
Ekonomi-teknoloji, kültür-sanat, magazin-yaşam haberleri, TUİK verileri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaş ortalaması 59’a yükselen çiftçilerin, tarımdan kopmaması ve gıda arz güvenliğinde sorunlar yaşamamak için yapılması gerekenleri görüntülü basın açıklamasıyla değerlendirdi.
“Üreticilerimizin yüzde 82’sini erkek, yüzde 18’ini ise kadınlarımız oluşturuyor. Tarım sektöründe çalışan nüfusumuzun yaş ortalaması ise her geçen yıl artıyor” vurgusu yapan Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“2024 yılı itibarıyla çiftçilerimizin yaş ortalaması 59’a yükseldi. Ülkemizdeki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 58, kadın çiftçilerin yaş ortalaması ise 61’dir.
Üreticilerimizin yüzde 35’i 65 yaşın üzerindeyken, yüzde 35’i ise 50-64 yaş aralığındadır. 18-32 yaş arası genç çiftçilerimizin oranı ise sadece yüzde 5’tir. Bu durum, gençlerimizin tarımdan ve kırsal yaşamdan hızla uzaklaştığını gösteriyor.”
“Kadın çiftçilerimizin desteklenmesi büyük önem taşıyor”
“Kadın çiftçilerimizin yaş ortalaması 61 ile oldukça yüksektir. Kadınlarımızın tarımda daha aktif rol alması için destekler artırılmalıdır. Kadın çiftçilerimiz, tarımın geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor.”
“Doğum oranı sıfır olan köylerimiz var”
“Kırsal nüfusumuz, ekonomik, sosyal ve eğitim imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle her geçen yıl azalıyor. Yaklaşık 30 yıldır çocuk doğmayan, kışın tamamen boşalan ve bekçilerle korunan köylerimiz var.
2024 yılında 18-24 yaş arası çiftçi sayısı yüzde 6 oranında, 33-49 yaş arası çiftçi sayısı ise yüzde 4 oranında azaldı. Evlenme çağına gelen gençlerimiz, kentlerde asgari ücretle çalışmayı köyünde çiftçilik yapmaya tercih eder hale geldi.”
“Acilen harekete geçilmeli”
“Bu durumu tersine çevirmek için acilen harekete geçmeliyiz. Genç nüfusun tarıma dönüşünü sağlayacak politikalar geliştirilmeli, üreticilerimizin gelirleri artırılmalı ve sosyal güvenceleri güçlendirilmelidir.
Prim borçları üreticilerimizin sırtında kambura dönüşmüş durumdadır. Özellikle genç ve kadın çiftçilerin sosyal güvenlik prim yükü devlet tarafından hafifletilmelidir.”
“Gençleri tarıma kazandırmak için acil adımlar atmalıyız”
“Gençlerin tarımsal arazi edinmesi kolaylaştırılmalı, düşük faizli krediler ve hibe destekleri artırılmalıdır. Tarımsal girişimcilik için özel fonlar oluşturulmalıdır.
Kırsal bölgelerde altyapı, eğitim, sağlık ve sosyal imkânlar iyileştirilmeli, tarıma dayalı sanayi yatırımları desteklenmelidir.
Tarım kooperatifleri güçlendirilerek gençlerin bu yapılara katılımı teşvik edilmelidir. Tarım liseleri ve üniversitelerde tarım ile teknolojiyi birleştiren yeni programlar geliştirilmelidir.
Gençlere modern tarım teknikleri ve girişimcilik eğitimleri verilmelidir. Tarımın geleceğimiz için ne kadar kritik olduğu konusunda toplumsal bilinç acilen oluşturulmalıdır.”
“Gıda arz güvenliğimiz risk altında”
“Gençlerimizi tarımsal üretime yönlendirecek doğru politikalar uygulanmaz ve çiftçilik mesleğinin saygınlığı geri kazandırılmazsa, uzun vadede ülkemizin gıda arz güvenliği ciddi risklerle karşı karşıya kalacaktır. Unutulmayalım ki, tarım, bir ülkenin geleceğidir. Kırsalın canlılığı da tarımın sürdürülebilirliği ile mümkündür.”
“Tarım, geleceğimizin teminatıdır”
“Tarım, ülkemizin gıda güvenliği ve ekonomisi için vazgeçilmez bir sektördür. Gençlerimizi tarıma kazandırmak, sadece sektörün geleceği için değil, ülkemizin geleceği için de büyük önem taşıyor.
Gençlerimizin tarımsal üretime katkı sağlaması için, devletimizin, özel sektörün ve tüm paydaşların desteği şarttır. Birlikte hareket edersek, tarım sektörümüzü güçlendirir, gençlerimize umut dolu bir gelecek sunarız.
