Ekonomi-teknoloji haberleri, TUİK verileri (04.03.2022)

KDV İNDİRİMİNE KAYSERİ OSB DE KATILDI

Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Yunus İmamoğlu, su fiyatlarında indirim uygulamasına Kayseri OSB’nin de katıldığını açıkladı. İmamoğlu, sudaki KDV oranını yüzde 8’den yüzde 1’e çektiklerini dile getirdi.

Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Yunus İmamoğlu, sanayicilerin kullandığı suda yüzde 7 oranında indirim yapıldığını belirtti.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın içme suyu faturalarında KDV indirimi açıklamasının ardından Kayseri Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’nde de gerekli çalışmaları yaptıklarını ifade eden Yunus İmamoğlu, KDV oranını yüzde 8’den yüzde 1’e çekerek su fiyatlarında yüzde 7 oranında indirim yapıldığını ve indirim oranının abonelere yansıtıldığını kaydetti.

GP KOMPOZİT, YERLİ TASARIM “UÇAN MOTOSİKLET” PROTOTİPİNİ GÖRÜCÜYE ÇIKARDI.

GP Kompozit, Türk mühendislerin tasarladığı “Uçan Motosiklet” prototopini  tanıttı. 2004 yılında İstanbul’da üretime başlayan ve %100 yerli üretim yaparak, öncelikle Tüm Türkiye’ye günümüzde ise dünyanın her noktasına ürünlerini ulaştıran GP Kompozit, “2 Tekerlilerin Dünyası”nın en başarılı markaları arasında yer alıyor.

Motosiklet kullanıcıları için yüzde yüz yerli üretim Ön Cam siperliği”, Reflektör, Motor Çarpma Çubuğu, Çanta Rafı, Navigasyon Braketi, Radyatör Koruması, Bacak Koruması, Çamurluk, Ayna aksesuarları, Far koruyucu ve Far sistemleri, kaldırıcı standı, balans dengeleyicileri gibi onlarca farklı ürün sunan GP Kompozit, özellikle yarış motosikletlerine yönelik koruyucu tasarımlarıyla dünyada ilk 5’de yer alıyor.

 2004 yılında İstanbul’da üretime başlayan GP Kompozit, Motosiklet kullanıcıları için “Tailor Made” tasarımlar yaparak hayatlarını kolaylaştırıyor. Yüzde yüz yerli üretim yapan firma Motosiklet aksesuarları alanında Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın da sayılı üreticileri arasında yer alıyor. Motosiklet kullanıcılarının ihtiyaçlarına yönelik aksesuarları tasarlayan, üstün yazılım teknolojileri ile CNC ve kaliteli işçilik kullanarak üreten GP Kompozit, İstanbul Kurtköy’de ki fabrikasında ayda 14 bin parça üretim gerçekleştiriyor. İngiltere, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Lübnan, İsrail ve Kanada’da distribütörlükleri olan GP Kompozit, dünyada 150 ülkeye distribütörleri ve E-Ticaret yoluyla ihracat yapıyor.

UÇAN MOTOSİKLET, 30 DAKİKA HAVADA SEYAHAT İMKANI VERECEK.

GP Kompozit ekibinin tasarladığı ve 2023 yılı ilk çeyreğinde piyasaya sunulacak olan “Uçan Motosiklet” prototipi de ilk kez EICMA fuarında görücüye çıkarıldı. Dünyanın her yerinden gelen Motosiklet tutkunlarının büyük ilgi gösterdiği “Uçan Motosiklet” prototipini incelemek isteyenler GP Kompozit standı önünde uzun kuyruklar oluşturdular.

GP Kompozit’in kurucusu Evren Alkan’ın hayali olan “Uçan Motosiklet”, başlangıçta 30 dakika havada seyahat süresine sahip olacak. Evren Alkan, konuyla ilgili şunları söyledi : “Bu bizim hayalimiz. 2 yıldır üzerinde çalışıyoruz. Önümüzdeki ay uçuş testlerine de başlayacağız.  Bu ilerleyen, yakın gelecekte böyle bir ulaşım aracı da olacak hayatımızda. Bizim böyle bir hayalimiz var. Bir de yerli Motosiklet hayalimiz var. Biz %100 yerli bir Motosiklet üretmek istiyoruz. Bu uçan Motosiklet’de aslında bir diğer hayalimiz. İkinci hayalimiz. Bunlar Ar-Ge projelerimiz. Motosiklet sektörü büyüyen bir sektör ve sadece Türkiye’de değil, dünyada büyüyor. GP Kompozit olarak, bu pazarda şu anda ilk 10’un içindeyiz ve pazarımızı sadece satış yaparak değil, yeni ürünler, yeni tasarımlar, yeni Ar-Ge projeleri sektöre kazandırarak da büyütmek istiyoruz”.

 “Uçan Motosiklet”, uçak endüstrisinde kullanılan Carbon Fiber hammaddesinden üretildi. Bir yolcu dahil toplam 180 Kg taşıma kapasitesi olan “Uçan Motosiklet”in pervaneleri de Carbon fiber malzemeden üretiliyor. Şimdilik Tek kişilik olarak tasarlanan ve Ocak 2022’de uçuş testlerine başlanacak olan “Uçan Motosiklet”in maksimum hızı 120 km, yerden yükselme hızı ise 30 metre olarak tasarlandı. Elektrikli batarya ile çalışacak olan “Uçan Motosiklet”in batarya dolum süresi 4 saat.

GP KOMPOZİT’İN HİKAYESİ, MİLLİ MOTOSİKLET YARIŞCISI EVREN ALKAN’IN KENDİ YARIŞ MOTOSİKLET’İNE PARÇA BULAMAYIP, EVİNİN GARAJINDA KENDİSİNİN YAPMASIYLA BAŞLADI.

2004 Yılında kurulan GP Kompozit’in hikayesi, kurucusu Milli Motosiklet Yarışcısı, Avrupa ve Türkiye şampiyonlukları bulunan Evren Alkan’ın evinin altındaki garajda başladı. Şu anda, dünyada 6 distribütörü, 150’den fazla ülkeye ihracatı ve Türkiye’de sözleşmeli 300 bayii bulunan firma, 8 kişilik Tasarım ekibinin tasarladığı Motosiklet aksesuarları, koruyucuları dışında dünyanın en önemli Motosiklet markalarına Pivate Label –fason üretim de yapıyor.

GP Kompozit Ceo’su Taner Önen, kendisinin de bir Motosiklet Kullanıcısı olarak ihtiyacı olan parçaları bulamadığı için firmayla yollarının kesiştiğini belirterek şunları söyledi: “ Evren beyin zamanında kendi yarışırken burada temin edemediği veya bulamadığı Motosiklet parçalarını kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kendi çabalarıyla üretmeye başladığı ürünler ilk temelleri atıyor.  Bir tane 2 tane kendisine üretip, sonra başkaları da bu ürünleri bulamadığı için görüp sağdan soldan gelen talepler içinde üretmeye başlayınca bu bir işe, istihdama, ihracata dönüşüyor.  Evinin altında, garajında başladığı yolculuk, 100 m² bir yere taşıyıp oradan seri üretim olarak sürüyor. Bunun satışı ve yoğunluğu arttıkça önce 250 m² bir yere geçip, istihdam sağlamaya başlıyor. Sonra 500 m² bir yere geçiyor. Orada 8 kişilik bir ekip çalışmaya başlıyor. Sonrasında o 500 m²’den 1000 m² ye çıkıyor. Bizim GP Kompozit’le yollarımız kesiştikten sonra hem Türkiye genelinde bayileşme hem de ihracata ağırlık vermeye başladık. Kalite ve fiyat dengesi, tamamen yerli mühendislerce geliştirilen özel tasarımlar üretiyor olmamız talebi büyüttü ve kısa sürede 1000 m² yer de yetmemeye başlayınca 5000 m² şu an bulunduğu yere geçildi ve şu anda burada da 70 civarında personel çalışıyor. Tüm dünyaya, 150’den fazla ülkeye aylık 15 bin’in üzerinde Motosiklet aksesuarı parçası satarak yolumuza devam ediyoruz. Yurt içinde 300’ün üzerinde sözleşmeli çalışan bayimiz mevcut. Bayi satış ekibimiz ayrı. Tüm E Ticaret kanallarında satış yapıyoruz. E- İhracat yapıyoruz. Amazon, Aliexpress gibi büyük Pazar yerlerinin hepsinde varız”.

MOTOSİKLET KULLANIMINDA İSTANBUL BİRİNCİ, İZMİR İKİNCİ, ANTALYA ÜÇÜNCÜ VE ANKARA DÖRDÜNCÜ SIRADA.

