Av. Figen Çalıkuşu: Belediye Başkanları ellerindeki belediye imkanlarını kullanarak yerel yerlerde siyasete ve örgütlere müdahale ederek kariyer planı yapmaktan geri durmuyor
Siyasetteki yozlaşmayı sık sık kaleme alan Hukukçu Figen Çalıkuşu bu haftaki köşe yazısında konuyu 6’lı Masa’nın anayasa değişikliği önerisi ve Sosyoloji Derneği’nin gençler arasında yaptığı anketin çarpıcı sonuçları üzerinden ele aldı. Yazısında bir okurundan gelen mektubu da yer veren Çalıkuşu, “Dilerim devletin yeniden inşası, cumhuriyetin demokratikleşmesi hedefini gerçekleştirecek olan siyaset kurumu, kendi eski ve köklü hastalıklarını da hızlıca tedavi eder. Başta gençler, hepimizin umudunu yeşertir” ifadelerini kullandı.
Hukukçu Figen Çalıkuşu Karar gazetesinde yayınlanan köşe yazısında, 6’lı Masa’nın anayasa değişikliği önerisinin topluma aşıladığı umudu ve Sosyoloji Derneği’nin gençler arasında yaptığı anketin çarpıcı sonuçları üzerinden değerlendirdi.
Bir okur mektubuna yer verdiği yazısında “Mevcut siyasi partiler Türkiye’nin sorunlarını çözebilir mi?” sorusuna gençlerin yüzde 81.6’sının “hayır” dediğini, “İlk olarak neyi değiştirmek isterseniz sorusuna” ise “ülkemi” cevabını verdiğini aktaran Çalıkuşu, “Bu, siyaset kurumu için alarm verici bir ihtar. Siyasete olan umutsuzluğu haykıran bir çığlık… Ne yapılabilir?” ifadelerine yer verdi.
Bu sorunun cevabının sadece Ankara’da aranmaması gerektiğine işaret eden Çalıkuşu, “Yozlaşmayı önleyebilmek için siyaset kurumuna daha dipli köşeli bakmamız gerektiğini hatırlatan bu okur mektubunu bu nedenle yayınlamaya karar verdim” dedi.
Çalıkuşu’nun “Dilerim devletin yeniden inşası, cumhuriyetin demokratikleşmesi hedefini gerçekleştirecek olan siyaset kurumu, kendi eski ve köklü hastalıklarını da hızlıca tedavi eder. Başta gençler, hepimizin umudunu yeşertir.” temennisiyle noktaladığı yazısının tamamı ise şöyle:
Belediye Başkanı ve Seçim…
6’lı Masanın, Anayasa değişikliği önerisi doğrusu beni çok umutlandırdı.
Tek adam rejimine dönüşen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine son vermeyi amaçlayan ortak bir resmi öneri metni toplumu da muhakkak heyecanlandırmıştır.
Elbette eksiklikler var ama yolculuk yeni başlıyor. Bir girdaptan çıkma çabasındayız.
Umut yelkenleri rüzgarlarla dolmaya başlarken haftanın beni düşündüren ve sarsan ikinci gelişmesi de Sosyoloji Derneği’nin gençler arasında yaptığı ve çok konuşulan anketi oldu.
“Mevcut siyasi partiler Türkiye’nin sorunlarını çözebilir mi?” sorusuna gençlerin yüzde 81.6’sı “hayır” diyor. İlk olarak neyi değiştirmek isterseniz sorusuna gençler “ülkemi” cevabını veriyor.
Bu, siyaset kurumu için alarm verici bir ihtar. Siyasete olan umutsuzluğu haykıran bir çığlık…
Ne yapılabilir?
Bunun cevabını sadece Ankara’da arayamayacağımızı, yozlaşmayı önleyebilmek için siyaset kurumuna daha dipli köşeli bakmamız gerektiğini hatırlatan bu okur mektubunu bu nedenle yayınlamaya karar verdim.
“Figen Hanım,
Sürekli bir okuru olduğum Karar Gazetesi’nde yazmaya başladığınızdan beri her Cuma yazınızı dikkat ve özenle, hiç sektirmeden muhakkak okurum.
