Ekonomi-teknoloji haberleri, TUİK verileri (11.05.2023)

Kent-Kır Nüfus İstatistikleri, 2022 Sürdürülebilir yeni kent-kır tanımı oluşturuldu
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, yıllık olarak elde edilen yerleşim yeri düzeyindeki nüfus istatistikleri; “İstatistikî Bölge, İl ve İlçe Merkezleri, Belde ve Köyler, Kent ve Kır vb.” şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bu kapsamda, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1982 yılında yayımlanan “Kent Eşiği Araştırması Türkiye İçin Kent Tanımı” çalışması ile birlikte TÜİK tarafından üretilen istatistiklerde bu çalışmada yapılan kent-kır tanımı esas alınmıştır.Söz konusu kent-kır sınıflaması 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Yasa gibi yasal düzenlemeler sonucu idari bölünüş yapısında meydana gelen değişikliklerden önemli derecede etkilenmiştir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı tarafından 2019-2023 yılları için hazırlanan 11. Kalkınma Planı ile hem ulusal hem de uluslararası ihtiyaçları göz önünde bulunduracak şekilde kent-kır tanımlarının revize edilmesi sorumluluğu TÜİK’e verilmiştir.Bu çerçevede İçişleri Bakanlığının sorumluluğunda olan Mekânsal Adres Kayıt Sistemi’nin (MAKS) kullanılmaya başlanması ile birlikte; TÜİK tarafından istatistik üretilmesi amacıyla fiili kent-kır yapısını daha doğru yansıtan bir sınıflama yapılmıştır. Yeni kent-kır tanımı mahalle-köy düzeyinde üç sınıftan oluşmaktadır.”Yoğun kent, orta yoğun kent ve kır”(1) ayrımında oluşturulan bu yeni sınıflama ile uluslararası standartlara uygun, sürdürülebilir bir yapının geliştirilmesi ve bu düzeyde istatistikler üretilmesi amaçlanmaktadır. Sınıflamada, Avrupa İstatistik Ofisi tarafından geliştirilen “Kentleşme Derecesi (Degree of Urbanisation-DEGURBA)”(2) esas alınmış olup veri kaynağı olarak MAKS ve ADNKS kullanılmıştır.Nüfusumuzun %67,9’unu yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenler oluşturdu
Ülkemiz toplam yüzölçümünün sadece %1,6’sını oluşturan yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde 31 Aralık 2022 tarihi itibarıyla 57 milyon 934 bin 583 kişi yaşamaktadır. Diğer bir ifadeyle Türkiye nüfusunun %67,9’u söz konusu yerleşim yerlerinde ikamet etmektedir.Kır olarak sınıflandırılan ve Türkiye yüzölçümünün %93,5’ini oluşturan yerleşim yerlerinde toplam nüfusun %17,3’ü ikamet ederken, orta yoğun kent olarak sınıflandırılan ve ülke yüzölçümünün %4,9’unu oluşturan yerleşim yerlerinde nüfusun %14,8’inin ikamet ettiği görüldü.Diğer yandan cinsiyete göre dağılıma bakıldığında, yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet eden nüfusun %49,7’sini erkeklerin, %50,3’ünü ise kadınların oluşturduğu görüldü. Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin %50,3’ünü erkekler, %49,7’sini kadınlar; kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin ise %51,4’ünü erkekler ve %48,6’sını kadınlar oluşturdu.
Yaşlı nüfusun %30,1’inin kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet ettiği görüldü
Ülkemiz toplam nüfusunun %9,9’unu oluşturan 65 yaş ve üzeri nüfusun %30,1’inin kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet ettiği görüldü. Yaşlı nüfusun %14,6’sını orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanlar oluştururken; %55,3’ünü ise yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanlar oluşturdu. Türkiye nüfusunun %68,1’ini oluşturan 15-64 yaş grubu çalışma çağındaki nüfus içinde yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanların oranı %69,2 oldu. Bu yaş grubundaki toplam nüfus içinde orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin oranı %14,7 iken; kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin oranı %16,1 olarak gerçekleşti.Çocuk nüfus olarak tanımlanan 0-14 yaş grubu nüfusun %69,7’sinin yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde, %15,3’ünün orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ve %15’inin kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet ettiği görüldü.
Yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanların oranının en fazla olduğu il İstanbul oldu

ADNKS, 2022 sonuçlarına göre en yüksek nüfusa sahip il olan İstanbul’da ikamet edenlerin %96,4’ünün yoğun kent, %2,7’sinin orta yoğun kent ve %0,9’unun kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde yaşadığı görüldü. Türkiye’nin ikinci büyük nüfusuna sahip il olan Ankara’da ikamet edenlerin %88,3’ünün yoğun kent, %7,6’sının orta yoğun kent ve %4,1’inin kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde yaşadığı görüldü. Nüfus büyüklüğü açısından üçüncü sırada yer alan İzmir’de ikamet edenlerin ise %78,6’sının yoğun kent, %12,2’sinin orta yoğun kent ve %9,1’inin kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde yaşadığı görüldü.Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerdeki nüfusun oranının en fazla olduğu il Artvin oldu

Orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet eden nüfus oranının en yüksek olduğu iller sırasıyla %58,1 ile Artvin, %57,9 ile Bayburt ve %57,3 ile Sinop oldu. Diğer yandan orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet eden nüfus oranının en az olduğu iller ise sırasıyla %1,6 ile Kilis, %2,7 ile İstanbul ve %6,5 ile Eskişehir oldu.
Kır olarak sınıflandırılan yerlerde yaşayanların oranının en fazla olduğu il Ardahan oldu
Kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde ikamet eden nüfusun oranının en yüksek olduğu il %68,4 ile Ardahan oldu. Ardahan ilini %60,3 ile Tunceli ve %54,2 ile Bartın izledi. Kır olarak sınıflandırılan yerlerde ikamet edenlerin oranının en az olduğu iller ise sırasıyla %0,9 ile İstanbul, %4,1 ile Ankara ve %4,7 ile Kocaeli oldu.
Süt ve Süt Ürünleri Üretimi, Mart 2023

İhracat, tarımsal üretimin ve çiftçilerimizin sigortası

Dünya’da yaşamın ve tarımın başladığı Anadolu topraklarında milyonlarca üreticinin binbir emekle ürettiği ürünler, binlerce ihracatçı tarafından dünyayla buluşturuluyor. Dünya genelinde 200’den fazla ülkenin sofraları her gün 3 öğün Türk gıda ürünleriyle kuruluyor.

Yıllık 25 milyar dolar gıda ürünleri ihraç eden Türkiye, önümüzdeki 10 yıllık dönemde gıda ürünleri ihracatını 50 milyar dolara çıkaracak üretim ve ihracat potansiyeline sahip.

Milyarlarca insanın protein, karbonhidrat ve yağ ihtiyacını karşılayarak, dünya sofralarına bir lezzet şöleni sunan Türk çiftçisi, yıllık 70 milyon ton bitkisel üretim yapıyor. 72 milyonun üzerinde küçük ve büyükbaş hayvan varlığına sahipken, yıllık 800 bin ton üzeri su ürünleri, 2,4 milyon ton kanatlı sektöründe üretim hacmine ulaşmış durumda. 55 milyon ton taze meyve sebze üretiyor.

Süt ürünlerinden bakliyatlara, et ürünlerinden unlu mamullere, taze meyve sebzelerden kuru meyveye, zeytinyağından dondurulmuş gıdalara, su ürünlerinden zeytine, defneden bulgura, kekikten haşhaşa, kirazdan çipuraya, ayvadan levreğe, incirden alabalığa turşulardan salçalara binbir çeşit tarım ürününde dünyanın ihtiyacını üreten Türk üreticisi Avrupa’da tarımsal hasılada birinci sırada yer alırken, dünya liginde ilk 10 ülke arasında bulunuyor.

3 milyon hektar tarım arazisi üretim dışı kaldı

Türkiye’de son 20 yılda 3 milyon hektar tarım alanının tarımsal üretim alanları dışında kalmasına, küresel iklim değişikliği üretimi tehdit eder boyutlara gelmesine karşın teknolojiye yatırım yapan Türk çiftçisi üretimini artırıyor, dünya sofralarına gıda arzını artırarak sürdürüyor.

Tarım arazilerindeki azalışa karşın dünya nüfusundaki artış nedeniyle tarımsal üretimin artması bir zorunluluk olarak ortada duruyor. Bu durum verimliliğin artmasını gerekli kılıyor.

Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatının yüzde 21,5’lik dilimini yapan ve tarım ürünleri ihracatında lider olan Ege İhracatçı Birlikleri Başkanları 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü ile ilgili görüşlerini paylaştılar.

Eskinazi; “Gıda ihracatında hedef 50 milyar dolar”

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi; “İhracatı tarımsal üretimin devamlılığının sigortası olarak görüyoruz. Türkiye’nin gıda ihracatında lider konumdayız. Su ürünleri, meyve sebze mamulleri, zeytin, zeytinyağı, kuru meyve, odundışı orman ürünleri, yağlı tohumlar sektörlerinde dünyanın güçlü üreticileri ve ihracatçıları arasındayız. TURQUALİTY ve URGE Projeleriyle, Fuarlar, Sektörel Ticaret Heyeti ve Alım Heyeti Organizasyonlarıyla gıda ihracatımızı artırmak için vites artırıyoruz. Gıda ihracatında geleneksel ihraç pazarlarımız Avrupa, Ortadoğu ülkeleri ve Rusya Federasyonu’nda konumumuzu korurken, ABD ve Japonya pazarında büyümek için çalışıyoruz. Türkiye, 10 yıllık vadede 50 milyar dolar gıda ürünleri ihracatı hedeflerken, Ege Bölgesi olarak bu ihracatın 12,5 milyar dolarlık dilimini yapma çabası içinde olacağız”

Uçak; “Tarımsal üretim TDİOSB’lerle artacak”

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak; “Küresel ısınma üretimi her geçen gün daha fazla tehdit ediyor, tarımsal üretim alanları kuraklaşma ve şehirleşme nedenleriyle daralıyor. Dünyanın nüfus artışı nedeniyle tarımsal üretimimizi artırma mecburiyeti var. ARGE faaliyetlerinin yoğun yapıldığı, verimliliğin hat safhaya ulaştığı Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleriyle tarımsal üretimde sürdürülebirliği sağlayabiliriz. Türkiye bu sayede iç tüketimini karşıladığı gibi gıda ürünleri ihracatını da önümüzdeki yıllarda hedeflediği rakamlara ulaşabilir. Yaş meyve sebze ve meyve sebze mamulleri sektörleri olarak 2022 yılında Türkiye genelinde 5,5 milyar dolarlık ihracat yaptık. Bu ihracata Ege Bölgesi olarak 1 milyar 250 milyon dolarlık katkı sağladık. Tarım sektöründe üzerinde yoğunlaşmamız gereken bir diğer başlıkta gençlerin tarım sektörüne yönelmelerini sağlamak. Bu başlık üzerine de projeler geliştiriyoruz”

