OYDER: “Piyasadaki Spekülatif Hareketleri Engellemeye Yönelik Yeni Uygulamayı Destekliyoruz”
Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER), T.C. Ticaret Bakanlığı’nın 16 Ağustos 2022 tarihinden itibaren resmi gazetede yayınlanan ve yürürlüğe giren, “İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti” hakkında yaptığı yönetmelik değişikliği paralelinde açıklamalarda bulundu.
OYDER Başkanı Dr. Altuğ Erciş, yeni uygulamanın öneminin altını çizerek şunları söyledi;
“T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan yeni yönetmelik değişikliği ile ilk tescili yapılan araçların 6 ay ve 6.000 km boyunca satış ve pazarlamalarına kısıtlama getirilmiştir. Daha önce de belirttiğimiz gibi piyasadaki spekülatif hareketleri engellemeye yönelik bu kararı, Otomotiv Yetkili Satıcıları olarak destekliyor ve başta Bakanımız Sayın Dr. Mehmet Muş olmak üzere tüm Bakanlık çalışanlarına teşekkür ediyoruz. Kararın belli bir süreyi kapsayacak şekilde geçici çıkartılmış olması da, Bakanlığımızın sektör dinamiklerimize güvendiğini ve sorunların global etkilerden kurtulunca düzeleceğine inandığını göstermektedir. Sektörümüzde dönem dönem ortaya çıkan fırsatçı yaklaşımları ortadan kaldıracağına inandığımız bu uygulamanın, hem Yetkili Satıcılar üzerindeki haksız iddiaları hem de yüksek kazanç peşinde koşan haksız rekabetçileri ortadan kaldıracağına inanıyorum. OYDER olarak, sektörümüzün alışık olduğu kayıtlı ve düzenli ticareti destekleyen her türlü uygulamanın yanında olduğumuzu, dönemlik kazançlar peşinde koşarak bu değerli sektörü zedeleyenlere de karşı olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isterim. Yeni yönetmeliğin sektöre ve özellikle de tüketicilere hayırlı olmasını dilerim.”
Riskli yapıların acilen dönüştürülmesi gerekiyor
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 23. yıl dönümü vesilesiyle açıklamada bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Yavuz Işık, Türkiye Deprem Tehlike Haritasına göre nüfusumuzun yüzde 70’ten fazlasının deprem tehlikesi yüksek bölgelerde yaşamakta olduğuna dikkat çekerek “Her yıl on binlerce yeni konut yapılsa da nüfusun önemli bir oranı hâlen depreme dayanıksız eski yapılarda ikamet etmektedir. Ne zaman, nerede ve ne şiddette olacağını bilemediğimiz deprem, yeni acılara neden olmadan riskli yapıların acilen dönüştürülmesi gerekmektedir.” dedi.
Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 1988 yılından bu yana çalışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), 17 Ağustos 1999’da yaşanan deprem felaketinin 23. yıl dönümünde bir kez daha deprem gerçeğini hatırlattı. Geçmişte yaşadığımız depremlerde olduğu gibi, gelecekte olacak depremlere karşı tedbir alınmazsa büyük can ve mal kaybına uğrayacağımıza dikkat çeken Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nı incelediğimizde nüfusumuzun yüzde 70’ten fazlasının deprem tehlikesi yüksek olan bölgelerde yaşamakta olduğunu görüyoruz. Her yıl on binlerce yeni konut yapılsa da nüfusun önemli bir oranının hâlen depreme dayanıksız eski yapılarda ikamet etmektedir. Ne zaman, nerede ve ne şiddette olacağını bilemediğimiz deprem, yeni acılara neden olmadan riskli yapıların acilen dönüştürülmesi gerekmektedir. Resmî verilere göre 6,7 milyon konut risk altındadır. Yılda 100-200 bin adet konut dönüşümü ile bu risk kısa vadede maalesef ortadan kalkmayacaktır.” dedi.
Her yıl en az 300 bin konutun dönüştürülebilmesi için süreçte yer alacak bütün paydaşlar aktif rol almalı
Depremlerin ekonomik etkilerine de dikkat çeken Yavuz Işık, “Özellikle İstanbul gibi ticaretin, sanayinin ve önemli üst ve altyapıların olduğu büyükşehirlerde olabilecek büyük bir depremin kötümser senaryosu sadece olası can kayıpları ile değil, ülke ekonomisine vuracağı darbe ile de değerlendirilmelidir. Bu nedenle, kentsel dönüşümün hızını azaltan sorunların çözülmesi önem arz etmektedir. Bu sorunların çözülmesi ile vatandaşların güvenli ve konforlu yaşam alanlarına kavuşması sağlanabileceği gibi, inşaat sektörünün canlanması, kalkınmaya ve istihdama katkı vermesi de sağlanacaktır. Bu nedenle T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından her yıl en az 300 bin konutun dönüştürülebilmesi için süreçte yer alacak bütün paydaşlar aktif rol almalıdır. ” diye konuştu.
“KGS belgeli kaliteli hazır beton olası bir depremde birçok hayat kurtaracaktır”
Kaliteli beton kullanımı ve denetim ile depremi az hasarla atlatmanın mümkün olduğunu vurgulayan Yavuz Işık: “Hazır beton alanında kaliteyi garanti altına almayı hedefleyen Birliğimiz, Kalite Güvence Sistemi (KGS) ile hazır beton tesislerinin üretim şartlarını, teknik ve laboratuvar altyapısını, personel yeterliliğini denetleyerek kaliteli ve yüksek dayanım sınıflarında beton üretimi gerçekleşmesini sağlamaktadır. Yeni yapıların inşasında ve kentsel dönüşüm çalışmalarında kullanılacak KGS belgeli kaliteli hazır beton, olası bir depremde birçok hayat kurtaracaktır.” dedi.
“Bütün beton üreticilerini standartlara uygun üretim yapmak üzere KGS Sistemi’ne davet ediyoruz”
Türkiye’de üretilen betonların yüzde 65’inin Türkiye Hazır Beton Birliği üyeleri tarafından KGS belgeli olarak üretildiğinin altını çizen Yavuz Işık: “Depreme karşı dayanıklı yapılaşma için bu oranın çok daha yüksek olması gerekmektedir. KGS Sistemi’ne katılan beton tesisleri, yoğun kontroller sonucunda daha stabil ve sürdürülebilir bir üretim yapmaktadır. Böylece, hem kaliteli hem de ekonomik bir üretim elde edilmektedir. Standartlara uygun üretimin sağlanmasıyla beton üreticisi ile tüketici arasında güven oluşmaktadır. Sektördeki bütün üreticilere tarafsız ve doğru bir denetim uyguladığı için KGS Belgeli beton üreticileri özellikle tercih edilmektedir. Günümüzde bazı prestijli projelerin teknik şartnamelerinde beton üreticisi firmaların KGS belgeli THBB üyesi olmalarının ön şart olarak talep edilmesi, bizler için sevindiricidir. Bu doğrultuda, bütün beton üreticilerini standartlara uygun üretim yapmak üzere KGS Sistemi’ne davet ediyoruz.” dedi.
İnşaatlarda daha yüksek dayanımlı ve doğru çevresel etki sınıfında betonlar kullanılmalı
2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinin binalarda en az C25 dayanım sınıfı betonun kullanılmasını öngördüğünü söyleyen Yavuz Işık, “Betonarme yapıların uzun yıllar boyunca depreme karşı dayanıklı olabilmesi için dış çevre etkilerine de dayanıklı olacak şekilde boşluksuz ve geçirimsiz olması gerekmektedir. Bu dayanıklılığın yani dürabilitenin sağlanması için, beton dayanım sınıflarının daha da yükseltilmesi çok önemlidir. Bu nedenle THBB, betonun ve dolayısıyla betonarme yapının dayanıklılığı için taşıyıcı beton olarak en düşük C30 sınıfı betonun kullanılmasını önermektedir. Dayanım sınıfı kadar önemli olan bir konu da, betonun servis ömrü boyunca performansını belirleyecek olan “Çevresel Etki Sınıfı”dır. Örneğin; bir binanın bir sahil bölgesinde veya bir İç Anadolu ovasında veya zararlı yeraltı sularının bulunduğu bir zeminde inşa edilecek olmasına bağlı olarak, farklı çevresel etki sınıfları seçimi söz konusudur. Bu örnekteki her üç binanın servis ömrü boyunca maruz kalacağı çevresel etkiler birbirinden farklı olacaktır. Doğru çevresel etki sınıfı seçilip buna göre beton kullanılmazsa, yapıda uzun vadede bozulmalar meydana gelecek, öngörülen servis ömrü ve depreme dayanıklılık azalacaktır. Projeye uygun çevresel etki sınıfının doğru bir şekilde belirlenmesi noktasında projeyi yapan mühendise ve denetlenmesi konusunda özellikle Yapı Denetim Sistemi’ne büyük rol düşmektedir. Doğru belirlenmiş çevresel etki sınıfında, yüksek dayanımlı ve kalite belgeli betonlarla inşa edilen standartlara uygun olarak tasarlanmış ve denetlenmiş binaların depremde alacağı hasarın daha az olacağını öngörebiliyoruz.” dedi.
Depreme karşı en önemli gücümüz kentsel dönüşüm
Yakın tarihimizin en acı ve unutulmaz felaketlerinden biri olan 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden tam tamına 23 yıl geçti. Depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi ise yaralandı. Bir deprem bölgesi olan ülkemizde benzer acıların bir daha yaşanmaması için güvensiz yapıların acilen yenilenmesi gerektiğini belirten Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özdemir, bu anlamda Pendik’teki en büyük kentsel dönüşüm projesini başlattıklarının ve projenin ilk etabını 24 ay içinde tamamlamak için yoğun bir tempoyla çalıştıklarının altını çizdi.
