hatta 149, dış hatta 988 olmak üzere toplamda 1137 uçak trafiğine hizmet verdi. Aynı gün yolcu trafiği ise iç hatta 22 bin 181, dış hatta 173 bin 686 olmak üzere toplam 195 bin 867 olarak gerçekleşti. Geçen yılın en yüksek rakamı olan 1094 sayısı geçilerek bu yılın en yüksek rakamına ulaşıldı. Aynı gün yolcu trafiği ise iç hatta 22.181, dış hatta 173.686 olmak üzere toplam 195.867 olarak gerçekleşmiş, geçen yılın en yüksek rakamı olan 1.094 sayısı geçilerek, rekor artış gerçekleşti. 

23 Nisan 2023 tarihinde İstanbul Havalimanı en yüksek rakam olan 244.709 olan yolcu sayısı geçilerek, 245.984 olarak bu yılın en yüksek rakamına ulaşılmış oldu.

Yüksek Hızlı Tren hatlarında artan yolcu talebinin karşılanabilmesi için ek seferler konuldu, kapasite artışına gidildi. 24 Haziran 2023 tarihli verilere göre YHT hatlarında 108.339, anahat 43.240, bölgesel 90.902, toplam 242.481 yolcu taşındı.

İkonik SUV Toyota C-HR’ın Yeni Nesli Dünya Prömiyeri ile Gösterildi

Toyota, C-SUV segmenti adına bir dönüm noktası olarak gösterilen Toyota C-HR’ın yeni neslinin dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Tamamen yenilenen Toyota C-HR, önceki neslin yenilikçi tasarımını ve üstün kalitesini yeni jenerasyonuna taşıdı. Yeni model, daha çarpıcı iç ve dış tasarımı, kişiselleştirilebilir dijital kokpiti, gelişmiş güvenlik özellikleri ve sürüş destek sistemlerini 5. Nesil Hybrid sistemi ile birlikte sunarak dikkatleri üzerine çekiyor. Özel olarak Avrupa için tasarlanan, Avrupa’da geliştirilen ve Türkiye’de üretilen Yeni Toyota C-HR, son çeyrekte ülkemizde satışa sunulacak.

Büyük bir merakla beklenen modelin dünya prömiyerinde açıklamalar yapan Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, “Bundan 7 yıl önce ilk nesil Toyota C-HR modelini pazara sunduğumuzda büyük ses getirmiştik ve aynı etkinin ikinci nesilde de yaşanacağını görebiliyoruz. Segmentine farklı bir soluk getiren, ikon olmuş bir modelden söz ediyoruz. Aynı zamanda Toyota ürün gamı içerisinde de farklı bir konuma sahip. Toyota C-HR modelimiz sadece adet anlamında değil aynı zamanda marka imajı anlamında da büyük bir önem taşıyor. Toyota C-HR, markamızla duygusal bağ kurulmasına öncülük yapan bir model ve yeni nesliyle bu iddiasını daha da ileriye taşıyacak” dedi.

Aynı zamanda Toyota C-HR modelinin Türkiye’de üretilmesinin ayrı bir öneme sahip olduğunun altını çizen Bozkurt, “Toyota C-HR’ın ikinci neslinin yine Türkiye’de üretiliyor olması gurur verici. Toyota markası adına global ölçekte önem taşıyan bir model ve sadece birkaç yılda Corolla gibi ana modellerden biri haline geldi. Yıl sonuna doğru Türkiye’de satışa sunulacak olan yeni Toyota C-HR öncelikle tam hibrit modeli ile sunulacak. Bununla birlikte önümüzdeki yıl binek otomobil pazarında Türkiye’de üretilen ilk plug-in hibrit versiyonunu da sunmak için çalışmalar yapıyoruz” dedi.

Yeni Toyota C-HR’ın “Süper Coupe” tasarımına dikkat çeken Ali Haydar Bozkurt, “Yeni Toyota C-HR 2022 yılında lansmanı yapılan “prologue” konsept model tasarımına çok benzer çizgilere sahip olarak üretim bandından çıktı. Bu tasarımıyla yollardaki ‘konsept model’ imajını iddialı bir şekilde sunmaya devam edecek. 2017 yılında segmentinin ilk tam hibrit modeli olarak sunulan C-HR, Toyota Hybrid stratejisinin de önemli bir parçası olmaya devam edecek. Lansmanından bu yana 17 binin üzerinde hibrit C-HR satışıyla lider konumda ve yeni nesliyle bunu daha ileriye taşımasını bekliyoruz” dedi.

Yeni Toyota C-HR her zamankinden daha güçlü geliyor

Yeni Toyota C-HR, Toyota’nın kendini kanıtlamış teknolojileriyle donatıldı. Dünya lansmanında farklı motor seçenekleri ile tanıtılan Yeni Toyota C-HR, Toyota’nın sıfır emisyona giden mobilite yolculuğunda CO2 emisyonlarının düşürülmesini hızlandırmaya devam ediyor.

1.8 litre ve 2.0 litre hibrit motor seçenekleriyle tanıtılan ve aynı zamanda ilk defa 2.0 litre plug-in hibrit seçeneğine de sahip olacak. Toyota C-HR, Türkiye pazarında ilk etapta 5. nesil hibrit teknolojisine sahip Hybrid 140 versiyonu ile satışa sunulacak. Hybrid 140 mevcut Toyota C-HR modeline göre daha güçlü olmasının yanı sıra mevcut emisyon ve tüketim değerlerini koruyarak fark yaratmayı başaracak. Hybrid 140, çevreci bir performansa odaklanırken, aynı zamanda keyifli hibrit sürüş deneyiminden de ödün vermeyecek. Bu motorun yanı sıra Avrupa pazarında 5. Jenerasyon hibrit teknolojisine sahip Hybrid 200 ve Plug-in Hybrid 220 motor seçenekleri satışa sunulacak.

Yeni nesil Toyota C-HR’ın çift DNA’sıyla dikkat çeken plug-in hibrit versiyonunun Türkiye pazarında satışa sunulması için çalışmalar devam ediyor.

“Süper coupe” tasarımıyla sıra dışı bir görünüm

Coupe tarzı hatlarıyla SUV tasarım kalıbını farklı bir boyuta taşıyan ilk nesil Toyota C-HR, yeni neslinde “süper coupe” profiliyle bu hatları daha da keskinleştiriyor. Toyota C-HR’ın önden bakıldığında markanın tam elektrikli model ailesinin yeni yüzünü de taşıdığı görülüyor. Toyota C-HR prologue konseptinin tasarım temasına bağlı kalınarak üretime aktarılan ikinci nesil Toyota C-HR, dinamik tasarım çizgileriyle her an harekete hazır hissi uyandırıyor.

Yeni Toyota C-HR’ın, Toyota’da ilk defa sunulacak olan gövdeye gizli kapı kolları ve yeni çift renk gövde tasarım detaylarıyla öne çıkan modern ve sportif dış tasarımı, onu C-SUV segmentinde farklı bir yere konumlandırıyor. İmza rengi olarak kullanılan yeni Sülfür rengi, yeni çift renk gövde tasarımıyla iç kabinde kontrast yaratan dikiş detaylarında kullanılarak, Yeni Toyota C-HR’ı farklı bir boyuta taşıyor.

Daha agresif ve keskin hatlara sahip dış tasarımıyla Yeni Toyota C-HR modeli için mühendisler ve aerodinami ekibi yakın bir çalışma ortaya koydular. Böylece hem aerodinamik olarak verimli hem de görsel olarak etkileyici bir tasarım elde edildi.

Yeni “Parabola” tasarıma sahip LED ön farlar ve aracın genişliği boyunca uzanan ve modelin isminin yer aldığı LED arka aydınlatma grubu, Yeni Toyota C-HR’ın dış tasarımında dikkat çeken diğer unsurlar arasında yer alıyor.

Kişiselleştirilmiş Dijital Kokpit Deneyimi

Toyota, günümüz kullanıcı beklentilerini farklı boyuta taşıyacak kişiselleştirilmiş bir kokpit deneyimi tasarladı. Bu sayede kullanıcılar araç içerisinde akıllı telefon uygulamalarını, dokunmatik ekran ve sesli komut özelliklerini sezgisel olarak kullanabiliyorlar.

Toyota C-HR, yeni 12.3 inç tamamen dijital gösterge ekranıyla teknolojik bir sürüş deneyimi sunuyor. Keskin grafiklere sahip dijital göstergeye aktarılan veriler, sürücü tercihlerine ve önceliklerine göre kişiselleştirilebiliyor. Yeni model, Toyota modellerinde ilk defa sunulan yeni 12.3 inç dokunmatik multimedya ekranı ile sunuluyor. Multimedya sisteminde Apple CarPlay veya Android Auto ile akıllı telefon bağlantıları gerçekleştirilebiliyor.

Hem Toyota’da hem de C-HR’da bir ilk olarak yeni, perdesiz teknolojili termal yalıtımlı panoramik cam tavanı sunuluyor. Bu yenilik, geleneksel cam tavan teknolojisinden farklı olarak, azaltılmış 5 kg ağırlık ve tavan seviyesinde sağlanan 3 cm artış ile iç mekanda sıcaklığı korumak için klima kullanma ihtiyacını azaltırken tüm yolculara her zamankinden daha ferah bir yolculuk vadediyor.

Yeni nesil Toyota C-HR, aynı zamanda çoklu ambiyans aydınlatma özelliğine sahip ilk Toyota modeli oldu. 64 farklı renk seçeneğine sahip ambiyans aydınlatması, kişiselleştirilebilir renk seçiminin de ötesinde, soğuk veya sıcak olmak üzere kabin ortamını ya da günün saatini yansıtacak şekilde ayarlanabiliyor. Kabin ambiyansı parlak sabah tonlarından akşamları daha dinlendirici tonlara geçiş yapmak üzere günün saatleriyle senkronize edilebiliyor.

Sürdürülebilirlik konusunda da ciddi adımlar atan Yeni Toyota C-HR’da geri dönüştürülmüş parça kullanımı ilk nesle göre iki kat artırıldı ve 100’den fazla parçada kullanıldı. Bunlar arasında, geri dönüştürülmüş PET şişelerden yapılmış yeni bir koltuk döşemesi kumaşı da bulunuyor.

Dinamik sürüş deneyimi

Yeni Toyota C-HR’ın dinamik performansı da her açıdan geliştirilerek daha çevik bir yol tutuşu elde edildi. Ani hızlanmalar ve daha yüksek kontrol için geliştirilen yeni Toyota C-HR, keyifli sürüş deneyimini artırmak adına gaz pedalı ve otomobilin tepkileri arasında daha direkt bir ilişki kuruyor. Süspansiyon, frenler ve direksiyon sistemi yeniden tasarlanırken, aracın çevikliği ve sürüş konforu arasında ideal denge yakalandı.

Yeni Toyota C-HR’ın geliştirilmesi sırasında Toyota test sürücüleri, Avrupa test merkezindeki pistin yanı sıra farklı ülkelerde, farklı yol koşullarında sürüşler gerçekleştirerek en ideal dinamik dengeye ulaştılar.

Gelişmiş güvenlik ve sürücü asistanları

Yeni Toyota C-HR’ın tüm versiyonları en gelişmiş Toyota Safety Sense 3 güvenlik sistemlerini de kapsayan T-Mate sürüş destek sistemi ile donatıldı. Kapsamı daha fazla artırılan güvenlik özellikleri, kaza riskini azaltırken sürüş destek asistanı sistemleriyle, keyifli ve güvenli bir sürüş deneyimi sunuyor. Yeni Toyota C-HR, düşük hızlarda kazaları önlemeye yardımcı sistemiyle birlikte, Proaktif Sürüş Desteği ve Viraj Hızı Yönetimine Sahip Radar Seyir Kontrolü özelliklerine ek olarak Otomatik Park Asistanı ve Şerit Değiştirme Asistanı gibi yeni özellikleriyle yarı otonom sürüş deneyiminin de kapılarını aralıyor.

BAKAN URALOĞLU: TÜRKİYE EN FAZLA TAHILIN TAŞINDIĞI 3’ÜNCÜ ÜLKE OLDU

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan “gıda krizi” riskinin ortadan kaldırılması amacıyla oluşturulan “tahıl koridoru” üzerinden 1 Ağustos 2022-20 Haziran 2023 tarihleri arasında taşınan tahıl miktarının 32 milyon 58 bin 685 ton olduğunu açıkladı.

Ulaştırma Bakanı Uraloğlu koridorda taşınan tahıl hakkında bilgi vererek, “Türkiye en fazla tahılın taşındığı üçüncü ülke oldu. 44 ülkenin yer aldığı listede, 987 geminin 290’ı Türk bayraklı olup, 224 gemi ise ülkemizin farklı limanlarına geldi. Toplamda, 13 tahıl ve tahıl ürünün çeşitleri; arpa, buğday, mısır, soya, buğday kepeği, işlenmiş karışık gıda, soya fasulyesi, ayçiçeği çekirdeği, ayçiçeği küspesi, ayçiçek yağı ve bezelye bulunuyor. ‘’ dedi.

1 Ağustos 2022 ile 20 Haziran 2023 tarihleri arasında taşınan toplam tahıl miktarının 32 milyon ton olduğunu söyleyen Uraloğlu, “Türkiye limanlarına gelen miktar 3 milyon 659 bin ton. En fazla yük 7.662.808 ton ile Çin’e gitmiştir. En fazla yük giden ülkeler ise Çin, İspanya, Türkiye ve İtalya oldu’’ dedi.

Taşınan toplam tahıl miktarının yüzde 12 sinin Afrika ülkelerine gittiğini vurgulayan Uraloğlu, ‘’Cumhurbaşkanımızın katkılarıyla kurulan ve devam sağlanan tahıl koridoru ile 3 milyon 978 bin 853 ton tahıl Afrika kıtasına taşındı. Böylece Türkiye’nin sağladığı güvence ile açılan tahıl koridoru birçok ülkeye yarar sağladı. Afrika ülkelerinin aldığı pay şu an yüzde 12 dolayında. Geçen altı aylık dönemde bu rakam yüzde 6’ydı. Böylece Afrika ülkelerine giden tahıl miktarı iki katına çıkmış oldu” dedi.

Almanya’daki “Yılın Akaryakıt İstasyonu”, Panasonic’in ESL çözümü ile destekleniyor

Geniş bir akaryakıt istasyonu ağının operatörü olan Team Energie, Kuzey Almanya’daki Peelwatt istasyonu ile biliniyor. Panasonic, Elektronik Raf Etiketi çözümünü sağladı.