Sistemin çürüdüğünü vurgulamanız, ‘rejime mi muhalifsiniz yoksa rejimin muhalefeti misiniz?’ diye sormanız ve ‘yeniden inşa’ olmadan ülkenin iyileşemeyeceğini her daim anlatma gayretiniz nedeniyle size yazmağa karar verdim.
Devletin ‘yeniden inşa süreci’ nasıl olacak?
Keşke sadece anayasa ve yasalarla düzelecek olsa, öpüp başımın üzerine koyacağım…
Ama sizin de ısrarla üstünde durduğunuz gibi ‘Türkiye çürürken siyaset kurumu da çürüdü’ ya da tersi… Utanma duygusu topluca kayboldu. Siz, ‘bu çürümeyi siyaset kurumu durdurmalı’ diyorsunuz.
Ama siyaset, bu süreci yeniden bir inşa sürecine nasıl çevirecek?
6’lı Masa, anayasa değişikliği önerileri tabii ki bana da umut verdi.
Ama siyasette çürüme daha derin… O yerleşik kokuşmuş anlayış ve yapıların da süratle yerle bir edilmesi lazım.
Muhakkak siz de biliyorsunuz, yerel siyasette en yerleşik hastalıklardan biri bazı belediye başkanlarının kendilerini derebeyi sanmaları. Bu anlayışın partisi yok.
İktidar nasıl koltuktan kalkmak istemiyorsa onlar da derebeyliklerine kimse dokunmasın istiyor. Bu nedenle de kentin efendisi benim anlayışı ile örgütü dizayn ediyorlar, yetmiyor kendisine rakip gördüğü herkesi düşman ilan ediyor. Siyaset daha buralarda demokrasiyi zehirleyen karmaşık ilişkiler haline dönüşüyor.
Tabii bu siyaseti yozlaştıran birçok örnekten biri…
Belediye Başkanları ellerindeki belediye imkanlarını kullanarak yerel yerlerde siyasete ve örgütlere müdahale ederek kariyer planı yapmaktan geri durmuyor. İş, ilçe, il ve kurultay delegelerini seçmekle başlıyor…
Kamu parası ile siyaset dizayn edip, ömür boyu saltanat kurmak peşindeler…
Sorarım size demokratik siyaset bu mudur?
Hepsi böyle değildir muhakkak ama benim yaşadığım kentteki bir belediye adeta prototip. Belediye başkanının hırsı ve öfkesini bilmeyen yok.
Belediye istihdamını kendi siyasi çıkarı üzerinden yapmak mı dersiniz, sabah akşam parti örgütüne ayar verme çabası mı, milletvekili adaylarının listesine müdahale hadsizliği mi, hatta kamu parası ile kimi televizyonlarla akçalı ilişkiler üzerinden muhalif gördüklerine televizyon yasaklatmak mı, sahte anketler düzenletip genel merkezleri etkilemeğe kalkmak mı, partinin yetkililerine partinin kentteki durumu üzerine objektif rapor yazıyor gibi halk iradesini ve siyaseti planlamaya kalkmak mı?
Eğer ‘adamını bulmazsanız’ yüzünüze bakılmayacak olmasını da hiç atlamamak gerek. Yolsuzluk iddialarından hiç söz etmeyeceğim. Rantsal ilişkililer de partilere göre değişmiyor, inanın hiç fark yok.
Benzeri çok fazla çarpıklık var ve bunlar siyaset kurumunu tüm partilerde tuz buz ediyor.
Ama gene de bu hastalıkları siyaset düzeltecek, umutluyum, o nedenle bu çok önem verdiğim örnekleri de hatırlatmak istedim…
Madem ‘yeniden inşa’ zamanı bu minik derebeyliklerin de yıkılması gereken zamanlar…
Saygılarımla”
Dilerim devletin yeniden inşası, cumhuriyetin demokratikleşmesi hedefini gerçekleştirecek olan siyaset kurumu, kendi eski ve köklü hastalıklarını da hızlıca tedavi eder.
Başta gençler, hepimizin umudunu yeşertir…