GP Kompozit’in kişiden kişiye, markadan markaya, Modelden modele değişen tüm ihtiyaçlara yönelik özel ürünler tasarlayıp ürettiğini anlatan Taner Öner,  “Örneğin, Motosikletle uzun yola gittiğinizde direksiyon veya gidon alçak olduğu için insanların beli ağrıyordu. Ona yükseltici bir parça tasarlayıp ürettik, insanların motorların daha dik durmasını ve bel ağırsı yaşamamasını sağladık. Mesela, arka tekerde bazı Motosikletlerde çamurluk yoktu. Bu çamurluk olmayınca, çamurlu yolda çantaları veya kıyafetleri kirleniyordu. Bu Motosikletler için kullanıcının boyuna, motosikletin yapısına uygun, Motosikletin aerodinamik yapısını ve görsel tasarımını bozmayan arka çamurluklar tasarladık ve üretmeye başladık” dedi.

Dünya pazarı hakkında da bilgi veren Taner Önen, “İtalya, Almanya ve Amerika’da bizim yaptığımız işi yapan üreticiler var. Dünyada maksimum 10’u geçmez bu özellikte üretim yapanlar. Dünya markalarına uyumlu ürünler üretirken bu dünya markalarının kendilerine de kendi markalarıyla fason olarak da üretim yapıyoruz. 2008’den beri dünya markalarına fason üretim yapıyoruz. Bu pazarda da hızlı bir büyüme sürecindeyiz” şeklinde konuştu.

Türkiye’de bayilerinin en fazla İstanbul, İzmir, Antalya ve Ankara’da satış yaptığını anlatan GP Kompozit Ceo’su Taner Öner; “Motosiklet kullanımı Ege, Akdeniz’de çok yoğun. İç Anadolu’da trafikten dolayı yoğun. Sıcak ve deniz kenarı olan yerler, trafik olan yerler de Motosiklet kullanımı çok daha fazla. Türkiye’de en fazla Motosiklet kullanan, bizim ürünlerimizi en çok sattığımız şehir İstanbul, ikinci İzmir, üçüncü Antalya, dördüncü Ankara. Antalya’nın potansiyeli çok yüksek” dedi.

Mayadem Yeni Oyun Geliştiricileri İle Ekibini Genişletiyor

2015 yılından beri çocuklara yönelik oyun içerikleri üreten Mayadem, ekibini büyütüyor. Bugüne kadar 50’den fazla oyun geliştiren ve geliştirdiği oyunlar 70 milyon adetin üzerinde indirme rakamına sahip olan Mayadem; yeni oyun geliştiricileri ile ekibini geliştiriyor.

En son TRT Çocuk Kitaplık uygulamasını yayınlayan ve dünyanın çocuklara yönelik oyun ve uygulama geliştiren sayılı şirketlerinden biri olan Mayadem, oyun geliştirme, oyun sanatçılığı ve mühendislik faaliyetlerinde yer alacak genç yeteneklere kapılarını açıyor.

UİB’İN ŞUBAT İHRACATI 2.6 MİLYAR DOLAR

Türkiye’nin Genel Sekreterlik bazında en fazla ihracat yapan ikinci birliği olan Uludağ İhracatçı Birlikleri’nin (UİB) 2022 yılı şubat ayı ihracatı, 2 milyar 629 milyon 882 bin dolar olarak gerçekleşti.

UİB’in 2022 şubat ayı ihracat rakamları açıklandı. Şubat ayındaki ihracatı 2 milyar 629 milyon dolar olan UİB’in, geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracat tutarı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artışla 30 milyar 740 milyon 233 bin dolar olarak gerçekleşti.

UİB Koordinatör Başkanı Baran Çelik, “Son iki yıldır pandeminin ve bunun getirdiği etkileri başta otomotiv olmak üzere derinden hissettik. Ancak üretmekten vazgeçmeden, ihracata devam ediyoruz. Geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracat tutarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artışla 30.7 milyar dolar olarak gerçekleşmesi geleceğe dair umutla bakmamıza neden oluyor. Şubat ayında da UİB çatısı altındaki birliklerinin çoğunda çift haneli artışlar kaydettik. Bursa, teknolojiyi yakından takip ederek üretmeye devam ettikçe ihracat rakamlarımız daha da yükselecektir” dedi.

OİB’in ihracatı şubat ayında 2.2 milyar dolar

Şubat ayında 2 milyar 172 milyon 770 bin dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB), geriye dönük 12 aylık performansı ise bir önceki döneme göre yüze 12’lik artışla 25 milyar 181 milyon dolar olarak açıklandı.

UTİB’in ihracatı şubatta 116 milyon dolar oldu

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 24 artışla 116 milyon 366 bin dolar ihracata imza attı. UTİB’in geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracatı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38 artışla 1 milyar 396 milyon dolar olarak gerçekleşti.

UHKİB’den şubatta 98 milyon dolar ihracat

Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 41 artışla 98 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (UHKİB), geriye dönük 12 aylık ihracatı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34 artışla 1 milyar 11 milyon dolar seviyelerinde gerçekleşti.

UMSMİB’in ihracatı şubat ayında 19 milyon dolar

Şubat ayında bir önceki yılın şubat ayına göre yüzde 28 artışla 19 milyon dolar ihracat yapan Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB), geriye dönük 12 aylık dönemde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 25 artışla 245 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiş oldu.

UYMSİB’den şubatta 9 milyon dolarlık ihracat

Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 28 artışla 9 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB), geriye dönük 12 aylık dönemde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9 artışla 162 milyon 595 bin dolar seviyelerinde dış satışa imza attı.

Öte yandan, UİB üzerinden ihracat kaydı yapılan ve ‘diğer’ başlığı altında listelenen sektörlerin şubat ayı ihracatı, 214 milyon dolar olarak açıklandı.

MODEKO Fuarı’nın en güzel standı Papatya Masa

İhracatta 2023 yılı için belirlediği 6 milyar dolar ihracat hedefine emin adımlarla ilerleyen, 2021 yılında 3,5 milyar dolardan fazla dış ticaret fazlası veren Türk mobilya sektörü, İzmir MODEKO Fuarı’nda yeni nesil mobilyalarını tanıtırken, Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği MODEKO’daki etkinlikleriyle fuarın çekim merkezi konumunda.

Alım heyetinde 100’den fazla ikili iş görüşmesi oldu

Modeko Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı, Fuarİzmir’de 700’den fazla firmanın katılımıyla 2-6 Mart 2022 tarihleri arasında devam ederken, Ege İhracatçı Birlikleri, Modeko Fuarı’nda Ticaret Bakanlığı kanalıyla fuar ile eş zamanlı olarak alım heyeti organizasyonuna imza attı.

Tanzanya, Bulgaristan, Bahreyn ve Moritanya’dan 9 yabancı firma ile 25 Türk mobilya ihracatçısı firmayla 100’den fazla ikili iş görüşmeleri gerçekleştirdi.

Mobilya sektöründe Türkiye geneli 2,8 dolar olan ortalama ihraç fiyatını 6 dolarlara çıkarmayı hedeflediklerini dile getiren Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, bu amaçla MODEKO’da “Alım Heyeti Organizasyonu” yanında, “Tasarım Buluşma Noktası” programını gerçekleştirdiklerini, MODEKO Fuarı’nın ikinci üçüncü ve dördüncü günlerinde tasarım üzerine çok değerli tasarımcılarla söyleşiler organize ettiklerini dile getirdi.

3 Mart Perşembe günü Tanju Özelgin’in “İyi Tasarım ve Tasarımın Duygusu” konulu, 4 Mart Cuma günü Adnan Serbest’in “Döngüsel Tasarı ve Sürdürülebilirlik” temalı webinarlarına yoğun katılım olduğu bilgisini veren Yağcı, “5 Mart Cumartesi günü ise Atilla Kuzu’nun “Tasarımda Multi Disipliner Yaklaşımlar” üzerine söyleşisi olacak. Bu webinarların sektörün yeni nesil yaklaşımlara uyumu anlamında çok yararlı olacağına inanıyoruz. Bu webinarların meyvelerini önümüzdeki dönemde toplayacağız.2021 yılında 4,2 milyar dolarlık ihracatla dünyanın sekizinci büyük ihracatçısıyız, hedefimiz ilk beş ülke arasında yerimizi almak” diye konuştu.

En iyi stant tasarımı ödülünü Papatya masa kazandı

MODEKO Fuarı’nın geleneksel etkinliklerinden biri haline gelen “Modeko En iyi Stant Tasarım Yarışması”nda bu yıl birinciliği Papatya Masa Sandalye kazandı. Tilia Mobilya ikinci olurken, üçüncülüğü Oben Mobilya, dördüncülüğü Rondi Home göğüsledi. En iyi stant tasarımında beşinciliği İmran Koltuk ve Pink Home paylaştı.