Panasonic Connect Europe müşterisi Team Energie, Kuzey Almanya’daki Peelwatt istasyonu için “Bistro” kategorisinde prestijli “Yılın Akaryakıt İstasyonu” ödülüne layık görüldü. Ödül, her iki yılda bir, Federal Bağımsız Benzin İstasyonları Birliği (bft) ve Almanya genelinde yaklaşık 3000 akaryakıt istasyonunu temsil eden Bağımsız Benzin İstasyonları Satın Alma Birliği (eft) ile işbirliği içinde ticaret dergisi Tankstelle tarafından veriliyor.Aday gösterilen her akaryakıt istasyonu, endüstri uzmanlarından oluşan bir jüri tarafından incelendi. Jüri üyeleri, incelemelerini yaparken hizmet inovasyonunu, çevresel bağlılığı, ürün yelpazesini, samimiyeti ve çalışanların tavsiyelerinin kalitesini göz önünde bulundurdu. Yapılan değerlendirmeler sonucunda ödül, 14 Haziran’da Tankstellenmesse Essen’in akşam galasında 1000 davetli ile resmi bir törenle sunuldu. Team Energie’nin kategori yönetimi başkanı Arnd Luther, ödülü kabul ederken ödülü almalarını sağlayan etmenleri de “Benzin istasyonu personeli, Benzin İstasyonu İş Birimi ekibi ve ilgili tüm servis sağlayıcılar ve tedarikçilerin harika ekip performansı” olarak özetliyor.Hizmetten fiyatlandırmaya kadar her aşamada ikna edici performansİstasyonun mağazası ve entegre bistro alanı birkaç nedenden dolayı göze çarpıyordu. Mağazada, müşteriler LED aydınlatmalı bir ödeme alanı ve kasanın ve bistronun tüm tezgah alanının üzerindeki gölgelik üzerindeki yerel Flensburg silüeti ile karşılanıyor. Bu bölgesel dokunuşlar alışveriş deneyimini kişiselleştiriyor ve bu durum bina genelinde devam ediyor. Müşteri deneyimi, Panasonic’in Elektronik Raf Etiketleme çözümü ile daha da geliştirildi. Panasonic ESL çözümü, mağazadaki fiyat göstergelerini otomatik olarak güncellemek için merkezi bir Satış Noktası (POS) sistemine kablosuz bağlantı sağlayarak satışları artırmak, fiyatlandırma hatalarını azaltmak ve personele zaman kazandırmak için yenilikçi pazarlama kampanyalarına olanak tanıyor. Mağazada ayrıca raf gondol başlıkları ve kasalardaki dijital tabela öğelerinin yanı sıra mağazada aylık olarak değişen indirimleri gösteren göz alıcı dokunmatik ekran da kullanılıyor. Yeni bir mağaza içi modül de en yeni ve trend ürünleri vurguluyor. Akaryakıt istasyonu sağlayıcısının kategori yönetimi başkanı Arnd Luther, konuyu “Bistro için önemli olan hizmet seviyelerinin yanı sıra temizliği ve çevrenin düzenli olması” diye açıklıyor. Ödülü kazandıran önemli etmenlerden birisi olan müşteri deneyimi, gizli bir alışveriş testinde değerlendirildi. Panasonic Connect Avrupa Mühendislik Müdürü Jens-Michael Pohl, ESL çözümünün ödülün kazanılmasına iki şekilde katkıda bulunduğunu söyledi: “ESL’ler zamandan tasarruf sağlıyor. Çalışanlar da kazandığı bu zaman ile müşterilerinin ihtiyaçları için onlarla konuşmak ve ilgilenmek için daha fazla esnekliğe ve özgürlüğe sahip oluyor. İkinci olarak da ESL çözümü, yönetim 7/24 orada olmasa bile stok seviyelerinin kolayca organize edilmesine ve korunmasına yardımcı oluyor.” Peelwatt akaryakıt istasyonu bir günde dijitalleştirildi. İstasyonda 800’den fazla ESL, çoğunlukla 2.2., aynı zamanda 2.6 ve 4.2 inç boyutlu etiketler “bulunuyor.

ÖNCE MÜJDE! ARDINDAN İLK TEST…

BAKAN URALOĞLU DİREKSİYON BAŞINA GEÇTİ, YAPIMI SÜREN OTOYOLU BİZZAT TEST ETTİ

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu,  Aydın-Denizli Otoyol çalışmalarını yerinde inceledi, bilgi aldı. Ardından direksiyon başına geçti, yapımı devam eden otoyolun ilk kontrolünü bizzat kendisi yaptı.

Bakan Uraloğlu, toplam uzunluğu 163 kilometre olan Aydın-Denizli Otoyolu’nun 93 kilometrelik bölümünün 29 Ekim 2023 tarihinde hizmete alınacağı müjdesini verdi, ardından otoyolun kontrolünü Aydın Valisi Hüseyin Aksoy ile birlikte yaptı. Ortaya renkli görüntüler çıktı.

Şoför koltuğuna oturan Bakan Uraloğlu, hem aracı kullandı, hem de yolla ilgili bilgiler verdi. Bakan Uraloğlu yan koltukta bulunan Vali Aksoy’a, “Yolun konforu iyi. Seyir halindeyken profilometre cihazıyla ölçümler yapıyoruz. Eğer onu sağlamıyorsa yeniden yapıma karar verebiliyoruz. Yol bizim beklediğimizden daha iyi performans gösterdi” sözleriyle otoyol çalışmalarına tam not verdi.

İlk 1000 ihracatçı listesinde 159 Egeli yer aldı

Ege Bölgesi, ihracatçı firmaların şampiyonlar ligi konumundaki ilk 1000 ihracatçı listesinde 159 firma ile güçlü konumunu sürdürdü.

Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından hazırlanan, ilk 1000 ihracatçı listesine 2022 yılında hizmet sektörüne ait 53 firma listeye ilk kez girdi. Hizmet sektörünün ilk 1000 ihracatçı listesindeki tüm dengeleri bozmasına karşın Ege Bölgesi, 2021 yılındaki 159 firma ile yer alma pozisyonunu korudu.

Ege Bölgesi, ihracat şampiyonlar liginde en çok firmayla temsil edilen ikinci bölge olurken İzmir, 75 firmayla ilk 1000 ihracatçı listesinde İstanbul’un ardından ikinci sıradaki yerini korudu.

Denizli 25 firmasıyla listede yerini alırken, Manisa 21 ihracatçı firmayla ilk 1000 listesinde temsil ediliyor. Aydın’dan 7, Balıkesir ve Kütahya’dan 6’şar firma, Muğla’dan 3 firma ve Uşak’tan 2 firma ilk 1000 listesinde olmanın mutluluğunu yaşadı.

Ege Bölgesi’nden 18 firma 2022 yılında ilk 1000 ihracatçı listesine yeni girerken, 141 firma listede kalmayı başardı.

İzmir’de PETKİM, Manisa’da VESTEL, Denizli’de BAŞAK Metal lider

 İzmir’in ihracat şampiyonlarında 2022 yılında Petkim Petrokimya Holding A.Ş. lider olurken, 2021 yılı şampiyonu Pergamon-Status Dış Ticaret A.Ş. ikinci oldu. Hizmet sektörünün listeye dahil edilmesiyle MSC GEMİ ACENTALIĞI A.Ş. bu yıl İzmir’in en çok ihracat yapan firmaları listesine üçüncü sıradan giriş yaptı.

Manisa’nın ihracat şampiyonluğunu 24 yıldır kimseye bırakmayan VESTEL TİCARET ANONİM ŞİRKETİ şampiyonluğunu 25 yıla taşıdı. Denizli’de geçen yıllarda da ihracat şampiyonu olan BAŞAK METAL TİC.VE SAN.A.Ş. 2022 yılında da ilk sırayı kimseye bırakmadı.

Balıkesir’de BANVİT BANDIRMA VİTAMİNLİ YEM SAN. A. Ş., Muğla’da KLC GIDA ÜRÜNLERİ İTH.İHR.VE TİC.A.Ş. zirvedeki yerlerini 2022 yılında da korurlarken, Uşak’ta ihracatın liderliğine GEDİK TAVUKÇULUK VE TARIM ÜRÜNLERİ TİCARET SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ yükseldi.

Kanuni merkezi Ege Bölgesi’nde olmayan üretim tesisleri Ege Bölgesi’nde yer alan TÜRKİYE PETROL RAFİNERİLERİ A. Ş., Türkiye genelinde en çok ihracat yapan üçüncü firma olurken, kimya sektöründe Türkiye şampiyonu oldu.

İzmir Aliağa’da üretim tesisleri olan SOCAR TURKEY PETROL TİC. A.Ş. Türkiye’den en çok ihracat yapan dördüncü firma olarak listede yer aldı.

İzmir Aliağa’da üretim yapan HABAŞ SINAİ VE TIBBİ GAZLAR İSTİHSAL ENDÜSTRİSİ A.Ş. Çelik sektöründe Türkiye birincisi olurken, genel sıralamada 15. sıraya adını yazdırdı.

Tütün sektörü ihracat şampiyonu JTI TÜTÜN ÜRÜNLERİ SANAYİ A.Ş. ilk 1000 listesinde 178. Sıranın sahibi olurken, Yaş meyve sebze sektöründe Türkiye birinciliğini 6. Yıla taşıyan

UÇAK KARDEŞLER GIDA SERACILIK ULUSLARARASI NAKLİYE PLASTİK SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ, ilk 1000 ihracatçı listesinde 216. sıranın sahibi olmayı başardı.

2021 yılında ilk 1000 ihracatçı listesine 969. Sıradan giren VERDE YAĞ BESİN MADDELERİ SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ, 2022 yılında 536 sıra birden yükselerek 433. Sıraya çıkarken, Zeytin ve Zeytinyağı sektöründe ihracat şampiyonu olan başka bir İzmir firması oldu.

 Eskinazi: “Listedeki güçlü konumumuzu koruyoruz”

Ege Bölgesi’nin 2022 yılında 31 milyar doları aşan bir ihracat performansı ortaya koyduğu bilgisini paylaşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, ilk 1000 ihracatçı listesinde Ege Bölgesi olarak güçlü konumlarını koruduklarının altını çizdi.

Ege Bölgesi’nin ihracatındaki sektörel zenginliğe vurgu yapan Eskinazi, “Kimya, Elektrik-Elektronik, Çelik, Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller, Tütün, Yaş Meyve Sebze ve Zeytin ve Zeytinyağı sektörlerinde ihracat şampiyonları Ege Bölgesi’ndeki firmalarımız. Türkiye’ye ihracatı öğretmiş bir kent olarak, Sürdürülebilirlik, İnovasyon, Ar-Ge, Tasarım, Dijitalleşme ve Mesleki Eğitim konularına yoğunlaşarak, fuarlar, ticaret heyetleri, alım heyetleri ve URGE projeleriyle ilk 1000 ihracatçı listesinde sayımızı artırmayı hedefliyoruz. Hükümetimizden de yeni dönemde ihracatçılarımızın rekabetçiliğini koruyacak politikalar geliştirmesini bekliyoruz. Hükümetimiz bizim önümüzü açtığı takdirde Türk ihracatçısı orta vadede 500 milyar dolar ihracat seviyesine ulaşacak potansiyele sahip” şeklinde konuştu.

Demir çelik sektörü yeni bir korumacılık dalgası ile karşı karşıya

2026’da başlayacak olan ve Avrupa’nın ithal ettiği ürünlerin karbon salımına göre vergilendirilmesini öngören Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması yasalaştı.

Son 10 yıldır sektörde kapasite fazlası sorunu, ABD Section 232 ile başlayan ticaret savaşı ve Avrupa Birliği’nin (AB) korumacılık önlemleriyle mücadele eden demir çelik sektörü, bu kez de AB’nin Yeşil Mutabakat kapsamında getirdiği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile yeni bir korumacılık dalgası ile karşı karşıya.

Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği’nin düzenlediği webinarda Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ertan, Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve Demir-Demirdışı Metaller Sektörüne Etkilerini konuştu.

2023 yılında çelik ve demir-demirdışı metaller ihracatında gerileme devam ediyor

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ertan, “Türkiye genelinde Çelik ve Demir-Demirdışı Metaller sektörü olarak 2022 yılında bir önceki yıla kıyasla değer bazında %2,4 oranında artışla toplam 35,4 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. Sektörümüz 2022 yılında Türkiye Geneli ihracatta %14’lük paya sahip olarak Türkiye ekonomisi için lokomotif sektörlerden biri oldu. Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği olarak ise ihracat artışımızı ivmelendirerek bir önceki yıla göre %15 oranında yükselişle 2,6 milyar dolar dövizi ülkemize kazandırdık. 2023 yılının ilk 5 ayında ise çelik ve demir-demirdışı metaller sektörleri ihracatı, çelik sektöründeki kapasite kullanım oranlarında maalesef gerileme yaşanmıştır ve bu durum halen devam etmektedir.” dedi.

Küresel faiz artışlarının sonlanmasına dek devam edecek

Başkan Ertan, çelik sektörünün küresel bir sektör olduğunu bu sebeple yalnızca ülke dinamiklerinden değil tüm değer zincirindeki değişimlerden etkilendiğini vurguladı.

“Bu sebeple küresel olarak bakıldığında; ABD ve AB ülkelerindeki yüksek enflasyon oranları, küresel piyasalarda yaşanan durgunluk, ABD ve Avrupa Birliğinde faiz artışları nedeniyle inşaat sektörü üzerinde oluşan baskı, Çin’de inşaat sektörü ve ihracatta yaşanan yavaşlamaya ilave olarak küresel tüketimdeki düşüş, iç piyasadaki enerji fiyatlarının AB ve Uzak Doğuya kıyasla halen yüksek seyretmesi, ülkemizde yüksek seyreden enflasyon sebebiyle asgari ücrete yapılan artışların iş gücü maliyetinde yükselişe yol açması, kur politikaları ve emtia fiyatlarında kur kaynaklı yaşanan düşüşe ilave olarak deprem sebebiyle yaşanan can ve mal kayıpları, düşen kapasite kullanım oranları ve kurların enflasyona paralel artış göstermemesinden dolayı ithalatın daha cazip hale gelmesi; 2023 yılının Ocak-Mayıs döneminde ihracatta aşağı yönlü etkiye yol açmıştır. Temennimiz her ne kadar bu sarmaldan çıkıp daha sağlıklı bir üretim ve ihracat sürecine girmek olsa da bu durum bir süre daha, en azından küresel faiz artışlarının sonlanmasına dek devam edecek gibi gözükmektedir.”

Türkiye rekabetçiliğini kaybetmemesi için karbonsuzlaşmada yol kat etmeli

Yalçın Ertan, “Avrupa Birliği’nin karbon emisyonlarının azaltılması yönündeki çalışmaları, özellikle de Yeşil Mutabakat’a sağlanacak uyum ve sınırda karbon düzenlenme mekanizmasının uygulamaya geçmesi ile; başta demir-çelik, alüminyum, elektrik, çimento gibi emisyon yoğun sektörler olmak üzere tüm sektörlerde ihracatçılarımız için ek maliyetlerin ortaya çıkmasını gündeme getirmiştir. Önemli ticari partnerlerimizden olan AB ile ticari ilişkilerimizin sekteye uğramaması için, karbon emisyonları konusunun dikkatle ele alınması her geçen gün daha fazla önem kazanmaktadır. Uluslararası platformlarda karbon emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliği ile mücadelede Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması önemli bir araç olarak görülmektedir. Türkiye’nin ihracatta rekabetçi konumunu kaybetmemesi için karbonsuzlaşma konusunda güncel uygulamaların yakından takip edilmesi büyük önem arz etmektedir. Bizler de bu doğrultuda çalışmalarımızı gerçekleştiriyor, güncel gelişmeleri yakından takip ediyoruz.” diye konuştu.

