Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Medya, Tanıtım ve İletişim Başkanı Faik Tunay, tarım ve hayvancılıktaki sorunlar ve çözümleri üzerine bir basın bildirisi yayınladı.
Tarım ve hayvancılık hakkında son dönemlerde yapılan kanuni düzenlemeler ve bunların çiftçilerimize etkileri ile ilgili Demokrat Parti’nin görüşlerini dile getiren Tunay, açıkladığı bildiride şunları kaydetti:
DEMOKRAT PARTİ TARIM VE HAYVANCILIK BİLDİRİSİ
Ökmen: “Et meselesi ot meselesidir”
1954 yılında Demokrat Partili Tarım Bakanı Nedim Ökmen bütçe görüşmeleri esnasında TBMM kürsüsünde yaptığı konuşmada o gün hayvancılıkta yaşanan sorunları konuşurken aynen şu ifadeyi kullanmıştı: “Et meselesi, ot meselesidir.” Sayın Ökmen’in vurgulamak istediği şey; çayır-mera alanlarına sahip çıkılması ve ıslah edilmesi, doğru kullanılmaları ve yem bitkileri ekim alanlarının arttırılmasıydı.
Bundan tam 68 sene önce söylenenlerin bugün de geçerli olması ne acı değil mi? Bu bizim kaderimiz değildir. İddia ediyoruz ki; akıllı ve iradeli tarım ve hayvancılık politikaları ile bu sorunlar 5 yıl içerisinde düzelir ve sorun olmaktan çıkar.
Bakan Varank’a cevap: “Keşke işi bir bilene sorsaydınız”
Geçtiğimiz haftalarda iktidarın bir Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank şöyle bir twitt attı: “Türkiye’de 2005 yılında 177 yem fabrikası vardı ve bu fabrikalarda yıllık 4,7 milyon ton yem üretiliyordu. 2021 yılsonunda 249 yem fabrikası var ve yıllık 20,7 milyon ton yem üretildi. Hani AK Parti hayvancılığı bitirmişti? Her şey ortada.” Ah Sayın Bakan ah! Keşke işi bir bilene sorup, bu yazıyı ondan sonra yazsaydınız.
“Mera hayvancılığı entansif hayvancılığa dönüştü”
Ülkemizde özellikle son 15 senede mera hayvancılığı entansif hayvancılığa dönüştü. Entansif hayvancılık yüksek düzeyde enerji ve yeme dayalı yapılan hayvancılıktır. Hayvanlar kapalı (ahırlarda) veya açık alanlarda (açık besi ahırlarında) tutulurlar. Kapalı veya açık ahırlarda beslenen hayvanların sayısının artması başarı değil tam tersine başarısızlıktır. Ahırlarda besleme yaptığınız zaman maliyetler çok artar, işletmelerin hesapları şaşar.
“Yemin hammaddesinin yarısı ithal ediliyor”
Hayvan beslemenin olmazsa olmazlarından biri kaba yemdir. Ota dayalı hayvan beslemesi yapmayan işletmelerin para kazanmaları pek mümkün değildir. Süt ve et maliyetinin yüzde 6080 arasındaki girdisi yemdir. Doğru bir kaba yem ile besleme yapıldığı zaman bu maliyet yüzde 30’lara düşebilmektedir. İneklere ve danalara yedirilen karma yemin hammaddesinin yüzde 50’si yurtdışından ithal ediliyor. Soya ve küspesi en çok ithal edilen yem hammaddesi.
“Mera ve Tarım Kanunları düzenlenmelidir”
Yem sorunumuzu çözmeden, 4342 Sayılı Mera Kanunu düzenlemeden, kanunda yer alan belirsizlikleri ortadan kaldırmadan, hayvancılık ile uğraşanların ihtiyaçlarına göre düzenlemeden ülkemizin hayvancılıkta ileriye gitmesi mümkün değildir.
Türkiye’de bir diğer sorun da iktidarın kendi eliyle çıkardığı 2006 tarihli 5488 sayılı Tarım Kanunu’na uymamasıdır. Bu kanuna göre devlet her sene Gayrı Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1 oranındaki tutarını çiftçilere, tarımla uğraşanlara destek olarak verme sözünü kanun ile kayıtlara geçirmişti.
