Sevgililer Günü’nde Doğanın Kalbine 7 Fidan Dikin!
ÇEKÜL Vakfı, Sevgililer Günü’nde sevginizi kalıcı kılacak ve doğaya değer katacak anlamlı bir hediye alternatifi sunuyor. Bu yıl 14 Şubat’ta sevgilinize 7 Ağaç Ormanları Programı’ndan fidan hediye ederek geleceğe umut olabilirsiniz.
10 Şubat 2025, İstanbul
Sevgililer Günü, duygularınızı ifade etmenin ve kalıcı anılar yaratmanın en özel zamanı. 35 yıldır “Doğa ve Kültürle Varız” diyerek doğayı ve kültürel mirası koruyan ÇEKÜL Vakfı, bu özel günde anlamlı bir hediye alternatifi sunuyor. 7 Ağaç Ormanları Programı kapsamında sevdikleriniz adına dikeceğiniz fidanlar, tıpkı sevginiz gibi kök salacak, büyüyecek ve geleceğe nefes olacak.
Kişiselleştirilmiş hediye kartları
Sevgililer Günü’nde klasik hediyeler yerine, özel bir notla anlam katacağınız fidan bağışı yapabilirsiniz. ÇEKÜL Vakfı, bağışçılara özel tasarlanmış hediye kartları sunarak bu anlamlı hediyeyi unutulmaz bir anıya dönüştürüyor.
Neden 7 Ağaç
7 Ağaç, bir insanın bir yıl boyunca tükettiği doğal kaynakları temsil ediyor. ÇEKÜL Vakfı’nın 7 Ağaç Ormanları Programı, her yıl doğaya kazandırılması gereken ağaçları yeniden toprakla buluşturarak ekolojik dengeyi koruma amacını taşıyor. Tüketimin ve çevresel baskının her geçen gün arttığı dünyamızda, bu program sayesinde doğaya daha fazla katkı sağlamak mümkün.
ÇEKÜL Vakfının 1992 yılında başlattığı ağaçlandırma programı kapsamında ilk fidanlar artık yetişkin birer ağaç oldu. Türkiye’nin farklı bölgelerinde 70’ten fazla sahada 4 milyondan fazla fidan, doğaseverlerin desteğiyle toprakla buluştu. ÇEKÜL 7 Ağaç Ormanları, 1 milyonu aşan doğaseverin desteğiyle büyümeye devam ediyor. Bireyler ve kurumlar, özel günlerde sevdikleri ve müşterileri adına fidan bağışında bulunuyor.
Bu Sevgililer Günü’nde siz de aşkınızı doğayla buluşturun, geleceğe yeşil bir miras bırakın!
Mobilya ihracatı yeni yıla pozitif başladı ABD ve Suriye pazarlarında başarı sağlandı
Türkiye mobilya, kâğıt ve orman ürünleri sektörü, 2025 yılının ilk ayında yüzde 1,4 artışla 610 milyon dolar, AKAMİB ise yüzde 2,8 artışla 73,2 milyon dolarlık ihracata imza attı. Hedef pazarlarda büyüme kaydeden sektör, özellikle ABD pazarına iyi başlangıç yaparken, Akdenizli firmalar ticari ilişkilerin yeniden hareketlendiği Suriye’de yüzde 50’lik artış gösterdi.
Türkiye mobilya, kağıt ve orman ürünleri sektörü, 2025 yılına pozitif başladı. Geçen yılı yüzde 1’lik azalışla kapatan sektör, 2025 yılının ocak ayında yüzde 1,4 artışla 609 milyon 821 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Akdeniz Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği (AKAMİB) ise sektör genelinin üzerinde büyüme oranı kaydederek ocak ayında yüzde 2,8 artış ile 73 milyon 210 bin dolarlık ihracat yaptı.
Akdeniz’den ABD ve Suriye’de rekor ihracat artışları
Sektörün Türkiye geneli ocak ayı ihracatında en başarılı ilk beş pazarı Irak, Birleşik Krallık, ABD, Almanya ve Libya oldu. İlk 10 pazar içerisinde Birleşik Krallık’a yüzde 37,6’lık, Gürcistan’a yüzde 27,4’lük ve Libya’ya yüzde 24,3’lük ihracat artışları gerçekleşti. Sektör, hedef pazarlar arasında olan ABD’de ise yüzde 3,4’lük büyüme kaydetti.
AKAMİB’in ocak ayı ihracatında da Irak ilk sırada yer aldı. Irak’ı sırasıyla; Almanya, Suriye, Fransa ve ABD takip etti. İlk 10 pazar içerisinde ABD’ye yüzde 51, Suriye’ye yüzde 50 ve Birleşik Krallık’a yüzde 45’lik ihracat artışı sağlandı.
“Kalıcı ve sürdürülebilir ihracat yapmayı hedefliyoruz”
Sektörün ocak ayı performansını ve 2025 yılı beklentilerini değerlendiren AKAMİB Başkanı Onur Kılıçer, şu açıklamaları yaptı: “2024 yılı, sektörümüz açısından zorlu bir dönem oldu. Kurun baskılanması ve kur-enflasyon makasının açılması, fiyat rekabetçiliğimizi olumsuz etkiledi ve bu durum ihracat rakamlarımızda gerilemeye yol açtı. Ancak tüm bu zorluklara rağmen üreticilerimiz ve ihracatçılarımız yıl boyunca büyük bir azimle çalışarak rekabet güçlerini korumak için yoğun çaba sarf etti. 2025 yılını, sektörümüzün yeniden yükselişe geçtiği bir dönem olarak görüyoruz. Faiz oranlarının gerilemeye başlaması ve finansmana erişimin kademeli olarak iyileşmesi önemli. Devletimizin üretim ve ihracat odaklı destek programlarını genişletmesi, firmalarımızın rekabet gücünü artıracaktır. İhracata katkı sağlayacak adımların atılması ile çok daha güçlü bir ivme yakalayabiliriz. Hedefimiz, sadece rakamlardaki büyümeyle yetinmek değil, kalıcı ve sürdürülebilir bir büyüme modeli oluşturarak Türk mobilya sektörünü küresel arenada daha güçlü bir noktaya taşımaktır.”
Vaillant Group Türkiye’nin Sürdürülebilirlik Projesine Bir Ödül Daha
Vaillant Group Türkiye’nin “3 Alanda Sürdürülebilirlik: Çevre, Toplum, Çalışan” projesi, IDC Future Enterprise Awards programı EMEA Bölgesi “Sürdürülebilirlik” kategorisinde 2’ncilik ödülüne layık görüldü.
İklimlendirme sektörünün öncü markası Vaillant Group Türkiye, sürdürülebilirlik projeleriyle kazandığı ödüllere bir yenisini daha ekledi. Vaillant Group Türkiye Bilgi Teknolojileri Departmanı tarafından geliştirilen “3 Alanda Sürdürülebilirlik: Çevre, Toplum, Çalışan” projesi, IDC Future Enterprise Awards programı kapsamında EMEA Bölgesi “Sürdürülebilirlik” kategorisinde 2’nci oldu. Çevre, toplum ve çalışanlar yararına hayata geçirilen üç etaplı bütünleşik bir uygulamayı ifade eden proje, IDC Türkiye CIO Zirvesi’nde de “Sürdürülebilirlik” kategorisinde “Yılın En İyi Projesi” seçilmişti.
“Sürdürülebilirlik, iklimlendirme sektörünü doğrudan ilgilendiren bir konu”
Ödülle ilgili değerlendirmede bulunan Vaillant Group Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Atan, sürdürülebilirlik kavramının iklimlendirme sektörünü doğrudan ilgilendiren bir konu olduğuna dikkat çekti. Atan, “Vaillant olarak, ekolojik, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla nesiller boyu sürdürülebilir; insana ve doğaya saygılı bir gelecek yaratmak amacını taşıyan çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Çevresel hedeflerin yanında sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel hedefler de belirliyoruz. Bu çalışmalar iş stratejimizin merkezinde yer alıyor. Çevre, toplum ve çalışanlar yararına hayata geçirdiğimiz projemizle bir kez daha ödüle layık görülmekten mutluluk duyuyoruz” diye konuştu.
AHBİB BAŞKANI VEYSEL MEMİŞ: BAKLİYAT, SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMIN ALTIN ANAHTARI
Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AHBİB) Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Memiş, tarihte sayısız medeniyetin temel gıda ürünü olan bakliyatın yüksek protein değerlerinin yanı sıra daha az suya, daha az gübreye ihtiyaç duyması, havadaki azotu, potasyumu toprağa aktarması gibi çevreye katkıları nedeniyle küresel iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik doğal bir kalkan olduğunu belirtti.
10 Şubat Dünya Bakliyat Günü kapsamında değerlendirmelerde bulunan AHBİB Başkanı Veysel Memiş, “İnsan beslenmesinde bitkisel proteinlerin yüzde 22’sini, karbonhidratların yüzde 7’sini, hayvan beslenmesindeki proteinlerin yüzde 38’ini, karbonhidratların yüzde 5’ini bakliyat ürünleri karşılıyor. Nohut, fasulye, mercimek, bezelye ve bakla gibi bakliyat ürünleri ulusların gıda güvenliği için hayati önem taşıyan besin kaynağı olarak öne çıkıyor. Bakliyat ürünleri çevreye sağladığı katkılardan dolayı geleceğin gıdası olarak öne çıkıyor.” dedi.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2016 yılındaki genel kurulunda 44 ülkenin onayı ile 10 Şubat’ın “Dünya Bakliyat Günü” ilan edildiğini, bu özel gün sayesinde bakliyat çeşitlerinin sürdürülebilir tarıma, beslenme güvenliğine ve iklim değişikliğiyle mücadeleye katkılarının küresel ölçekte daha fazla ön plana çıkarıldığını kaydeden Başkan Veysel Memiş, iklim dostu tarım politikalarının yaygınlaştırılmasında da bakliyat ürünlerinin önemli roller üstlendiğini kaydetti.
“Dünya genelinde bakliyat üretiminde 10 yıllık süreçte yüzde 25 artış bekleniyor”
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO), 2024-2033 yıllarını kapsayan Tarımsal Görünüm Raporu’na göre dünya genelinde 95 milyon ton olan bakliyat üretiminin 10 yıllık projeksiyonda yüzde 25 artışla 119 milyon tona yükselmesinin tahmin edildiğini kaydeden Başkan Veysel Memiş, 19 milyon ton olan dünya bakliyat ticaretinin söz konusu dönemde yüzde 16 artarak 22 milyon tona ulaşmasının beklendiğini belirtti.
“Geleceğin Unicorn’u” (Future Unicorn) Ödülü 2025 finalistleri Açıklandı: Dijital Türkiye Platformu’nun adayı Picus Security finalde
Dijital Türkiye Platformu’nun üyesi olduğu DIGITALEUROPE, her yıl Avrupa’nın en umut verici teknoloji firmalarını sergileyen 2025 Geleceğin Unicorn’u Ödülü’nde finale kalan Avrupalı şirketleri açıkladı. Dijital Türkiye Platformu’nun adayı Picus Security finale kalan dört şirketten biri olmaya hak kazandı. Diğer finalistler Matteco (İspanya), Pactum AI (Estonya) ve Turbine Simulated Cell Technologies (Macaristan) oldu. Finalistler, Avrupa’nın bir sonraki teknoloji unicornu olma yönündeki büyüme potansiyelini değerlendiren Future Unicorn kategorisi için yarışacak.
Türkiye Bilişim Vakfı koordinasyonunda TÜBİSAD ve TESİD birlikteliğiyle oluşturulan ve 2011 yılından itibaren Digital Europe üyesi olan Dijital Türkiye Platformu tarafından belirlenen Geleceğin Unicorn’u (Future Unicorn) Ödülü 2025 finalistleri açıklandı. 2025 ödülleri için dört finalist, dört farklı Avrupa ülkesinden geliyor ve enerji teknolojisi, yapay zeka, siber güvenlik, drone ve uzay teknolojisi gibi teknolojiler için çalışıyorlar.
DIGITALEUROPE Genel Direktörü Cecilia Bonefeld-Dahl: “Bugün dünyadaki unicornların yalnızca yüzde 14’ü Avrupa’dan geliyor. Özellikle Avrupa’nın giderek gerginleşen jeopolitik bağlamda ekonomik ve güvenlik direncini artırmaya çalıştığı bir dönemde bu yeterli olmaktan uzaktır. Avrupa’nın rekabet gücü, yenilikçi çalışmaları destekleme ve güçlendirme kapasitesinde yatıyor. 2025 Future Unicorn Ödülü finalistlerimiz, Avrupa’nın küresel ölçekte liderliğini geri kazanma ve teknoloji yarışını kazanma potansiyeline güç katıyorlar. Finalistlerimiz, dijital sağlık ve siber güvenlik çözümlerinden enerji teknolojisi ve savunma teknolojisine kadar, Avrupa’nın karşı karşıya olduğu en büyük zorlukları çözmek için gereken çözümlerle öne çıkıyor: sağlık hizmetleri yetersizliği, iklim değişikliği, artan siber tehditler, modern savaş ve çok daha fazlası.
Avrupa’nın en büyük varlığı kendi yenilikçileridir. Ancak onları kıtada tutabilmek için doğru iş koşullarına ihtiyaçları var. Üç adımlı oyun planımız: kes, basitleştir, teşvik et, o noktaya nasıl ulaşılacağı konusunda somut fikirler sunuyor” dedi.
Otelin yangın güvenliğinden nasıl emin olacağız?
İş Sağlığı ve Güvenliğinin Hayat Kurtardığını Vatandaşlar Olarak Anlamamız, 78 Cana Mal oldu.
Geçtiğimiz günlerde Kartalkaya’da yaşanan ve 78 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan otel yangını, şüphesiz ki tüm ülkeyi yasa boğmuş ve iş sağlığı ve güvenliğinin hayati önemi bir kez daha gündeme gelmiştir.
Yetkililer henüz inceleme raporlarını kamuoyuyla paylaşmadı ama çıkan haberlere göre, yangın önleme sistemlerinin eksik ya da yetersiz olması, acil çıkış yollarının ve tahliye planlarının etkin bir şekilde uygulanmamış olması, bu büyük felaketi kaçınılmaz hale getirdiğine dair önemli ipuçlarını barındırmakta.
Uzun yıllardan bu yana toplum sağlığı için çalışan Lokman Hekim Sağlık Vakfı olarak iştirakimiz Lokman Hekim İş Sağlığı ve İş Güvenliği tecrübesi ile bir açıklama yapmayı sorumluluğumuz olarak gördük.
Vatandaşlar Bilinçleniyor
Mülakatta işe alım uzmanlarına sormanız gereken 12 soru
İşe alım uzmanlarıyla etkileşimde bulunurken, görüşmelere stratejik ve dikkatli bir şekilde yaklaşmak da önem taşıyor. Cevabını kolayca bulabileceğiniz sorular sorarak zaman kaybetmeyin. Küresel insan kaynakları çözümlerinde lider bir şirket olan ManpowerGroup, iş arayanlar için mülakat esnasında işe alım uzmanlarına sorulması gereken 12 soruyu derledi. Bu sorular size başvurduğunuz şirkette çalışmak isteyip istemeyeceğinize dair ipuçları sunarken bir sonraki görüşme için de etkili bir bilgi edinme fırsatı yaratacak. İşte işe alım uzmanlarında olumlu bir etki bırakabileceğiniz o sorular.