Ezberbozan tasarımlar MODEKO’da sergileniyor

Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altındaki üç ihracatçı birliğinin iş birliğinde 2021 yılında ilk kez düzenlenen Ezber Bozan Tasarım Yarışmasında dereceye giren tasarımlar sponsorlar tarafından üretildi ve Ege İhracatçı Birlikleri standında tasarımcı adına fuar süresince sergileniyor.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, Ezber Bozan Tasarım Yarışmasında dereceye giren tasarımları tüm alanlarda sergilemeye devam edeceklerini, tasarımların prototiplerini hayata geçirerek destek olan Aldimo, Ananas, Decosit, Dorya, Kamay Coll., Ofisdek, Sanalyeci, Vizyon firmalarına teşekkür ettiklerini sözlerine ekledi.

Gençler, Üçüncü Kuşak Tarım Girişimciliğiyle Tarım Sektörüne kazandırılacak

Tarım sektöründe yaş ortalamasının her geçen gün artması, tarım sektöründe sürdürülebilirliğin önündeki en büyük sorunlardan biri olarak öne çıkıyor.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği gençleri tarım sektörüne kazandırmak için “Üçüncü Kuşak Tarım Girişimciliği Eğitimi Programı”nı hayata geçiriyor.

“Üçüncü Kuşak Tarım Girişimciliği Eğitimi Programı”nın açılış toplantısı, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak’ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Açılış toplantısına, Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Cengiz Balık, Yönetim Kurulu üyeleri Sadık Demircan, H. Vural Güleç, Türkmen Türkmenoğlu, Mehmet Kırıcı ve Denetim Kurulu Üyesi Aydın Yıldırım katıldı.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “Gençlerimizin yapacağı işlerle ülkemiz tarımını daha ileri seviyelere taşıyacağınıza inanıyor ve sizlere güvendiğimizi bilmenizi istiyoruz. Ülkemiz, çayır ve mera arazisi dahil 38.000 hektar tarım alanı ve yıllık 55 milyon ton meyve sebze üretimiyle çok büyük bir potansiyele sahip. Bu potansiyeli daha verimli kullanmak, ihracatımızı arttırmak ve yeni pazarlar bulmak için yeni neslin enerjisine tarım sektörümüzün çok ihtiyacı var. 2021 yılında Konak İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğümüzle birlikte gençlerin katılımıyla yürüttüğümüz Gönüllü Son Hasat Projesinde gençlerimizin gözlerindeki ışığı, azimlerini hep birlikte gördük.” dedi.

EYMSİB 5 Mart’ta eğitimlerine başlıyor

Son Hasat Projesinde yer alan gençlerin, bahçelerde çalışmaları, heyecanları ve mutluluklarının son derece güzel ve umut verici olduğundan bahseden Uçak sözlerine şöyle devam etti:

“Bu yılın başında da Prof. Dr. Meltem Onay Hocamız bize iklime duyarlı, bilinçli bir yeni nesil yetiştirme fikriyle geldiğinde Birlik olarak büyük bir heyecan duyduk ve paydaşlarımızla hızla çalışmalara başlayarak 6 hafta sürecek Üçüncü Kuşak Tarım Girişimciliği Eğitimi Programını hazırladık. 5 Martta da eğitimlerimize başlıyoruz. Bu programda gençlerimize sürdürülebilir tarım için gerekli süreçleri kapsayan, onlara bilinç aşılayacak ve farkındalık yaratacak bir eğitim programı sunduk.”

Eğitim Programı yoğun ilgiyle karşılandı

Hayrettin Uçak, “Türkiye’nin birçok yerinden 120’nin üzerinde başvuru aldık ve ilk eğitim programımız için 50 genç arkadaşımızı belirledik. Tarım sektörümüzün, özellikle yaş meyve sebze sektörümüzün istediğimiz seviyelere gelmesi için önümüzde yapılacak çok iş var, biz bu seviyeye gençlerimizle geleceğimizi biliyor ve onlara güveniyoruz. Bu proje bizim için başlangıç ve bu programı yılın belirli dönemlerinde tekrarlayarak, ulaşabildiğimiz kadar gence ulaşmak istiyoruz. Umuyorum bu program ile Türkiye genelinde de bir farkındalık yaratabiliriz ve ülke geneline yayılmasını sağlayabiliriz.” diye konuştu.

Hayrettin Uçak, emek ve katkıları için proje paydaşları; Prof. Dr. Meltem Onay’ın kurucusu olduğu Cemre Hareketine, Sügep Akademi’ye, işbirlikleri için Ege Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne, eğitmen ve akademisyenlere teşekkürlerini sunarak sözlerini noktaladı.

Eskinazi: Sürdürülebilir tarım EYMSİB’nin projesiyle doğru orantılı

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ise “Geçmiş senelerde dünyanın kendine yeten ender ülkelerinden bir tanesiydik şu an ithalatla kendimize yetmeye başladık. Bu tabloyu tersine çevirebiliriz. Tarladan sofraya gelinceye kadar gıdanın üçte birini ziyan ediyoruz. Üretiyoruz ama değer katamıyoruz. İhtiyacı olanlara kavuşturamıyoruz. Amaç sadece üretmek değil, lojistik, soğuk hava deposu, işlenmesi bu büyük bir süreç. Tarımda sürdürülebilirliğin, planlamanın, bütün süreçlerin doğru yürütülmesi EYMSİB’nin projesiyle doğru orantılı.” dedi.

Gençlerimizin yenilikçi düşünceleriyle Türkiye tarımda lider konuma gelecek

Dikili, Kınık, Bayındır ve Bergama’da kurulma aşamasındaki Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgelerine dikkat çeken Eskinazi sözlerini şöyle noktaladı;

“İzmir’in kuzeyinde kurulmakta olan Dikili Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgesi en büyük Tarım OSB’lerden bir tanesi. Yakında üretime geçecek. Bunları yaparken sizin gibi gençlere ihtiyacımız var. Hollanda küçük bir yerde bütün Avrupa’nın gıdasını kontrol altına alıyor. Geleneksel tarımın üzerine çıkmalıyız. Gençlerimizin yenilikçi düşünceleriyle bizim pazarlarımızla beraber dünyada tekrar kendi kendine yeten, Avrupa’da ve dünyada ürünleri yönlendiren, fiyatı dengeleyen bir ülke olmak istiyoruz.”

Doğan: EYMSİB’nin projesiyle öncü kuşaklar yetiştiriliyor

İzmir Vali Yardımcısı Hulusi Doğan, “Artan nüfusu karşılamada toprak ve su yeterli olmalı. İnsanlık tarihinde son yüzyıldaki nüfus artışı baş döndürücü vaziyette. Dünyada 8 milyar insan var. Önümüzdeki yıllarda insanlık tarım alanlarına ve su alanlarına yetişemeyecek. Az alanda az suyla çok fazla üretim sağlamak zorundayız. EYMSİB’nin projesiyle öncü kuşaklar yetiştiriliyor. Bu diğer insanlara da halka halka yayılacak, sinerji oluşacak, geleceğe örnek olacaklar.”

Özen: Tarıma herkesin sahip çıkması gerekiyor

İzmir İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Özen, “142 bin çiftçi ailesi var ama 4 milyon 500 bin nüfusu olan ilimizdeki vatandaşlarımızın tamamı tarımın paydaşıdır. Tarım herkes tarafından sahiplenilmeli. Pandemi bize üreticinin, çiftçinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Her sektörde olduğu gibi tarımda da planlama çok önemli. Tarımın içinde köklü birkaç sorun var; bunlardan ikisi korunmamız gereken toprak ve su. Toprak ve suyun korunması noktasında tarımsal politika, tarımsal destekler Bakanlığımız tarafından oluşturuluyor. Ancak bu politikalara herkesin sahip çıkması gerekiyor. Biz aslında ülkemizin, herkesin geleceğini korumaya çalışıyoruz. Toprağımızı ve suyumuzu korumak adına cesur ve radikal adımlar atmalıyız.” diye konuştu.

İzmir tarımsal üretimde lider

Özen, “İmar kanunun içine tarımsal alan diye bir alan koymalıyız. Tarımın ayakta kalması için bütün kurumlarla el ele birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. 2020’de İzmir ölçeğinde 11 milyon civarında 10 milyon civarında tarımsal araziler üzerinde kaçak yapılara yönelik idari cezai işlem uyguladık. İzmir birçok şeyin merkezi, tarımsal üretim anlamında çok önemli bir potansiyel. 3.9 milyon dönüm tarım arazisi, bitkisel üretimde 4,5 milyon tona yakın tarla bitkileri, 600-700 bin tona yakın meyvemiz, 1.8 milyon ton sebze üretimimiz var. Bir senede üç ürün yetiştirilecek iklimimiz ve coğrafyamız var” dedi.

Tarımın ülkesinde tarımın çocukları tarımı tanımalı

İzmir’in tarımsal sanayinin en fazla geliştiği illerden biri olduğuna değinen Mustafa Özen, tarımda lokomotif şehir olduğunun altını çizdi.