Gençlerimizi bu topraklara kazandırmazsak, yarınlarımızı besleyecek ne ekmeğimiz ne de umudumuz kalır.”
Dünyası Diyaloğu’na katıldı
Toplantıda verilen ana mesajlar: “Avrupa’nın rekabetçiliği ve direnci için en öncelikli adım yeşil ve dijital politikaları içeren AB-Türkiye Gümrük Birliği güncellemesi sürecinin başlatılmasıdır. Üyelik perspektifinde Türkiye-AB entegrasyon ortaklığının temellerine dönülmesi gerekiyor. Güvenlik, rekabetçilik veya dayanıklılık dahil her alanda, ortak bir vizyon ve tutarlı bir strateji geliştirilmeli. Süreçlerin net takvimler, ölçülebilir hedefler ve karşılıklı sorumluluk ile yürütülmesi gerekiyor. AB-Türkiye ilişkilerinde güveni inşa edebilmek için, ortak demokratik değerler üzerine kurulu ve daha derin ekonomik entegrasyonla desteklenen, öngörülebilir bir AB–Türkiye ilişkisine ihtiyaç var. AB ve Türkiye ancak birlikte daha güvenli, daha müreffeh ve daha dayanıklı olabilir.”
Ayrıca TÜSİAD’ın da üyesi olduğu Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu BusinessEurope* Avrupa’nın rekabetçiliği ve direnci için öncelikli adımın AB-Türkiye Gümrük Birliği güncellemesi sürecinin başlatılması olduğunu vurguladı.
Toplantının rekabetçilik ve yeşil geçiş iş birliğini içeren bölümünde ise TÜSİAD-TİSK AB Temsilcisi ve BusinessEurope Daimi Delegesi A. Dilek Aydın Temiz Sanayi Mutabakatı, enerji dönüşümü ve güvenliği, net sıfır ortaklıkları aracılığıyla yenilenebilir enerji değer zincirleri, döngüsel ekonomi uyumu, dijital ekonomi ve veri yönetimi, siber güvenlik, kritik ham maddeler, özellikle yapay zeka ve endüstriyel uygulamalarında inovasyon ve Küresel Geçit gibi girişimler alanlarında hızlandırılmış iş birliğinin ve düzenleyici mevzuat uyumu sağlanmasının önemini vurguladı.
** BusinessEurope, 2024-2029 yasama dönemi Avrupa iş dünyası önceliklerini kapsayan “Avrupa’yı Yeniden Başlatmak” tutum belgesinin genişleme politikası başlığı altında Gümrük Birliği’nin yeşil ve dijital politikaları içerecek şekilde güncellenmesi çağrısını yineliyor. Yeşil ve dijital boyut dahil olmak üzere Gümrük Birliği modernizasyonuna ilişkin Avrupa iş dünyasının destek ve çağrısı Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu BusinessEurope çatısı altında farklı tutum belgelerinde ve AB Konseyi Liderler Zirvesi iş dünyası mesajlarında teyit edildi. BusinessEurope 1995 yılında AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin oluşturulmasına, 1999 yılında Türkiye’nin AB Konseyi tarafından resmen “aday ülke” olarak tanınmasına, 2004 yılında AB üyelik müzakereleri sürecinin başlatılmasına, Türkiye’de demokratik reform sürecine ve Türkiye’nin Transatlantik ekonomiye dahil edilmesine destek vermiştir.
E-ticaret, günümüzde sadece yurtiçindeki değil, yurtdışındaki pazarlarla da rekabet etme fırsatı sunuyor. Eğer siz de e-ticaretle ilgili girişimlerinizi yurtiçinde veya yurtdışında büyütmeyi planlıyorsanız, her iki pazarın dinamiklerini anlamak büyük önem taşıyor. Yurtiçinde daha tanıdık hedef kitlelere ulaşırken, yurtdışında daha geniş bir pazarın avantajlarından yararlanabilirsiniz. Ancak her iki pazarın da kendine has avantajları ve zorlukları söz konusu. Peki, yurtiçi ve yurtdışı e-ticaret arasında nasıl bir seçim yapmalı? Hangi pazara odaklanmak daha stratejik olur? Bu soruların yanıtlarını, e-ticaretin yıldızını parlatmak isteyen markalar için, Özsoy Dijital Reklam Ajansı’nın kurucusu ve Ajans Başkanı Davut Özsoy verdi.