İşe alım uzmanları genellikle mülakatların ilk turunu gerçekleştiren kişiler. Bu görüşme size şirket hakkında bilgi almak, belki de daha sonraki mülakatlarda size yardımcı olacak, bulunması zor bilgiler edinme fırsatı da sunar. İşe alım uzmanlarıyla yapılan görüşmeler aynı zamanda şirket için mi yoksa şirket fark etmeksizin rolle mi ilgilendiğinize karar vermenize de yardımcı olur. Bu nedenlerle mülakatta doğru soruları sorabilmek, sorulara yanıt verebilmek kadar önemli.
İnternette mülakat sürecinde sorulması gereken sorularla ilgili pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz. Ancak bu bilgiler her zaman güvenilir ya da iş dünyasının dinamiklerine uygun olmayabilir. İş arama sürecinizde gerçekten fark yaratmak ve doğru bir izlenim bırakmak istiyorsanız, ManpowerGroup gibi işe alım ve insan kaynakları alanında uzman bir kurumun rehberliğine başvurmanız önemli. Uzmanların görüşlerine dayanan doğru sorular hem mülakatta öne çıkmanızı sağlar hem de size en uygun iş yerini seçmenizde yardımcı olur.
İşte, küresel insan kaynakları çözümlerinde lider bir şirket olan ManpowerGroup’un iş arayanlar için derlediği mülakat esnasında işe alım uzmanlarına sorulması gereken 12 soru:
Pozisyondan şirketin değer beklentisi nedir?
Pozisyonun yaşayabileceği zorluklar nelerdir?
Başarı kriterleri nelerdir?
Performans değerlendirme sürecinden bahsedebilir misiniz?
Şirket içi eğitim fırsatları nelerdir?
Pozisyonla ilgili özel eğitim imkânları mevcut mudur?
Şirketin tipik bir gününden bahsedebilir misiniz?
Şirket kültürünü nasıl tanımlarsınız?
Şirket faaliyetleri ile araştırmalarımı yaptım. Şirketin gelecek planları ve projeleri ile ilgili benimle paylaşabilecekleriniz var mı?
Hangi sürede pozisyonu kapatmayı planlıyorsunuz?
İşe alındığım takdirde ne kadar sürede işe başlamam bekleniyor?Sürecimiz olumlu ilerlerse bir sonraki görüşme için hazırlamam gereken farklı bir konu var mı?
YAPAY ZEKÂNIN KISA TARİHİ: DÜŞBAZ’DAN YAPAY ZEKÂNIN EVRİMİNİ ve İNSAN ZEKÂSIYLA KARŞILAŞTIRILMASINI TARTIŞAN İLGİ ÇEKİCİ BİR ÇALIŞMA
Bilgisayar bilimcisi veyazar Michael Wildenhain’ın ilgi çekici kitabı Yapay Zekânın Kısa Tarihi,yapay zekânın tarihsel gelişimi ve insanlıkla ilişkisine dair disiplinlerarası bir özet sunuyor. Yapay zekâ fikrinin edebiyattan doğduğunu savunan Wildenhain, Düşbaz Kitaplar’dan çıkan Yapay Zekânın Kısa Tarihi’nde yapay zekânın teknik gelişiminden ziyade kültürel bir okuma sunuyor. Yazar, Goethe’nin Homunculus’u, Mary Shelley’nin Frankenstein’ı gibi edebi eserlerden yola çıkarak insanın kendi benzerini yaratma arzusunu, buradan doğan etik ve felsefi sorularla birlikte ele alıyor. Alan Turing, Gottlob Frege gibi birçok öncüismin çalışmalarını da irdeleyen kitap, yapay zekânın evrimini ve insan zekâsıyla karşılaştırılmasını tartışıyor.
Uzunzamandır robotların, otomasyonun, yapay zekânın varlığından korkup kaçıp biryandan da bu varlığın hayaline kapılıp büyüleniyoruz. Ödüllü yazar Michael Wildenhain da en başa gidiyor ve yapay zekânın gerçekten de kendi bilincinigeliştirip geliştirmediğini sorguluyor. Yazar, Kasım 2022’de ChatGPT’nin desahneye çıkmasıyla birlikte kullanımına dair tartışmaların zirve yaptığı yapayzekânın gelişimini ve alımlanmasını birkaç merkezde incelemeye alıyor: Mary Shelley, Johann Wolfgang von Goethe gibi yazarlardan Herbert A. Simon, AllenNewell ve Alan Turing gibi programlamanın öncülerine ve Gottlob Frege ve JohnRogers Searle gibi filozoflara kadar giderek yapay zekânın gelişimini anlatıyorve en önemlisi geleceğini tartışıyor. Yapay Zekânın Kısa Tarihi, ilkbilgisayarın ortaya çıkışından nörolojik ağlara kadar pek çok alanda kuş bakışı yolculuk yapabileceğimiz çok disiplinli ve disiplinlerarası bilgilerle dolu, müthiş bir kılavuz.
Gerçeklik ile hayalin kesiştiği sınırda izleyiciyi bir keşif yolculuğuna davet eden sergi, Akkaş’ın sanatsal pratiğinde öne çıkan içsel sorgulamalar, kaos ve dinginlik arasındaki ince dengeyi güçlü bir görsellikle sunuyor. Açılışa katılan sanatçılar, koleksiyonerler ve sanatseverler, eserlerin katmanlı anlatımına dair derinlemesine sohbetler gerçekleştirirken, Akkaş’ın soyut ve figüratif öğeler arasında kurduğu bağın etkileyiciliğini vurguladılar.
Sergi, hakikatin netliği ile hayalin özgür dünyası arasındaki sınırları sorgularken, sanatçının içsel dünyasının yansımalarını da izleyiciye açıyor. Açılış gecesi boyunca eserler üzerine yapılan yorumlar, serginin düşündürücü ve ilham verici atmosferini gözler önüne serdi.
Yoğun ilgi nedeniyle DenizBank tarafından süresi uzatılan sergi, 6 Mart 2025’e kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.
DÜNYA BAKLİYAT GÜNÜ KUTLANIYOR
Nohut, kuru fasulye ve mercimek Türk mutfağının baş tacı
10 Şubat Dünya Bakliyat Günü’nde, sofralarımızın vazgeçilmezi olan nohut, mercimek ve kuru fasulye Türk mutfaklarında hak ettiği yeri koruyor. Hasata’nın 500’den fazla kadın tüketiciyle gerçekleştirdiği araştırma, Türkiye’de bakliyatın mutfaklardaki güçlü yerini ve tüketicilerin doğal, güvenilir ve lezzetli ürünlere olan ilgisini ortaya koydu.
Tiryaki Agro CEO’su Süleyman Tiryakioğlu, bitkisel protein tüketimindeki küresel artışa dikkat çekerek, bakliyatların yalnızca bugünün değil geleceğin de en değerli besin kaynaklarından biri olduğunu vurguladı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) önerisiyle BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve ilk kez 2019 yılında kutlanmaya başlanan Dünya Bakliyat Gününde, bakliyatın beslenmedeki önemine ve gıda güvenliği açısından bakliyatın oynadığı role dikkat çekiliyor. Bakliyatlar, küresel iklim değişikliği çerçevesinde, hayvansal protein kaynaklarına göre daha az su ve enerji gerektirdiği için çevre dostu bir seçenek olarak kabul ediliyor. Bir kilogram mercimek üretimi için yaklaşık 50 litre su gerekirken, bir kilogram kırmızı et üretimi için yaklaşık 13 bin litre suya ihtiyaç duyuluyor.