“İzmir’de 55 bine yakın hayvancılık işletmesi var. Çiftliğini teknolojiyle planlayan üreticilerimiz var. Tarımın ülkesinde tarımın çocukları tarımı tanımalı. Okullarda tarım anlatılmalı. Bakanlığımızın, gençlerin sektörde olması için destekler veriyor. Uzman Eller projemiz geçen yıl 4 ilde pilot olarak uygulandı, bu yıl 81 ilin tamamında uyguluyoruz. Sektörde istihdama katkı sağlanması için meslek yüksekokulları ile üniversitelerin tarım, hayvancılık, ormancılık, gıda ve su ürünleri bölümlerinden mezun olan gençlerimize uygulayacağı projelere 100 bin TL hibe desteği sağlanacak. Başvurularımız 15 Mart’a kadar devam ediyor.”

Onay: Tarımda bir devrim ve ivme istiyorsak gençlerimize önem vermeliyiz

Prof. Dr. Meltem Onay, “Tarımda iyi bir devrim ve ivme istiyorsak gençlerimizin tarımda bilinçli, teknolojiye odaklı, kolektif bir şekilde çalışarak ülkemizin tarımına ve ihracata katkıda bulunmasını sağlamalıyız. Eğitim programımız pazar yeri nasıl bulunur, üretim nasıl yapılır, riskler, iklim kriziyle nasıl mücadele edebiliriz başlıklarını içerecek şekilde kurgulandı. Hem ihracatçılarımızın hem akademinin bütün paydaşlarımızın hayalleri birleşti. 50 gencimizle altı haftalık bir programa başlıyoruz, hepinizi tebrik ediyorum.” dedi.

Proje katılımcısı gençler de memnuniyetlerini dile getirerek, iyi gıdaya olan erişimin EYMSİB’nin projesiyle yaygınlaşacağını, eğitim programıyla beraber kendilerine yön bulacaklarını söyledi.

Şubat ayı üretici market fiyatları..Tarım sektöründe yaşanan son gelişmeler

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Şubat ayında üretici ve market arasındaki fiyat farklarını ve tarım sektöründe yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

Şubat ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkının en fazla yüzde 306,29 ile kabakta olduğunu belirten Bayraktar, fiyat değişimlerini şöyle değerlendirdi:

“Kabaktaki fiyat artışını elma yüzde 287,89, maydanoz yüzde 263,50, kuru soğan yüzde 242,16, domates yüzde 233,02, limon yüzde 223,85, ıspanak yüzde 217,42, portakal yüzde 213,98, kuru fasulye yüzde 211,95, sivribiber yüzde 205,31, salatalık yüzde 205,09 ve yeşil mercimek yüzde 203,52 ile takip etti.

Şubat ayında kabakta üretici market fiyat farkı yüzde 300’ün üzerindeyken, 11 üründe fiyat farkı yüzde 200’ün üzerinde gerçekleşti.

Kabak 4,1 kat, elma 3,9 kat, maydanoz 3,6 kat, kuru soğan 3,4 kat, domates 3,3 kat, limon ve ıspanak 3,2 kat, portakal, kuru fasulye, sivri biber ve salatalık 3,1 kat, yeşil mercimek ve nohut 3 kat fazlaya tüketiciye satıldı.

Üreticide 4 lira 38 kuruş olan kabak 17 lira 78 kuruşa, 2 lira olan elma 7 lira 76 kuruşa, 1 lira 29 kuruş olan maydanoz 4 lira 68 kuruşa, 68 kuruş olan kuru soğan 2 lira 33 kuruşa, 4 lira 44 kuruş olan domates 14 lira 78 kuruşa, 2 lira 25 kuruş olan limon 7 lira 29 kuruşa tüketiciye satıldı.

Şubat ayında markette 42 ürünün 24’ünde fiyat artışı, 18’inde fiyat azalışı görüldü.”

Şubat ayında markette en fazla artan ürün yüzde 64,58 ile karnabahar olduğunu açıklayan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Karnabahardaki fiyat artışını yüzde 39,34 ile marul, yüzde 32,53 ile yeşil soğan, yüzde 32,06 ile domates, yüzde 26,64 ile portakal, yüzde 23,46 ile ıspanak, yüzde 23,01 ile kabak takip etti.

Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 19,03 ile maydanoz oldu. Maydanozdaki fiyat düşüşünü yüzde 11,74 ile elma, yüzde 9,72 ile yeşil mercimek, yüzde 8,15 ile nohut, yüzde 7,64 ile beyaz peynir izledi.

Şubat ayında üreticide 34 ürününün 15’inde fiyat artışı olurken, 9’unda fiyat düşüşü görüldü. 10 üründe ise fiyat değişimi olmadı.

Üretici fiyatlarında havuç, elma, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru üzüm, kuru incir, zeytinyağında fiyat değişimi olmadı. Şubat ayında üreticide fiyatı en çok düşen ürün yüzde 54,51 ile maydanozda görüldü.

Maydanozdaki fiyat düşüşünü yüzde 34,90 ile patlıcan, yüzde 24,70 ile kabak, yüzde 20,59 ile sivribiber, yüzde 19,71 ile salatalık, yüzde 10,53 ile mandalina, yüzde 6,58 domates izledi.

Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 75,48 ile maruldu görüldü. Maruldaki fiyat artışını yüzde 58,63 ile yeşil soğan, yüzde 56,13 ile portakal, yüzde 41 ile karnabahar, yüzde 23,39 ile beyaz lahana, yüzde 12,50 ile limon takip etti.

Yaptığımız tespitlere göre, şubat ayında fiyatı en fazla artan ürün, marketlerde karnabahar, üreticilerde marul olurken, marketlerde ve üreticide fiyatı en fazla düşen ürün maydanoz oldu.

Şubat ayında, üretici fiyatlarında marul, yeşil soğan, portakal, karnabahar, beyaz lahana, limon fiyat artışında ilk sıraları aldılar.”

Bayraktar, şubat ayında yaşanan fiyat değişimlerinin sebeplerini ise şöyle değerlendirdi:

“Üreticide fiyat artışının en fazla görüldüğü marul, örtü altı üretimden sağlanmakta olup, fiyatta özellikle son bir ayda görülen fide fiyatlarındaki yüzde 70’e varan artışlarının yanı sıra arzın düşük oluşu etkili olmuştur. Yeşil soğanda da arzdaki azalma fiyatların yükselmesine neden olmuştur.

Portakal ve limonda piyasada hareketlilik yaşanmaktadır. Talep artışının yanı sıra ürün arzındaki azalma fiyatların artmasına neden olmuştur.

Kış sebzelerinden; karnabahar, beyaz lahana, pırasada hasadın sonuna gelinmesiyle ürün arzı azalmıştır. Bu durum fiyatları yukarı yönlü etkilemektedir.

Kuru soğanda piyasalar biraz hareketlenmiş olmasına rağmen fiyatlarda çok az bir artış görülmüştür. Kuru soğanda bu sezon rekolte yüksektir. Sandıklı bölgesinde ise kuru soğanda alıcı bulunmadığından soğan tarlada kalmıştır.

Fiyatı düşen ürünlere baktığımızda, en fazla düşüş maydanozda görülmüştür. Maydanoz, patlıcan, sivri biber, kabak, salatalık ve domateste ocak ayındaki olumsuz hava koşulları nedeniyle fiyatlar fazla artmıştır. Fiyatlardaki aşırı yükseliş talepte düşüşe neden olmuştur. Şubat ayında görülen talepteki azalmayla birlikte ürünlerin fiyatları da düşmüştür. Bununla birlikte Şubat ayı sonunda başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ne yazık ki tüm dünyayı etkiledi. Rusya-Ukrayna savaşı ülkemizde de özellikle yaş meyve sebze fiyatlarını aşağıya çekti. Bu ülkelere yaş meyve sebze ihracatı yapılamaması nedeniyle ürünler iç piyasaya yönlenmiş ve artan arz miktarıyla birlikte üretici fiyatları düşmüştür.

Mandalinada ise hasadın sonuna gelinmesi fiyatları bir miktar etkilemiştir.”

 “Tarımda milli seferberlik ilan edilmeli, elimizde ne varsa ne yoksa bitkisel ve hayvansal üretim için kullanmalıyız”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Bayraktar, açıklamasına tarım sektöründe yaşanan son gelişmeleri değerlendirerek devam etti:

“Uluslararası bir kriz ve pandemi döneminden geçtiğimiz bu günlerde yurtiçi ürün fiyatları artarken, tüketimin karşılanabilmesi için, çok fazla yükselen dünya fiyatlarından, artan miktarlarda tarımsal ürün ithalatı yapmamız kaçınılmaz hale geldi. Yüksek fiyattan yapılan ithalat ve yurtiçi ürün fiyatlarının artması da, zaten yüksek seyreden gıda enflasyonunu daha da artırdı.

Üretimi artırmaktan başka çaremiz yoktur. Üretimi artırmak için tarım sektöründe pozitif ayrımcılık istiyoruz. Tarım sektörünün yapısal sorunları, plansız üretim, üretimde yaşanan kuraklık ve diğer doğal afetler başta olmak üzere büyük riskler ve üreticilerin gelir garantisinin olmaması, aşırı artan gübre, mazot, zirai alet, ilaç, tohum, işçilik maliyetleri, bitkisel ve hayvansal ürün ithalatı üretimi zorlaştırıyor.