Mali yükümlülükler 1 Ocak 2026’da başlayacak

Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile ilgili raporlama döneminin 1 Ocak 2024’de başlayacağını ve ana sorumluluğun AB’de yerleşik ithalatçı firmalarda olacağı, bu raporlama için gerekli verilerin ise tedarikçi firmalar tarafından sağlanması gerektiğini söyledi.

“Yeşil yatırımları yapmayan ülkelerin üreticilerine yönelik dolaylı olarak yaptırım ve tedbirler getirilecek. Sürdürülebilir uluslararası ticaret düzeni kuruluyor. Ve ortak değerleri uygulayanlarla serbest ticaretin devamı; bunun dışında kalan ülkelere ise tedbirlerin uygulanması söz konusu. Bunlardan en önemlisi Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması. AB tarafından dünyadaki ilk örneği olacak. AB dışında İngiltere ve Kanada’da farklı mekanizmalar üzerinde çalışıyor. AB kendi içinde bir emisyon ticaret sistemini hali hazırda uyguluyor. SKDM Uygulaması 1 Ekim 2023 itibariyle başlayacak, 1 Ekim 2023-31 Aralık 2025 arası geçiş dönemi yani Raporlama ve Veri Toplama dönemi. Mali yükümlülükler ise 1 Ocak 2026’da başlayacak. Esas olan ithalatta eşyanın karbon içeriğine yani gömülü emisyonlarına göre karbon fiyatına tabi tutulmasına ilişkin uygulama olacak. Her ne kadar bunun muhatabı Avrupa Birliğindeki ithalatçılar olsa da, özellikle veri akışı konusunda üreticilerden alınması gereken çok detaylı bilgiler bulunuyor. AB ekonomik alanı ülkeleri ve EFTA üyeleri sistemden muaf tutulmakta.  İlk aşamada  SKDM’nin uygulanacağı 6 sektör belirlenmiş durumda ancak bu sektörlerin uygulamanın resmi olarak başlayacağı 2026 tarihinden itibaren genişletileceği öngörülüyor. Türkiye olarak SKDM’ye tabi ürünlerde toplam 13,2 milyar dolar ihracatımız var, bunun 8,1 milyar doları demir çelik ürünlerinden oluşuyor, 4 milyar dolara yakında alüminyum ürünlerinden geliyor. Diğer sektörler de gübre, çimento, elektrik, hidrojen var.

Üretim sürecinde tüketilen ara girdilerin üretimi esnasında oluşan gömülü emisyonlar da raporlanacak

Güçlü, “6 sektörün doğrudan emisyonları ile çimento ve gübre için kullanılan elektriğin emisyonunun da ana dönemde karbon fiyatlamasına tabi tutulması hedefleniyor. SKDM Emisyon Kapsamını; Kapsam 1 Doğrudan emisyonlar: ürünün üretim süreçlerinden kaynaklanan karbon salınımı (üretim sürecinde tüketilen ısıtma ve soğutmanın üretiminden kaynaklı olan emisyonlar da dahil) Kapsam 2 Dolaylı emisyonlar: Üretimde kullanılan elektrik enerjisinin üretim aşamasında salınan emisyonlar Kapsam 3 Girdi kaynaklı dolaylı emisyonlar: Ürünün üretiminde girdi olarak kullanılan ve yine SKDM ürün listesinde yer alan girdi/ara malların üretimi aşamasında salınan emisyonlar (Tedarikçilerden temin edilerek hesaplamaya dahil edilecektir) olarak tanımlayabiliriz. SKDM kapsamında ürün ithal eden ithalatçı; ürünün üretildiği tesisteki üretim sürecinden kaynaklanan gömülü emisyonların yanı sıra, gerektiği hallerde, üretim sürecinde tüketilen ara girdilerin üretimi esnasında oluşan gömülü emisyonları da raporlayacaktır. Örneğin; alüminyum profil ithalatında hem alüminyum profilin kendi üretim sürecinden kaynaklanan hem girdi materyali olan işlenmemiş alüminyumun üretim sürecinden kaynaklanan gömülü emisyonlar.” diye konuştu.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile amaç AB’deki üreticilerin rekabet gücünün korunması

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, “AB kendi çelik sektörünü çok yönlü olarak destekleyeceğini açıkladı. AB’nin koruma tedbiri öncesinde Türkiye’den birçok ürüne damping soruşturmaları açıklandı. AB önce Sübvansiyon vergisi soruşturması başlattı sonra da koruma tedbiri koydu. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile amaç AB’deki üreticilerin rekabet gücünün korunması ve yenilik geliştirme şansını artırmak.  Üzerinde 20 yıl çalışılmış bir mekanizma. Modern zamanların tarife dışı engeli olarak değerlendiriliyor. AB’deki üreticiler geçiş dönemine hazırlanmış durumda biz ise henüz uyum mevzuatını göremiyoruz.   Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamına giren ürünlere baktığımızda Avrupa Birliği ithalatında Türkiye’nin payının yüzde 11 olduğu görülüyor. Çelik sektörünün ihracatında 2023’ün ilk dört beş ayında yüzde 40 gerileme yaşandı, 12 aylık ihracata baktığımızda ise yine %30luk bir gerileme görüyoruz Avrupa ile durumumuzu değerlendirdiğimizde koruma tedbirinin en az bir sene hatta daha uzun seneler devrede olacağını görüyoruz.   Ayrıca Şu anda yürürlükte olan damping vergileri var. Geçen yıl üretimde yüzde 15 bu sene de ilk 5 ayda yüzde 40 daralma var. Bu kayıp kümülatifte 55-60’lara ulaşıyor. Bu Türkiye için çok büyük bir kayıp.” dedi.

Veysel “Demir çelik sektörünün düşüş trendinden sıyrılabilmesi için GES yatırımları için hazırlıklar yapıyoruz. Yatırımların süratli bir şekilde yapılması lazım. Diğer yandan AB ekonomisi ve Emisyon Ticaret Sistemi ile entegre olacak şekilde kendi sistemimizi ivedilikle kurmalıyız. Yeşil çeliğe geçiş konusunda, yenilenebilir enerji (RES, GES, HES, Hidrojen), HBI, DRI, karbon yakalama, kullanma ve depolama gibi hususlarda devlet desteklerinin başlatılması mutlaka gerekli.” Dedi.

ULAŞTIRMA BAKANI URALOĞLU MÜJDEYİ VERDİ

 Aydın-Denizli Otoyolu’nun ilk bölümü 29 Ekim’de açılacak

 Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, yapım çalışmaları devam eden Aydın-Denizli Otoyolu’nda incelemelerde bulundu. Bakan Abdulkadir Uraloğlu, yapım çalışmaları büyük hızla devam eden Aydın-Denizli Otoyolu’nun 93 kilometrelik kesiminin açılışını 29 Ekim 2023 tarihinde hizmete açacaklarının müjdesini verdi. Toplam uzunluğu 163 kilometre olan Aydın-Denizli Otoyolu, Kapıkule’den başlayıp, İstanbul üzerinden Marmara ve Ege Bölgeleri’ni kat ederek Akdeniz’e ulaşıp, kesintisiz otoyol ağının önemli bir parçasını oluşturacak. Aydın-Denizli Otoyolu’nun tamamlanmasıyla mevcut güzergâhtaki seyahat süresi 2 saat 15 dakikadan 1 saat 15 dakikaya düşecek.

KAPIKULE’DEN AKDENİZ’E KESİNTİSİZ YOL AĞI

 İncelemelerin ardından yapım çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Bakan Uraloğlu, Aydın-Denizli Otoyolu’nun Ege Bölgesi’nin iki önemli merkezi Aydın ve Denizli’yi birbirine bağlamasının yanı sıra, Kapıkule’den başlayıp, Akdeniz’e ulaşarak kesintisiz otoyol ağını tesis edeceğinin altını çizdi. 2 bin 457 kilometresi devlet yolu, 395 kilometresi otoyol olmak üzere toplam 2 bin 852 kilometre yeni bölünmüş yol çalışmalarının sürdüğünü açıklayan Uraloğlu, “Yap-İşlet-Devret yöntemi ile hayata geçirdiğimiz Aydın-Denizli Otoyolu’muz da bu projelerden biri. Önde gelen birer sanayi, ticaret ve turizm merkezleri olan Denizli ile Aydın illerimizi otoyol ile bağlıyoruz. Otoyolumuzun temelini Kasım 2020’de attık. Otoyolumuz, 140 kilometre ana gövde ve 23 kilometre bağlantı yolu olmak üzere toplam 163 kilometre uzunluğunda. Proje kapsamında; 94 köprü, 19 viyadük, 79 altgeçit ve 573 menfez inşa ediyoruz. Otoyol bünyesinde bugüne kadar; 62 milyon metreküp kazı, 55 milyon metreküp dolgu gerçekleştirdik. 573 menfezin 411’ni tamamladık.79 altgeçitten 65’inin yapımını bitirdik. 94 köprüden 32’sinin imalatını tamamladık. 5 viyadüğü tamamladık kalan 11 viyadüğü de en kısa zamanda bitireceğiz. Yapım çalışmalarımız başarıyla ve süratle devam ediyor. İnşallah, otoyolumuzun 93 kilometrelik kesimini 29 Ekim 2023 tarihinde hizmete açacağız. Projenin tamamını da 2023ün sonu 2024 yılı başlarında hizmete almayı hedefliyoruz” dedi.

 ÖNEMLİ KATMA DEĞER KATACAK

 Aydın-Denizli Otoyolu’nun tamamlandığında Türkiye’ye önemli katma değer sağlayacağının vurgulayan Bakan Uraloğlu, “Aydın-Denizli Otoyolu; İzmir – Aydın arasındaki kesimi işletmeye açılmış olan İzmir Aydın-Denizli-Antalya Otoyolu’nun bir bölümünü oluşturuyor. Aydın ve Denizli’nin; Mevcut İzmir-Aydın Otoyolu ile İzmir Limanı’na, İstanbul – İzmir Otoyolu ile Marmara Bölgesi’ne ve aynı şekilde Denizli-Burdur-Antalya Otoyolu’nun tamamlanması ile birlikte kesintisiz bir şekilde Akdeniz’e otoyol ile bağlantısı sağlanacak. Böylece, Kapıkule’den başlayıp, İstanbul üzerinden Marmara ve Ege Bölgeleri’ni kat ederek Akdeniz’e ulaşacak kesintisiz otoyol ağı tesis edilecektir” diye konuştu.

İKİ TURİZM KENTİNİ BİRBİRİNE BAĞLIYORUZ

Bakan Uraloğlu, “Aydın-Denizli Otoyolu’nun tamamlanmasıyla mevcut güzergâhtaki seyahat süresi 2 saat 15 dakikadan 1 saat 15 dakikaya düşecektir. Zamandan 1,9 milyar lira, akaryakıttan 500 milyon lira olmak üzere yıllık toplam 2,4 milyar Lira tasarruf edeceğiz. Karbon emisyonunu da 61 bin ton azaltılacağız. İzmir-Antalya arasındaki mevcut 580 km olan yol uzunluğunu Aydın-Denizli Otoyolu ve sonradan yapılacak Denizli-Burdur ve Burdur-Antalya Otoyolları ile 440 kilometreye düşüreceğiz. Böylece seyahat süresini 6-7 saatten 3 saate düşürerek, İzmir’den Antalya’ya kadar kesintisiz otoyol ulaşımı sağlayacağız. İki önemli turizm kentini birbirine bağlayacağız” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE’Yİ GELECEĞE TAŞIYACAĞIZ

Bakan Uraloğlu, “Aydın-Denizli Otoyolu Projemiz gibi Türkiye’yi geleceğe taşıyan ve dünyayı Türkiye’ye bağlayan nice dev ulaştırma yatırımı Yap İşlet Devret (YİD) modeli ile hayata geçti. Dünyada YİD modeliyle yapılan en büyük projelerden biri olan İstanbul-İzmir Otoyolu’nu hizmete açtık. Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu ile ülkemizin en büyük petrokimya ve ağır sanayi tesislerinin içinde bulunduğu Aliağa Endüstri Bölgesi’ni otoyol konforuyla tanıştırdık. Ankara-Niğde Otoyolu’nu açarak, Edirne’den Şanlıurfa’ya bin 230 kilometre uzunluğunda kesintisiz otoyol bağlantısı tesis ettik. Asya – Avrupa arasında ulaşım ve ticaretin ana koridoru olan İstanbul’un bu konumunu daha da güçlendiren Kuzey Marmara Otoyolu’nu hizmete aldık. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün de dahil olduğu Malkara-Çanakkale Otoyolu ile Avrupa ve Trakya’dan gelen trafik yükünü, Çanakkale üzerinden Güney Marmara ve Ege’ye ulaşmasını sağladık. Avrasya Tüneli, İstanbul Havalimanı gibi projelerimizde Yap- işlet-Devret modeli ile yapılan projelerimizden” diye konuştu.

KAMU KAYNAĞI KULLANILMADI

 Bakan Uraloğlu, “YİD Modeli ile yüksek maliyetli projelerin gerçekleşmesinde, kamu kaynağı kullanılmadan özel sektör finansmanıyla yatırımların çok daha kısa sürede gerçekleşmesini sağladık. Hayata geçirdiğimiz projelerdeki başarılarımızda bundan sonraki projelerde yatırımcılara güven vermekte ve talebi arttırmaktadır. Ülkemiz ekonomisinin Türkiye Yüzyılı hedeflerini yakalamasında gerekli olan ulaşım altyapısını tesis etmek için yılmadan, özveriyle ve ciddiyetle çalışmaya devam edeceğiz. 2003’ten bu yana yapmış olduğumuz tüm ulaşım projelerinin ana teması, birbiriyle bütünleşmiş ulaşım sistemleridir. Ulaşım modları arasında gerek ulaşım ağı ve gerekse teknolojik bakımdan uyum sağlama, günümüz koşullarında zaruridir. Bu koşulların hakim olduğu bir dünya düzeninde diğer ulaşım modları ile entegre olan karayolları da Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. Canı gönülden inanıyorum ki ülkemizin gelişimi ve Türk Yüzyılı için koyduğumuz hedeflere ulaşmada gerekli her türlü kararlılığı göstermeye devam edeceğiz. Bu düşüncelerle Aydın-Denizli Otoyolu projesinin bu aşamaya gelmesinde emeği geçen tüm yüklenici firma ve Karayolları Genel Müdürlüğü personeline teşekkür ediyorum” diye konuştu.

URALOĞLU: AYDIN-DENİZLİ ARASI 2 SAAT 15 DAKİKADAN 1 SAAT 15 DAKİKAYA DÜŞECEK

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Aydın-Denizli otoyolu çalışmalarını yerinde incelemek üzere geldiği Aydın’da, Valilik İl Koordinasyon Toplantısı’na adından AK Parti ve MHP İl Başkanlıklarını ziyaret etti.

