Mustafa TEMİZER
Toplumların gelişip kalkınması, mutlu ve huzurlu bir yalama kavuşması toplumsal mutabakatın, birliğin sağlanmasıyla mümkündür. Allah’ın emri, Hz. Peygamberin sünneti bunu göstermektedir.
Yüce Allah, Enfal 46’da “Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.” Hz. Peygamber “ Birlikte rahmet; ayrılıkta azap vardır.” diyor.
Hz. Peygamberin Medine’de devlet olma yolunda attığı ilk adım toplumsal barışın, iç güvenliğin sağlanmasına yönelik yaptığı birlik çalışmasıdır. Farklı inançlara ve kavimlere mensup Medine halkını bir arada, barış içinde yaşamalarını sağlayan yazılı sözleşmedir. İlk anayasa olarak kabul edilen” Medine Sözleşmesi” toplumsal barış ve gelişme için birliğin şart olduğunu göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal’in Cumhuriyet öncesi yaptığı ilk iş de milli birliği sağlamak olmuştur. Osman Gazi’nin beylikler döneminde yaptığı Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasını sağlayan birlik çalışmasını, Türkiye Cumhuriyetin Kurulması için de Gazi Mustafa Kemal yapmıştır. Anadolu’nun işgali sırasında çeşitli bölgelerde oluşturulan kuvvetlerin birliğini sağlanmış. Vatanın işgalden kurtuluşu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sağlanan birlikle mümkün olmuştur….
Batılı emperyalist güçler tarih boyu dünyada hiçbir gücü başı boş bırakmamıştır. Mağlubiyetlerine rağmen ülkemiz ve milletimiz üzerindeki amaçlarından asla vazgeçmemiştir. Askeri olarak kuramadıkları hakimiyetlerini kurulacak cumhuriyet üzerinde gerçekleştirmenin yollarını aramış. Cumhuriyetin kurulmasına yardımcı olarak daha ilk aşamada siyasi, ekonomik, kültürel…. her alanda etkili olmaya başlamışlar. Devlette görev alacak münevverler cephede şehit olunca emperyalist güçler kendi kontrollerindeki adamları devlet kademelerine yerleştirme fırsatı bulmuş…
Devlet milli iradenin tersine yanlış kararlar almaya başlamış. Daha baştan itibaren Milli Mücadelenin ilke ve hedeflerinden uzaklaşmaya başlamış. Millet ile devletin arası her geçen zaman daha da açılmış. Milli birlik de bozulmaya başlamış. Bozulma günümüze kadar devam etmiş hala da devam ediyor. Durumu fark eden Gazi Mustafa Kemal F.Rıfkı Atay’a ”Çocuk etrafımızdaki dalkavuklar bize yanlış yaptırıyor.” Şeklindeki sözleri ile bu gerçeği itiraf ediyor.
Milli birlikle boyun eğmediğimiz emperyalizm bugün “Böl, parçala, yönet, böl parçala yut.” Anlayışı ile milli birliğimizi bozuyor. Askeri olarak ulaşamadıkları hedeflerine siyasi, ekonomik, kültürel analarda kurdukları hakimiyet ile ulaşıyor.
ABD ile yapılan ve halen yürürlükte olan “Fulbright Eğitim Antlaşması” gibi her alanda yapılan anlaşmalarla insanlarımızı etkilemiş. Mevki, makam sevdası, maddi çıkar, siyasi ikbal ve gelecek kaygısı taşıyan işbirlikçileri devletin önemli birim ve kademelerine yerleştirmişler.
Dünün dalkavukları gibi bugünün işbirlikçileri, milli ve manevi değerlerimizi istismar ederek devlet-millet bütünleşmesine engel oluyor. Sözde milli ve dini değerleri, Atatürk’ü ve Cumhuriyeti savunduğunu iddia edenler, değerlerin ilke hedeflerine uymak yerine; bu değerleri istismar ederek çıkar elde etme aracı olarak kullanıyor. Milleti, cumhuriyete ve dine düşman iki farklı kutup haline getiriyor. Milli birliğin ve toplumsal barışın sağlanmasına birlikte engel oluyor. Çünkü onların üst akıl sahiplerinin, emir komuta merkezleri aynı. Amaçları; istiklal mücadelesinin kazanılmasını, Cumhuriyetin kurulmasını sağlayan milli birliği bozmak, milli birlik çalışmalarına engel olmaktır.
Millet adına devleti idare edenler ve idareye talip olanlar milli birliği, toplumsal barışı zedeleyici tutum ve davranış içinde olamazlar. Aksi halde ya büyük bir gaflet içinde ya da devlete ve millete ihanet etmiş olurlar.
Milletin bilmediği büyük gerçek şudur. Devletimizin bedenen bizden ama zihnen yabancılaşmış işbirlikçiler eliyle yabancı hakimiyeti altına girdiği, devletin zihnen işgal altında olduğu gerçeğidir. Devletin TBMM’den milli iradeyle değil yabancı aklıyla yönetildiği gerçeğidir.
Türk milletinin derdi, dini savunduğunu sanarak Atatürk ve Cumhuriyet (Milli Mücadele) düşmanlığı yapmak, Atatürk ve Cumhuriyeti savunduğunu sanarak din düşmanlığı yapmak olamaz.
Milleti ayrıştırmanın arkasındaki tüm insanlığın baş belası emperyalizmi, gerçek düşmanı görmek zorundayız. Onun “Böl, parçala, yönet; böl parçala yut.” oyununu milli mücadele yıllarında olduğu gibi hep birlikte bozmak zorundayız. Bunu başarmak için her alanda yeni bir milli mücadele şarttır.
“Millet Partisi” kadrolarının yarım asrı aşkın zamandır yaptığı “Milletim Uyan! Varlığın, birliğin, geleceğin tehlikede!” Her alanda “Yeniden Milli Mücadele” çağrısını duymak zorundayız.
Türkiye Cumhuriyeti Gazi Meclisten, yabancı aklıyla değil; milli irade ile yönetilecek. Türkiye yabancı aklı ile değil; Türk zekası ile yükselecek diyen Millet Partisinin “Amasız, fakatsız her yerde ADALET, her zaman ADALET, herkes için ADALET” anlayışı ile ortaya koyduğu
İnsan hak ve hürriyetlerine dayalı HUKUK DEVLETİ
Millî iradenin önündeki engellerin kalktığı DEMOKRASİ
Din düşmanlığı gibi din istismarının da bittiği LAİKLİK
Fakirlik ve çaresizliğin tarihe gömüldüğü herkesin sosyal adalet şemsiyesine alındığı KERİM DEVLET
Bilim, hikmet ve erdemle donatılan, sorun üretmeyen, çözüm üreten BİLGE DEVLET ve BİLİM TOPLUMU
Büyüyen, gelişen, zengin, mutlu, muktedir ve insanlığın yeni barış medeniyeti İSLAM RÖNESANSI’nı yöneten MUHTEŞEM TÜRKİYE projesinin gerçekleşmesi için maddi ve manevi her türlü destekte bulunmak vatan, millet, din, devlet, hak, hukuk adalet, barış diyen tüm samimi vatandaşlarımızın görevidir. Unutmayalım ”İştirak etmediğimiz, çilesine katlanmadığımız bir kurtuluş mümkün değildir.”
Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…