Türkiye İstatistik Kurumu, atık istatistikleri kapsamında Türkiye’deki; tüm belediyelerden, 50 ve üzeri çalışanı olan imalat sanayi işyerlerinden, kurulu gücü 100 MW ve üzeri olan tüm faal termik santrallerden, altyapısı tamamlanmış tüm organize sanayi bölge müdürlüklerinden, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne referans yıl için üretim beyan eden maden işletmelerinden, lisanslı veya geçici faaliyet belgeli tüm atık bertaraf ve geri kazanım tesisleri ile lisansı olmasa da belediyeler tarafından ya da belediyeler adına işletilen düzenli depolama, yakma ve kompost tesislerinden veri derlemektedir.
Araştırma kapsamındaki imalat sanayi işyerleri, maden işletmeleri, termik santraller, organize sanayi bölgeleri (OSB) ve hanehalklarında 2022 yılında 29,4 milyon tonu tehlikeli olmak üzere toplam 109,2 milyon ton atık oluştu.
Maden işletmelerinde dekapaj malzemesi/pasa hariç 26,3 milyon ton atık oluştu. Dekapaj malzemesi/pasa dahil oluşan 860,6 milyon ton toplam atığın %99,99’unu mineral atıklar oluşturdu. Toplam atığın %76,1’i pasa sahalarında, atık barajlarında veya düzenli depolama tesislerinde bertaraf edildi, %20,9’u ocak içine geri dolduruldu, %3’ü ise diğer yöntemlerle geri kazanıldı ya da bertaraf edildi.
Termik santrallerde 10,5 bin tonu tehlikeli olmak üzere toplam 27,8 milyon ton atık oluştu. Toplam tehlikesiz atığın %82,6’sını kül ve cüruf atıkları, %17,4’ünü diğer atıklar oluşturdu. Toplam atığın %87,9’u kül dağı, kül barajı veya düzenli depolama tesislerinde bertaraf edilirken, %11,4’ü lisanslı tesislere gönderildi veya maden/taş ocaklarının geri doldurulmasında kullanıldı, %0,7’si ise diğer yöntemlerle bertaraf edildi.
OSB müdürlüklerinin altyapı hizmetleri, atıksu arıtımı vb. idari faaliyetleri sonucu 127 bin tonu tehlikeli olmak üzere 323 bin ton atık oluştu. Oluşan atığın 8 bin tonu OSB bünyesinde geri kazanıldı veya geçici depolandı, 243 bin tonu OSB dışında geri kazanıldı, 72 bin tonu ise OSB bünyesinde veya OSB dışında bertaraf edildi. Bertaraf edilen atıkların %63,4’ü düzenli depolama tesislerinde, %21,1’i belediye/OSB çöplüklerinde, %15,5’i ise diğer yöntemlerle bertaraf edildi.
Belediyelerde 30,3 milyon ton atık toplandı
Toplam 1 391 belediyenin 1 389’unda atık hizmeti verildiği tespit edildi. Atık hizmeti verilen belediyelerde toplanan 30,3 milyon ton atığın %85,9’u atık işleme tesislerine ve %13,5’i belediye çöplüklerine gönderilirken, %0,6’sı ise açıkta yakılarak, gömülerek, dereye veya araziye dökülerek bertaraf edildi. Belediyelerde toplanan kişi başı günlük ortalama atık miktarı 1,03 kg olarak hesaplandı.
Belediyeler tarafından işletilen atıksu arıtma tesislerinde, 348 bin ton (kuru madde bazında) atıksu arıtma çamuru oluştuğu tespit edildi.
Atık bertaraf ve geri kazanım tesislerinde işlenen 133,2 milyon ton atığın 81,4 milyon tonu bertaraf edildi, 51,7 milyon tonu ise geri kazanıldı.
Düzenli depolama tesislerinde 81 milyon ton ve yakma tesislerinde 450 bin ton atık bertaraf edildi.
Beraber yakma (ko-insinerasyon) tesislerinde 3,2 milyon ton atık yakılarak enerji geri kazanımı gerçekleştirildi. Kompost tesislerinde 120 bin ton atık geri kazanılırken diğer geri kazanım tesislerinde ise toplam 48,5 milyon ton metal, plastik, kâğıt, mineral vb. atık geri kazanıldı.
Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre tavuk yumurtası üretimi %2,6 artarken; kesilen tavuk sayısı %8,3, tavuk eti üretimi %8,9 ve hindi eti üretimi %32,2 azaldı. Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre tavuk yumurtası üretimi %4,0 artarken; tavuk eti üretimi %5,1, kesilen tavuk sayısı %7,6 ve hindi eti üretimi %14,6 azaldı.
Ticari süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütü miktarı, Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %4,6; Ocak-Eylül döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %3,1 arttı.
Bir önceki ay 823 bin 67 ton olan ticari süt işletmelerince toplanan inek sütü miktarı Eylül ayında %4,5 azalarak 786 bin 213 ton oldu.
Bir önceki ay 111 bin 497 ton olan içme sütü üretimi Eylül ayında %11,0 artarak 123 bin 742 ton olarak gerçekleşti.
Sabit fiyatlarla perakende satış hacmi (2015=100) 2023 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %13,8 arttı. Aynı ayda gıda, içecek ve tütün satışları %13,8, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) %18,6 arttı, otomotiv yakıtı satışları ise %1,5 azaldı.
Perakende satış hacmi aylık %0,7 azaldı
Sabit fiyatlarla perakende satış hacmi (2015=100) 2023 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre %0,7 azaldı. Aynı ayda gıda, içecek ve tütün satışları aynı seviyede kaldı, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) %1,2 azaldı, otomotiv yakıtı satışları ise %0,1 arttı.
Perakende ciro yıllık %85,7 arttı
Cari fiyatlarla perakende ciro (2015=100) 2023 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %85,7 arttı. Aynı ayda gıda, içecek ve tütün satışları %90,2, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) %89,9, otomotiv yakıtı satışları ise %67,2 arttı.
Perakende ciro aylık %4,2 arttı
Cari fiyatlarla perakende ciro (2015=100) 2023 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre %4,2 arttı. Aynı ayda gıda, içecek ve tütün satışları %5,1, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) %3,5, otomotiv yakıtı satışları ise %5,1 arttı.
Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi (2015=100), 2023 yılı Eylül ayında yıllık %64,1 arttı.
Toplam cironun alt detaylarına bakıldığında; 2023 yılı Eylül ayında yıllık sanayi sektörü ciro endeksi %55,1 arttı, inşaat ciro endeksi %91,0 arttı, ticaret ciro endeksi %68,2 arttı, hizmet ciro endeksi %61,4 arttı.
Toplam ciro aylık %1,3 arttı
Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi (2015=100), 2023 yılı Eylül ayında aylık %1,3 arttı.
Toplam cironun alt detaylarına bakıldığında; 2023 yılı Eylül ayında aylık sanayi sektörü ciro endeksi %0,4 arttı, inşaat ciro endeksi %3,2 arttı, ticaret ciro endeksi %1,0 arttı, hizmet ciro endeksi %3,6 arttı.
Türkiye’de insanlar yarınını öngöremiyor ve kendini güvende hissedemiyor
Araştırmanın akıllı şehri CURIOCITY’nin gerçekleştirdiği “+1 Anında Türkiye” araştırması, katılımcıların ekonomik, politik, sosyal, küresel ve yerel, tüm değişim, dönüşüm ve belirsizliklerle yarını ön görememe ve kendini güvende hissedememe sıkıntılarını yaşadıklarını ortaya koydu. Özellikle eğitimliler ve ortanın üstündeki sosyo-ekonomik düzeydekiler arasında yüzde 85’e varan bir oranda güvenli yarına duyulan özlem yer alıyor.
Geleneksel araştırma yöntemlerini yeni nesil teknoloji lerle harmanlayan “araştırmanın akıllı şehri” CURIOCITY Araştırma ve Danışmanlık Şirketi; Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve değerlerinin güvencesi ile millet olmanın güçlü temelini atan değer ve duygu bütünlüğünün analizini yapmak üzere “+1 Anında Türkiye” araştırmasını gerçekleştirdi.
18-23 Ekim 2023 tarihlerinde, kantitatif veri toplama tekniklerinden CAWI (çevrimiçi anket) tekniği kullanılarak, 18-65 yaşlarında 600 kadın ve erkek ile görüşüldü.
Katılımcıların yüzde 60’ı ülkenin kültürü ve temel değerlerinin tehlikede olduğunu düşünüyor
Araştırma verilerine göre, “Bugün, ülkemizin kültürü ve temel değerlerimiz tehlike karşısındadır” fikrini benimseyenlerin oranı yüzde 60, “Yarından daha az korkup, kendimi güvende hissetmek istiyorum” fikrini benimseyenlerin oranı yüzde 78, “Ortak bir tarihi ve değerleri olan bir toplumun parçası olma duygusu benim için çok önemli” fikrini benimseyenlerin oranı ise yüzde 68 çıktı.
Her iki vatandaştan birisi Türkiye’nin bağımsız kalmasını istiyor
Araştırma kapsamında katılımcılara Türkiye’nin dış ilişkiler yönetiminde hangi yolu izlemesi gerektiği soruldu. Bu soruya, “bağımsız kalmalı, ülke ülke yakınlık kurmalı” diyenlerin oranı yüzde 46. Her iki vatandaştan birisi Türkiye’nin yeni dünya düzeni kurulurken bağımsız kalmasını, ülkenin çıkarları ve geleceğini gözeterek, ülke esaslı bir strateji ve ilişki yönetilmesini istiyor.
Türk devletleri ile yakınlık kurmalı diyenlerin oranı yüzde 25, Avrupa Birliği’ne katılmalı diyenlerin oranı yüzde 22, İslam devletleriyle yakınlık kurmalı diyenlerin oranı yüzde 10, ABD ile yakınlık kurmalı diyenlerin oranı ise yüzde 1 oldu.
Kimlere “biz” diyoruz?
Araştırma kapsamında katılımcılara “Biz kelimesini kullanarak anlattığınız insanlar kimlerdir?” sorusu yöneltildi. Cevap verenlerin yüzde 73’ü “aileye aidiyet” derken, yüzde 62’si etnik köken, yüzde 43’ü ideolojik kimlik, yüzde 31’i vatana aidiyet, yüzde 25’i demografik aidiyet, yüzde 24’ü teolojik aidiyet, yüzde 24’ü coğrafi aidiyet ve yüzde 19’u meslektaşlar dedi.
Cevaplarda, aile ve etnik köken ana kimlik bileşenler olarak öne çıktı. Etnik köken diyenlerin içinde yüzde 58’i Türkler, yüzde 8’i Kürtler ve yüzde 4’ü azınlıklar olurken; “biz” referansında ideolojik aidiyeti belirtenler ise ilk üç sırada yüzde 24 ile Atatürkçüler, yüzde 19 ile Laikler, yüzde 17 ile milliyetçiler, %10 ile muhafazakarlar, %9 ile ülkücüler ve %4 ile aktivistler yer aldı.
Türk milletini en iyi anlatan “insani değerler”
“Kendimizi farklı gruplara dahil hissetsek de Türk milleti olarak bizi en iyi anlatan ortak duygular, değerler hangileri?” sorusuna ise yüzde 84 oranında “insani değerler” cevabı verildi. Özellikle kadınlar, lise ve üzeri eğitimdekiler ve AB üst sosyo-ekonomik sınıfa ait olanlar arasında birlik alanlarını insani değerler ile tanımlamanın yüzde 90’ı aştığı görüldü.
Onu yüzde 76 ile milli değerler, yüzde 54 ile dini değerler, yüzde 37 ile ilkesel değerler, yüzde 30 ile kalıtsal değerler ve yüzde 18 ile tarihi değerler takip etti. Bu değerleri şekillendiren ise toprağa bağlılık, yurtseverlik ve kaderci bir millet olma.
Toplumun ortak sevinç ve mutluluğu “milli unsurlar”
“Toplumla ortak sevinç ve mutluluk, gurur duyduğunuz konular hangileridir?” sorusuna ise yüzde 84 oranında “milli unsurlar” cevabı verildi. En büyük ortak sevinç, mutluluk ve gurur alanı yüzde 45 ile bayrağımız, yüzde 37 ile marşımız, yüzde 33 ile Kurtuluş Savaşımız, yüzde 27 ile milli bayramlar oldu.
Milli başarılar diyenlerin oranı ise yüzde 55 olarak görüldü. Milli takımların ve sporcuların başarıları başta olmak üzere uluslararası arenadaki spor, bilim, sanat, teknoloji ve iş dünyasının başarıları her iki vatandaştan birinin sevinç ve gurur kaynağı olarak öne çıktı.
Milli savunma diyenlerin oranı ise yüzde 36. Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusu ve terörle mücadeledeki tüm unsurları ortak gurur ve sevinç yaratan milli savunmasını oluşturdu. Yüzde 27 ile dini bayramlar da tüm milli konular gibi Türk Milleti’nin ortak mutluluk zamanları oldu.