Yıllık bakliyat üretimi 1 milyon tonun üzerinde
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de tarla bitkileri yetiştiriciliğinde ekim alanı ve üretim bakımından ilk sırayı tahıllar alırken, tahılları yemeklik tane baklagiller takip ediyor. Türkiye’de 1 milyon tonun üzerinde bakliyat tüketimi gerçekleşirken; en çok tüketilen bakliyat ise 475 bin tonla nohut oldu. Nohutu 305 bin tonla kuru fasulye, 228 bin tonla kırmızı mercimek ve 35 bin tonla yeşil mercimek izledi.
Türkiye’de kamuyla yakın iş birliği içerisinde olan ve Pardus gibi yerli projelere verdiği desteklerle de bilinen, dijital çalışma ortamlarının küresel lideri Citrix’in Türkiye Genel Müdürü Sevi Tüfekçi Karahallı’dan 2025-2027 Orta Vadeli Program’da yer alan hedeflerle ilgili destek mesajı geldi. Karahallı OVP’de yer alan “dijital dönüşüme geçişin desteklenmesi”, “yeni nesil çalışma biçimleri ve sektörel dönüşümler” ve “yeşil dönüşümün hızlandırılması” hedefleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan 2025-2027 Orta Vadeli Program (OVP), Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında dijital dönüşümün kritik rolünü de vurguluyor. Programda “dijital dönüşüme geçişin desteklenmesi” başlığı altında verimliliğin artırılması hedefi yer alıyor. Ayrıca “Yeni nesil çalışma biçimleri ve sektörel dönüşümler” başlığı altında uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması gibi yeni nesil çalışma modellerinde yaşanan gelişmeler doğrultusunda iş dünyasının ihtiyaçları ve iş-özel yaşam
Flying Tiger Copenhagen Marmara Park AVM’de Mağaza Açtı
Geniş marka yelpazesi ve müşteri odaklı hizmet anlayışıyla 7’den 70’e herkesin buluşma noktası olan Marmara Park AVM, dünyaca ünlü Danimarka markası Flying Tiger Copenhagen’i ziyaretçileriyle buluşturuyor.
Eğlenceli, yaratıcı ve ilham verici ürünleriyle dikkat çeken Flying Tiger Copenhagen, Marmara Park AVM’deki yeni mağazasıyla alışveriş keyfini bambaşka bir boyuta taşıyor.
Dünya çapında sevilen markaları ziyaretçileriyle buluşturan Marmara Park AVM, Zemin Katta açılmış olan Flying Tiger Copenhagen markası ile yaratıcı ve uygun fiyatlı ürünleriyle alışveriş deneyimini daha da zenginleştiriyor. Ev dekorasyonundan kırtasiye ürünlerine, mutfak gereçlerinden oyun ve oyuncaklara kadar geniş bir ürün yelpazesi sunan Flying Tiger Copenhagen, alışverişi yalnızca bir ihtiyaç değil, aynı zamanda keyifli bir deneyim haline getiriyor
Mesut Yar’ın Sunumuyla “Lezzet Keşfi” Başlıyor
Gerçekleştirdiği önemli projeler ile dijital dünyada varlığını güçlendiren Marmara Park AVM, ziyaretçilerine sadece bir alışveriş deneyimi değil, aynı zamanda eşsiz lezzetleri keşfetme fırsatı sunuyor. Daha önce “Marmara Park Nerede?” serisiyle İstanbul’un çeşitli bölgelerinden AVM’ye ulaşım rehberi hazırlayan Marmara Park AVM, şimdi “Mesut Yar ile Lezzet Keşfi” projesiyle gastronomi dünyasına adım atıyor.
Marmara Park AVM, ünlü televizyoncu Mesut Yar’ın benzersiz sunumuyla hazırlanan “Lezzet Keşfi” adlı yeni bir gastronomi serisi başlatıyor. Bu özel içeriklerde, her ay İstanbul’un farklı bir ilçesindeki lezzet durakları ve damak çatlatan tatlar izleyiciyle buluşacak. Videoların sonunda ise AVM’ye en kolay ulaşım yolları anlatılacak. 9 Şubat Pazar günü yayınlanan ilk videoda, İstanbul’un mavi ve beyaz yakalı çalışanlarının bir arada bulunduğu Maslak bölgesinin lezzetleri keşfe çıkılıyor.
“HARRY POTTER VE FELSEFE TAŞI”NDA ORKESTRA, ÜNLÜ İKİ ŞEFE TESLİM
Piu Entertainment tarafından organize edilen ‘’Movies in Concert’’ etkinlik serisi kapsamında, Harry Potter ve Felsefe Taşı™ filmi, efsanevi besteci John Williams’ın unutulmaz müziklerinin senfoni orkestrası eşliğinde canlı seslendirileceği bir performansla sahnelenecek. 100 kişilik İstanbul Film Orkestrası, bu efsanevi filmi dev bir ekranda izleyiciyle buluştururken canlı olarak performans sergileyecek. 19-20 Nisan’da İstanbul Volkswagen Arena’da 10-11 Mayıs ‘ta ise Ankara ATO Congresium’da gerçekleştirilecek etkinlik 2 saat 50 dakika sürüyor.
Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın İstanbul’daki performansında orkestrayı İngiliz orkestra şefi Timothy Henty yönetecek. Hem tiyatroda hem de konser platformunda güçlü bir uluslararası üne sahip olan Henty, Kraliyet Müzik Koleji’nde Vakıf Bursu ile eğitim gördü. Burada Neil Thomson’la çalışan Henty, Galler Prensi tarafından verilen, RCM’nin en yüksek ödülü olan Tagore Altın Madalyasını kazandı.
Ankara’daki performansı ise canlı orkestra eşliğinde film konserleri uzmanı olan Ernst van Tiel yönetecek. Tiel, klasik, caz ve film müziğindeki muhteşem performanslarıyla tanınan, birçok türün ünlü bir şefi olarak tanınıyor. Radyo Filarmoni ve Metropole Orkestrası da dahil olmak üzere çeşitli Hollanda yayın orkestralarıyla sık sık iş birliği yapan van Tiel, Alexander Nevski’den Star Wars’a, Vertigo’dan Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalara ve Harry Potter serisine kadar ikonik müziklerin performanslarını yönetti. Opera ve balede öne çıkan pek çok eserin de sahibi.
Kaçırılmayacak bu etkinlik, filmin orijinal diliyle ve Türkçe altyazılı bir gösterim sunacak. Film boyunca orkestra, performansıyla canlı olarak eşlik edecek.
Yaş meyve sebze ve meyve sebze mamulleri ihracati 6 milyar doları aştı
Türkiye’nin lezzetlerini dünyanın dört bir tarafına ulaştıran yaş meyve sebze ve meyve sebze mamulleri sektörleri 2024 yılında ihracatlarını yüzde 4 artırarak 6 milyar 131 milyon dolara taşıdı. Meyve sebze ve meyveebze mamulleri sektöründe 6 milyar dolar barajı ilk kez 2024 yılında aşılmış oldu.
2024 yılında yaş meyve sebze sektörü 3 milyar 401 milyon dolarlık ihracata imza atarken, meyve sebze mamulleri sektörü rekor ihracata 2 milyar 728 milyon dolarlık katkı sağladı.
Ege Bölgesi yüzde 22 pay aldı
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Türkiye geneli yapılan 6 milyar 131 milyon dolarlık ihracatın 1 milyar 314 milyon dolarlık dilimini gerçekleştirdiklerini, Türkiye geneli ihracattan yüzde 22 pay aldıklarını dile getirdi.
