Araştırma sonuçları ve haklılık (Köşe yazısı)
İlhan Karaçay
SÜREKLİ ELEŞTİRDİĞİM ARAŞTIRMA SONUÇLARINDAKİ HAKLILIĞIM KANITLANDI
Ulusal Araştırma Dürüstlük Anketi Bürosu’nun açıklamasına göre, 12 araştırmacıdan biri kasıtlı sonuçla sahtekârlık yapıyor.
Aynı Büro, bilim adamlarının yarısının, uygunluk sınırını aştıklarını ikrar etiklerini belirtiyor.
Ben de, geçmişte yapılan pek çok araştırmanın ısmarlama olduğunu iddia etmiş ve ‘Zavallılar’ diye başlık atmıştım.
Tam yirmi yıl önce 28 Temmuz – 3 Ağustos tarihli haftalık DÜNYA Gazetesi’nde yayınladığım bir yorumun başlığı, ‘Zavallı Dagevos’ idi. Aynı yorumu ‘Arme Dagevos’ başlığı ile Hollandaca olarak da yazmıştım.
Zira o haftaki DÜNYA’nın manşeti, ‘Hollandalı araştırmacıya göre, Türkler entegre olamıyor’ du.
Bu araştırmacı, Hollanda’da çok tanınan J.Dagevos’tan başkası değildi.
Çok kızmıştım bu araştırmacıya ve şunları yazmıştım:
Bu haftaki DÜNYA‘nın sürmanşet haberinde yer alan, “Türkler entegre olamıyor” başlığının kahramanı araştırmacı
J. Dagevos, bizi çok şaşırttığı gibi, kızdırdı da…
Nasıl kızmayalım kî?
Biz, yıllardır entegrasyona ne kadar yatkın olduğumuzu vurgulayarak ve bunlardan örnekler göstererek övünüp durduk. Türklerin Hollanda yaşam biçimine çok çabuk adapte olabilmelerinin en büyük nedenlerinden biri, Türkiye devlet yapısının Avrupa devlet yapısıma yakın oluşudur. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’ye, Avrupalılar gibi seculair (laik) yönetim tarzını getirmiştir. Arap ülkelerinin ve Vatikan’ın confessioneel (dine bağlı) yönetim tarzlarından uzaklaşan Türkiye’de yaşayan insanlar, dinlerine bağlı ama modem çağa ayak uyduran yaşam biçimini sevmişlerdir.
Şimdi gelelim araştırmacı J. Dagevos’un ‘Alameti farika’ buluntularına…
Sayın Dagevos, beni affedin ama, tam anlamıyla yumurtlamışsınız. Hem de tek sarılı değil iki sarılı bir yumurta bu.
Sizin ‘Alameti farika’ buluntularınızı bu sütunda sıralamaya gerek yok. Araştırmayı hangi ölçüler içinde yaptığınızı bilemiyorum ama, tam anlamıyla çuvalladığınızı yalnız ben değil, şimdi dünya alem biliyor. Zaten aldığınız tepkilerden de bunu anlamışsınızdır.
Şimdi size sorularım var sayın Dagevos: Bizim Faslı kardeşlerimiz ile yarış etmeye niyetimiz yok ama, son aylarda Hollanda için büyük bir sorun olan Faslı gençlerin yarattığı kriminal atmosferden kurtulabilmek için, Hollanda hükümetinin çaresizlik içinde nasıl çaba harcadığını bilmiyor musunuz? Faslı gençlerin bazılarının, Hollandalı akranlan ile bağdaşarak Hollanda yaşam biçimini benimsemiş olmaları da doğaldır. Ama bunu genellemenin doğru olmadığını bilmeniz lazımdı. Yani, üç beş Faslı gencin evlerinden koptuklan için Hollandalı arkadaş edinmiş olmalan, “Faslı gençler Hollanda’ya daha çabuk entegre oluyor” şeklinde yorumlanmamalı. Hele bunu, “Faslılar, Türkler’den daha çabuk entegre oluyor” şeklinde yorumlamak, yanlışın dışında ayıptır da…
Ben şahsen bu ayıbın arkasında bir de maksat arıyorum. Bu yaptığınız, amacını aşmış bir açıklama mı, yoksa kasıtlı bir açıklama mı?
İşte bu sorunun yanıtını aramak lazım.
Sayın Dagevos, siz “Türkler kendi işlerini kuruyorlar, kendi dillerini konuşuyorlar ve böylece entegrasyondan uzak duruyorlar” derken, sözünü ettiğiniz iş kuran Türk sayısının 10 bini geçtiğini biliyor musunuz? (Şimdi 20 bini geçti)
10 bin Türk işyerinde sadece Türklerin değil, binlerce Hollandalı’nm çalıştığın biliyor musunuz?
10 bini aşkın Türk işyerine onbinlerce Hollandalı müşteri geldiğini düşünemediniz mi?
Bu onbinlerce Hollandalı ile Türkçe mi konuşuluyor sayın Dagevos..?
Bu ne biçim bir araştırma ve ne biçim bir buluştur?
Sayın Dagevos, sizin de tanımış olabileceğiniz Dirk van der Broek süpermarketler zincirinin sahibi olan baba Van der Broek, yıllar önce bir röportajında, “Hollandalı esnafın geleceğini nasıl görüyorsunuz” şeklindeki bir soruya bakın ne cevap vermişti:”Siz hangi Hollandalı esnaftan söz ediyorsunuz, Hollanda’da geleceğin esnafı Türkler’dir.”
Dirk van der Broek bu sözleri 10 yıl önce söylemişti. ( Yani 30 yıl önce) Bu ünlü iş adamının 10 yıl önce keşfettiği bu gerçeği, siz daha teknolojik bir çağda araştırma yaparak dahi bulamamışsınız. Bu nedenle sınıfta kaldınız sayın Dagevos. Çünkü, insanlar yaşadıkları topluma ayak uydurumazlarsa esnaf da olamazlar. Esnaf olmak için dilbaz olmak lâzım. Dilbaz olmak için dil bilmek lâzım. Demek ki, bugün sayıları on bini aşan Türk esnaf, (şimdi 20 bin) sizin ‘bilmiyorlar’ dediğiniz Hollandaca dilini, hem de dilbaz gibi konuşabiliyorlar. Siz bunun bilincine varamayacak kadar cahil misiniz, yoksa bir yalancı mısınız?
“Türk çocukları eğitimde de geri kalıyorlar”mış. Bu gerçeği (!) nasıl buldunuz sayın Dagevos?
Siz, eğitimlerini tamamlayıp, çok önemli kurum ve firmalarda en iyi koltuklara oturan Türkler’in sayısını biliyor musunuz? Esnaflaşan ve iş adamı olan Türkler içinde, İT ve teknoloji dalında kaç kişinin cirit attığını biliyor musunuz?
Çocuklarırnıztn eğitimi için nasıl çaba harcadığımızı biliyor musunuz?
Üç beş tane fundementalist ailenin koyduğu eğitim yasağını tüm Türk toplumuna nasıl malediyorsunuz?
Resmen zırvalamışsınız sayın Dagevos, Türk’ün aile yapısının ne kadar sağlıklı olduğunu bilmeyecek kadar cahil
kalmışsanız, böyle bir araştırmanın sorumluluğunu neden üstlendiniz?
Türk insanının 1923’lerden beri nasıl giyindiğini bilmeyecek kadar cahil kalmış sizin gibilerin, hem de bilimsel araştırma yapan bu kurum için talihsizlik olduğunu bilmenizi isterim.
Sayın Dagevos, siz böylesi önemli bir araştırma yaparken, eğitimini başarı ile tamamlamış olanlarımızı, büyük işadamı olanlarımızı, benim gibi gazetecileri arayıp sordunuz mu?
Nasıl yaptınız bu araştırmayı Allah aşkına?
Üç kişiyle konuşup, sonra da evinize çöreklenip yazdığınız saçmalıkları rapor olarak sunduktan sonra kaç para aldınız?
Taşa değil, kayaya çarptınız değil mi Sayın Dagevos?
Siz, Türkler’den böylesi bir eleştiri gelebileceğini bile düşünemernişsinizdir. Zira, araştırma notlarınıza baktığımız zaman, Türkler’in kara cahil bir toplumdan oluştuğunu anlatmaya çatıştığınız anlaşılmaktadır.