Işık; “Deprem bölgesindeki 11 ilde üretim aksamamalı”

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık; “TİM Tarım Komisyonu olarak 6 şubat depreminden etkilenen bölgeleri ziyaret ettik. Bu iller Türkiye’nin narenciye, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar, kuru meyve, pamuk, karpuz, salçalık biber, kuru soğan, buğday, zeytin ve zeytinyağı başta olmak üzere çok önemli gıda ambarı. Bu bölgede sulama sistemleri, işçilik, lojistik, işleme tesisleri başta olmak üzere ciddi kayıplar var. Bu kayıpların bir an önce giderilmesi ve üretimin aksamadan sürmesi gerekiyor. Bu 11 ilimiz Türkiye’nin ihtiyacını karşıladıkları gibi 2022 yılında 7,4 milyar dolar ihracata imza atmıştı. Deprem bölgesindeki üretimi ayağa kaldırmalıyız. Nitekim dünya genelinde 8 milyar insanın gıda ihtiyacı her yıl yüzde 1,3 artıyor. Bu ihtiyacı üretimimizi artırarak ulaşabiliriz. Dünya’da sağlıklı gıdaya yöneliş var. Türkiye’de Ege Bölgesi’nin öncülüğünde 35 yıldır organik üretim yapılıyor. İyi tarım uygulamaları ve organik üretimle dünya genelinde Türkiye’de üretilen gıda ürünlerine talebi artırmak için çalışıyoruz”

Girit: “İhracatta yasaklarla üreticiyi ya da tüketiciyi koruyamayız”

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit; “Türkiye Avrupa’nın en büyük levrek üreticisi ve dünyanın en büyük ikinci levrek ihracatçısıyken, çipura üretiminde dünya birincisi, ihracatında dünya ikincisiyiz. Alabalıkta dünya üçüncüsüyken, yumurtada dünya ikincisi konumundayız. Ürün gamımızdaki tüm ürünlerin ihracatında dünya genelinde ilk 10 ülke arasında yer alıyoruz. Dünya’nın 3 öğün protein açığını kapatmasına yardımcı oluyoruz. 2022 yılında ihracatta 4 milyar doları aştık. İhraç ürünlerine yasaklamalar getirerek üreticiyi ya da tüketiciyi koruyamayız. Tarımsal üretimde anlık kararlar her zaman üretime ve ihracata zarar veriyor. Biz kendi sektörümüzde uzun yıllar çabalayarak ihraç pazarlarını oluşturuyoruz. Bir akşam alınan kararla getirilen kısıtlamalar ihraç pazarlarında bizleri zor duruma sokarken, üreticilerimizin emeklerinin heba olmasına yol açıyor”

Öztürk: “Hububat bakliyat yağlı tohumlar gıda ihracatının lideri”

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk; “Türkiye’nin 25 milyar dolarlık gıda ihracatının 11,2 milyar dolarlık dilimini hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörü olarak tek başımıza gerçekleştirdik. Türkiye’nin gıda ihracatının yüzde 42’sini yaptık. Türkiye’nin dış ticaret açığı verdiği bitkisel yağ, buğday, arpa, mısır, bakliyatlar başta olmak üzere Anadolu topraklarında yetişebilen tarım ürünlerinin üretiminin artması için yoğun çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Tarımsal üretimimizi doğru bir programla artırdığımız takdirde yıllık ihracatımız artacağı gibi, 2022 yılı sonunda 18,6 milyar dolar seviyesinde olan gıda ithalatımızın daha da gerileyeceğine inanıyoruz” 

Umur: “Virginya ve burley tütünü üretimi artacak”

Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Celal Umur; “Türkiye oryantal tütün üretiminde dünya lideri. Türkiye’de üretilen tütün mamullerinde kullanılacak tütünün kademeli olarak yüzde 30’unun Türkiye’de üretilmesi zorunluluğunun gelmesi virginya ve burley tipi tütün üretiminde artışı beraberinde getirdi. Özellikle Virginya tipi tütün üretiminde 3 yıllık dönemde 10 milyon kilolara geldik. Oryantal tütünde 2021 yılında 35 TL olan kilogram fiyatı, 2022 yılında 70 TL’ye yükseldi. Tütün fiyatlarındaki yüzde 100’lük artış Ege Bölgesi’nde 26 bin olan üretici sayısının 30 bine yükselmesine zemin hazırladı. Türk tütün sektörü; 2022 yılını 828,9 milyon dolarlık ihracat performasıyla geride bırakırken, 2023 yılında 900 milyon dolar ihracat hedefliyoruz. 2022 yılında Ege Bölgesi’nde 26 bin üretici, 37 milyon kilo tütün üretimi yapmışken, 2023 yılı için tütün ihracatçısı firmalar, 30 bin üreticiyle sözleşme yaptı. Üretici sayısındaki artışın rekolteye de olumlu yansıması ve Ege Bölgesi’ndeki tütün üretiminin 45 milyon kiloya yükselmesi bekleniyoruz.”

