İbrahim Ortaş, [email protected]
Ahlaklı olun, değer sahibi olun demekle ne ahlaklı olunuyor ne de değer sahibi olunuyor. Eğitim sistemine dâhil edilen felsefe, sosyoloji ve etik değerler eğitiminin yalnızca bireysel bilgi yüklemesiyle bu değerleri sağlayamayacağı yaşanan tecrübelerle anlaşılmıştır. Doğrunun neden doğru olduğu, birey tarafından her yönüyle kendi iç dünyasında tartışılarak ve anlaşılarak içselleştirilmelidir. Bunun için etik boyutun ciddi şekilde tartışılması, şekilsel söylemler yerine bireye nitelikli insan değerlerini kazandıran derin bir eğitim süreci gereklidir.
Eğitim sistemi, etik ilkeleri yalnızca teorik olarak aktarmaktan öte, bireylerin okuma, tartışma ve yaşam pratiğiyle bu değerleri içselleştirmesini sağlamalıdır. Bu nedenle, geçmişte tecrübe edilen ve başarıya ulaşmış yöntemler incelenmeli, çağın gerekliliklerine uygun yeni yaklaşımlar geliştirilmelidir. Felsefe ve etik eğitimi, empati kurmayı, adalet duygusunu geliştirmeyi ve demokratik değerlere bağlı bir yaşam biçimini teşvik eder. Demokrasi ve adaletin işlevsel bir yapı olarak içselleştirilmesi, bireyler ve toplum için yaşamsal önem taşır.
Etik Bilgisi ve Bilincinin Geliştirilmesi Şarttır
Yaşanan sorunlardan ders çıkarabilmek için çevremizde olup bitenleri gözlemlemek, bilgi derlemek ve bu bilgileri tartışmaya açmak gerekir. Batı toplumu, aydınlanma döneminde edebiyat, felsefe ve tartışmaya önem vererek bu yolda bir mesafe kat etti. Ancak iki dünya savaşı, soğuk savaş ve kapitalist ekonominin dayatmaları gibi süreçlerle bu kazanımlardan uzaklaştı.
Ortadoğu coğrafyasındaki toplumlar ise Rönesans ve Aydınlanma dönemlerini yaşayamamış olmanın sonuçlarıyla mücadele etmektedir. Türkiye, eğitim yoluyla bu eksikliği bir nebze telafi etmeye çalışmış, Köy Enstitüleri modeliyle kısa süreli bir zihinsel dönüşüm yaşamıştır. Ancak, bu çabalar siyasi dalgalanmalar ve iç çekişmeler nedeniyle sürdürülebilir bir aydınlanma yaratamamıştır.
Bu durum, bölgenin eleştirel ve sorun çözücü yöntemleri benimsememekteki direncinden kaynaklanmaktadır. Ne yazık ki, bilgi teknolojileri çağında bile Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanında beklenen seviyeye ulaşamaması, eğitimin nitelikli insan yetiştirme konusundaki yetersizliklerinden kaynaklanmaktadır.
Tartışma Kültürü Eksikliği ve Tarihsel Bilinç
Üniversite eğitimi alan bireylerin büyük bir kısmı, nitelikli ve eleştirel okumadan yoksun olduğu için derinlemesine bilgi sahibi olamıyor. Tarihsel gelişmeler ve bilimsel dönüşümler üzerine eleştirel analiz yapabilme yeteneği, çoğu mezunumuzda eksik. Örneğin, Sanayi Devrimi, Rönesans ve Aydınlanma dönemlerinin Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında Türkiye’ye etkileri yeterince araştırılıp tartışılmamaktadır.
Bu eksiklik, yalnızca bilgiye değil, aynı zamanda sanata, estetiğe ve birlikte yaşama anlam katma becerisine de yansımaktadır. Eğitimin amacı, bireylere eleştirel düşünme ve etik bilinç kazandırmak olmalıdır. Bu bilinç, bireyin hem kendi haklarını hem de başkalarının haklarını gözeten bir tutum geliştirmesini sağlar.
Felsefe ve Etik Eğitiminin Toplum İçin Önemi
Felsefenin yaşayan bilge isimlerinden Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi’nin “Okullarda felsefe öğretsek, 20 yıl sonra farklı bir Türkiye olur” ifadesi bu konuda oldukça çarpıcıdır. Felsefi düşünce, bireylere yalnızca bilgi aktarmakla sınırlı kalmamalı; okuma, sorgulama ve diyalog yoluyla düşünme yeteneğini kazandırmalıdır.
Felsefi eğitim, bireylerin yalnızca kendi bilgilerini artırmasını değil, aynı zamanda bu bilgiyi toplumla paylaşarak etik bir yaşam geliştirmesini de teşvik eder. Bu bağlamda, akademisyenlerin görevi, yalnızca bilgi üretmek değil, toplumu aydınlatacak çalışmalarla katkı sağlamaktır.
Kalabalıkta Yalınlaşan İnsanlık
Yaratılan düşünce açıklamak, görüşlerini rahatça ifade etmekten kaçınma durum toplumu ve özelde yüksek öğretimde gençliği ne denli kısırlaştırdığını görüyor ve yaşıyoruz. Kalabalıklar içinde kendi dünyasında yalnızları yaşayan milyonların durumunu görüyoruz.
Etik bir temele dayalı bilgi ve bilinci olan birey eleştirel düşünce sahibi olarak başkalarının haklarını gözeten kararlar almasını ve tolumun birlikte gelişimini de kolaylaştırır. Bu bağlamda iktidar olmak isteyen siyasi partiler, Neo-liberal, otoriter ve kuvvet uygulayarak toplumları zoraki bir arada tutmak yerine, insanı, insan olarak birbirine değer katacak şekilde eğitirsek, insanı istekle ve şevkle bir arada çalışmaya motive edersek sorunlar daha kolay çözülür.
Sonuç: Birlikte Gelişim ve Aydınlanma İçin Felsefe
Etik temele dayalı bilgi ve bilince sahip bireyler, eleştirel düşünce ve empati becerileriyle toplumu ileri taşıyabilir. Neo-liberal veya otoriter yönetim yaklaşımları yerine, bireylerin istekle ve şevkle bir arada çalışmasını sağlayacak bir eğitim modeli benimsenmelidir.
Geçmişin tecrübelerinden ders çıkararak, toplumsal bilinç ve eleştirel düşüncenin gelişimine katkıda bulunmak hem bireylerin hem de toplumun geleceği için vazgeçilmezdir. Prof. Dr. Kuçuradi’nin de vurguladığı gibi, bu yöndeki çabalar yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olarak görülmelidir.