Köşe YazılarıMedya-Basın Dünyası

Çuvaldız meselesi..(Köşe yazısı 07.12.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Hep suçluyoruz, hatayı başkalarında arıyoruz, kendimizi öyle tatmin ediyoruz.

İşte bugün bana sosyal medyadan gönderilen birinin yazarı belli olmayan iki alıntıyı sizlere ‘iğneyi başkasına, çuvaldızı kendinize batırın’ örneği ile paylaşmak istiyorum.

***

Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum.
Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor? Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü. Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyordu?
Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler hangi üniversitede okuyor?
Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi?
Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında?
Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin.
Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz. Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz. Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz.
Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.
Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden bahsedemezsiniz.
Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz!
Size bir şey söyleyeyim mi? Yeni nesil pırıl pırıl. Hiçbir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerde.
Son iki yılda kaç tane Türk filmi çekilmiş ve geçmişimizi anlatıyor. Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki. Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok! Kusura bakmayın!
Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz!
Bu yüzden aranızda, “Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakın!
“Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demagoji de yapmayın! Evet, 21 yaşındayım. Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim.
Çünkü benim babam II. Murad değil, hocam da Akşemseddin değil.
Zaten İstanbul da artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil.
Kalın sağlıcakla… Hangi genç ya da kim yazdıysa eline, gönlüne sağlık. (Alıntıdır)

***

Benim de babam vardı..
Babam Mahmut Gülsoy Köy Enstitüsü mezunu idi. Beş sınıfı bir okutur okulun müstahdemi, öğretmeni ve müdürüydü. Milli bayramlarda köylüleri günler önce  törene hazırlar milli marşları ezberletir, kadın erkek boy hizasına dizer yürüyüş kararı saydırır kendisi başta ağzında düdük sol, sağ, sol  der arada bir ayak değiştir der bayrama hazırlar. Bayram günü köy halkı giyebildiği en yeni en temiz giysisini giyer ellerinde bayraklar boy sırasına göre hiza mesafe alırlar babam başta, köyün etrafı marşlarla dolaşılır. Sonra meydana gelinir. Kürsü, bayrak, Atatürk büstü, büyük bataryalı gramofon. Öğrenciler şiir okur, köylüler konuşma yapar  babam günün mana ve önemini belirten konuşma yapar. Sonunda çuval yarışı, kaşıkla yumurta taşıma, yoğurt yeme yarışı yapılır ve tören biter.

Yaz tatilinde babam okulun çatısını yapar, duvarını örer, boya badana yapar halk da imece usulü yanında çalışır. Aynı zamanda sağlık memurluğu yapar  tek bir şırınga tek iğne kaynatır kaynatır kullanır. Çok güzel mandolin çalar. Evimiz okula bitişik iki odalı lojman. Müfettiş gelir günlerce bizde kalır ben ve kardeşlerimle aynı yatakta yatar. Bizimle yer içer. Annem çamaşırlarını yıkar gömleklerini kolalar içerisinde kömür yaktığı ütüyle elbiseleri ütüler. Babam Kuran-ı kerim mealini saklı gizli İstanbul dan getirtir bize okuturdu. Sanırım yazarı Elmalılı Hamdi idi. İmamlar duyuca kızarlardı Türkçe okumak günah derlerdi. Bir ramazanda imam yoktu teraviyi bir ay babam kıldırmıştı. Evimizdeki kitapların çoğunluğu Türklük, Milliyetçilik, ülkücülük üzerineydi. Ziya Gökalp. Nihal Atsız gibi yazarların eserleri çoğunluktaydı. Babam Halk partiliydi kamuoyunda da solcu Mahmut hoca diye bilinirdi. (Nevzat Gülsoy)

Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu