Ekonomi-teknoloji, kültür-sanat, magazin-yaşam, sağlık, eğitim, spor haberleri, TUİK verileri

GÜLSOY : “EKİM AYINDA 144 ÜLKEYE 324 MİLYON 444 BİN DOLAR İHRACAT YAPTIK”

“10 AYDA TOPLAM İHRACATIMIZ 3 MİLYAR 103 MİLYON 854 BİN DOLARA YÜKSELDİ”

Kayseri Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Gülsoy, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ekim Ayı İhracat rakamlarını değerlendirdi. Başkan Gülsoy, “Ekim ayında 144 ülkeye 324 milyon 444 bin dolar ihracat, 132 milyon 63 bin dolar ithalat gerçekleştirildi. Her koşulda özverileriyle çalışarak üreten iş insanlarımıza, ihracatçılarımıza ve çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.” dedi.

TÜİK verilerine göre 2024 yılı Ekim ayı ihracat rakamlarını değerlendiren KTO Başkanı Ömer Gülsoy, “Ekim ayı ihracat rakamlarına göre 324 milyon 444 bin dolar ihracat gerçekleştirdik. Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,08 artış bir önceki aya kıyasla yüzde 3,44 oranında artış yaşanmıştır. Kayseri olarak İthalatımız ise 132 milyon 63 bin dolar olmuştur. Geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 16,43 artış gerçekleşmiştir. İlk 10 ay toplam ihracatımız 3 milyar 103 milyon 854 bin dolar’dır. Geçen yılın ilk on ayına oranla yüzde 4,02 oranında artış yaşandı.“ diye konuştu.

Kayseri’den 143 ülkeye ihracat gerçekleştirildiğinin altını çizen Gülsoy, “İhracat pazarlarımız; Irak, Almanya, Avusturya, ABD, Romanya, Fas, İtalya, Gürcistan, Rusya Federasyonu ve Belçika’dır.”  ifadelerini kullandı.

Kayseri ihracatının sektörler bazında analizini de yapan Başkan Gülsoy, “Türkiye İstatistik Kurumu’nun belirlediği sektörlerden; Elektrik ve Elektronik, Çelik, Kimyevi Madde ve Mamulleri,  Madencilik Ürünleri, Çimento, Cam Seramik ve Toprak Ürünleri, Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar, Halı gibi sektörlerde artış yaşanırken Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri, Demir ve Demir Dışı Metaller, Tekstil ve Hammaddeleri gibi sektörlerde azalış gerçekleşmiştir.“ dedi.

“TİCARİ KREDİLERDE MALİYETLER MAKUL SEVİYELERE GELMELİ”

İhracatçı firmaların yaşadığı sorunlara değinen Gülsoy, “Küresel pazarlardaki olumsuzluklar, talep daralması, yüksek jeopolitik riskler, ülkemizdeki maliyet artışları, finansmana erişim ile ticari kredilerde yaşanılan sıkıntılar ihracatçılarımızın rekabet gücünü olumsuz etkiliyor.” dedi.

Yaptığı değerlendirmede enflasyonla mücadele sürecinin ihracatı da etkilediğini belirten Başkan Gülsoy, “Bu süreçte üretimin desteklenmesi ve teşvik edilmesi kritik bir gerekliliktir. Dış talebin zayıflığı, ihracat artışını engelliyor. Ara malı ve yatırım mallarına olan talep zayıflıyor ve sonuçta sanayi üretimimiz düşüyor. Dezenflasyon sürecinde dış pazar destekleri ile daha güçlü kılacak adımlara ihtiyaç duyuyoruz. İç piyasada nakit akışının durduğu bu süreçte, ihracatta ne kadar güçlü olursak ticaret zincirinde ve istihdamda sürdürülebilirliği de sağlamış oluruz. Her platformda dile getirdiğimiz kredi maliyetleri konusu burada kritik önem taşıyor. Üretimin devamlılığı ve ihracatımızı yukarıya taşıyabilmemiz için ticari kredilerde maliyetlerin makul seviyelere gelmesi ve daha ulaşılabilir olması gerekiyor. Her türlü güçlük karşısında emek ve özveriyle üreten, ülkemiz ve şehrimizin kalkınmasında öncülük eden tüm ihracatçı üyelerimizi ve ekiplerini yürekten kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.” ifadelerini kullandı.

Başkan Büyüksimitci, “İhracatımızda aylık ve yıllık bazda artış olması memnuniyet verici”

Ekim Ayında 144 Ülkeye 324 Milyon 444 Bin Dolar ihracat Gerçekleştirdik

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Kayseri’nin ekim ayı ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,08 oranında artarak, 324 milyon 444 bin dolar olarak gerçekleşti.

TÜİK ekim ayı ihracat verilerini değerlendiren Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci, “Ekim ayı ihracatımız geçen yılın ekim ayına göre yüzde 5,08 oranında artarak, 324 milyon 444 bin dolar olarak gerçekleşti. Bir önceki aya göre de yine yüzde 3,44 oranında bir artış söz konusu. 2024 yılının ilk 10 ayındaki toplam ihracatımız ise geçen yılın ilk 10 ayına göre yüzde 4,02 oranında artarak, 3 milyar 103 milyon 855 bin dolara ulaştı” dedi.

Ekim ayında Kayseri’den 144 ülkeye ihracat gerçekleştirildiğini açıklayan başkan Büyüksimitci, en fazla ihracat yapan sektörlerin il üç sırasında, mobilya, elektrikli ev aletleri ve kablo geldiğini belirterek, en fazla ihracat yapılan ülkeleri ise, Irak, Almanya ve ABD olarak sıraladı.

İhracatta hem aylık hem yıllık bazda bir artış olmasının memnuniyet verici olduğunu ifade eden Başkan Büyüksimitci, “Küresel enerji krizleri, enflasyonist baskılar ve jeopolitik gerilimler gibi dış faktörler, Türkiye ekonomisini etkilemeye devam ederken, finansmana erişimdeki zorluklar, yüksek enflasyon ortamı ve döviz kurunun uzun zamandır sabit olması ihracatçılarımızı zorluyor. Tüm bu zorlukların yanı sıra en büyük ticaret partnerimiz Avrupa’daki yavaşlamaya rağmen hem aylık hem yıllık bazda yaşanan ihracat artışımız memnuniyet verici. Üretimin devamlılığı ve ihracatımızı yukarıya taşıyabilmemiz için ihracat, istihdam ve üretimi destekleyici mekanizmaların devreye alınması önem arzediyor. Üretim ve ihracatın ülke ekonomisi için ne anlama geldiğini biliyoruz. Koşullar ne olursa olsun, Kayserili sanayiciler olarak üretmeye ve ihracat yapmaya devam edeceğiz. İhracatımızı daha da artırmak ve kayıplarımızı telafi etmek için var gücümüzle çalışacağız. Ülke olarak ciddi bir potansiyele sahibiz. Ekonomik zorlukların üstesinden gelmek ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamak için hep birlikte mücadele edeceğiz. Uluslararası ticarette yaşanan aksaklıklar, Jeopolitik riskler, Orta Doğu’daki çatışmalar gibi uluslararası gelişmelerin yanı sıra, ülkemiz ve dünya ekonomisi üzerindeki belirsizliklere rağmen mücadelesini sürdüren sanayici ve ihracatçılarımıza teşekkür ediyorum”

Kayseri OSB Başkan Mehmet Yalçın’dan Ekim Ayı İhracat Rakamları Değerlendirmesi
Başkan Yalçın: Kayseri’nin İhracatı Ekim’de Arttı “Kayseri 10 Ayda 3 Milyar 103 Milyon Dolarlık İhracat Yaptı”

Kayseri OSB Başkanı Mehmet Yalçın, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan, Ekim ayı dış ticaret rakamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başkan Yalçın, “Kayseri’nin ihracatı Ekim ayında 324 milyon dolar olmuştur. Şehrimiz, 2024 yılı ilk 10 ayında ise 3 Milyar 103 Milyon dolarlık ihracat yapmıştır. İthalat rakamımız ise ilk 10 ayda 1 milyar 281 milyon dolar seviyesinde kalmıştır. Kayseri cari fazla veren iller arasındaki yerini korumaya devam etmektedir. Ortaya çıkan rakamlar 2024 yılı ihracatımızın 2023 yılını geride bırakacağı yönünde güçlü sinyaller vermektedir.” dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan genel verileri yorumlayan Başkan Yalçın, “Türkiye’nin ihracatı, Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,1 artarak 23 milyar 500 milyon dolar, ithalatı ise aynı kalarak 29 milyar 409 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracat 2024 yılı Ocak-Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,1 artarak 216 milyar 195 milyon dolar, ithalat yüzde 7,2 azalarak 282 milyar 49 milyon dolar olmuştur.” şeklinde konuştu.
Kayseri’nin Ekim ayı ihracat rakamlarına değinen Başkan Yalçın, “Kayseri’nin Ekim ayı ihracatı 324 milyon 444 bin dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatımızda bir önceki aya göre yaklaşık yüzde 3,43’lük bir artış yaşanmıştır. Kayseri’nin Ekim ayı ihracatı bir önceki yılın aynı ayına oranla ise yaklaşık yüzde 5,07’lik artış sağlamıştır.” diye konuştu.
Kayseri’nin Ocak-Ekim 2024 dönemindeki ihracatının 3 milyar doları aştığını belirten Başkan Mehmet Yalçın, “Kayseri’nin ilk 10 aylık ihracatı 3 milyar 103 milyon 855 bin dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, 2023 yılı ilk 10 aylık ihracat rakamı olan 2 milyar 983 milyon 861 bin dolar seviyesini geride bırakmıştır.” dedi.
Kayseri’nin Ekim ayında gerçekleştirdiği ithalata da değinen Yalçın, “İthalat rakamımız Ekim 2024’te 132 milyon 63 bin dolar olmuştur. Ekim ayı ithalatımız bir önceki aya oranla yaklaşık yüzde 17 artış göstermiştir. Ekim ayı ithalat rakamımız bir önceki yılın aynı ayına oranla ise yaklaşık yüzde 16,43’lük artış göstermiştir.” ifadelerini kullandı.
Kayseri’nin 2024 yılı ilk 10 aylık ithalat rakamının 1 milyar 281 milyon 869 bin dolar olarak gerçekleştiğini belirten Başkan Yalçın, 2023 yılı ilk 10 ayı ithalat rakamının ise 1 milyar 364 milyon 965 bin dolar olduğu kaydetti.
Başkan Mehmet Yalçın değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Ekonomik göstergeler, ihracata dayalı üretimin artığını ortaya koymaktadır. Hükümetimizce açıklanan Orta Vadeli Program çerçevesinde dış ticaret açığının 2024 yılında tahminlerin ötesinde azalma göstermesi beklenmektedir. Sanayiciler olarak ortaya çıkan tablo bizleri sevindirmektedir. Ancak enflasyonla mücadele kapsamında yaşanan mali sıkılaşmanın getirdiği iç piyasada yaşanan daralmanın etkisi hissedilmektedir. Beklentimiz, enflasyonla mücadeleyle beraber, sanayicilerin taleplerinin de gözetilmesidir. Yeni yatırımlar ve üretimin devamlılığı açısından mali kaynak bulmakta zorlanan sanayicilerimiz, düşük maliyetli ve uzun vadeli kredi imkânlarının sağlanmasını beklemektedir.”
Başkan Yalçın, değerlendirmesinin sonunda büyük gayretle çalışan tüm sanayicileri ve ihracatçıları kutlayarak, başarılarının devamını diledi.

İş Dünyasının Öncelikli Gündemi: “Yetenek ve Bağlılık”

Bugünlerde iş dünyasının gündeminde çalışan bağlılığı krizi, yetenek kıtlığı ve 2030’un iş gücü olacak Z kuşağının devrim niteliğindeki beklentileri var. Edenred tarafından paylaşılan iş dünyasını sarsan istatistikler, iş verenler için ciddi zorlukların kapıda olduğunu gösteriyor. Türkiye’de çalışan bağlılığı oranı sadece yüzde 15 iken, bugün her iki çalışandan biri aktif olarak iş arıyor. Yetenek kıtlığı son 20 yılın zirvesinde; Türkiye’de işverenlerin %76’sı uygun yetenekleri bulmakta zorlanıyor. 2030’a kadar iş gücünün üçte birini oluşturacak Z kuşağı ise “teşekkür” den çok daha fazlasını talep ediyor. Bu veriler, şirketleri yeni stratejiler geliştirmeye zorluyor.

Çalışan bağlılığının düşen seviyeleri, Z kuşağının iş dünyasını dönüştüren beklentileri ve yaklaşan yetenek kıtlığı krizi; iş dünyası gündeminde devamlı tartışılan üç kritik konu olarak yer alıyor. Ticket Restaurant Edenred Türkiye CMO’su Zeynep Ege Dura ve Türkiye Çalışan Deneyimi Topluluğu’nun kurucusu, Çalışan Deneyimi ve Geleceğin insan Kaynakları isimli kitapların yazarı ve aynı zamanda Edenred Türkiye Marka Elçisi Orçun İrfan, iş dünyasındaki bu dönüşüme dair veriler paylaşarak, şirketlerin benimsemesi gereken stratejik yaklaşımları ele aldılar.

Çalışan bağlılığında alarm!

Gallup’un küresel araştırma sonuçlarına göre 2024 yılı itibarıyla Türkiye’de çalışan bağlılığı oranı sadece %15. Edenred Türkiye’nin CMO’su Zeynep Ege Dura, “Bu düşük oranın dört önemli nedeni var; yetersiz ücret ve yan haklar, iş-özel yaşam dengesizliği, gelişim fırsatlarının azlığı, takdir eksikliği. Her iki çalışandan biri aktif olarak iş arıyor ve işe giren her dört çalışandan biri kısa süre sonra ayrılıyor. Çalışanların %60’ı kalma ya da gitme kararını maaş ve yan haklara göre veriyor. Yüzde 62 ile kopuk ve yüzde 23 ile tamamen kopuk çalışanların oranı endişe verici” diyor.

İş dünyasının yeni hakemleri ve oyunun yeni kuralları

Orçun İrfan, “Rachel Wells’in Forbes’ta yayımlanan makalesine göre 2030’a kadar iş gücünün üçte birini Z kuşağı oluşturacak. Z kuşağının %74’ü için kırmızı çizgi, beceri setlerinin güncel ve rekabetçi olması. Bu neslin öncelikleri; açık iletişim, esnek çalışma, hızlı geri bildirim ve sürekli gelişim fırsatları. İş, Z kuşağı için tamamen bir araç ve sosyal hayatlarının önüne geçmesine izin vermiyorlar. Tam esnek çalışmayı yüksek maaşa tercih ediyorlar” diyor.

Z kuşağı gerçeği: Hızlı karar, hızlı ayrılış!

“Z kuşağında ilk izlenim kritik; gelişim ve geri bildirim eksikliği büyük risk” diyen Orçun İrfan şunları ekledi. “BambooHR Yazarı Sarah Edwards’ın Etkili Oryantasyonun 15 Olumlu Faydası adlı makalesine göre adayların %30’u işe girdikleri ilk hafta, %70’i ilk ay içinde şirketin kendileri için uygun olup olmadığına karar veriyor. Yeterli gelişim imkanı bulamayan ve geri bildirim alamayan çalışanların %63’ü ilk yıl içinde istifa ediyor.

Yetenek kıtlığı problemi kapıda

Zeynep Ege Dura, “ManpowerGroup raporuna göre Türkiye’de %76 oranında yetenek kıtlığı var. Küresel araştırma şirketi Korn Ferry’e göre 2030’da 85 milyon kişilik beceri açığı oluşacak. Bunun dünya ekonomisine etkisinin 8,5 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor” diyor.

Yetenek yönetiminde yeni dönem

Orçun İrfan’a göre şirketler üç noktaya odaklanmalı: Genç nesillerin beklentilerini karşılayan iş ortamları, başarıları kutlayan bir kültür ve güçlü bir işveren markası. İşveren markası artık yetenek savaşlarının cephe hattı. Geleneksel takdir yöntemleri ise yetersiz kalıyor; sürdürülebilir ödüllendirme sistemleri şart.

“Edenred olarak bir reçetemiz var”

“Modern iş dünyasında çalışan beklentileri hızla değişiyor” diyen Zeynep Ege Dura ekliyor: “Edenred olarak Ticket Compliments ile şirketlere sıradan bir hediye kartı seçeneği değil, tek bir kart üzerinden adeta kapsamlı bir esnek yan haklar platformu sunuyoruz. Hizmet yelpazemizde en çok tercih edilen 120 giyim ve ayakkabı markasının yanı sıra 40 binin üzerinde harcama noktasında, akaryakıttan kırtasiyeye, pilatesten yogaya, meditasyon seanslarından psikolojik destek paketlerine, kişisel gelişim programlarından market, teknoloji, kozmetik ve hatta mobilya alışverişine kadar uzanan geniş bir yelpazede hizmet veriyoruz. Bu yenilikçi platformumuz ile şirketler, çalışanlarının hem profesyonel hem de kişisel gelişimlerini destekleyebiliyor, onların fiziksel ve mental iyi oluş ihtiyaçlarını tek bir kart üzerinden karşılayabiliyor. Reçetemiz net: Yeni neslin tüm beklentilerine cevap veren, modern ve bütünsel bir yan haklar platformu.”

CHILDGEN, TÜRKİYE’NİN İLK GEZİLEBİLİR OYUN HAMURU FABRİKASINI AÇTI

Türkiye’nin en bilinen un markası Söke’nin yüzde 60’ını 2023 yılında bünyesine kattığı, tamamen doğal içerikli ve yerli oyun hamuru markası ChildGen, Türkiye’nin ilk gezilebilir oyun hamuru fabrikasını açarak çocuklara hem eğitici hem de eğlenceli bir deneyim sunuyor.

Buse Öngen’in girişimiyle kurulan ve 2023 yılında Türkiye’nin en bilinen un markası ve perakende pazarının lider markası Söke’nin yüzde 60’ını bünyesine kattığı doğal oyun hamuru ve oyuncakları üreticisi ChildGen, çocukların hayal gücünü artırmak için yeni bir yatırıma imza attı. Childgen, İstanbul Ataşehir’deki fabrikasını Türkiye’nin ilk gezilebilir oyun hamuru fabrikasına dönüştürdü. Fabrika, çocuklara hem eğitici hem de eğlenceli bir deneyim sunuyor. ChildGen’in fabrikasında düzenlenen etkinlikler, okulların organizasyonları aracılığıyla gerçekleşiyor. Etkinlik kapsamında çocuklar, öncelikle fabrikanın üretim tesisini ziyaret ediyorlar. Bu turda, doğal malzemelerden üretilen oyun hamurlarının nasıl yapıldığını öğrenme fırsatı buluyorlar. Fabrika turunun ardından başlayan Yaratıcı Hamur Atölyesi, çocuklara hayal dünyalarını sergileme ve kendi oyun hamurlarını şekillendirme imkânı sunuyor. Bu süreç, çocukların el becerilerini geliştirirken, keyifli bir etkinlik ortamı yaratıyor. Okullar tarafından büyük ilgi gören etkinlik hakkında bilgi veren ChildGen Play Dough Kurucusu ve CEO’su Buse Öngen, “ChildGen, tamamen doğal içerikli bir oyun hamuru. Çocuğuma güvenilir oyuncak arayışı içerisinde ortaya çıkardığım bu iş fikri ve akabinde yatırım sayesinde ailelerin güvenebilecekleri bir markayla buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. ChildGen’in içerisinde Söke kullanılıyor ve 18 ay ila 8 yaş arasındaki çocuklar için oyun hamuru, parmak boyası ve kinetik kum gibi doğal içerikli ürünler üretiyoruz. Marka olarak misyonumuz, çocukların hayal dünyalarını renklendirmek ve güvenli oyun ürünleriyle onların gelişimine katkı sağlamak. Türkiye’nin ilk gezilebilir oyun hamuru fabrikasını açarak bu hedeflerimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Yeni yatırımımız hem ailelerden hem de okullardan büyük ilgi gördü” dedi. Türkiye’nin ilk gezilebilir oyun hamuru fabrikasını ziyaret etmek veya bu etkinliklere katılmak isteyenler, detaylı bilgi için ChildGen ile iletişime geçebilirler.

AIFD Yenilikçi İlaçlar Sempozyumu’nda “Değer Bazlı Fiyatlandırma ve Geri Ödeme Sistemleri” ele alındı

2. Yenilikçi İlaçlar Sempozyumu, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) tarafından 27 Kasım’da Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde gerçekleştirildi. Sempozyumda bu yıl “Değer Bazlı Fiyatlandırma ve Geri Ödeme Sistemleri” kamu temsilcileri başta olmak üzere sağlık sektörü paydaşları ile çok boyutlu olarak konuşuldu.
Türk insanının yenilikçi ilaç ve tedavilere erişimini sağlamak ve ülkemizde sağlık sorunlarına etkin çözümler bulunmasına katkıda bulunmak amacıyla faaliyet gösteren Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) 2. Yenilikçi İlaçlar Sempozyumunu düzenledi.  Kamu temsilcileri başta olmak üzere, uluslararası bilim insanları ve akademi dünyasının yanı sıra sağlık sektöründen geniş çaplı katılıma sahne olan sempozyumda bu yıl “Değeri Açığa Çıkarmak: Türkiye’de Daha İyi Sağlık Sonuçları için İlaç Sektörünün Geliştirilmesi” başlığı altında gelişmeler ve çözüm önerileri ele alındı. Sağlığın toplumsal refah ve ekonomik büyüme için bir yatırım olarak ele alınması gerektiğini savunan ve bu alanda makroekonomik analizleri ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Dünya Sağlık Zirvesi ve Avrupa Parlamentosu gibi prestijli platformlarda yer alan Prof. Dr. Dennis A. Ostwald sempozyumun ana konuşmacılığını üstlendi.
Sağlığa yapılan yatırım geleceğe yatırımdır
Etkinliğin açılış konuşmasını Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şehram Zayeryaptı. Sağlığın toplumlar için sürdürülebilir gelişmenin temeli, bireyler içinse insan onurunun ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayan Şehram Zayer şu ifadeleri kullandı: “Sağlıkta ‘değer’ kavramı, tüm dünyada sağlık hizmetlerinin fiyatlandırma ve geri ödeme politikalarında önemli bir yer edinmiş, sağlık harcamaları içinde önemli bir paya sahip olan ilaç alanına da yeni bir boyut kazandırmıştır. Değer odaklı bir sağlık sistemi geliştikçe, hastalar, sağlık hizmetini finanse edenler, sunanlar, ilaç ve malzemeyi sağlayanlar gibi tüm tarafların bir kazanım elde etmesi ve sağlık sisteminin ekonomik sürdürülebilirliğinin sağlanması söz konusudur. İçinde bulunduğumuz dijitalleşme ve yapay zeka çağında ivmelenerek artan ilaç inovasyonu, hepimize daha sağlıklı bir gelecek sunmakta. Bu dönüşüm sürecinde, ülkemiz insanının yenilikçi ilaçlara hak ettiği şekilde erişim sağlaması tek temennimizdir.  Bu itibarla, şimdiden yenilikçi ilaçlara erişim için alternatif finansman imkanlarının değerlendirilmesi ve ilaç ve sağlık teknolojilerinin gerçek etkinlik ve fayda sağlama potansiyeline dayalı olarak değerlendirilmesini sağlayacak değer bazlı geri ödeme yöntemlerinin hayata geçirilmesi için adımlar atılmalıdır. Bu sistemler, sadece bireylerin değil, toplumun tamamının sağlık ve refah düzeyini artıracak, böylece sağlığa yapılan yatırımların gerçek anlamda birer geleceğe yatırım olduğu bilinciyle hareket etmemizi sağlayacaktır.”

Kayseri’de Ekim ayında genel ticaret sistemine göre ihracat 324 milyon 444 bin dolar, ithalat 132 milyon 63 bin dolar oldu. Ekim ayında genel ticaret sistemine göre ihracat %3,1 arttı, ithalat değişmedi

Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2024 yılı Ekim ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre %3,1 artarak 23 milyar 500 milyon dolar, ithalat aynı kalarak 29 milyar 409 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Ocak-Ekim döneminde ihracat %3,1 arttı, ithalat %7,2 azaldı
Genel ticaret sistemine göre ihracat 2024 yılı Ocak-Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %3,1 artarak 216 milyar 195 milyon dolar, ithalat %7,2 azalarak 282 milyar 49 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Ekim ayında enerji ürünleri ve altın hariç ihracat %7,2, ithalat %2,4 arttı
Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2024 Ekim ayında %7,2 artarak 20 milyar 565 milyon dolardan, 22 milyar 55 milyon dolara yükseldi.
Ekim ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat %2,4 artarak 22 milyar 151 milyon dolardan, 22 milyar 682 milyon dolara yükseldi.
Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı Ekim ayında 627 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi %4,7 artarak 44 milyar 737 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı %97,2 oldu.
Dış ticaret açığı Ekim ayında %10,5 azaldı
Ekim ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre %10,5 azalarak 6 milyar 603 milyon dolardan, 5 milyar 909 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2023 Ekim ayında %77,5 iken, 2024 Ekim ayında %79,9’a yükseldi.
Dış ticaret açığı Ocak-Ekim döneminde %30,1 azaldı
Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığı %30,1 azalarak 94 milyar 267 milyon dolardan, 65 milyar 853 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2023 Ocak-Ekim döneminde %69,0 iken, 2024 yılının aynı döneminde %76,7’ye yükseldi.
Ekim ayında imalat sanayinin toplam ihracattaki payı %93,3 oldu
Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, 2024 Ekim ayında imalat sanayinin payı %93,3, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı %3,6, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı %2,5 oldu.
Ocak-Ekim döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı %94,2, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı %3,5, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı %1,8 oldu.
Ekim ayında ara mallarının toplam ithalattaki payı %68,2 oldu
Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, 2024 Ekim ayında ara mallarının payı %68,2, sermaye mallarının payı %14,3 ve tüketim mallarının payı %17,4 oldu.
İthalatta, 2024 Ocak-Ekim döneminde ara mallarının payı %69,4, sermaye mallarının payı %14,9 ve tüketim mallarının payı %15,6 oldu.
Ekim ayında en fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu
Ekim ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 1 milyar 795 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 562 milyon dolar ile ABD, 1 milyar 294 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 1 milyar 236 milyon dolar ile Irak, 1 milyar 159 milyon dolar ile İtalya takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın %30,0’ını oluşturdu.
Ocak-Ekim döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 17 milyar 97 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 13 milyar 381 milyon dolar ile ABD, 12 milyar 490 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 10 milyar 762 milyon dolar ile Irak ve 10 milyar 537 milyon dolar ile İtalya takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın %29,7’sini oluşturdu.
İthalatta ilk sırayı Çin aldı
İthalatta Çin ilk sırayı aldı. Ekim ayında Çin’den yapılan ithalat 4 milyar 242 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 117 milyon dolar ile Rusya Federasyonu, 2 milyar 346 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 772 milyon dolar ile İtalya, 1 milyar 278 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın %43,4’ünü oluşturdu.
Ocak-Ekim döneminde ithalatta ilk sırayı Çin aldı. Çin’den yapılan ithalat 37 milyar 423 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 35 milyar 499 milyon dolar ile Rusya Federasyonu, 22 milyar 186 milyon dolar ile Almanya, 15 milyar 585 milyon dolar ile İtalya, 13 milyar 526 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın %44,0’ını oluşturdu.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat %0,5 arttı
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2024 Ekim ayında bir önceki aya göre ihracat %0,5, ithalat %3,1 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2024 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat %0,2 artarken, ithalat %1,1 azaldı.
Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı %3,6 oldu
Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.4 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Ekim ayında ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %93,3’tür. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı %3,6’dır. Ocak-Ekim döneminde ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %94,2’dir. Ocak-Ekim döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı %3,4’tür.
Ekim ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı %84,8’dir. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı %9,7’dir. Ocak-Ekim döneminde imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı %81,8’dir. Ocak-Ekim döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı %11,0’dır. Özel ticaret sistemine göre ihracat 2024 yılı Ekim ayında 21 milyar 459 milyon dolar oldu
Özel ticaret sistemine göre, 2024 yılı Ekim ayında, ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre %3,9 artarak 21 milyar 459 milyon dolar, ithalat %0,7 azalarak 27 milyar 351 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Ekim ayında dış ticaret açığı %14,5 azalarak 6 milyar 891 milyon dolardan, 5 milyar 892 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2023 Ekim ayında %75,0 iken, 2024 Ekim ayında %78,5’e yükseldi.
İhracat 2024 yılı Ocak-Ekim döneminde 195 milyar 818 milyon dolar oldu
Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2024 yılı Ocak-Ekim döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre %2,8 artarak 195 milyar 818 milyon dolar, ithalat %7,6 azalarak 262 milyar 536 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığı %28,8 azalarak 93 milyar 699 milyon dolardan, 66 milyar 718 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2023 Ocak-Ekim döneminde %67,0 iken, 2024 yılının aynı döneminde %74,6’ya yükseldi.

Novartis  2024 İlaca Erişim Endeksi’nde  dünya genelinde birinci sırada yer aldı  

Novartis 2024 İlaca Erişim Endeksi (ATMI) raporunda üç basamak yükselerek en üst sıraya yerleşti.
Endeks, Novartis’in araştırma ve geliştirme alanındaki liderliğini ve ürünlerin hastalara erişimi konusundaki yetkinliğini ortaya koyuyor; Novartis bu başlıklarda birinci sırada yer alıyor. Novartis’in sıtmaya yönelik erişim planları, düşük ve orta gelirli ülkelerde ürünlerin yaygın bir şekilde kayıt altına alınması ve birçok ülkede ürünlere erişimi artırmayı amaçlayan kapsayıcı iş modeli, sektör genelinde “En İyi Uygulama” olarak öne çıkıyor.

27 Kasım 2024 – Novartis, 19 Kasım 2024 tarihinde yayınlanan 2024 İlaca Erişim Endeksi (ATMI) raporunda birinci sırada yer alarak dünya genelinde ilaca erişimi iyileştirme konusundaki liderliğini vurguladı.

Her iki yılda bir yayınlanan endeks, dünya çapındaki en büyük 20 araştırma odaklı ilaç şirketini, ilaçlara, aşılara ve tanı yöntemlerine erişimi geliştirme çabaları açısından değerlendiriyor. Endeks, bu değerlendirmeyi 113 düşük ve orta gelirli ülkede 81 hastalığı kapsayan çalışmalar üzerinden yapıyor.

Rapor, özellikle Novartis’in bulaşıcı olmayan hastalıklar ve sıtma, Chagas hastalığı ve dang humması gibi hastalıklar alanındaki lider portföyünü ve Ar-Ge süreçlerinin ileri aşamasında yer alan ürünler için geniş kapsamlı erişim stratejilerini öne çıkarıyor. Raporda öne çıkan en iyi uygulamaların yarısının Novartis tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor.

Novartis CEO’su Vas Narasimhan, konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi: “2024 İlaca Erişim Endeksi’nde birinci sırada yer almamız, yenilikçi ilaçların, insanların nerede yaşadıklarından bağımsız olarak, ihtiyaç duyanlara ulaşmasını sağlama konusundaki temel taahhüdümüzü yansıtmaktadır. Şirketimizin tarihinde ilaca erişim her zaman önceliklendirdiğimiz bir konu oldu ve bunu Ar-Ge aşamalarına en erken evrelerinden itibaren entegre etmenin yollarını aramaya devam ettik. Halk sağlığı alanında kariyerine başlayan bir hekim ve bilim insanı olarak, Novartis gibi araştırmacı şirketlerin hastalara tedavi sunmadaki farkını ilk elden gördüm. Erişime yönelik açığı kapatmak için sektör olarak daha yapacak çok işimiz var, ancak belirtmeliyim ki bu sonuç, hastaların hayatlarını iyileştirmek ve uzatmak için tıbbı yeniden tasarlamaya kendini adamış 70.000’den fazla çalışanımız ve iş ortaklarımız sayesinde gerçekleşti.”

Novartis, 2023 yılında dünya genelinde tedavileriyle 284 milyon hastaya ve erişim inisiyatifleriyle 33,2 milyon hastaya ulaştı. Rapor, Novartis’in bu başarıyı nasıl elde ettiğini ve erişim inisiyatiflerini şu şekilde gösteriyor:

  • Şirket genel stratejisine entegre edilmiş kapsamlı ilaca erişim stratejileri ve Ar-Ge sürecinde ileri aşamada yer alan öncelikli ürünlerin tümü için erişim planlarının oluşturulması
  • Yenilikçi ürünlerin düşük ve orta gelirli ülkelerde geniş ölçekte tescili ve birçok düşük gelirli ve en az gelişmiş ülkede erişimi artırmak için kapsayıcı bir iş modelinin uygulanması
  • Sıtma ürünlerinin hastalara erişim planları için en iyi uygulama örneği
  • İhmal Edilen Hastalıklar İçin İlaçlar Girişimi (Neglected Diseases Initiative) ile Etiyopya’da visseral leishmaniasis (kala-azar hastalığı) için klinik araştırmaların birlikte ilerletilmesi

Novartis Küresel Sağlık Başkanı Lutz Hegemann, açıklamasında şu ifadeleri paylaştı: “Tıbbi yeniliklere geniş ve kapsayıcı erişimi sağlamak, sürdürülebilir bir iş modeli olarak pozitif etkimizi en üst düzeye çıkarmanın temel bir parçasıdır. Bu endeks, kaydettiğimiz ilerlemenin bir göstergesi olsa da bu yolculukta yapılacak daha çok şey var. Novartis olarak, geliştirdiğimiz her yenilikçi tedavinin, ihtiyaç duyan herkes için erişilebilir olmasını sağlamak adına paydaşlarımızla çalışmaya kararlıyız.”