Bakan Uraloğlu, AK Parti İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada AK Partinin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı ile bu yüce milletin gönlüne girerek, milletimizin teveccühüne mazhar olduğunu hatırlatarak, “Aziz milletimiz son seçimlerde yeniden Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan diyerek, Cumhur İttifakı’nı seçmiştir. İstikrara, gelişmeye ve kalkınmaya devam demiştir” dedi. Bakan Uraloğlu, “Gece gündüz bu davaya hizmet etmekle yükümlüyüz” diyerek, yapımı devam eden Aydın-Denizli otoyol çalışmaları hakkında da bilgi verdi.

ZAMAN VE YAKITTAN 2.4 MİLYAR LİRA TASARRUF

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu “Aydın-Denizli Otoyolu’nun tamamlanmasıyla mevcut güzergâhtaki seyahat süresi 2 saat 15 dakikadan 1 saat 15 dakikaya düşecek. Zamandan ve akaryakıttan yıllık toplam 2,4 milyar Lira tasarruf edeceğiz. İzmir-Antalya arasındaki mevcut 580 km olan yol uzunluğunu da Aydın-Denizli Otoyolu ve sonradan yapılacak Denizli-Burdur ve Burdur-Antalya Otoyolları ile 440 kilometreye düşüreceğiz. Böylece seyahat süresini 6-7 saatten 3 saate düşürerek, İzmir’den Antalya’ya kadar kesintisiz otoyol ulaşımı sağlayacağız’ diye konuştu. Bakan Uraloğlu ayrıca bugün itibari ile Selçuk-Ortaklar-Aydın Yolu, Aydın-Muğla Ayrımı-Koçarlı-Söke Yolu ve Aydın-Denizli Otoyolu gibi 8 karayolu projesinin de devam ettiğini söyledi.

Bakan Uraloğlu, Aydın’ın karayolu ağının geliştirilmesi gibi demiryolu, havayolu ve denizyolu gibi diğer ulaşım türlerinde de gelişmesi için çok önemli yatırımlar gerçekleştirdiklerini belirterek “205 kilometre uzunluğundaki tüm demiryolu ağını yeniledik.

Selçuk-Ortaklar, Ortaklar-Aydın ve Aydın-Denizli Hızlı Demiryolunun etüt ve proje işlerini bitirdik. Selçuk-Ortaklar arasının proje çalışmaları tamamlayarak Bakanlığımız yatırım programındaki Ankara-İzmir Hızlı Tren projesi kapsamına aldık. 2009 yılında açtığımız bin 180 yat kapasiteli Didim Yat Limanı ile Aydın’ı yat turizmi açısından çok önemli bir merkeze dönüştürdük. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 21 yılda neyin sözün verdiysek yaptık. Geçmişte yaptıklarımızdan gelen güvenle, umutlu yarınları da inşa edeceğiz. Aziz milletimiz bize her zaman güvendi ve milletimizin bize güveni, en büyük gücümüz oldu. Bu güvenden aldığımız güçle milletimize umut olmaya devam edeceğiz” dedi.

BU BİRLİKTELİK MENFEAT DEĞİL DAVA BİRLİKTELİĞİDİR

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Aydın MHP İl Başkanlığına yaptığı ziyarette Cumhur İttifakının önemine değindi.

Bakan Uraloğlu “Milletimizin 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurduğu Cumhur İttifakını, seçimlerde ve Meclis’te devam ettirerek, mücadelemizin saflarını genişlettik. Cumhur ittifakı içinde birlikte mücadele verdiğimiz milli kimliği ve duruşuyla demokrasimizin gelişiminde önemli yeri olan Milliyetçi Hareket Partisi ve AK Parti birdir. Sayın Devlet Bahçeli ile Sayın Cumhurbaşkanımız menfaat birliği değil dava birliği çatısı altında birleşerek, Türk Siyasi tarihine damga vurmuşlardır. Aziz milletimiz son seçimlerde cumhur ittifakını seçerek Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde istikrara, gelişmeye ve kalkınmaya devam demiştir.

Türkiye’yi; Türkiye Yüzyılı hedeflerine Cumhur İttifakı’yla kavuşturacağız” diye konuştu.

Muratbey Peynirleri Sosyal Medyada Üst Üste 5. Kez Altın Madalya Aldı

 Muratbey Gıda; reklam, pazarlama ve pazarlama iletişimi alanlarında üretilen en başarılı işlerin yarıştığı Brandverse Awards’da, “Süt Ürünleri” kategorisinde bu yıl da Muratbey Peynir-Lezzetin Tarifi ile üst üste beşinci kez altın ödülü kazanarak, ulaşılması zor bir başarı elde etti.

Dijitaldeki en başarılı markaların sosyal medya performanslarının verilere dayalı ölçüldüğü Brandverse Awards 2023’te ödüller sahiplerini buldu. Eski ve yeni nesil tüm pazarlama, iletişim ve reklam çalışmalarıyla markaların dünyasına 360 derece kapsayıcı bir bakış sunan ve bu alanda Türkiye’nin en kapsamlı pazarlama ve pazarlama iletişimi yarışması olan Brandverse Awards’da Muratbey, veri analitiği dalında “Süt Ürünleri” kategorisinde üst üste 5. kez altın ödülün sahibi oldu. Deloitte Türkiye’nin de uzmanlığıyla dahil olduğu Brandverse Awards 2023’te, Türkiye’nin yerli peynir markası Muratbey, elde ettiği birincilikle sosyal medyadaki gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.

Muratbey, Dijital Platformlarda Sürekli Etkileşim Halinde  Deloitte Türkiye Danışmanlık Lideri Hakan Göl’den ödülü takdim alan Muratbey İletişim ve İş Geliştirme Direktörü Gülnur Uluğ, yaptığı açıklamada, üst üste beşinci kez altın ödülü kazanan bir marka olmanın gurur verici olduğunu belirterek şunları söyledi: “Brandverse Awards pazarlama, iletişim ve reklam çalışmalarıyla öne çıkan markaların sosyal medya performanslarını ölçen çok değerli bir organizasyon. Bizler Muratbey Lezzetin Tarifi başlığı altında yaptığımız birbirinden başarılı ve özgün içeriklerle gerek takipçi kitlemizi gerekse de etkileşim sayımızı önemli ölçüde ve istikrarlı bir şekilde artırdık ve üst üste 5. kez altın ödülün sahibi olduk. Bugüne kadar sosyal medyada videolarımız, influencer iş birliklerimiz, ülkenin kültürel kodlarına uygun hazırladığımız içeriklerimiz, önemli günlerde yaptığımız toplumsal paylaşımlarımız, sosyal medya yarışmalarımız, sağlıklı bilgi günleri, çevre ve sürdürülebilirlik çalışmalarımız gibi birçok paylaşımla tüm dünyadaki peynir severlerle buluşuyor, takipçilerimizle sıcak bağlar kuruyoruz. Sağlıklı nesillere katkı sağlamak adına hayata geçirdiği ‘Doğru Beslen Mutlu Yaşa’ projesinde Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu’nun desteği ile sağlık ve bağışıklık konularında farkındalık yaratan, bilgilendirici içerikler paylaşmaya devam ediyor ve Muratbey youtube kanalında doğru beslenmenin ve mutlu yaşamın ipuçlarını anlatıyoruz. Yaptığımız bu çalışmalarda tüm özverisiyle yanımızda olan sosyal medya ajansımız Aklı Fikri Reklam Ajansı Başkanı Sayın İlker Müftüoğlu’na ve bizlere ilgi duyan ve güvenen tüm değerli takipçilerimize teşekkür ediyoruz. Muratbey olarak önümüzdeki tüm işlerde mutlulukları çoğaltmaya, yaşama değer katmaya devam edeceğiz”

Yarışma kapsamında 50 bini aşkın marka hesabı incelendi

Marketing Türkiye & BoomSonar iş birliğiyle hayata geçirilen, tüm değerlendirme süreçlerine Deloitte Türkiye’nin uzmanlığıyla katkı sağladığı ve rekor bir başvurunun gerçekleştiği Brandverse Awards Ödül Töreni’nde, Sosyal Medya ve Dijital – SocialBrands Veri Analitiği Ödülleri” bölümünde sosyal medyanın en başarılı markaları ödüllendirildi. Veri Ödülleri Bölümü için her yıl olduğu gibi bu yıl da 50 binden fazla sosyal medya marka hesabı SocialBrands Sosyal Medya Marka Endeksi’ne göre tamamen analitik olarak incelendi. 1 Nisan 2022-1 Nisan 2023 dönemini kapsayan değerlendirmede takipçi sayısı, takipçi artışı, paylaşılan ileti sayısı, ileti türleri, elde edilen etkileşim ve etkileşim türleri gibi birçok farklı veri ele alındı. Dijitaldeki en başarılı projeleri ve markaları yıllardır başarılı bir şekilde ödüllendirmeyi sürdüren Social Media Awards Turkey 2022 yılından itibaren Brandverse Awards kapsamında yer alıyor.

GAGİAD’IN “YEŞİL ŞEHİRLER” BULUŞMASI 5 ÜLKEYİ ATİNA’DA BİR ARAYA GETİRDİ

Kentlerin ekolojiye verdiği değer, yeşil kalkınma süreci ve bu alanda yaptığı çalışmaların yerinde görülerek 5 ülke arasında görüş alışverişine imkan sağlaması adına Erasmus+ Mesleki Eğitim Alanında 67 başvuru arasından ilk 8’e kalarak fonlanmaya hak kazanan ve Gaziantep Genç İş İnsanları Derneği (GAGİAD) koordinatörlüğü ile hayata geçirilen, Türkiye Ulusal Ajansı ve Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen “Dayanıklı Bir Yeşil Kalkınma için İş İnsanları ve Yeni Katılanlar Arasında Bilgi Değerleme ve Farkındalık Diyaloğu” projesinin Yunanistan faaliyeti Atina’da hayata geçirildi. İlk dört faaliyeti farklı ülkelerde tamamlayan paydaşlar ‘’ kadınların Yeşil Anlaşma ile ilgili alanlara yoğunlaşarak yüksek teknoloji alanlarında çalışmaya teşvik etme’’ temasıyla Atina’da buluştu.

Türkiye’den örneklerin anlatıldığı buluşmada, yeni iş birlikleri kapsamında da görüşmeler yapıldı.

GAGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Koçer, projenin tüm hızıyla devam etmesiyle sona yaklaştığını, ulusötesi paydaşlar ile bu tecrübeyi elde ederek, projenin konu başlıklarının dünya gündemi için önemli olduğunu ve Atina Faaliyeti’nde de tüm dünyaya dokunacak bir konuyu gündemlerine aldıklarını söyledi.

İş kadınlarının istihdam edilebilirliğini ve farkındalığını artırmak istediklerini belirten Koçer, sosyal ağ ve e-öğrenme platformları aracılığıyla verilen mesleki eğitimden yararlanmak için teknolojinin nasıl kullanılabileceğinin de bu proje kapsamında değerlendirileceğini vurguladı.

Deneyim, bilgi ve becerilerin yanı sıra bilgi alışverişinde bulunmak için çevrimiçi ve uluslararası etkinliklerde yer alınmasını arzu ettiklerini belirten Koçer, “Projemizin Atina ayağında, dünyadaki mevcut cinsiyet eşitsizliğini ele alan politikaların aranması, dengesiz yatırımlar, halen ağırlıklı olarak erkeklerin egemen olduğu yeşil ve teknoloji sektörlerindeki cinsiyet istihdamı ve yatırım açığını genişletebilmek üzere gerçekleştiriliyor. Ancak biz kadın istihdamının ve kadın girişimcilerin bu alanda da daha yoğun olması için elimizden gelen desteği vermeye, projeyi desteklemeye devam edeceğiz.” dedi.

Faaliyet ana teması olan kadınların iş hayatındaki önemine değinen Koçer, “Kadınların hayatın her alanında aktif olarak yer almaları için her türlü destek ile her zaman yanlarındayız. Gerçekleştirilecek projeler için de tüm kurumlar ile iş birliğine her daim hazırız.” ifadelerini kullandı.

– “Vize sorununu çözelim”

Sunumu sırasında 6 Şubattaki depremler ve bölgede hayata geçirilen projeler hakkında da katılımcılara bilgi veren Koçer, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha iyi noktaya getirilmesi noktasında yaşanan vize sorunlarına çözüm üretilmesi gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Genel itibariyle Avrupa’ya vize almakta sorun yaşandığını dile getirmeliyiz. Çünkü bizler buralara iş yapmak ve karşılıklı gelişim için geliyoruz. Ancak üzülerek belirtmek isterim ki vize konusunda sorun yaşıyoruz. Biz istiyoruz ki Avrupa ile olan diyaloğumuzun daha da güçlenerek ilerlesin ve bu gücün siyasi, ekonomik ve sosyal olarak tüm alanlarda görülebilir şekilde hayata geçsin. Sizlerle bu düşüncelerimizi ve temennilerimizi paylaşıyoruz çünkü sizler aracılığıyla gerekli kurumlara bu düşüncelerimizin aktarılmasını istiyoruz.”

– Proje 1 yılda tamamlandı

Haziran 2022 tarihinde başlayan projenin ortakları arasında yer alan Türkiye’nin yanı İspanya, Lüksemburg, Danimarka ve Yunanistan’daki paydaşlar, ilk kez proje kapsamında geçen yıl 20-21 Eylül tarihleri arasında Gaziantep’te GAGİAD ev sahipliğinde buluşmuştu.

Paydaşlar, Gaziantep’te hayata geçirilen yeşil şehirler uygulamasına örnek uygulamaları yerinde gördükten sonra diğer paydaşların ev sahipliğinde farklı gündemlerle bir araya gelmeye devam etmiş ve geçtiğimiz tarihlerde Lüksemburg ayağı da tamamlanmıştı.

– Büyükelçiden Gaziantep’e mesaj

GAGİAD Başkanı Cihan Koçer, beraberinde Yönetim Kurulu Üyesi Metin Tepe ve Halit Güleç ile Yunanistan’ın başkenti Atina’ya giden heyet, bu ülkedeki temasları kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Atina Büyükelçisi Çağatay Erciyes’i makamında ziyaret etti.

Koçer, “Gaziantep gibi Türkiye’nin en önemli ihracat şehrinden Yunanistan’a yapılan ihracatı artırmak istiyoruz. Zira bu rakamlar iki tarafın da gerçek potansiyelini yansıtmıyor. Dünyanın dört bir yanına ürün gönderen Gaziantep’in bundan sonraki süreçte Yunanistan pazarında da daha etkili olmasını temenni ediyoruz.” diye konuştu.

Büyükelçi Erciyes ise Gaziantep üretim ve ihracat alanındaki potansiyelini yakından takip ettiğine işaret ederek, Yunanistan’da daha fazla Gaziantepli iş insanını görmek isteyeceklerine dikkati çekti.