Ege İhracatçı Birlikleri’nde 2024 yılını değerlendirmek için basın toplantısı düzenleyen Başkan Uçak, 2024 yılının, ihracat dünyası için oldukça meşakkatli ve yorucu geçtiğini vurguladı. Uçak, “Ancak tüm bu zorlukların üstesinden gelerek Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği olarak 2024 yılında 1 milyar 314 milyon dolarlık ihracata imza attık. Bu başarıda emeği geçen tüm üyelerimizi üstün çabalarından dolayı gönülden tebrik ediyorum. Birliğimiz ihracatındaki ürün ve ülke detaylarını inceleyecek olursak, en çok ihracatı yapılan ürünler 319 milyon dolar ile turşular, 170 milyon dolar ile kurutulmuş domates ve salça, 101 milyon dolar ile meyve suları, 55 milyon dolar ile kiraz, 44 milyon dolar ile domates, 41 milyon dolar ile üzüm oldu. Birliğimizin en güçlü olduğu ürünlerde turşular, kuru domates, kestane gibi ürünler önemlerini korudu” diye konuştu.
En çok ihracat yapılan ülke Almanya
Türkiye’nin yaş meyve sebze ve meyve sebze mamulleri sektörlerinde en çok ihracat yaptığı ülkelerin, 239 milyon dolar ile Almanya, 197 milyon dolar ile ABD, 101 milyon dolar ile İngiltere, 95 milyon dolar ile Rusya, 71 milyon dolar ile Hollanda, 63 milyon dolar ile İtalya olduğu bilgisini veren Uçak, şöyle devam etti: “Türkiye genelinde en çok ihracatı yapılan ürünlerse; 574 milyon dolar ile meyve suları, 475 milyon dolar ile mandalina, 428 milyon dolar ile turşular, 426 milyon dolar ile domates, 377 milyon dolar ile kurutulmuş domates ve salça grubu, 357 milyon dolar ile limon oldu.”
Kaplanmış formda bütirik asit kullanımıbuzağı performansını destekliyor
Çiftçilerin, sağlıklı çiftlik hayvanları yetiştirmelerine destek olmak amacıyla inovasyon yatırımlarına büyük önem veren Trouw Nutrition, hayata geçirdiği bilimsel çalışmalarla da iş ortaklarının ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunuyor. Trouw Nutrition Türkiye Yem Katkı ve Hayvan Sağlığı Ürün Grubu Müdürü Dr. Kazım Bilgeçli, bu kapsamda gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalarda özellikle kaplı formda bütirik asidin buzağılarda bağırsak sağlığını desteklediğini ortaya koydu.
Rumen gelişimi, beslenme stratejileri ve sindirim sistemine yönelik destekleyici katkılar, buzağıların gelişim sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlamalarında kritik önem taşıyor. Buzağıların doğumdan sütten kesime kadar geçen süreçte yaşadıkları fizyolojik ve metabolik değişimleri bilimsel makalesinde ele alan Trouw Nutrition Türkiye Yem Katkı ve Hayvan Sağlığı Ürün Grubu Müdürü Dr. Kazım Bilgeçli,bütirik asit gibi organik bileşenlerin bağırsak sağlığını destekleyerek büyüme performansını artırabileceğini belirtti.
“Yeni doğan buzağılarda midenin yüzde 25’i rumenden oluşur”
Buzağılarda doğumdan sütten kesime kadar geçen ve ‘preruminant evre’ olarak adlandırılan sürecin sindirim ve metabolizma açısından tek mideli hayvanlarla benzerlik gösterdiğini belirten Dr. Kazım Bilgeçli, şunları söyledi: “Buzağılarda yaşamın ilk dönemlerinde rumen, retikulum ve omasumun tam olarak gelişmediğinden fonksiyonel değildirler ve sindirim sürecine katkı sağlamazlar. Yeni doğan buzağılarda rumen, toplam midenin yüzde 25’ini oluşturur ve gelişimi yaklaşık 2-3 haftalıkken başlayarak 6. aya kadar devam eder. Rumenin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için anaerobik mikrobiyal ekosistemin oluşması, katı yem alımının başlaması ve fermantasyon süreçlerinin aktif hale gelmesi gerekiyor. Yeterli miktarda kaba yem tüketimi ile rumende uçucu yağ asitleri üretilerek elde edilen enerji, organların ve sindirim sisteminin gelişimi için kullanılır. Rumen gelişimiyle birlikte papilla sayısı ve uzunluğu artarak emilim kapasitesi yükselir ve besin maddelerinin daha verimli bir şekilde değerlendirilmesi sağlanır.”
“Buzağılarda yanlış besleme sindirim sorunlarına neden olur”
Asetik ve propiyonik asitlerin buzağıların büyümesi için gerekli enerjiyi sağladığına dikkat çeken Dr. Bilgeçli, “Buzağı beslenmesinde süt ve süt ikame yemlerinin rumen gelişimi üzerindeki etkisi sınırlıdır. Aşırı süt veya süt ikame yem tüketimi sindirim problemlerine, metabolik asidoza ve villus atrofisine yol açabiliyor. Fazla süt tüketimi ayrıca katı yem alımını azalttığından, yeterli miktarda rumende uçucu yağ asitleri üretilemediği için sütten kesim sonrası yem tüketimi ve canlı ağırlık artışını da olumsuz etkiler. Son yıllarda, hayvanların mide ve bağırsak florasını geliştirmek amacıyla organik asit bazlı alternatif yem katkı maddeleri üzerinde çalışmalar yapılıyor. Ancak bu maddelerin lezzet sorunları, ruminal pH üzerindeki düzensiz etkileri ve yüksek maliyetleri kullanımını kısıtlıyor. Özellikle bütirik asit, bu alanda dikkat çekici bir araştırma konusu haline geldi. Yem katkı maddesi olarak kullanılan bütirik asit türevleri genellikle sodyum, potasyum, magnezyum ve kalsiyum bütirat formunda olup suda çözünebilir ve kokusuzdur. Üçüncü nesil bütiratlar, spesifik yağ kaplama teknolojisi ile üretilir. Böylece koku sorununun gider
Tüm duyulara dokunan kahve hazzı evinizde
Her sabah kusursuz hazırlanmış taze kahvenin keyfiyle güne başlamaktan daha güzel ne olabilir? WMF Perfection 680 Tam Otomatik Kahve Makinesi ile adına yakışır eşsiz bir kahve deneyimi sizi bekliyor. WMF, kahve tutkunları için geliştirdiği Perfection 680 Tam Otomatik Kahve Makinesi ile mükemmel kahve deneyimini her gün, aynı kalitede evinize taşıyor. Sezgisel ve dokunmatik arayüzüyle tüm duyularınıza hitap eden yenilikçi cihazlar, kolay kullanımı ve sessiz çalışma özelliğiyle fark yaratıyor.
1853’ten bugüne uzanan Alman kalitesi geleneğinin temsilcisi WMF, geniş ürün gamıyla mutfaktaki hazırlama, pişirme, yeme ve içme deneyimlerine eşlik ediyor. Kahve tutkunları için tasarlanan kahve makineleri ile kusursuz kahve deneyimini her gün evinize taşıyor.
WMF Perfection 680 Tam Otomatik Kahve Makineleri (49.999TL), her seferinde zengin aromaları ve saf kahve lezzetini sunarak kahve keyfini bir üst seviyeye taşıyor. Gelişmiş teknolojisi sayesinde aynı anda iki fincan kahve hazırlayabilme özelliği, kahve deneyiminizi sevdiklerinizle paylaşmanıza da olanak tanıyor.
Kişiselleştirilmiş Tercihler ve 21 farklı Tarif
Kişiselleştirilmiş Kahve Tercihleri için tek bir dokunuşla tam da damak zevkinize uygun kahveyi hazırlamanızı sağlayan bu akıllı kahve makinesi, sekiz farklı profil altında programlanabilen sade ve sütlü olmak üzere toplamda 21 farklı kahve tarifine sahip. Üstelik, geniş bir yelpazede kahve hazırlama imkânı sunan cihaza, Wi-Fi bağlantısı sayesinde kolayca uzaktan erişim sağlanabiliyor.