İç güvenlik konusu üzüntü ve endişe yaratıyor
Toplumla ortak üzüntü ve endişe duyulan konuların başında ise yüzde 65 ile iç güvenlik geldi. Onu başta deprem olmak üzere yüzde 62 ile afetler takip etti. Yüzde 48 ile ahlaki çöküş ve eğitim kalitesinin yer aldığı toplumsal erozyon yer aldı. Toplumdaki etik değerlerin yok olduğunu veya eğitim kalitemizin bozulduğunu söyleyenler, her iki vatandaştan birini oluşturdu. Uluslararası güvenlik, özellikle bölgedeki gelişmelerle yüzde 38 için ortak kaygı konusu olarak şekillendi. İşsizlik ise yüzde 26 ile bu makro kaygıları takip etti.
Milli bayramlarda “vatanseverlik” duygusu öne çıkıyor
“Bayramlarımızın size hissettirdiği duygular nelerdir?” sorusuna ise milli bayramlar ve dini bayramlar altında cevaplar verildi. Milli bayramlarda yüzde 60 ile vatanseverlik ilk sırada yer alırken, onu yüzde 56 ile gurur, yüzde 55 ile birlik ve beraberlik takip etti. Dini bayramlarda ise yüzde 65 birlik ve beraberlik cevabı verildi, yüzde 64 şükür, yüzde 48 huzur dendi. Katılımcıların yüzde 56’sı yaşadıkları yerde milli bayramlara katılımın olduğunu söyledi.
Milli bayramları kutlayan “markalar” takdir ediliyor
Katılımcıların yüzde 70’i, milli bayramlarda markaların, firmaların reklam filmi yayınlamasına dair takdirini belirtti. Bu içerikte reklamlarla markalar için düşünce ve duygularının olumlu yönde gelişeceğini belirtti.
Atatürk’ün en çok benimsenen sözleri
“Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinden hangilerini en çok beğenip, benimsediğinizi söyler misiniz?” sorusuna ise ilk üç sırada “Ne mutlu Türküm diyene”, “Yurtta sulh cihanda sulh”, “Türk vatani bir bütündür, parçalanamaz” cevabı verildi.
KALKINMA YOLU PROJESİ İLE BASRA KÖRFEZİ AVRUPA VE ORTA ASYA’YA BAĞLANACAK
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Cezayir’de 19. Uluslararası Bayındırlık Fuarı’na katıldı. Etkinlikte açıklamalarda bulunan Uraloğlu, Türkiye ile Cezayir arasındaki ulaştırma ve altyapı alanındaki ilişkiler, güncel bölgesel gelişmeler ve uluslararası konular olmak üzere birçok konuya yer verdi. Yabancı birçok firmayı bir araya getirmeyi başaran önemli bir organizasyona onur konuğu olarak davet edilmekten duyduğu memnuniyeti ifade eden Bakan Uraloğlu, “Fuarın, katılım sağlayan firmalarımızın yeni ortaklıklarına vesile olmasını temenni ediyorum” dedi.
FİLİSTİN İÇİN KALICI ÇÖZÜM TESİS ETMEK ZORUNDAYIZ
Konuşmasında Filistin İsrail savaşına ilişkin değerlendirmede bulunan Bakan Uraoğlu, iki ülkenin Ortadoğu’da hakça, kalıcı ve kapsamlı bir barışa ulaşılmasının bölge istikrarı yönünden yaşamsal önem taşıdığı üzerine görüş birliği içerisinde olduğunu belirtti. Bakan Uraloğlu, “Batılı ülkelerin tam desteğini alan İsrail yönetimi, insanlığa dair ne kadar değer varsa hepsini çiğneyerek, okulları, camileri, kiliseleri, hastaneleri, üniversiteleri, sivil yerleşim yerlerini bombalamaya devam ediyor. Çocukları dahi katletmeyi meşrulaştıran bir fanatizmle karşı karşıyayız. Filistin için kalıcı çözümü tesis etmek zorundayız. Filistin meselesi görmezden gelindikçe bölgedeki normalleşme çabaları sonuçlanmayacaktır” ifadelerine yer verdi.
2053’TE DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞINI YÜZDE 22’YE ULAŞTIRMAYI HEDEFLİYORUZ
İki ülke Cumhurbaşkanları eş başkanlığında kurulan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin her alanda ilişkilerin daha da geliştirilmesi için önemli bir platform görevi gördüğünü belirten Bakan Uraloğlu, “Altyapıdan denizciliğe, karayolu ve demiryolu taşımacılığından gemi inşa alanına kadar Bakanlığımız görev alanına giren pek çok konuda ülkelerimiz arasında önemli bir iş birliği potansiyeli mevcuttur” dedi. Yapılan görüşmelerin oldukça verimli geçtiğini, iki ülke arasında her alanda giderek artan iş birliği ve ilişkilerin gelişmesinin her iki ülke için de yeni ufuklar açtığını belirten Uraloğlu, “Tüm ulaştırma ve altyapı sektörlerinde ekonomik ilişkilerin tarihsel ve siyasi bağlarımız çerçevesinde daha da ileriye taşınması gerektiğine yürekten inanıyorum” şeklinde konuştu.
Bakan Uraloğlu konuşmasına şunları ekledi:
“Yatırım planlarımızda demiryolu taşımacılığına Türkiye olarak özel önem atfetmekteyiz. 2029 yılına kadar demiryolu taşımacılığını yüzde 11’in üzerine çıkarmayı ve 2053’de ise yüzde 22’ye ulaştırmayı hedefliyoruz.”
ULAŞTIRMA ALANINDA 2053 YILI YATIRIM HEDEFİ 168 MİLYAR DOLAR
Bakan Uraloğlu, konuşmasında Türkiye’nin 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’na değinerek, ulaştırma alanında 2002 yılından bu yana yaklaşık 194 milyar dolarlık yatırım yapıldığını ve 2053 yılına kadar yaklaşık 168 milyar dolarlık yatırım yapılmasının planlandığını ifade etti.
Türkiye olarak, coğrafi konumu ve stratejik önemi nedeniyle Asya, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu arasında artan ticarete daha fazla ulaşım altyapısı sağlamayı amaçladığını belirten Bakan Uraloğlu, “Özellikle Doğu-Batı bağlantısını geliştirmek amacıyla Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı ile Orta Koridorun demiryolu bağlantısı sağlanmıştır. Ayrıca, Hazar Denizi’ni doğrudan Türkiye’ye bağlayacak olan Zengezur Koridoru’nun inşasıyla ilgili çalışmalar devam etmekte ve bölgemizin barış projeksiyonu olarak desteklenmektedir.” açıklamasında bulundu.