Bu anlamda Yunanistan’daki iş yapma ve yatırım fırsatları hakkında bilgilendirme Erciyes, “Gaziantepli iş temsilcilerini Yunanistan’a bekliyoruz. Büyükelçiliğimizdeki tüm ekibimizle sizlere yardımcı olmak, iş bağlantıları kurmanıza vesile olmak için kapımız açık. İsteriz ki Türkiye ile Yunanistan arasındaki iş bağlantıları daha da güçlensin. Biz de bu noktada elimizden gelen desteği sağlamaya hazırız” ifadelerini kullandı.

Gerçekleşen ziyaret, plaket ve GAGİAD Başkanı Cihan Koçer’in GAGİAD Hatıra Ormanı’nda Sayın Büyükelçi Çağatay Erciyes adına dikilen fidanların sertifikasını takdim etmesiyle sona erdi.

Lexus ve ATP Tour Global Partnerlik Anlaşmasına İmza Attı

Premium otomobil üreticisi Lexus, profesyonel erkek tenis turnuvalarının zirvesi olan ATP Tour ile çok yıllık bir anlaşmaya imza attı. İki dev ismi bir araya getiren anlaşmayla birlikte Lexus, ATP Tour organizasyonlarındaki izleyici kitlesiyle buluşacak. Bu sezondan itibaren Lexus ve ATP, turnuvalar ve oyuncularla farklı partnerlik anlaşmaları da gerçekleştirmeyi planlıyor.

Lexus, Platinum Partner ve Resmi Otomotiv Partneri olarak turnuvalardaki yerini alacak. 12-19 Kasım tarihlerinde İtalya, Torino’da düzenlenecek olan Nitto ATP Finals’da Lexus modelleri sporcularla birlikte boy gösterecek. Bu prestijli ünvan için bu turnuvada teklerde ve çiftlerde en İyi 8 tenisçi mücadele edecek. Lexus burada tam elektrikli Lexus RZ450e dahil olmak üzere yeni modellerle tenisçilerin, resmi görevlilerin ve özel konukların turnuvaya ulaşımını  gerçekleştirilecek.

Bununla birlikte Lexus, tenis severlerin oyuncular arasındaki rekabeti keşfetmesini sağlayan popüler bir uygulama olan ATP Head2Head’in ana sponsorluğu da dahil olmak üzere ATP Tour’un hızla büyüyen dijital ve sosyal platformlarında da yıl boyunca yer alacak.

Premium otomobil endüstrisinde elektrifikasyon konusunda öncülük yapan Lexus, hibrit, plug-in hibrit ve tam elektrikli modelleriyle emisyonların düşürülmesine yardımcı oluyor. ATP turnuvaları boyunca bu çevre dostu araçların kullanılmasıyla BM Spor İklim Eylem Planı ve ATP’nin 2040’a kadar Net Sıfır emisyon hedefine katkı sağlayacak.

ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI ABDULKADİR URALOĞLU:AKILLI ULAŞIM SİSTEMİYLE 69 BİN KİLOMETRELİK YOL AĞIMIZI ANLIK 7/24 TAKİP EDİYORUZ

 Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Kurban Bayramı nedeniyle ülke genelinde yaşanabilecek her türlü yoğunluğa ve aksamalara karşı tedbirlerin alındığını ve denetimleri sıklaştırıldığını duyurdu.

 Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğü Akıllı Ulaşım Sistemleri Merkezi’ni ziyaret etti.  AŞTİ Terminali, İstanbul Havalimanı, İDO Yenikapı İskelesi, Osmangazi Köprüsü Gişesi, Halkalı Marmaray, Hızlı Tren Garı ve Söğütlüçeşme Yüksek Hızlı Tren İstasyonu’na canlı bağlantılarla bayram öncesi yoğunluğun önlenmesi amacıyla uygulanan tedbirler konusunda bilgi aldı. Bakan Uraloğlu, her bayram olduğu gibi bu bayramda, vatandaşların huzurlu ve güvenli yolculuk yapabilmeleri için tüm birimlerle sahada olduklarını ifade ederek, “Akıllı ulaşım merkezimizdeki ekranlar üzerinden 69 bin kilometrelik yol ağımızı anlık görüntü alarak 7/24 takip ediyoruz. Tek amacımız vatandaşlarımızın sevdiklerine güvenli bir şekilde ulaştırmak.” dedi.

 KARAYOLU AĞINI ETKİN KULLANARAK CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ ARTTILACAK

 Bakan Uraloğlu, 9 günlük bayram tatilinin bugün itibariyle fiilen başladığını belirterek şunları söyledi:

“Mesai saatinin bitimiyle İstanbul ve Ankara başta olmak üzere tüm büyük şehirlerimizde ve ana akslarımızda oluşacak trafik yoğunluğu dikkatle izliyoruz. Ama her tatil döneminde olduğu gibi bu bayram süresince de vatandaşlarımızın bu mübarek günleri doyasıya yaşaması için tüm birimlerimizle sahadayız. Yaşanması muhtemel yoğunluk nedeniyle Bakanlık olarak kara, deniz, hava ve demiryollarında tüm önlemlerimizi almış bulunuyoruz. AŞTİ Terminali, İstanbul Havalimanı, Osmangazi Köprüsü, İDO Yenikapı İskelesi ve Söğütlüçeşme Yüksek Hızlı Tren İstasyonu gibi ülkemizin dört bir yanında çalışma arkadaşlarımızla görevimizin başındayız. Ulaşımda yaşanabilecek her türlü yoğunluğa ve aksamalara karşı tedbirlerimizi aldık ve denetimleri sıklaştırdık. Akıllı ulaşım merkezimizdeki ekranlar üzerinden 69 bin kilometrelik yol ağımızı anlık görüntü alarak 7/24 takip ediyoruz. Ülke genelinde; yaklaşık 3 bin sinyalizasyon sistemi, 5 bin kamera, 150 Meteorolojik Bilgi İstasyonu, 2 bin 500 değişken mesaj ve trafik işareti ile uzaktan yönetilebilen ışıklı uyarı ile bayram süresince tüm kullanıcı ve sürücüleri anlık olarak bilgilendireceğiz.”

 SEYAHAT SÜRELERİNİ KISALTACAĞIZ

 Karayolu ağının mevcut kapasitesini en etkin şekilde kullanarak; trafik, can ve mal güvenliğini artıracaklarını dile getiren Bakan Uraloğlu, “Gerektiğinde hızlıca karayolu ekiplerinin sevk ve idaresini gerçekleştirerek, alternatif güzergâh ve şerit yönetimi sağlayacağız. Trafik sıkışıklığını azaltarak seyahat sürelerini kısaltacağız. Bu bayramda da Karayolları Genel Müdürlüğü’nün işletmesindeki köprü ve otoyollardan geçişleri Sayın Cumhurbaşkanımızın kararı ile ücretsiz hale getirdik. Memleketlerine gidemeyen veya tatillerini Ankara-İstanbul ve İzmir’de geçirecek vatandaşlarımız için ise, İstanbul’da Marmaray, Ankara’da Başkentray ve İzmir’de İZBAN ücretsiz hizmet verecek. Özellikle trafiğin en yoğun olduğu karayolu güzergahlarımızda yol çalışmalarına da ara verdik” dedi.

 ÜCRETSİZ GEÇİŞ TARİHLERİ

 Uraloğlu, Kurban Bayramı tatili nedeniyle yap işlet devret projeleri dışında kalan otoyol ve köprüler ile bakanlığa bağlı şehir içi raylı sistemlerin de ücretsiz olduğunu belirterek  ‘’24 Haziran 2023 Cumartesi günü saat 00.00’dan (Cuma gününü Cumartesi gününe bağlayan gece) başlayarak, 3 Temmuz 2023 Pazartesi günü saat 07.00’a kadar, yap işlet-devret projeleri hariç olmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğu altında bulunan otoyollar ile 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri’nin ücretsiz olacak. Vatandaşlarımız Kurban Bayramı tatili nedeniyle 28 Haziran 2023 Çarşamba günü saat 00.00’dan (Salı Gününü, Çarşamba gününe bağlayan gece) başlayarak, 1 Temmuz 2023 Cumartesi günü saat 24.00’a kadar Başkentray-Marmaray ve İZBAN ile belediyeler ve bunların kurdukları birlik müessese ve işletmelerce yürütülen toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak kullanacaklar.’’ ifadelerini kullandı.

 EK ÖNLEMLER ALINDI

 Bakan Uraloğlu, trafiğin yoğun olacağı tatil bölgelerinde ek önlemler aldıklarını ifade ederek, “Tatil süresince devam eden yol yapım, bakım ve onarım çalışmalarını asgari seviyede tutacağız. Bakım-onarım gibi nedenlerle şerit sayısında eksilme bulunan yolları da gözden geçirerek mümkün olan şeritlerin tamamını trafiğe açtık. Böylece uzun trafik kuyruklarının oluşmasını engelleyeceğiz. Ayrıca, tüm Türkiye genelinde, vatandaşlarımızın huzur ve güven içerisinde seyahat etmelerini sağlamak ve acil durumlara müdahalede bulunmak üzere, Bölge müdürlüklerimizde, tünel ve otoyol bakım şefliklerimizde 750 nöbetçi personelimiz hazır bulunacak. Sorumluluk ağımızda bulunan 69 bin km yolda yaşanması muhtemel olumsuzluklara karşı da Türkiye genelinde, bin ekip, 5 bin 400 personel, bin 500 makine ile 7/24 esasına göre görev yapacak, trafik güvenliğini tehlikeye sokabilecek her duruma anında müdahale edeceğiz” diye konuştu.

 ALO 159 VE KGM SİTESİNDEN BİLGİ ALINABİLİR

 Vatandaşların yola çıkmadan önce ücretsiz Alo 159 hattından ve KGM web sitesi üzerinden kapalı ve çalışma yapılan yollar hakkında bilgi alabileceklerini de kaydeden Bakan Uraloğlu, “En uygun güzergah ve alternatiflerini de bu hattan öğrenebilirler. Vatandaşlarımızın özellikle yüksek hızlı tren seyahatine yönelik ilgisi her daim en yüksek düzeyde. Kurban Bayramı dolayısıyla da yoğun bir ilgi var. Demiryolu taşımacılığında da hızlı tren, ana hat ve bölgesel trenlerde kapasite artışına gittik. Ayrıca ek güvenlik tedbirleri aldık. Otobüs Terminallerindeki denetimlerimizi artırdık” dedi.

 FAHİŞ FİYATLI BİLET SATIŞINA GEÇİT VERİLMEYECEK

 Bakan Uraloğlu, “Bakanlığımıza bağlı ekipler ile 81 ildeki yolcu terminallerinde, yol kenarlarında ve karayolları denetim istasyonlarında yolcu taşımaya mahsus araçlara yönelik denetimleri sıklaştıracağız. Böylece, bayramı sevdiklerinin yanında geçirmek isteyen vatandaşlarımızın mağdur olmamasını sağlayacağız. Fahiş bilet satmak isteyen fırsatçılara asla izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

 SEVDİKLERİNİZİN BAYRAMINI ACIYA DÖNÜŞTÜRMEYİN

 Vatandaşlardan tek isteklerinin, trafik kurallarına uymaları olduğunu ve sevdiklerinin bayramını acıya dönüştürmemelerini isteyen Bakan Uraloğlu,

“Görevli olan ekip arkadaşlarımız, yol üzerindeki işletmelerde görevli firma çalışanlarımız da hem kendilerinin hem de yollara çıkan tüm vatandaşlarımızın can güvenliği için dikkatle çalışsın. Araç kullanacak kardeşlerimiz uykusuz ve yorgun olarak yola çıkmasın. Yolda sık sık mola versin ve dinlensin. Araçlarının lastik kontrolleri gibi her türlü bakımlarını yaptırarak yola çıksın” dedi.

e-Fatura’ya zorunlu geçiş için geri sayım başladı  

e-Fatura’ya, 1 Temmuz tarihindeki zorunlu geçiş için son haftaya girildi. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’in 535 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında, 1 Temmuz 2023 itibariyle yaklaşık 150 bini aşkın yeni mükellef e-Fatura’ya geçiyor. e-Fatura’ya geçişler için geri sayımın yaşandığı bugünlerde özel entegratörlerin telefonları susmuyor. Özel entegratörler firmaları, gelecek hafta Kurban Bayramı boyunca yoğun çalışmaya devam edecek.

İşletmelerin zorunlu olan geçişlerini son günlere bırakabildiğini ifade eden Uyumsoft Kurumsal İş Sistemleri ve Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü Arif Erhun Öçal, şunları söyledi:

“Bugüne kadar mali müşavirlere ve e-Fatura’ya geçiş zorunluluğu bulunan firmalara, biran önce mali mühürlerini alarak geçiş süreçlerini tamamlamaları konusunu, katıldığımız çeşitli toplantılarda sene başından itibaren bilgiler aktardık. Ancak birçok işletme geçişlerini son güne bırakabiliyor. Oysa, mali mühür almak bile bir haftayı bulabiliyor. Özetle, mali mührünü alıp geçişini yapmayan firmalara biran önce süreci tamamlamalarını tavsiye ediyoruz. Henüz mali mühür başvurusu yapmayanlar ise hızlıca başvurularını yaparak süreçlerini takip etmelidirler.” dedi.

e-Fatura’ya geçen firma sayısı 1 milyonu aşacak

Ülkemizin e-Fatura’ya geçişte önemli başarılara imza attığını anlatan Arif Erhun Öçal, şunları kaydetti:

“Türkiye olarak, e-Belge (e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter, e-İrsaliye gibi) uygulamalarına geçişte dünyada örnek ülke olarak gösterileceğimiz bir başarıya imza atıyoruz. e-Fatura kullanan 880 bini aşkın işletme sayısı, 1 Temmuz geçişleriyle birlikte 1 milyon firmayı aşacak. Bu sayının içindeki yaklaşık 500 bin firma, e-fatura, e-arşiv fatura, e-defter, e-irsaliye dahil e-Belge uygulamalarının hemen hemen hepsini kullanıyor olacak. Artık, e-belge uygulamaları tartışma konusu olmaktan çıkarak, şirket yöneticileri, mali müşavirler ve herkesin kullanmak isteği dijital dönüşüm uygulamaları arasındadır. Uyumsoft olarak, e-Belge uygulamalarındaki ürünlerimiz ve verdiğimiz hizmet kalitemiz ile lider özel entegratörlerin arasındayız.” diye konuştu.