Psikolojik ve stratejik pazarlama konusunda uzmanlığı ile fark yaratan Özsoy Dijital Reklam Ajansı, markaların ürün veya hizmetlerinin tanıtımından paketleme, markalaşma, kurumsal kimlik, kutu ve ambalaj tasarımları gibi birçok alanda profesyonel destek sunuyor. Şirketlere dijital varlıklarını güçlendirmek ve etkili tanıtımlar yapmak konusunda rehberlik eden Özsoy Dijital Reklam Ajansı, Amazon ve Trendyol gibi platformlarda yurtiçi ve yurtdışındaki e-ticaret pazarlarında faaliyet gösteren markalara ürün veya hizmetlerinin tanıtımı için başlangıç aşamasından son aşamasına kadar etkili çözümler üretiyor.
E-ticaretin hem yurtiçinde hem de yurtdışında markalara sunduğu fırsatlar ve karşılaşılan zorluklar bakımından, işletmelerin büyüme stratejilerini şekillendirdiğini ifade eden Davut Özsoy, her iki satış modelinin avantajlarının ve dezavantajlarının, şirketlerin hedefleri ve pazar araştırmalarına göre değişebileceğini vurguladı.
Yurtiçi Satışın Avantajları ve Zorlukları
Yurtiçi satışların en büyük avantajının, daha tanıdık bir hedef kitleye hitap etmek olduğunu belirten Davut Özsoy, “Bu durum, özellikle yeni bir firma için hızlı ve etkili geri bildirim almayı ve müşteri taleplerine kolayca yanıt vermeyi sağlar. Ayrıca, kargo ve iade süreçleri daha hızlı ve kolay yönetilebilirken, kargo maliyetleri de düşük seviyelerde kalır. Bu da işletmelerin operasyonel maliyetlerini azaltır” diye konuştu.
Yurtiçindeki e-ticaret pazarlarında karşılaşılan en büyük zorlukların ise sınırlı bir hedef kitleye sahip olmak ve yoğun rekabetle başa çıkmak olduğunu belirten Özsoy, “Yurtiçindeki e-ticaret pazaryerleri uzun vadede, büyüme potansiyeli ve karlılık açısından tatmin edici olmayabilir. Bu yüzden bazı işletmeler yurtdışına açılmayı bir seçenek olarak görürler” diye ifade etti.
Yurtdışı Satışın Avantajları ve Zorlukları
Yurtdışında satış yapmanın başlıca avantajını ise döviz cinsinden gelir elde etmek olduğunu kaydeden Özsoy Dijital Reklam Ajansı’nın Başkanı Davut Özsoy, “Döviz kuru dalgalanmaları, işletmelerin finansal istikrarını korumasına yardımcı olabilir. Ayrıca, yurtdışına açılan bir marka, dünya çapında tanınma şansı elde eder ve büyük bir marka olma yolunda ilk adımlarını atmış olur. Uzun vadede, yabancı pazarlarda deneyime sahip temsilcilerle müşteri ilişkileri geliştirilmesi, markanın büyümesine büyük katkı sağlayabilir” diye konuştu.
Yurtdışındaki pazarların, çok farklı kültürlerden gelen müşterilerden oluşması sebebiyle başlangıçta zorlayıcı olabildiğini de ifade eden Özsoy, bu konudaki görüşlerini şu sözlerle aktardı:
“Yurtdışı pazarlarının kültürel çeşitliliği, başlangıçta zorluklar yaratabilir. Hedef ülkelerin kültürel farklılıklarına uygun ürün tasarımları ve metinsel içerikler oluşturulmalıdır. Ayrıca, yurtdışı kargo ve iade süreçleri, yurtiçine göre daha uzun ve maliyetli olabilir. Bu süreçlerin yönetilebilmesi için alternatif çözüm yolları önceden planlanmalıdır. Örneğin, yurtdışında bir depo açmak gibi çözümler ele alınmalıdır.”
Stratejiye Göre Seçim Yapılmalı
Yurtiçi ve yurtdışı satışların her ikisinin de kendi dinamiklerine sahip olduğunu ve işletmelerin stratejik planlarına göre farklı fırsatlar sunduğunu vurgulayan Davut Özsoy, markaların hedef pazarlarını belirlerken bu avantaj ve dezavantajları göz önünde bulundurmasının büyük önem taşıdığını dile getirdi. Özsoy, “Yurtiçi satışların en az bir yıl boyunca stabil şekilde yönetilmesi, yurtdışında başarılı satışlar yapabilmek için bir ön koşuldur” diyerek, her iki pazarın da uzun vadeli bir strateji gerektirdiğine dikkat çekti.
Türkiye’deki Yüksek Satış Adetleri BYD’nin Dev Araç Gemisi “BYD CHANGZHOU”yu Ülkemize Getirdi
Dünyanın lider elektrikli araç üreticisi BYD, yeni enerjili araç teknolojileri, batarya üretimi ve çevreci lojistik çözümleriyle küresel çapta öncü bir rol üstleniyor. Türkiye’deki kullanıcılarına da yenilikçi ve çevre dostu mobilite çözümleri sunarak sürdürülebilir ulaşımın geleceğini şekillendiriyor.
BYD’nin Türkiye’de satış adetlerinin artışına paralel, BYD’nin ileri teknolojiye sahip araç taşıma gemisi “BYD CHANGZHOU”, Türkiye’ye teslimat yapmak üzere 25 Şubat’ta Çin’in Ningbo Limanı’ndan yola çıktı. Yaklaşık 39 günlük bir yolculuğun ardından, 5 Nisan’da Türkiye’ye ulaştı. Kocaeli Derince’deki Safiport Limanı’na yanaşan 7.000 araç kapasiteli dev BYD CHANGZHOU gemisinin, Türkiye’ye gelişi büyük ilgi uyandırdı.
Çanakkale Boğazı ve Osmangazi Köprüsü’nden geçişi esnasında görüntülenen BYD CHANGZHOU, Safiport Limanı’nda heyecanla karşılandı. BYD’nin Türkiye’de büyük ilgi gören ve yeni sahiplerini bekleyen modelleri limana indikten sonra etkileyici bir görüntü oluşturdu.
BAYRAMDA OTOYOLLARDAN 8,4 MİLYON ARAÇ GEÇTİ
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Arefe gününü de kapsayan 29 Mart-1 Nisan tarihlerinde otoyollardan toplam 8 milyon 425 bin 491 aracın geçiş yaptığını kaydetti. 2024 yılı Ramazan Bayramı’nda İstanbul Havalimanı’nda 842 bin 367 olan yolcu sayısının bu yıl 892 bin 810’a ulaştığını belirten Uraloğlu, Marmaray’ın da 2024 yılı Ramazan Bayramı’na göre 77 bin 167 daha fazla yolcu taşıdığını kaydetti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 2025 yılı Ramazan Bayramı’nı kapsayan dönemindeki otoyol verilerini değerlendirdi. Bakan Uraloğlu, “Karayolundan demiryoluna, kent içi ulaşımdan havayoluna kadar hayata geçirdiğimiz projelerle milletimiz geçen yıl da olduğu gibi bu sene de sevdiklerine ulaştı. Arefe gününü de kapsayan 29 Mart-1 Nisan tarihlerinde otoyollardan toplam 8 milyon 425 bin 491 araç geçiş yaptı” dedi.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden 1 Milyon 25 Bin Araç Geçti
Bakan Uraloğlu, Arefe günü ve Ramazan Bayramı’nda Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı otoyollar ile Fatih Sultan Mehmet ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün Cumhurbaşkanı Kararı ile ücretsiz hizmet verdiğini anımsattı. Bakan Uraloğlu, söz konusu tarih aralığında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü 1 milyon 25 bin 593 araç kullanırken 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden ise 810 bin 676 aracın geçiş yaptığını kaydetti. Uraloğlu, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bayramda Mahmutbey-Edirne Otoyolu’nu 1 milyon 295 bin 639, İstanbul-Ankara Otoyolu’nu ise 2 milyon 109 bin 974 araç kullandı. Adana Otoyolu’ndan 616 bin 456, Mersin Otoyolu’ndan 541 bin 920, Çeşme-İzmir-Aydın Otoyolu’ndan ise 604 bin 380 araç geçti.”
Kuzey Marmara Otoyolu’nu 1 Milyon 396 Bin 404 Araç Kullandı
Bakan Uraloğlu, Türkiye’nin en büyük otoyol projelerinden olan Kuzey Marmara Otoyolu’ndan ise 2024 yılı Ramazan Bayramı’nı kapsayan 9-12 Nisan tarihlerinde 1 milyon 207 bin 436 araç geçtiğini anımsatarak, “2025 yılı Arefe Günü ve Ramazan Bayramı’nı kapsayan 4 günde Kuzey Marmara Otoyolu’nu toplam 1 milyon 396 bin 404 araç kullandı. Ankara-Niğde Otoyolu’ndan da geçen yıl söz konusu dönemde 278 bin 750 araç geçişi olmuştu. Bu yıl araç geçiş sayısı 4 günde 350 bin 747 olarak gerçekleşti.” dedi.
Uraloğlu ayrıca bu yıl Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu’nu 1 milyon 277 bin 646, Malkara-Çanakkale Otoyolu’nu 100 bin 953, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu’nu 50 bin 349, Aydın-Denizli Otoyolu’nu ise 81 bin 23 aracın kullandığını ifade etti.