Er: “Zeytincilik sektörü altın çağını yaşıyor”

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er; “Türkiye’nin zeytin ağacı varlığı son 20 yılda 90 milyondan 192 milyona çıktı. 2023 yılında 735 bin ton sofralık zeytin rekoltesiyle dünya liderliğine yükselirken, zeytinyağında 422 bin tonluk rekolteyle dünya ikincisi konumuna geldik. İhracatta da her ay yeni rekorlar kırıyoruz. 6 aylık dönemde zeytinyağı ihracatımız 92 bin ton olurken, döviz karşılığı 407 milyon dolara yükseldi. Sezon sonunda zeytin ve zeytinyağı ihracatımızın 1 milyar doları görmesini umut ediyoruz. Son yıllarda dikilen zeytin ağaçlarının verim hale gelmesiyle birlikte sofralık zeytinde 1 milyon 200 bin ton, zeytinyağında 650 bin ton rekolteye ulaşacağız. İhracatta da 1,5 milyar dolar seviyesine ulaşacağız. Tamamı yerli girdi olan zeytincilik sektörünün ihracatındaki tüm katma değer ülkemize kalacak. Üreticilerimize ve markalı ihracata destek verildiği takdirde ambalajlı ürün ihracatımız artacak kazanan Türkiye olacak.” 

Gürle: “Kekik ve defnede dünya lideriyiz”

 Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle; “Türkiye’nin odundışı orman ürünlerinde defne ve kekik lokomotif ürün olurken, bu iki üründe ihracatta dünya lideriyiz. Bu iki üründe ve pek çok odundışı orman ürünleri ihracatını Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliğimiz domine ediyor.  Dünya genelinde tuzdan kaçış ve baharatlara bir yöneliş var. Tüketiciler sağlıklı gıdalara yöneliyor, üreticilerimiz tüketici ülkelerin beklentilerine göre üretim yaptıkları takdirde kekikte kısa vadede 25 bin ton, orta vadede 40 bin ton kekik üretebilir ve ihracat yapabiliriz. Bu amaçla kekik üreten çiftçilerimize yönelik her yıl düzenli eğitimler yapıyoruz ve kekik üretiminde önem vermeleri gereken hususları paylaşıyoruz”

Dünya Çiftçiler Günü Bilgi Notu

Türkiye genelinde 2022 yılında toplam bitkisel üretimimiz 128 milyon ton ve tarım alanımız ise 24 milyon ha’dır (TUİK).

Türkiye üretiminde dünyada birinci olduğu fındık, kiraz, incir ve kayısının yanı sıra ayva, haşhaş tohumu, kavun ve karpuzda ikinci; mercimek, antepfıstığı, kestane, vişne ve hıyarda üçüncü; ceviz, zeytin, elma, domates, patlıcan, ıspanak ve biberde ise dördüncü sırada bulunuyor.

Tarım sektörünün ülke ekonomisi içerisindeki yeri, tarımın genel ekonomi içerisinde yaratmış olduğu katma değer ile ölçülmektedir. Sektördeki faaliyetler, bir taraftan ülkenin gıda ihtiyacını karşılarken, diğer taraftan nüfusun önemli bir kısmına istihdam alanı oluşturarak ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Ekonomik anlamda sadece tarımsal üretim bakımından ülkemizde GSYİH’nın %6’sını oluşturması ve işgücünün %16’sını istihdam etmesi sebebiyle tarım sektörü ülke ekonomisinin en önemli sektörlerinden birisidir. Türkiye, toplam ihracatın %10’undan fazlasını oluşturan net bir tarım ürünleri ihracatçısıdır ve dünya pazarlarına erişimi sektör için çok önemli bir konudur.

Küçük ölçekli ve geçimlik çiftliklerin baskın olması, çok küçük parçalı arazi yapısı vb. çeşitli yapısal darboğazlara rağmen, Türkiye fındık, kuru meyveler ve bazı taze meyve-sebzelerin önemli tarımsal ihracatçıları arasında yer alırken; başlıca ihracat noktaları arasında Avrupa Birliği, Rusya Federasyonu, ABD ve Irak gibi ülkeler yer almaktadır (OECD, 2019).

Organik Tarım Araştırma Enstitüsü (FIBL) ve Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tarafından hazırlanan organik tarım istatistiklerine göre, dünyada organik tarıma en çok toprak ayıran ülke Arjantin. Türkiye bu listede Arjantin, Avusturya, Fransa ve Çin’in ardından 26. sırada yer alıyor.  2021 yılı Organik bitkisel üretim toplamda 1 milyon 101 bin ton ve üretim alanımız ise 243 bin ha’dır. Organik ürünlerin 43 bin tonu İzmir’de, 133 bin tonu ise Manisa’da, 149 bin tonu ise Aydın’da üretilmektedir (Tarım ve Orman Bakanlığı, 2022).

Tarım sektörü, gıda maddeleri tüketim mallarının en önemli bölümünü oluşturduğundan ve sanayi malları için hammadde özelliği taşıdığından kalkınmada ayrı bir öneme sahiptir. Türkiye’nin coğrafi konumu, iklim ve bitki çeşitliliği gibi konular bakımından tarıma elverişli bir ülke olması ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde tarım sektöründen azami ölçüde faydalanmasını gerekli kılmaktadır.