Türkiye’deki Su Kayıp Oranının 2033’te Yüzde 25 Düşürülmesi Hedefleniyor

Su stresi altında olan Türkiye’de kaynaktan gelen suyun yüzde 50’si yaşam alanlarına ulaşmadan kayboluyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, bu sorunun çözümü için hazırladığı ’Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı’da bütün belediyelerde su verimliliğinin artırılmasını ve su kayıp oranının 2033’e kadar yüzde 25 düşürülmesini hedefliyor.

Ekomaxi Yönetim Kurulu Başkanı Osman Yağız, belediyelerin şebeke suyu depolama tesislerinde yaygın olarak kullandıkları betonarme depoların, Türkiye’nin 2033 hedefine ulaşmasında önemli bir engel teşkil ettiğini açıkladı.

Dünya, küresel iklim değişikliği ve su yönetiminden kaynaklanan hatalar nedeniyle susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Dünya genelinde 80 ülke su sıkıntısı çekiyor. Türkiye’de de durum pek iç açıcı değil. Çünkü su stresi altında olan Türkiye’de kaynaktan gelen suyun yüzde 50’si yaşam alanlarına ulaşmadan kayboluyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın Türkiye’nin bu sorununa çözüm sunması bekleniyor. Eylem planı, 2033’e kadarbütün belediyelerde su verimliliğinin artırılmasını ve su kayıp oranının yüzde 25 düşürülmesini hedefliyor.

Ekomaxi Yönetim Kurulu Başkanı Osman Yağız, belediyelerin şebeke suyu depolama tesislerinde yaygın olarak kullandıkları betonarme depoların, Türkiye’nin 2033 hedefine ulaşmasında önemli bir engel teşkil ettiğini açıkladı:

“Su, yaşam alanlarına ulaşmadan önce belediyeler tarafından tedarik edilip, depolanıyor. Ancak belediyeler tarafından yaygın olarak kullanılan betonarme depolar hem su kaçaklarına neden oluyor hem de su güvenliğini sağlayamıyor. Çünkü betonarme depolarda zamanla oksitlenme oluşuyor. Depoda oluşan bu deformasyon, suyun kimyasal yapısını bozuyor. Ayrıca depo, depremler ve sarsıntılar nedeniyle zamanla statik taşıyıcılığını kaybediyor. Bu durum ise betonarme su depolarında çatlaklar oluşmasına neden olarak su kayıplarını artırıyor.” dedi.

“Belediyelerin, Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ndaki tasarruf hedefine ulaşabilmeleri için betonarme depolar yerine GRP modüler su depolarını tercih etmeleri gerekiyor” diyen Osman Yağız, sözlerine şöyle devam etti:

Depolamadan kaynaklı su kaçağı sorununa etkili çözüm

“İçme ve kullanma suyunun güvenli bir şekilde depolanması, suyun depolandıktan sonrakalitesinin bozulmaması ve su kaçakları oluşmaması için GRP modüler su deposu sistemini tercih etmek kritik önem taşıyor. Avrupa’da oldukça yaygın olan bu sistemler, suyu, kalitesini bozmadan uzun yıllar güvenli bir şekilde muhafaza ediyor. Yüksek mühendislik malzemesi olarak tanımlanan ve SMC olarak adlandırılan ‘cam elyaf takviyeli kompozit malzeme’ ile üretilen GRP su depoları, geleneksel sistemlerden farklı olarak, aşırı sıcak ve aşırı soğuk dış ortam şartlarından etkilenmiyor. GRP panellerin pürüzsüz yüzey yapısı ve cam elyaf içeriği nedeniyle UV ışınlarının geçirgenliği sıfıra yakın olduğu için su içerisinde; yosun, mantar, bakteri oluşmuyor.

Ekomaxi olarak, GRP modüler su deposu sistemlerimizle belediyelerin en büyük tedarikçisi konumundayız.” dedi.

ALİKEV Genç Sanatçı Fonu sergisi 29 Kasım’da açılıyor
Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın genç sanatçılara destek olmak üzere hayata geçirdiği Genç Sanatçı Fonu, 2024 yılında “Merak” temasıyla beşinci dönemini tamamlıyor. Fon kapsamında düzenlenen sergi 29 Kasım’da Karşı Sanat Çalışmaları’nda açılıyor.
Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV) tarafından özellikle sosyal ve ekonomik sermayeden yoksun, sivil toplum ve kültür sanat kurumlarında yeterince temsil edilmeyen genç sanatçıları desteklemek amacıyla kurulan Genç Sanatçı Fonu’nun (GSF) sergi açılışı 29 Kasım’da gerçekleşecek. Bu yıl “Merak” temasıyla düzenlenen sergi, 29 Kasım – 28 Aralık tarihleri arasında Karşı Sanat Çalışmaları’nda ziyaretçileriyle buluşacak. Küratörlüğünü Sena Tural’ın üstlendiği sergide 15 genç sanatçının resim, enstelasyon, belgesel, tiyatro, fotoğraf gibi pek çok farklı disiplinde çalışması yer alacak.
“Merak, bizi bilmediğimiz şeyleri anlamaya sevk ediyor”
Bu yılın teması olan ‘Merak kavramı, Bilinmeyenle ilgili korkularımız ve endişelerimiz, aynı zamanda keşfetmeye olan hevesimizi de besliyor, bu karşılaşmanın yarattığı kriz, aynı zamanda kendi içinde bir yenilik potansiyeli taşıyor. Merak, bu potansiyeli açığa çıkaran bir güç olarak bizi, ‘bilmediğimiz’ şeyleri anlamaya sevk ederken, aynı zamanda alternatif çözümler üretmemizin de yolunu açıyor. Merak, yalnızca verili bilgiye ulaşmamızı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bağlar kurmayı, farklı sesleri dinlemeyi ve farklı bakış açılarını anlamayı da öğretiyor.
“Merak” sergisi, 15 sanatçının birlikteliğiyle şekillendi ve 29 Kasım’da kapılarını ziyaretçilere açıyor.
Sergide yer alan sanatçılar ve eserleri:

  •  Aybüke Sonuç ve Zeynep Ayta – Kayıt-sızlık (Video Enstalasyonu)
  • Berka Beste Kopuz – Hangi Zamanın Öznesiyim (Enstalasyon)
  • Okyanus Çağrı Çamcı – Geçmişin İzinde (Enstalasyon)
  • Deniz Beste Akdoğdu – Herkes Burada mı? (Tiyatro)
  • Deniz Dursun – Teyakkuz (Fotoğraf)
  • Edanur Dursun ve Ufuk Umut Uğur – Süvari Hanım Kadın Denizciler (Belgesel)
  • Fatih Umdu ve İsra Doğan – Kasaba (Enstalasyon)
  • Hande Dilaver – Katmanlar Arası İçsel Keşif (Enstalasyon)
  • Helin Yıldız – Kağıt Üzerinde Kalmasın (Yerleştirme)
  • Özge Yalacak ve Öznur Yalacak – Yaşam Odaları (Enstalasyon)
  • Rojbin Deniz Özyürek – Uyurgezer (İnteraktif Yerleştirme)

Küratör: Sena Tural
Genç Sanatçı Fonu nedir?
Genç Sanatçı Fonu (GSF), 2018’den bu yana, sanat alanında üretim yapan ancak toplumsal ve ekonomik engellerle karşılaşan gençlere maddi destek, atölyeler ve karma sergi imkanı sunan bir programdır. Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV) tarafından yürütülen bu program, gençlerin sanatta özgürce kendini ifade edebileceği ve dayanışmayı temel alan bir üretim alanı yaratmayı amaçlamaktadır.
GSF, genç sanatçılara fikirlerini hayata geçirmeleri için finansal destek sağlarken, onları sanat profesyonelleriyle buluşturup deneyim paylaşımı için zemin hazırlıyor. Ayrıca, gsf.alikev.org platformu ve dönem sonu sergileriyle genç sanatçıların görünürlüğünü artırmayı hedefliyor.
Aynı zamanda programa katılan genç sanatçıların kendi aralarındaki kolektif üretimi teşvik ederek, sürdürülebilir ilişkiler kurmayı ve sanatçı haklarını gözeten bir model geliştirmeyi amaçlıyor. Geçmiş çalışmalarından öğrenerek geleceğe hazırlanan GSF, paydaşların katkılarıyla çalışma modelini geliştirmeyi ve sivil toplumun gençler için daha özgür alanlar sunmasını teşvik etmeyi planlıyor.

İGEF 2025 İÇİN HAZIRLIKLAR BAŞLADI 

İçişleri Bakanlığı himayesinde; T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, AFAD, ATO tarafından desteklenen ve Expolink Fuarcılık A.Ş. tarafından düzenlenen İç Güvenlik Ekipmanları Fuarı (İGEF) tanıtımı Ankara ATO Congresium’da gerçekleştirildi. İGEF paydaşları ve destekleyen STK’lardan; Türk Polis Teşkilatı Güçlendirme Vakfı (TPTGV) Genel Müdürü İzzet Tuna, Jandarma Asayiş Vakfı (JAV) Genel Müdür Yrd. Atilla Önal, Silah Sanayicileri ve Patlayıcı Maddeler İş Adamları Derneği (SİSİAD) Başkanı Mehmet Cafer Sayılır ile Expolink Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Erdoğan’ın katıldığı basın toplantısı, yerel, sektörel ve ulusal medya kuruluşlarından 50’ye yakın basın mensubu tarafından takip edildi.

Türkiye’nin iç güvenlik odaklı fuarı

Böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmanın Türkiye için son derece önemli olduğuna dikkat çeken Expolink Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Erdoğan, ihracat hedeflerimize katkıda bulunan fuarların, milli projeler ve sanayi gelişimi üzerinde ciddi olumlu etkileri olduğunu belirtti. İGEF’in Savunma sanayiindeki diğer fuarların alternatifi olmadığını vurgulayan Erdoğan “Türkiye’nin savunma sanayii alanında çok güçlü fuarları var. Dünyanın birçok ülkesinde iç güvenlikle ilgili fuarlar organize edilirken ülkemizde sadece iki savunma fuarı markalaşmıştır. İçişleri Bakanlığımızın ihtiyaçlarını üreten ve tedarik eden firmaların ürünlerini iç ve dış pazarda gösterebileceği kapsamlı bir çatı fuara duyulan ihtiyaç İGEF’i doğurmuştur. İç güvenlik alanındaki fuar eksiğini İGEF markası oluşturarak bölgemizin önemli bir fuarı haline gelmesi için, başta İçişleri Bakanlığımız ve Savunma Sanayii Başkanlığımız olmak üzere kurumların ve sektör firmalarının verdiği desteğe teşekkür ediyorum” dedi.

“Bağımsızlık için yerli üretim şart”

Silah Sanayicileri ve Patlayıcı Maddeler İş Adamları Derneği (SİSİAD) Başkanı Mehmet Cafer Sayılır da yerli ve milli savunma sanayinin önemine değinerek “Türkiye kendini savunabilme ve bağımsızlık için üretmelidir. Silah sanayiinde dışa bağımlı olunduğunda yabancı ülkeler çeşitli gerekçelerle ambargo uyguluyorlar. Günümüzde Türk askeri, Türk polisi yaklaşık %80 civarında bir oranda yerli ve milli üretim silah ve mühimmat kullanıyor. İGEF yerli üretimin, milli sanayinin gelişimi ve ihracata katkı sağlaması açısından çok değerli” ifadelerini kullandı.

İGEF 2025, 18 Eylül’de Ankara’da açılacak.

İç güvenlik ekipmanları, silah, mühimmat, araç, gereç, teçhizat, yazılım, kamera, güvenlik teknoloji ve hizmetleri, siber güvenlik ile özel güvenlik alanında ilk kez geniş kapsamlı olarak düzenlenen İç Güvenlik Ekipmanları Fuarı IGEF 2024’e 72 firma katılırken 12 binin üzerinde ziyaretçiye ulaşıldı. Yurt dışından ise alım heyeti olarak 25 ülkeden 282 yabancı katılımcı ağırlandı. Hazırlıklarına başlanan IGEF 2025 için ise resmi olarak 83 ülkeden İç güvenlik bürokratları, alım heyeti ve yetkilileri davet edildi. 18-20 Eylül 2025 tarihlerinde Ankara ATO Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek İGEF 2025’de 200’ün üzerinde katılımcı firma ve 20 bine yakın ziyaretçi bekleniyor. İçişleri Bakanlığı himayelerinde düzenlenecek olan ve gözde kurumların desteklediği fuar, dünya çapında iş bağlantıları kurmak isteyen profesyonellerin buluştuğu uluslararası bir platform haline gelme yolunda hızla ilerliyor.

Progroup MÜSİAD EXPO 2024 Fuarı’na katılıyor

Turquality alanında danışmanlık veren Progroup Uluslararası Danışmanlık firması, 26 ile 29 Kasım 2024 tarihleri arasında Tüyap’ta düzenlenecek olan MÜSİAD Expo 2024 Fuarı’na katılıyor.

Turquality, dünyada Türk malı imajının oluşturulması ve yerleştirilmesi amacıyla oluşturulmuş devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olarak biliniyor. Programın odağında, klasik ihracat desteklerinden farklı olarak, salt ihracatı artırmanın ötesinde, firmaların markalaşma hedeflerine katkıda bulunması yer alıyor.

Turquality’nin bir teşvik programı olmasının yanı sıra, işletmeler için “değer” oluşturan bir iş modeli ve yaşam tarzı olduğunu ifade eden Progroup Uluslararası Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Salim Çam, şunları söyledi:

“Turquality iş modeli, stratejik planlama, insan kaynakları yönetimi, performans yönetimi, bütçe yönetimi, marka yönetimi, satış-pazarlama yönetimi, bilişim yönetimi, risk yönetimi, ikiz dönüşüm (yeşil mutabakat ve dijital dönüşüm), tedarik zinciri yönetimi gibi tüm konuları ele alıyor. Türk markalarının küresel pazarda güçlenmesini ve uluslararası alanda bilinirlik kazanmasını hedefleyen Turquality ile firmaların markalaşma ve ihracatının yolunu açıyoruz.” dedi.

Sürdürülebilirlik ve dijitalleşme ile global pazarlarda rekabet avantajı hedefleniyor

Bu yılı ve önümüzdeki yılı değerlendiren Progroup Başkanı Dr. Salim Çam, konuşmasında şunları kaydetti:

“2024 yılı, Turquality programı için oldukça verimli bir yıl oldu. Türk markaları, bu süreçte küresel pazarlarda güçlerini artırarak bilinirlik kazandı. Turquality’nin desteğiyle birçok marka, ürün ve hizmet kalitesini yükseltti, inovasyon ve özgün tasarım odaklı stratejilerle kendini öne çıkardı. 2025 yılı için Turquality’nin daha kapsamlı bir yol haritası izlemesi bekleniyor. Özellikle, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme odaklı stratejilere yoğunlaşarak global pazarlarda rekabet avantajı sağlanması hedefleniyor. Bunun yanı sıra, yeşil enerji, çevresel sorumluluk, dijital dönüşüm ve veri analitiği gibi alanlarda da yeni uygulamalar geliştirilmesi planlanıyor. Turquality, markaların uluslararası pazarda daha güçlü bir şekilde var olmasını sağlamak adına stratejik planlama, müşteri ilişkileri yönetimi ve marka konumlandırma gibi konularda da yenilikler sunuyor. Yeni dönemde Turquality’nin odaklanacağı bir diğer önemli alan ise, markaların kendi ürün kategorilerinde global standartları yakalaması ve buna yönelik eğitimler ile desteklenmesi olacaktır. Bu kapsamda, global pazar analizleri, hedef ülke pazarlama stratejileri ve dijital reklam kampanyaları gibi alanlarda yenilikçi adımlar atılması bekleniyor.” diye konuştu.

Kaynak sorunu yok, kaynak planlama sorunu var

Ülkemizde kaynak sorunu olmadığına da işaret eden Salim Çam, şunları kaydetti:

“Deneyimli ve bilgili insan kaynağımız var, fabrikalarımız var, fabrikalarda ciddi bir makine parkurumuz var, madenlerimiz var, suyumuz var, teknolojimiz var, bunun gibi birçok artı değeri sıralayabiliriz. Kısaca, Türkiye’nin bir kaynak sorunu yok, kaynak planlama sorunu var. Progroup ailesi olarak, “ihracat meselesi, ülke meselesidir” diyoruz. Turquality alanında uzman ekiplerimiz ile verdiğimiz danışmanlık neticesinde, ülkemizin kilogram başına ihracatını 10 kat artırırken, global ölçekte dünya devleriyle yarışan milli markalarımızın artmasını hedefliyoruz.” şeklinde konuştu.