‘KALKINMA YOLU PROJESİ’ İLE BASRA KÖRFEZİ, AVRUPA VE ORTA ASYA’YA BAĞLANACAK
Kalkınma Yolu Projesi ile Basra Körfezi’ni Türkiye üzerinden Avrupa’ya ve Orta Asya’ya bağlayacaklarını söyleyen Bakan Uraloğlu, bu amaçla gerek Irak ile gerekse diğer bölge ülkeleri ile yakın iş birliği içerisinde olduklarını ifade etti. Bakan Uraloğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kalkınma Yolu Projesi, Batı Afrika’dan Güney
Asya’ya ve Ortadoğu’yu da içine alan bölge ile Avrupa ve Orta Asya’ya arasındaki erişimlerde yük taşımacılığı için ciddi kolaylıklar sağlayacaktır. Mesela, Güney Asya’daki bir yük Irak’ın Faw Limanı’ndan sonra tek gümrük noktası geçişi ve mod değiştirmeden Avrupa sınırlarına ulaşacaktır. Keza, Basra Körfezi ile Cezayir de farklı bir güzergâh ile birbirine bağlanmış olacaktır. Bu anlamda Kalkınma Yolu projesi ülkelerimiz açısından daha da önem kazanmaktadır.”
Cezayirli paydaşlarla mevcut taşımaların geliştirilmesi ile yeni hat ve koridorlar üzerinde çalıştıklarını söyleyen Uraloğlu, “İş birliğimizin bir üst seviyeye taşınmasını hedefliyoruz” diyerek konuşmasına son verdi.
Sektörün Öncüleri E-ihracat Zirvesi’nde Buluştu
8-10 Kasım tarihlerinde gerçekleşen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri (OAİB) organizasyonu olan E-ihracat Zirvesi’nde, Türkiye’nin üretim gücünü yurt dışına açma vizyonu çerçevesinde katma değerli ihracatın arttırılması için önemli başlıklar değerlendirildi. E-ihracatın geleceği, trendleri, pazar yeri seçimi, e-ticaret satış kanalları, marka stratejileri, dijital pazarlama, lojistik ve daha birçok konuda sektörün önde gelen konuşmacılarının ağırlandığı etkinlikte ShipEntegra CEO’su Ali Ceylan e-ihracatta lojistik süreçlerini değerlendirdi. Ceylan, e-ihracatta lojistik yönetimi ve gönderim işlemleri konusundaki uzmanlığı ile dikkat çekti.
E-İhracat Zirvesi, Türkiye’nin e-ihracat potansiyelini değerlendirmek ve katma değerli ihracatı artırmak isteyen işletmeler için bir fırsat sundu. ShipEntegra CEO’su Ali Ceylan’ın katkıları ile lojistik süreçlerin nasıl optimize edilebileceğini detaylı olarak ele alındı. E-ihracatın giderek büyüyen dünyasında yer almak isteyen girişimciler ve şirketler için değerli bilgilerin paylaşıldığı paneller ve sunumlar, aynı zamanda başarı hikayeleriyle katılımcılara motivasyon sağladı.
Hedef pazaryerlerinin belirlenmesi, lojistikte takip numarasının önemi, Avrupa’da IOSS ve Almanya’da VerpackG ambalaj yasası gibi gümrük ve gönderim konusunda kritik noktalara değinen ShipEntegra CEO’su Ali Ceylan, “E-ihracatta lojistik yönetimi hedef pazarınız doğrultusunda iyi planlamalı. Hangi ülkeye hangi ürünleri satacaksınız? Bu etmenlere göre hangi servis seçeneklerini kullanacaksanız, satış yapmak istediğiniz ülkelerdeki gümrük işlemleri nasıl ilerliyor tüm bunlara hakim olmak lazım. Örnek vermek gerekirse pazar yerlerinde satışı ve müşteri memnuniyetini üçte bir oranında lojistik etkisi var. Bu sebeple hızlı ve güvenilir bir tedarik yönetimi çok önemli. Biz de ShipEntegra olarak ülkemizde e-ihracatın tabana yayılması ve daha da artması için yazılım-lojistik çözümleri geliştirmeye devam ediyoruz ” açıklamalarında bulundu.
Müşterilerinize hızlı ve güvenilir bir şekilde ürünlerinizi ulaştırmak, müşteri memnuniyetini artırmak ve sadık müşteri kitlesi oluşturmak için lojistik ve gönderim işlemlerinin hayati bir öneme sahip olduğunu belirten Ceylan, “ Biz; Etsy’de , Amazon’un 21 pazar yerinde, eBay ve AliExpress’te takip numarası bulunan ilk Türk teknoloji lojistik şirketiyiz. Walmart ile de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Amacımız kullanıcılarımıza tıpkı sloganımızda olduğu gibi e-ihracatı kolaylaştırmak. Platformumuzda entegrasyon sağladığımız pazar yerlerinin siparişlerini yönetebilir, bu pazar yerlerinde kâr marjlarını hesaplayabilir, gümrük ve diğer evrak işlemlerini otomasyona bağlayabilir ve teslimat süreçlerini şeffaf şekilde anlık takip edebilir ve müşterilerine gösterebilir” dedi.
Ceylan konuşmasında; lojistik süreçlerinin e-ihracatın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak, teknolojinin lojistik süreçlerini nasıl iyileştirebileceğini ele aldı. Aynı zamanda, Türkiye’nin ilk e-ihracat mobil uygulamasını geliştirerek e-ihracatı cepten kontrol edilebilecek kadar kolaylaştırdıklarını aktardı.
TÜRKSAT UYDU YER SİSTEMLERİ YEDEKLİLİK MERKEZİ, KAHRAMANKAZAN’DA AÇILDI
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Uydu Yer Sistemleri Yedeklilik Merkezi ile ilgili olarak “Hizmete açtığımız merkezle televizyon yayıncılığındaki güvenliği daha üst seviyeye çıkartmış oluyoruz TÜRKSAT bünyesinde yürütülen hizmetlerin olağanüstü durumlar veya sistem kaynaklı acil durumlarda yayıncılık hizmetlerinin kesintiye uğramaması açısından büyük öneme haizdir” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Ankara’nın Kahramankazan İlçesinde yapımı tamamlanan TÜRKSAT Uydu Yer Sistemleri Yedeklilik Merkezi’nin açılışını yaptı. Bakan Uraloğlu, törende yaptı konuşmada TÜRKSAT’ın stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, “Bildiğiniz üzere asker kılığına bürünmüş, devletin her noktasına sızmış hain FETÖ mensupları milli irademizi ortadan kaldırmak istediler. Darbe girişiminde ilk buraya saldırdılar. Milletimizin iradesini kırmak için korsan televizyon yayını yapmaya kalktılar. Başarılı olamayınca TÜRKSAT’ı hedef aldılar. Hain FETÖ mensupları TÜRKSAT’ı hedef alarak milli iradeyi yok etmeye çalıştılar. Bu noktada açılışı gerçekleşen merkezimiz; TÜRKSAT bünyesinde yürütülen hizmetlerin olağanüstü durumlar veya sistem kaynaklı acil durumlarda yayıncılık hizmetlerinin kesintiye uğramaması açısından büyük öneme haizdir” dedi. Uraloğlu, TÜRKSAT Uydu Yer Sistemleri Yedeklilik Merkezi’nin teknik fonksiyonuna ilişkin olarak şu bilgileri paylaştı:
“Bin metrekare Ana Bina’ya sahip Merkezimiz uydularımıza yedeklilik yapmak amacı ile bir adet 13.2 metre çapında anten ve Ka frekans bandında çalışan alış ve veriş alt sistemlerini de içeren uydu yer istasyonu olarak hizmet verecek. Bu merkez TÜRKSAT uydu yer kontrol istasyonları ile entegre çalışacak şekilde uydu takip özelliğine sahip iki adet 9 metre Ku-Band anten sistemiyle de uydularımızın her türlü çalışma şartlarında kesintisiz şekilde hizmet vermesini sağlayacak.”
