Türkiye’deki siyasi boşluğun ele alındığı toplantı, İnovatif Stratejik Araştırmalar Merkezi (İNOSAM) ile Demokrasi ve Eğitim Etütleri Stratejik Araştırmalar Merkezi (DESAM) iş birliğinde 27 Aralık 2024’de İNOSAM’ın Çankaya Yakupabdal misafirhanesinde gerçekleştirildi.
Konuyla ilgili yaptığı konuşmasında ‘Türkiye’de mevcut siyasetin ömrünü tamamladığını, yeni çağcıl ve özgün bir siyasi aklın devreye girmesi gerektiğini ve siyasette üçüncü bir yola ihtiyaç olduğunu söyleyen İNOSAM Başkanı Gürkan Avcı, şunları söyledi:
Türkiye’de ciddi bir siyaset boşluğu bulunuyor. Mevcut siyaset ilkel, hastalıklı ve depresif ideolojilerden besleniyor ve bu virütik ideolojilerini acımasızca etrafa bulaştırıyor. Çağdışı bir kimlik-inanç-istismar ve rant siyaseti ekseni üzerinde ilerlediği için toplumu bölüyor, güvensizlik ve çürümeyi artırıyor ve ülke sorunlarına çare olamıyor.
Türkiye Akp ve Chp arasında sıkıştı, halk nefes alamaz hale geldi. Türkiye’nin geleceğine, umutlarına, barış ve esenliğine, gençlerine musallat olan bu eski kafalı, hantal ve obez, rövanşist parti ve siyasetçilerden kurtulmadığımız müddetçe muasır ve müreffeh medeniyet hedefini korkarım ki yakalayamayacağız.
Bütün bunların toplamında Türkiye siyasi yozlaşma ve siyasi felaket süreci de yaşıyor. Dolayısıyla Türkiye siyaseti kendi kendini imha eden bir sürecin içerisinde bocalıyor. Toplumsal akıl, nesil, aile, etik, inanç ve birey güvenliği bağlamında güçlü bir siyaset devrimine ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim. Devrim terimini özellikle ifade ediyorum çünkü reform terimi bunu karşılamıyor. Çünkü reform defalarca yapıldı.
Yapay zekâ, süper zekâ, genel zeka, birleşik zeka, üretken yapay zekâ, yapay zekâ ajanları, robotik, dijital para ve finans, kuantum teknolojileri, termonükleer füzyon, gen teknolojileri, biyoteknoloji ve nanoteknoloji blockchain, Web3, RWA, mikroçip gibi jenerik başlıkların en hararetli bir şekilde konuşulduğu yeni dünya derin derin büyük bir dönüm ve kırılma noktasına, yeni bir faz ve düzene doğru asimetrik bir şekilde sürüklenirken Türkiye siyaseti içerde; dış dünyadaki uluslararası plânlamalardan bağımsız ve edilgen bir şekilde siyasi ikbal, çıkar ve hamaset kavgalarını zirveye çıkaran bir büyük kara cahillikle günlerini geçiriyor.
85 milyon vatandaşımız, kifayetsiz ve bir o kadar da muhteris siyasetçilerin statükosunun baskısıyla coğrafya ve konjonktürünün ortasında sıkışmış durumdadır. Türkiye’nin 100 yıllık yeni perspektifini mevcut siyaset anlayışıyla ve siyasetçi profiliyle kuramayız, inşa edemeyiz. İçine girdiğimiz yeni dünya düzeninin millî birlik, beraberlik, refah ve barışımızın en canlı olması gereken bir dönemde olduğumuzun idrakinde olmalıyız.
Halkının yoksul ve eğitimsiz olmasından istifade eden, temelsiz ve kopya bir kişilik ve kimlik kazandırma gerekçesiyle manipüle etmeye çalışan mevcut ilkel siyasetin gençlerini en çok speküle edilen baskı ve kontrol altında tutmaya çalışan nevrotik ataklara sahip üstenci bir aymazlığı devam ettirmeye çalıştığını unutmamalıyız.
Bölücü, ayrıştırıcı ve ötekileştirici mevcut siyaset anlayışı yüzünden ülkemizde şiddet, cinnet ve intihar istatistiklerinde anormal artışlar var. Düşmanlaştırıcı ve tekfir edici mevcut siyaset devam ettiği takdirde bu durumun 2025’te çok daha fazla artacağı kesin. Hatta daha kötüsü bunun bir pandemiye dönüşme ihtimali hiç de uzak değil. Toplumsal cinnet, saygısızlık, etik yozlaşma ve saldırganlıktaki artışı yalnızca ekonomik sorunlarla açıklayamayız. Toplumun en çok gözünün önünde olan, topluma rol model olan siyasetçilerin tutum, davranış, söylem ve hal tavırları, yaşam ve ahlak anlayışı da bu durumu tetikleyen önemli bir faktör olarak görülmelidir. Toplumun akıl, ruh ve zihin sağlığının güvenliği için siyasette zihinsel olarak çok radikal bir dönüşümü ve devrimi acilen gerçekleştirmemiz gerekmektedir.