29 Mart-1 Nisan 2025 tarihlerinde 1915 Çanakkale Köprüsü’nü 50 bin 582, Osmangazi Köprüsü’nü 303 bin 569 aracın kullandığını belirten Uraloğlu, “Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden 2024 yılı Ramazan Bayramı’nda 310 bin 829 araç geçişi olurken, bu sene bu sayı 4 günde 343 bin 850 olarak gerçekleşti.” diye konuştu.
Panasonic Connect’in araştırmasına göre üretken yapay zekanın satışlarının 2025’te %38 oranında büyümesi bekleniyor
Panasonic Connect Europe’un yeni araştırması, üretken yapay zekanın (GenAI) 2025 yılında satışlarda ortalama %38’lik bir artış sağlayacağını ortaya koyuyor
Panasonic Connect Europe, satış uzmanlarının %91’inin rekabet avantajı elde etmek için üretken yapay zeka kullandığını ortaya koyan yeni bir araştırmayı duyurdu. Araştırmaya göre, ankete katılanlar GenAI’ı süreçlerine dahil etmenin veri analitiğinde doğruluğu artırması, daha kişiselleştirilmiş müşteri etkileşimi sunması ve yanıt sürelerini düşürmesi gibi faydaları sayesinde önümüzdeki 12 ayda satışlarda ortalama %38’lik bir artış sağlayacağına inanıyor.
BT ve İK arasındaki olası çekişme
Araştırmanın ortaya çıkardığı göze çarpan bir konu, GenAI’ın kullanıma sunulmasını kimin destekleyeceğiydi. Anket katılımcılarının %90’ı, yapay zekayı süreçlerine dahil etmek için yardıma ihtiyaç duyacağı fikrinde ve %68’i bu desteğin kuruluşlarının BT departmanından geleceğini düşünüyor. Ancak BT departmanı teknolojinin işlevsel unsurlarında uzmanlığa sahip olsa da, kuruluşlar GenAI destekli satış süreçlerini hayata geçirirken alacağı desteğin kapsamını genişletmelidir.
Entegrasyon, üretken yapay zekanın benimsenmesinin önünde çok büyük bir zorluk olmakla beraber, ankete katılanların %92’si bu alanda zorluk yaşayacağını öngörüyor. Bunu takiben, eğitim (%68), güvenlik (%63) ve mevzuata uygunluk (%61) kurumların öngördüğü en büyük zorluklar arasında bulunuyor.
Genç ve kıdemli satış uzmanları farklı görüşlere sahip
Üretken yapay zekanın en etkili kullanım alanları ve potansiyel etkisi söz konusu olunca, gençler ve yaşlılar arasında öne çıkan bir ayrım görülüyor. Kıdemli satış uzmanları, gençlere göre daha sık üretken yapay zeka kullandığını dile getiriyor. Ancak genç katılımcılar, bu teknolojinin çok fazla zaman kazandırdığı konusunda kıdemli iş arkadaşları ile hemfikir olamıyor.
Panasonic Connect Europe Yapay Zeka Başkanı Margarita Lindahl, şunları söyledi: “Çalışmamız, üretken yapay zekanın satışlarda devrim yarattığını, kayda değer bir büyüme sağladığını ve uzmanlar arasında yüksek beklentiler doğurduğunu ortaya koyuyor. Ancak bu teknolojinin etkili kullanımı, benimsemenin ötesinde bir çaba gerektiriyor. Kuruluşlar, sürdürülebilir etki ve rekabet avantajı sağlamak için güçlü stratejiler, etkili önlemler ve kapsamlı destek ağlarından faydalanarak entegrasyon ve eğitim sorunlarının önüne geçmelidir.”
Yapıyı yağmurdan korumanın ve ömrünü uzatmanın anahtarı: Çatı yalıtımı
Bir yapının en temel ve kritik bileşenlerinden biri olan çatı yalıtımı, yağmur sularına karşı koruyucu bir bariyer görevi görüyor. Özellikle ilkbahar aylarında artan yağışlar, yapıların dayanıklılığını ve uzun ömürlü olmasını sağlamak için kaliteli bir çatı yalıtımının gerekliliğini daha da artırıyor.
Çatılarda meydana gelen su birikintileri ve sızıntılar, zamanla ciddi yapısal sorunlara yol açabiliyor. Bu su sızmaları, iç mekanlarda nemin artmasına, duvarlarda küf oluşumuna ve yapısal hasarlara neden olabiliyor. Bu durum, binanın yapısal bütünlüğünü tehdit ederken, aynı zamanda yaşam alanlarının estetiğini ve sağlık koşullarını olumsuz yönde etkiliyor.