Hızlı nüfus artışı karşısında gıda kaynaklarının azalması, tarımın önemini kuşkusuz daha da artırmaktadır. Sürdürülebilirlik ve Gıda Güvenliği ilkesi çerçevesinde, bireylerin dengeli ve yeterli beslenmeleri konusu ülkelerin temel önceliğini oluşturmasının yanında tarımın geliştirilmesi konusunu da ön plana çıkarmaktadır.

Her geçen gün artan tüketici bilinciyle birlikte, hem Türkiye’de hem de dünyada özellikle korona virüsün etkisi tarımsal üretim ve gıdanın önemini bir kez daha öne çıkarmıştır. Kendine yeterlilik, yerel üretim ve tüketim, çiftçiliğin ve tarımsal faaliyetlerin desteklenmesi öncelik haline gelmiştir.

Kendi başına üreten, refah ve huzurlu bir toplum için sabır, samimiyet ve emeği harmanlayan insanoğlunun en kadim mesleği olan çiftçiliğin ve çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününü kutlarız.

DoktorTakvimi, bu yıl da Great Place To Work listesinde yerini aldıGreat Place to Work Sertifikası sahibi işverenlerin dahil olduğu Türkiye’nin En İyi İşverenleri listesi açıklandı. Türkiye’nin en büyük online sağlık platformu DoktorTakvimi, Great Place to Work sertifikalı yerel ve uluslararası işverenlerin dahil olduğu Türkiye’nin En İyi İşverenleri listesinde bu yıl da yer aldı.İnterneti kullanarak sağlık araştırması yapan hasta ve danışanlarla randevularını online bir şekilde yönetmek isteyen hekim ve uzmanları buluşturan DoktorTakvimi, küresel olarak 30 yılı aşkın süredir iş yeri kültürü ve çalışan deneyimi alanında uzmanlığını ortaya koyan Great Place to Work Enstitüsü tarafından düzenlenen “Türkiye’nin En İyi İşverenleri” listesine bu yıl da adını yazdırdı.DoktorTakvimi, Great Place To Work tarafından açıklanan Türkiye’nin En İyi İşverenleri™ 2023 listesinde 100-249 çalışan sayısı kategorisinde 14’üncü sırada yer alarak Türkiye’nin En İyi İşvereni™ unvanını almaya hak kazandı.DoktorTakvimi Türkiye Ülke Müdürü Hakan Türkoğlu, “Tüm çalışanlarımız için mutlu ve güvenilir bir iş yeri yaratmak istiyoruz. Tüm adımlarımızı bu yönde atıyor ve uygulamalarımızı hayata geçiriyoruz. Great Place to Work Enstitüsü tarafından oluşturulan bu listede yer almamız da ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor. Bu yıl da listede yer aldığımız için son derece mutluyuz. Önümüzdeki yıllarda da harika bir iş yeri olmaya devam edeceğiz” dedi. Listede altı kategoride 163 organizasyon yer aldıGreat Place To Work® Türkiye’nin En İyi İşverenleri™ listesinde bu yıl 6 kategoride 163 organizasyon yer aldı. Ocak 2022 ile Ocak 2023 arasında organizasyon çalışanlarının işyeri kültürleri içerisindeki deneyimini ölçümleyen Trust Index™ anketine dahil olan 500’ün üzerinde şirket çalışanının cevaplarıyla oluşan listede ForAll™ kriterlerinde en iyi performansı gösterenler yer buldu. Bu yıl organizasyonların çalışan sayısına göre sekiz kategori üzerinden açıklanan listenin 10-49 çalışan sayısı kategorisinde 31, 50-99 çalışan sayısı kategorisinde 30, 100-249 çalışan Sayısı Kategorisinde 45, 250-499 çalışan sayısı kategorisinde 21, 500-999 çalışan sayısı kategorisinde 17 ve 1.000 üzeri çalışan sayısı kategorisinde 19 şirket yer aldı.

Toyota Küresel Liderliğini Pazar Payını Artırarak Güçlendirdi 

Toyota, otomotiv sektöründe yaşanan birçok olumsuz gelişmeye karşın 2022 yılında küresel olarak istikrarlı yükselişini devam ettirdi. JATO Dynamics verilerine göre Toyota, 2022 yılında bir kez daha dünyanın en çok tercih edilen üreticisi olmayı başardı.

Dünyada satılan her 100 araçtan 13’ünü temsil eden Toyota, bu başarısıyla birlikte 2021 yılındaki yüzde 12.65’lik pazar payını yüzde 13’e çıkardı. Böylece dünyada satılan 80.67 milyon aracın 10.5 milyon adedini satarak liderlik rolünü sürdürdü. Küresel pazar payını yüzde 0.3 puan artırmayı başaran Toyota, özellikle geniş hibrit ve SUV ürün yelpazesi satışlarıyla öne çıktı.

Zirvede Toyota’nın SUV’u RAV4 var

Toyota, tüm dünyada en çok tercih edilen marka olmasının yanı sıra, geniş model ve güç ünitesi seçenekleri sayesinde yine en çok satan model unvanına da sahip oldu. JATO Dynamics’in paylaştığı verilere göre Toyota RAV4, 10 milyon adedin üzerindeki satış rakamıyla ilk sırada yer aldı. RAV4’ü yüzde 33 oranıyla en çok tercih eden pazar Çin olurken, onu yüzde 43 ile ABD/Kanada ve yüzde 9 ile Avrupa pazarları takip etti.

