Mustafa TEMİZER
Savaşlar sadece ekonomik sebeplere bağlanamaz. Dünya kurulduğundan beri bir an bile durmadan devam eden savaşların ideolojik ve siyasi sebepleri vardır. Rus ideolojisi; Sovyet Nostaljisi, Güç Şovenizmi ve Rus Ortodoks inancı esasına dayanıyor. Rus yönetimi bu doğrultuda Bütün Slav halkını aynı çatı altında toplamayı, dünyaya hakim olacak Büyük Rusya’yı, Rus İmparatorluğunu öngörüyor. Amerikalılar ise Siyonizm doğrultusunda tanrının seçilmiş kulları oldukları, dünyanın geri kalan yerlerini kontrol ve yönetme yetkilerinin tanrı tarafından kendilerine verildiği inancıyla dünyaya hakim olmak istiyor.
ABD’nin ve Rusya’nın üslendiği misyonu yarım asır önce “ Yeniden Mücadeleciler” şöyle özetliyordu: “Amerika, Rusya Yahudi’ye Kukla!”
Yahudi Nelson E. Rockefeller ABD Başkanı Eisenhovver’a 1956‘da yazdığı gizli mektupta: “Bizim politikamız hem global, yani dünyanın bütün kara parçalarını kapsayan, hem de total olmalıdır. Yani politik, askeri, ekonomik, psikolojik tedbirleri ve özel metotları bir bütün içinde bir araya getirmelidir….
Bu ülkelerde yapılacak yardımlar ve açılacak krediler öncelikle askeri nitelikte olmalıdır. Oltaya yakalanmış balığın yeme ihtiyacı yoktur….
Bu tip ülkelere -Türkiye gibi – doğrudan doğruya iktisadi yardım da yapılabilir, ama bu ancak bize uygun ve bağlı hükümetleri iktidarda tutacak ve bize düşman muhalifleri zararsız bırakacak biçim ve miktarda olmalıdır.’’ diyor.
ABD, Rusya’yı çevreleme planı doğrultusunda Ukrayna ile uzun süredir işbirliği içinde. Bu durum ABD ve Rusya arasındaki gerilimin tırmanmasına neden olmuştur. ABD’nin Ukrayna Stratejisi ne olabilir?
Rus tehdinin Avrupa’ya yaklaşmasını sağlayarak; ABD’ye karşı stratejik özerklik peşine düşen Nato’nun dolayısıyla Avrupa’nın güvenlik kaygısıyla tekrar ABD önderliğinde bütünleşmesini sağlamak mı?..
Rusya’yı tahrik edip Ukrayna’ya girmesini sağlayarak uzun bir savaş içine sürüklemek. Yaptırımlarla Rusya’yı olabildiğince çökertmek mi?..
Elde edilen bu iki avantajla ABD ve Batının Çini izole etmesi mi?..
Emperyalist güçler savaşırken Türkiye ne yapmalı?
Türkiye, Rusya ve Amerikan kuvvetlerin en kesif çarpışmalarının gittikçe bütün dünyayı sardığı bir dünyada, canavar bir düşman devletin yanında ve en tehlikeli bir jeopolitik vaziyet içinde bulunmamalı.
Sadece Ukrayna değil tüm dünya Kosava, Yemen, İdlib, Doğu Türkistan…. kan gölüyken, irade ve vicdan sahibi iş birlikleri olmadan, bu vahşi gidiş içinde ülkemizi de Müslüman coğrafyaları da insanlığı da korumamız mümkün değil.
Tarihe bakıp ders almak ve asla “o geride kaldı, dünya yeni ve insani bir dünya” diye düşünme hatasına düşmeyelim. Avrupa ne zaman Osmanlı karşısında birlik olmuş, nerelere hâkim olduğunda birlikte saldırmış bilmezsek yine tarihin tekerrür etmemesi için sebep yoktur.
Avrupa, Rusya’yı ne zaman devreye sokmuş? Farkında olmak gerekmez mi?
Bugün de aynı saldırganlıkla karşı karşıyayız. Osmanlı’da aynı aşamalardan geçti: Saldırıları, bir yere kadar durdurdular ama tehlikelerin en büyüğü her zaman yöneticilerin en yakınında olanlardır. Gücü kendileri için kullanmaya kalkanlar ve hatta iş birliği yapanlar onların içinden çıkar. Önce kendi çıkarlarını düşünür ve kibirleri ile ben onları sulu götürür susuz getiririm zaten deme hatasına düşer, prensipleri bir kenara bırakırlar.
Yapmamız gereken bölgesel ittifaklar yaparak gücümüzü artırmak ve kolektif karşı koyma gücü ve caydırıcılık yaratmak olmalıdır.
Türkiye mutlaka yüksek teknoloji üretiminde yer almalı, tarım ve gıdada kendi kendine yeterli olmalı ve silahlanırken yakın gelecekte öngörülen silah sistemlerini dikkate almalıdır. Türkiye ekonomide ve güvenlikte dengeleri bozmanın maliyetinin ağır olacağını asla unutmayan devlet politikaları geliştirmeye mecburdur.
Türkiye’nin beynelmilel Yahudi mâliyesinin menfaatlerine göre değil, Rusya’nın, ABD’nin ve Almanya’nın değil, milli ve manevi menfaatlerine göre sağlam ittifak bağlarıyla bağımsız ilişkiler kurması gerekmektedir. Bu da ancak, tek bir sahneye odaklanma hatasından kurtulup dünyayı bütün bir coğrafya, insanlığın tüm mazlumlarını kendi milleti olarak kabul edecek bir irade ile gerçekleştirilebilir. Türkiye, tarihi gerçeklerin ve ideolojik çatışmaların farkında olmayan stratejisiz yaklaşımlar ile sanki tarih bugün başlamış gibi, bölgesini ve sorunlarını yeni gelişmeye başlamış zannetme hatasına düşmemelidir.
Millet düşmanı emperyalist güçler dünyayı sömürmeye yönelik kötü emellerinden, fesatlarından, savaşlardan asla vaz geçmeyecektir. Milletimizin yücelişini gerçekleştirmekten, ülkemizi “Muhteşem Türkiye” yapmaktan asla vazgeçemeyiz.
Muhteşem Türkiye hedefi mağlubiyet ve mahkumiyet psikolojisinin karanlığına teslim olmuş peşin hükümlüler tarafından anlaşılmayacaktır… Ya Türkiye’yi küresel güç haline getireceğiz yahut kaybolup gideceğiz başka şansımız yoktur. (Bayrak sayı: 1336 )
Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…