UZAYDA İZİ OLANIN DÜNYADA GÜCÜ OLUR
Uraloğlu, Türkiye’nin uydu ve uzay çalışmaları alanında uluslararası bir oyuncu olma yolunda olduğunu da ifade ederek, “Uzayda izi olanın, Dünya’da gücü olur’ prensibiyle yayıncılık ve internet erişimi hizmetleri noktasında, stratejik haberleşme sistemlerini sürekli güncelleyerek zamanın gereği olan yenilikleri dünya ile eş zamanlı vatandaşlara sunduk. TÜRKSAT üzerinden uydu ve uzay teknolojileri, kablo yayıncılığı ve bilişim alanlarında önemli faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Bir yandan milli uydu ekosisteminin geliştirilmesi için çalışırken, diğer yandan bilişim ve uzay teknolojileri altyapılarının kurulmasına ve küresel pazarlara açılmaya yönelik önemli adımlar atıyoruz. Türkiye’nin jeopolitik konumunun uzaydaki karşılığı sayabileceğimiz “uydu yörünge haklarının korunması ve işletilmesi” kapsamında önemli faaliyetler yürütüyoruz. 2021 yılında TÜRKSAT-5A ve TÜRKSAT-5B uydularını aynı yıl içinde uzaya göndererek Türkiye’nin uydu haberleşme yeteneğini önemli ölçüde artırdık. TÜRKSAT-5A, 28 Haziran 2021’de 31 derece Doğu yörüngesinde göreve başlamıştır. TÜRKSAT-5B’DE 15 Haziran 2022 tarihinden itibaren Türkiye’nin geniş bant internet ihtiyacını karşılamada önemli bir rol üstlendi. Bugün, uydular üzerinden TV ve Radyo yayıncılığı ile birlikte internet erişiminde ve diğer katma değerli uydu hizmetlerimizle bölgemizde lider konumdayız. Ayrıca TÜRKSAT Dünya’da ilk 22 uydu operatörü arasında yer alıyor. Ve şimdi ilk milli haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6 A ile uzay ve uydu teknolojileri alanında teknik bir devrim gerçekleştiriyoruz. TÜRKSAT 6A pek çok zorlu testi başarıyla tamamladı ve yaptığımız değerlendirmeler sonucunda, 2024 yılı mart ayında yer teslimi gerçekleşecek. TÜRKSAT 6A hizmete başladığında diğer uydularımız ile kapsanamayan Güney-Doğu Asya gibi yeni coğrafyalara da hizmet sunarak bölgemizdeki lider konumumuzu daha da güçlendireceğiz” dedi.
İndirim döneminde 9 milyar TL ticaret hacmi öngörülüyor
Tedarik zinciri yönetiminde verdiği katma değerli lojistik hizmetleriyle 30 yılı aşkın süredir ulusal ve uluslararası markaların çözüm ortağı olan Sertrans Logistics’in Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, bu yılki kış indirim döneminde 12 milyon adet ürün çıkışıyla yaklaşık 9 milyar TL’lik bir e-ticaret hacmi öngördüklerini belirtti.
E-ticaret pazarında son yıllarda yaşanan hızlı büyüme 2023 yılında da devam ediyor. 2023 yılı ocak-haziran arasındaki verilere göre Türkiye’de e-ticaret hacmi geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 109,7 artışla 652,7 milyar lira olarak gerçekleşirken; e-ticaret sipariş adedi geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 20 artarak 2 milyar 556 milyona yükseldi. 2023 yılının ilk yarısında perakende e-ticaret hacmi ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 119’luk artışla 390 milyar TL’ye çıktı ve yıl sonunda toplam perakende e-ticaret cirosunun 800 milyar TL’yi geçmesi ön görülüyor. E-ticarette yaşanan bu büyüme ise beraberinde lojistik sektörünün de hacmini genişletmeye devam ediyor.
“12 milyondan fazla ürün çıkışı bekliyoruz”
Sertrans Logistics olarak kasım-aralık aylarında gerçekleşen indirim döneminde 9 milyar TL ticaret hacmi öngördüklerini dile getiren Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, “Yıl sonunda toplam e-ticaret pazarının 1 trilyon TL barajını geçmesini; perakende e-ticaret pazarının ise yılı 800 milyon TL’ye yakın bir büyüklüğe ulaşmasını ön görüyoruz. E-ticaret pazarının yılı 5 milyarın üzerinde bir sipariş adediyle kapatacağını düşünüyoruz. E-ticaretin toplam ticaret içindeki payının ise ülkemiz özelinde ilk defa yüzde 20 barajını geçeceğini söyleyebiliriz. Şirketler, yıl içinde yaptıkları toplam e-ticaret cirosunun yaklaşık dörtte birini kasım-aralık döneminde gerçekleştiriyorlar. Konuya kasım-aralık özelinde bakıldığında ise e-ticaretin genelinde 1.2 milyar adet ürün ve 250 milyar TL’ye yakın bir cironun döneceğini öngörüyoruz. Konuya Sertrans özelinde baktığımızda ise bu yıl şirket olarak e-ticaret lojistiği operasyonlarımızda hedefimiz kasım – aralık ayı süresi boyunca 12 milyon adedin üzerine çıkmak. Bu anlamda Sertrans depolarında bu yılki kış indirim döneminde yaklaşık 9 milyar TL’lik bir cironun dönmesi yüksek ihtimaldir” dedi.
