CHP Kayseri Hukuktan Sorumlu İl Başkan Yardımcısı avukat Niyazi Ünalmış, Adalet ve Hukuk Krizine yönelik açıklama yaparken ‘Mesele, Can Atalay’ın özgürlük meselesi değil, mesele hukuk devleti ilkelerini, tek adam rejimine teslim edip etmeme meselesidir’ dedi, şunları söyledi.
Kamuoyunca malum olduğu üzere, 2023 Genel Seçimlerinde, hakkındaki ceza dosyası kesinleşmeden Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay Milletvekili olarak seçilen Şerafettin Can Atalay ile ilgili olarak; 13.07.2023 tarihinde, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne yapılan tahliye başvurusu reddedilmiş, red kararı aleyhine Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne yapılan itiraz başvurusu da reddedilmiştir.
Bunun üzerine Şerafettin Can ATALAY tarafından, 20 Temmuz 2023 tarihinde, Anayasa Mahkemesi’ne adil yargılanma, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle müracaat edilmiştir.
25.10.2023 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” ve “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiğine karar verilmiş, “kararın bir örneğinin hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, için başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemleri yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine” karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı çok açıktır.
Atalay’ın yargılandığı yerel İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise bu konuda yetkisi olmamasına ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı çok açık olmasına rağmen dosyayı Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı doğrultusunda karar verilmek üzere, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermiş krizin fitilini ateşlemiştir.
8 Kasım 2023 tarihinde, Yargıtay 3. Ceza Dairesi; AYM’nin kesinleşmiş bir hükümden dolayı inceleme yaparak yetkisini aştığını ve Anayasayı ihlal ettiğini gerekçe göstererek Can Atalay’ın hapis cezasının onanmasına ve Can Atalay hakkında ihlal kararı veren AYM üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmasına karar vermiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından, “kararların kesin olduğunu ve yasama yürütme yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağını” belirten Anayasa’nın 153. Maddesi ve Yasama dokunulmazlığını içeren 83. Maddesi açıkça ihlal edilmiştir.
Krize ve Yargıtay’ın hukuk darbesine giden süreç ve kriz bu şekilde özetlenmişken, iktidar ve avanelerinin, oluşan bu krizden hemen sonra “Anayasa Değişikliği” çığırtkanlığına girmeleri ve bu yönde açıklama yapmaları ise aslında bu krizin ne için çıkarıldığını, yargı kurumları üzerinden kriz çıkartarak kafalarının ardındaki art düşünceyi hayata geçirmek istediklerini açıkça ortaya koymuştur.
AÇIKÇA BELİRTELİM Kİ; Genel seçimlerden hemen sonra sürekli Anayasa Değişikliği gündemi oluşturmaya çalışan ve kamuoyunda yeterli desteği göremeyen ve genel seçimlerde de seçmenin Anayasa değişikliği için yeterli çoğunluğu vermediği AKP iktidarı, yapay krizlerle Anayasa Değişikliği yapmak istemektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi örgütleri başta olmak üzere, Türk halkı bu yapay krize en güzel tepkiyi vermiş, milletvekillerimiz mecliste adalet nöbeti tutmaya başlamışlardır. Yine Türkiye Barolar Birliği ve Barolarımız Anayasa Mahkemesi’nden Yargıtay’a adalet yürüyüşü düzenlemişlerdir. Demokratik eylemler devam etmektedir.
Mesele, Can Atalay’ın özgürlük meselesi değil, mesele hukuk devleti ilkelerini, tek adam rejimine teslim edip etmeme meselesidir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasamızın 2. Maddesi’ne göre bir hukuk devletidir. Hukuk devleti olmasının gereği olarak tüm kurum ve kuruluşlar, başta Anayasa olmak üzere, yürürlükteki mevzuata uymak zorunda iken, iktidarın “Anayasal Kriz” adı altında anayasayı ayaklar altına alması kabul edilemezdir.
Şunu hatırlatmakta da önem bulunmaktadır.
** AKP iktidarının ve avanelerinin yerde yere vurduğu ve Anayasa Mahkemesi’nin kararına dayanak olan “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Hakkı” 2010 yılında AKP iktidarı tarafından anayasa değişikliği olarak getirilmiştir. (Anayasa’nın 148. Maddesi)
** Yine AKP iktidarının yerden yere vurduğu, avanelerinin kapatılması gerekir diye haykırdığı Anayasa Mahkemesi’nin şu anda görev yapan başkan ve tüm üyeleri AKP iktidarı tarafından seçilmiş ya da atanmıştır.
Hal böyle iken; AKP iktidarının “Anayasal Kriz” var algısı, tek adamlık keyfiyetine gidilmek istenen yolda önüne çıkan engelleri hukuksuz olarak, hukuk darbesiyle aşılmak istenmesinden kaynaklanmaktadır.
Genel bakış açımız böyle iken, genel merkezimiz talimatıyla Kayseri’de faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını, demokratik kitle örgütlerini ziyaret ederek konu ile görüş ve önerilerini dinlemek ve varsa çözüm önerilerini almak amacıyla İl yönetimimizden bir heyet oluşturulmuş ve Kayseri ilinde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri ziyaret edilmiştir.
Bu kapsamda ziyaretlerimiz ve çalışmalarımızdan çıkan ortak sonucun;
-
– Kayseri ilinden iktidarın yaratmış olduğu sunni krize yüksek sesle ses verilerek itiraz edilmesi gerektiği,
-
– Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmamasının ve krizin sürdürülmesinin tüm vatandaşları etkileyeceği,
-
– Kayseri Barosu’nun bu süreçte etkin rol oynaması gerektiği, Baronun alacağı karar ve açıklamalara, diğer sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin etkin destek vereceği,
-
– Yaratılan sunni krizin ülkenin asıl gündemi olmadığı, AKP’nin art düşüncelerinin hayata geçirileceği değişiklik için kriz çıkartıldığı, illa bir anayasa değişikliği olacaksa parlementer sisteme geri dönüş yönünde değişiklikler yapılması gerektiği,
-
– İktidarın yaratmış olduğu sunni krizle ilgili adalet nöbeti eylemi vb. etkinliklerin mutlaka yapılması gerektiği, Olduğu ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak konu ile ilgili Kayseri’de ve Türkiye’de hukuksuzluklara karşı verilecek her türlü sese destek vereceğimizi, belirtir, kamuoyuna saygılarımızı sunarız.