1 Temmuz 2023 tarihinde zorunlu e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-İrsaliye kimleri kapsıyor?

a)2022 hesap dönemi brüt satış hasılatı 3 milyon TL’yi geçen mükellefler, 1 Temmuz 2023 tarihinde e-Fatura ve e-Arşiv Fatura’ya geçiyor. 1 Ocak 2024 tarihinde e-Defter’e geçme zorunluluğu bulunuyor.

b)2022 veya müteakip hesap dönemlerinde brüt satış hasılatı 500 bin TL’yi geçen gayrimenkul ve/veya motorlu taşıt, inşa, imal, alım, satım veya kiralama işlemlerini yapanlar ile bu işlemlere aracılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, 1 Temmuz 2023 tarihinde e-Fatura ve e-Arşiv Fatura’ya geçiyor. 1 Ocak 2024 tarihinde e-Defter’e geçme zorunluluğu bulunuyor.

c)2022 veya müteakip hesap dönemleri için 500 bin TL ve üzeri brüt satış hasılatı olan, gerek kendi siteleri, gerekse de internet satış platformları üzerinden veya her türlü elektronik ortamda mal veya hizmet satışı gerçekleştiren mükellefler, 1 Temmuz 2023 tarihinde e-Fatura ve e-Arşiv Fatura’ya geçiyor. 1 Ocak 2024 tarihinde e-Defter’e geçme zorunluluğu bulunuyor.

d)Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Belediyelerden yatırım ve/veya işletme belgesi almak suretiyle konaklama hizmeti vermek üzere yeni faaliyete başlayacak otel işletmeleri, faaliyete başladıkları ayı izleyen 4.ayın başından itibaren e-Fatura ve e-Arşiv Fatura’ya geçecek. e-Fatura’ya geçtikleri yılı takip eden yılbaşından itibaren e-Defter’e geçme zorunluluğu bulunuyor.

e)2022 hesap döneminde e-Fatura uygulaması kapsamında olan brüt satış hasılatı 10 milyon TL’yi geçen mükellefler, 1 Temmuz 2023 tarihinde e-İrsaliye uygulamasına geçiyor.

Dayanışma soframızı birlikte kuralım! Yeniden Antakya Platformu Derneği (YAP), Hataylı yerel üreticiler platformu “Baştacı Yerel Üreticimiz” ve sosyal satın alma mecrası “Sosyal Zincir” 22 Haziran’da gerçekleştirdikleri ortak etkinlikte, Hataylı yerel üreticiler ve yiyecek içecek sektörünün satın alma aktörlerini birlikte hareket etmeye çağırdı.Yeniden Antakya Platformu Derneği Kurucu Üyesi Nil Büyükyazgan, Baştacı Yerel Üreticimiz Platformu Kurucusu, şef ve yazar Jale Balcı ve Sosyal Zincir adına Innovation for Development (I4D) Direktörü Doğan Çelik‘in ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikte perakende ve yiyecek içecek sektörlerinin fikir önderleri, yöneticiler, kurum ve kuruluş temsilcileri, şefler ve sektör gazetecileri dayanışma için bir araya geldi. Paydaşlar ve konuklar üretim-satın alma süreçlerinde yenilikçi yaklaşımlara ilişkin fikir alışverişinde bulundu. Yörenin benzersiz lezzetleri eşliğinde, yerel üreticileri perakende sektörü ve gastronomi dünyasıyla yakın iletişime geçirmeyi hedefleyen bu özel buluşmada, Türkiye’nin ilk sosyal satın alma platformlarından biri olma niteliği taşıyan Sosyal Zincir ile maliyet avantajı ve sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirecek yöntemler ele alındı. Bölgedeki mevcut kapasite ve iş birliği olanakları değerlendirildi.Yeniden Antakya Platformu Derneği Kurucu Üyesi Nil Büyükyazgan: “Yeniden Antakya Platformu Derneğimizin Gastronomi danışmanı Jale Balcı, depremin ardından bölgede düzenli satın almaların kesintiye uğraması sebebi ile stoklarını tüketmekte ve sürdürülebilir değer zincirini yeniden kurmakta zorlanan yerel üreticilere destek olmak amacıyla ‘Baştacı Yerel Üreticimiz’ platformunu oluşturdu. Yeniden Antakya Platformu Derneği olarak, stratejik iş birliği yürüttüğümüz Innovation for Development’ın üreticiler ve satın almacılar arasında konumlanan B2B eşleşme platformu ‘Sosyal Zincir’ ile ‘Baştacı Yerel Üreticimiz’ platformunu anlamlı bir ortak hedef etrafında buluşturduk. Bu güç birliği ile deprem bölgesindeki üreticilerimiz ve satın alıcılar, düzenli ve şeffaf bir ortamda buluşma imkanına ve yeni fırsatlara ulaşmış olacaklar. YAP olarak 22 Haziran 2023 itibarıyla üyelerimiz, bağışçılarımız, paydaşlarımız ve Antakya sevdalılarıyla kararlı ve uzun soluklu bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Yürüttüğümüz ve desteklediğimiz projelerimizi paylaşmayı sürdüreceğiz. Bu firsat ile tanışmak, birlikte ilerlemek, katkı sunmak isteyen herkesi YAP çatısına bekliyoruz.”Baştacı Yerel Üreticimiz Platformu Kurucusu, şef ve yazar Jale Balcı: “Yüzyıllardır mükemmel ev sahipliğiyle her misafirini ‘baş tacı’ eden Antakya, artık bizim baş tacımız oluyor. 6 Şubat 2023’de yaşanan depremlerin o toprakların üzerinde bıraktığı izleri silip, küllerimizden yeniden doğma, Antakya’nın havasına, suyuna, zenginliğine, tarım ve hayvancılıkla uğraşan yerel üreticisine destek ve köklü mutfağına sahip çıkma zamanı. Baştacı Yerel Üreticimiz Platformu’nu 8 Mart 2023’te umut ve mücadele gücünü hiç yitirmeyen yerel üreticilere sürdürülebilir bir alan sağlamak, Antakya’nın yerel üreticileriyle tüketicileri buluşturmak, aralarındaki bağı yeniden inşa etmek amacıyla kurduk. Mart ayı ekim zamanı olduğu için fide gübre ile başladık ve sonrasında ellerinde olan ürünleri satabilmeleri için her türlü desteği verdik. Örneğin İstinyepark’ta kurulan kioskta 15 gün değişmeli olarak yerel üreticiler yer alacak, farklı alışveriş merkezlerinde de bedelsiz dükkan teslimleri ve çalışmaları devam ediyor. Bugünkü etkinliğimizde de Antakya’daki yerel üreticilere verdiği desteği soframıza kadar getirdiği için Antiochia Concept’in sahibi Süleyman Gülüm’e ve yoğun gündemlerinde sosyal sorumluluk alanına da el atarak bizlere destek sundukları için Usla Akademi’nin yönetimine ve mutfak ekibine yürekten teşekkür ederiz.”Innovation for Development direktörü Doğan Çelik: “Türkiye’de henüz yeterince gündem işgal etmeyen ancak kapsayıcı bir kalkınma için  kritik olan sosyal satın alma konusunu afetzede üreticiler ile kurumsal satın almacıları bir araya getirecek bir eşleştirme platformu nezdinde Sosyal Zincir aracılığı ile şekillendiriyoruz. Sosyal Zincir bu anlamıyla Türkiye’de ilk sosyal satın alma platformlarından biri olma niteliği taşıyor. Dolayısıyla kamu sektörü ve özel sektör için ilk defa bir sosyal satın alma çözümü uçtan uca satın almacıların talepleri ile örtüşecek şekilde ve afetzede üreticilerle dayanışma içinde ele alınacak bir biçimde uygulama alanı bulacak. Amacımız, kapsayıcı bir tedarik zincirini özel sektör ve kamu sektörü ile afetzede işletmeleri, üreticileri ve kooperatifleri içerecek şekilde masaya getirmek. Hem maliyet avantajı sağlayan hem de sürdürülebilirlik hedeflerini yakalamada kaldıraç etkisi olan bir yaklaşımdan bahsediyoruz. Bunun için yenilikçi ve kapsayıcı satın alma uygulamalarını yaygınlaştırmaya ihtiyacımız var. Sosyal Zincir ile bunu hep birlikte başaracağız.”

Masdaf, Türkiye’nin Orman Yangınlarıyla Mücadelesini Destekliyor

Türkiye, iklim krizi nedeniyle sıcak ve kurak bir yazla karşı karşıya. Bu durum normalden daha fazla sayıda orman yangını olasılığını beraberinde getiriyor. Üstelik artık orman yangınları, eskisinden daha uzun sürüyor.

Türkiye, orman yangınları nedeniyle 2021 yılında 27 bin hektar, 2022 yılında ise 14 bin hektar yeşil alanını kaybetti.

Ekosistemi bozan ve biyoçeşitliliği tehdit eden orman yangınlarına erken müdahale; yangınları kontrol altına almak, canlıları kurtarmak, biyoçeşitliliği korumak ve sera gazı emisyonlarını azaltmak açısından hayati önem taşıyor.

Peki orman yangınlarına erken müdahale kapsamında neler yapmak gerekiyor? İşte detaylar…

Kavurucu sıcaklar kapıda, ormanlarımız için tehlike çanları çalıyor. Etkisini her geçen yıl daha fazla hissettiğimiz iklim krizi nedeniyle aşırı sıcak ve kuru olan hava, adeta orman yangınlarına davetiye çıkarıyor. Üstelik artık orman yangınları, eskisinden dahauzun sürüyor. Bu nedenle de kolay kolay kontrol altına alınamıyor. Türkiye, orman yangınları nedeniyle 2021 yılında 27 bin hektar, 2022 yılında ise 14 bin hektar yeşil alanını kaybetti.

Orman yangınlarının yaklaşık yüzde 40’ı ise insanların dikkatsizliğinden dolayı yani yapılan piknikler, yakılan ateşler, sigara izmaritleri gibi nedenlerden dolayı çıkabiliyor.

İtfaiye olay yerine ulaşmadan yapılan müdahale önemli

Ekosistemi bozan ve biyoçeşitliliği tehdit eden orman yangınlarına erken müdahale; yangınları kontrol altına almak, canlıları kurtarmak, biyoçeşitliliği korumak ve sera gazı emisyonlarını azaltmak için hayati önem taşıyor. Bu konuda yeterince başarılı olabilmek için de toplumu, yerel yönetimleri yani belediyeleri ve Orman Genel Müdürlüğü’nün koruma ve güvenlik görevlilerini yeterince bilinçlendirmek gerekiyor. Çünkü bazen henüz itfaiye ekibi olay yerine ulaşmadan yangına müdahale etmek, yangının kısa sürede kontrol altına alınmasında önemli rol oynuyor.

Yangınların yoğun olarak yaşandığı yerlerde yangına erken müdahale imkânı sunan yangın pompaları bulundurmak ve bu konuda belediye ve Orman Genel Müdürlüğü’nün koruma ve güvenlik görevlilerine gerekli eğitimleri vermek gerekiyor. Hatta yangın anında hızlıca aktif hale getirilmesi gereken bu sistemlerin belirli periyotlarla çalıştırılıp, test edilmesi de oldukça önemli.

Yangın pompaları, erken müdahalede etkili çözüm sunuyor

Yarım asırdır Türkiye’de pompa sektörüne öncülük eden Masdaf, orman yangınlarıyla mücadelede etkili çözümler sunan “yangın pompa”larının önemine dikkat çekti.

“Türkiye sıcak ve kurak geçmesi beklenen bir yazla karşı karşıya, bu da normalden daha fazla sayıda orman yangını olasılığını beraberinde getiriyor” diyen Masdaf Pazarlama Müdürü Nihan Göksal, ekosistemi olumsuz etkileyen orman yangınlarına itfaiye ekipleri, olay yerine ulaşmadan önce yangın pompaları ile müdahale edilerek, yangının; ormana, insana ve çevreye olan etkilerinin azaltılabileceğini belirtti:

“Bu yaz ormanlarımız yanmasın. Yangınlar, bilinçli kişiler ve yangın söndürme sistemleri yani yangın pompaları ile genişlemeden söndürülebilir, yeter ki erken müdahale edilsin.Masdaf olarak, dünyada en çok tercih edilen NFPA (National Protection Association) ve UL/FM standartlarına uygun olarak geliştirdiğimiz Yangın Pompalarımız” ile ormanlarda ki sulu yangın söndürme sistemlerinin basınçlandırılmasını sağlayarak, yangınla mücadelede etkili sistem çözümü sunuyoruz. Böylece itfaiye ekipleri, olay yerine ulaşmadan önce yangın pompaları ile yangına müdahale edilmesini ve yangının kontrol altına alınmasını sağlıyoruz. Ancak her yangın pompası ile etkili bir müdahale söz konusu olmayabilir. Ürünlerin doğru seçilmesi ve standartların doğru uygulanması gerekiyor. Tabi pompayı kullanacak kişilerin eğitimli olması da oldukça önemli”dedi.

KPMG Türkiye’de Teknoloji Danışmanlığı Lideri görevine Gökhan Mataracı getirildiBüyük çoğunluğu danışmanlık olmak üzere Teknoloji ile dönüşümler alanında uzmanlığa sahip olan Gökhan Mataracı, KPMG Türkiye Teknoloji Danışmanlığı Lideri olarak atandı. KPMG Türkiye’de uzun yıllardır Veri, Analitik ve Dijital Lideri olarak görev yapan Gökhan Mataracı, Teknoloji Danışmanlığı Lideri görevini Alper Karaçar’dan devraldı. Mataracı yeni görevine 1 Haziran 2023 tarihi itibarıyla başlarken; Karaçar da KPMG Türkiye’de Danışmanlık Bölüm Başkanı olarak görevine devam edecek. Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği bölümünden 2006 yılında birincilikle mezun olan Gökhan Mataracı, büyük çoğunluğu danışmanlık olmak üzere hem uygulama hem de yönetim alanında 17 yıldan fazla deneyime sahip. Mataracı, 2019 yılında KPMG’ye katılmadan önce; Akbank’ta Başkan Yardımcısı, Big 4’da Teknoloji Danışmanı ve teknoloji danışmanlığı veren yerel bir firmada Çözüm ve Teknik Satış Direktörü olarak görev yaptı. Akbank’ta, global ve yerel danışmanlık firmalarında çalışan Mataracı, bu firmalarda yöneticilik görevleri üstlendi ve geniş yetkinlikleriyle birçok büyük ölçekli projeyi tamamladı. Yeni rolünde özellikle değer odaklı teknoloji çözümleri geliştirme ve sürdürülebilirlik için teknoloji konularına odaklanacak. Veri odaklı dönüşümler konusunda uzmanlaşmış olan Mataracı, ICT sektöründeki geniş bilgi birikimi ve uzmanlığı ile başarıyla tamamladığı kamu ve özel sektör projeleriyle tanınmaktadır. Bu projeler, verimliliği artıran çözümler, süreç otomasyonları, ileri teknoloji entegrasyonları ve yönetişimi güçlendiren sürdürülebilir çözümlere odaklı teknoloji ve organizasyon dönüşümleri gibi alanlarda büyük etki yaratmıştır.  Yeni dönemde de Mataracı, teknoloji danışmanlığı liderliği pozisyonunda KPMG Türkiye’nin danışmanlık büyüme stratejilerini desteklerken, özellikle değer odaklı teknoloji çözümleri geliştirmeyi önemsemektedir. İşbirliği ve takım çalışmasına verdiği önemle bilinen Mataracı, çalışma arkadaşlarıyla birlikte daha büyük başarılara imza atmayı hedeflemektedir.