Ülkemizin yüzölçümünün yüzde 92’si, nüfusunun yüzde 95’i, büyük sanayi merkezlerinin de yüzde 98’i ne yazık ki deprem kuşağında bulunuyor. Depremler, meydana getirdiği hasar ve can kaybı açısından ise Türkiye’de yaşanan afetler içerisinde birinci sırada yer alıyor. 17 Ağustos 1999 tarihinde saat 03.02’de 7,4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi de üzerinden 23 yıl geçmesine rağmen geride bıraktığı acılarla hafızalardaki tazeliğini hala ilk günkü gibi koruyor.
Büyük felaketin yıldönümü kapsamında açıklamalarda bulunan Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özdemir, “Üç büyük fay hattı üzerinde bulunan ülkemizde deprem riski en yüksek olan illerin başında 15 milyon 840 bin 900 kişilik nüfusuyla İstanbul geliyor. Depremi önlemek mümkün olmasa da zamanında alınacak önemlerle zararı, acıları ve kayıpları en aza indirmek elimizde. Kentsel dönüşüm bu anlamda en önemli gücümüz, umudumuz ve çaremiz durumunda. Deprem gerçeğine alışmanın, depreme rağmen güvenle yaşamanın ve yeni acıların önüne geçmenin tek yolu yapıların güvenliğini sağlamak. Bu anlamda kentsel dönüşüm seferberliğinin daha da hızlandırılması gerekiyor.” dedi.
Pendik’in en büyük kentsel dönüşüm projesini hayata geçiriyoruz
Bu kapsamda Pendik’in en büyük kentsel dönüşüm projesini hayata geçirdiklerine dikkat çeken Murat Özdemir, “Siltaş Yapı olarak, olası bir deprem anında can ve mal güvenliğini sağlamak için binaların depreme karşı güvenli durumda bulunmasının hayati önem taşıdığı bilinciyle yol alıyoruz. Bu noktada pandeminin ardından böyle bir dönemde Pendik’in en büyük kentsel dönüşüm projesini hayata geçiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde lansmanını gerçekleştirdiğimiz yeni projemiz Siltaş Panorama’nın bu sebeple bizim için olduğu kadar İstanbul için de anlamı çok büyük. Projemizin ilk etabını 24 ay içinde tamamlamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Ülkemizin bir daha böyle bir acıyla sınanmamasını diliyor, kentsel dönüşüm seferberliğinde üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getireceğimizin sözünü veriyoruz.” şeklinde konuştu.
Desteklere Rağmen İnşaat Yavaş Hareket Etmeye Devam Ediyor
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), her ay merakla beklenen inşaat ve bununla bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durum ile beklenen gelişmeleri gösteren “Hazır Beton Endeksi” 2022 Temmuz Ayı Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, haziran ayında yükselen Faaliyet Endeksi, eşiğin üstünde tutunamayarak temmuz ayında düşüş gösterdi. Geçen yılın aynı dönemine göre her 4 endeksin de gerilediğini gösteren Rapor, özellikle faaliyetteki gerilemenin daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) her ay açıkladığı Hazır Beton Endeksi ile Türkiye’de inşaat sektörü ve bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durumu ve beklenen gelişmeleri ortaya koymaktadır. İnşaat sektörünün en temel girdilerinden biri olan ve aynı zamanda üretiminden sonra kısa bir süre içinde stoklanmadan inşaatlarda kullanılan hazır betonla ilgili bu Endeks, inşaat sektörünün büyüme hızını ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir.
THBB, her ay merakla beklenen Hazır Beton Endeksi’nin 2022 Temmuz Ayı Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, haziran ayında yükselen Faaliyet Endeksi, eşiğin üstünde tutunamayarak temmuz ayında düşüş göstermiştir. Yılın başından itibaren düşük görünen Beklenti Endeksi temmuz ayında da yükselmemiştir. Güven Endeksi de temmuz ayında azalarak kritik düzeyin altına gerilemiş durumdadır. Birleşik Beton Endeksi, her 3 endeksteki azalma neticesinde aşağı yönlü hareket göstermiştir.
Her 4 endeks de geçen yılın aynı dönemine göre gerilemiş görünmektedir. Özellikle faaliyetteki gerileme daha yüksek durumdadır. Beklenti ve güvenin de geçen yıla kıyasla hâlen düşük kalması, hem mevcut durumda hem de önümüzdeki dönemde inşaat sektöründe beklenen canlanmanın yaşanmayabileceğine işaret etmektedir.
17 AĞUSTOS DEPREMİNİN YIL DÖNÜMÜNE GÜNLER KALA AVCILAR BELEDİYE BAŞKANI’NDAN ÇARPICI İDDİA!
Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, deprem tehdidinin minimuma indirecek projelerinin olduğunu ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın projeye olumlu bakmadığını açıkladı.
Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, katıldığı televizyon programından 17 Ağustos depreminde yaşananları hatırlattı, İstanbul’un bugün de aynı tehditle karşı karşıya kaldığını vurguladı.
Programda deprem gerçeğiyle ilgili sorulan sorulara net yanıt veren Hançerli depremin Türkiye’nin milli güvenlik sorunu olduğunu belirterek İstanbul’da bir buçuk milyon Türkiye’de 6 milyon konutun ciddi risk altında olduğunu söyledi.
Hançerli, “İstanbul depreme hazır mı sorusuna cevap vermek gerekirse, sanki depremden yeni haberdar olunmuş gibi bir hal var. 99 depreminin üzerinden 23 yıl geçti, o gün İstanbul’da kaç kişi deprem nedeniyle risk altındaysa bugün de en az o kadar insan risk altında” dedi.
İstanbul’un nüfusunun 99 depreminin ardından neredeyse iki katına yaklaştığını vurgulayan Hançerli “Ne demek istiyorum, bakın o gün İstanbul’un nüfusu 10 milyondu. O gün sınırlar kapatılsın İstanbul’un nüfusu artmasın denirken bugün resmi nüfus 16 milyon. Yalnızca benim yönettiğim Avcılar’ın nüfusu iki katına çıkmış” ifadelerini kullandı.
Hükümete ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’na deprem tehdidi altındaki riskli yapılar için bir proje önerdiklerini açıklayan Hançerli sürecin ciddiyetle ele alınmadığını şu sözlerle vurguladı;
Ülkemizin deprem sorununu çözecek bir projemiz, bir kanun değişikliği önerimiz var. Bu önerimizi paylaştık ama hala bu öneri ile ilgili olumlu bir adım atılmadı. Bu yapılırsa iki yıl içersinde deprem tehlikesini minimuma indireceğiz. Biz bu öneriyi hem hükümetle hem de bakanlıkla paylaştık ama bu öneriyle ilgili hala olumlu adım atılmadı.
İnşaat sektörü, düşük faizli konut kredisi imkânlarının genişletilmesi başta olmak üzere desteklenmeye devam edilmelidir
Raporun sonuçlarını değerlendiren THBB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Konut satış rakamlarının geçen yıla göre yüksek görünmesine rağmen müteahhitlerin yeni inşaata başlama isteğinin oldukça düşük olduğu anlaşılmaktadır. Haziran ayında, geçen yıla kıyasla %40, ilk altı ayda ise %63 oranında daha fazla ipotekli konut satışının gerçekleşmesine rağmen özellikle inşaat maliyetlerindeki yükselme, pazarın hem arz hem de talep tarafında kaygı yaratmaktadır.” dedi.
İnşaat sektörünün faiz düzeyinden en hızlı etkilenen sektör olduğunu vurgulayan Yavuz Işık, “İnşaatın, kamu bankaları kanalıyla kullandırılan düşük faizli konut kredisi imkânlarının genişletilmesi başta olmak üzere farklı kanallar ile desteklenmeye devam edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, inşaatın, özellikle yılın ikinci yarısında beklenen ekonomik durgunluktan çok daha fazla etkilenmesi kaçınılmazdır.” diye konuştu.