Üretimi artırmak için üreticinin desteklenmesi, maliyetlerin düşürülmesi, yapısal sorunlarının çözülmesi, ithalatın önlenmesi önemlidir. Gıda enflasyonunu önlemek için üreticinin içinde olmadığı hiçbir plan, program ve önlem işe yaramaz. Bunu iyi görmek zorundayız.

Hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda dünya fiyatları aşırı yükseliyor. (Örneğin, TMO’nun ekmeklik buğday ihalesinde ilk teklifler 7bin TL/tona (500 dolar/tona) dayanmıştır.) Bu ürünlerde arz sorunumuz var. Stoklarımız bittiğinde ne yapacağız? Ekmeği kaç liradan yiyeceğiz? Ayçiçeği yağını kaç liradan tüketeceğiz? Buradan sesleniyorum, vakit kaybetmeden tarımda milli seferberlik ilan edilmeli, elimizde ne varsa ne yoksa bitkisel ve hayvansal üretim için kullanmalıyız. Bu ülkede ekilmedik bir karış arazi bırakmamalıyız. Türk tarımı kullanamadığı potansiyeline erişmek zorundadır.  Üretebildiğimiz kadar güçlü olduğumuzu unutmayalım.”

  “Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz nedeniyle yaş sebze ve meyve üretici fiyatları olumsuz etkilenmeye başladı”

Bayraktar, yaş sebze ve meyve üretici fiyatlarının Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan kriz nedeniyle olumsuz yönde etkilendiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şubat ayında üretici fiyat değişimi son 5 gün için değerlendirildiğinde;

Üretici fiyatlarında 34 ürünün 13’ünde düşüş yaşandığı görüldü.  Yaş sebze ve meyve fiyatlarında görülen bu düşüş yüzde 50’lere vardı. Kabakta yüzde 50, domateste yüzde 30, sivri biberde yüzde 28, maydanozda yüzde 19, limonda yüzde 16, patateste yüzde 11 oranında düşüş yaşandı.

Kabak başta olmak üzere domates, sivri biber, maydanoz, limon, patlıcan, patates gibi yaş sebze ve meyvelerdeki fiyat düşüşlerinde, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle önemli ihracat merkezimiz olan bu ülkelere ürün gönderilememesi etkili oldu. Ürünler ihracata gönderilemeyince iç piyasaya yönlendirildi. İç piyasadaki arzın artmasıyla birlikte üretici fiyatları düştü.

Rusya, Ukrayna ve Belarus yaş sebze ve meyve ihracatımızda önemli ülkelerdir. Savaş çıkınca kapıların kapanmasıyla tırlar yolda kaldı. Bu ülkelerle olan ihracatımız tıkandı. Yaş sebze ve meyve ihracatının düşmesi üretimimizi düşürür. Üreticinin üretimi bırakması birkaç ay sonra yaş sebze ve meyve fiyatlarının aşırı bir şekilde artmasına neden olur. Acil olarak alternatif pazarlara yönelmeli, ihracatın açılması için gereken tedbirler alınmalıdır.” “Gübre fiyatlarındaki düşüş bir yıllık artışa göre yetersiz kaldı”

Gübre fiyatlarının şubat ayında çeşitlerine göre bir önceki aya göre ortalama yüzde 11 ile 27 arasında gerilediğini belirten Bayraktar, konuya ilişkin değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Geçen yılın Şubat ayına göre son bir yılda, amonyum sülfat gübresi yüzde 274, üre gübresi yüzde 203, DAP gübresi yüzde 186, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 165, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 146 oranında arttı.

İlkbaharda özellikle buğday ve arpada üst gübre olarak kullanılan ve kasım ayında tavan yapan üre fiyatı, dünya üre fiyatlarında ve dolarda görülen kısmi düşüş ile ocak ayında gerilemeye başladı.

Bu gerileme şubat ayında da devam etti. Şubat ayında ortalama üre gübresi fiyatları bir önceki aya göre yüzde 23 düşerken, aslında yıllık bazda yüzde 203 oranında arttı.

Sonbaharda taban gübresi kullanamayan veya yetersiz kullanan üreticilerimiz, düşen bu fiyatlardan da memnun değildir.

Üreticilerimiz, hala üst gübre fiyatlarının yüksekliğinden dolayı yeterince gübre kullanamayacak.

Diğer yandan birçok üreticimiz önünü göremediği için, borçlanarak da olsa yüksek fiyatlardan gübresini indirimlerden önceden aldı.

Dolayısıyla zamanında yapılmayan indirimler yüzünden üreticilerimiz, haksız yere mağdur oldu.

Üreticilerimiz Tarım Kredi Kooperatiflerinden, tonu 12 bin liradan üre gübresi aldı.

Daha sonra bu gübrenin fiyatı yüzde 30 indirilerek, tonu 9 bin 200 liradan satışa sunuldu.

İndirimden kısa bir süre önce üreticilerimizin pahalı gübre alması mağduriyet yarattı.

Bu mağduriyetin giderilmesi için Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından yapılan bu indirimin, ya ödemelere yansıtılarak aradaki farkın geri ödenmesi ya da iade talebinde bulunanlara yaptıkları ödemelerin geri iadesinin yapılması gerekiyor.

Şurası bir gerçektir ki; üre gübre fiyatları dünyada yüzde 5 düşerken, döviz kurunun da artmadığı bir ortamda, Türkiye’de ortalama yüzde 23 oranında düşmüştür.

Dünyada fiyat artışına rağmen kalsiyum amonyum nitrat gübresinin ortalama yüzde 27 düşüş göstermesi, üretici ve ithalatçı firmaların piyasayı nasıl kendi lehlerine yönettiklerini de ortaya koymuştur.

Bu konuda gerekli denetimlerin yapılıp üreticinin sırtından haksız kazanç sağlamanın önüne geçilmesi, gübre fiyatlarının daha da aşağıya çekilmesi gerekiyor.

Firmalar tarafından yapılan fiyat indirimi uygulamaları bunun mümkün olabildiğini ortaya koyuyor.

Son iki ayda gübre fiyatlarında görülen düşüş, üreticilerimiz için yeterli değildir.

Üreticilerimizin önümüzdeki aylarda yeterli gübre kullanabilmeleri için gübre fiyatları biran önce makul seviyelere çekilmeli, verilen destekler artırılmalıdır.

Gelecek aylarda gübre kullanması gereken üreticilerimizin, acil nakit desteğine de ihtiyacı vardır.

Özellikle 2021 yılı destek ödemeleri daha fazla geciktirilmeden bir an önce çiftçilerimize verilmelidir.

Fiyatların düşüşe devam etmemesi halinde, özellikle yurtiçinde fabrikalarda işlenerek, katma değer yaratılarak ihraç edilen ve istihdam sağlayan başta buğday olmak üzere diğer ürünlerde de yeterince gübre kullanamayacak üreticilerimiz, ürünlerinde verim ve kalite kaybı yaşayacaktır. Dolayısıyla üretim düşecektir.”

 “Üreticimizin kullandığı mazot fiyatı son bir yılda yüzde 164 oranında arttı”

 “Tarımsal üretimde mazot kullanımının arttığı bir sürece girmekteyiz” diyen Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:

“Üreticimizin kullandığı mazot fiyatı son bir yılda yüzde 164 oranında arttı. Mazot temin edemeyen çiftçi tarımsal faaliyetlerini sürdüremeyecek tarımsal üretim düşecektir. Üreticilerimize verilen mazot desteği de bu artış karşısında yetersiz kaldı.

Mazot destekleri yapılan bu artış oranı kadar bir oranda artışla mutlaka revize edilerek çiftçilerimize biran önce verilmelidir. Ayrıca 2021 mazot destekleri geciktirilmeden bir an önce ödenmelidir.”

 “Tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında da gerekli indirim yapılmalı!”

Bayraktar, tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında da indirim yapılması gerektiğini vurguladı:

“Bilindiği üzere, 01 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere diğer abone gruplarının yanı sıra tek zamanlı tarımsal sulama abone grubunda elektrik tarifesine yüzde 94,8’lik zam gelmişti.

Bu zam, zaten sürekli artan tarımsal üretim maliyetlerini daha da artırmıştı.

28 Şubat’ta Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan açıklamada; meskenler ile tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV’sinin yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldüğü bildirildi.

Bu vergi indirimi sayesinde elektrik faturası tutarlarında bir miktar düşüş olacaksa da söz konusu indirim tarımsal sulamada kullanılan elektriğe yapılan zamdan kaynaklanan maliyet artışları yanında çok küçük kalacaktır.

Çiftçilerimizin giderek bozulan bütçelerinde yeterli iyileşme sağlamayacaktır.