Bununla birlikte ikinci sırada da bir başka efsane Toyota modeli yer aldı. 2022 yılı boyunca 992 bin adet civarında satış performansı elde eden Toyota Corolla sedan modelinin yüzde 53’ü Çin’de, yüzde 22’si ABD/Kanada ve yüzde 6’sı Avrupa’da satıldı. Açıklanan verilere göre dünyada en çok satan ilk 10 model arasında Toyota RAV4, Corolla sedan, Camry, Hilux ve Corolla Cross ile 5 model yer aldı. Corolla Cross ise, çok kısa zamanda en sevilen modeller arasına girerek 2022 yılında 530 binin üzerinde satış rakamına ulaştı.

KOLİJET, KOLİ VE AMBALAJ BULMA DERDİNE SON VERİYOR

Özel baskılı kutular, koliler, e-ticaret kargo kutuları, kargo kutuları, kapaklı kargo kutuları, e-ticaret kolileri, zigzag kırpık kağıt kategorisindeki ürünlere tek tıkla ulaşmanızı sağlayan Kolijet, ürün ambalajına ihtiyaç duyan herkesin ihtiyacını ertesi gün ayağına getiriyor.

Online ürün satışı yapanların, e-ticaret ile uğraşanların, ürününü istenilen yere göndermek için ambalaja ihtiyaç duyan herkesin tek tıkla sipariş vermesini sağlayan ve verilen siparişi ertesi gün adrese teslim eden Kolijet platformu, küçük tüketicinin ambalaj bulma derdine son veriyor.

Ürün yelpazesinde özel baskılı kutular, koliler, e-ticaret kargo kutuları, kargo kutuları, kapaklı kargo kutuları, e-ticaret kolileri, zigzag kırpık kağıt bulunan Kolijet platformu, istenilen sayıda ve boyutta koli ve ambalaj siparişi vermenize imkan sağlıyor.

İHTİYACA UYGUN VE İSTENİLEN SAYIDA KOLİ BULUNUYOR

Kolijet’in Kurucusu Mehmet Haskaraman, sektöre sundukları faydayı şu sözlerle açıklıyor:

“Kolijet.com bizim koli ve ambalaj ürünlerimizi internetten sattığımız web sitemiz. Ürünlerinin ambalajlanması ve kolilenmesi için Kolijet.com’u tercih eden çok sayıda e-ticaret sitesi ve üretici bulunuyor. Bugün bir eczacı kendi ürünlerini çevrimiçi pazar yerleri vasıtasıyla internetten satarken ambalaja ihtiyaç duyuyor. Kolijet sayesinde ihtiyaç duyduğu sayıda ve boyutta, eğer isterse marka baskılı veya özel baskılı şekilde oturduğu yerden ihtiyacına çözüm bulabiliyor.”

Müşterilerinin içerisinde az miktarda ambalaja ihtiyaç duyan firmaların ve şahısların da bulunduğunu dile getiren Haskaraman, müşteri profiline ilişkin şunları söylüyor:

“Satışa çıkardığı ürünlerini evde üreten müşterilerimiz bulunuyor. Bir üretim tesisine bağlı olmadan, evde üretim yapan ve e-ticaret yoluyla kendi ürünlerini satan kişilerin, ürünlerini müşterilerine göndermek için kutuya ihtiyacı olduğunu gördük. Tabi ki bu kategoride bulunan müşterilerimizin verdikleri siparişler çok yüklü olmadığı için herhangi bir minimum sipariş tutarı da belirlemediğimiz için bizden rahatça ambalajlarını tedarik edebiliyorlar.”

KÜÇÜK İŞLETMELERİN İHTİYACINA YÖNELİK BİR PLATFORM

Kolijet.com’un kendi işinin sahibi olan şahıslara ve küçük işletmelere hitap ettiğini belirten Haskaraman, son olarak şu bilgileri paylaştı:

“Büyük e-ticaret firmaları ambalaj ihtiyacını toptan şekilde büyük fabrikalardan tedarik edebiliyor ama küçük işletmelerin Kolijet gibi bir platforma ihtiyacı var. Kolijet ile bu noktada Türkiye’de bir ilk yaptık. Alt limit zorunluluğu olmaksızın ihtiyacınız olan koli ölçüsünü sisteme giriyorsunuz ve siparişini verebiliyorsunuz. Ölçüleri ve özel baskılı olup olmayacağını siz belirliyorsunuz. Biz ertesi gün bu talebinizi kargoya veriyoruz.”

Sanayi Üretim Endeksi, Mart 2023 Sanayi üretimi yıllık %0,1 azaldı
Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2023 yılı Mart ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %10,4 azaldı, imalat sanayi sektörü endeksi %1,4 arttı ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %7,8 azaldı.
Sanayi üretimi aylık %5,5 arttı
Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2023 yılı Mart ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre %3,0, imalat sanayi sektörü endeksi %6,1 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi %1,2 arttı.
İnşaat Maliyet Endeksi, Mart 2023 İnşaat maliyet endeksi yıllık %60,70, aylık %2,16 arttı
İnşaat maliyet endeksi, 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %2,16, bir önceki yılın aynı ayına göre %60,70 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi %2,31, işçilik endeksi %1,76 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi %48,21, işçilik endeksi %105,09 arttı.
Bina inşaatı maliyet endeksi yıllık %62,94, aylık %2,04 arttı
Bina inşaatı maliyet endeksi, bir önceki aya göre %2,04, bir önceki yılın aynı ayına göre %62,94 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi %2,19, işçilik endeksi %1,68 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi %50,49, işçilik endeksi %105,16 arttı.

Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi yıllık %53,57, aylık %2,54 arttı

Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, bir önceki aya göre %2,54, bir önceki yılın aynı ayına göre %53,57 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi %2,71, işçilik endeksi %2,06 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi %41,27, işçilik endeksi %104,83 arttı.
İşgücü İstatistikleri, Mart 2023
Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %10,0 seviyesinde gerçekleşti
Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre 4 bin kişi artarak 3 milyon 508 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise değişim göstermeyerek %10,0 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde %8,1 iken kadınlarda %13,8 olarak tahmin edildi.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı %48,2 oldu

İstihdam edilenlerin sayısı 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre 37 bin kişi artarak 31 milyon 462 bin kişi, istihdam oranı ise değişim göstermeyerek %48,2 oldu. Bu oran erkeklerde %66,0 iken kadınlarda %30,7 olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı %53,6 olarak gerçekleşti
İşgücü 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre 41 bin kişi artarak 34 milyon 970 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise değişim göstermeyerek %53,6 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde %71,9 iken kadınlarda %35,7 oldu.
Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %20,1 oldu

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,7 puanlık artış ile %20,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde %15,2, kadınlarda ise %28,9 olarak tahmin edildi.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 44,5 saat oldu
İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre 0,2 saat azalarak 44,5 saat olarak gerçekleşti.
Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı %21,8 oldu
Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2023 yılı Mart ayında bir önceki aya göre 1,6 puanlık azalış ile %21,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı %15,1 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı %17,2 olarak tahmin edildi.

“Hava” ile Ofis Çalışanlarının Bilişsel Performansını Yüzde 101 Artırmak Mümkün!

Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre; hava kalitesi “yeşil bina” standartlarını karşılayan ofislerde personelin bilişsel performansı yüzde 61, hava kalitesi “yeşil bina” standartların da üzerinde olan ofisler de ise bilişsel performans yüzde 101 artıyor.

Hava kalitesi düşük olan ofisler ise hem bilişsel performansı düşürüyor hem de çalışanların sağlığını tehdit ediyor. Kirli hava; sürekli tekrarlayan baş ağrısına, yorgunluğa ve astım gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.

Abalıoğlu Holding’in iştiraklerinden Hifyber’ın Genel Müdürü Ahmet Özbecetek, ofislerde ki iç mekân hava kalitesini artırmak için yapılabilecek çalışmalar hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Her hafta bir ofiste 40 saatten fazla zaman geçirmek, iç mekân havasından kaynaklı kirliliğe maruz kalmak anlamına geliyor. Araştırmalara göre, binaların iç mekân havası, dışarıdan 5-10 kat daha kötü olabiliyor. İç mekân hava kalitesi kirli olan bir ofis, kötü kokusu ile konfor şartlarını bozmanın yanı sıra çalışanların performansını ve hatta sağlığını da tehdit ediyor.

24 katılımcının bilişsel işlevsellik durumu test ediliyor

Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Joseph Allanliderliğinde yapılan bir araştırma kapsamında; 24 katılımcı ( tasarımcılar, mimarlar, mühendisler, pazarlama uzmanları ve programcılar ) 6 gün boyunca kontrollü bir şekilde ofis ortamlarında çalışıyor. Her gün koşullar değişiyor, ancak katılımcılar bunun farkında olmuyor. İlk olarak, araştırmacılar, insanların normal havalandırma şartlarındaki bilişsel işlevsellik durumunu test ediyor. Diğer günlerde ise karbondioksit ve VOC seviyelerini yapay olarak artırıp, personelin kötü olan iç mekân hava kalitesine karşı bilişsel performansları ölçülüyor.

Bilişsel performans yüzde 101 artıyor

Araştırmanın sonuçları; hava kalitesi “yeşil bina” standartlarını karşılayan ofislerde personelin performansının yüzde 61, hava kalitesi “yeşil bina” standartların da üzerinde olan ofislerde ise bilişsel performansın yüzde 101 arttığını gösteriyor.

Ancak kirli hava, yalnızca bilişsel performansı düşürmüyor, çalışanların sağlığını da tehdit ediyor. Kirli hava; sürekli tekrarlayan baş ağrısına, yorgunluğa ve astım gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.

“Oksijen, insan hayatı için kilit rol oynuyor” diyen Hifyber Genel Müdürü Ahmet Özbecetek, ofislerde ki iç mekân hava kalitesini artırmak için yapılabilecek çalışmalar hakkında önemli bilgiler paylaştı:

“Ofis ortamlarında havada asılı kalan bakteri ve virüsler, çalışan sağlığını ve performansını doğrudan etkiliyor. Özellikle havalandırma sistemleri yetersiz olan ofislerde uzun süre çalışmak, performans kayıplarının yanı sıra astım, KOAH, koroner kalp hastalığı, felç ve akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olabiliyor.

“Filtrelerin nanofiber yapıda olması hayati önem taşıyor”

Binaların iklimlendirme sistemleri, iç mekân hava kalitesinin korunmasında önemli rol oynuyor. İklimlendirme sistemleri ile havayı şartlandırırken; virüslerin bulaş riskini önlemek, daha iyi bilişsel işlevsellik sağlamak ve üretkenliği artırmak mümkün. Ancak tüm bunları sağlayabilmek için işyerlerinde doğru havalandırma sistemleri ve bu havalandırma sistemlerinde de doğru hava filtresi kullanmak gerekiyor. İklimlendirme sistemlerinde kullanılan filtrelerin nanofiber yapıda olması hayati önem taşıyor.