Eclit önemli başarılar sığdırdığı bir yılı geride bıraktı
IT’yi yalınlaştıran ve yüksek çevikliği ile müşterilerine en hızlı, güvenli ve kaliteli hizmeti sunan Eclit, ilk yılını kısa sürede elde ettiği başarılarıyla kutladı. Yıl bazında gelirlerini yüzde 100 artıran Eclit, IT’yi yalınlaştıran hizmetlerini büyük kaynak yatırımlarıyla geliştirdi ve uzman ekibini de yüzde 50 oranında büyüttü. Eclit’in attığı adımlar ve elde ettiği başarılar ödülleri de beraberinde getirdi. IT’nin karmaşasını yalınlaştıran uçtan uca çözümler sunan Eclit, birçok sektörün lider şirketleriyle çalıştığı birinci yılını kutluyor. Bir yıl içine pek çok başarıya imza atan Eclit, yıl bazında gelirlerini yüzde 100 artırırken, uzman ekibini de yüzde 50 büyüttü. Bu süreçte farklı coğrafyalardan 25 bin iş ortağına nasıl hizmet sağlayıcısı olabileceklerini anlattığı oturumlara katıldı ve sunduğu hizmetleri iyileştirebilmek için büyük bir kaynak yatırımı gerçekleştirdi. Eclit, attığı bu adımlar sayesinde Bilişim 500 listesinin Bulut Hizmeti alanında 4. olurken, HPE Türkiye tarafından “En İyi Hizmet Sağlayıcı” olarak seçildi. Eclit Co-CEO’su Evren Ballı, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Ağustos 2021’de şirketlerin IT sistemlerinde her geçen gün artan karmaşıklığı yalınlaştırmak için kurulan Eclit olarak her gününün dolu dolu geçtiği bir yılı geride bırakmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu bir yıllık süre boyunca müşterilerimize sunduğumuz hizmetlerin kalitesini artırmak için sistemlerimize ve insan kaynağımıza yatırımlar yaptık. Gösterdiğimiz emeğin karşılığı olarak sektörlerinde öncü şirketlerle çalışmaya başladık, iş ortağımızın düzenlediği uluslararası etkinlikte Türkiye’yi temsil ettik ve birçok ödülü almaya hak kazandık. Ayrıca şirketlerin IT risk skorlarını ölçebilmelerini sağlayan bir sistemi de hayata geçirdik ve bu sistemi herkesin erişimine açtık. Eclit olarak her geçen gün daha da ileriye gidiyoruz ve ikinci yılımızı da gurur veren gelişmelerle doldurmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz.”Fethiye’nin benzersiz atmosferinde huzurlu bir sezon sonu tatili
Sunduğu premium standartlarla, Türkiye’de “her şey dahil” konseptinin öncüsü ilk 5 yıldızlı otel ve tatil köyleri arasında yer alan Club & Hotel Letoonia, yaz sezonunda tam kapasiteyle misafirlerini ağırlıyor. Tesis, sıcak yaz aylarının keyfini deneyim odaklı bir tatil anlayışıyla geçiren misafirlerine özel anlar yaşatıyor. Club & Hotel Letoonia, eylül ve ekim ayları için misafirlerini Fethiye’nin huzurlu ve benzersiz atmosferini deneyimlemeye davet ediyor. Türkiye turizmine değer katan “deneyim odaklı tatil” anlayışı ile 1989 yılından bu yana Fethiye’de 165 bin m2’lik özel bir yarımadada ziyaretçilerini ağırlayan Club & Hotel Letoonia, sahip olduğu özel atmosferle sonbaharda misafirlerini ağırlıyor. Bölgenin yaz aylarına kıyasla daha ılıman hava koşulları ve tatil sezonundan farklı olarak daha sakin olduğu dönemde ziyaretçilerini bekleyen Club & Hotel Letoonia, 2 km uzunluğunda sahil şeridi, üç özel koyu ve doğayla iç içe atmosferi ile huzurlu bir tatil deneyimi yaşamak isteyenler için lüks olanakları sunuyor. Eylül ve ekimde Fethiye’nin en güzel halini keşfedin Türkiye’de her yıl özellikle yaz aylarında tatilcilerin tercih ettikleri bir destinasyon olan Fethiye, okulların açılması ve iş hayatının hareketlenmesi ile birlikte daha sakin bir bölge haline geliyor. Yaz aylarına kıyasla daha ılık iklim şartlarının etkili olduğu eylül ve ekim ayları Fethiye’nin en güzel halini keşfetmek mümkün olabiliyor. Fehiye’de özel bir yarımadada büyüleyici bir ambiyansa sahip olan Club & Hotel Letoonia’da deneyimlerle zenginleştirilmiş özel bir tatil eylül ve ekim aylarında ziyaretçileri bekliyor. Club & Hotel Letoonia, Fethiye’nin bu sakin döneminde hem vücudunu hem de zihnini dinlendirmek isteyen ve aynı zamanda ilgi alanlarına göre çeşitli deneyim atölyelerine katılarak unutulmaz anılar biriktirmek isteyenler için sezona özel uygun fiyatlar da sunuyor. Tatil sezonu sonrası özel fırsatlar Eylül ve ekim aylarında misafirlerine sundukları fırsatlara değinen Club & Hotel Letoonia’nın Genel Müdürü Bozkurt Atilla, “Bizi tercih eden misafirlerimizle tam kapasite ve oldukça hareketli geçen yaz sezonu sonunda, Fethiye’nin en göz kamaştırıcı, huzurlu döneminde de misafirlerimizi ağırlamaya devam ediyoruz. Yaklaşan eylül ve ekim aylarında tesisimizin konumu itibarıyla daha ılık bir hava, daha sakin bir atmosfer misafirlerimizi bekliyor. Sunduğumuz deneyim atölyelerini de sezona özel olarak zenginleştirmeye devam edeceğiz. Böylelikle, tıpkı yaz aylarında olduğu gibi sonbaharda da misafirlerimiz unutulmaz anılar biriktirerek tatillerinin keyfini sürecekler. Koylarımızın çevrelediği berrak denizin mavisinin, tesisimizi kaplayan doğal güzelliklerin yeşilinin ve huzurlu bir ambiyansın tadını çıkarmak isteyenler sonbahar dönemine özel olarak avantajlı fiyatlarla Club & Hotel Letoonia’nın büyüleyici ambiyansını deneyimleyecek.” dedi.AXA Sigorta’nın Payten Türkiye’nin altyapısı ile geliştirdiği Self Servis Dijital Tahsilat projesi ödüle layık görüldü
Dijitalleşme hedefiyle imza attığı projelerle Türkiye sigortacılık sektörüne öncülük eden AXA Sigorta’nın ülkemizin en büyük online ödeme ağını yöneten lider ödeme sistemleri şirketi Payten Türkiye’nin altyapısı ile hayata geçirdiği Self Servis Dijital Tahsilat projesi, Smart Insurance Awards’ta “Dijital Dönüşüm” kategorisinde Gümüş Ödüle layık görüldü. Yenilikçi sigortacılık anlayışı ve paydaşlarına sunduğu inovatif ürün ve hizmetlerle öne çıkan AXA Sigorta’nın dijitalleşme hedefiyle attığı adımlar sektörde değer yaratmaya devam ediyor. Türkiye’de online ödeme sistemleri ekosisteminin kurucularından Payten Türkiye’nin MSU (Merchant Safe Unipay) altyapısı ile desteklediği AXA Sigorta Self Servis Dijital Tahsilat projesi, inovasyona dayalı sigortacılık ödüllerinin verildiği Smart Insurance Awards’ta “Dijital Dönüşüm” kategorisinde Gümüş Ödüle layık görüldü. Smart Insurance Awards, sigortacılık sektörünün gelişmesini hedefleyen ürün ve hizmetleri desteklemek, inovatif projelerde ortaya çıkan deneyimlerin paylaşılmasını sağlamak ve sektörde yaratıcılığı teşvik etmek amacıyla düzenleniyor. AXA Sigorta Self Servis Dijital Tahsilat projesiyle, yüz yüze ve telefon görüşmesinde yapılan satışlarda kredi kartının 16 hanesini paylaşmak istemeyen müşterilerin, SMS ya da e-mail aracılığıyla gönderilen linkle ödemelerini Payten’in sağladığı MSU ödeme sayfası üzerinden 3D Secure yöntemiyle güvenli bir şekilde yapmaları ve otomatik olarak oluşan poliçelerine ulaşmaları sağlandı. Projenin aldığı ödülü değerlendiren AXA Sigorta Mali İşler Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Tuba Karataş Arıcan şunları söyledi: “AXA Sigorta olarak en son teknolojileri uygulayarak müşterilerimize daha güvenli ve daha hızlı hizmet sunmak hedefimiz. Payten Türkiye’nin MSU çözümüyle gerçekleştirdiğimiz bu yenilikçi projemizin ödüle layık görülmesi bizi mutlu etti. Emeği geçen tüm ekipleri kutluyorum.” Aldıkları ödül hakkında değerlendirmede bulunan Payten Türkiye Ülke Müdürü Burak Kutlu, “Ödeme sistemleri konusunda sanal pos çözümlerimizle sigorta sektörüne de özelleştirilmiş hizmetler sunuyoruz. Sigorta sektöründe en geniş müşteri portföyüne sahip olan MSU çözümümüzün sektörün en büyük firmalarından biri olan AXA Sigorta ile de doğrudan entegrasyonunu gerçekleştirdiğimiz projenin başarısından ve bu başarıyı teyit eden ödülü almaktan büyük mutluluk duyuyoruz.” dedi.Vegan Yaşamın En Tatlı Lezzeti Sorbe Dondurmalar
Süt ve süt ürünleri içermeyen yüzde 100 meyve bazlı vegan sorbe dondurmalar; tadı, rengi, aroması ve seçkin lezzetiyle yaz aylarının tadını çıkartmak isteyenler için mükemmel bir seçenek olarak öne çıkıyor. Yedi farklı çeşidiyle geniş bir sorbe yelpazesi sunan Serez Dondurmacısı ise doğallığı ve lezzetiyle vegan ve vejetaryen beslenmeyi tercih edenlerden tam not alıyor.
Her zaman en taze, en doğal malzemeleri kullanarak birbirinden özel formüller geliştiren ve yeni nesil dondurmacılığın modern temsilcisi olan Serez Dondurmacısı, ülkemizin cömert topraklarında yetişen meyvelerden elde edilen eşsiz tat notalarını sorbenin hafifliğiyle buluşturuyor. Serez Dondurmacısı tarafından hazırlanan, vegan ve vejetaryen tüketimi için de uygun olan sorbe dondurmalar yazın vazgeçilmez lezzetleri arasında yer alıyor.
Limonun en serinletici formu
Mersin’den getirilen muhteşem limonlardan yapılan Limon Sorbe, damakta iz bırakan ekşi-tatlı tadıyla limonun tazeliğini gurme bir lezzet hikayesine dönüştürüyor.
Yazın keyfi çileğin sorbe haliyle çıkıyor
Çilekler Çanakkale Biga’dan, eşsiz reçete ve unutulmaz lezzet ise Serez Dondurmacısı’ndan… Doğanın en özel armağanlarından mevsiminde hasat edilmiş çileklerin eşlik ettiği Çilek Sorbe, yüzde yüz meyve ve vegan içeriğiyle yaz coşkusuna ortak oluyor.
Karadut sorbe ile tanışmanın tam zamanı
İzmir’in Tire ilçesinin 900 rakımlı Cambazlı Köyü’nden toplanan karadutlar, Serez Dondurmacısı’nın ezber bozan reçetesiyle buluşuyor. Damak çatlatan bu vegan lezzet, dondurmanın tazeleyen enerjisini karadutun karşı konulmaz aromasıyla farklı bir noktaya ulaştırıyor.