ODE Yalıtım, bu tür olumsuz etkileri önlemek amacıyla geliştirdiği yüksek performanslı su yalıtım çözümleriyle, yapıların güvenliğini ve uzun ömürlülüğünü sağlıyor. Sunduğu teknolojik ve etkili çözümlerle, çatı yalıtımının sağladığı korumanın kalitesini artırarak, binaların dayanıklılığını güçlendiriyor.
ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Çatı yalıtımı, bir yapının en kritik bileşenlerinden biri. Yapıların uzun ömürlü olmasını sağlarken yağmur sularına karşı etkili bir koruma sağlamak için son derece önemli. Özellikle mevsimsel yağışların arttığı dönemlerde, çatı yalıtımının kalitesi, yapının dayanıklılığını ve güvenliğini doğrudan etkiliyor. Çatılarda meydana gelen su birikintileri ve sızıntılar, zamanla ciddi yapısal sorunlara yol açabiliyor. Bu tür su sızmaları, hem iç mekanlarda nem oranının artmasına hem de duvarlarda küf oluşumuna neden olabilir. Bu durum, yaşam alanlarının estetiğini bozar ve sağlıklı koşulları tehdit eder. Ayrıca, yapısal bütünlüğü tehdit eden su sızıntıları, uzun vadede büyük maliyetlere yol açabilir. ODE Yalıtım olarak geliştirdiğimiz yüksek performanslı su yalıtım çözümleriyle bu tür olumsuz etkileri önlemeyi amaçlıyoruz. Yalıtımın sağladığı korumanın kalitesini artırarak, yapıların güvenliğini ve uzun ömürlülüğünü güçlendiriyoruz.”
Yanmar Turkey, Çiftçi Dostu Modelleriyle Konya Tarım Fuarı’nda Yerini Alacak!
Yanmar Turkey, 8-12 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek
Türkiye’nin en büyük tarım fuarları arasında yer alan Konya Tarım Fuarı’nda Türk çiftçisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Çiftçinin daha hızlı ve daha verimli çalışmasını sağlayacak özelliklerle donatılan Yanmar, Solis ve LS marka traktörlerin yanı sıra
YTAgri tarım ekipmanlarını tanıtacak olan Yanmar Turkey,
ziyaretçilerini Hol:1 Stant 103’te ağırlayacak.
Dünyanın tarım alanında önde gelen şirketlerinden Japon devi Yanmar’ın tam iştiraki Yanmar Turkey, tarım sektörünün Türkiye’deki en büyük fuarlarından biri olan Konya Tarım Fuarı’na katılıyor. Bu yıl 8-12 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek fuarda Yanmar Turkey; uzun ömürlü yapısıyla öne çıkan Yanmar, düşük yakıt tüketimiyle fark yaratan Solis ve üstün teknoloji ile konfor sunan LS marka traktörlerin yanı sıra YTAgri tarım ekipmanlarını da katılımcıların ve Türk çiftçisinin beğenisine sunacak.
Sahadaki en büyük destekçi
Yanmar ve Solis marka traktörler, Türk çiftçisinin işlerini daha hızlı ve verimli şekilde gerçekleştirebilmesi için farklı ihtiyaçlara uygun çözümler sunuyor. Yanmar traktörler, gelişmiş donanımı ve güçlü yapısıyla zorlu arazi koşullarında yüksek performans sağlarken; Solis traktörler ise düşük yakıt tüketimi ve kullanım kolaylığıyla öne çıkıyor. Her iki marka da Stage V emisyon standartlarına uygun motorları sayesinde çevre dostu bir performans sunarken, yakıt tasarrufu konusunda da çiftçiye önemli avantajlar sağlıyor. Yanmar ve Solis traktörler, farklı segmentlerde öne çıkan özellikleriyle çiftçilerin tarladaki en büyük yardımcısı olmaya devam ediyor.
LS Traktörler için bayi görüşmeleri yapılacak
Yanmar Turkey Tarım İş Kolu ve İş Geliştirme Direktörü Murat Balkan Kanbir, her sene tarım sektörüne yepyeni bir soluk kazandıran Konya Tarım Fuarı’na dördüncü kez katılacaklarını belirterek, “Yanmar Turkey olarak, geniş ürün yelpazemizle çiftçilerimizin ihtiyaçlarına en uygun çözümleri sunmayı hedefliyoruz. Bu yıl fuarda, Yanmar ve Solis markalı traktörlerimizin yanı sıra çok yakında çiftçilerimizle buluşturacağımız LS Traktörlerimizi de tanıtacağız. Fuardan beklentimiz yüksek. Mevcut ve potansiyel müşterilerimizle bire bir etkileşim kuracağız. Önemli iş birliği fırsatları doğacağına inanıyoruz. Ayrıca LS bayi ağını Türkiye’de yeniden yapılandırdığımız bugünlerde, bayi adaylarımızla fuar alanında buluşmak bizler için ayrı bir önem taşıyor.” dedi.