Üreticilerimiz, Devletimizin önümüzdeki günlerde bu doğrultuda yeniden bir fiyat değerlendirmesi yapmasını ve çalışmanın sonucunda tarımsal sulama tarifesinde daha kapsamlı indirime gidilmesini dört gözle bekliyor.

Ayrıca, KDV oranlarının belirtildiği listede yer alan ve hali hazırda yüzde 8 KDV uygulamasına tabi olan; zirai ilaçlar ile zirai traktörler, biçerdöverler ve çeşitli tarım makinalarındaki KDV oranları yüzde 1’e düşürülmelidir.”

 “Zeytinlik alanların yok olmasının önünü açan bu uygulamadan mutlaka vazgeçilmelidir”

Bayraktar, 1 Mart 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hakkında da değerlendirme yaptı:

Maden Yönetmeliğinin 115’inci maddesine eklenen fıkra ile zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verilmesi, madencilik faaliyetleri için zeytinliklerin taşınması, taşınan, yok edilen zeytinlik alan kadar alanın zeytinlik olarak tesis edilmesine izin verilmiştir. Yapılan bu yönetmelik değişikliği “3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ve ilgili yönetmeliği ile örtüşmemektedir.

Uzun yıllardır zeytinlik alanlarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmaya çalışılmıştır. Ancak bu yönde bir düzenleme olmamıştı. Maden yönetmeliğine eklenen fıkra ile madencilik faaliyetleri için zeytinlik alanların kullanılmasına izin verilmesi sektörümüz ve ülkemiz için büyük bir kayıp olacaktır. Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasının ardından bahçenin yeniden tesis edilmesi, üretimin ekonomik değer kazanması için geçecek süre, ekosistemin yeniden sağlanması kolay olamayacaktır. Zeytinlik alanların yok olmasının önünü açan bu uygulamadan mutlaka vazgeçilmelidir.

Dünyada ve ülkemizde zeytin yetiştiriciliği Akdeniz ikliminin hakim olduğu sınırlı bir alanda yapılmaktadır. -7 dereceye kadar dayanıklı olduğu halde kış sıcaklıklarının   -4 ve -5 derecenin altına düştüğü alanlarda yetiştiricilik oldukça risklidir. Bu nedenledir ki zeytinlikler ülkemizde Ege, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yayılım göstermiştir. Görüldüğü üzere zeytin yetiştiriciliği sınırlı bir alanda yapılabilmektedir.

Ülkemiz zeytinciliği büyük bir gelişme içerisindedir. Ülkemiz zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünyada 4. sırada gelmektedir. Zeytin üretimimizi artırarak dünyadaki yerimizi daha üst sıralara taşımamız mümkünken, bu düzenleme ile önemli bir tarım, sanayi, ticaret ve istihdam alanı olan zeytincilik sektörü büyük ölçüde zarar görecektir. Nitekim, zeytinin yağlık ve sofralık olarak işlendiği, yan ürünlerinin değerlendirildiği ve ticari faaliyetler hesaba katıldığında yaklaşık 10 milyon kişi bu sektörden ekmek yemektedir. Bu durumda geçimini zeytinliklerden sağlayan başta üreticilerimiz olmak üzere bu sektörden geçimini sağlayanlar mağdur olacaklardır. Sağlıklı beslenmenin önemli bir parçası olan zeytin ve zeytinyağı üretimimizin azalması sadece üreticilerimizi ve sektörü değil, tüm halkımızı olumsuz etkileyecek, iç tüketimi zora sokacaktır.

Yeni hayata geçirilmeye çalışılan bu yasal düzenlemenin ülkemizin zeytinciliğine önemli zararlar vereceği öngörülmektedir. Oysa, sağlıklı gıdanın vazgeçilmez ürünlerinin başında zeytin gelmektedir.

İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde sağlıklı beslenmenin ve gıda üretiminin ne derece önemli olduğunu bir kez daha gördük. Tüm dünya kendi tarımını korumaya ve daha fazla destekleyerek, üretimini artırmaya odaklandı. Hatta gıda milliyetçiliği yapıldı ve tarım ürünlerinde ihracat kısıtlamasına gidildi. Şimdi ise Rusya-Ukrayna savaşı devam etmektedir. Bu vahim durum tarımsal ithalat ve ihracatımızı etkilemektedir.

Tüm dünya gibi bizim de tarımsal üretimimizi korumamız, insanlarımızın gıda güvenliğini sağlamamız, sağlıklı beslenmesini ve yeterli gıdaya ulaşmasını güvence altına almamız gerekmektedir. Zeytin üretimimizi önemli derecede etkileyecek bu uygulama anlaşılır gibi değildir.

Kamu yararı için yapılacağı ön planda tutulan bu uygulamanın arka planda yapacağı etki çok çok daha büyüktür. Zeytinciliğimizin geleceğinin ve sektöre yapılan büyük yatırımların heba olmaması açısından hangi amaçla olursa olsun zeytinliklerin tahrip edilmesi önlenmeli, zeytinlikler korunmalıdır.”

Designist İmzalı Ulus Evi’ne Bir Ödül Daha!

Designist, Ulus Evi projesi ile mimari, iç mimari ve ürün tasarımı kategorilerinde dünyanın seçili projelerinin yarıştığı BIG SEE Design Awards 2022’de birincilik ödülünün sahibi oldu.

İç Mimar Aslı Arıkan Dayıoğlu liderliğinde ulusal ve uluslararası ölçekte ödüllü iç mimari projelere imza atan Designist, BIG SEE Design Awards 2022’de Ulus Evi projesiyle ‘’Interior Design‘’ kategorisinde birincilik ödülüne layık görüldü. Mimari, İç Mimari, Ürün Tasarımı ve Moda Tasarımı alanlarındaki özgün başarılara katkıda bulunmak amacıyla kurulan BigSEE Design Awards, her yıl dünyanın farklı noktalarından yapılan çok sayıda başvuruyu uluslararası bir jüri paneli ile değerlendiriyor.

BIG SEE Design Awards 2022’de “Interior Design” kategorisinde birincilik ödünün sahibi olan Ulus Evi, İstanbul’un prestijli konut bölgesinde, Boğaz’ın muhteşem manzarasına hakim bir konumda yer alıyor. İkonik mobilya parçaları kullanılarak, ev sahibinin hayranlık uyandıran sanat eseri koleksiyonu için zarif bir atmosfer oluşturacak şekilde tasarlanmış olan evin büyük salonun tam ortasında yer alan iki sütun, mekandaki üç bölümün ayırıcısı olacak şekilde planlanmış. Tasarım sürecinde bu iki kolon o kadar akıllıca tasarlanmış ki, tüm konsepte çarpıcı ama aynı zamanda incelikli bir dokunuş kazandırmış. Bu nedenle bu iki sütunu giydirmek için özel tasarımlı metal paneller kullanılmış. Tavanı keserek yukarıdan gelen dolaylı ışıklar eklendikten sonra, bu iki sütun mekanın ince odak noktası haline gelmiş.

Evin ilk önemli renovasyon kararlarından biri olarak, mevcut koyu kırmızımsı maun parke zeminin, daha koyu kahverengi tonlarında yeniden cilalanarak mekanı bütünleştirmesi ve sanat eserlerini öne çıkarması hedeflenmiş. Salonun karşılıklı iki tarafında biri şömine alanı diğeri ise özel tasarlanmış mini bar ünitesi olmak üzere iki fonksiyonel mekan konumlandırılmış.

Şömine tarafındaki önceden var olan bazalt cephenin eski görünümünü yenilemek için koyu gri taş levhalar kullanılmış. Şömine duvarının üzeri kapatılırken, aileye ait kitapların ve sanat eserlerinin sergilenmesi için ince raflar yerleştirilmiş. Aynı zamanda, tavana koyu aynalı lambriler eklenerek, büyük salonun bu dar kısmına bir derinlik kazandırılmış ve bahçedeki manolya ağacının görüntüsü salona yansıtılmış.

Ailenin çok değerli sanat eserlerine yumuşak ve ince bir arka plan oluşturması için büyük salonun tüm duvarları süet duvar kağıdıyla kaplanmış, bu sayede sanat eserlerinin canlı rengi ortaya çıkarak tüm mekana bir dinamizm kazandırmış. 20’li ve 50’li yılların çok önemli tasarımcılarından ikonik mobilya ve aydınlatma parçaları, ev sahibinin de yüksek zevkiyle seçilmiş.

Ulus Evi’nde miminalist bir tasarım anlayışı benimsenerek ev sahibinin hayranlık uyandıran sanat eseri koleksiyonu için zarif bir atmosfer yaratmak amaçlanmış.

Ege Bölgesi’nden 2 milyar 468 milyon dolar ihracat

 Ege İhracatçı Birlikleri, şubat ayında yüzde 23’lük artışla 1 milyar 442 milyon dolarlık ihracata imza attı. EİB’nin 2020 yılı şubat ayında Türkiye’ye kazandırdığı döviz tutarı 1 milyar 168 milyon dolardı. EİB tarihindeki en başarılı şubat ayı performansını ortaya koymuş oldu.