Vişneyle buluşan eşsiz reçete
Serez Dondurmacısı ekibinin mevsiminde taze taze topladığı vişnelerden elde edilen Vişne Sorbe, hafifliğiyle her tadanda unutulmaz bir iz bırakıyor.
Alaçatı esintisi sorbede hayat buluyor
Sorbelerin yıldızı Alaçatı Sorbe, özel reçetesiyle sadece Serez Dondurmacısı’nın menüsünde yer alıyor. İçerisinde karadut, yaban mersini, frambuaz, vişne, çilek ve böğürtlen bulunan Alaçatı Sorbe, gerçek bir meyve şöleni sunarak vegan tatları sevenlerin kalbinde de damağında da taht kuruyor.
Kavun ve yaz aşkına
Meyve hafifliğini, sorbenin yumuşak reçetesiyle bir araya getiren Kavun Sorbe; tadı, rengi ve seçkin lezzetiyle ferahlatıcı bir alternatif sağlıyor. Dondurma tutkunlarına sıra dışı bir tat sunan bu lezzet; Serez Dondurmacısı’nın tüm dondurmalarında olduğu gibi yapay tatlandırıcı, aroma veya renklendirici içermeyen formülüyle lezzetini ikiye katlıyor.
Gerçek Bodrum Mandalinası sorbe haliyle, en lezzetli halinde
On dokuz çekirdeği bulunan kusursuz Bodrum Mandalinası hiç bu kadar özel olmamıştı! Dondurmanın karşı konulmaz lezzetini gerçek Bodrum mandalinası ile bir araya getiren Serez Dondurmacısı, sorbenin yumuşacık dokusuna özgün bir bakış açısı getiriyor. Sonuç ise yaz kış zevkle tüketilecek kusursuz vegan bir tat!
Serez Dondurmacısı’ndan çikolata tutkunlarına özel sorbe
Çikolata aşkına! Yüzde 83 bitter çikolata içeriği ile gerçek bir dondurma deneyimi sunan Bitter Çikolata Sorbe, her mevsim en doğru tatlı alternatifi olmayı başarıyor. Bitter Çikolata Sorbe hem tadı hem dokusu hem de bol çikolatasıyla laktoz intoleransı olan ve vegan beslenenler için tarif edilemez bir lezzet seçeneği sunuyor.
En iyi dondurma, bir tık uzakta
Birbirinden özel Serez Dondurmacısı lezzetlerine İstanbul’da Bağdat Caddesi, Tuzla, Kartal, Maltepe, Bostancı, Acıbadem, Kozyatağı, Ataşehir ve Bakırköy şubelerinin yanı sıra www.serezdondurmacisi.com üzerinden ya da Fuudy, Getir Yemek ve Yemeksepeti uygulamalarından ulaşılabiliyor. Serez Dondurmacısı web sitesinden verilen siparişler, Türkiye’nin dört bir yanına soğuk zincir bozulmadan gönderilebiliyor.
Kocatepe Coffee 1919 markasının Kastamonu şubesi, 6 Ağustos 2022 tarihinde kapılarını açtı. Barutçuoğlu AVM’nin karşı caddesinde hizmete giren Kocatepe Coffee 1919, Caner Çaycı, Dilaver Barut, Feyyaz Pattabanoğlu ve Cenk Cevheroğlu ortaklığında Kastamonu’ya kazandırıldı. Şehrin merkezinde “take away” konseptiyle bir ilke imza atan işletme, 400 metrekare giriş ve 350 metrekare üst katı ile misafirlerine hizmet veriyor.
Günlük ve taze ürünlerin bulunduğu işletme; eşsiz tatlı grubu, sandviçleri, Türk kahvesi ve dünya kahve çeşitleri ile çikolatalardan oluşan zengin bir menüye sahip. Mekanda, özellikle San Sebastian Cheesecake’nin müdavimleri oluşmaya başladı bile.
Örneği ve rakibi olmayan Türk markası olan işletme, bir kahve mekanından çok daha fazlasını ve tüm yelpazeyi bünyesinde barındırıyor. Zengin içecek çeşitleri, unlu mamulleri, taze pastaları, çikolataları, sandviç çeşitleri ve uygun fiyat politikasıyla, Kastamonuluların ve ve şehri ziyaret eden turistlerin uğrak yeri olmaya devam ediyor.
GIDA TEKNOLOJİLERİNDE YENİ TRENDLER
Dünyanın trend sektörlerini inceleyerek geniş ve kapsamlı raporlar hazırlayan GOOINN (Good Innovation)’in Araştırma Merkezi, Temmuz ayında Foodtech alanındaki girişimcilere rehberlik edecek Foodtech Raporu’nu yayınladı. Kurumsal şirketlere inovasyon kültürünün yetkinliklerini aktarma ve kurum içi girişimcilik konusunda çözüm ortaklıkları sunan GOOINN, yükselen ekosistem olan Foodtech raporunda, sektörün önde gelen teknolojileri ve kullanım alanları, dünyadan ve Türkiye’den Foodtech örnekleri, sürdürülebilir gıda, geleceğin gıdaları ve 12 trendi açıkladı.
Gıda teknolojileri olarak bilinen Foodtech; özellikle dünyadaki iklim krizi, son yıllarda yaşanılan salgın, lojistik sıkıntılar ve daha birçok sebepten dolayı bugün önemli bir noktada. Bu nedenle güvenilir gıdaya, sürdürülebilir üretime, akıllı lojistik sistemlerine ve etkin tarım uygulamalarına duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmakta. Dolayısıyla bu ihtiyacı karşılayacak olan foodtech sektörü oldukça ilgi çekiyor. Sektörde gıda ürünlerini geliştirmek, üretmek ve dağıtmak için son teknolojiler kullanılıyor. Güvenilir gıdaların seçimine, muhafaza edinimine, işlenmesine, ambalajlanmasına ve kullanımına yönelik uygulamalar da bulunuyor. Ayrıca tüketicilerin yiyecekler ile ilgili etkileşimlerine yönelik çalışmalar hız kazanıyor.
2019 yılında 220 milyar dolarlık bir pazara sahip olan ve dünya genelinde ilgi çekici bir hal alan FoodTech’in 2027 yılında 342 milyar dolara çıkması bekleniyor. Diğer yandan, Foodtech alanına yapılan yatırımlar hızla artıyor. 2021 yılında özellikle Avrupa’da bu alana yapılan yatırımların daha fazla olduğu görülüyor ve ekosistemin payı %20’i seviyesinin üstüne çıkıyor.
Gıda teknolojileri sektörü 2022 trendlerinin örnek uygulamalar üzerinden detaylı şekilde incelendiği GOOINN Foodtech Raporu’nda önemli 12 trend başlığı şu şekilde aktarılıyor;
Trend 1: Alternatif protein üretimi artıyor
Kültürlenmiş et, laboratuvarda yetiştirilen yiyecekler, bitki bazlı beslenme, yenilebilir böcekler ve mikoprotein başlıca alternatif protein kaynaklarıdır. Tüketiciler hem sağlık hem de çevresel kaygılar nedeniyle bu kaynaklara yönelmektedir. Diğer yandan, 3 boyutlu baskı, fermantasyon ve moleküler biyolojideki gelişmeler sürdürülebilir alternatif protein üretim çözümlerinin geliştirilmesini sağlamaktadır. Böylece gıda şirketleri endüstriyel et üretimindeki etik kaygıları ve karbon ayak izini dengeleyebilmektedir.
Trend 2: Nutrasötikler yükseliyor
Gıdalar kullanılarak hazırlanan, hap toz veya diğer tıbbi ilaç formunda tüketime sunulan nutrasötikler yükselen bir trenddir. Özellikle Kovid-19 salgını ile birlikte nutrasötiklere olan ilgi giderek artmaktadır.
Trend 3: Gıda tedarik zincirindeki yenilikler devam ediyor
Covid 19 pandemisi ile birlikte e-ticaret her sektörde olduğu gibi gıda tedarik zincirindeki yenilikleri beraberinde getirmiştir. Artan bu trend ile gıda markaları, isteğe bağlı çevrimiçi teslimat hizmetleri sunmaktadır ve doğrudan müşteriye dağıtım modellerini geliştirdikleri dijital platformlar aracılığıyla uygulamaktadır. E-ticaret sayesinde markalar müşteri deneyimini geliştirmek ve satışları iyileştirmek için çok kanallı dağıtıma da odaklanmaktadır.
Trend 4: Gıda ürünlerinin kalitesi ve gıda güvenliğine ihtiyaç artıyor
Tüketiciler satın aldıkları gıda ürünlerinin kalitesi konusunda daha düşüncelidir ve gıda güvenliği önemli bir endişe kaynağıdır. Bu nedenle gıda güvenliği ve şeffaflığı gün geçtikçe önem kazanmaktadır.
Trend 5: Beslenme bilincindeki artış, kişiselleştirilmiş beslenme çözümlerine talebi arttırıyor
Tüketiciler arasında beslenme bilincindeki artış, kişiselleştirilmiş beslenme çözümlerine olan talebi artırmaktadır. Bunlar temel diyetler ile sınırlı olmayıp, şeker ve glutensiz beslenme, vegan beslenme, temiz etiketli gıda ürünleri gibi kişisel tercihleri de içinde barındırmaktadır.
Trend 6: Restoranlar veriye odaklanarak dijitalleşiyor
Restoranların dijitalleşmesi artan trendler arasındadır. Bunun en büyük sebebi sorunsuz operasyon yönetimi ve gelişmiş müşteri deneyiminin sağlanmasıdır. Restoran markalarının her aşamada veri toplaması operasyon boyunca veriye dayalı karar vermeyi mümkün kılmaktadır.