Esnek iş yapış modeli önemli
Büyük indirim dönemlerinde taleplerin en üst seviyelere ulaştığını ve bu dönemlerde şirketlerin kapasite ve kabiliyetlerinin çok daha fazla ön plana çıktığını belirten Nilgün Keleş, “Bu dönemlerde oldukça esnek bir iş yapış tarzına sahip olunması gerekiyor. Hem depolama kapasitesi hem insan kaynağı altyapısı ani dalgalanmalara cevap verebilecek yetkinlikte olmalı. Şirket olarak bu noktada oldukça tecrübeliyiz, zira 34 yılı aşkın taşımacılık deneyimi ile 10 yılı aşkın e-ticaret lojistiği deneyimine sahibiz. Müşterilerimize tüm lojistik ihtiyaçlarını tek çatı altında çözebilme imkânı sunuyoruz. En önemli avantajlarımızdan biri ise teknolojimiz. Lojistik sektöründe yapay zekâ ve otomasyon, iş süreçlerine hız ve esneklik katıyor; rekabette markaları bir adım öne geçiriyor. Sertrans olarak biz de bu yaklaşıma uygun şekilde, güçlü IT altyapımız ve ileri teknolojimizle, müşterilerimize yüksek standartlarda lojistik hizmeti sunuyoruz. Bu anlamda Ar-Ge merkezimiz tarafından geliştirilen lojistik sektörünün ilk yapay zekâ destekli WMS yazılımı Akıl İşi ile hizmet verdiğimiz markalara büyük bir avantaj sağlıyoruz” ifadelerini kullandı.
İSLAM MEMİŞ’TEN KÜÇÜK YATIRIMCIYA KRİTİK UYARI! YÜKSELİŞ Mİ ÇAKILMA MI?
Altın ve Para Piyasaları Uzmanı İslam Memiş, katıldığı Samimi Haber yayınında küçük yatırımcıya dikkat çeken bir uyarıda bulundu. Kripto para için ifade edilen “Yeni yükselişler yolda, herkes zengin olacak” yorumlarına katılmadığını belirten Memiş, “Resmi olarak bu piyasa tanınmıyor, bu nedenle haber akışlarıyla manipüleler sürüyor. Ben yükseliş söylemlerine katılmıyorum” dedi.
Altın ve Para Piyasaları hakkındaki yorumlarıyla bilinen Finans Analisti İslam Memiş, katıldığı Samimi Haber yayınında ekonomi gündemini değerlendirdi. Aleyna Horasan’un sorularını yanıtlayan Memiş, “Dünyada doların değer kaybetme süreci yavaş yavaş başlıyor. Dolar/TL kurundan bahsetmiyorum, dolar endeksinden bahsediyorum. Dolar endeksinde 2024 yılına 100 seviyesinin altında bir sarkma göreceğimizi düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
“2024’TE 50 LİRAYI AŞACAK”
Dolar/TL kuruna ilişkin de görüşlerini paylaşan Memiş, “Dolar bir yatırım aracı değil ödeme aracıdır. Türkiye’de en az getirinin sahibi dolardır. Eğer yatırımcı ısrarla döviz satın almak istiyorsa Euro tarafında paritenin oldukça düşük olduğunu göz önünde bulundurması lazım. TL ayağında da Euro daha avantajlı. 2024’te 50 lira üzerinde seviyeleri görebilir.” diye konuştu.
“BUNLARA DİKKAT”
“Yatırımcılardan ‘kripto parada 40 bin dolar seviyesi kırıldıktan sonra yeni rekorlar gelecek, yeni yükselişler göreceğiz çok zengin olacağız’ yönünde açıklamalar geliyor” diyen İslam Memiş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben şahsen bu düşüncelerinin yanlış olduğunu söyleyebilirim. Resmi olarak bu piyasa tanınmıyor, bu nedenle haber akışlarıyla manipüleler de sürüyor.
FİZİKİ ALTINDA KOTA DÖNEMİ
“Fiziki altında kota dönemi” söylemlerinin de gerçeği yansıtmadığını belirten Memiş, “Böyle bir durumla karşılaşan kişinin kuyumcusunu değiştirmesi lazım, Türkiye genelinde fiziki altınla ilgili bir problem yok.” dedi. İnternet üzerinden yapılan altın alışverişlerine de dikkat çeken Memiş, “Altının ucuzu olmaz, internet alışverişlerinde dikkatli olunmalı. Örneğin 3 bin liraya çeyrek buldum deme şansınız yok. Alımı satımı bellidir. 50-100 TL fiyat oynamaz.” ifadelerini kullandı.
Konutlar ve İş Yerleri Afetler Karşısında Nasıl Sigortalanmalı?
Günümüzde, yaşadığımız coğrafyada doğal afetler her zaman potansiyel bir tehdit oluşturuyor. Depremler, seller, yer kaymaları… Bu afetler, hem can kayıplarına neden olabilen acı olaylara yol açabilir hem de maddi olarak büyük zararlar verebilir. Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan ülkelerde, ev sahiplerinin ve konut sahiplerinin bu risklere karşı önlem almaları büyük önem taşır. Bu noktada devreye “Doğal Afet Sigortaları Kurumu” yani DASK girer. DASK, Türkiye’de yaşayan her konut sahibi için zorunlu bir sigorta şeklidir ve doğal afetlere karşı maddi güvence sağlar. Generali Sigorta, sadece bir zorunluluk olmanın ötesinde, hayati bir öneme sahip olan DASK özelinde merak edilenleri ve konutlar ve iş yerlerinin afetler karşısında nasıl sigortalanması gerektiğini derledi.
Doğal afetler kaçınılmazdır. Türkiye’nin deprem kuşağında olması, depremlerin yanı sıra sel, yer kayması gibi afetlere de maruz kalma riskini artırır. Bu durumda, evimizi ve mülkümüzü koruma altına almak akıllıca bir karar olacaktır. DASK, doğal afetlerin neden olduğu maddi zararları karşılar. Deprem, sel gibi felaketler sonucu oluşan hasarlar karşısında finansal olarak güvence sağlar ve yüksek onarıma veya yeniden inşa süreçlerine hazırlıklı olmanızı sağlar.
Zorunlu Bir Güvence
DASK, Türkiye’deki tüm konut sahipleri için zorunlu bir sigorta türüdür. Bu zorunluluk, toplumun genel güvenliği ve afet durumlarına hızlı müdahale amacı taşır. Aynı zamanda, bireylerin ve toplumun daha güvenli bir ortamda yaşamasını sağlar.
DASK, temel bir güvence sağlar ancak kişisel ihtiyaçlarınıza bağlı olarak ek sigortalarla bu güvenceyi daha da genişletebilirsiniz. Örneğin, hırsızlık, yangın gibi risklere karşı ek bir konut sigortası düşünmek genellikle önerilir.
DASK, hasar durumunda hızlı ve etkili bir talep süreci sunar. Hasar tespiti ve tazminat ödeme süreçleri konusunda devlet destekli bir düzenleme sayesinde, afet sonrasında normal yaşamınıza daha hızlı dönebilirsiniz.