2021 yılından güncel bir örnekle işin vahametini ortaya koyalım:
“2021 desteği2022 bütçesinden yapılıyor”
- yılında devlet yaklaşık olarak 23 Milyar Türk Lirası’nı destek olarak verdi ve bu ödeme
- yılı bütçesinden yapılıyor. Yani ürünler ekilecek, hayvanlar yetiştirilecek ama ödemeleri 1 yıl sonra yapılacak. Dünya’nın neresinde böyle bir uygulama var? Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar ne alacaklarını baştan bilirlerse ona göre hesap yapıp, planlama yaparlar. Maalesef ülkemizde işler bu şekilde yürümüyor.
“Destekler yetersiz ve ödemeler düzensiz”
2021 verilerine göre ülkemizin GSMH’si yaklaşık 800 Milyar Dolar. İktidar eliyle çıkarılan Tarım Kanunu’na göre bunun yüzde 1’i destek olarak ödenmeliydi. 800 Milyar Dolar’ın yüzde 1’i, 8 Milyar Dolar yapıyor, bunu da 2021 yılsonu (31 Aralık 2021) kurlarıyla hesaplarsak 105 Milyar Türk Lirası yapıyor. Devletin destek olarak verdiği rakam ise 23 Milyar Türk Lirası. Her şey çok açık ve net değil mi aslında?
Destekler yetersiz, destekler zamanında ödenmiyor, mevcut desteklerin dağılımı düzgün değil, bütün bunların üzerine yanlış tarım ve hayvancılık politikalarıda eklenince durum bu.
“İktidar çareyi her zaman ithalatta arıyor”
İktidar her seferinde çareyi ithalatta arıyor. Et fiyatları yükseliyor, çare ithalat olarak görülüyor. “Anası olmayanın danası olmaz” derler Anadolu’da. Üreticiler bütün bu yanlışlıklar içerisinde hesaplarını tutturamıyor, böyle olunca da danaları kestirmek yetmiyor; bu sefer dişiler, inekler mecburen kesime gidiyor. Böyle olunca da erkek dana doğumları azalıyor. Artan girdi maliyetleri ile beraber bakım maliyetleri artıyor, sonra et fiyatları artıyor. İktidar da çareyi her zaman olduğu gibi ithalatta buluyor.
20 yıllık AKP iktidarı dönemi incelendiği zaman tarım ve hayvancılıkta her 4 -5 senede bir krizlerin olduğu görülecektir. Bunlara bakınca aklımıza şu güzel söz geliyor: “Akıl aynı davranışlardan, farklı sonuçlar beklememektir.”
“Hayvan varlığımız arttı masalını dinliyoruz”
İktidarın başarı diye her seferinde vurguladığı şeylerden bir tanesi de artan hayvan sayısı. Onlara göre ülkemizde iktidarları boyunca ha yvan sayısı artmış ve dünyada söz sahibi duruma gelmişiz.
Demokrat Parti olarak “hodri meydan” diyoruz. Bakanlık talimat versin bütün İlçe Tarım Müdürlükleri köy köy hayvan varlığını baştan saysın ve kayıt altına alsın, bakalım sonuçlar ne çıkacak? İşletmelerde ölmüş hayvanların birçoğu hala Tarım İlçe Müdürlükleri sisteminde yaşıyor gözüküyor. Hayvan sayısı ne kadar fazla olursa vatandaş ona göre destek alıyor. Kayıttan düşürmek vatandaşın işine gelmiyor. Bakanlığın hayvan sayısı fazla gözüktüğü için ise hiç işine gelmiyor ve “hayvan varlığımız arttı” masalını dinlemeye devam ediyoruz.
Tarım ve Hayvancılık birbirinden ayrı düşünülemez. İkisi bir arada düşünülüp, ortak politikalar belirlenirse sorunların çözümü daha da kolaylaşır. Sorunlar bellidir. Bu sorunların çözümleri de bellidir. Yeter ki, değişen dünya koşulları ve salgın hastalıklar dönemi ile birlikte tarım ve hayvancılığın artan önemi kavransın, kararlı ve iradeli olunsun. 5 yıl içerisinde ülkemiz tarım ve hayvancılıkta dünyada gerçek anlamda söz sahibi olan bir ülke konumuna gelir.
ÜRETMEDEN, TÜKETEN TOPLUMLAR TÜKENİR, ÜRETEN TOPLUMLAR İLERLERLER.
ÜRETMEZSEK TÜKENİRİZ TÜRKİYEM!