Trend 7: Gıda yönetim çözümlerine ihtiyaç arttı
Gıda üretim süreçlerinin ve tedarik zinciri operasyonlarının optimize edilmesi için gıda yönetimi çözümleri önemli geleceğin trendleri arasındadır. Bu çözümlerin ortaya konulması için büyük veri analitiği, yapay zeka ve gerçek zamanlı izleme gibi çeşitli teknolojilerden yararlanılmaktadır.
Trend 8: Girişimciler çevresel ayak izini ve gıda israfını azaltmaya odaklandı
Gıda girişimcileri ve büyük şirketler çevresel ayak izini en aza indirmek ve maliyetlerden tasarruf etmek için gıda israfını azaltmaya odaklanmaktadır. Özellikle gıda izleme çözümleri bu noktada gıda üreticilerinin, restoranların ve akıllı şehirlerin gıda atıklarını azaltmalarına olanak tanımaktadır.
Trend 9: Robotik teknolojiler değer zincirine dahil ediliyor
Gıda üretimi sırasında verimliliği, tutarlılığı ve ölçeği geliştirmek için tüm değer zincirine robotik teknoloji dahil edilmeye başlanmıştır. Bu noktada gıda işleme robotları ve drone’lar hızlı ve uygun maliyetli gıda etiketleme ve izleme sağlamaktadır.
Trend 10: 3 boyutlu gıda yazıcıları geleceğin trendleri arasında
Kişiselleştirilmiş diyet ve alternatif protein bazlı yemeklerin yanı sıra hassas ve tekrarlanabilir beslenme olanakları sağlamaktadır.
Trend 11: İç mekan çiftçiliği geleceğin en dikkat çekici trendi
Girişimciler daha kısa, daha sürdürülebilir ve esnek bir tedarik zinciri yaratmak, çiftliği daha akıllı hale getirmek, geleceğin çiftliğini ve ürünlerini ortaya çıkarmak için iç mekan çiftçiliğine önem vermeye başlamıştır.
Trend 12: Gıda sevkiyatı giderek daha önemli bir hal alıyor.
Gıda sevkiyatı giderek daha önemli bir hal almaktadır. Bunun sebebi, gıdaların hasardan korunmasını sağlayacak nakliyat yöntemine, online alışverişteki taze ve sağlıklı gıdaya erişime ve gıdaların taşınmasında savrulmasını önleyecek sürdürülebilir paketleme malzemelerine olan talebin artmasıdır.
Çalışan takdir ve ödüllendirme uygulaması Thanxie’den global başarı
İş dünyası için yenilikçi uygulamalar geliştiren SabancıDx’in İnsan Kaynakları Dijital Çözüm Ailesi HrWe’nin bir parçası olan tanıma, takdir ve ödüllendirme uygulaması Thanxie uluslararası tanınırlık kazanıyor. Uygulama, dünyanın önde gelen iş ödülleri Stevie Awards’ta İnsan Kaynakları ve Çalışan Deneyimi Mobil Uygulamalar kategorisinde Bronz Stevie kazandı. Yenilikçi dijital fikirlerle sürdürülebilir faydalar üreterek şirketleri geleceğe hazırlayan SabancıDx, geliştirdiği dijital çözümlerle büyümeye devam ediyor. SabancıDx’in İnsan Kaynakları Dijital Çözüm Ailesi HrWe portföyünde yer alan yeni nesil tanıma, takdir ve ödüllendirme uygulaması Thanxie, dünya çapında şirketlerin ve profesyonellerin başarılarını ve olumlu katkılarını onurlandırmak ve kamuoyunda tanınmasını sağlamak adına düzenlenen Stevie Awards’ta başarısını tescilledi. Temel amacı şirket kültürünü yaygınlaştırmak, örnek davranışların benimsenmesini sağlamak ve başarıyı takdir etmek olan Thanxie, İnsan Kaynakları ve Çalışan Deneyimi Mobil Uygulamalar kategorisinde Bronz Stevie ödülüne layık görüldü. Şirket kültür ve değerleri Thanxie ile benimseniyor Tüm dünyada dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte şirketlerin, kurum kültürü ve değerlerini yaşatmak amacıyla çalışanlarını motive edici ve geliştirici yeni yöntemler arayışı başladı. Bu ihtiyaca çözüm sunan Thanxie, şirket içi örnek davranışların ve başarıların takdir edilmesini sağlayarak şirketlerin çalışanlarıyla kurdukları iletişimi güçlendirmelerine ve etkileşimlerini eğlenceli bir ortamda artırmalarına yardımcı oluyor. Uygulama, özellikle son dönemde yaygınlaşan uzaktan çalışma döneminde, fiziksel mesafeleri ortadan kaldırarak şirket kültürünün kolayca benimsenmesine ve çalışan – şirket ilişkilerini güçlü tutarak çalışan bağlılığını artırmaya da katkı sağlıyor. Çalışanların birbirlerine dijital rozetler dağıtarak teşekkür edebildiği Thanxie, şirket içi takdir ve teşekkür kültürünün gelişmesine destek oluyor. Thanxie, şirketlerin kendi ödül kataloglarını belirleyerek çalışanlarına bir ödül programı sunabilmelerini sağlarken oyunlaştırma kurgusuyla da fark yaratıyor. Uygulama içinde toplanan rozet puanları, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin desteklenmesine de katkı sağlayabiliyor. Stevie Awards başarısı, doğru ihtiyacı karşıladığımızın göstergesi Uygulamanın Stevie Awards’ta elde ettiği başarı hakkında değerlendirmelerde bulunan SabancıDx Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı ve DxBV Pazarlama ve İş Çözümleri Genel Müdür Yardımcısı Özlem Kalkan, “Dijitalleşmenin büyük bir hızla yaygınlaştığı günümüzde, şirketlerin çeşitli ihtiyaçlarına dijital çözümler sunmak için yoğun bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Teknolojiyle değer yarattığımız alanlardan birisi de çalışan deneyimine yönelik yenilikçi çözümlerden oluşan HrWe ürün portföyümüz. Thanxie de bu portföyümüzün kıymetli parçalarından birisi olarak, şirketlerin kültür ve değerlerini yaşatmasını ve çalışan ilişkilerini güçlendirmelerini sağlıyor. Oyunlaştırma kurgusuyla hazırladığımız tanıma, takdir ve ödüllendirme uygulaması Thanxie, yeni nesil çalışan beklentileri odağında geliştirildi. Thanxie ile şirketlere sağladığımız en önemli fırsatlardan birisi de, uygulamayı şirketlerin insan kaynakları stratejileri, ihtiyaç ve beklentilerine göre kripto para entegrasyonundan sosyal sorumluluk projelerine kadar geniş bir çerçevede kullanabiliyor olmaları. Bu sayede şirketlere, çalışan bağlılığı noktasında atmak istedikleri adımlara uygun, esnek bir yapı sunabiliyoruz. Tüm bu özellikleriyle Thanxie’nin, Stevie Awards gibi global iş dünyasından başarılı uygulamaların ve çalışmaların ödüllendirildiği bir platformda, İnsan Kaynakları ve Çalışan Deneyimi Mobil Uygulamalar kategorisinde Bronz Stevie ödülüne layık görülmüş olmasından gurur duyuyoruz. Bu başarı bize bir defa daha SabancıDx olarak geleceği şekillendirecek dijital uygulamalar ve teknolojiler geliştirmek üzere doğru yolda ilerlediğimizi gösterdi. Daha nice başarılara imza atacağımıza inanıyor, SabancıDx’te global stratejilerimiz kapsamında iş dünyasında değer yaratmak üzere çalışmaya devam ediyoruz.” dedi.eOfis globalleşmeyi hedefliyor
Girişimcilere, serbest meslek çalışanlarına, kobilere ve kurumsal firmalara, 2010’dan bu yana çalışma alanı çözümleri sunan eOfis globale açılıyor. Türkiye’de 13 şehirde toplam 55 lokasyonda varlık gösteren eOfis yakında yurt dışı lokasyonlarıyla da hizmet vermeye başlayacak.
Yeni nesil ofis hizmetlerini ülkemizde yaygınlaştıran ilk marka olan eOfis, globale açılıyor. Şirket, Türkiye’de 13 şehirde sahip olduğu 55 lokasyonun ardından yurtdışında da faaliyet göstermeye başlayacak. eOfis yurt dışında açacağı lokasyonu ise daha sonra duyuracak.
Çalışma hayatında değişiklikler sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok bölgesinde yaşanıyor. Bu değişiklikler gerek girişimcileri gerek profesyonelleri gerek de kurumsal firmaları çeşitli arayışlara yönlendiriyor. eOfis sunduğu yeni nesil ofis çözümleriyle birlikte tüm bu arayışlara cevap veriyor. Şirket Türkiye’de sunduğu çözümlerin ardından yurt dışına da adım atıyor. Hem yurt içinde hem de globalde yapılacak yeni yatırımlarla sektörde yaşanan ihtiyacın karşılanması hedefleniyor.