EGİAD’DAN KÜRESEL EKONOMİ VE SİYASET SEMİNERİ: TRUMP’IN İKİNCİ DÖNEMİ DEĞERLENDİRİLDİ
Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD), iş dünyasının önde gelen isimlerini Uluslararası Siyasetin Uzman isimlerinden Doç Dr. Sinem Ünaldılar ile biraraya getirerek, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminin küresel ekonomi ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkilerini değerlendirmek üzere önemli bir seminer düzenledi. Trump’ın ikinci döneminde, ABD’nin izlediği politikaların küresel düzende nasıl yankı bulacağı ve Türkiye ile ilişkilerde hangi dinamiklerin devreye gireceğinin tartışıldığı toplantı iş dünyasından büyük ilgi gördü.
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Özhelvacı’nın açılış konuşması yaptığı seminerde, Ünaldılar ABD’nin Çıkarlarını Odağına Alan Dış Politika, Küresel Ekonomide Korumacılık, Yükselen Güçlerle Artan Rekabet ve Yeni Ekonomik Bloklar, Transatlantik Ruhtaki Yıpranma, Ortadoğu, Suriye’deki Gelişmeler ve Türkiye başlıklarında önemli değerlendirmeler de bulundu.
Dayanışma ve Bilgi Paylaşımı
Toplantı EGİAD Başkanı Kaan Özhelvacının açılış konuşmasıyla başladı. EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Özhelvacı, EGİAD olarak böyle bir belirsizlik ortamında dayanışmanın önemine dikkat çekerek, “Böyle bir dönemde bilgiyi paylaşmak, iş dünyası olarak birlikte hareket etmek kritik önem taşıyor. EGİAD olarak, önümüzdeki dönemi daha dirençli ve bilinçli bir şekilde atlatmak için çeşitli bilgilendirme etkinlikleri düzenlemeye devam edeceğizç” dedi.
Dünya Ticaret ve Ekonomi Yeni Bir Belirsizlik Döneminde
Kaan Özhelvacı, konuşmasında iş dünyasının önündeki ekonomik zorluklara dikkat çekerek, çalkantılı bir küresel dönemden geçildiğini vurguladı. VUCA (Değişkenlik, Belirsizlik, Karmaşıklık, Muğlaklık) döneminin ötesine geçildiğini belirten Özhelvacı, artık büyük çalkantılar ve belirsizliklerin damgasını vurduğu BANI (Kırılgan, Kaygılı, Doğrusal Olmayan, Anlaşılmaz) bir ekonomik ve siyasi ortamın içinde olunduğuna dikkat çekti.
ŞERAFETTİN MEMİŞ, DÜNYA BAKLİYAT GÜNÜ’NDE ANILDI
Bakliyat sektörüne yarım asır emek veren ve yatırımlarıyla iz bırakan Memişoğlu Tarım Ürünleri ve Tat Bakliyat firmalarının kurucusu Şerafettin Memiş, Mersin Ticaret Borsası’nın düzenlediği 10 Şubat Dünya Bakliyat Günü etkinliğinde anıldı. 3 Kasım 2024’te hayata gözlerini yuman duayen sanayici Şerafettin Memiş anısına hazırlanan şükran plaketi Veysel Memiş’e takdim edildi.
Şerafettin Memiş adına şükran plaketini alan Tat Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Veysel Memiş, babası adına hazırlanan şükran plaketini almaktan büyük onur duyduğunu söyledi. Veysel Memiş, Şerafettin Memiş’in manevi huzurunda ondan aldıkları hizmet bayrağını çok daha yukarılara taşımak için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceklerini belirtti.
Veysel Memiş, “10 Şubat Dünya Bakliyat Günü gibi anlamlı bir günde sektörün duayenlerinden olan kurucumuz Şerafettin Memiş’in anılması bizleri onore etti. Şerafettin Memiş, Türk mahsulü yerli ürünlerin ticaretini yapmaktan her zaman büyük mutluluk duymuş biriydi. Her yeni hasat zamanı büyük heyecanla sezona başlardı. Yerli ürünün önemine her zaman inanmış, yerli üretimin artması yönünde çalışmalarda bulunmuş ve sektörü de bu yönde teşvik etmiştir. Onun önderliğinde Tat, sektörünün ilk paketli bakliyat satan markalarından biri olmuştur. Çalışanlarına çok değer vermiş, fabrikalarında ve şirketinde çalışanlar için firması bir okul gibi olmuş ve birçok başarılı bakliyat sektörü çalışanı yetiştirmiştir. Kaliteye de çok önem veren kurucumuz Şerafettin Memiş, sektöründeki en yeni teknolojileri takip edip, bu teknolojileri fabrikalarında kullanan ilk kişilerdendir. Vizyoner ve yatırımcı kişiliği sayesinde Tat Bakliyat, Türkiye’nin en büyük bakliyat firmaları arasında yer almıştır. Türk bakliyat ürünlerinin ve Türkiye bakliyat sektörünün yurt dışında tanıtılmasına destek olmuş, bu yönde birçok proje ve organizasyona da öncülük etmiştir. Bizler, hayırseverliği ile bilinen babam Şerafettin Memiş’in yolundan gidip gerek ticari gerekse toplumsal hayatta değer yaratan, katkı koyan, üstlendiği sorumluluğun bilinciyle hareket ederek bunun hakkını veren bir şirket olmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
Yılda 15.000 Bebek, Doğumsal Kalp Hastalığı ile Dünyaya Geliyor: Erken Tanı ile Mucizeler Mümkün!
Her yılın 7-14 Şubat tarihleri arası farkındalık haftası olarak kabul gören Doğumsal Kalp Hastalıkları Haftası, doğuştan kalp hastalıkları bulunan bebeklerin erken tanı ve tedavi süreçlerinin önemini vurguluyor. Erken tanının hayat kurtaran etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Vedide Tavlı, ailelerin bilinçlenmesi ve tanı sürecinin hızlandırılmasının kritik bir öneme sahip olduğunu belirtti.
Erken Tanı ve Tedavi Hayat Kurtarıyor
Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Çocuk Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedide Tavlı, doğumsal kalp hastalıklarının yılda yaklaşık 15.000-20.000 bebekte görüldüğünü belirterek şu bilgileri paylaştı:
“Bu hastalıklar bazen doğumdan sonraki ilk günlerde belirti göstermeyebilir ancak ilerleyen dönemlerde fark edilebilir. Kadın doğum uzmanları ve yeni doğan hekimlerinin dikkatli muayenesi ve erken taramalar hayat kurtarıcı olabilir. Özellikle, hastalıkların yarısının bir yaşından önce erken tanı ve tedavi gerektirdiğini biliyoruz.”
Prof. Dr. Tavlı, hastanedeki izlem süreçlerinde puls oksimetre ile ısrarlı düşük oksijen oranları uzman çocuk kardiyoloğunun değerlendirmesini gerektirmektedir. Böyle bir durumda, bebek mutlaka bir uzman kardiyolog tarafından değerlendirilmelidir. Erken müdahale, hayat kurtarıcıdır.”
Belirtilere Dikkat!
Erken dönem belirtilere dikkat çeken Tavlı, “Doğumsal kalp hastalıklarının en sık görülen belirtileri şunlardır; Dudak çevresinde morarma, solunumda hızlanma, beslenme sırasında zorluk ve sık sık memeyi bırakma, emme sırasında terleme, genel halsizlik ve büyük güçlükle nefes alıp verme, sürekli solunum zorluğu ve öksürük. Ailelerin bu belirtileri gözlemlemeleri durumunda vakit kaybetmeden bir çocuk kardiyoloğuna başvurmaları önemlidir” dedi.