LS Traktörler çok yakında pazarda…
Yanmar Turkey’nin distribütörlüğünü üstlendiği ve çok yakında satışına başlayacağı LS Traktör portföyündeki MT3 serisi 35-60 beygir aralığındaki ROPS’lu model traktörler, özellikle küçük ve dar alanlarda çalışan çiftçilerin ihtiyacına cevap verebilecek şekilde geliştirildi. Çok yönlü ve konforlu traktörleri, çiftçilerin büyük beğenisini kazanacağı tahmin ediliyor. 60-100 beygir aralığında olan XU, MT5 ve MT7 serisi kabinli traktörler ise zorlu arazi koşullarında çalışan çiftçilere hitap ediyor. Bu traktörler, dayanıklı yapısının yanı sıra konforu üst seviyeye çıkaran premium özelliklerle öne çıkıyor. Yanmar Turkey, 2025 Nisan ve Mayıs aylarında yapacağı özel kampanyalarla LS Traktörleri, çiftçilere cazip fiyat ve avantajlı ödeme seçenekleriyle buluşturmayı hedefliyor.
Tarım sektöründeki gelişmelerin, yeniliklerin ve iş birliklerinin buluşma noktası olan Konya Tarım Fuarı ise, makineleşme ve modern tarım uygulamaları konusunda uluslararası bir referans olmayı bu yıl da sürdürecek. Tarımsal mekanizasyondan traktör ve yan sanayi ürünlerine, çiftlik ekipmanlarından hizmet çözümlerine kadar sektöre yönelik binlerce ürünün sergilendiği fuar, 8–12 Nisan 2025 tarihleri arasında 21. kez kapılarını açacak.
Roche Diagnostik Türkiye Uyum Direktörü Başak Kırmızıtaş Tosunoğlu oldu
Roche Diagnostik Türkiye, hedefleri ve vizyonu doğrultusunda organizasyonel yapılanmasını güçlendirmeye devam ediyor. Bu kapsamda, Roche Diagnostik Türkiye Uyum Direktörü 17 Şubat 2025 itibarıyla Başak Kırmızıtaş Tosunoğlu oldu.
BYD, Türkiye’deki Ürün Gamını Yeni Bir Versiyonla Genişletiyor: “DOLPHIN Comfort”
Dünyanın bir numaralı elektrikli otomobil üreticisi BYD, Türkiye’de ürün yelpazesini genişletmeye devam ediyor. Yeni donanım seçeneği Comfort ile yollara çıkmaya hazırlanan BYD DOLPHIN, zengin donanım özellikleri ve gelişmiş teknolojisiyle Türkiye’de elektrikli hatchback segmentine yeni bir standart getiriyor.
BYD’nin büyük ilgi gören yüzde 100 elektrikli C segmenti hatchback modeli DOLPHIN, yeni donanım seçeneği ve güncellenen teknik özellikleriyle Nisan ayının ikinci yarısından itibaren BYD showroom’larında satışa sunulacak. DOLPHIN Comfort’ın tavsiye edilen anahtar teslim satış fiyatı, 1.295.000 TL olacak.
BYD DOLPHIN’de yeni donanım seviyesi: Comfort
DOLPHIN’in mevcut “Design” donanım seviyesine ek olarak, daha erişilebilir bir seçenek sunan “Comfort” donanım seviyesi de BYD Türkiye ürün yelpazesine eklendi. Comfort donanım seviyesinde; yağmur sensörlü ön cam silecekleri, ısıtmalı ön koltuklar, ısıtmalı direksiyon simidi, 6 hoparlörlü ses sistemi, ergonomik tasarıma sahip vegan deri döşeme, 12.8 inç elektrikli dönebilir multimedya ekranı, 5 inç dijital gösterge paneli, Apple CarPlay ve Android Auto uyumluluğu, sesli komut sistemi ve 360 derece panoramik görüş kamerası gibi özellikler standart olarak sunuluyor. Design donanımında ise bunlara ek olarak geniş panoramik cam tavan, havalandırmalı kablosuz şarj istasyonu (50W), karartılmış arka camlar ve ön koltuk havalandırma özelliği de yer alıyor.
SHION MIURA’NIN BOOKSELLERS ÖDÜLLÜ ROMANI SEYRÜSEFER, DÜŞBAZ KİTAPLAR’DAN ÇIKTI!