Teknoloji trendleri inşaat sektörüne yön veriyorYeni ve inovatif çözümlerin pazara giriş yapmasıyla inşaat sektörü içgörüler, otomasyon ve yapay zekanın kullanımıyla projelerin arsada nasıl oluşturulacağını temelden değiştiren yeni bir dijital dönüşüm akımıyla yenileniyor. Dijital dönüşüm son birkaç yılda her sektörde bir zorunluluk haline geldi. İnşaat sektöründe ise İnşaat Teknolojileri (ConTech) ve Gayrimenkul Teknolojileri (PropTech) kavramları kapsamında pazara yeni ve inovatif çözümler sunuluyor. Bu büyük fikirler, inşaat şirketlerinin iş akışlarını dijitalleştirmekten içgörüler, otomasyon ve yapay zeka kullanarak projelerin sahada inşa edilme şekline kadar pek çok aşamada dijital dönüşümü benimsemesini kolaylaştırıyor. İnşaat sektöründe faaliyet gösteren firmalarla uzun yıllardır çalışan Panasonic TOUGHBOOK, inşaat sektörünü dönüştüren teknoloji trendlerini aşağıda sıraladı. DronlarBüyük projeler üzerinde çalışırken havadan görüş imkanına sahip olmak her zaman fayda sağlıyor. Bu uçan cihazlar sahip olduğu uygulamalarının gelişmesine yardımcı olan yeni yazılım ve yapay zeka teknolojisiyle çalışanların proje raporlamalarını daha net bir şekilde gerçekleştirmesine, zaman çizelgelerini takip etmesine ve denetimleri kolaylaştırmasına yardımcı oluyor. Dronların en çok kullanıldığı alanlar arasında etkili projelerin temelini oluşturan saha analizi yer alıyor. İnşaata başlamadan önce sahayı araştırmak için dronlar kullanıldığında süreçler geleneksel ölçümlere kıyasla çok daha hızlı, daha kolay bir şekilde ilerliyor ve bu verimlilik sayesinde ekipler saha analizini daha düzenli bir şekilde yapabilmesine olanak tanıyor. Düzenli dron gözetiminin sunduğu daha doğru ve erişilebilir veriler, birden fazla ekibin hedefleri doğrultusunda ilerleyebilmesine yardımcı oluyor, çalışanların iletişimini geliştiriyor ve anlaşmazlıkların çözümünde için kritik rol oynayabiliyor. 3D BaskıDronlar gibi 3D baskı da inşaat sektöründe sayısı artan uygulamalar arasında bulunuyor. 3D baskılı modeller tasarım aşamasında planlayıcıların ve mimarların vizyonlarını ortaya dökmesine yardımcı olurken yapısal ihtiyaçların da erken aşamalarda değerlendirilmesini sağlıyor. Ancak 3D baskı teknolojisinin 2016’da Çin’de depreme dayanıklı bir malikanenin inşaatında kullanılmasıyla inşaat alanına doğrudan sağlayabileceği değer potansiyeli de gözler önüne serildi. Bir yapı için belirli malzemeleri veya yapısal bileşenleri 3D yazdırarak inşaat ekipleri teslimat sürelerini kısaltabiliyor ve projenin gerçekleşmesi gereken tedarik zincirine olan bağlılıklarını azaltabiliyor. Benzer şekilde, geleneksel yapım yöntemlerinde gereğinden fazla malzeme siparişi verilirken, 3D baskıda ekip bileşenler için gereken malzemeleri kullanarak gereksiz kullanımın önüne geçiyor. Böylece inşaat sürecinin planlanması kolaylaşıyor ve kullanılan malzeme miktarı azalıyor. Şirketlerin 3D yazıcıları kullanarak bir binanın tamamını sıfırdan üreterek çalışanlara kaynak materyalleri arazide oluşturma imkanı verebiliyor. Böylece çalışanların da dışarıdan malzeme beklemesi gerekmiyor ve işgücünün az olduğu durumlarda oluşan baskı da azalıyor. Veri analitiği ve IoTİnşaattan eğitime pek çok sektörde kurum yöneticileri operasyonlarını iyileştirmek ve gelecekteki stratejilerini oluşturmak için veri analitiğini kullanıyor. İnşaat sektörü de bir inşaatın her aşamasında gerçek zamanlı bilgi elde etmek için verileri merkezi bir sisteme aktaran ve internet bağlantısına sahip nesnelerden oluşan bir ağ olan Nesnelerin İnternetini (IoT) hızla benimsiyor. Bağlantılı dronlar, sahadaki araçlar ve işçilerin faaliyetlerini izleyen akıllı baretler, şantiyedeki gelişmelerin takip edilmesine ve yöneticilere gerçek zamanlı veriler gönderilmesine yardımcı oluyor. Bu içgörüler güvenlik için hayati önem taşıyor ve şantiye yöneticilerinin daha yüksek verimlilikle doğru zaman çizelgeleri tasarlamasına yardımcı oluyor. Aynı zamanda çalışanların iş akışlarını kesintiye uğramadan sürdürmelerine de destek oluyor. Örneğin, akıllı algılama cihazlarındaki bağlı araçlar ve akıllı piller, planlanmamış kullanım dışı kalma sürelerini önlemek için bakım gerektiren durumları aktif olarak takip ediyor. Görselleştirme teknolojileriZenginleştirilmiş Gerçeklik (kısaca AR) ve Sanal Gerçeklik (VR), sonu gelmeyen kullanım alanlarıyla teknoloji dünyasını temelden değiştiriyor. Meta’nın metaverse’ü duyurmasından 18 ay sonra bile her sektör bu geliştirilmiş sanallaştırma teknolojilerinin mevcut süreçlerine neler sağlayabileceğini keşfetmeye devam ediyor. Hem AR hem de VR proje yöneticilerinin, tasarımcıların, çalışanların ve önemli paydaşların projeleri tamamlanmadan çok uzun zaman önce görselleştirebilmesini sağlıyor. Lojistik sorunlarını tasarım aşamasında öngörmek, başka şirketlerin ilgisini artırmak, proje hedeflerini yerel meclislere ve olası alıcılara tanıtmak için kullanılabilen bu sanal alanlar, tamamlanmış bir projeyi vaktinden önce gösterebilme yeteneği ile inşaat sektöründe büyük bir potansiyelin kapısını aralıyor. VR aynı zamanda yeterli beceriye sahip eleman açığının yaşandığı bu dönemde şirketlerin ekiplerine yeni saha elemanlarını dahil etmesini ve onları eğitebilmesini de sağlıyor. İlgili öğrencileri ve çırakları şantiyelere göndermeye kıyasla çok daha güvenli ve esnek olan VR, gelecek nesle nasıl ilham verileceğinin cevabı olabilir. Yapıcı dönüşüm, TOUGHBOOK ile destekleniyorPanasonic TOUGHBOOK, uzun süredir inşaat sektöründe faaliyet gösteren firmalarla çalışıyor ve onları dijitalleşmeye teşvik ederek kağıt temelli süreçlerden uzaklaştırıyor. Panasonic TOUGHBOOK’un bağlantılı ve akıllı laptop ve tabletleri inşaat alanının güçlüklerine dayanabilecek şekilde geliştiriliyor. Uzun batarya ömrü sayesinde cihazlar uzun mesailerde de kullanılabilirken gelişmiş ekranlar da kritik bilgilerin güneşli veya yağmurlu gibi havalarda bile her zaman görülebilmesini sağlıyor. İnşaat görevlileri ofise döndüğünde de herhangi bir veri kaybı olmadan işlerine kaldığı yerden devam edebiliyor. Özel yazılımları dahil eden ve daha geniş veri analitiği programlarıyla cihazlarını iyileştiren Panasonic, sektördeki en iyi ve en yeni yenilikleri benimseyen müşterilerini destekliyor ve aynı zamanda çalışanlarını da güvenilir teknolojisiyle güçlendiriyor. Bu teknoloji trendleri, sürdürülebilirliği iyileştirme potansiyeli taşıyor ve bunları dikkatli bir şekilde benimseyen şirketlere gerçek bir rekabet avantajı sunuyor.

Türk moda endüstrisinde kayıp derinleşiyor

Tekstil ve hazırgiyim sektörleri enflasyon-kur-faiz sarmalının altından kalkamıyor. Türkiye’nin lokomotif ve emek yoğun sektörlerinin başında yer alan hazırgiyim ve tekstil sektöründe yaklaşık bir yıldır yaşanan gerileme devam ediyor. Firmalar gün geçtikçe üretim ve istihdam kapasitesini düşürüyor.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Jak Eskinazi, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, Moda ve Hazırgiyim Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Öztürk ve sektör temsilcileri asgari ücrete zam sonrası Türkiye’nin ekonomisini değerlendirdi, ihracatçının taleplerini konuştu.

Depolar ağzına kadar pamuk dolu

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Jak Eskinazi, döviz kurunun yükselmesinin ihracatçılara biraz motivasyon verdiğini ancak zararları karşılayabilecek boyutta olmadığını söyledi.

“Çünkü enflasyon, maliyet, asgari ücret hesaplarımızı altüst etti. Asgari ücretin açıklanmasıyla eskisinden de kötü duruma geldik. Beklemediğimiz bir durumdu. Asgari ücretin artırılmasına karşı değiliz ama kurlardaki duruş bizi eski karamsarlığımıza götürdü, tekrar fiyat tutturamaz duruma geldik. Tekstil için geçtiğimiz yıl en kötü yıllardan biriydi. Türkiye pamuk ithal ederken, üretimi kadar pamuğu devreder duruma geldi. Talep olmayınca stoklarda şişmeler var. Depolar ağzına kadar pamuk dolu. Eylül ayından sonra yeni hasat çıkacak, yeni hasatla ne yapılabileceğine dair bir fikrimiz yok. Ege’nin ihracatı pamuk nedeniyle artıyor. Dünyanın en ucuz pamuğu bizde kurlardan dolayı ancak talep yok. Bu da bizi karamsarlığa götürüyor. Deprem bölgesi de üretim üssümüzdü ve ciddi zararlar aldık, şu an fabrikalarımız toparlanmış durumda.”

Bizde ücretler net 480 dolar brüt 800 dolar bandındayken rakip ülkelerde 200 dolar civarında

Rusya-Ukrayna savaşından sonra dünyada enerji fiyatlarının üç misline çıktığını ama bir buçuk sene sonra geriye geldiğini hatırlatan Başkan Eskinazi, “Biz yüzde 15-20’lik dilimler halinde bu fiyatları düşürdük. Rekabetçiliğimizi maliyetlerden dolayı kaybettik. Biz emek yoğun bir sektörüz. Bizde ücretler net 480 dolar brüt 800 dolar bandındayken rakip ülkelerde 200 dolar civarında. Bizim dünya ile rekabet edebilme şansımızın azaldığı buradan belli. Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in göreve geldikten hemen sonra ifade ettiği Türk ekonomisi rasyonel bir zemine oturacak söylemi vardı. En büyük ümidimiz Türk ekonomisinin rasyonel bir zemine oturması.” dedi.

Türkiye’nin sıcak paradan çok yatırıma ihtiyacı var, sadece Ortadoğu’dan gelen döviz ülkenin yaralarına merhem olmaz

Asgari ücretin yıllık yüzde 107,3 artmış durumda olduğunu açıklayan Jak Eskinazi TÜİK’in enflasyonuna baktığınızda arada 67 puanlık fark olduğunun altını çizdi.

“Döviz kurlarının enflasyonla ve ücretlerle paralel gitmesi lazım. Kurban Bayramı nedeniyle bu ay 5 iş günü ihracat yapılamayacak o nedenle ihracatta aylık yüzde 4 mertebesinde olan kayıp yüzde 15-20’ye çıkacak. Yılın ilk yarısını ekside kapatacağız. Türkiye ekonomisi böyle bir duruma dayanamaz. Türkiye’nin dövize ihtiyacı var. Sadece Ortadoğu’dan gelen döviz Türkiye’nin yaralarına merhem olmaz. Hukuk sisteminin revize edilmesi gerekiyor. Bu şekilde yabancılar yatırım yapamaz. Türkiye’nin sıcak paradan çok yatırıma ihtiyacı var. İstihdamı sağlayacak ortama ihtiyacımız var. Tek derdimiz kur değil çok farklı sorunlar var. Rekabetçiliğimiz kalktı. Ülkelerdeki asgari ücretler belli.”

Tekstil istihdam ağırlıklı bir sektör, darbe üzerine darbe yedik

Eskinazi, tekstil sektörünün yüzde 50’nin altında kapasiteyle çalıştığını anlatarak, “Sıkıntılı bir döneme giriyoruz. Bayramdan sonra ihracatçının Merkez Bankasına bozdurduğu döviz kuruna verilen fark yüzde 2’den 15’e çıkarılmalı. Bu da enflasyona tesir etmeyecek ve ihracatçıya pozitif ayrımcılık olacaktır. İhracatçıya can suyu verilmesi lazım. İhracatçının kurunun artırılması enflasyonu tetiklemez. İhracatçının işlere devam etmesi için şevk sağlar. Makul seviyelerde tabana yayılmış bir kredilendirme yapılırsa hareketlenme sağlayabiliriz. Sadece kurun artmasını beklemek yerine diğer teşviklerle baskı yapıp elde edersek hayatımızı devam ettirebiliriz. Kurla enflasyon doğru orantılı olmalı. Bizim ülkemizin en büyük belası enflasyon. Türkiye 20 senedir aynı malları ihraç ediyor. İhracatçının kendini yenilemesi gerekiyor. Dünyada rekabetçi olmak için ücretlerin 350-400 dolar bandında olması gerekiyor. Ülkemize 30 milyar doları aşan döviz getiren hazırgiyim ve tekstil sektörlerimiz ihmal edilecek bir durumda değil. EYT dalgası geçirdik, sermayeleri erittik. Tekstil istihdam ağırlıklı bir sektör, darbe üzerine darbe yedik.” diyerek sözlerini noktaladı.

500 dolarlık işçiliğin olduğu ülkede hazırgiyim yapılamayacak

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, “Rekabet adına asgari ücret makul seviyelerde olmalı. Bu koşullarda artık rekabet bile olmayacak. Diğer ülkeler, Türkiye’de asgari ücretin 500 dolar bandında olduğunu duyunca artık ülkemize sipariş bile sorulmayacak. 500 dolarlık işçiliğin olduğu ülkede hazırgiyim yapılamayacak demektir. Biz sektör olarak çok etkileniyoruz. En katma değerli üretim yapan üretici bile zarar eder durumda. Türkiye ekonomisi rasyonel zemine oturtulmalı söyleminin içinde asgari ücret artışı var mıydı? Herkes zamdan sonra şoka girdi. Asgari ücret artıyorsa bile desteklerle desteklenmesi, zararın aza indirilmesi gerekiyordu. Biz istihdam ve kalifiye elemana odaklanmış bir sektörüz ve mesleki eğitime yönelik birçok projemiz var. Ekonomik politikalar bizi esas gündemimizden uzaklaştırıyor. Sektör olarak artık umutlu değiliz.” dedi.