Genetik ve Çevresel Faktörlerin Etkisi
Doğumsal kalp hastalıklarının oluşumunda genetik ve çevresel faktörlerin büyük etkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Tavlı, şu noktalara dikkat çekti: “Gebelik döneminde annenin geçirdiği enfeksiyonlar, diyabet ve genetik yatkınlık doğumsal kalp hastalıklarının riskini artırabilir. Bu nedenle, anne adaylarının gebelik sürecinde dikkatli olmaları ve düzenli kontrollerini yaptırmaları hayati önem taşıyor.”
Fetal Ekokardiyografi ile Erken Tanı
Doğumsal kalp hastalıklarının doğum öncesinde tespit edilmesi mümkün. Fetal ekokardiyografi, gebeliğin 19. haftasından itibaren kalp hastalıklarını belirleyebiliyor. Bu sayede, doğumun uygun koşullarda gerçekleşmesi ve bebeğin ihtiyacı olan tüm tıbbi müdahalelerin planlanması sağlanabiliyor.
Farkındalık Hayat Kurtarır
Doğumsal kalp hastalıklarının toplumdaki farkındalığını artırmanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Tavlı, ailelere şu mesajı verdi:
“Aileler, bebeklerinde herhangi bir kalp hastalığı belirtisi fark ettiklerinde zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır.”
Doğumsal kalp hastalıkları konusunda farkındalık yaratmak ve erken tanı ile tedavi yöntemlerinin önemini anlatmak amacıyla Doğumsal Kalp Hastalıkları Haftası boyunca bilgilendirme ve eğitim faaliyetleri gerçekleştirilecektir.
Panasonic’in en yeni PTZ kamerası, LED ekranları, projektörleri ve işbirliği çözümleriyle çekim yapmak, yayın yapmak ve paylaşmak kolaylaşıyor.
Panasonic’in en yeni Görsel, Yayın ve ProAV duyuruları arasında, dahili otomatik nesne takibi ve IP tabanlı video yayını ile en yeni 4K PTZ kamerası; yeni, kullanımı kolay hepsi bir arada Intel® SDM özellikli LED ekranlar; bugüne kadarki en sürdürülebilir 8.000 lm LCD projektör serisi, iletişimi ve işbirliğini basitleştiren en yeni PressIT kablosuz sunum sistemi; ve ET-FMP50 Serisi medya işlemcileri için operatörlerin büyük ölçekli, kullanıcıyı içine alan projektör deneyimlerini sorunsuz bir şekilde kontrol etmelerini sağlayan yeni yazılımı bulunuyor.
Bülent Serttaş Artemis Halı Bayi Toplantısında Sahne Aldı
Artemis’ten ilham alarak yenilikçi ve zamansız ürünler tasarlayan Artemis Halı, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzlerce bayisi ile Antalya’daki Royal Seginus Hotel’de bir araya geldi. Farklı renk ve tarzlarda tasarlanan yeni koleksiyonun lansmanının yapıldığı bayi toplantısında, markanın yüzü olan Türkiye’nin sevilen şarkıcısı Bülent Serttaş sahne aldı. Yaklaşık 5,5 saat sahnede kalarak kendi rekorunu kırdığını belirten Serttaş, geceye özel hazırladığı parçalarla Artemis Halı katılımcılarına unutulmaz bir akşam yaşattı.
Serildiği her mekâna uyum sağlayacağını ve her eve güzellik katacağını “Güzel, Her Yerde Güzel.” sloganıyla ifade eden Artemis Halı, bayileriyle buluştu. Antalya’daki Royal Seginus Hotel’de gerçekleşen bayi toplantısında markanın farklı renk ve tarzlarda tasarlanan yeni ürünlerinin lansmanı yapıldı.
Bayi toplantısında sahne alan markanın yüzü, Türkiye’nin sevilen şarkıcısı Bülent Serttaş, kendine özgü tarzı ve güçlü sesiyle katılımcılara adeta bir müzik ziyafeti sundu. Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman ise duygu dolu şarkılar seslendiren Serttaş, dinleyicilere unutulmaz anlar yaşattı.
BES çocukların ve gençlerin dinamizmi ile büyüyor
2024 yılsonu itibarıyla 1,4 milyonu aşan 18 yaş altı katılımcılar, BES’in büyümesinde itici güç olmaya devam ediyor. Katılım Emeklilik Genel Müdürü Ayhan Sincek, “Bireysel Emeklilik Sistemi’nin yüzde 13’ünü oluşturan 18 yaş altı katılımcıların toplam fon büyüklüğü de 34 milyar liraya ulaştı. Kendileriyle birlikte çocuklarının geleceğini de teminat altına almak isteyen ailelerin BES’e olan ilgi ve güveni her geçen gün artıyor” dedi.
Bireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES) büyüme hız kesmeden sürüyor. 2024 yıl sonu itibarıyla 18 yaş altı katılımcı sayısı yüzde 39,8 büyümeyle 1 milyon 420 bine ulaşılırken sözleşme sayısı da yüzde 41,6 büyümeyle 1 milyon 597 bini buldu. Fon büyüklüğü ise 2024 yılbaşına göre yüzde 175,7 artışla devlet katkısı dahil 34 milyar liranın üzerine çıktı. Bireysel Emeklilik Sistemi’nin yüzde 13’ünü oluşturan 18 yaş altı katılımcıların sektörün büyümesinde itici güç olmayı sürdürdüğünü belirten Katılım Emeklilik Genel Müdürü Ayhan Sincek, “Sektörde önemli bir kilometre taşı haline gelen 18 yaş altı BES’te Katılım Emeklilik olarak sözleşme sayımız 2024 yıl başına göre yüzde 55 artışla 160 bine ulaştı. Yüksek getiri oranına sahip ve altın, gümüş, döviz gibi enstrümanlara yatırım yapan fon seçeneklerimizle daha da cazip hale gelen Erken BES ürünümüz ailelerin teveccühü ve güveni ile büyümeye devam ediyor. Erken yaşlarda başlanan tasarruf sayesinde çocuklarımıza ilerleyen yaşlarda eğitim, evlilik, iş kurma, ev alma gibi konularda ciddi bir birikimle hayata başlama imkânı sunuyoruz” diye konuştu.
Londra Emlak Pazarında 2025 Piyasasına Bakış
Barratt London Uluslararası Satış ve Pazarlama Direktörü Stuart Leslie, 2025 yılında dayanıklı Londra emlak piyasasının paranızın karşılığını vereceğini söylüyor
Geride bıraktığımız yıl İngiltere’de yeni bir İşçi Partisi hükümeti ve ABD’de Donald Trump’ın tekrar başkan seçilmesi gibi siyasi ve ekonomik anlamda değişikliklere sahne oldu. Ancak değişmeyen bir şey var, o da Londra emlak piyasasının cazibesi ve uzun vadeli güvenilirliği.
İngiltere’nin son bütçesinin açıklanmasının ardından, 2025 yılı için öngörülen yaklaşık %2’lik büyüme ve enflasyonun 2022’deki %11’lik yüksek seviyeden Ekim 2024’te sadece %2,3’e düşmesi ile İngiliz ekonomisi için beklentiler iyi görünüyor1. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey, Financial Times’a verdiği demeçte 2025 yılında banka faizlerinin dört kata kadar düşürülmesini beklediğini ve bunun da uzun vadede mortgage borçlanmasını daha uygun hale getireceğini söyledi2.