Şimdi benim size bir tavsiyem var sayın Dagevos.
Siz sadece özür dilemekle kalmayın, yapmakta olduğunuz işi de bırakın. Çünkü siz bu işe layık değilsiniz.
Ne iş yapacağınızı da hiç düşünmeyin. Bizim boza ve meyan kökü suyu satanlarımız vardır. Bunların yaptığı iş aslında düşük bir iş değildir, ama siz yine de bu işi yeni bir meslek olarak sahiplenebilirsiniz. Sizi Amsterdam’ın Dam Meydanı’nda veya Lahey’in Binnenhof Meydanı’nda boza veya meyan kökü suyu satarken görmek çok hoş olacak.
Boyunuzun ölçüsünü aldınız mı sayın Dagevos?
Türk, tembel değildir. Türk, hırsızlık yapmaz. Türk, Atatürk’ün çizdiği yolda medeni, çalışkan ve uyanık bir yapıya sahip olarak ilerler gider. Bu ilerleyişin hangi boyutlara ulaşacağını 15-20 yıl sonra göreceğiz.
Hoşçakalın saym Dagevos…!
(Yukarıdaki yazının Hollandacasını en altta bulacaksınız)
Değerli Okurlarım,
Yukarıda eleştirdiğim araştırma gibi, pek çok ısmarlama araştırma ile karşılaşmışızdır.
Bir zamanlar, Hollanda hükümetinden 75 bin Euro alan bir kuruluş, ‘Türkiye’den evlenmeyin’ başlıklı bir araştırma yayınlamıştı. Bu araştırmaya göre, Hollanda’daki Türkler’in, Türkiye’den gelin veya damat getirmeleri entegrasyonu imkânsız hale getirebileceği gibi, akraba evliliklerinin de sağlıksız bir nesil yaratacağı belirtiliyordu.
Ben o zaman bu araştırmaya da karşı çıkmış ve araştırmanın 75 bin euroya mal olduğunu ortaya çıkarmıştım.
Bir araştırmacı da, Hollanda’daki Türk gençlerinin çoğunun, İŞİD’e sempati duydukları sonucunu çıkarmıştı.
Geçenlerde de, ‘Hollanda Ulusal Terörle Mücadele ve Güvenlik Koordinatörlüğü’nün bir araştırmasının sonucu, basına güya yansımıştı. Bu araştırmaya göre de, Erdoğan ‘salafist’, Hollanda’daki Türkler de ‘selefiliği besleyenler’ olarak açıklanmıştı.
Başta şahsım, ‘Hollanda’nın kahpelikleri, Türk toplumunu çileden çıkardı’ başlıklı bir yorumla tepkimi koyduğum gibi, pek çok kuruluş bu saçmalığı protesto etmiştik.
Sonra ne oldu biliyor musunuz: Aynı kurum tükürdüğünü yaladı parlamentoya sunduğu araştırma sonucunu, ‘Türk müslümanlar aşırılıktan uzak duruyorlar ‘ ve ‘Erdoğan’ın dış Türkler’e etkisi yok’ olarak bildirdi.
Hollanda’da yapılan araştırmaların çoğunun, ısmarlama sonuçla yayınlandığı iddiam, güvenilir bir kuruluş olan, ‘Ulusal Araştırma Dürüstlük Anketi Bürosu’ tarafından doğrulandı.
Üstte kupürünü göreceğiniz haberde,
12 araştırmacıdan birinin sahtekârlık yaptığı belirtilirken, bilim adamlarının yarısının da, uygunluk sınırını aştıkları belirtiliyor.
Bilim adamlarına ve araştırmacılara gönderilen 62 bin mektuba, 6.800 kişiden yanıt geldiği ve gelen ikrarlara bakıldığı zaman da 12 araştırmacıdan birinin, yapılan araştırmalarda kasıtlı sonuç çıkardıkları anlaşılıyor.
Korona salgını sırasında yaptırılan pek çok araştırma ve anket sonuçlarının da kasıtlı olarak belirlendiği ifade edilen açıklamada, bu işlemlerin para kazanmak hırsıyla yapıldığı ileri sürülüyor.