Kurların artmasıyla 2024’de eski hale geliriz diye düşünüyorduk ancak şu an mümkün değil

Başkan Sertbaş, “Kalifiye eleman bulamıyoruz. Bugün çalışanlarımıza yüzde 35 zam yapmamız gerekiyor ve bunu katma değerli üretimle karşılama şansımız yok. En büyük pazarımız Avrupa’da resesyonun etkisi azalıyor. Kurların artmasıyla 2024’de eski hale geliriz diye düşünüyorduk ancak şu an mümkün değil. İhracatçıyı destekleyecek üretimi destekleyecek kararlar alınmasını istiyoruz. Bizim ekonomi politikamızı bu yönde yapmamız lazım. Döviz baskısıyla, asgari ücret artışlarıyla seçim yatırımı yapmamamız lazım. Bayramdan sonra hükümetin yeni kararlar alıp ihracatçının önünü açması gerekiyor. Dünyanın dolayısıyla Türkiye’nin sürdürülebilirlik diye bir gündemi var. Avrupa Birliği ile ihracat yapacaksak bunları çözüyor olmamız lazım. Üyelerimize yönelik çok yoğun çalışmalarımız var. Bir yandan firmalarımızı Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat’a hazırlamaya çalışıyoruz, bir yandan ekonomik kriz ile mücadele ediyoruz. Kendimizi önümüzdeki senelere hazırlıyor olmamız gerek.” dedi.

Müşterilerimizin çoğu Uzakdoğu’ya gitti

Moda ve Hazır giyim Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Öztürk, “Üretim her geçen gün zora giriyor. İhracat sıkıntılı durumda. Faiz enflasyon kur üçgeninden çıkıp üretim politikamızı oturtmalıyız. Aksi halde Türkiye’nin kazanımlarından vazgeçmesi gerekiyor. Sektörde yaşam mücadelesi var. 12 bine yakın üretici üyemiz var, 36 dernek var. Üreticinin düştüğü tuzağı fırsata çevirdiler, ranta çevirdiler. Ülkenin üreticisi yıllarca markamız olsun diye çabaladı. Geçen yıl Haziran sonrası hazırgiyimcinin düştüğü nokta çok üzücüydü. İplik ve kumaşçılar Covid sonrası gereksiz bir zamla hazırgiyimcileri sıkıştırdı. Kuzey Afrika’ya verdikleri fiyatla Türkiye’ye verdikleri fiyat arasında fark vardı. Müşterilerimizin çoğu Uzakdoğu’ya gitti. Deprem bölgesinde iplik fabrikaları kurduk, yatırımlar yapıldı. Biz kendi dalımızı kestik, biz kendi içimizde çözüm ortaklığı değil fırsat ortaklığı kurduk.” dedi.

Böyle bir pozisyon dünyanın hiçbir yerinde yok

Öztürk, “Hammaddeci fiyat yükseltiyor hazırgiyimci her türlü zorlanıyor. Hazırgiyim sektörü ihracat sıralamasında üç dört kademe aşağı indi. Geçtiğimiz aylarda hazırgiyim sektörünün dördüncü beşinci sıraya gerilediği oldu. Türkiye’ye 80’ler sonrası büyük bir fırsat doğdu, ülkemiz hem üretici hem ihracatçı oldu. Toprağı çok verimli, turizmi mükemmel, insanı kalifiye çalışıyor. Ancak elimizi attığımız her ürün can yakıyor. Yoksullukla mücadele eden bir ülke olduk. Günlük çözümler geliştiriyoruz, böyle bir pozisyon dünyanın hiçbir yerinde yok. Türkiye’den yurtdışına ne götürseniz dünyada bir değerdir, hem fırsatları kapatıyoruz hem avantajları. Bu aydan sonra birçok firmamız daha da zorluk yaşayacak. Çözüm geliştirilmesi lazım. Biz STK’lar olarak yanlışları nasıl düzelteceğiz, kamunun asli görevine dönmesi gerekiyor. Biz kamunun işlerini yapamayız STK’ların esas görevi bu değil.” diye konuştu.

Blockchain Türkiye Platformu’nun üyeler buluşması gerçekleşti “Türkiye’yi bilgi toplumuna dönüştürme” amacıyla çalışan Türkiye Bilişim Vakfı platformlarından Blockchain Türkiye Platformu, kuruluşunun beşinci yılında, çalışma gruplarının faaliyetlerini aktarmak ve platform üyelerinin katkılarıyla hazırlanan DAO, NFT ve KVKK raporlarını paylaşmak üzere bir araya geldi. Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) liderliğinde, Türkiye’de sürdürülebilir blockchain ekosistemi oluşturarak, bu teknoloji ile yeni dönem iş yapış biçimlerinin önündeki zorlukların giderilmesine yönelik bir paylaşım platformu oluşturmak amacıyla kurulan Blockchain Türkiye Platformu’nun (BCTR) üyeler buluşması 21 Haziran’da gerçekleşti. Toplantıda, son bir yıl içerisinde çalışma gruplarında üretilen özgün içerikler ve raporlar yönetim kurulu üyeleri tarafından 15’er dakikalık sunumlarla aktarıldı. “BCTR hem ülkemizde hem dünyada örnek bir model”Kuruluşunun beşinci yılında Blockchain Türkiye Platformu’nun STK projelerinin sürdürülebilirliğine muazzam bir örnek olmaya devam ettiğini söyleyen TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “Yeni teknolojilerin yaşamları hızla değiştirdiği bir ortamda belki de en önemli kırılımların yaşanmasına aracılık edecek teknolojilerin ve iş yapış modellerinin başında gelen merkeziyetsiz yapılar konusunu ve yaratacağı etkileri doğru anlamak, büyük bir ekosistem içerisinde paylaşmak ve birlikte değer yaratmak hedefiyle çıktığımız yolda bugün memnuniyetle görüyorum ki BCTR bu yeni teknoloji başlığı için sadece ülkemizde değil dünyada da örnek bir model olarak kabul görüyor. Ürettiği saygın-özgün içerikler sadece özel sektör için değil aynı zamanda akademi ve kamu kurumları için referans kaynak olarak kullanılıyor. İlk günden itibaren bu çalışmalarımızda bizlerle birlikte olan, rapor üretimlerine katkı veren, çalışma gruplarımızda aktif olarak yer alan başta değerli Yürütme ve Danışma kurullarımıza, büyük üye grubumuza ve bizlerle aynı masa etrafında çalışma nezaketi gösteren akademi ve kamu kurumlarınızın temsilcilerine şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Denizli OSB’de, insan kaynaklarının uçtan uca dijital yönetimi masaya yatırıldı

Dijitalleşmenin hemen hemen her alanda kendini gösterdiği günümüzde, işletmeler insan kaynaklarını uçtan uca dijital bir şekilde yönetmeyi talep ediyorlar. Şirketler, geleneksel olmayan bir şekilde çalışan iş gücünü, nasıl yöneteceklerini öğrenme sürecindeler. Yeniçağın iş gücünün; çok kuşaklı, dağınık ve işbirlikçi olacağı kaydediliyor. Sözleşmeye dayalı ortaklıklar ve değerlere dayalı iş birliklerinin ön plana çıkacağı da öngörülüyor. Bu noktada, yenilikçi insan kaynakları departmanları, bir yandan tasarım, çeviklik, veri yönetimi gibi dijital yeteneklere sahip kişileri işe almayı hedeflerken, diğer yandan çalışanlara yetenekleri doğrultusunda çeşitli eğitimler aldırarak bilgi birikimleri ve tecrübesi yüksek iş gücünü işletmede konumlandırmaya çalışıyorlar.

İnsan Kaynaklarının uçtan uca dijital yönetimini masaya yatırmak için geçtiğimiz günlerde Denizli Organize Sanayi Bölgesi Konferans Salonu’nda, Denizli OSB’deki otomotiv, mermer, tekstil başta olmak üzere birçok sektörden firmaların insan kaynakları yöneticilerinin katılımı ile bir toplantı düzenlendi. Denizli OSB Bölge Müdürü Ahmet Taş’ın açılış konuşmasını yaptığı etkinlikte, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ uyumHRM Satış Yöneticisi Ferhat Zengin, organizasyon ve insan kaynakları planlaması, seçme ve yerleştirme, eğitim yönetimi, performans yönetimi, iş değerleme ve ücret sistemi, kariyer ve yetenek yönetimi, self servis çalışan sayfası ve Dijital Damga ürünü hakkında bilgiler verdi. Action Coach Türkiye Kurucu Ortağı Ayşegül Coşkuner, sanayi firmalarında performans yönetimi konusunda bilgiler aktardı.

uyumHRM, insan kaynaklarının uçtan uca dijital dönüşümü sağlıyor

 Uyumsoft’un insan kaynakları çözümü uyumHRM hakkında bilgiler veren Ferhat Zengin, şunları söyledi:  “uyumHRM çözümü sayesinde, büyük / kurumsal şirketlerin ve kobilerin ihtiyaç duyduğu bordro ve işe alımdan performans değerlendirmeye, izin takibinden kariyer planlamaya kadar, tüm insan kaynakları süreçleri bir bütün olarak tek noktadan yönetiliyor. Ürün, işletmelerde kurumsal ve bireysel gelişimi destekleyen, ihtiyaçlara göre yapılandırılabilen, işgücü yönetiminin tüm aşamalarını kapsayan, esnek ve istikrarlı bir altyapı sunan, sektör ve büyüklükten bağımsız her işletmenin insan kaynakları süreçlerini mobil ortamda yalın ve çevik bir anlayışla dijitalleştiren web tabanlı bir platformdur. uyumHRM bugüne kadar sektöründe önemli oyuncular olan yaklaşık 500’den fazla firmaya ulaşmış ve bu işletmelerin ortak ya da kendine has süreçlerinde çözüm ortağı olarak Türkiye’nin en başarılı HRM yazılımlarından birisi haline gelmiştir. Bunu yaparken %100 yerli olma özelliğini ilk günden itibaren korumaktadır. Aynı zamanda, çalışanların çalışma yaşam döngüsü boyunca gerçekleşen tüm süreçlerini tek çatı altında desteklediği gibi modüller arasında süreç girdileri ve çıktıları da üreterek insan kaynakları profesyonellerinin operasyonel yükünü hafifletiyor. Üst yönetimin ve işletmenin bütününün süreç akış ve raporlama beklentileri için nitelikli bir ortak yapı da oluşturarak, karar destek mekanizmalarını sağlıyor. Çalışanların da, veri görüntüleme, talepte bulunma gibi self servis deneyimini tamamen dijitalleştiriyor.” dedi.

“Neden uyumHRM” sorusunu sorarak konuşmasına devam eden Ferhat Zengin, ürünün her yerden kolay erişim, parametrik ve modüler yapı, bütünleşik süreç yönetimi, uluslararası uygulanabilirlik, detaylı insan kaynakları analitik raporları, çoklu dil desteği, ölçülebilir işe alım yönetimi, güncel mevzuat takibi, süreç planlama ve verimlilik yönetimi, analitik ve anlık performans yönetimi gibi birçok özelliğinin olduğunu  açıkladı.

Dijital Damga nedir?

 Konuşmasında, Dijital Damga çözümü hakkında da bilgiler veren Ferhat Zengin, şunları anlattı: “Dijital Damga, işverenlerce çalışanlarına tebliğ edilmesi gereken belgelerin 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu uyarınca TÜBİTAK’tan alınan zaman damgasıyla işaretlenerek 10873 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca dijital ortamda ve yasal geçerli şekilde iletilmesi ve onayının alınmasını sağlayan bulut tabanlı bir çözümdür. Dijital Damga, akıllı telefon, tablet gibi cihazlarla uyumlu arayüze sahiptir. Sade ve stabil şekilde çalışır. Bulut tabanlı hizmet verir. Kullanıcı yapısı üzerinden giriş güvenliği sağlanır. OTP doğrulama ile gönderinin hedef alıcıya ulaştığını doğrular. TÜBİTAK zaman damgası ile dokümanın versiyonunun bozulmadığı kesinleşmektedir.” diye konuştu.

Action Coach Türkiye Kurucu Ortağı Ayşegül Coşkuner, yaptığı konuşmada, şunları kaydetti: “Toplantıda, değişen tüketici davranışları, çalışan beklentileri ve konjonktürel unsurlar nedeniyle yeni nesil işletmeleri bekleyen yeni geleceği konuştuk. Buraya hazırlık yapmak üzere, işletmenin bütün unsurlarını kodlayacak olan insan gücünü ve kültürel değişimi sağlayacak olan insan kaynaklarının fonksiyonlarını ve onlara düşen görevleri değerlendirdik. Aslında bütün konunun tamamı ile zihinsel bir dönüşümle başlayacağını ve zihinsel dönüşümden sonra insan kaynaklarının kültür ve insan yapısına dönüşeceğini masaya yatırdık. En sonunda da çalışanın yolculuğunun, doğru bir işe alım süreci, doğru bir oryantasyon, arkasından bağlılık, gelişim ve sonrasında performans yönetimine bağlanacağı döngüsünü masaya yatırdık.” şeklinde konuştu.

Yıllık Sanayi Ürün (PRODCOM) İstatistikleri, 2022

Girişimlerin ürettikleri ürünlerden yaptıkları satış 2022 yılında 8 trilyon 922 milyar 683 milyon TL oldu. Bu değer 2021 yılında 4 trilyon 209 milyar 578 milyon TL iken 2020 yılında 2 trilyon 492 milyar 754 milyon TL olarak gerçekleşti.
Üretimden yapılan satışların %12,8’ini ana metal sanayi ürünleri oluşturdu
Girişimlerin 2022 yılında ürettikleri ürünlerden yapılan satış değerinin %12,8’ini ana metal sanayi ürünleri oluşturdu. Bunu %12,7 ile gıda sanayi ürünleri, %7,8 ile motorlu kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork) imalatı ve %7,5 ile tekstil sanayi ürünleri takip etti.

Üretimden yapılan satış değerinin %2,9’unu yüksek teknoloji ürünleri oluşturdu

İmalat sanayinde 2022 yılında üretilen ürünler teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldığında, yüksek teknoloji sınıfındaki ürünlerin toplam satış değerinin %2,9’unu oluşturduğu görüldü. Düşük ve orta-düşük teknoloji gruplarının toplamı %72 olurken orta-yüksek teknoloji grubunun payı %25,1 olmuştur.
Ana sanayi gruplarında, ara malları %49 ile ilk sırada yer aldı
İmalat sanayinde 2022 yılında üretilen ürünler ana sanayi gruplarına göre sınıflandırıldığında; toplam satış değerinin %49’unu ara malların, %20,9’unu dayanıksız tüketim mallarının oluşturduğu görüldü. Enerjinin payı ise %8,3 olmuştur.
Dış Ticaret İstatistikleri, Mayıs 2023

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Ekonomi-teknoloji, spor, eğitim, magazin-yaşam haberleri, TUİK verileri

Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması, 2023 Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) harcaması 2023 yılında 377 milyar 542 milyon TL’ye yükseldi …