Toplum güvenliğine de destek oluyor
DASK sigortası, ev sahiplerine beklenmedik doğal afetlere karşı bir güvence sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumun genel güvenliğine katkıda bulunur. Bu sigortayı yaptırmak, sadece bir yasal zorunluluk değil, aynı zamanda akıllıca bir maddi planlama ve güvenli bir gelecek için atılmış önemli bir adımdır. Unutmayın, felaketlere karşı önceden tedbir almak, sonradan yaşanabilecek büyük sıkıntıları minimize etmenin en etkili yoludur.
Konut sigortaları güvence sağlıyor
Konut sigortası yaptırmak, ev sahipleri için önemli bir mali güvence sağlayan ve bir dizi risk karşısında koruma sağlayan bir adımdır. Bu sigortalar deprem, sel, yangın gibi doğal afetler evinize ciddi zararlar verebilir. Konut sigortası, bu tür doğal afetlere karşı maddi koruma sağlayarak onarımları ve yeniden inşa süreçlerini finanse eder.
Yangın, evlerde ciddi hasarlar bırakabilen bir risktir. Konut sigortası, yangın ve infilak gibi olaylardan kaynaklanan maddi kayıpları karşılar. Konut sigortası, evinizdeki değerli eşyaların hırsızlık veya vandalizm sonucu kaybolması veya zarar görmesi durumunda maddi tazminat sağlar. Bu sigortalar ayrıca, ailenizin ve ev halkınızın güvenliğini sağlar. Evde olabilecek kazalar veya acil durumlar sonucu oluşan hasarlara karşı finansal güvence sunar.
ZİRAAT MÜHENDİSİ MESUT ÖZMENAY: SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM DAHA İYİ BİR GELECEK İÇİN OLMAZSA OLMAZ
Ziraat Mühendisi Mesut Özmenay, İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu’nda “Sürdürülebilir Tarım” hakkında dikkat çeken bilgiler paylaştı. Sürdürülebilir tarımın gelecek nesiller için gıda üretiminin devamını hedeflediğini belirten Özmenay, “Tarımda sürdürülebilirlik daha iyi bir gelecek için olmazsa olmazlardan.” dedi.
Ziraat Mühendisi Mesut Özmenay, İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu’nda düzenlenen panelde öğrencilerle bir araya geldi. “Sürdürülebilir Tarım” hakkında önemli noktalara parmak basan Özmenay, çevresel sürdürülebilirlik açısından farkındalığın artırılması gerektiğini vurguladı.
Özmenay’ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
“Tarım ekonomisi ve sürdürülebilirlik, gıda üretimi, ekonomik büyüme ve doğal kaynakların korunması açısından büyük öneme sahiptir. Sürdürülebilir tarım uygulamaları, gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek sağlayabilir. Sürdürülebilir tarım, çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliği bir araya getirir. Sürdürülebilir tarım bu anlamda kesinlikle teşvik edilmeli.
Bu anlamda tarımda sürdürülebilirlik daha iyi bir gelecek için olmazsa olmazlardan. Bu yöntem ile doğal kaynakların daha sorumlu kullanımı sağlanabilir. Verimliliğin artmasının yanı sıra, çiftçilerin de hayatı kolaylaşacaktır
Dünya çapında elektrikli araçlara olan ilgi artmaya devam ederken bu araçların veri kullanımı üzerinde yaratacağı etki de merak konusu oldu. Elektrikli araçların aynı zamanda bağlantılı araçlar olması, otonom sürüş destek sistemlerine ve sürüş asistanlarına sahip olması yüklü miktarda veri üretimine neden oluyor. Dünyanın önde gelen veri depolama çözümlerinin Türkiye’de dağıtımını üstlenen TD SYNNEX Türkiye ve her 10 otomobil üreticisinden 9’unun çözümlerini kullandığı NetApp Türkiye’den konuyla ilgili çarpıcı açıklamalar geldi. İşte elektrikli araçların gerçekte nasıl çalıştığının perde arkası…
Yaşanan teknolojik gelişmeler ve devletler tarafından verilen özel teşvikler sayesinde elektrik ve hibrit motorlu araçların üretiminde ve satışında büyük artış yaşanıyor. KPMG’nin 2022 yılında yaptığı Küresel Otomotiv Yöneticileri Anketi’ne göre otomotiv sektöründeki her 10 yöneticiden 8’i elektrikli araçların daha da yaygınlaşacağını belirtiyor. Dört yıl içinde küresel pazara 160 yeni elektrikli araç modeli geleceği tahmin ediliyor.[1] Diğer yandan PwC’nin strateji danışmanlığı grubu Strategy& tarafından yayımlanan bir rapora göre ise elektrikli araç satışları dünya çapında 2022’de yıllık olarak yüzde 70 artarken Türkiye’de bu artış yüzde 172 olarak gerçekleşti. TÜSİAD’ın “Türkiye’nin 2. Yüzyılında Yüksek Teknoloji için Eylem Çağrısı” raporunda ise 2022’de 10,2 milyon adet gerçekleşerek bir önceki yıla göre yüzde 65 artış gösteren elektrikli araç satışının 5 yılın sonunda ulaşması beklenen yıllık satış adedinin 23,6 milyon olacağı tahmin ediliyor.[2]
Dünya çapında elektrikli araçlara olan ilgi artmaya devam ederken bu araçların veri kullanımı üzerinde yaratacağı etki de merak konusu oldu. Bu araçların aynı zamanda bağlantılı araçlar olması, otonom sürüş destek sistemlerine ve sürüş asistanlarına sahip olması yüklü miktarda veri üretimine neden oluyor. Nitekim 2016 yılında yapılan bir vaka çalışmasında bir elektrikli otomobilin haftada ortalama beş terabayt veri üretebileceğine yer veriliyor.[3] Bu ise haftada yaklaşık 5 milyon, günde ise yaklaşık 700 bin megabayt veriye denk geliyor. 320 kbps yüksek kalitede bir şarkının boyutu ortalama 8 MB olarak ele alınırsa bu, haftada 600 binden, günde ise 85 binden fazla şarkının tek bir kişi tarafından müzik platformlarında dinlenmesi ile neredeyse eş değer. Bu devasa veri miktarı dikkate alındığında elektrikli araçların ortaya çıkaracağı veri yükünün yönetilmesi, işlenmesi ve depolanması daha da önemli hale gelecek. Bulut sistemleri tüm endüstrilerde olduğu gibi bu endüstride de perde arkasındaki gizli güç olarak elektrikli araçların yaygınlaşmasında büyük bir rol üstleniyor.