TCL 50 PRO NXTPAPER 5G akıllı telefon, CES 2025 İnovasyon Ödülü aldı
Bu yıl eylül ayında lansmanı yapılan TCL 50 PRO NXTPAPER 5G, Mobil Cihazlar kategorisinde CES 2025 İnovasyon Ödülüne layık görüldü. Böylelikle TCL mobil ürünleri nedeniyle Tüketici Teknolojisi Derneği (CTA) tarafından üst üste ikinci yıl ödüllendirildi.
Zengin özelliklere sahip akıllı telefonlar, tabletler ve bağlı cihazlar için ekran teknolojisinde öncü olan TCL, TCL 50 PRO NXTPAPER 5G akıllı telefonunun Mobil Cihazlar kategorisinde CES 2025 İnovasyon Ödülü aldığını duyurdu. Bu ödül, TCL’in teknolojiyi insan merkezli hale getirme ve kullanıcı deneyimi için optimize edilmiş yenilikçi ürünler sunma taahhüdünü yansıtıyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan TCL Mobil Telefon İş Birimi Genel Müdürü Jefferson Li, “TCL’de sadece sektörün nabzını tutmakla kalmıyoruz; ürettiğimiz cihazları geliştirmek için kullanıcı yolculuğunun her yönünü derinlemesine araştırıyoruz. Öncü NXTPAPER teknolojisini en son yapay zekâ yetenekleriyle birleştiren TCL 50 PRO NXTPAPER 5G telefon, dijital dünyamızı deneyimleme şeklimizde önemli bir ilerlemeyi temsil ediyor ve kullanıcılara gittikleri her yerde daha net, daha rahat bir izleme, üretme ve okuma yolu sunuyor, hem de uygun bir fiyata” dedi.

TOYOTA GAZOO Racing WRC’de 4. Kez Üst Üste Markalar Şampiyonu Oldu

Toyota’nın motor sporları departmanı TOYOTA GAZOO Racing yeni bir şampiyonluğa daha imza attı. Dünya Ralli Şampiyonası’nın (WRC) son yarışı olan Japonya Rallisi’nde ilk iki sırayı alan Toyota, böylece üst üste dördüncü kez Markalar Şampiyonluğu’nu kazanarak büyük bir başarı elde etti. Takım kendi evindeki rallide Elfyn Evans’ın 3 saat 23 dakika 41 saniyelik derecesiyle yarışın kazananı oldu. Japonya’da ikinci sırayı da TOYOTA GAZOO Racing pilotu Sébastien Ogier aldı. Takımın genç pilotu Takamoto Katsuta da, hafta sonu boyunca iyi bir performans ortaya koyarak ralliyi dördüncü tamamladı.

Bu sonuçların ardından 591 puanla Markalar Şampiyonu olan TOYOTA GAZOO Racing, ralli dünyasının zirvesi olan WRC’de toplam sekizinci şampiyonluğunu almış oldu. Bu başarı, Toyota’nın rallilerdeki üstünlüğünü bir kez daha kanıtladı.

Toyota’nın WRC’de GR YARIS Rally1 HYBRID aracıyla elde ettiği başarı aynı zamanda bir diğer kategoride de şampiyonlukla taçlandı. GR Yaris Rally2 aracıyla yarışan Sami Pajari WRC2 şampiyonluğu da ilan ettiler. Printsport takımıyla yarışan Sami Pajari, Japonya’da ikinci sırayı alarak podyuma çıktı ve üç puan farkla şampiyon olmayı başardı.

Netaş’ın ana ortağı ZTE’nin global ölçekteki 5G Zirvesi ve Kullanıcı Kongresi’nde İstanbul’da gerçekleşti

Telekomünikasyon sektörünün geleceğine vizyoner bir bakış için uluslararası bir platform sunan etkinlikte 5G, Akıllı Teknolojiler ve ötesi için son trendler ele alındı.

ZTE, son 11 yıldır en büyük küresel etkinliği olan 5G Zirvesi ve Kullanıcı Kongresi için 2024 yılı ev sahibi ülkesi olarak Türkiye’yi seçti. Bu yıl “Akıllı İnovasyonlarla Başarıyı Yakalayın” temasıyla Türkiye’de gerçekleştirilen etkinlik, 5G ve dijital teknolojilerin geleceğine dair küresel bir perspektif sundu.

Bilgi ve iletişim teknolojileri alanında köklü deneyimiyle Türkiye’nin en yetkin teknoloji şirketlerinden biri olan Netaş, ZTE ile birlikte, 5-6 Kasım 2024 tarihlerinde İstanbul Çırağan Kempinski’de ZTE’nin global ölçekte en büyük etkinliği olan ZTE 5G Zirvesi ve Kullanıcı Kongresi 2024’e ev sahipliği yaptı. Etkinlik, telekomünikasyon sektörünün liderleri ve uluslararası katılımcılar tarafından yoğun ilgi gördü.

Zirve, ZTE CEO’su Xu Ziyang’ın “Medeniyetin Dijital Köprüsü: Karbon ve Silikon Arasında Bağ” başlıklı konuşması ve Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Etkinlik, sektör organizasyonları, standardizasyon kuruluşları, operatörler, düşünce kuruluşları, sektör ortakları, analistler ve diğer küresel ekosistem oyuncularını bir araya getirdi.

Avrupa, Asya-Pasifik ve Latin Amerika bölgelerinden yaklaşık 40 ülkeden 700’ün üzerinde katılımcı, zirvede ZTE’nin telekomünikasyon, bilişim teknolojileri ve son kullanıcı cihazlarındaki teknolojik yeniliklere tanıklık etti. GSMA, 3GPP, FTTH Avrupa Konseyi ve GTI (Global TD-LTE Initiative / Küresel TD-LTE Girişimi)) gibi prestijli kuruluşlardan vizyoner liderler ve analistler ile Qualcomm gibi sektörün önde gelen ortakları ve üst düzey operatörler, değerli fikir alışverişinde bulunmak için bir araya geldi. GSMA’nın “Daha Aydınlık Bir Gelecek İçin Akıllı İnovasyon” vizyonundan Qualcomm’un popüler cihazları destekleme kararlılığına kadar, ortak hedef akıllı inovasyonlarla ilerlemeyi teşvik etmek ve güçlü bir ekosistem geliştirmek oldu.

Zirvenin ilk günü, 5G’nin sunduğu yeni olanaklar, yapay zeka ve yeni nesil ağ teknolojileri başlıklarında çeşitli operatörlerin ve Telekom organizasyonlarının üst düzey yöneticilerinin yanı sıra, global fütüristler de konuşmacı olarak yer aldı.

Turkcell CEO’su Ali Taha Koç, 5G ve ötesi teknolojilerinin yenilikleri ve kullanım alanları üzerine görüşlerini aktarırken, geleceğe yönelik ArGe vizyonlarını da paylaştı.

Türk Telekom CNO’su Zafer Orhan, 5G teknolojilerine yönelik örnek senaryo ve stratejik hedeflerini anlatarak, sektörel gelişmelere dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin lider Telekom operatörlerinin yanı sıra uluslararası operatörlerden de ilgi gören etkinlikte katılımcılar, 5G’nin iş süreçlerine entegrasyonu konusunda ayrıntılı bilgi alma ve ZTE’nin sunduğu yenilikçi çözümleri yakından tanıma fırsatı buldu. Etkinlik boyunca gerçekleştirilen paneller ve konuşmalar, telekomünikasyon sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getirerek, sektördeki yenilikçi stratejiler üzerine değerli görüş alışverişlerine olanak tanıdı.

Birinci gün gerçekleşen “Akıllı İnovasyon” temalı panelde Netaş CEO’su Sinan Dumlu, uluslararası katılımcılarla aynı sahnede telekomünikasyon ve bilişim teknolojileri sektörüne ilişkin vizyonlarını izleyicilerle paylaştı. İlk anda yeni teknolojilerin etkisinin çok hızlı ama göreceli olarak daha küçük görüldüğünü, ancak, gerçek anlamda yeni teknolojilerin etkisinin göreceli olarak daha yavaş ama çok daha büyük olduğunu dile getirerek son yıllarda yaşanılan 3 “yakınsama” konusuna değindi.

İkinci gün gerçekleşen Sunucu Teknolojileri Oturumu’nda Sunucu Modernizasyonu başlıklı sunumunu yapan Sinan Dumlu, bulut bilişim, yapay zeka ve uygulama yazılımlarının ana işlem gücü olarak sunuculara olan ihtiyacından bahsederek yerli Netaş sunucunun önemini vurguladı.

Netaş olarak ZTE’nin son teknoloji ürün ve çözümleriyle birlikte Türkiye’nin ilk yerli sunucusu olan Netaş Bulut Sunucu’nun yanı sıra Visium Shell ve V2X gibi yerli ürün portföyünden birçok ürün uluslararası düzeyde tanıtıldı.

Dünyanın dört bir yanından katılımcıları bir araya getiren ve teknoloji alanındaki en önemli etkinliklerden biri olan ZTE 5G Zirvesi ve Kullanıcı Kongresi’nin İstanbul’da gerçekleştirilmesinin ülkemizin stratejik önemini göstermesi açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Netaş CEO’su Sinan Dumlu, “Bu önemli etkinlikte ortağımız ZTE ile teknoloji alanındaki gücümüzü, yerli ürün ve çözümlerimizin küresel pazarlara taşınmasındaki hedeflerimizi bir kez daha ortaya koyduk. Türk müşterilerimize ZTE’nin yüksek teknoloji ürünlerini tanıtma, çok sayıdaki yabancı Telekom operatörüne ve kurumuna ise, ZTE çözümlerini tamamlayan Netaş ürün ve hizmetlerini anlatma fırsatı bulduk. Bu etkinlik, Netaş’ın teknoloji alanında yarattığı değerin ve Türkiye’yi ileriye taşıma misyonunun somut bir örneği olarak büyük önem taşıyor.” dedi.

ZTE 5G Zirvesi ve Kullanıcı Konferansı’nı Türkiye gibi stratejik konuma sahip bir bölgede gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyduklarını ifade eden ZTE Avrupa ve Amerika Başkanı Peng Aiguang “ZTE olarak, dijital dünyanın her alanında gelişim sağlamak için yapay zekayı, 5G ve daha ileri teknolojileri entegre eden çözümlerimizi sunmaya devam ediyoruz. Türkiye’nin bu dönüşümdeki yerini güçlendirmek ve sektörler arası iş birliğimizi artırmak en büyük önceliklerimizden biri. Netaş’la birlikte dijital dönüşümü hızlandıran ve akıllı inovasyonun faydalarını herkese ulaştıran bir ekosistem oluşturmayı hedefliyoruz. Netaş’ın yerel içgörüleri, ArGe kapasitesi, teknolojide geldiği nokta, iş birliği çabalarımızı büyük ölçüde geliştiriyor” dedi.

KONUTDER üyelerinin yarıdan fazlası (%59,1) “Barınma Krizi” olduğunda hem fikir..Sürdürülebilir Konut Piyasası için Faizler Düşmeli

Konut Sektörü Beklenti Anketine göre, kredi faizlerinde düşüş gerekliliği ağırlık kazanırken, 1. El konut satışlarındaki yavaşlama eğilimi yerini artış beklentisine bırakıyor.

Ekim 2024 konut satış rakamlarına göre son 22 ayın zirvesine gelen konut satışları önümüzdeki dönemde 1. El konut satışlarının artmasına yönelik beklentileri de artırıyor. KONUTDER üyelerinin yarısından fazlası (%63,6) önümüzdeki 6 ay içinde 1. el satış adetlerinde artış yaşanacağı görüşünde birleşiyor.

KONUTDER üyelerine ilk kez yönlendirilen “barınma krizi” sorusuna üyelerin yarısından fazlası (%59,1), ülkede bir barınma krizi olduğunu dair görüş bildiriyor.

Beklenti Anketi genel itibariyle konut üreticilerinde yılın ilk yarısına göre üçüncü çeyrekte çok daha olumlu bir havanın hâkim olduğunu gösteriyor. Konut fiyatlarındaki reel düşüş ile alım fırsatının oluşması neticesinde tüketiciler tasarruflarını konuta yönlendirirken markaların yaptığı kampanya ve finansman modelleri de bu görüşte etken rol oynuyor.

Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği – KONUTDER’in NielsenIQ Türkiye ile birlikte yaptığı Sektörel Beklenti Anketleri, markalı konut üreticilerinin görüşleriyle sektörün nabzını tutmaya devam ediyor.

Anketin sonuçları hakkında değerlendirmelerde bulunan KONUTDER Yönetim Kurulu Başkanı Ramadan Kumova: “Üyelerimizin %73 gibi önemli bir bölümünde kredi faizlerinde düşüş gerekliliği görüşü ağırlık kazanırken, 1. El konut satışlarındaki son dönemdeki artışın devam edeceği öngörülüyor.

Ülkemizin her yıl 700 bin yeni konuta ihtiyacı var ve geçtiğimiz yıl üretim 504 bin seviyesinde gerçekleşirken bu yılsonu tahmini de 482 bin civarında olacağı yönünde. Dolayısıyla sektör konut ihtiyacı bulunduğunun farkında ve elindeki stokları eriterek yeni konut üretimine de kaynak oluşturma çabasında. Bu nedenle de faizlerin çok yüksek seyrettiği bir ortamda taşın altına elini sokarak kendi finansman araçlarını devreye sokarak talebi canlandırdı. Buradan elde ettiği gelirle henüz başlayamadığı beklemede olan projelere kaynak oluşturmak istiyor ancak son dönemdeki satışlardaki artış bu hacmi destekler boyutta değil. Öte yandan ipotekli konut satışları ise hala %12 gibi çok düşük seviyelerde. İdeal piyasa koşullarında sürdürülebilir bir konut piyasasının oluşabilmesi için bu oranın %50’ler seviyesinde olması gerekir. Üreticinin üzerindeki bu finansman yükünün hafiflemesi için de kredi faizlerinin artık düşüş eğilimine girmesi gerekiyor ki anketimizde de bunun somut yansımalarını görüyoruz.” dedi.

KONUTDER tarafından yayınlanan Konut Sektörü Beklenti Anketi Raporu’nda markalı konut üreticilerinin beklenti ve öngörüleri şöyle sıralanıyor:

  • 1. El konut satışında artış bekleniyor

KONUTDER üyelerinin yarısından fazlası (%63,6) önümüzdeki 6 ay içinde 1. El satış adetlerinde artış yaşanacağı görüşünde birleşiyor. Geçen dönemde konut satış adetlerinin «azalacağını» belirten üyelerin tamamı görüşünü «artacak» veya «aynı kalacak» olarak değiştirerek artış yönündeki beklentilerini dile getiriyor.

Bir önceki döneme kıyasla 1. El konut satışlarının aynı kalacağını belirtenlerin oranı %59,1’den %36,4’e gerilerken 1. El konut satışlarının azalacağını belirten üye ise bulunmuyor. Ekim 2024 konut satış istatistiklerine göre son 22 ayın zirvesindeki satış grafiği göz önüne alındığında KONUTDER üyeleri arasında 1. El konut satışlarının da artacağına dair görüş hakim olmuş durumda.

  • Yabancıya satış adetlerinde umut ışığı

Uzun süredir yabancıya konut satışında ciddi bir gerilemenin yaşandığı konut piyasasında umut ışığı belirmeye başladı. Bir önceki dönem anketinde KONUTDER üyelerinin tamamı 1. El konutlarda yabancıya satış adetlerinin artmayacağı görüşündeyken üyelerin yarısı satışların azalacağını belirtmişti. 2024’ün 3. Çeyrek anketinde bu durumda bazı değişimler gözlemleniyor ve üyelerin %18,2’lik bir bölümü yabancıya satışta artış beklediğinin altını çiziyor.

  • Konut fiyatları artacak!

KONUTDER üyeleri arasında konut fiyatlarının artacağına yönelik beklentiler ağırlık kazanıyor. Geçtiğimiz döneme kıyasla fiyatların artacağını söyleyenlerin oranı ciddi bir oranda değişerek %36,4’ten %63,6’a yükselmiş durumda. Aynı kalacak diyenlerin oranı %50’den %31,8’e, azalacak diyenlerin oranı ise %13,6’dan %4,5’e geriliyor.

  • Konut üretim maliyetlerinde artış olacak

KONUTDER üyelerinde üretim maliyetlerinin artacağı yönündeki görüşler yeniden artmaya başlıyor. Üyelerin %90,9’unda maliyetlerin artacağında yönelik görüş hakim olurken aynı kalacağını düşünenlerde ise önceki döneme göre %13,6 oranında bir gerileme gözlemleniyor.

  • İşçilik ve malzeme maliyetlerindeki artış beklentisi devam ediyor

KONUTDER üyelerinin neredeyse tamamı (%90,9) işçilik maliyetlerinin artacağını düşünüyor. İnsan kaynağındaki sıkıntılar ve asgari ücret zammı göz önüne alındığında bir önceki döneme kıyasla artış bekleyenlerde %18,2’lik oranda bir değişim göze çarpıyor. Öte yandan malzeme maliyetlerinde ise geçen döneme göre değişim olmadığı görülüyor. Üyelerin %68,2’si malzeme fiyatlarının artacağını %31,8’i ise aynı kalacağı yönünde görüş belirtiyor.

  • Konut üretiminde kıpırdama olacak

Son 3 aydaki konut satışlarındaki artışın ardından üretim tarafında da bir hareketlilik bekleniyor. KONUTDER üyelerinin %31,8’i önümüzdeki 6 ayda üretimin artacağını belirtirken anketin bir önceki döneminde bu oran %0 idi. Konut üretiminin azalacağı yönündeki beklentilerde de ciddi oranda düşüş göze çarpıyor. Bir önceki dönemde azalacak diyenlerin oranı %63,6’dan %22,7’ye gerilemiş durumda.

  • Kentsel dönüşüm ağırlık kazanacak

KONUTDER üyeleri, kentsel dönüşüm alanında da konut üretiminin önümüzdeki 6 ay içinde artacağını öngörüyor. Azalacağı yönündeki görüşler tamamen ortadan kalkarken, kentsel dönüşümdeki üretimin aynı kalacağı yönündeki görüşler de ise bir düşüş gözlemleniyor.

  • Konut kredisi faizlerinde “düşüş” beklentisi artıyor

KONUTDER üyelerinde konut kredi faizlerinin düşeceğine yönelik beklentide ciddi oranda artış var. Üyeler beklentiden ziyade faizlerin inmesi gerektiği görüşünde %73 gibi ciddi bir oranda birleşerek önümüzdeki 6 ay içinde faiz indirimi olması gerektiğini düşünüyor. Konut kredisi faiz oranlarının «aynı kalacağına» dair beklenti bu dönemde %63’6’dan %18,2’ye ciddi seviyede geriliyor.

  • Kredili konut satışlarındaki artış beklentisi devam ediyor

Bir önceki anketin en belirleyici konu başlığı olan kredili konut satışlarındaki artış beklentisi bu ankette de güncelliğini korumaya devam ediyor. 1 üye hariç hiçbir KONUTDER üyesi kredili konut satışlarının azalacağını beklemezken üyelerin yarısı kredili satışların aynı kalacağını öngörüyor. Üyelerin %45,5’i ise kredili konut satışlarında artış beklentisini koruyor. Bu oran 2023’ün son çeyreği ve 2024’ün ilk çeyreğinde %4,5 gibi oldukça düşük seviyelerindeyken 2024’ün ikinci çeyreğinde kredili konut satışlarındaki artış beklentisi %50 seviyesine sıçramıştı. Bu oran yılın üçüncü çeyrek sonuçlarında da güncelliğini sürdürüyor.

  • Kiralarda artış devam edecek

KONUTDER üyelerinin yüzde 77,3 gibi önemli bir bölümü kiraların gelecek 6 ay içinde artacağını düşünüyor.

  • KONUTDER üyelerinin yarıdan fazlası “Barınma Krizi” olduğunda hem fikir

Sektörel Beklenti Anketi Raporu’na “Barınma Krizi” yeni bir konu başlığı olarak ilk kez 2024 üçüncü çeyrek anketinde ekleniyor. KONUTDER üyelerine ilk kez yönlendirilen barınma krizi sorusuna üyelerin yarısından fazlası (%59,1), ülkede bir barınma krizi olduğunu dair görüş bildiriyor. Bu üyelerden 11’i, krizin tüm ülke genelinde etkili olduğunu belirtiyor. Ayrıca, barınma krizi olduğunu belirten 13 üyeden 9’u, bu krizin önümüzdeki dönemde derinleşeceğini öngörüyor.

Hitit, Bluesky Awards 2024’te İki Ödülün Sahibi Oldu

Bluesky Awards’un havacılık sektöründeki mükemmeliyet ve inovasyonu ödüllendirdiği 2024 Havacılık Başarı Ödülleri’nde Hitit, çifte başarıya imza attı. Dördüncü kez “Yılın Havacılık Yazılım Ödülü”nü kazanan Hitit, aynı zamanda “Yılın Havacılık Yapay Zeka Kullanımı Ödülü”nün de ilk sahibi oldu.

Havacılık sektöründeki oyuncuların başarılarının ödüllendirildiği Bluesky Awards 2024, 23 Kasım’da ISG Sabiha Gökçen Havalimanı Hotel’de düzenlenen görkemli bir törenle sahiplerini buldu. Önce halk oylamasının yapıldığı, ardından da sektör profesyonellerinden oluşan bir jürinin değerlendirmesi ile kazananların belirlendiği Bluesky Awards 2024’te Hitit, iki önemli kategoride ödüle layık görüldü.

Hitit, “Yılın Havacılık Yazılım Ödülü”nü dördüncü kez alarak bu kategorideki liderliğini pekiştirirken, yapay zeka alanındaki yenilikçi çözümleriyle bu sene ilk defa verilen “Yılın Havacılık Yapay Zeka Kullanımı Ödülü”nün de kazananı oldu.

Dijital Dönüşüme Liderlik Ediyoruz

Hitit Genel Müdürü Nevra Onursal Karaağaç, kazandıkları ödüllerin şirketin teknolojik yeniliklere olan bağlılığını ve sektördeki öncü rolünü bir kez daha kanıtladığını ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Hitit olarak, havacılık ve seyahat teknolojilerinde Türkiye’den çıkmış global bir marka olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu yıl dördüncü kez kazandığımız Yılın Havacılık Yazılım Ödülü, yazılım çözümlerimizdeki istikrarımızın bir göstergesiyken, Yılın Havacılık Yapay Zeka Kullanımı Ödülü ise inovasyona olan bağlılığımızın bir sonucudur. Bir teknoloji firması olarak yapay zeka ve makine öğrenmesiyle desteklenen platformları şirketimize entegre ediyor, özellikle Ar-Ge çalışmalarımızda bu teknolojilerden faydalanıyoruz. Gelir yönetimi, dinamik fiyatlandırma ve arz optimizasyonu gibi alanlarda geliştirdiğimiz yapay zeka çözümleri, yüzde 95’evaran başarı oranlarıyla dikkate değer sonuçlar üretiyor. Ayrıca kural bazlı envanter yönetimi, sadakat yönetimi ve grup değer yönetimi gibi işlevsel modüllerimize de yapay zekayı entegre ediyoruz.

Teknolojilerimizi sürdürülebilirlik odağıyla geliştirirken, hizmet verdiğimiz havacılık sektörünü Net Zero hedefine yaklaştırmak için yapay zeka destekli çözümler sunmaya devam ediyoruz. Her adımımızda sürdürülebilirliği temel prensip olarak belirliyor ve geleceğe dair yenilikçi bir vizyonla hareket ediyoruz.”

Hitit’in Küresel Başarısı

400’ü aşkın çalışanı, 49 ülkedeki 75partneri ve inovasyon odaklı teknolojisi ve hizmetleri ile havacılık sektörüne yön veren Hitit, kazandığı bu ödüllerle yalnızca başarısını değil, aynı zamanda sektörün dijital dönüşümüne yaptığı katkıyı da bir kez daha tescilledi. Hem yazılım hem de yapay zeka çözümlerindeki öncü rolüyle Hitit, havacılık ve seyahat teknolojileri endüstrisini küresel çapta geleceğe hazırlamak için çalışmaya devam ediyor

TAMAMEN DOĞAL ÜRETİLEN “LÖSEV Doğal Satsuma Mandalinaları”SAĞLIKLI BESLENMEDE SEMBOL HALİNE GELDİ

LÖSEV’in Seferihisar Çiftliği’ndeki bereketli ağaçlardan toplanan doğal kokulu, sulu, çekirdeksiz ve ince kabuklu satsuma mandalinaları Gıda Laboratuvarları’nda analiz edilerek dalından sofralara sağlık getiriyor.

Üretiminde hiçbir katkı maddesi bulunmadığına dair onay alan satsuma mandalinalar, Vakfa kayıtlı lösemi ve kanser tedavisi devam eden çocuklara, yetişkin kanser hastalarına da LÖSEV tarafından özenle hazırlanarak ulaştırılıyor. Tamamen doğal, üretiminde zehirli tarım ilacı, sarartmak için kullanılan ve yüksek kanserojen içeren etilen gazı, raf ömrünü uzatabilmek için kullanılan parafin gibi maddelerin kesinlikle yer almadığı satsuma mandalinalardan köy okullarında eğitim-öğrenim gören çocuklara da gönderim yapılıyor.

Satışlarından elde edilen gelirlerle lösemi ve kanser tedavisi gören çocukların tedavi ve eğitim masraflarına katkı sağlanması amaçlanan Satsuma Mandalinaları kamuoyunun da satın alması amacıyla satışa sunularak herkesin doğal gıdalarla sağlıklı beslenebilmesine olanak sağlıyor. Üretilen katkısız mandalinalar ile amaç, kanserojenlerden uzak doğal üretimin hala yapılabilir olduğunu ve herkesin kansersiz yaşam için doğal beslenmesi gerektiğini vurgulamak.

Hasat LÖSEV’e Gönül Verenlere Emanet

Dalından toplanmasından, kutulanıp transferine kadar tüm aşamalarda LÖSEV’in iyileşmiş gençleri, aileleri ve LÖSEV gönüllüleri rol alıyor. Amaç, tek bir mandalinanın dahi çürümeden tüketicilere ulaştırılmasını ve satışlarından elde edilen gelirlerle iyileşmeyi bekleyen lösemi ve kanser tedavisi gören çocukların tedavi ve iyileşme süreçlerine katkı sağlamak.

İzmir Seferihisar’da bulunan LÖSEV Doğal Gıda Çiftliği-284 dönümlük arazide, mandalina başta olmak üzere; nar, zeytin, kayısı, şeftali, incir, armut, ayva, hünnap gibi 12 bine yakın ağaç ve 150 üzüm bağı yer alıyor.

Dr. Ezer : “Üreterek Kazanacağız”

Çığ gibi artan lösemi ve kanser hastalıklarının nedenlerinden birisi de kanserojen dolu sağlıksız beslenme. Tüketilen gıdalardaki tarım ilacı kalıntıları, mandalina gibi ürünlerde renginin sarartılması ya da kırmızı olması için kullanılan zehirli etilen gazı, üzerine sürülen parafin gibi kimyasalların hepsi kansere yol açabiliyor. “Lösemi ve kanser tedavi edilebildiği gibi önlenebilen de bir hastalıktır.” diye yola çıkan LÖSEV Kurucu Başkanı Pediatrik Hematolog Dr. Üstün Ezer: “LÖSEV olarak topluma örnek olmak ve çözüm önerileri sunmak istiyoruz. Tehlikenin farkındayız. Bu yüzden, tarla ve çiftliklerimizde doğal gıda ve hayvancılık yaparak kendimiz üretiyor, halk sağlığı için sağlıklı gıdalar sunuyoruz. Dünya açlıkla savaşırken biz üreterek kazanacağız.”

Sağlıklı Beslen Sen de Kansere Dur De!

Kanserle mücadelede önleyici adımlar ve sağlıklı beslenme en az ilaçlar kadar önem taşıyor. LÖSEV’in doğal satsuma mandalinaları gibi sağlıklı ve doğal besinlerin tüketimi, özellikle güçlü bir antioksidan ve C vitamini kaynağı olarak sağlık için büyük fayda sağlıyor.

LÖSEV’in sağlıklı ve katkısız ürünlerine ulaşmak için www.lsvdukkan.com adresini ziyaret edebilir, LÖSEV’in mağaza ve stant noktalarına ulaşarak alışverişlerinizi yapabilir ya da 0312 447 06 60 numaralı telefondan LÖSEV’i arayarak siparişlerinizi iletebilirsiniz.

Efsanelerden yükselen aşk ve şarabın hikayesi: Otuz Tohum

Sanat tarihçisi Gamze Aras, okuyucuları mitoloji, tarih, aşk ve şarabın büyülü dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. A7 Kitap tarafından yayımlanan Otuz Tohum, masal tadında kurgusuyla hem edebiyat hem de tarihseverleri kendine hayran bırakacak bir roman.

Gamze Aras’ın ilk romanı ‘’Otuz Tohum’’ A7 Kitap tarafından yayımlandı. Roman, efsanevi İran hükümdarı Padişah Cemşîd’in döneminde şarabın bulunmasını anlatan eski bir miti temel alıyor. Gamze Aras, bu hikâyeyi, akademik birikiminden ve mitolojik araştırmalarından güç alarak, sade ve etkileyici bir dille yeniden kurguluyor. Romanın adını aldığı “otuz tohum”, Cemşîd’e kuşlar tarafından getirilen gizemli üzüm tohumlarını simgeliyor. Cemşîd ve Âfitab’ın badirelerle dolu aşk hikâyesine şarabın büyülü keşfi eşlik ediyor.

Kuşların gözünden anlatılan büyüleyici bir masal

Hikâyeyi anlatan Sinmâ adında bir kuş, okurları masalsı bir anlatımla karşılıyor. Kitabın açılış cümleleri Sinmâ’nın sesinden geliyor:
“Benim adım Sinmâ. Muhtemelen hiç bilmiyorsunuzdur beni, ne de adımı. Ben kuşların en yaşlısıyım, hem de en genci. Tüm kuşlarda varım, hepsinin ruhunun birazıyım. Size, insanlara görünür olduğum zamanlardan bir hikâye anlatacağım. Siz bir masal diyeceksiniz belki; ama değil, oldu bunların hepsi. İşte bu: Şarabın Hikâyesi.”

Efsanelerle bezenmiş akademik bir altyapı

Otuz Tohum, yalnızca bir aşk hikâyesi değil; aynı zamanda tarihsel ve mitolojik unsurlarla zenginleşmiş bir anlatı. Cemşîd’in şarabı keşfetmesi, düğününde kuşların sihirli bir kadeh hediye etmesi gibi olaylar, antik dünyanın zengin sembollerini modern bir dille yeniden canlandırıyor.

Yazar Gamze Aras, Gazi Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü mezunu. Yüksek lisans tezini İstanbul’un Eyüp semtindeki üzüm motifli mezar taşları üzerine yapmış olan Aras, şarap tarihi ve üzüm kültürü üzerine derinlemesine araştırmalar gerçekleştirmiş. Aryan mitolojisinin etkileyici dünyasına dalarak ve bu mitlerden esinlenerek yazdığı Otuz Tohum, yazarın akademik birikimi ve yaratıcı kurgusunun bir yansıması.

Şarap tarihine olan ilgisi ve mitolojiye duyduğu tutku, yazarı bu romanı yazmaya yönlendirmiş. Aras’ın araştırmalarına dayanan yaz

PwC, ‘Efsane Cuma Dosyası’nda tüketici trendlerine mercek tutuyor

Tüketiciler, Efsane Cuma indirimlerine büyük ilgi gösteriyor. Araştırmaya Türkiye’den katılan tüketicilerin %85’i Efsane Cuma indirimleri döneminde harcama yapmayı planladıklarını söylüyor.

Yetişkin ve çocuk ile elektronik giyim, Efsane Cuma harcamalarında en çok öne çıkan kategoriler.

Tüm katılımcılar ortalama 277 euro civarında harcama yapmayı planlarken, Türkiye’deki katılımcıların planladığı harcama tutarı ise 326 euro düzeyinde.

Tüketiciye sunulan “şimdi al, sonra öde” gibi ödeme planları, satın alma potansiyelini artırıyor.

İndirim dönemlerindeki yoğun talepten kaynaklanan stok yetersizliği ve tüketicilerin gerçek indirim fırsatları yakaladıklarına inanmamaları ise müşteri memnuniyetini olumsuz etkiliyor.

PwC’nin Fransa, Almanya, İtalya, İrlanda ve Türkiye’yi kapsayan ve 10 bin katılımcı ile gerçekleştirilen “Efsane Cuma Dosyası” çalışması, tüm dünyada yılın en canlı alışveriş dönemlerinden biri olan Efsane Cuma indirimlerine dair en yeni trendlere ışık tutuyor. PwC’nin Efsane Cuma Dosyası, tüketici davranışlarını anlamanın ve bunlara hızlı cevap verebilmenin, rekabet avantajı sağlamanın yanında markalar için sürdürülebilir büyümenin de anahtarı olduğuna dikkat çekiyor.

Yoğun rekabet ortamında, markalar için başarının yolunun yalnızca cazip fiyatlar sunmanın ötesinde, anlamlı bir alışveriş deneyimi sunabilmekten geçtiğinin altını çizen bu kapsamlı çalışma, tüketicilerin ürün ilgileri ve kampanya stratejilerine yönelik yaklaşımlarına da odaklanıyor.

PwC Türkiye Şirket Ortağı ve Perakende ve Tüketici Ürünleri Sektörü Lideri Cihan Harman, araştırmayla ilgili olarak şunları söyledi; “Dünyada ve Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz sektörel araştırmalarla iş dünyasının veri odaklı stratejik kararlar almasına destek oluyoruz. Efsane Cuma Dosyası başlığı altında hazırladığımız yeni araştırmamızla yılın en büyük indirimlerine sahne olan bu döneme ilişkin trendlere ışık tutmaya çalıştık. Her yıl Kasım ayı içerisinde farklı tarihlerde gerçekleştirilen Efsane Cuma indirimleri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de e-ticaret, perakende, lojistik ve ödeme sektörleri açısından büyük önem taşıyor. Efsane Cuma indirim döneminde tüketici beklenti ve taleplerini doğru anlamak ve bu talepleri en iyi karşılayacak aksiyonları almak için markalar için büyük bir önem taşıyor. Bu çalışmamız, indirim döneminin tüketici üzerindeki etkilerini, beklentilerini, alışveriş tercihlerini ve memnuniyet faktörlerini geniş bir çerçevede ortaya koyarak perakende sektörü ve tüm ilgili sektörler için çok değerli içgörüler sağlıyor.”

Şık görünümü performans ile bir araya getiren vivo Y19s Türkiye’de satışa sunuldu
Birçok temel özelliği uygun fiyat ile tüketicilere sunan vivo’nun yeni akıllı telefonu Y19s, Türkiye’de online ve fiziksel mağazalarda kullanıcılar ile buluştu. Göz kamaştıran vivo Y19s’de kullanılan parlak efektler telefonun güzelliğini ön plana çıkarıyor, genişletilmiş RAM ise uygulamalar arasında geçişleri oldukça kolaylaştırıyor. 5500mAh pili ile gelen cihaz askeri standartlardaki sağlamlığıyla da dikkat çekiyor.
Akıllı cihaz ve hizmetleri odağına alarak güçlü tasarıma sahip ürünler üreten dünyanın lider teknoloji şirketlerinden vivo, şık görünümü performans ile bir araya getiren yeni akıllı telefonu vivo Y19s modelini resmen Türkiye’de satışa sunduğunu açıkladı.
Canlı, modern, elmas dokulu tasarımı ile göz kamaştıran vivo Y19s’de kullanılan parlak efektler telefonun güzelliğini ön plana çıkarıyor ve şık, pürüzsüz dokuyla üstün bir his sunuyor. 8,1mm ultra ince gövdesi ile hafif ve minimalist tasarımı cebe kolayca sığdıran telefonun ağırlığı ise sadece 198g.
Bu telefon kişiselleştirilebilir renk deneyimi de sunuyor. Böylelikle ruh halinize ve tarzınıza uyum sağlıyor. Müzik çalarken renkli flaş deneyimi ile her anınızı zenginleştiren ve rengarenk hatırlatıcılar almanızı sağlayan telefon Işıltılı Siyah ve Işıltılı Gümüş renk seçenekleri ile geliyor.
Dayanıklı, uzun ömürlü pil
Pil Tasarrufu moduna sahip 5500mAh pil ile ultra uzun pil ömrünün keyfini çıkarmanızı sağlayan vivo Y19s, 19,55 Saat YouTube Akışı, 14,75 Saat Instagram Gezintisi ya da 8,05 Saat PUBG deneyime olanak sağlıyor. 4 yılda 1.460 kereden fazla şarj edildikten sonra bile hala yüzde 80’den fazla pil sağlığına sahip olmasıyla üst düzey bir performans sergiliyor.
Askeri standartlarda sağlamlık
Üstün dayanıklılık sunan son derece sağlam bir gövdeye sahip olan cihazda düşmeye dayanıklı nokta çentikli ekran kullanıldı. SGS 5 Yıldız Seviyesinde Düşmeye Dayanıklı da olan bu akıllı telefonun aynı zamanda Askeri Standart Sertifikası telefonun genel yapısını güçlendirerek düşmelere karşı dayanıklılığını artırır.
Güçlendirilmiş köşeler, telefonun kenarlarını koruyarak düşme ve darbelere karşı üst düzey koruma sağlarken dalga desenli telefon kasası, güvenli bir tutuş ve çizilmeye karşı üstün dayanıklılıkla birlikte şık bir koruma sunuyor. Üstelik vivo Y19s, IP64 toz ve suya karşı dayanıklılık özelliğiyle tozdan ve sıvılardan da korunuyor. Suya karşı dayanıklılık, ıslak elle kullanım ve toz engelleme özellikleriyle üstün koruma sağlayan cihaz, sağlam işçiliğin bir örneği olacak nitelikte.
Güçlü performans, geniş depolama
Cihazın 4 GB + 4 GB ya da 8 GB + 8 GB genişletilmiş RAM seçenekleri, tüm temel ihtiyaçlarınız için birden fazla görevi akıcı bir şekilde yürütüp uygulamalar arasında rahatça geçmenizi sağlıyor. Bu sayede 25’ten fazla uygulama aynı anda çalıştırabiliyor. Bölünmüş Ekran özelliği birden fazla görevi kolayca yürütmenizi ve görevler arasında akıcı bir şekilde geçiş yapmanızı sağlıyor. Ayrıca 128 ve 256 GB ROM seçenekli ultra geniş kapasitesi sayesinde cihazda 26 binden fazla HD fotoğraf, 4 binden fazla yüksek kalite müzik ve çok yer kaplayan 64 adet oyun depolayabiliyorsunuz.
Her daim sürükleyici eğlence
Akıcı 90Hz yenileme hızı ve 1000nit gün ışığı parlaklığı ile güneş ışığında bile kaliteden ödün vermeyen rahatlığıyla 6,68 inç nokta çentikli ekranda çarpıcı netliğin keyfini çıkarabileceğiniz bu cihaz, TÜV Rheinland Düşük Mavi Işık sertifikalı teknolojisi ile gözlerinizi de koruyor.
Sürükleyici çift stereo hoparlör, gürültülü ortamlarda bile yüzde 300’e varan ses düzeyiyle üstün netlikte ses sunarken 50MP HD arka kamera ile net ve ayrıntılı fotoğraflar çekebiliyorsunuz. Y19s, arka kamera için tek dokunuşla benzersiz ve sanatsal fotoğraflar çekmenizi sağlayan 9 yaratıcı portre stili de sunuyor. Ayrıca 5 MP HD ön kamera ve Aura Ekran Işığı ile etkileyici selfie’ler çekmeniz de mümkün.
Gece Algoritması, düşük ışıklı çekimlerde parlaklığı, rengi ve netliği artırdığından etkileyici ve bulanık olmayan gece fotoğraflarını zahmetsizce çekebiliyorsunuz. Yenilikçi Gece Modu, gecenin güzelliğini istediğiniz şekilde keşfedip yakalamanıza olanak tanıyor. Tek dokunuşla yaratıcı gece fotoğrafları çekmek bu cihaz ile çok kolay.
Cihazın yapay zekâ fotoğraf geliştirmeleri de yüz netliğini artırıyor ve detayları güçlendiriyor. Böylece düşük çözünürlüklü, eski veya önemli fotoğrafları kolayca düzelterek sevdiğiniz anılarınızı saklayabiliyorsunuz. Tüm bunlara ek olarak Gizli Fotoğraflar özelliği, fotoğraflarınızın saklı ve güvenli kalmasını sağlıyor. İhtiyaçlarınıza göre anılarınızı zahmetsizce koruyabiliyorsunuz.

Soğuk Hava Evcil Hayvanlarınızı Etkilemesin: Pet Love ile Kış Bakımı Başlasın!

Copt Pet Love, evcil hayvan bakım ve hijyen ürünleri alanındaki uzmanlığını, kış mevsiminin zorluklarına karşı özel çözümlerle birleştiriyor. Evcil hayvan sahiplerinin, soğuk hava koşullarında dostlarının sağlığını ve rahatını korumak için ihtiyaç duyacağı hijyen ve bakım ürünleri sunan Pet Love, onların kış boyunca hem sağlıklı hem de mutlu kalmasını sağlıyor.

Soğuk havaların kapımızı çalmasıyla birlikte patili dostlarımızın bakımı da daha fazla hassasiyet gerektiriyor. Kış aylarında evcil hayvanlar hem iç mekanlarda daha uzun süre vakit geçirmek durumunda kalıyor hem de dış ortamlardan daha fazla etkileniyor. Uzmanlar; soğuk hava, nem ve değişen hava koşullarının evcil hayvanların cilt sağlığını, tüy yapısını ve hijyenini olumsuz yönde etkileyebileceğini aktarıyor. Evcil hayvanlarla ilgili yapılan anketler gösteriyor ki patili dostlarımızın yüzde 70’inin ciltleri kış aylarında daha kuru ve neme her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Tüy dökülme oranlarında ise yaz aylarına kıyasla iki kat artış görülüyor.

Pet Love Durulanmayan Köpük Şampuan, kış aylarında evcil hayvanlarının temizliği konusunda endişe duyanlar için ideal bir çözüm sunuyor. Durulanmayan köpük şampuan sayesinde suya ihtiyaç duymadan tüyleri temizleyebilir, hijyen sağlayabilir ve evinizin konforunda pratik bir temizlik gerçekleştirebilirsiniz. Bu ürünler, özellikle soğuk hava nedeniyle yıkamaktan çekinen evcil hayvan sahipleri için güvenli ve hızlı bir alternatif oluşturuyor.

Özellikle yağmur, çamur ve kar gibi dış mekân koşulları sebebiyle evcil hayvan bakımının daha fazla özen gerektirdiğini ifade eden Evyap Hijyen Pazarlama Direktörü Fatma Yeşim Tütüncü, “Evlerin sıcak, dış mekanların soğuk olması da patili dostlarımızın tüylerini ve ciltlerini olumsuz etkileyen bir başka faktör. Pet Love’ın hem pati temizliği hem de tüy temizliği ve bakımı için geliştirdiği ürünleri, evcil hayvan sahiplerinin işini kolaylaştıracak” dedi.

Pet Love’ın vegan formüllü, silikon ve paraben içermeyen ürünlerinin, hassas temizlik ve bakım sağladığına işaret eden Tütüncü, şöyle devam etti:

“Kedi ve köpekler için durulanan ve durulanmayan şampuanlar, tüy bakım spreyleri ve yağları, temizleme mendili, köpek eğitim pedi ve kedi kumundan oluşan geniş ürün ailemiz evcil hayvanların bakım ve temizliğinde duyulan ihtiyaçlara yönelik olarak geliştirildi. PH dengeli şampuanlarımız, patili dostlarınızın tüylerini hem temizliyor hem de besliyor. Kolayca köpüren ve durulanan şampuanlar; %100 doğal argan yağı ve bitkisel nemlendirici içermesiyle tüyleri canlı, sağlıklı ve parlak tutuyor. Tüy bakım spreyi ve yağı, tüyleri derinlemesine nemlendirirken karışmasını engelliyor; uzun süre canlı ve bakımlı görünen tüyler için ideal bir çözüm sunuyor. Temizleme mendilleri, evde ya da dışarıda pratik temizlik sağlamasıyla evcil hayvan sahiplerinin hayatını kolaylaştırıyor.”

Pet Love ürün ailesinin en yeni üyesi olan kedi kumu, ultra topaklanma teknolojisi sayesinde zahmetsiz bir temizlik sağlıyor. Düşük tozlanma özelliği, evdeki hava kalitesini ve kedilerin sağlığını koruyor. Aynı zamanda, özel formülüyle kötü kokuları etkin şekilde kontrol altına alıyor. Köpekler için geliştirilen eğitim pedleri ise, üç katmanlı yapısı ve yüksek emiş gücüyle sıvı sızıntılarını engelliyor. Sıvı geçirmeyen dış yüzeye sahip ve parçalanmalara dayanıklı yapısı sayesinde tuvalet eğitiminde kolay ve güvenli bir çözüm sunuyor.

Biyoteknoloji İstatistikleri, 2023 Biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişim sayısı 687’ye yükseldi

Türkiye’de 2023 yılında 687 girişim biyoteknoloji faaliyeti yürüttü (ürün veya süreç geliştirme ya da üretimde biyoteknoloji tekniklerden en az birini uyguladı ve/veya biyoteknoloji tekniğine ilişkin Ar-Ge yaptı). Biyoteknolojik faaliyet yürüten girişim sayısı, 2020 yılında 499’du. Biyoteknolojik tekniklerden en az birini kullanarak biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişimler çalışan sayısı büyüklük gruplarına göre incelendiğinde; 2023 yılında 490 girişimin 1-9 çalışanı, 101 girişimin 10-49 çalışanı, 54 girişimin 50-249 ve 42 girişimin 250+ çalışanı olduğu görüldü.
Girişimlerin en fazla kullandığı biyoteknolojik teknik DNA/RNA oldu
Biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişimlerin 2023 yılında en fazla kullandığı biyoteknolojik teknik, “DNA/RNA” oldu. “DNA/RNA” tekniği kullanan girişim sayısının 326 olduğu görüldü. Bu tekniği, 256 girişimin kullandığı “süreç biyoteknolojisi teknikleri” ve 190 girişimin kullandığı “proteinler ve diğer moleküller” teknikleri izledi.
Biyoteknoloji uygulamalarında insan sağlığı ilk sırada yer aldı
Biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişimlerin biyoteknoloji uygulamaları incelendiğinde; 2023 yılında 687 girişimin %39,7’sinin insan sağlığına (diğer terapötikler, yapay substratlar, tanı amaçlı ve ilaç taşıyıcı sistemler vs.), %29,7’sinin tarımsal biyoteknolojiye ve %24,3’ünün spesifik olmayan biyoteknoloji uygulamalarına yönelik çalışmalar yürüttüğü görüldü.

Piyasada biyoteknoloji ürünü bulunan girişimlerin sayısı 400’e ulaştı
Piyasada biyoteknoloji ürünü bulunan girişim sayısı, 2020 yılında 302 iken 2023 yılında 400 oldu. Biyoteknoloji faaliyetinde bulunduğunu beyan eden 687 girişimin 607’sinin biyoteknolojinin kullanımını gerektiren süreçleri halihazırda geliştirdiği, 600’ünün biyoteknolojinin kullanımını gerektiren mal veya hizmetleri halihazırda geliştirdiği, 568’inin ise biyoteknolojiyi girişimin faaliyetleri veya stratejilerinin merkezinde gören girişimler olduğu gözlendi.
Biyoteknoloji patent tescili olan girişimlerin sayısı 130 oldu
Biyoteknoloji patent başvurusu olduğunu beyan eden girişim sayısı 2023 yılında 167 oldu. Bu rakam 2020 yılında 144’dü. Bu girişimler çalışan sayısı büyüklük gruplarına göre incelendiğinde, 120 girişimin 1-9 çalışanı, 26 girişimin 10-49 çalışanı, 13 girişimin 50-249 ve 8 girişimin 250+ çalışanı olduğu görüldü. Bu girişimlerin toplam biyoteknoloji patent başvuru sayısı 379 oldu.
Biyotekoloji patenti tescili olan girişimlerin sayısı 130 oldu. Biyoteknoloji faaliyetinde bulunan girişimlerden onaylanmış biyotekoloji patenti olan girişimler çalışan sayısı büyüklük gruplarına göre incelendiğinde, bu girişimlerin %66,2’sinin 1-9 çalışanı, %20,0’ının 10-49 çalışanı, %10,8’inin 50-249 ve %3,1’inin 250+ çalışanı olduğu görüldü. Bu girişimlerin tescil edilen biyoteknoloji patent sayısı 266 oldu. Bu rakam 2020 yılında 268’di.
Biyoteknoloji Ar-Ge harcaması 2 milyar 493 milyon TL oldu
Biyoteknoloji faaliyeti yürüten girişimlerin 2023 yılında gerçekleştirdiği Ar-Ge harcamaları 2 milyar 493 milyon TL oldu. Bu harcama, 2020 yılında 446 milyon TL olarak gerçekleşmişti. Biyoteknoloji Ar-Ge harcamalarının mali ve mali olmayan şirketler Ar-Ge harcamaları içerisindeki payı, 2020 yılında %1,16 iken 2023 yılında bu oran %1,01 oldu.
Biyoteknoloji faaliyetlerinde 3 987 kişi çalıştı
Biyoteknoloji faaliyetlerinde 2023 yılında 3 987 kişi çalıştı. Biyoteknoloji faaliyetlerinde çalışanların %46,9’u erkek, %53,1’i kadın çalışanlardan oluştu. Biyoteknoloji faaliyetinde çalışanların %17,0’ı doktora, %28,0’ı yüksek lisans, %38,4’ü lisans, %6,6’sı yüksekokul ve %10,1’i lise ve altı eğitim düzeyine sahipti. Tam zaman eşdeğeri cinsinden biyoteknoloji faaliyetlerinde çalışan sayısı ise 2023 yılında 3 194 oldu. Tam zaman eşdeğeri cinsinden biyoteknoloji faaliyetlerinde çalışan sayısı eğitim durumuna göre incelendiğinde, 520’sinin doktora, 924’ünün yüksek lisans, 1 202’sinin lisans, 221’inin yüksekokul, 327’sinin ise lise ve altı eğitim düzeyine sahip olduğu görüldü.
Biyoteknoloji Ar-Ge faaliyetlerinin önündeki en önemli engel sermayeye erişim oldu
Biyoteknoloji faaliyeti yürüten 687 girişime göre; biyoteknolojik Ar-Ge faaliyetlerinin önündeki en önemli engel %63,6 ile “sermayeye erişim” iken bunu %55,2 ile “nitelikli insan kaynaklarına erişim” ve %31,0 ile “yurt dışından genetik kaynak temini” izledi. Biyoteknoloji ürünlerinin ticarileşmesinin önündeki en büyük engel ise %59,5 ile “sermayeye erişim” olup bunu %57,6 ile “uluslararası piyasalara erişim” ve %56,9 ile “dağıtım ve pazarlama kanallarının eksikliği” izledi.

Gelişmiş siber tehditler özel gün ve yeni yıl alışverişi yapanları hedef alıyor
Dünya genelinde bu dönemde birçok insan efsane cuma, siber pazartesi, yılbaşı ve benzeri özel gün indirimleri sırasında fırsatları yakalamayı hevesle bekliyor. Fakat artan bu online aktivite siber suçluların da dikkatini çekiyor.
FortiGuard Labs’ın yakın zamanda yayınladığı “Yaklaşan Tatil Sezonunda Tehdit Aktörlerinin Hazırlığını Anlamak” başlıklı rapor, saldırganların bu yılki alışveriş çılgınlığından faydalanmak için geliştirdikleri gelişmiş taktikleri ortaya koyuyor. Bu blog, raporun darknet ile ilgili temel bulgularını vurguluyor ve bu sezon alışveriş yapanların ve işletmelerin güvende kalmasına yardımcı olacak bazı pratik tavsiyeler sunuyor.
Siber Tehdit Ortamı
Özel günlerin arka arkaya geldiği bu sezon, siber suçlular için artan çevrimiçi işlemlerden faydalanmaya yönelik karşı konulmaz bir fırsat sunuyor. Artık darknet üzerinde bulunan araçlar ve hizmetler, saldırganların e-ticaret platformlarını ve şüphelenmeyen müşterileri her zamankinden daha etkili bir şekilde hedef almalarını sağlıyor. Bu yıl tehdit aktörleri, alışveriş platformlarına yetkisiz erişim sağlamak için yapay zeka destekli kimlik avı yemleri, gelişmiş web sitesi klonlama araçları ve uzaktan kod çalıştırma (RCE) istismarları da dahil olmak üzere en son tekniklerden yararlanıyor. Yapay zeka odaklı yöntemler, saldırganların verileri çalmak veya kullanıcıları hassas bilgileri ifşa etmeleri için kandırmak üzere ikna edici e-postalar ve meşru web sitelerinin kopyalarını oluşturmalarına olanak tanıyor.
Rapor ayrıca, müşterileri cazip ancak hileli tekliflerle cezbetmek için güvenilir perakendecileri taklit eden aldatıcı ı alan adlarının artan kullanımına da dikkat çekiyor. Sniffing (Koklama) araçları, siber suçluların çevrimiçi işlemler sırasında kredi kartı bilgileri gibi hassas verileri ele geçirmelerini sağlayan bir diğer kritik silah. Raporda öne çıkan önemli noktalar şunlar:

Alışveriş temalı oltalama yemleri üretken yapay zeka kullanıyor. Raporda, siber suçluların perakendecilerden ve bankalardan gelen meşru iletişimleri taklit ederek ikna edici kimlik avı e-postaları oluşturmak için ChatGPT gibi yapay zeka modellerini kullandıklarına dair örnekler yer alıyor. Bu, özellikle yoğun alışveriş dönemlerinde dolandırıcılıklarının etkinliğini artırıyor.

Yılsonu alışveriş sezonunda e-ticaret tehditleri çok fazla. Tehdit aktörleri online alışveriş trendlerinden faydalanmak için çabalarını artırıyor. Bu yılki rapor, Amazon ve Walmart gibi güvenilir markaları taklit eden binlerce alan adının, tüketicileri sahte teklifler ve promosyonlarla aldatmak için kaydedildiğini belirtiyor. Adobe Commerce, Shopify ve WooCommerce gibi popüler platformlar, zayıf yapılandırmalar ve güncel olmayan eklentiler nedeniyle başlıca hedefler. Saldırganlar müşteri verilerini ele geçirmek için koklayıcılar kullanıyor ve alışveriş platformlarına yönetici erişimi elde etmek için RCE açıklarını kullanıyor.

Çok sayıda kazançlı darknet hizmeti siber suçları körüklüyor. FortiGuard Labs ekibi çalıntı hediye kartları, kredi kartı verileri ve ele geçirilmiş e-ticaret sitesi veritabanlarının satışında artış gözlemledi. Saldırganların hizmetler de dahil olmak üzere gelişmiş oltalama operasyonları kurmasını sağlayan oltalama kitleri, karmaşıklığa ve özelleştirmelere bağlı olarak 100 ila 1.000 dolar arasında satılıyor. Sniffing (koklama) ve özel “kaba kuvvet” araçları gibi diğer hizmetler de kolayca bulunabiliyor ve düşük vasıflı saldırganların bile güvenlik açıklarından yararlanmasına olanak sağlıyor.

İşletmeler için de riskler artıyor. İşletmeler de aynı derecede savunmasız ve kimlik avı dolandırıcılığından sahte web siteleri aracılığıyla finansal bilgilerin çalınmasına kadar önemli risklerle karşı karşıya. Güvenliği ihlal edilmiş yönetici panelleri, yamalanmamış yazılımlar ve zayıf kimlik bilgileri veri ihlallerine, hileli işlemlere ve itibarın zedelenmesine yol açabiliyor.

Bu alışveriş sezonunda güvende kalmak için neler yapabilirsiniz?
Bu riskleri azaltmak isteyen tüketiciler ve işletmelerin proaktif önlemler alması gerekiyor.
Alışveriş yapanlar için dikkatli olmak çok önemli. Hassas bilgileri girmeden önce URL’leri iki kez kontrol edin ve dolandırıcılık korumalı kredi kartları gibi güvenli ödeme yöntemlerini kullanın. Sizi oturum ele geçirmeye karşı savunmasız bırakabilecek halka açık Wi-Fi ağları üzerinden alışveriş yapmaktan kaçının. Hesaplarınızda çok faktörlü kimlik doğrulamayı etkinleştirmek ek bir güvenlik katmanı sağlayabilir. Yetkisiz işlemler için mali tablolarınızı düzenli olarak izlemek de çok önemli.

Kurumların siber güvenlik duruşlarına öncelik vermeleri gerekiyor. E-ticaret platformlarını ve eklentilerini güncel tutmak ve düzenli güvenlik açığı taramaları yapmak riski önemli ölçüde düşürebiliyor. Gelişmiş dolandırıcılık tespit araçlarının uygulanması, “kaba kuvvetle” oturum açma girişimleri veya sahte trafik gibi olağandışı faaliyetlerin belirlenmesine yardımcı oluyor. Müşterileri kimlik avı girişimlerini tanıma ve güvenli alışveriş alışkanlıklarını teşvik etme konusunda eğitmek de aynı derecede önemli. Olası taklitlere karşı alan adı kayıtlarını izlemek ve bunları derhal bildirmek markanızın korunmasına yardımcı olabiliyor. Son olarak, yönetici panellerini güçlü parolalar ve kısıtlı erişimle güvence altına almak yetkisiz ihlalleri önleyebiliyor.

Harekete geçin!
Özel günler ve alışveriş dönemleri, risk ve kırılganlık değil, neşe ve kutlama zamanı olmalıdır. Fakat bunun gerçekleşmesi için işletmelerin siber güvenlik konusunda proaktif bir duruş sergilemesi, tüketicilerin ise internette gizlenen tehditler konusunda bilgili ve tedbirli olması gerekiyor.

Ekonomik güven endeksi 97,1 oldu
Ekonomik güven endeksi Ekim ayında 98,0 iken, Kasım ayında %0,9 oranında azalarak 97,1 değerini aldı.
Bir önceki aya göre Kasım ayında tüketici güven endeksi %1,0 oranında azalarak 79,8 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi %1,2 oranında artarak 103,4 değerini, hizmet sektörü güven endeksi %2,9 oranında azalarak 111,0 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi %0,9 oranında artarak 111,7 değerini, inşaat sektörü güven endeksi %1,7 oranında artarak 87,8 değerini aldı.

MOR SERTİFİKA PROGRAMI EĞİTİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ÖDÜLÜ TÖRENİ 23 KASIM’DA GERÇEKLEŞTİ

Sabancı Vakfı tarafından desteklenen ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) bünyesinde yürütülen Mor Sertifika Programı kapsamında “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü Töreni” düzenlendi.

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından bu yıl üçüncü kez düzenlenen “Mor Sertifika Programı Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü Töreni” 23 Kasım’da çevrimiçi olarak gerçekleşti. Mor Sertifika Programı kapsamında; öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının toplumsal cinsiyet eşitliği alanında geliştirdikleri ve uyguladıkları çalışmaları paylaşmak, desteklemek ve yaygınlaştırmak üzere kurgulanan Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülleri’nde 3 kategoride 4 proje ödül aldı. Jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda Hatay’dan Selda Özgür Aslan’ın “Umudu Yeşerten Kadına Mektup” projesi “İpek Gürkaynak Yaratıcı Pedagoji Ödülü”ne, Denizli’den Meriç Dönmez ve Burçin Özkan’ın “Cinsiyetsiz Sözlük” projeleri ve İstanbul’dan Emre Şeker’in “Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Köy Gerçeği: Katuna’da Dokuz Ay Romanının Analizi” projesi “Eşitlikçi Uygulamalar Ödülü”ne layık görüldü. İstanbul’dan Merve Sarılı Kaya’nın “EduGender” projesi ise “Mor Tohum- Eşitlikçi Fikirler Ödülü”nün sahibi oldu.

Çevrimiçi olarak düzenlenen ödül töreninin açılış konuşmalarını SU Gender direktörü Zeynep Gülru Göker ve Sabancı Vakfı Hibe Programları Koordinatörü Hazal Günel yaptı. Zeynep Gülru Göker konuşmasında Mor Sertifika Programı’nın kuruluşundan bu yana programın amaçları doğrultusunda ve büyüyen paydaş ağı ile birlikte, öğretmenlerin ihtiyaçlarını temel alarak geliştiğinden bahsetti ve ödül programının amacının bu alanda yapılan ve iyi örnek teşkil eden çalışmaları görünür kılmak, yaygınlaştırılmasını sağlamak ve öğretmenler arasında iş birliğini teşvik etmek olduğunu söyledi. Göker aynı zamanda başvuruların değerlendirme kriterlerine ve jürinin değerlendirme sürecine dair paylaşımda bulundu. Ödül ve proje yaratım sürecine bireysel sorumluluk alarak ve özen göstererek katkıda bulunan ve kapsayıcı sınıf ortamları oluşturmak ve insan onurunu gözeten öğrenciler yetiştirmek adına çalışmalar yapan eğitimcilerin önemine değinerek konuşmasını bitirdi.

Sabancı Vakfı adına yaptığı konuşmasında Sabancı Vakfı Hibe Programları Koordinatörü Hazal Günel kadınlara ve kız çocuklarına yapılan ayrımcılık ve eşitsizliğin son bulması için toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel bir gereklilik olduğuna vurgu yaptı ve Mor Sertifika Programı’nın bu alanda yaptığı uzun soluklu çalışmaların öneminden ve etkilerinden bahsetti. Mor Sertifika Programı’nın değişen ihtiyaçlara cevap veren yönü hakkında bilgi veren Günel, Sabancı Vakfı’nın ve Sabancı Üniversitesi’nin bu çalışmalardaki yerine değinerek konuşmasını sonlandırdı.

Açılış konuşmalarının ardından sözü alan Ayça Günaydın Kaymakçıoğlu ise eğitim materyallerinde toplumsal cinsiyet olgusuna dikkat çekti. Kaymakçıoğlu yaptığı sunumda eğitimde toplumsal cinsiyetle ilgili çalışmaların tarihine dair kapsamlı bir bakış açısı sundu ve bu alanda yapılan akademik çalışmalardan bahsetti. Sunumun devamında, uluslararası bir ortaklık ile beş farklı ülkede yürütülen ve İngilizce öğreten ders kitaplarındaki toplumsal cinsiyet yaklaşımlarını ele alan THEMIS projesinin bulgularını sundu ve eğitim materyallerinde geçmişten günümüze birçok iyileştirme yapılmasına rağmen hala düzenlenmesi ve gelişmesi gereken birçok husus olduğuna değinerek sunumunu tamamladı.

Programın ikinci kısmında SU Gender eğitim koordinatörü Gökçesu Özgül ve kendisi de ‘Mor Sertifikalı’ bir öğretmen olan, aynı zamanda 2022 yılının İpek Gürkaynak Yaratıcı Pedagoji Ödülü kazananı Berna Diblen moderatörlüğünde “Hayalden Gerçeğe: Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Doğru Adımlar” paneli gerçekleştirildi. Panelde ödül alan öğretmenler projelerini sundu ve moderatörlerin sorduğu çeşitli sorular çerçevesinde projelerin ortaya çıkış amaçlarından etkisine birçok konuda konuştular.

8 şehirden 13 başvuru değerlendirildi

Mor Sertifika Programı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü, SU Gender’da yürütülen ve Sabancı Vakfı tarafından desteklenen Mor Sertifika Programı kapsamında bugüne kadar sertifika almış, Mor Dosya çalışmalarında yer almış öğretmen ve öğretmen adayları için tasarlanmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sınıflarında ve okullarında teşvik eden ve bu yönde çalışmalar yapan Mor Sertifikalı öğretmen ve öğretmen adaylarının ödül programı kapsamında projeler üç farklı kategoride değerlendiriliyor. İnsan hakları ve eğitim alanlarında öncü çalışmalarıyla Mor Sertifika Programı’na kuruluş aşamasından itibaren katkı sunmuş İpek Gürkaynak adına verilen “Yaratıcı Pedagoji Ödülü” ile şiddetsiz ve hak temelli pedagoji uygulamalarını toplumsal cinsiyet eşitliği alanıyla buluşturan çalışmalar destekleniyor. “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü” ise toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen ve en az bir defa uygulaması yapılmış olan çalışmalara veriliyor. Henüz uygulanmamış ve eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik yüksek potansiyel gösteren proje tasarıları “Mor Tohum – Eşitlikçi Fikirler Ödülü” kapsamında değerlendiriliyor. Başvurular, toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmeye katkıda bulunması, sürdürülebilirlik, çalışma etkisinin ölçülebilirliği, yenilikçilik gibi kriterler çerçevesinde ele alınıyor. Program kapsamında 8 şehirde görev yapmakta olan öğretmenlerin sunduğu 13 başvuru değerlendirildi.

2024 yılında ödül alan projeler:

İpek Gürkaynak Yaratıcı Pedagoji Ödülü – Selda Özgür Aslan

Proje için öğretmen arkadaşı Yasemin Ertaş ile birlikte çalışan Selda öğretmen 6 Şubat depremleri sonrasında Hatay’da lise düzeyindeki öğrencilerine umut aşılamayı ve onların iyilik hallerini desteklemeyi hedeflemiştir. Geçmişten günümüze başarıya ulaşmış kadınların hikâye ve başarılarından ilham alarak öğrencilerinin de umutlu gelecek hayalleri kurmalarını isteyen öğretmenler, öğrencilere duygularını ifade edebilecekleri alanlar açmıştır. Öğrencilerin kadınların hikayelerini ortaya çıkarmak için araştırma yapmaları, bu kadınlara mektup yazmaları ve gruplar halinde çalışarak çıktı üretmelerini sağlayan proje, Türkiye ve Romanya kurucu ortaklığıyla toplam 7 okulda yaklaşık 5 ay süreyle devam etti.

Eşitlikçi Uygulamalar Ödülü – Meriç Dönmez ve Burçin Özkan

Proje için, öğrencilerden ders kitaplarındaki ayrımcı ve cinsiyetçi sözcükleri fark etmeleri ve hayatımızdaki yerini keşfetmeleri, bu kelimeleri bir havuzda biriktirmeleri, cinsiyetçi kelimeler ve alternatif tanımlar üzerine tartışma yürütmeleri ve alternatif tanımların yer aldığı bir sözlük oluşturmaları beklenmiştir. Meriç Dönmez ve Burçin Özkan öğretmenler, dilde yer alan cinsiyet ayrımcılığı ve eşitsizlik barındıran kelimelerin yerine daha kapsayıcı kelime kullanımını teşvik etmiş ve bu yolla öğrencilerin bakış açılarını dönüştürmeyi hedeflemiştir.

Eşitlikçi Uygulamalar Ödülü – Emre Şeker

Emre Şeker öğretmen, Osman Şahin’in “Katuna’da Dokuz Ay” adlı romanındaki arketipler üzerinden normalleştirilmiş cinsiyet rollerinin roman kurgusu bağlamında toplumsal cinsiyet eşitliği yönünden sorgulanmasını amaçlamış ve her adımını incelikle işlediği bir ders planı serisi oluşturmuştur. Bu doğrultuda öğrencileriyle birlikte romandaki karakterler üzerinde toplumdaki cinsiyetçi tutum, yaklaşım ve davranışları değerlendiren ve romanda tartışılan konuları günlük hayat olayları ile birleştiren Emre öğretmen, öğrencilerine eleştirel bakış açısı ile metin inceleme fırsatı sunmuştur.

Mor Tohum Ödülü – Merve Sarılı Kaya

Merve Sarılı Kaya öğretmen, öğretmen ağından 9 arkadaşı ile birlikte öğretmenlerin sınıfta kullandıkları materyallerin toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun olup olmadığını kontrol etmelerine yardımcı olacak kolay ve kullanışlı bir materyal geliştirmek istemişlerdir. Bu bağlamda, öğretmenlere ders planları, ders içerikleri, sunumlar, broşürler ve benzeri materyalleri hazırlarken içeriklerini kapsayıcılık ve eşitlikçilik açısından değerlendirmelerini kolaylaştıracak bir kontrol listesi hazırlamak amaçlanmıştır.

Base 2024’te Genç sanatçılardan ‘İyi Bak Dünyana’ çağrısı

Sürdürülebilir yaşama giden yolda yenilikçi, yaratıcı ve yerel fikirlerin oluşması için ilham ve cesaret kaynağı olmayı amaçlayan Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM), sanat aracılığıyla güçlü bir bilinç oluşmasına katkı sağlamayı hedefleyen ‘İyi Bak Dünyana’ sergisiyle BASE’de…

14 genç sanatçının 15 eserinin yer aldığı sergi, küçük eylemlerle büyük değişimlerin mümkün olduğunu hatırlatarak, izleyiciyi çevresel ve toplumsal bir dönüşümün parçası olmaya davet ediyor. Çarpıcı imgeler ve güçlü mesajlarla dikkat çeken eserler, toplumsal bilinçlenmeye önemli katkı sağlamayı amaçlıyor.

Türkiye’nin dört bir yanından yeni mezun sanatçıların eserlerini sanatseverlerle buluşturan BASE’i ilk yılından beri destekleyen Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM), bu yıl da genç sanatçılara desteğini sürdürüyor. 27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında The Ritz-Carlton Residences, Istanbul B Blok’ta gerçekleşecek olan etkinliğin destekçileri arasında yer alan KTSM, her küçük adımın büyük bir değişimin habercisi olduğuna inanan Kale Grubu’nun benimsediği ‘İyi Bak Dünyana’ felsefesini yansıtan bir sergiyi sanat severlerle buluşturuyor.

Kale Grubu’nun etki ve fayda odaklı yaklaşımından doğan İyi Bak Dünyana hareketi, doğal kaynakları bilinçli kullanmak, israfı azaltmak, topluma ve çevreye duyarlı alışkanlıklar geliştirmek yoluyla sürdürülebilir dünya için güçlü bir zemin yaratıyor. Bu hareketin önemli bir ayağı olan KTSM, BASE’in 8. Edisyonda, 14 genç sanatçının iklim değişikliği, doğal kaynaklar ve afetler gibi acil çevre sorunlarına sanat yoluyla dikkat çektikleri bir sergiyle güçlü bir bilinç oluşmasına katkı sağlamayı amaçlıyor.

Daha iyi bir gelecek umudu…

‘İyi Bak Dünyana’ sergisinde; Dünya’nın sınırlılıklarına hassasiyet gösteren ve sürdürülebilir bir geleceğe bakmanın yolları üzerine düşünen genç sanatçıların 15 eseri yer alıyor. Eserlerinde yaşam alanlarımızı ve kaynaklarımızı hoyratça tüketirken, aslında doğanın koruyucusu olmaktan ne kadar uzaklaştığımızı gözler önüne seren sanatçılar, bireyin yapacağı küçük değişimlerle toplumsal ve geniş bir etki yaratabileceğini vurguluyor, insanı doğanın bir parçası olduğunu fark etmeye davet ediyor.

‘İyi Bak Dünyana’ çağrısı, sadece mevcut sorunlara dikkat çekmekle kalmıyor, aynı zamanda daha iyi bir gelecek inşa etme umudunu da taşıyor. Genç sanatçılar, eserleriyle gelecek nesillere ilham vererek, onların da bu mücadeleye katılmalarını teşvik ediyor.

Sanatçılar ve Eserleri:

ZEHRA FATMA ERKAYA

Akşam Yemeği / 2022

Plastik ambalajdan makarnaya dönüşen çalışma, tüketim oranları devam ederse gelecekte yenilen bir yemeğin ne kadar sağlıklı bir besin kaynağı olacağı konusunda düşündürüyor. İçeriğinde kimyasal barındıran plastik ambalajın yiyeceğe dönüşmesiyle farkında olmadan tüketilen mikroplastiklere bir gönderme niteliği taşıyor.

UMUT KAMBAK

Eski Dünyadan Yeni Parçalar – Sevdiğim Köşeleri Kaybettim Edition / 2024

Eser, yıkılmış evlerin hafızada bıraktığı imgeleri sürdürülebilirlik temasıyla yeniden yorumluyor. Seramik ve telin birleşimi hem kırılganlığı hem de dayanıklılığı simgeliyor. Seramik çamurunun toprağa olan bağlılığı, yaşamın döngüsüne ve doğanın kendini yenileme gücüne atıfta bulunurken, telin oluşturduğu gölgeler hafızada kalan anıların izlerini ortaya çıkarıyor.

TUĞBA DERLİ

Susuz / 2020

Tükettiğimiz en büyük kaynak, su kaynağımızdır. Bu nedenle sanatçı, bu çalışmada kuraklığa vurgu yaparak, QR kod ile bunu teknolojik bir dilde izleyiciye anlatıyor.

SELEN TOKGÖZ

Diyalog / 2020

Dondurulmuş bir anda sürecin gösterildiği ‘Geçitsiz Geçit’ serisindeki seramik figürlerin içe dönük ve karamsar ifadeleri, bireyin yaşamı anlamlandırma çabası sonucu ortaya çıkan melankolinin bir yansımasıdır. Serinin 3. işi olan ‘Diyalog’ da figürün ellerinde yeşeren bitkiler her şeye rağmen umudun varlığına işaret ediyor.

SEDA BOY

Yalnız / 2023

Eserde ikiye bölünen ve birbirinden uzakta konumlanan tabaklardan etrafa saçılan düşünceler, bireyin yaşamla olan bağlantılarının dağılmasını sembolize ediyor.

SAMET CAN ALIŞ

Xenia Coral, 2024

İnsan – doğa ilişkisini ve çevre bilincini renkli ve çarpıcı bir dille gözler önüne seren eser, gri ve nötr insan ifadeleriyle çevresindeki canlı, neon renklerdeki organik formlarla doğanın çeşitliliğini, enerjisini yansıtıyor.

PINAR POLAT

Yuva /2020

Varlığın, öze dönmenin, özgürlüğün ve yuva kavramlarının anlamlandırılmak istendiği eserde, insanı temsil eden yaşamın devamlılığını sağlayan, masumiyetin, umudun, neşenin, savunmasızlığın yanında şiddeti, korkuyu, tekinsizliği simgeleyen çocuk imgesi ile yaşadığımız doğayı, doğal olanı korumak ve yaşatmak gerektiği yansıtılıyor.

MELİKE NÜKTE

Apartman / 2020

Günümüzde yalnızlaşan birey ‘Apartman’ isimli çalışmada karşımıza çıkıyor. Yerleştirmenin yan yana ve üst üste düzenlenmesi, izleyene apartman yapısını görünür kılmayı amaçlıyor. Çalışmada bireyin dışarıya kapalı olma hali, pencerelerin olmaması ve perdelerin kapalı olmasıyla yaratılan izolasyon etkisiyle ifade ediliyor.

KÜBRA BOY

Dekompozisyon / 2024

Dekompozisyon, insanın doğayla tekrar bütünleşme sürecini görsel bir şekilde anlatırken, aynı zamanda organik maddenin ayrışma sürecini de sembolize eder. Bu süreç, organik maddenin doğada parçalanarak toprağa dönüşümünü ifade eder. Çini sanatı sayesinde bu topraklara olan bağlılığımızı ve köklerimizi derinleştirir.

HİLAL ÇINAR

Geceye Yolculuk / 2024

Eser, doğanın döngüselliğine bir övgü, varoluşun karanlıkla buluştuğu yerdeki ışığın arayışıdır.

Karanlıkla ışık arasındaki dengeyi kurarken, bireye dünyaya daha derin bir sevgiyle bağlanma çağrısı yapıyor.

GÜL FİDAN AÇIKGÖZ

Ev Meselesi / 2024

Bu seri, insan ve doğa arasındaki kırılgan ilişkiye dair bir hatırlatma olarak yapılmıştır. Küçük bir figürün sığındığı basit bir yuva ve üstünde yükselen bir ağaç… Dünya ile olan bağımızı, ona duyduğumuz ihtiyaç kadar koruma sorumluluğumuzu da simgeliyor.

EDA NUR BARDAKÇI

Sessizlik ve Umut / 2023

Deprem, doğanın en yıkıcı güçlerinden biridir. Bir anlık sarsıntı, hayatları altüst eder, kentleri yıkar ve insanları çaresizlik içinde bırakır. Bu çalışma, depremin ardından umudu ve çaresizliği yansıtarak unutmamak ve duyarlılığı artırmak için bir çağrıdır.

CEYSU UCAN & ÜMİT ÖZMEN

İyi ki Dünyada Hayat Var / 2024

“İyi ki Dünyada Hayat Var”, zerreden bütüne uzanan hayatın özündeki eğitici yolculuğu ve şükürle yeniden kurulan bağları ifade ediyor. Her ne olursa olsun, yaşamın kutlanabilir ve değerlerle çevrili olduğunu hatırlatıyor.

AYŞE KURT

Kesişim / 2024

Sanatçı bu eserde, tabiatın akışında olan yaşam döngüsündeki insanın, doğaya karşı benmerkezci yaklaşımı doğrultusunda, sistemi manipüle etmesinden yola çıkılarak kendini yok edişini ele alıyor.

Amgen’ın Doktora Adaylarını Desteklediği, BIOTIN Programı’nda Eğitimler Devam Ediyor

Amgen’ın, geleceğin bilim insanlarına ilham verme ve bilim okuryazarlığını güçlendirme hedefi doğrultusunda desteklediği, Avrupa Birliği ve TÜBİTAK iş birliğiyle yürütülen BIOTIN programı kapsamında 10 doktora adayı öğrenci eğitimlerine devam ediyor. Sağlık sektörüne, en iyi eğitimi almış ve mesleki becerilerle donatılmış gençler kazandırmak üzere hayata geçirilen ve ikinci yılında bulunan programla öğrencilere, araştırma çıktılarının değer yaratan ürünlere dönüşmesi konusunda destek veriliyor.

Biyoteknoloji şirketi Amgen Türkiye’nin desteklediği, Avrupa Birliği ve TÜBİTAK tarafından yürütülen Biyomedikal Teknolojiler ve Yenilik Doktora Programı’nda (BIOTIN) eğitimler devam ediyor. 10 doktora adayına yenilikçi araştırmalar yapma fırsatı sunan program kapsamındaki eğitimler; İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Boğaziçi Üniversitesi ile İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Amgen, programla geleceğin bilim insanlarına ilham vermeyi ve bilim okuryazarlığını güçlendirmeyi hedefliyor.

Avrupa Birliği Ufuk Avrupa MSCA Cofund 2021 kapsamında desteklenen BIOTIN projesiyle, sağlık sektörüne, en iyi eğitimi almış ve mesleki becerilerle donatılmış gençler kazandırmak hedefleniyor. Programla öğrencilere, araştırma çıktılarının değer yaratan ürünlere dönüşmesi konusunda destek veriliyor. İkinci dönemine giren program kapsamında öğrenciler, AB Komisyonu tarafından onaylanan yazılı değerlendirme ve mülakat süreçlerinden geçiyor. Öğrenciler; akademik mükemmellik, müfredat dışı beceriler ve gönüllülük, eğitim geçmişinin BIOTIN’in araştırma konuları ile uyumu, araştırmacının bağımsız olma potansiyeli, iletişim becerileri, kişisel gelişim ile inovasyon odaklı eğitimlere yatkınlık ve teknik bilgi gibi kriterlere göre değerlendiriliyor

Öğrenciler geleceğe yön verecek yenilikçi projelere dahil oluyor

Avrupa Birliği ve TÜBİTAK eş destekli yürütülen proje, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü koordinatörlüğünde; Boğaziçi Üniversitesi ve İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi, TÜBİTAK ve Horizon Europe Marie Skłodowska-Curie Actions iş birliğiyle gerçekleştiriliyor. Programla, geleceğin sağlık sektörüne yön verecek yenilikçi projelere dahil olan 10 öğrenci, bu kurumlarda doktora eğitimi alabilecek ve biyomühendislik alanında yenilikçi araştırmalar yapabilecek.

Panasonic VMZ7ST Serisi ile sürdürülebilir ve esnek projeksiyonda devrim
Panasonic’in yeni kısa mesafeli projektör serisi, kurulum esnekliğini artırmakla beraber kurumsal ve sürükleyici müze ortamları için parlak, keskin görseller sunuyor.

Panasonic Connect Europe, kurumsal ve sürükleyici müze ortamları için sürdürülebilir ve esnek projeksiyonda devrim yaratan VMZ7ST Serisi kısa mesafeli LCD projektörleri duyurdu. Panasonic’in VMZ82 Serisi kompakt projektörlerini temel alan PT-VMZ7ST (7.000lm) ve PT-VMZ6ST (6.200lm), Panasonic’in şimdiye kadarki en güçlü sabit, kısa mesafeli LCD lazer projektörleridir.
Kısa mesafeli lens, eşsiz esneklik sunar
Panasonic’in VMZ7ST Serisi, özellikle kullanılabilir alanın sınırlı olduğu yerlerde daha fazla kurulum esnekliği sunuyor. Sadece 0.797-1,01:1’lik kısa mesafeli bir lens oranına sahiptir ve 1,2x optik yakınlaştırma ve geniş aralıklı V/H lens kaydırma özellikleri, yaklaşık 1,72 m’den 100 inçlik bir görüntü yansıtmasını mümkün kılıyor. Bu özellik, sürükleyici müze deneyimlerinde yakın mesafeden bakarken bile ziyaretçi gölgelerinin en aza indirilmesini sağlıyor. Kurumsal ortamlardaki kullanıcılar ise, projeksiyon yoluyla yapılan sunumların kesintiye uğramadığından emin olabiliyor.
Yüksek, ulaşılması zor alanlara da rahatça kurulabilen VMZ7ST, kurulum süresinde ciddi düşüşler sağlıyor. Panasonic’in Motorlu Odaklama özelliği, odağın çeşitli oda boyutlarına uyacak şekilde kolayca yeniden ayarlanmasına olanak tanıyor. Bu sayede, özellikle oyuncu hareketine ayak uydurmak için odağın sık sık ayarlanması gerekebilen spor simülatörleri gibi interaktif deneyimlerde öne çıkıyor.
Panasonic’in Açı İzleme işlevi, projeksiyon eğim açısının uzaktan görselleştirilmesini sağlarken, geometrik düzeltme işlevleri VMZ7ST Serisinin ihtiyaca göre çeşitli yüzey şekillerine ve boyutlarına göre yansıtılmasını mümkün kılarak herhangi bir yere yerleştirilmesine olanak sağlıyor.
Aydınlık alanlarda sınıfında lider projeksiyon
VMZ7ST Serisi, görüntü kalitesinin ortam ışığına göre ayarlanmasına ve renk tonu, doygunluk ve renk değerinin ayarlanmasıyla canlı renklerin üretilmesine olanak tanıyan Gün Işığı Görünümü Temel teknolojisine ve renk yönetimine sahiptir. Bu, özellikle parlak ve kurumsal ortamlarda kullanışlıdır.
Çevre dostu tasarım
Sürdürülebilirlik, VMZ7ST Serisinin tasarımının merkezinde yer alıyor. Cihaz, Panasonic’in Otomatik Güç Açma işlevini kullanarak yalnızca sinyal algılandığında projeksiyonu başlatarak, projektörün sürekli çalışma süresini en aza indiriyor. Bu özellik, parlaklıktan ödün vermeden güç verimliliğini rakip modellere kıyasla yaklaşık %53 (lm/W) artırıyor. VMZ7ST Serisi, 20.000 saat bakım gerektirmeyen sürekli projeksiyon sunarak maliyetleri önemli ölçüde azaltıyor. Atıkları en aza indirmek için ECO Filtresi iki kez yıkanabilir ve tekrar kullanılabilirken, şasinin %56’sı geri dönüştürülmüş reçinelerden yapılmıştır.
Panasonic Connect Europe Avrupa Pazarlama Müdürü Hartmut Kulessa, şunları paylaştı: “VMZ7ST Serisi projektörler, bütçelerin kısıtlı olduğu yerlerde kurulum ve bakım maliyetlerini en aza indirirken, sınıfında lider parlaklık ve kurulum esnekliği sunarak sürükleyici müze deneyimleri ve kurumsal ortamlar için uygun maliyetli bir çözüm sunuyor. VMZ7ST Serisi, kullanıcıların Panasonic’ten beklediği parlak, keskin görselleri sunarken, kısa mesafeli projektörler için sürdürülebilir projeksiyonu yeni seviyelere taşıyor.”

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

TÜBİSAD: Türkiye’nin geleceğini bilişim sektörü, bilişim sektörünün geleceğini ekosistem ekonomisine geçiş belirleyecek  

Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), teknolojinin geleceğini şekillendirmek üzere yapılması gerekenleri ve paydaşlara düşen görevleri değerlendirdiği …