Ödüllü Japon yazar Shion Miura’nın, tüm dünyada 1,3 milyondan fazla satan ve 2012’de Japan Booksellers’ Ödülü’ne değer görülen romanı Seyrüsefer, Düşbaz Kitaplar’dan çıktı! Aşka, dostluğa ve aileye odaklanan roman, bir grup sözlük editörünün yeni bir sözlük oluşturma sürecindeki titiz çalışmalarını, kelimelere duydukları tutkuyu ve bu süreçte kurdukları insanî bağları anlatıyor. Sakin ama derin bir anlatımla ilerleyen Seyrüsefer, dilin gücünü ve kelimelerin hayatımızdaki yerini keşfetmek isteyenler için ilham verici bir yolculuk sunuyor. Japonların insan ilişkilerine, alışkanlıklarına ve geleneklerine de değinen roman, yayıncılığın zor taraflarına, editörlerin maddi-manevi sıkıntılarına ve okurdan beklentilerine, başta sözlük editörlüğü olmak üzere genel anlamda editörlüğün uğraş alanlarına ve nasıl çalıştığına dair meselelere de ışık tutuyor.
Marmara Park AVM’de Ulaş Şentürk ile Oyuncaklar Kadraja Alınıyor
Çocuklar için eğlenmeyi ve öğrenmeyi bir araya getiren etkinliklerle keyifli dakikalar sunan Marmara Park AVM, 5 Nisan Cuma günü fotoğraf sanatçısı Ulaş Şentürk ile birlikte düzenlenecek Oyuncak Fotoğrafçılığı Atölyesine ev sahipliği yapıyor.
Akıllı telefon kullanımını hobiye dönüştürmek amacıyla hayata geçirilen Toys of Norton ile Oyuncak Fotoğrafçılığı Atölyesi, çocuklara yaratıcılıklarını geliştirme ve fotoğraf çekim tekniklerini keşfetme fırsatı sunuyor.
8- 13 yaş aralığındaki çocuklara özel olarak gerçekleştirilecek atölye, Marmara Park AVM’nin zemin katında bulunan etkinlik alanında düzenlenecek. 5 Nisan Cuma günü 15.00 ve 17.00 saatlerinde iki farklı seans halinde gerçekleşecek etkinlikte, her seansta 10 çocuk kontenjanı bulunuyor.
Novartis Türkiye Ülke Başkanı Natacha Theytaz, önde gelen şirketlerin üretim, teknoloji, finans ve diğer kritik alanlardaki üst düzey liderlerini ödüllendiren WeQual Awards EMEA 2025’de President kategorisinin kazananı olarak önemli bir başarıya imza attı.
WeQual Awards, şirketlerin üst düzey yönetim kademelerinde daha fazla kadın liderin yer almasını desteklemeyi ve bu alandaki başarıları takdir etmeyi amaçlayan prestijli bir platform. Ödül, sadece bireysel başarıların değil, şirketlerin çeşitlilik, kapsayıcılık ve eşitlik ilkelerine olan bağlılığının da bir kanıtı olarak görülüyor. Natacha Theytaz’ın kazandığı bu ödül, Novartis’in geleceğin kadın liderlerini desteklemedeki kararlılığını ve kapsayıcılığı teşvik eden şirket politikalarını benimsediğini gösteriyor.
Liderlik, Etki ve Dönüşüm
Uzun yıllara dayanan kariyerinde danışmanlık, kamu hizmeti ve ilaç sektöründe çeşitli liderlik rollerinde bulunan ve 2022 yılından bu yana Novartis Türkiye Ülke Başkanı olarak görev yapan Natacha Theytaz, “Novartis Türkiye’de tüm çalışma arkadaşlarımla birlikte hastaların yenilikçi tedavilere erişimlerini artırmak ve sürekli büyümeyi sağlamak için yenilikçi çözümler geliştiriyoruz. Makroekonomik dalgalanmalar ve doğal afetler gibi zorluklarla karşılaştık ama her seferinde cesur stratejilerle ve güçlü ekip çalışması ile büyük etkiler yaratmayı başardık. Gerçek liderliğin her zaman karşımıza çıkması muhtemel engelleri aşmak ve yeteneklerin önünü açmak olduğuna inanıyorum. WeQual’ın misyonu yani toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmak ve kadınların kariyerlerini yönetici liderliğe doğru hızlandırmak, hem benim hem de Novartis’in değerleriyle derinden örtüşüyor. Aktif olarak mentorluk yapmaya devam eden bir kadın çalışan ve çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda öncü bir şirketin üyesi olarak paylaşmak isterim ki geleceğin liderlerinin gelişebileceği çalışma ortamları oluşturmaya kararlıyız” dedi.