“Türkiye’de verdiğimiz hizmetleri globale taşıyacağımız için çok mutluyuz”
Yurt dışında açılacak yeni lokasyon ile ilgili açıklamalarda bulunan eOfis Kurumsal İletişim Direktörü Melis Ataç, “eOfis olarak Türkiye’de verdiğimiz hizmetleri globale taşıyacağımız için çok mutluyuz. Ülkemizde 13 şehirde yer alan 55 lokasyonumuzun ardından yurtdışında sağlayacağımız ofis çözümlerimizle müşterilerimize ulaşacağız. Şirket olarak daima nitelikli büyümeyi önemsedik. Lokasyon sayımız kadar mevcut ofislerimizde sunduğumuz hizmetin kalitesi de önemli. Her zaman bu vizyon çerçevesinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Öte yandan çözüm sağladığımız konseptli ofislerimizle sektöre ve kullanıcılarımıza yenilikler kazandırmaya devam ediyoruz. Bundan sonra da sahip olduğumuz bu anlayışı yalnızca Türkiye’de değil aynı zamanda yurt dışında da uygulayacağız. Yurt dışındaki faaliyetlerimizle markamızı ve ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğiz. Hem lokal kullanıcılarımıza hem de Türkiye’den gelecek kullanıcılarımıza en iyi şekilde hizmet vereceğiz.” dedi.
Çağla Kalyoncu Altın, MSD Türkiye, Ukrayna ve CIS bölgelerinden sorumlu Hukuk ve Uyum Direktörü oldu
MSD’de GCC Bölgesi Hukuk ve Uyum Direktörü olarak görev yapan Çağla Kalyoncu Altın, MSD’nin Türkiye, Ukrayna ve CIS bölgelerinden sorumlu Hukuk ve Uyum Direktörü olarak atandı. 130 yılı aşkın süredir hayatları kurtarma ve iyileştirme misyonu ile dünyanın en zorlu hastalıkları için ilaçlar ve aşılar sunan, yaşam için keşfeden MSD, sektördeki organizasyonel gücünü artırmak üzere yeni bir atama gerçekleştirdi. Başarılı çalışmaları, güçlü deneyimi ve sağlık alandaki hukuki uzmanlığıyla MSD’nin gelişimine değer katan Çağla Kalyoncu Altın, 1 Ağustos 2022 itibariyle Türkiye, Ukrayna ve CIS bölgelerinden sorumlu Hukuk ve Uyum Direktörü olarak görevine başladı. MSD’ye Nisan 2020’de Türkiye Hukuk & Uyum Direktörü olarak katılan Altın, sonrasında Kuzey Afrika ve GCC Bölgelerinde Hukuk ve Uyum Direktörü olarak görevini sürdürdü. Altın, yapılan yeni atama kapsamında MSD’nin Türkiye, Ukrayna ve CIS bölgelerinden sorumlu Hukuk ve Uyum Direktörü olarak çalışmalarına devam edecek. Çağla Kalyoncu Altın kimdir? Çağla Kalyoncu Altın, Marmara Üniversitesi Hukuk bölümünden mezun olup İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Ekonomi Hukuku Yüksek Lisansı’nı tamamladı. MSD’ye katılmadan önce Johnson & Johnson Medikal Cihazlar’da Kıdemli Hukuk Müşaviri olarak çalışan Altın, öncesinde de 3M, Peugot, Tofaş ve Kraft Foods gibi pek çok şirkette kurum içi hukuk danışmanı olarak görev aldı. MSD kariyerine Nisan 2020’de Türkiye Hukuk & Uyum Direktörü olarak başlayan Altın, sonrasında Kuzey Afrika ve GCC Bölgelerinde Hukuk ve Uyum Direktörlüğü görevini sürdürdü.AstraZeneca Türkiye’nin “Benim Adım İnsan” projesine Stevie Ödülü
AstraZeneca Türkiye’nin çeşitlilik ve kapsayıcılığın önemine dikkat çekmek amacıyla hayata geçirdiği ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu (BİLGİ Gender) iş birliğiyle sürdürdüğü “Benim Adım İnsan” projesi, 3 bin 700’den fazla projenin değerlendirildiği Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde Gümüş Ödül’e layık görüldü. Topluma katkı sunmayı hedefleyen projeleri ile dikkat çeken AstraZeneca Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemine vurgu yapmak amacıyla hayata geçirdiği ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu (BİLGİ Gender) iş birliğiyle sürdürdüğü “Benim Adım İnsan” projesi ile Stevie International Business Awards’ta (Stevie Uluslararası İş Ödülleri) önemli bir başarıya imza attı. Bu yıl 19.’su düzenlenen ödül organizasyonunda AstraZeneca Türkiye, Benim Adım İnsan projesi ile “Yılın İletişim ve Halkla İlişkiler Kampanyası – Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık” kategorisinde Gümüş Ödül’ün sahibi oldu. AstraZeneca Türkiye, ‘aynı isimleri paylaşsak da paylaşmasak da hepimiz insanız, hepimiz eşitiz’ diyerek başlattığı “Benim Adım İnsan” projesi ile çeşitliliğin ve kapsayıcılığın önemine dikkat çekerken kişileri ayrıştıran kalıpları kaldırmaya, hak ve özgürlükleri güçlendirmeye yönelik farkındalık oluşturmayı da hedefliyor. Proje kapsamında BİLGİ Gender iş birliğiyle İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Sosyal Girişimci Prof. Dr. Itır Erhart ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu danışmanlığında çeşitli sosyal medya kanallarında birbirinden değerli konukların yer aldığı video ve podcastler yayınlanarak insanların farklılıklarıyla bir arada olabileceğine dikkat çekildi. Benim Adım İnsan YouTube kanalında yayınlanan videolar ve Spotify, Apple Podcasts, Deezer platformlarında yayınlanan podcastlerde toplumsal cinsiyet eşitliği çeşitli açılardan ele alınıyor. Bu yayınlarda tüm insanların farklılıklarıyla bir arada olabileceğinin ve her insanın haklardan eşit yararlanması gerektiğinin altı çiziliyor. Aldıkları ödülle ilgili değerlendirmede bulunan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, “AstraZeneca Türkiye olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin inovatif düşünmenin ve üretkenliğin ana bileşenlerinden biri olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle yenilikçi yaklaşımlar ve fikirler geliştirebildiğimiz, cinsiyet eşitliğinin temel alındığı bir ortam oluşturmaya büyük önem veriyoruz. Bu kapsamda hayata geçirdiğimiz çalışmalar sonucunda daha önce Bloomberg Cinsiyet Eşitliği Endeksi’nde dört yıldır üst üste yer alırken Forbes’un “Kadınlar için En İyi İşverenler” 2022 listesinde de yer alarak ilaç şirketleri arasında birinci olduk. Bu kez bu yönde yaptığımız çalışmaların başarısını yine uluslararası arenada teyit eden, Stevie Uluslararası İş Ödülleri gibi önemli bir organizasyonda ödül almak bize büyük mutluluk ve gurur veriyor. Aldığımız bu ödül, ayrıştırıcı rollerden kurtulmuş güçlü bir toplum ve güçlü bireyler için ‘Benim Adım İnsan’ projemizi daha da güçlendirmek adına bizlere önemli bir motivasyon kaynağı oldu. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığı artıracağına inandığımız bu projemiz için çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam edecek.” dedi.Kuru meyvenin kalitesi artıyor, işçilikten ve zamandan da tasarruf sağlanıyor
Türkiye’de organik üretim ve ihracat 35 yıl önce kuru meyve sektöründe Ege İhracatçı Birlikleri öncülüğünde başladı. Kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısıda dünyada açık ara lider konumda olan Türkiye, sağlıklı gıdada kilit bir tedarikçi.
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, üretim ve ihracatta dünya lideri olduğumuz besleyici değeri yüksek süper gıdalar ve geleneksel ihraç ürünlerimizden çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incirin üretim kalitesi ve gıda güvenliğinin artırılması için uzun yıllardır çalışmalarını titizlikle sürdürüyor.
Aflatoksinli kuru incirler biyogaz tesislerinde enerji elde edilerek bertaraf ediliyor
Türkiye’nin organik üretiminin yüzde 75’ini Ege Bölgesi’nin gerçekleştirdiğine dikkat çeken EİB Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Başkanı Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, 170’e yakın ülkeye 1,6 milyar dolarlık kuru meyve ihracatı gerçekleştirdiklerini vurguladı.
“İhracatımızda Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD ön plana çıkıyor. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı kapsamında gerçekleşen dekarbonizasyon süreci, gıda güvenliği, sürdürülebilirlik, iyi tarım uygulamaları bizim öncelik alanımız. EİB olarak diğer kurumlarla, üniversitelerle, araştırma enstitüleriyle, incir araştırma enstitüsü, Tarım İl ve İlçe teşkilatları, borsalar, ziraat odaları, ticaret odaları gibi kurumlarla yaptığımız ortak çalışmalarla çiftçiden başlayıp rafa kadar uzanan tedarik zincirinde sürdürülebilirliği sağlamak için çalışıyoruz. Kuru incir Türkiye’nin bir prestij ürünü. Sadece bu topraklarda sarılop cinsi yetişiyor ve dünyaya gönderiliyor. 100 bin ton üretimin 70 bin tonunu ihraç ediyoruz. Biz bu sağlıklı ürünü, bütün dünyaya sağlıklı bir şekilde yedirmek için sürdürülebilirlik çalışmalarımıza devam ediyoruz. Birliğimiz koordinasyonunda, 2000 yılından bu yana her yıl aralıksız olarak ihracatçı kuru incir işletmelerinden yılda yaklaşık 500-600 ton aflatoksinli kuru incir toplanıyor, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı onayı çerçevesinde biyogaz tesislerinde enerji elde edilerek bertaraf ediliyor.”
Ekşilik böceği çekici yem tuzağı, ilek filesi, kurutma kereveti ve hasat filesi üreticilere ücretsiz dağıtılıyor
Işık, 2010 yılından bu yana Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği tarafından, kuru incirdeki mikotoksin (Aflatoksin ve Okratoksin) oluşumunu engellemeye yönelik olarak ekşilik böceği çekici yem tuzağı, ilek filesi, kurutma kereveti ve hasat filesi yaptırılarak Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda kuru incir üreticilerine ücretsiz olarak dağıtıldığını söyledi.