Bu arka plan göz önünde bulundurulduğunda, güvenilir bir yatırım seçeneği arayanlar için ister kiraya verilecek konut isterse de ikinci bir ev olarak olsun, Londra konut piyasasına giriş yapmanın pek çok getirisi bulunmaktadır. Öncelikle İngiltere’nin başkentinde kiralık konutlara olan talep son derece yüksektir. Her bir konut için 23 kiracı talebi bulunmaktadır3 ve bazı bölgelerde %6’nın üzerinde kira getirisi elde etmek mümkündür. Son iki yılda gerçekleşen, sürdürülmesi güç çift haneli kira artışları büyük ölçüde sona ermiş olsa da, Londra’daki ortalama kiralar 2.148 £ olup şehir dışı kira ortalaması olan 1.213 £’a göre oldukça yüksek seyretmektedir. 2025 yılında enflasyon oranının biraz üzerinde bir artışın devam etmesi beklenmektedir4.
Talep her zamanki gibi güçlü olsa da Londra’da kiralanabilecek konut sayısı 2019 yılından bu yana yaklaşık %25 oranında azalmıştır4 ve birçok ev sahibi özellikle eski mülklerde yapılması oldukça maliyetli olan ancak yeni binalar için standart olan enerji verimliliği gerekliliklerinden kaçınmak için piyasayı terk etmektedir.5
Yatırımcıların, kira getirisinin yanı sıra konut değer artışı potansiyelini de göz önünde bulundurmaları gerekir. İngiltere’de konut fiyatlarının tek bir ayda %1,3 artarak şimdiye kadarki en yüksek seviyeye ulaştığı düşünüldüğünde6, yılda yaklaşık %5’lik bir değer artışı gerçekleşmesi oldukça mümkündür. Gayrimenkul uzmanı Savills, kısa bir süre önce İngiltere’deki ortalama konut fiyatlarının beş yıllık artış tahminini %17,9’dan %21,6’ya yükseltti7. Yine de en iyi kazancı elde edebilmek adına lokasyon seçimi büyük önem taşıyor. Barratt London, yeni projelerini yenilenmekte olan, aynı zamanda çok iyi toplu taşıma bağlantılarına ve çeşitli olanaklara sahip bölgelere yapmayı tercih etmesiyle tanınıyor. Sonuç olarak, bu bölgelerin çoğunda değer artışı oldukça yüksek olmuştur ve bu artışın daha da artması beklenmektedir.
Örnek olarak, Barratt London yeni yayınladığı Yatırım Portföyünde Barratt London’ın Güney Batı Londra’da 32 dönümlük bir parkın yakınında yeni konutlar inşa ettiği Springfield Place çevresinde on yıl içinde fiyatların %58 oranında arttığı yer almaktadır. İleriye dönük olarak, Welsh Harp rezervuarının yanındaki Hendon Waterside’da önümüzdeki beş yıl içinde fiyatlarda %42’lik bir artış olacağı öngörülürken, Güney Batı Londra’daki Sterling Place’de ise yine beş yıl içinde konut fiyatlarında %29 oranında bir artış olması bekleniyor.
Barratt London’ın yenileme bölgelerindeki uzmanlığı, ortalamanın üzerinde büyüme olasılığını artırmaktadır. Yakın zamanda emlak uzmanları, Barratt London’ın Hendon Waterside projesine yakın olan Brent Cross8 ve Royal Gateway ile Bollo Lane’de 900 konutluk yepyeni bir projeye ev sahipliği yapan Acton9 bölgelerinde alıcıların ortalamanın üzerinde kazanç elde edeceğine dikkat çekmiştir.
Bununla birlikte, Londra’da konut satın almak rakamlardan çok daha fazlasıdır. Londra hayata yapılan bir yatırımdır! Şehre ister çalışmak ister okumak ister tatil yapmak için gelin, bu kozmopolit ve çok kültürlü Avrupa başkentinin cazibesi daimidir. Eğitim için Londra’ya taşınan aileler veya okumaya gelen gençler için Londra, dünyanın en iyi 50 üniversitesinden dördünü ve en iyi orta öğretim okullarından sekizini sunmaktadır. Şehir üst üste altıncı kez dünyanın en iyi öğrenci şehri seçilmiştir.10 Tatil için şehre gelenler veya yaşamak için kaliteli bir şehir arayanlar için başkentte 200’den fazla tiyatro, 192 müze ve şehrin neredeyse yarısını kaplayan 3.000’den fazla yeşil alan bulunmaktadır.
Şehir, iş için taşınmayı düşünenler için Londra Borsası’na, Meta ve Google dahil 5.000 teknoloji şirketinin yanı sıra irili ufaklı bir milyondan fazla işletmeye ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda dost canlısı ve herkese kucak açan bir üne sahiptir ki 8,9 milyon nüfuslu bu şehrin bazı bölgelerinde yaşayanların yarısından fazlası İngiltere dışında doğmuştur. Örneğin Barratt London’ın Wembley Park Gardens projesini hayata geçirdiği oldukça canlı bir semt olan Brent, dünyanın dört bir yanından ziyaretçi çekmektedir ve sakinlerinin %51’inin İngiltere dışında doğmuş olmasıyla Kensington&Chelsea’nin ardından Londra’nın en fazla çeşitliliğe sahip ikinci ilçesidir.
Altı uluslararası havalimanı, Avrupa anakarasına giden Eurostar trenleri ve 1.569 km²’lik Büyük Londra’nın her bölgesinde yaşamayı kolaylaştıran şehir çapındaki tren, metro, nehir ve otobüs bağlantıları ile başkentte ulaşım tek kelimeyle mükemmeldir. Londra Metrosu, 272 istasyonda duran 11 metro hattında günde beş milyon yolcuya hizmet veren ve yoğun zamanlarda 540’tan fazla trenin hizmet verdiği ulaşım sisteminin en önemli parçasıdır. Londra havalimanı sistemi, her yıl yaklaşık 170 milyon yolcu tarafından kullanılmakta olup dünyanın en işlek havaalanları arasında yer almaktadır. Londra Heathrow Havalimanı, dünyadaki en yüksek dördüncü yolcu sayısına sahiptir (Atlanta, Dallas ve Dubai’nin ardından).
Başkentteki alıcılara sunacağı daha çok şey olan Barratt London’ın 2025 yılında mevcut portföyüne eklemek için bir dizi yeni proje lansmanıyla ilerlemesi şaşırtıcı değil. Dönüm noktası niteliğindeki Hendon Waterside projesinde, beş ve dört yatak odalı konaklardan oluşan özel bir koleksiyonun lansmanı kısa süre önce yapıldı ve 2025 yazından itibaren taşınmaya hazır olacak. Güneybatı Londra’da, Tooting Bec ve Earlsfield’i birbirine bağlayan ve Wandsworth’teki büyük yenilemenin bir parçasını oluşturan Springfield Village’a 449 yeni konut ekleyecek olan The Lanes’in lansmanı ise yakında yapılacak. Ek olarak Barratt London, Canning Town’da uluslararası iş ve finans merkezi Canary Wharf’a ulaşımı elverişli bir konumda bulunan 871 konut inşa ediyor. Güney Doğu Londra’nın gelişen emlak merkezlerinden biri olan Lewisham semtinde bulunan Sydenham’da 260 yeni konut için izin verilmiştir. Hızla gelişmekte olan Acton’daki Bollo Lane projesi, Acton Town İstasyonu’nun yanındaki atıl araziyi değerlendirmek üzere Transport for London (TfL) ile birlikte çalışarak bölgeye 900 yeni konut kazandıracak.
Böylesine bir ölçekteki projeler, Barratt London’ın hem İngiltere ekonomisine hem de şehir yaşamının cazibesine duyduğu güveni açıkça göstermektedir. 2025 yılında Londra yaşamının neler sunabileceğini görmenin tam zamanı.