“Elektrikli araçların potansiyelinden tam anlamı ile faydalanmak için bulut ekosistemine ciddi yatırımlar yapılmalı”
BT ekosisteminin küresel ölçekte lider distribütörlerinden olan ve BT’nin ihtiyaç duyduğu tüm çözümleri tek çatı altında sunan TD SYNNEX Türkiye’nin Genel Müdürü Behçet Yumrukçallı, elektrikli araçların giderek daha fazla kullanılmasının bulut sistemlerini daha da önemli hale getirdiğine dikkat çekerek, “Elektrikli araçlar yerleşik sensörleri ve iletişim sistemleri aracılığıyla büyük miktarda veri üretiyor. Bu veriler arasında batarya performansı, araç hızı ve konum gibi bilgiler yer alıyor. Ayrıca otonom sürüşü de destekleyen bu araçlar güvenli ve verimli bir şekilde çalışabilmek için gerçek zamanlı trafik verileri, hava durumu ve yol koşulları da dâhil olmak üzere büyük miktarda veriye ihtiyaç duyuyor. Elektrikli araçlar tarafından daha fazla veri üretildiği için bu durum bulut depolamaya olan talebi de artırıyor. Bu nedenle ülke olarak elektrikli araçların sunduğu potansiyelden tam anlamı ile faydalanmak istiyorsak bulut ekosistemine de ciddi yatırımlar yapmalıyız. Bunun için çözümlerinin Türkiye’de dağıtımını üstlendiğimiz NetApp gibi bulut depolama sağlayıcılarının elektrikli araçlarla ilgili bulut tabanlı hizmetleri, otomotiv sektöründe geleceği şimdiden yakalamak isteyen oyunculara büyük faydalar sunacaktır. Diğer yandan TD SYNNEX gibi küresel distribütör ve çözüm ortaklarının bilgi ve deneyimlerinden istifa etmeleri de otomotiv sektörünün büyümesini hızlandıracaktır. Dağıtıcı rolümüz dışındaki çalışma modelimiz ile müşterilerimize bu bulut teknolojilerinde de fayda sağlıyoruz. Bu bağlamda CaaS yani Hizmet Olarak Danışmanlık modelimiz ile müşterilerimizin uzmanlardan yardım alarak, doğru danışmanlarla ihtiyaç duydukları teknolojileri en üst düzeyde kullanmalarına ve yönetmelerine yardımcı oluyoruz.” dedi.
“Otomotiv dünyası bulutu merkezine alarak düşünmeli”
Elektrikli araç üreticilerinin gelişmiş bir müşteri deneyimi sunabilmeleri için temel süreçleri bulutun gücünden faydalanarak modernize etmeleri gerektiğini belirten NetApp Doğu Avrupa, Orta Doğu ve İber-Amerika Bölge İş Ortağı Lideri ve Direktörü Maya Zakhour ise dijital dönüşümün, otomobil şirketleri için en önemli konu olmaya devam ettiğinin altını çizdi. Zakhour açıklamasında şunları söyledi: “Dijital dönüşüm yolculuğunda otomobil şirketleri için de veriye erişim mücadelesi hala bir gerçek. Araç tasarımından üretime kadar, günümüzün otomotiv sektörü verilerle çalışıyor. Ancak, tüm bu verilerin birbirine bağlı ve kullanılabilir olması gerekiyor. Aksi durumda ortaya sadece devasa bir veri yığını çıkar ki bu da operasyonların verimli bir şekilde çalışmasını engeller. NetApp olarak biz ise hibrit çoklu bulut stratejimiz ile global çapta otomobil üreticilerinin uygulamalarını farklı ihtiyaçlarına ve ortamlarına göre geliştirmelerine olanak tanıyoruz. Bu kapsamda geliştirdiğimiz çözümleri TD SYNNEX’in geniş ekosistemi aracılığı ile de müşterilerimizle buluşturuyoruz. Böylelikle otomotiv endüstrisindeki müşterilerimizin operasyonlarını optimize etmelerini için küresel özel veri merkezlerimizden, üretim tesislerindeki uç sistemlerden ve genel bulutlardan oluşan bir kombinasyondan yararlanmalarına yardımcı oluyoruz. Günümüzde her 10 otomobil üreticisinden 9’unun NetApp’ı tercih etmesinin nedenlerinden biri de bu yaklaşımımızdır. Özetle bulut tabanlı dönüşüm; üretimi, çevikliği ve ölçeklenebilirliği artırmak isteyen otomobil üreticileri için de hayati önem taşıyor.”
TEKNOLOJİ LİDERLERİNİN “DİJİTAL DÖNÜŞÜM” BULUŞMASI
BAKAN KACIR, DEİK DİJİTAL TEKNOLOJİLER İŞ KONSEYİ İLE İSTİŞARE TOPLANTISINDA BİR ARAYA GELDİ
GİRİŞİMCİ VE SEKTÖR TEMSİLCİLERİYLE; DİJİTAL TEKNOLOJİ ALANINDAKİ GELİŞMELER MASAYA YATIRILDI
BULUT, FINTECH, MOBİL, OYUN, SİBER GÜVENLİK, YAZILIM, YAPAY ZEKA, GİRİŞİM SERMAYESİ VE SAĞLIK TEKNOLOJİLERİ KONULARI ELE ALINDI
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MEHMET FATİH KACIR:
2030 YILINA KADAR TÜRKİYE’DEKİ TEKNOGİRİŞİM SAYISINI 100 BİNE ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ
TURCORN 100 PROGRAMI İLE TÜRKİYE TEKNOLOJİ GİRİŞİMCİLİĞİ EKOSİSTEMİNE YENİ TURCORNLAR KAZANDIRACAĞIZ ÜLKEMİZİ DİJİTAL
TEKNOLOJİLERDE İLERİYE TAŞIYACAK ADIMLARI SİZLERLE BİRLİKTE ATACAĞIZ
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, 2030 yılına kadar Türkiye’deki teknogirişim sayısını 100 bine çıkarmayı hedeflerini belirterek, “Amacımız; Türkiye’den daha fazla Turcorn, daha fazla lider teknoloji girişimi çıkarmak. Küresel dijital ekonomide pazar değil, ürün ve hizmet ihraç eden bir ülke olmak.” dedi.
Bakan Kacır, İstanbul’da düzenlenen DEİK/Dijital Teknolojiler İş Konseyi İstişare Toplantısına katıldı. DEİK/Dijital Teknolojiler İş Konseyi Başkanı Erdem Erkul’un açılış konuşması ile başlayan toplantı, 70’e yakın üyenin katılımlarıyla gerçekleştirildi. Toplantıda, bulut, fintech, mobil, oyun, siber güvenlik, yazılım, yenilikçi, web3, girişim sermayesi ve sağlık teknolojilerindeki gelişmeler ele alındı.