HOLLANDA’NIN 8 ÇINARI BİR ARAYA GELDİLER VE ÇÖZÜLEMEYEN SORUNLARI GÜNDEME GETİRDİLER…

İlhan KARAÇAY yazdı:
Zeki Gül, İbrahim Görmez, Veyis Güngör, Halit Köse, İsmet Biçer, Şerif Taştan ve Osman Bahadır ile katıldığımız Barbeque (Mangal) partisinde sorunlar muallâkta kaldı.
En büyük meşâkkatı çeken birinci nesil Hollanda Türklerinin, şimdiki dördüncü neslinin, aidiyet duygusundan uzak kalmalarına üzülen çınarlar, her iki devlete çağrıda bulundular.
Entegrasyon ile asimilasyon çelişkisinin de tartışılması gerektiğini belirten çınarlar, Hollanda Diyanet Vakfı’nın da emin ellerde olması için fikir teatisinde bulundular.
Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60’ıncı yılı anıları ve kutlamaları gündemdeyken, Hollanda’daki Türk varlığının temelini atmış olan yüzlerce yurttaşımızdan 8’i, alışılmışın dışında bir toplantıda, sorunları tartışmak için bir araya geldiler.
‘Çınar ağacı’ olarak niteleyebileceğimiz bu 8’liyi bir araya getirme fikri, Zeki Gül ileİbrahim Gözmez’den çıktı.
Zeki Gül’ün oğulları Sait, Sadık ve Akif’in ev sahipliğinde hazırlanan Mangal Partisi, Amsterdam’ın banliyösü Oostzaan’da gerçekleşti.
Zeki Gül ve İbrahim Görmez, “Beşinci neslimizi beklediğimiz Hollanda’da, sorunlarımız hâlâ çözülemedi. Bir yığın devlet kuruluşu ve Sivil Toplum Kuruluşları çareler arıyorlar ama bulamıyorlar. Birinci nesilden birkaç dost ile bir araya gelelim ve sorunlarımızı tartışalım” diyerek, naçizane şahsım da dahil 8 çınarı bir araya getirdiler.
Yazdığım gibi, alışılmamış bir toplantı düzenleyen Gül ve Görmez ikilisi, katılımcı sayısını özellikle kısıtlı tuttuklarını belirterek, sağlıklı bir tartışmanın gerçekleşmesini sağladılar.
Mangaldan çıkan kızarmış et parçaları, beraberinde salata, plaki ve biber ezmesi olduğu halde midelerimize indikten sonra, tartışmanın fitilini ateşlemek bana düştü.
Benim şu anda çok önemli bulduğum Hollanda Diyanet Vakfı konusu zaten gündeme geleceği için, şu soruyu ortaya attım:
‘Hollanda’daki Türk toplumunun cefakârlık ve vefakârlıklarıyla kurulan Hollanda Diyanet Vakfı’nın bugünkü durumu nedir. 150 camisi ve Cenaze Fonu ile milyarlık servete sahip olan bu vakıfın hukuki durumu nedir? Herhangi bir anlaşmazlık ve finans krizi yaşandığı zaman bu mallara nasıl sahip çıkabileceğiz. Vakıfın tüzükteki konumu nedir? Türkiye Diyanet’ine bağlılığı ve bağımlılığı var mıdır? Kurucuların bazıları vefat etti ve yerlerine başkaları girdi.
Hollanda’daki Türklerin malı sayılan, Hollanda Diyanet Vakfı’nın mallarına nasıl sahip çıkacağız?’
Zeki Gül (Hollanda’ya ilk gelen cami imamı), İbrahim Görmez (Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu ve İslam Yayın Kurumu İOS’in eski başkanı. Şimdiki Transvaal informatie Sociaal Culturele Centrum Başkanı), Veyis Güngör (Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı), Halit Köse ( Deneyimli yönetici) , İsmet Biçer ( Amsterdam Türk Kültür Merkezi eski yöneticisi), Şerif Taştan (Zwolle Ulu Cami Yöneticisi), Osman Bahadır (Türkler İçin danışma Kurulu eski Başkanı) ve naçizane şahsım hatıra fotoğrafını bu pozu verdik.
Yukarıda Hollanda Diyanet Vakfı hakkındaki soruya ilk cevap veren, vakıfın kuruluşu sırasında faal olan İbrahim Görmez oldu
Görmez sözlerine şöyle başladı: “Hollanda Diyanet Vakfı (HDV), Hollandaca ismiyle Islamitische Stichting Nederland (ISN), 10 Aralık 1982 yılında, Tayyar Altıkulaç, Sami Uslu, Lütfi Şentürk, Abdulbaki Keskin, Ahmet Uzunoğlu, Mehmet Kervancı, Hayrettin Şallı, Mahmut Sezgin, Remzi Yavuz ve Erdinç Türkçan tarafından kurulmuştur.
Aramızdan ayrılanlara Allah rahmet eylesin, vefat edenlerin yerleri sonradan doldurulmuştur.
Göz bebeğimiz olan bu kuruluşun geleceği bizleri düşünmeye ve ne yapılması gerektiğine odaklanmamızı gerektirmektedir. 42 yıl önce kurulan bu kuruluş, şu anda devasa bir kuruma dönüşmüş vaziyettedir. Onlarca lojmanı, 150 adet cami binası, 120 bin cenaze fonu üyesi, morg ve cenaze yıkama uniteleri ile, tüm mal varlığı milyar euroya yakın olan bu kuruluşu, artık imamlar ve part time gönüllü yöneticiler değil, profesyonellerin yönetme vakti gelmiştir. Buradaki mal varlığımızın, yüz yıllar boyu gelecek olan nesillerimizin hizmetlerine devredilmesi için, vakfın yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğu kanısındayız. Hepimizin bildiği gibi, 500 yıl önce Portekiz ve İspanya’dan kovulan yahudi cemaati, tüm kuruluşları ile ayakta kalabilmişlerdir. Bu da sadece dini kuruluşlara bağlı olan hahamlar ile değil, bu dini kuruluslara destek olan sivil toplum kurumları ile ayakta kalabilmeyi sağlamışlardır. Hollanda Diyanet Vakfını, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu tarafindan kurulduğunu kimse inkâr edemez. Böyle olduğu halde, son yıllarda bir sivil toplum kuruluşu olan Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nun, gerek federasyon yöneticilerinin acizliği, gerekse vakıf tarafından dışlanması neticesi, maalesef işlevsiz bir duruma düşürülmüştür. En kısa bir zamanda Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu, seçeceği yeni yöneticiler ile, Hollanda Diyanet Vakfı ile en üst derecede birlikte çalışma zorunluluğu vardır. Bu zorunluluk, gelecek olan nesillerimiz için olmazsa olmazıdır. Aksi takdirde, politik olarak asırı sağ ve İslam karşıtı olan hükümetlerin politikaları neticesinde bu kuruluşumuzun büyük bir tehlike altında olacağı kesindir. Her gün daha fazla gelişen islamofobik hareketler cümlemizin malumudur. Bütün bunları bertaraf etmenin yolu, kuvvetli bir Sivil Toplum Kuruluşu olan Federasyonumuz ile birlikte hareket edilmesi gereklidir. Tüm endişelerimiz bundandır. Hiç bir kişiye şahsi bir husumetimiz yoktur, olamaz da…
Amacımız, buradaki varlığımızın teminatı olan Hollanda Diyanet Vakfı’nın, yüz yıllar boyu hizmet vermesinin garanti altına alınmasıdır.
Bunun için de, yüksek düzeyde bir araştırma yapılması kaçınılmazdır.”
Bakalım İbrahim Görmez’in bu çağrısı, gerek devlet kurtuluşlarında ve gerekse Hollanda’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nda nasıl yankılanacak?
Şimdi sıra, 8 Çınar’ın en genci olan, Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör’de.
Veyis Güngör, gerek Diyanet Vakfı konusunda ve gerekse üzerinde durulması gereken diğer sorunlar hakkında bakınız neler diyor:
“Bu kadar değerli, tecrübeli ve Hollanda Türk toplumuna hizmetleri geçmiş, Türklerin rahat etmesi için yüzlerce dernek, vakıf, cami kurmuş, yani Hollanda’da Türk kültürünün kurumsallaşmasına öncülük etmiş büyüklerimin yanında bize elbette söz düşmez. Öncelikle insanımıza öncülük etmiş ve ahirete göçmüş olanlara Allah’tan rahmet diler, burada bulunan ve Hollanda’da sayıları azalmış birinci nesil öncülerimizin ellerinden öpmek isterim.
Naçizane ben de 40 yıldır Hollanda Türk göç tarihinin canlı bir şahidi ve bir sosyal bilimci olarak, biraz önce gündeme gelen bir iki konu hakkında görüşlerimi ifade etmek isterim.
Hollanda Diyanet Vakfı ile ilgili İbrahim abi görüşlerini söyledi. Bunlara ilaveten şu görüşümü paylaşmak isterim: Hollanda Diyanet Vakfı, bir milyonu aşan bir nüfusla Hollanda’da yaşayan Müslümanların, bu ülkede kurumlaşmasının en somut ve önemli temel taşlarından birisidir. Hatırlanacağı gibi, Hollanda Diyanet Vakfı, bir zamanlar Hollanda hükümeti tarafından hemen hemen her konuda görüşü alınan, sorulan ve tabiri caizse karar vericilerle konuşma partneri olarak görülen bir kurumumuzdu. O yıllarda, Hollanda hükümeti Türkiye’den imamların gelmesine sıcak bakıyor, teşvik ediyor hatta imamlar için Bergen Halk Okulu’nda hafta sonları kursları açıyor ve eğitim programları uygulamalarını teşvik ediyordu. Ancak, bugün ne yazık ki, Hollanda hükümeti Türkiye’den imamların gelmesine sıcak bakmadığı gibi, bu yolu kapatmak istiyor. Hollanda Diyanet Vakfı, bu gelişme karşısında Hollandalı muhataplarıyla sürdürülebilir bir yol bulmalı, bir politika geliştirmelidir. Hollanda karar vericileri ile daha detaylı bir şekilde iletişim içinde olunmalıdır. Vakıf, Hollanda siyasetçilerine, gazetecilerine, araştırmacılarına ve kamuoyuna üçüncü kişi ve kurumlar tarafından değil, bizzat Vakfın yöneticilerince anlatılmalıdır.
Hollanda Diyanet Vakfı ve Vakfa ait cami ve dernekleriyle ilgili bir başka can alıcı konu ise, bu kurumların yarın ve obirgün yönetici bulamama gibi sorunla karşılaşmamaları için, gelecek plan ve programların ve bu yönde politikaların geliştirilmesidir. Günümüzde daha çok, ikinci ve az sayıda da olsa üçüncü nesil cami yöneticileri, yarınlarda görevlerini Hollanda’da doğan, büyüyen ve bu meseleye sahip çıkmak isteyen nesillere bırakmalılar. Böyle bir çalışma yapılırken, camilerin Hollanda toplumundaki emansipatorik fonksiyonları mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Her iki konuda da, Vakfı’n kardeş kuruluşu olan Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu (HTIKF) ile, geçmişte olduğu gibi, ortak çalışılmalıdır. Yer yer oluşan güç yarışına gerek yoktur. Hollanda birlikte çalışma kültürünün en gelişmiş toplumudur. Örnek önümüzdedir…”
Veyis Güngör’e bu açıklamasına teşekkür ettikten sonra şu soruyu yönelttim: Bu yıl Hollanda’ya yapılan Türk iş gücü göçünün 60’ıncı yılı olduğu ve bazı kutlamalar yapılacağı biliniyor. Ama bir de pek fazla bilinmeyen bir başka ‘Dostluk Anlaşması’nın da 100’üncü yıl dönümünden söz ediliyor. Nedir bu bir başka anlaşma?
Evet, bu yıl iki yıl dönümü yaşayacağız. Ama bu iki anlaşmalara girmeden önce, bir iki cümleyle, Türkiye Hollanda ilişkilerini hatırlayalım.
2012 yılında kutladığımız ‘Türkiye-Hollanda Arasında 400 Yıllık Resmi İlişkiler’ anlaşması, 1612 yılında Cornelis Haga’nın İstanbul’a, Hollanda Elçisi olarak atanmasının yıl dönümüdür.
O yıl, Sultan I. Ahmet Hollandalılar’a “ahidname-i hümayun” vermiştir.
1989 yılında da Yahya Karaca Paşa, Osmanlı İmparatorluğunun Lahey Elçisi olarak atanmıştır.
Bir de sizin sorduğunuz Türkiye ile Hollanda arasında yapılan bir başka Dostluk Anlaşması’nın 100’üncü yıl dönümü bu yıl. İlk kez 30 Kasım 2023 tarihinde Amsterdam’da yapılan DTİK Hollanda Buluşması’nda, Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve sonraki aylarda da Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal tarafından ifade edilen, Türkiye ile Hollanda arasındaki Dostluk Anlaşması’nın 100’üncü yıl dönümü bu yıl. Öyle ki, genç Cumhuriyetimizin ilanından hemen sonra, 1924 yılında imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Felemenk Kraliyeti Arasında Muhadenet Muahedenamesi”dir (Dostluk Anlaşması) var. İşte bu yıl bu anlaşmanın da 100’üncü yılı.
Hollanda Türk toplumu, bu yıl bir taraftan Hollanda’ya yapılan Türk iş gücü göçünün 60’ıncı yıl dönümünü, diğer taraftan da 1924 yılında yapılan Türkiye Hollanda Dostluk Anlaşması’nın 100’üncü yıl dönümünü kutlayacak.”
Mangal partisi toplantısının mimarı olan Zeki Gül, Hollanda’ya Türk devleti tarafından gönderilen ilk cami imamıdır. Daha sonra, ihtiyaç üzerine bir seyahat bürosu açan Gül, seyahat bürosunu çocuklarına devretti ve şimdi emekliliği yaşıyor.
Zeki Gül’ü en çok düşündüren, yeni nesil Türkler’in, aidiyet hislerinin sönmekte oluşudur.
Şöyle diyor Zeki Gül:
“Aslında bu sorun, göçmenlik tarihinin en büyük sorunlarından biridir. Kanada’ya, Avustralya’ya ve Yeni Zelanda’ya daha önce göç etmiş olan Hollandalılar da aynı sorunu yaşıyor. Gurbetteki yeni nesiller, aradan geçen yıllar sonrasında, atalarının geldikleri ülkeleri unutuyorlar ve aidiyet hissini de kaybediyorlar. Çok şükür biz buralarda gerek camilerimiz ile ve gerekse derneklerimiz ile, bu sorunu biraz geciktiriyoruz. Çocuklarımızın, ülkemize bağımlılıklarını isterken, onların asimile edilmelerine karşı olduğumuzu belirtiyorum. Tabii ki entegrasyon da çok önemlidir. Ama çok şükür, çocuklarımız tahsillerini sürdürerek Hollanda toplumuna entegre oluyorlar.
Mangal partisinin konuklarından İsmet Biçer, Amsterdam Türk Kültür Merkezi’nin ilk yöneticilerindendir. Biçer için en önemli sorunlarımızdan biri, buradaki gençlerimizin askerlik sorunudur. Şöyle diyor Biçer:
“Burada yetişmekte olan gençlerimiz, çok şükür ki, tahsil konusunda çok başarılılar. Diplomaları ile çok iyi portlara yerleşen gençlerimiz arasında iş dünyasına atılanlar da var. Yüksek düzeyde post kapmış olan ve iş dünyasına el atmış olan bu gençlerimizin önünde bir askerlik sorunu vardır.
Sağolsun devletimiz, ‘Bedelli askerlik’ sistemi ile gençlerimizin önünü açmıştır. Ama bu açış çok pahalıya mal olmaktadır. Hollandalılar, askerlikten muaf tuttukları gençlerinden para almamaktadır. Bence bizim devletimiz de gençlerimizden bir bedel almamalı.”
Mangal Partisinin tanınmış isimlerinden biri olan Osman Bahadır, gerek Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonunda ve gerekse Türkler İçin Danışma Kurulu IOT’de başkanlık yapmış bir isim. Bir ara Türkler için kurulan İslam Yayın Kurumu’nun başkanlığını İbrahim Görmez’den devralan Bahadır için önemli sorun, Türkler için yeniden bir İslam Yayın Kurumu oluşturmakdır.
Şöyle diyor Osman Bahadır:
“Birilerinin hataları nedeniyle elimizden alınan İslam Yayın Kurumu, şimdilerde bir başka oluşum içinde, diğer müslüman ülkelerden gelenlerin elinde. Ama kısıtlı bir yayın hakları var. Biz şimdi yeniden harekete geçmeliyiz ve elimizden alınan İslam Yayın Kurmu’nu yeniden hayata geçirmeliyiz.”
Zwolle kentinde yaşayan Türklerin her türlü sosyal ve kültürel sorunlarının çözümünde faydalı çalışmalar yapan Şerif Taşdan için en önemli sorunlardan biri, çocuklarımızın Türkçe eğitim alamamasıdır.
Şöyle diyor Taşdan:
“Eskiden çocuklarımız için özel Türkçe dersleri veriliyordu. Hollanda hükümeti bütçe sıkıntısı olduğunu belirterek, bu masrafın Türkiye tarafından karşılanmasını istedi ve derslere verilen ödeneği kesti. Yıllardır bu sorun ile uğraşıyoruz. Ama nafile. Çocuklarımız Türkçe’yi sadece evlerinde birkaç saat konuşuyor. Dışarıda ve okulda Türkçe konuşamadıkları için, dil bilgisi eksikliği yaşıyorlar. Bence bu konu her iki ülkenin katkılarıyla çözümlenmelidir.”
Mangal Partisinin bir diğer konuğu Halit Köse için sorunlardan biri de, Türkiye’ye otomobil sokma sorunudur. İki yıllık triptik süresinin dört yıla çıkarıldığı haberlerinin aldatıcı olduğunu söyleyen Halit Köse şöyle diyor:
“Eskiden iki yıllık süre herkes için geçerliydi. Ama şimdiki dört yıllık sürenin, sadace emekliler için geçerli olduğu söyleniyor. Bu büyük bir haksızlıktır. Benim gibi emekli olanlar bu haktan yararlanabilmek için, büyük uğraş vermek mecburiyetinde. Emeklilik belgesi tercüme edilecek ve noterlikte tasdik ettirilecek. Bunlar angarya işlerdir. Suriyeliler’e bırakın dört yıllık triptiği, çok ucuz bir şekilde plaka veriliyor. Bizim Suriyeli’den eksiğimiz ne? Devletimizi ve ülkemize kazandırdığımız dövizlerin karşılığı bu olmamalıdır.”
Mangal partisinin sekizinci konuğu, naçizane şahsım, son olarak şunları söyler:
Nereden bakarsanız bakın, göçmenlik gerçekten çok meşakkatli bir oluşumdur.
Ben bu meşakkatli gelişmeleri, aşağı yukarı hergün yazıyor ve yayınlıyorum.
Tıpkı şimdi yaptığım gibi…
Bu nedenle benim bu son toplantı için söyleyecek bir lafım kalmadı.
Bundan sonraki günlerde, ‘Devamı yarın’ sloganı ile yazılarda bulacaksınız beni.
kalın sağlıcakla.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Seda Durmuş ve Mustafa Özışık’ta yaşamlarını birleştirdi

Kayseri Valiliği Basın-Yayın Müdürlüğü’nde görev yapan Muharrem Özışık oğlu Mustafa’yı evlendirdi. Beyaz İnci Deluxe’de gerçekleştirilen …