“Kuru incirde verim ve kaliteyi olumsuz etkileyen, ihracatımızı sekteye uğratabilen Aflatoksin ve Okratoksin bulaşıklığını engellemek, en aza indirmeye yönelik ve mikotoksin kontaminasyonu önleme eylem planı çerçevesinde, 15 bin adet Ekşilik Böceği Çekici Yem Tuzağı yaptırıldı ve Aydın ve İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlükleri aracılığıyla üreticilere ücretsiz dağıtıldı. Ayrıca, 10 bin adet bilgilendirme broşürü dağıtıldı. İlek Filesi ise 1 milyon 500 bin adet yaptırılarak ihracatçı firmalarımız aracılığıyla üreticilere ücretsiz olarak dağıtıldı. Ayrıca, Aflatoksin ve Okratoksini önlemeye yönelik 10 bin adet broşür de verildi. 11 bin adet kerevet/kurutma tavasını da Aydın ve İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüklerimiz aracılığıyla üreticilerimize ücretsiz verdik. 4 bin adet Hasat Filesi/Örtüsü yaptırılarak Aydın ve İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlükleri aracılığıyla üreticilerimize ücretsiz dağıtılacak. Bu sezonda tuzak, ilek filesi, kurutma kereveti, hasat filesi ve broşürleri dağıtmaya devam ediyoruz.”
Kuru incir üretiminde hasat örtüleri yaygınlaştırılıyor
Mehmet Ali Işık, “Mikotoksinden ari kuru incir elde edilerek, ihracatımızın sürdürülebilirliğinin yanı sıra tüketici sağlığının, dolayısıyla toplum sağlığının da korunmasını hedefliyoruz. Kuru incirle ilgili bir diğer projemiz de Birliğimiz destekleriyle ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi koordinasyonunda yürütülmektedir. Projede, kuru incir üretiminde hasat örtüleri kullanımının yaygınlaştırılması, kuru incirde kuruma süresine etkilerinin belirlenmesi, kuru incir meyvelerinin kalitesine etkisinin saptanması, işçilik, uygulanabilirlik ve üretim maliyetine etkilerinin ekonomik olarak değerlendirilmesi, farklı bölge ve yükseltideki incir bahçelerinde farklı hasat örtüsü uygulamalarının etkinliğinin ve farklı kurutma koşullarının Aflatoksijenik ve Okratoksijenik floraya ve toksin oluşumuna etkilerinin ortaya konulmasını amaçlıyoruz.” dedi.
Kuru kayısının katma değeri artıyor
Kuru kayısının kalitesinin artırılmasına yönelik projenin Kayısı Araştırma Enstitüsü koordinasyonunda, Kuru Meyve Sektör Kurulunun destekleriyle yürütüldüğünü anlatan Işık sözlerine şöyle devam etti:
“Projede, hasat sonrası kayısıların boylanması, kerevetler ile tünellerde hasat fileleri üzerinde kurutulması, geleneksel yöntemlerle karşılaştırmalı kalite analizlerinin yapılması, kaliteli kuru kayısı elde edilerek sürdürülebilir bir şekilde ihracatın arttırılmasını amaçlıyoruz. Aynı zamanda pilot bölgeler oluşturularak örnek bahçe tesisleri ile projenin üreticilere örnek olması, zamanla tüm kuru kayısı üretim bölgelerinde örnek tesislerin yaygınlaştırılmasını hedefliyoruz. Malatya ve çevresinde kayısı çekirdek çıkarma makinasının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması projemiz ise Sektör Kurulumuzun talebi ve finansal destekleriyle Kayısı Araştırma Enstitüsü tarafından yürütülüyor. Projede, çekirdek çıkarma işleminin mekanize edilip yaygınlaştırılması ile kuru kayısı üretiminin entegre bir şekilde yapılması; çekirdek çıkarma işlemine yönelik henüz olmayan bir mekanik çözümün üretilmesi; daha kaliteli ve hijyenik bir üretim zincirinin oluşturulması; insan gücüne bağlılığın azaltılması, zamandan ve maliyetten tasarruf edilmesi; gecikmeden dolayı oluşan ürün kaybının önüne geçilmesini istiyoruz.”
Ürün kalitesi çok artıyor, işçilikten ve zamandan da tasarruf sağlanıyor
Mehmet Ali Işık, “Kuru kayısıda kalite ve gıda güvenliğini arttırmaya yönelik bir diğer çalışmamız ise; Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu olarak Ege, Güneydoğu Anadolu ve İstanbul Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçı Birliklerince desteklenen, Kayısı Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü koordinasyonunda “Kuru Kayısı Kalitesinin Arttırılması Projesi”ni yürütüyoruz. Kuru kayısıda gerek kalitenin arttırılması gerekse homojen kükürtleme yapabilmek için Boylama makinesi, kurutma kereveti ve kurutma tüneli kullanımının desteklenerek yaygınlaştırılması büyük önem taşıyor. Proje kapsamında toplam 10 adet makine geçtiğimiz yıl pilot bölge seçilen Battalgazi ve Hekimhan ilçesine bağlı üreticilere dağıtıldı. Makineler sezon bittiğinde Enstitü tarafından geri alınıyor ve her yıl tekrar farklı üreticilere veriliyor.” diye konuştu.
Boylama makinasının kayısı kurutmasında kullanılması ile işçilikten de önemli ölçüde tasarruf sağlandığının altını çizen Işık, gerek kalite gerekse maliyet olarak da faydalı olduğunu söyledi.
“Kullanan üreticilerimiz oldukça memnun. Geçen yıl makine kullanan üreticilerimizin bu yıl kendisine makine satın aldığını da tespit ettik. Aynı zamanda boylama makinesiyle yaprak ve dal parçaları ayrıştırılarak ürün kalitesi de artıyor. Tünellerin kullanılmasıyla kayısı kurutulmasında 1-1,5 günlük bir kısalma oluyor. Tünellerin kurulumunda da rüzgar yönü ve güneşlenme yönü dikkate alınan yerlerde etraftan gelecek toz, sap vb. yabancı maddelerin büyük ölçüde önüne geçiliyor. Bunun önlenmesi amaçlı hasat filesi/örtüsü de dağıttık. Kerevetlere serilen kayısılar geleneksel yöntem olan örtü üzerinde serilenlerden daha hızlı kuruyor ve özellikle gün kurusunda alt-üst renk farklılıkları azalıyor. Çekirdek çıkartma/patik için kerevetle taşıma ve patikten sonra kerevete tekrar alma ve ürünün tekrar kurutma yerine götürülmesi aşamalarında da büyük kolaylık sağladığı gibi olası yağmur durumlarında da kerevetlerin üst üste konularak örtülmesiyle ürünler kolaylıkla korunabiliyor. Kerevetler altına hasat filesi serilmesiyle de toz, toprak vb. yabancı madde bulaşıklığı hemen hemen hiç olmuyor, dolayısıyla ürün kalitesi çok artıyor, işçilikten ve zamandan da tasarruf sağlanıyor.”
Çekirdeksiz kuru üzümde su kullanımının azaltılması ve geri kazanılması projesi
Çekirdeksiz kuru üzümde verim, kalite ve gıda güvenliğini artırma projelerinden bahseden Işık, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği koordinasyonunda, 2009 yılından bu yana Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, İzmir Ticaret Borsası, Manisa Ticaret Borsası, Alaşehir Ticaret Borsası, Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü-İzmir işbirliğiyle yürütüldüğünü sözlerine ekledi.
“İhracatımızın sekteye uğramaması ve sürdürülebilirliği amaçlı Ülkemiz ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere diğer alıcı ülkelerin gıda kodeksleri takip edilmekte, gelişmeler ile ilgili üreticiler başta olmak üzere ilgili tüm paydaşlar bilgilendirilmektedir. Kuru meyve işletmelerinde su kullanımının azaltılmasına dönük tedbirlerin araştırılması projesi ise Birliğimiz talebi ve finansal desteği ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü tarafından 2022 yılı içinde yürütülecek. Projede, Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteren ve ağırlıklı olarak çekirdeksiz kuru üzüm işleyen tesisler için en iyi su yönetimi teknolojileri de göz önüne alınarak sektörel bir değerlendirme yapılacak ve elde edilen sonuçlara göre sektörün su kullanımını azaltan ve kullanılmış suların yeniden kullanımını hedefleyen teknolojik iyileştirilmelerin planlanacağı bir değerlendirme yapılacaktır.”
Mehmet Ali Işık, “Sultani çekirdeksiz kuru üzüm yetiştiriciliğinde İyi Tarım Uygulamaları (İTU) kapsamında; verimli, kaliteli, gıda güvenliği sağlanmış kuru Üzüm üretimi ve Okratoksin-A sorunlarının giderilmesine yönelik yürütülen “Çekirdeksiz Kuru Üzümde Verim, Kalite ve Gıda Güvenliğini Arttırma” projemiz kapsamında Ege İhracatçı Birlikleri (EİB), İzmir Ticaret Borsası (İTB), Manisa Ticaret Borsası (MTB), Alaşehir Ticaret Borsası (ATB), Tarım ve Orman Bakanlığı (TOB) Manisa, İzmir ve Denizli İl/İlçe Müdürlükleri, Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü ve Tariş Üzüm Birliği Ar-Ge Müdürlüğü destekleri ile Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü koordinatörlüğünde 2009 yılından itibaren ortaklaşa yürütülen üretici/paydaş eğitimi, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarımız devam ediyor. Üreticilere yönelik olarak hazırlanan Kalıntı/Aktif Maddeler, Okratoksin-A, kurutma, hasat ve çalkar makinesi ile yapılması gerekenler yönelik bilgilendirme amaçlı, 10 bin adet broşür dışında videolar ile diğer paylaşımlar ile sosyal medya hesaplarından üreticilerimize ulaştırıyoruz.” dedi.