Teknopolitik yeni dünyanın saygın ve güçlü bir üyesi olacak bir Türkiye’nin siyasetinin hangi perspektiflerle, hangi kültürle, hangi dinamikler üzerinden ve kimlerin liderliğinde şekilleneceği ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir.
Türkiye’nin mevcut siyasi iklimi ve mürai siyasetçi profili toplumu aşama aşama öfke, çözülme, ayrışma, mafyalaşma, duyarsızlık, fakirleşme, anomi, cinnet, şiddet, beyin ve kaynak göçü ile iflas ve ifsada doğru sürüklemektedir. Yeni siyaset ve yeni siyasi yüzlerin hakim olmadığı bir Türkiye’de milli kazanım ve kaynaklar sürekli küçülerek, çürümeye mahkum kalacaktır. Zamanla biriken öfke, umutsuzluk, zayıflıklar, bağımlılıklar kaotik bir matriks ortaya çıkaracaktır.
Türkiye cihanşümul bir model ya da en azından orta vadede ilham kaynağı bir ülke olmaya mecbur ve mahkumdur. Böylesi bir tecrübe ve potansiyeli vardır, hakkıdır ve mümkündür. Ekonomi, demokrasi ve adalet başta olmak üzere her boyutta katma değer verimliliği yakalamaya ve cihanşümul bir standart olmaya yeni ve özgün bir siyasi anlayışla ve yeni söylemler, yeni sayfalar ve yeni parlak yüzlerle bir an önce bu işe başlamalıyız. Aksi halde milli kazanımlar ve devlet hafızası kişilere bağlı olarak sürekli sıfırlanacak yeniden başlatılmaya devam edecektir.
Türkiye’yi sayısız tarihi fırsat, potansiyel, öneri, proje, program, iş birliği teklifleri beklemektedir. Türkiye’ye sürekli kan kaybettiren, kuralsız bir müsabakaya dönüşen mevcut siyaset anlayışı kim iktidar olursa olsun bir nitelik sorunu olarak ülkemizi çok büyük güvenlik ve gelecek zaafına sokacaktır. Ülke siyasetine yeni bir format atılmadığı takdirde alternatif olarak topluma arz edilen parti ve liderler de ülkeyi aklı selimden uzaklaştırarak reel-politik ötesi tercih ve keyfi maceralara açık hale getirecektir. Halka hizmet Hakka hizmettir misyonu ile müdanasız bir şekilde çalışan, ülkeyi bilinmeden ve görünmeden onaran kişi ve kurumların sigorta denge işlevi de enerjisi de tükenecek, yine boşa gidecektir. Mevcut köhnemiş siyaset ve partiler devam ettiği müddetçe yurt içinde ve dışında olan milli kapasitemiz âtıl hale gelecektir.
Bu itibarla siyaseti ve siyasetçileri rehabilite etmek; yeni dünya düzenine uygun süper bir ekosistemi inşa etmek; mevcut stratejik kazanımlarımızı muhafaza ederek güçlü dönüşümümüzü tamamlamak; eşit vatandaşlık ve adil rekabete dayalı onurlu üretim ve hakkaniyetli paylaşımı başarmak; insanlık namına ümit ve denge olmayı yakalamak; barış, huzur, refah kültür ve medeniyet timsali olmak; tehdit ve fırsatları hızlı ve doğru yönetmek için; yepyeni bir ahlak temelli siyaset, liyakat temelli makro politikacı devrimini gerçekleştirmemiz gerekmektedir.
Yeni siyasetin ‘Muasır Medeniyet’ hedefi temelinde tüm vatandaş, genç ve çocuklarımıza Türkiye’nin coğrafyamızın ve dünyanın tek şansı olduğuna ayıktırması, bütün korku ve ezikliklerini yenebileceğine inandırması ivedilikle yapması gereken temel işlerdendir.
Bu kısa konuşmam içerisinde dilerim ki yeni ve ufuk açıcı şeyler söyleyebilmişimdir. Bu hususi temalı toplantımızın, önümüzdeki hafta ve aylar boyunca yapılacak tartışmaların ve ortaya çıkacak deklarasyonların hem bizlerin hem de ülkelerimizin ilgililerinin ve karar alıcılarının istifade etmesine ve daha doğru kararlar almasına vesile olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum.