Demokrat Sendikalar Konfederasyonu (DESKON) Genel Başkanı Gürkan Avcı, hükümetin bir tek memurdan, işçiden, dar ve sabit gelirlilerden vergi alabildiğini ve gücünün yalnızca emekçilere yettiğini söyledi. Ortalama bir memurun tüm gelir istihkaklarının yarıya yakınının muhtelif isimler altındaki vergi ve kesintilerle maaşının daha ele geçmeden devlet tarafından kesildiğini söyleyen DESKON Genel Başkanı Gürkan Avcı, hükümetin ovp, vergi reformu gibi süslü süslü laflarla esip gümbürdemesinin yağmayan yağmur bulutu gibi geçip gittiğini, bir tomar laflarla sürekli olarak zengin kesimlere ‘aflar’ çıkarttığını üstüne üstlük sıradan vatandaşa üç kuruş kredi verilmediği ortamda yandaş şirketlere kredi musluklarının sonuna kadar açıldığı mevcut ortamda vergi rejiminde haktan, hukuktan, vicdan ve ‘Adaletten’ söz edilmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Avcı, tablo ortada; beyanname veren gelir vergisi mükelleflerinin verdikleri verginin toplam vergi gelirlerindeki payı % 2 bile değil. Basit usule tabi gelir vergisi mükelleflerinin ödediği gelir vergisinin toplam vergilere oranı ise binde bir bile değil. Buna karşın vergi gelirlerinin yarıdan fazlası çalışanlardan kesilmektedir. Görülüyor ki hükümet kimseden kolay kolay vergi alamamaktadır. Yandaş holdinglerden ise hiç almamaktadır. Ama sıra memura, işçiye, gariban esnafa geldiğinde Deli Dumrul kesilmektedir. Memurların maaşının yarıya yakınına el koymaktadır
Avcı, hükümetin tüccar devlet zihniyetiyle, manifaturacı kafasıyla bu işlerin üstesinde gelemeyeceğini, kaydetti. Maalesef ülkemizde külfetin memur ve dar gelirli vatandaşlarca, nimetin ise bir grup rantçı, mutlu ve harami azınlıkça paylaşıldığını, bu Adaletsiz ve haksız paylaşımın ülkeye barış ve huzur getirmesinin mümkün olamayacağını, söyledi.
Avcı, ‘hükümet, zenginlerden vergi alamadığı için memurun emekli sandığı kesintisini % 15 ten , % 16 ya çıkarmıştı. Çalışanların gelir diliminden daha önce vergi alınmazken, ona da göz dikti ve aldı. Katma değer vergisi özel tüketim vergisi bilmem ne vergisi gibi dolaylı vergilerle kara delikleri doldurayım derken dar gelirlinin ümüğüni çıkardı. Buradan sayın hükümet yetkililerini uyarıyorum, bu tablo ayıp bir tablodur. Kalkınma ve adalet bu mantaliteyle mi tesis edilecekti? Sıkıntıyı, mihneti, külfeti hep gariban halk mı çekecek? Hep yoksul ve fakir halk mı fedakârlık gösterecek?
Kimse kendini devletin sahibi rolüne kaptırmasın. Kimse halka efendilik taslamasın. Kimse kendini uyanık halkı da aptal zannetmesin. Bu devletin sahibi ezgin ve necip milletimizin ta kendisidir. Kimse de yediği kul hakkının, işlediği uğursuzlukların, verdiği zarar ziyanların yanına kar kalacağını zannetmesin. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bu ülkede yoklukta, varlıkta paylaşılmalıdır.
Uluslararası raporlarda da sık sık gördüğümüz üzere ülkemizde artan yolsuzluk vakaları ve hak ihlalleri, toplumumuzun temel değerlerini tehdit eden ciddi bir sorun haline gelmiştir. Kamu kaynaklarının kötüye kullanılması, adaletin ve eşitliğin sağlanmasını engellemekte, vatandaşlarımızın devlete olan güvenini sarsmaktadır. Yolsuzluk, sadece bireylerin değil, tüm toplumun geleceğini karartan bir kanserdir. Bu durum, ekonomik istikrarı tehdit etmekte, sosyal adaletsizlikleri derinleştirmekte ve ülkemizin uluslararası alandaki itibarını zedelemektedir. Kul hakkı yemek, insan onuruna ve inanç değerlerimize aykırı bir eylemdir. Bu tür davranışlar, toplumda derin yaralar açmakta ve birlikteliğimizi zayıflatmaktadır.
Hükümetin, bu sorunlarla etkin bir şekilde mücadele etmesi ve yolsuzlukla ilgili her türlü eylemi şiddetle kınaması gerekmektedir. Kamu görevlilerinin hesap verebilirliği sağlanmalı, yolsuzlukla mücadele mekanizmaları güçlendirilmelidir. Bu vesileyle, tüm yetkilileri yolsuzlukla mücadelede kararlı adımlar atmaya ve yasa ve hukuk ihlallerine karşı sıfır tolerans politikası izlemeye davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, adaletin sağlanmadığı bir toplumda huzur ve refah da mümkün değildir.