YERLİ SERMAYENİN İLK KRUVAZİYER GEMİSİ HAYRAN BIRAKIYOR
Kruvaziyer turizmi geçen yıla göre olağanüstü ilgi görüyor. Geçen yıl bu döneme kadar 11 gemi limanlara yanaşırken bu yıl sayı 437 oldu. Bodrum’dan Yunan adalarına turlar düzenleyen Selectum Blu Cruises, Türk yerli sermayesinin ilk kruvaziyer gemisi Blu Saphire’e duyulan ilgiden memnun olduklarını belirtirken, misafirlerinin sundukları konfor ve büyüleyici manzaralar kadar mutfaklarına da hayran kaldıklarını belirttiler.
Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre; 2022 yılının ilk 7 ayında Türkiye limanlarına 437 kruvaziyer gemisi yanaştı. Toplam 376 bin 924 olarak belirlendi. Bu rakamın 25 bin 739’u gelen yolcu, 34 bin 997’si giden yolcu, 316 bin 188’i ise transit yolcu oldu. Yolcu trafiği açısından en yoğun limanlar ise Kuşadası (212 bin 486 yolcu), İstanbul Galataport (98 bin 033 yolcu) ve Bodrum Limanı (28 bin 629) oldu.
Geçen yılın ilk yedi ayında pandemi nedeniyle Türkiye limanlarına sadece 11 kruvaziyer gemisi yanaşmıştı.
24 SAAT DOPDOLU
Bu yıl artan ilginin önemli pay sahiplerinden biri de Selectum Blu Cruises’in Bahama Bayraklı 201 metre boyunda ve 382 kabinli Blue Saphire isimli gemisi.
Bodrum’dan Yunanistan’ın Mikanos, Rodos, Santorini, Kos adalarına turlar düzenleyen Selectum Blu Cruises, Türk yerli sermayesinin ilk cruise gemisi olma özelliğini taşıyor.750 yolcu kapasiteli Blu Sapphire, Türk, İtalyan, Asya mutfağının lezzetlerini, 24 saati kapsayan etkinliklerini, açık ve kapalı havuzlarını, diskosunu, spor salonunu, spa merkezini misafirlerinin hizmetine sunuyor.
ŞEF İMZALI MENÜLER TURUN GÖZDESİ
Blue Saphire’in sunduğu büyüleyici Yunan adaları manzaralarıyla olduğu kadar yemekleri de hayranlık yaratıyor. Gerek servis kalitesi gerekse unutulmaz lezzetleri, misafirlerinden yüksek beğeni toplarken özellikle şef imzalı menüler ise turun gözdelerinden oluyor. Blue Saphire’in lezzet sefi Bülent Yıldız, tur boyunca katılımcılardan tebrik topluyor
Kruvaziyer turizmine artan ilgiden memnun olduklarını ileten Selectum Blu Cruises ekibi, Eylül sonuna kadar Bodrum’dan Yunan adalarına turlar düzenleyeceklerini belirttiler.
Egeli meyve sebze mamul sektörü alt komitelerle ihracatını 1,5 milyar dolara çıkaracak
Türkiye geneli meyve sebze mamul ihracatının yüzde 40’ını gerçekleştiren Egeli meyve sebze mamul ihracatçıları; alt sektörlerin nabzını tutmak, potansiyellerini ortaya çıkarmak için mamul, yaş meyve ve meyve suları sektörlerinde alt komiteler oluşturdu.
Tanışma toplantısı niteliğindeki ilk toplantı, mamul komitesi ile Türkiye Meyve Sebze Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Türkmen Türkmenoğlu’nun katılımıyla Ege İhracatçı Birlikleri’nde gerçekleştirildi.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Mamul Komite Başkanı Akcelep Gıda’dan Deniz Celep, Komite temsilcileri ise Cenkçi Turşuculuk’tan Jülide Çelikcenkci, İnsus Gıda’dan İbrahim Acar, Lidya Konservecilik’ten Tolga Selim Kağan, A.V.O.D. Gıda’dan Burak Kızak oldu.
Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “Türkiye geneli meyve sebze mamul ihracatı 2020 yılında 1,6 milyar dolarken 2021 yılında yüzde 37 artışla 2,2 milyar dolara yükseldi. Birliğimizden ise 2020 yılında 693 milyon dolarlık mamul ihracatı yapılırken 2021’de yüzde 17 ivmeyle 811 milyon doları Türkiye’ye kazandırdık. 2022 yılında Ege’den yapılan meyve sebze mamul ihracatında 1,5 milyar dolara ulaşmayı hedefliyoruz. Mamul ihracatının yüzde 40’ının gerçekleştiği bölgemizde, Egeli ihracatçılarımızın başarı payı yadsınamaz. Kornişon turşuda Türkiye’nin ihracatının yüzde 80’i, kuru domateste ise Türkiye ihracatının yüzde 95’i Ege’den yapılıyor. Genel Kurul’da da sözünü verdiğimiz gibi ürün bazlı komiteler kurarak çalışmalarımızı hızlandırıyoruz. Bugün burada alt sektörlerin nabzını tutmak, potansiyellerini ortaya çıkarmak için mamul, meyve ve meyve suları sektörlerinde her üç ayda bir toplanmak üzere, üç tane alt komite oluşturduk.” dedi.
Türkiye geneli mamul ihracatı 1,5 milyar dolara koşuyor
Türkiye Meyve Sebze Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Türkmen Türkmenoğlu, 2022 yılının Ocak-Temmuz döneminde Türkiye geneli mamul ihracatının yüzde 21 artışla 1 milyar 313 milyon dolara, EİB’nin mamul ihracatının ise yüzde 10 artışla 471 milyon dolara ulaştığını açıkladı.
“Türkiye geneli ihracatımızda ABD’ye yüzde 48 artışla 198 milyon dolar, Almanya’ya yüzde 15 artışla 173 milyon dolar, Irak’a yüzde 70 artışla 172 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Toplamda 157 ülke ve bölgeye ihracatımız var. Türkiye’den yapılan mamul ihracatında ilk üç ürün arasında yüzde 80 artışla 180 milyon dolarla domates salçası, yüzde 14 artışla 170 milyon dolarla gazlı içecekler, yüzde 9 artışla 115 milyon dolarla elma suyu ve konsantreleri yer alıyor. Mamul Komitesi ile gerçekleştirdiğimiz ilk toplantımızda sektörümüzün yaşadığı güncel sorunlar ve çözümler görüşüldü. Sektör tanıtımının en verimli şekilde yapılabilmesi için fikir alışverişinde bulunduk. Mamul sektörümüzün ihracat pazarının genişletilmesi ve mevcut ihracat pazarlarında yaşadığımız ve yaşayacağımız sorunların çözümlerine yönelik toplantılarımız devam edecek.”
HKTM Borsa İstanbul’da işlem görmeye başlıyor
Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi Sanayi ve Ticaret A.Ş. (HKTM) halka arzı, Türkiye’nin önde gelen aracı kurumlarından A1 Capital Yatırım liderliğinde 10-12 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirildi. Yatırımcılar tarafından yoğun ilgi gösterilen HKTM halka arzında toplam 317.951 yatırımcıdan 737.333. 135 Türk lirası talep toplandı. 11,00 TL pay fiyatıyla halka arzı tamamlanan HKTM, Borsa İstanbul’da HKTM kodu ile işlem görmeye başlayacak.
Türkiye’nin köklü mühendislik firmalarından Hidropar Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi Sanayi ve Ticaret A.Ş. (HKTM), A1 Capital Yatırım’ın liderliğini yürüttüğü halka arz sürecinin ardından resmen Borsa İstanbul’a kote oluyor. Köklü mühendislik firmasının payları, HKTM koduyla birlikte Ana Pazar’da işlem görmeye başlayacak.
HKTM’nin A1 Capital Yatırım liderliğinde gerçekleştirilen halka arz sürecinde 12 Milyon TL nominal değerli pay 11,00 TL fiyatla satışa sunuldu. Halka arza 317.951 yatırımcıdan 737.333.135 TL tutarında talep geldi. Böylece, toplam büyüklüğü 132 Milyon TL olan halka arza 5,59 katı talep gelmiş oldu. Halka arzda, Sabit Fiyat ile Talep Toplama yöntemi uygulandı.
“İşini aşkla yapan ve sürdürülebilirlik vizyonunu hep ön planda tutan bir mühendislik şirketini yatırımcılarla buluşturduğumuz için çok mutluyuz”
HKTM halka arzıyla ilgili açıklamalarda bulunan A1 Capital Yatırım Genel Müdürü M.Serkan Esenpak, “Halka arzlar sermaye piyasalarımızın gelişimi için büyük bir öneme sahip. Hem arz hem de talep açısından rekorların kırıldığı bir dönemde biz de Türkiye’nin önde gelen yatırım kuruluşlarından biri olarak üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmek için çalışıyoruz. Son olarak HKTM’nin halka arzını başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. HKTM, hareket kontrol teknolojilerini kullanan neredeyse tüm sektörlerle çeşitli iş birlikleri yürüten, sürdürülebilirlik vizyonunu hep ön planda tutan, mühendisliği aşkla yapan ve gelecek potansiyeli bizi heyecanlandıran bir firma. Şimdiye kadar başarılı işlere imza atmış bu vizyoner şirket, halka arzdan elde ettiği gelirle birlikte gelecek için de güzel adımlar atacaktır. Biz de A1 Capital Yatırım olarak, vizyoner ve farklı bakış açılarını yakalayabilen bu güzel mühendislik şirketini yatırımcılarla buluşturduğumuz için çok mutluyuz. Gerçekleştirdiğimiz bu başarılı halka arz hem HKTM hem yatırımcılar hem de sermaye piyasamız için hayırlara vesile olsun.” dedi.