Şubat ayında, Ege Bölgesi’nin ihracatı da yüzde 23’lük artışla 2 milyar 11 milyon dolardan, 2 milyar 468 milyon dolara yükseldi.

EİB, 2020 yılının ocak-şubat döneminde 2 milyar 231 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmişken, 2021 yılının ilk iki aylık döneminde EİB’nin ihracatı yüzde 26’lık artışla 2 milyar 813 milyon dolara çıktı. EİB’nin son 1 yıllık dönemdeki ihracatı ise; yüzde 29’luk sıçramayla 13 milyar 80 milyon dolardan, 16 milyar 892 milyon dolara ilerledi.

Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki 12 ihracatçı birliğinin 11 tanesi şubat ayında ihracatını artırırken, sanayi sektörleri 868 milyon dolarlık ihracata imza attı. Tarım sektörleri 490 milyon dolarlık performans ortaya koyarken, madencilik sektörü 83,6 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı.

Zeytin ve zeytinyağı ihracatında yüzde 92’lik artış

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, şubat ayında ihracatını yüzde 92’lik artışla 15,6 milyon dolardan 30 milyon dolara taşıdı. Ocak ayından sonra şubat ayında da ihracat artış rekortmeni oldu.

Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, 211 milyon 640 bin dolarlık ihracat tutarıyla en çok ihracat yapan birlik konumunu korurken ihracatını yüzde 37 yükseltti.

EHKİB, 1,5 milyar dolar hedefine ulaştı

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ihracatını yüzde 13’lük artışla 130,5 milyon dolara taşıdı ve ikinci sırada yer aldı. EHKİB, son 1 yıllık dönemde 1 milyar 512 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaşarak uzun yıllardır hayalini kurduğu 1,5 milyar dolar ihracat seviyesine ulaşmış oldu.

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği 109 milyon dolarlık ihracatla 100 milyon dolar barajını geçerken, yıllık ihracatta 1 milyar 355 milyon dolara ulaştı.

Hububat bakliyat yağlı tohumlar ihracatı milyar dolara koşuyor

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, şubat ayında ihracatını yüzde 62’lik rekor artışla 86 milyon dolara taşıdı ve ilk kez EİB listesinde dördüncü sıraya adını yazdırdı. Yıllık 740 milyon dolarlık ihracat seviyesine çıkan EHBYİB 2022 yılı sonunda 1 milyar dolar ihracata ulaşacağının sinyallerini verdi.

En büyük ihraç pazarları Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle tedirgin günler geçiren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği yüzde 9’luk artışla 85,8 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırırken, Ege Maden İhracatçıları Birliği yüzde 22’lik yükselişle 83,6 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koydu.

İhracatını istikrarlı bir şekilde artıran Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği şubat ayında da geleneği bozmadı ve şubat ayında ihracatını yüzde 23 ilerleterek 52 milyon dolardan 64 milyon dolara taşıdı.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği 61 milyon dolarlık ihracata imza atarken, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği şubat ayındaki ihracat rakamını 43 milyon dolardan 58 milyon dolara ilerletti. ETHİB’in yıllık ihracatı ise; 407 milyon dolara yükseldi.

2021 yılını ihracatta ekside kapatan Ege Tütün İhracatçıları Birliği kötü gidişe şubat ayında dur diyerek 2021 yılı şubat ayındaki 45 milyon dolarlık ihracat performansını, 2022 yılı şubat ayında 50 milyon dolara çıkardı.

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği, 19,4 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırmayı başardı.

Ege İhracatçı Birlikleri çatısı alıtnda birliği olmaya sektörlerin ihracatında kimya sektörü 160 milyon dolarlık ihracat tutarıyla zirvedeki yerini korurken, otomotiv endüstrisi sektörü 72 milyon dolarlık, iklimlendirme sektörü 63 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

Eskinazi: “Finansman desteğiyle hedeflere ulaşacağız”

Türkiye’nin 2022 yılında 250 milyar dolar, Ege İhracatçı Birlikleri’nin ise; 18 milyar dolar ihracat hedefi olduğunu hatırlatan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, bu hedefe ulaşmak için ihracatçıların finansman ihtiyacının kesintisiz karşılanması gerektiğini ifade etti.

İki aydır ithalat rakamlarındaki artışın, ihracat rakamlarındaki yükselişin çok üzerinde olduğunun altını çizen Eskinazi, “Hammadde fiyatlarındaki artış, lojistik maliyetlerindeki yükseliş ihracatçımızı yeni siparişleri kabul etme noktasında tereddüt ettiriyor. Türk ihracatçısı üretip ihracat yapabilecek şekilde desteklenmeli. Aksi takdirde ihracatın ithalatı karşılama oranı hedeflerin gerisinde kalacak. Bu istihdam rakamlarının arzu edilenin geride kalmasına yol açacak” değerlendirmesinde bulundu.

Ege Bölgesi’nin ihracatının yüzde 55’ini İzmir tek başına yaptı

Şubat ayında Ege Bölgesi’nin ihracatı yüzde 23’lük artışla 2 milyar 11 milyon dolardan, 2 milyar 468 milyon dolara yükseldi. İzmir, 1 milyar 373 milyon dolarlık ihracatla Ege Bölgesi ihracatının yüzde 55’ini tek başına gerçekleştirdi. İzmir’deki iki serbest bölge İzmir’in ihracatını 248 milyon dolar artırdı.

Kimya sektörü 189 milyon dolarlık ihracatla İzmir’de ihracat lideri olurken, ikinci sırada 145 milyon dolarlık tutarla Demir ve demirdışı metaller sektörü yer aldı. Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü 133 milyon dolarlık döviz getirisiyle üçüncü oldu. İzmir’in ihracatına, Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar sektörü 76 milyon dolarlık, Otomotiv endüstrisi sektörü 71 milyon dolarlık katkı sağladı.

Manisa ikinci sırayı geri aldı

Ocak ayında ikinciliği Denizli’ye kaptıran Manisa, şubat ayında 410,5 milyon dolarlık ihracatla ikinci sıradaki yerini geri aldı. Manisa’nın ihracatına en büyük katkıyı 168 milyon dolarlık performansla Elektrik-elektronik sektörü, 66 milyon dolarlık dış satımla İklimlendirme sektörü ve 56 milyon dolarlık döviz getirisiyle Otomotiv endüstrisi koydu.

Denizli’nin şubat ayındaki 379 milyon dolarlık ihracatında Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü 114 milyon dolarlık tutarla zirvede yer alırken, Demir ve demirdışı metaller sektörü 99 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koydu. Elektrik-elektronik sektörü 64 milyon dolarlık ihracata imza attı.

Aydın, şubat ayında 73,5 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirirken ilk üç sektör 15 milyon dolarla madencilik sektörü, 14 milyon dolarla otomotiv sektörü ve 11 milyon dolarla kuru meyve sektörü şeklinde sıralandı.

Balıkesir 68,8 milyon dolarlık ihracat yaparken, su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü 13,5 milyon dolarlık döviz getirisiyle zirvedeki yerini korudu. Otomotiv sektörü 8 milyon dolarlık, elektrik-elektronik sektörü 7 milyon dolarlık ihracatı hanelerine yazdırdı.

Muğla, şubat ayında 63,8 milyon dolarlık ihracat başarısı gösterirken su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü 41 milyon dolarlık ihracatla aslan payını aldı. Madencilik sektörü 10 milyon dolarlık, yaş meyve sebze sektörü 4 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koydu.

Kütahya ihracat artış rekortmeni oldu

Seramik ve çini merkezi Kütahya şubat ayında Türkiye’ye kazandırdığı döviz tutarını yüzde 73’lük artışla 24,4 milyon dolardan, 43 milyon dolara çıkardı ve Ege Bölgesi illeri arasında ihracat artış rekortmeni oldu.

Kütahya’nın ihracatında zirvede 23 milyon dolarlık performansla seramik sektörü yer aldı. Demir ve demirdışı metaller sektörü 10 milyon dolarlık, elektrik-elektronik sektörü 3,3 milyon dolarlık ihracata imza attı.

Tekstil sektörünün 7,8 milyon dolarlık ihracatla zirvede yer aldığı Uşak, şubat ayında 28,6 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koydu. Bu ihracata en çok katkı sağlayan diğer iki sektör 5,6 milyon dolarla halı, 5,4 milyon dolarla su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörleri oldu.

Şubat ayında ihracatı artmayan tek Ege Bölgesi ili Afyonkarahisar oldu. 2020 yılı şubat ayındaki performansını tekrarlayan Afyonkarahisar 27 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Bu ihracata en büyük katkı sağlayan üç sektör 17,6 milyon dolarla madencilik sektörü, 1,6 milyon dolarla demir çelik sektörü ve 1,3 milyon dolarla kimya sektörü şeklinde sıralandı.

TOYOTA PROACE CITY ALMANIN TAM ZAMANI

Toyota, ticari dünyada ve özel yaşamda çok yönlü kullanım olanağı sunan Proace City ve Proace City Cargo modelleri için Mart ayında avantajlı bir kampanya başlattı. 2021 ve 2022 model Toyota Proace City ve Proace City Cargo ticari araçlarda 80.000 TL, 12 ay vade ve yüzde 0 finansman oranıyla tüm Toyota Plazalarda yeni sahiplerini bekliyor olacak. 2022 model Toyota Proace City 391.650 TL’den, Proace City Cargo ise kampanyaya özel 276.050 TL’den başlayan avantaklı fiyatlarla satışa sunuluyor. Toyota Professional aile üyesi Yenilenen Hilux’lar da 100.000 TL, 12 ay ve yüzde 0,69 finansman oranıyla satışlarına devam ediyor.

Faiz oranları aşağı çekildi

Toyota’nın hibrit modelleri için anlaşmalı banka aracılığıyla “Çevre Dostu Kredisinde”  tüm vadelerde Mart ayında faiz indirimine gidildi. Toyota sıfır ve 2. el hibrit araçlar için 1-12 ay arası yüzde 1,70, 13-24 ay arası yüzde 1,84 ve 25-36 ay arası da yüzde 1,86, 37-48 ay arası yüzde 1,90 finansman oranı olanağı bulunacak. Bunun yanında ayrıca Mart kampanyasında, yeni araç kredilerinde 6 ay, Xchange by Toyota kredilerinde ise 3 aya kadar erteleme imkanı da sunuluyor.

Yüzde 1,84’ten başlayan finansman oranları ve her bütçeye göre şekillendirilebilen vade seçenekleri ile Toyota’nın Mart ayı kampanyasından yararlanmak isteyenler için markası ne olursa olsun eski araçlarını değiştirip yeni bir Toyota almak isteyenlere “takas” seçeneği de bir başka alternatif oluşturuyor.

Tüketici Fiyat Endeksi, Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %54,44, aylık %4,81 arttı
TÜFE’de (2003=100) 2022 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %4,81, bir önceki yılın Aralık ayına göre %16,45, bir önceki yılın aynı ayına göre %54,44 ve on iki aylık ortalamalara göre %25,98 artış gerçekleşti.
Yıllık TÜFE’ye göre 7 ana grup daha düşük, 5 ana grup daha yüksek değişim gösterdi
Yıllık en düşük artış %11,89 ile haberleşme ana grubunda gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla %22,24 ile eğitim, %26,87 ile giyim ve ayakkabı ve %32,86 ile sağlık oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %75,75 ile ulaştırma, %64,83 ile ev eşyası, %64,47 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.
Aylık TÜFE’ye göre 8 ana grup daha düşük, 4 ana grup daha yüksek değişim gösterdi
Ana harcama grupları itibarıyla 2022 yılı Şubat ayında en az artış gösteren ana gruplar %0,30 ile giyim ve ayakkabı, %0,44 ile alkollü içecekler ve tütün ve %1,49 ile konut oldu. Buna karşılık, 2022 yılı Şubat ayında artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %8,41 ile gıda ve alkolsüz içecekler, %7,00 ile ev eşyası, %6,39 ile sağlık oldu.
Şubat 2022’de, endekste kapsanan 409 maddeden, 53 maddenin ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 24 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 332 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.
Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %47,01, aylık %3,87 arttı
İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’de 2022 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %3,87, bir önceki yılın Aralık ayına göre %11,65, bir önceki yılın aynı ayına göre %47,01 ve on iki aylık ortalamalara göre %24,54 artış gerçekleşti.
Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi, Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %105,01, aylık %7,22 arttı

EZZİB, dökme zeytinyağı ihracatına getirilen yasağa karşı çıktı

Türkiye’deki zeytinyağı ihracatçılarının tek temsilcisi Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği olarak sektör görüşü alınmadan, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 5 kg üzerindeki ambalajlarda zeytinyağı ihracatına getirilen yasağı son derece yanlış buluyor ve bir an önce bu yanlıştan dönülmesini talep ediyoruz.

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi verilerine göre; 2021/22 sezonuna 48 bin ton stok ve 235 bin tonluk tahmini rekolteyle girmiş bulunmaktayız.

Türkiye’nin yıllık zeytinyağı tüketimi 150 bin ton civarında. Zeytinyağı fiyatlarıyla bitkisel yağ fiyatları aynı seviyeye gelse bile, kısa vadede büyük tüketim artışı olmayacağını düşünüyoruz. Zeytinyağı diğer bitkisel yağların ikamesi değildir. Ülkemizde üretilen zeytinyağının tamamının iç piyasada tüketilmesi mümkün değildir. Bu şartlarda ihraç edilebilecek 130-140 bin ton civarı zeytinyağımız olduğunu görüyoruz.

Son 5 sezon ortalama zeytinyağı ihracatımız ise 50 bin ton düzeylerindedir. Bu rakamlara baktığımızda, elimizdeki zeytinyağı miktarının hem iç tüketime hem ihracata fazlasıyla yeteceği açıkça görülmektedir.

Bununla birlikte, şubat sonu ile itibariyle, 2021/22 sezonunun ilk 4 ayında toplam 27 bin ton zeytinyağı ihracatımız söz konusu. Bugün alınan yasak kararı 5-18 kg ve üzeri ambalajlardaki zeytinyağı ihracatına izin vermediği için, zeytinyağı ihracatımızın %80 kayba uğraması gündeme gelecektir.

Bu şartlarda 5 kg üzerindeki ambalajlarda zeytinyağı ihracatın yasaklanması, sektöre telafisi olmayan çok büyük bir darbe vuracaktır.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görevi üretimi ve üreticiyi desteklemektir. Türkiye’nin sahip olduğu 190 milyon ağaç varlığıyla ulaşması gereken zeytinyağı rekoltesi 600 bin ton iken, bugün 235 bin tonları konuşuyoruz. Tarım Bakanlığının asıl odaklanması gereken ağaç başı verimliliği artırmak olmalıdır.

Zeytinyağı Ukrayna ve Rusya’da gelmiyor

Bu şartlarda üretici emeğinin karşılığını alamayacak, çiftçinin geliri düşecektir. Türk zeytinyağı ihracatçılarının yıllık yaptığı kontratlar var. İhracatçımız, pazar ve imaj kaybına uğrayacaktır. Kuzeyde çıkan savaştan dolayı, Türkiye’nin ihracatının engellenmesi doğru değildir. Zeytinyağı Ukrayna veya Rusya’dan gelmemektedir, Türk üreticisinin alın teriyle üretilen yerli ve milli bir üründür.

İç piyasadaki üretim ihracat için yetersiz görülüyorsa, Dahilde işleme rejimi ile yurtdışından zeytinyağı getirilip ihraç pazarlarımızın korunması sağlanmalıdır. 1 yılda 2.kez gelen yasak kabul edilemez. Alınan kararı şiddetle protesto ediyoruz ve acilen yanlış karardan dönülmesini talep ediyoruz.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği olarak ana hedefimiz kutulu zeytinyağı ihracatını arttırmaktır.

Kutulu ihracatı artırmak ana hedefimiz olmakla birlikte her firmamız ithalatçılardan gelebilecek farklı talepleri karşılamak durumunda.

Bugün dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 55’ini tek başına gerçekleştiren İspanya uzun yıllar zeytinyağını dökme olarak İtalya’ya ihraç etti. Sonraki yıllarda İtalyan markalarını satın alarak markalı ihracatta belli konuma geldi. Halen, İspanya’nın bugün toplam ihracatının yüzde 60’ı dökme şeklindedir.

Bizim de İspanya örneğindeki gibi nihai hedefimiz kutulu ihracatımızın payını arttırmaktır. Öte yandan dünyada catering, balık konservesi gibi alanlarda faaliyet gösteren firmalar önemli miktarda zeytinyağını kendi üretimlerinde kullanılmak üzere ülkemizden dökme olarak temin etmekteler.

Tüm bu nedenlerden dolayı dökme ve varilli zeytinyağı ihracatının devamını istiyoruz. Dünya genelinde zeytinyağı üretici ülkeler arasında dökme zeytinyağına ihracat yasağı getiren başka bir ülke olmadığını kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

Umut ediyoruz ki, tarım sektörünü çok yakından tanıyan yeni Tarım ve Orman Bakanımız Sn. Vahit KİRİŞÇİ bu yanlış karardan bir an önce dönecek ve hem kısa vadede hem de orta-uzun vadede zeytin-zeytinyağı sektörün zarar görmesini engelleyecektir. Mevcut sorunlarımızın çözümü için de diyaloga açık olduğumuzu da belirtmek isteriz.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Kayseri OSB Yönetimi, Sanayicilerin Taleplerini Bakanlığa İletti

Kayseri OSB Başkanı Mehmet Yalçın ve yönetimi, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Oruç Baba İnan’la …