Hifyber olarak, hava filtrasyonu test standartlarına (ASHRAE 52.2, EN 779:2012, ISO 16890 ve EN1822) uygun olarak geliştirdiğimiz yüksek verimli “nanofiber filtre medyası” ürünümüz ile ısıtma, havalandırma ve klima sistemlerinin hava filtrelerinde oluşan bakteri ve virüslerin yaşamsal işlevlerini bozarak, kapalı mekanlarda sağlıklı ve konforlu iç hava kalitesi sunuyoruz.

“ASHRAE’nin önerileri dikkate alınmalı”

İklimlendirme sistemlerinin hava filtrelerinin doğru tercih edilmesi kadar önemli bir diğer konu ise bakımlarının düzenli yapılması. İklimlendirme sistemleri ile ofis, hastane, okul, AVM gibi toplu yaşam alanlarında iç mekân hava kalitesini sürdürülebilir bir şekilde korumak için Amerikan Isıtma, Soğutma ve İklimlendirme Mühendisleri Derneği’nin (ASHRAE) önerilerini dikkate almak yani yıllık kanal denetimlerini, üç ayda bir filtre temizliğini veya değiştirme işlemini yaptırmak gerekiyor. Ayrıca bu rutin bakımlarda; HVAC havalandırma deliklerinin herhangi bir ofis mobilyası, dekor, tabela veya ekipman tarafından engellenip engellenmediğini de kontrol etmek gerekiyor.” dedi.

ARTIK ÇİPTE SERBEST TİCARET DİYE BİR ŞEY YOK: ‘’YAPTIRIM SİYASETİYLE ABD KENDİNİ İZOLE EDECEK’’

Ülkeler arasındaki rekabetin yeni oyuncusu artık çip üretimi. Mehmet Kıvanç’ın hazırladığı Burak Dıvarcı’nın yönetmenliğini üstlendiği harici.com.tr yapımı Çip Duvarları belgeselinde, Türkiye’nin önde gelen teknoloji editörlerinden Erdi Özüağ, Ussal Danışmanlık Yönetici Ortağı Girişimci Ussal Şahbaz, Pekin merkezli düşünce kuruluşu Center for China and Globalization’ın Kıdemli Araştırmacısı Andy Mok, İstanbul Gedik Üniversitesi ASEAN Başkanı Sibel Karabel, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Dijital Teknolojiler İş Konseyi Başkanı Dr. Recep Erdem Erkul’un görüşleriyle çip ekonomisinin bugününe ve yarınına mercek tutuldu.

2022 yılında 550 milyar dolarlık bir hacme ulaşan çip ve yarı iletkenler sektöründe pazarın 2030’lara doğru trilyon doları aşması bekleniyor. Joe Biden liderliğindeki ABD’nin Çin’e karşı bir set gibi adım adım örmeye çalıştığı çip duvarları 21. yüzyıldaki stratejik rekabetin temel sahası olmaya aday.

Eksikliğinin yarattığı yıkıcı etkileri otomotiv sektöründe gördüğümüz çiplerle ilgili gelişmeleri sektörü yakından izleyen uzmanlar “Çip Duvarları” belgeselinde değerlendirdi. harici.com.tr‘den Mehmet Kıvanç’ın hazırladığı Burak Dıvarcı’nın yönetmenliğini yaptığı belgeselde Türkiye’nin önde gelen Teknoloji Editörlerinden Erdi Özüağ, Ussal Danışmanlık Yönetici Ortağı Girişimci Ussal Şahbaz, Pekin merkezli düşünce kuruluşu Center for China and Globalization’ın Kıdemli Araştırmacısı Andy Mok, İstanbul Gedik Üniversitesi ASEAN Başkanı Sibel Karabel, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Dijital Teknolojiler İş Konseyi Başkanı Dr. Recep Erdem Erkul’un görüşlerine yer verildi.

Çin’in hızla geliştiği çip sektöründe ABD’nin birincil hedefi Pekin’i durdurmak. ABD – Çin ilişkilerinde siyasi temelin kurulduğu Tayvan adası üzerindeki tartışmalarda da çip sektörüne yönelik rekabet belirleyici önemde.

Askeriyeden, sağlık sektörüne, günlük yaşamın vazgeçilmezi haline gelen telefonlardan arabalara ve sayısız üründe artık çipler olmazsa olmaz haline geldi. ABD yönetimi de 2022 Ağustos’unda kabul ettiği Çip ve Bilim Yasası ile ‘bu alanda tek söz sahibi benim’ mesajını dünyaya vermek istiyor. Çin’e yönelik kapsamlı yaptırımlar içeren bu yasa ile ABD, bütün dünyadaki yarı iletken sektörünü ekonomi stratejisine bağlamayı hedefliyor.

“ÇİP OLMADAN HİÇBİR ŞEYSİNİZ!”

Çip duvarları belgeselinde konuyu değerlendiren Teknoloji Editörü Erdi Özüağ, sektörün önemini “Bu olmadan hiçbir şeysiniz. Bu olmadan otomobil yapamazsınız. Bu olmadan bir ameliyathanedeki yeni nesil sağlık cihazlarını yapamazsınız. Bu olmadan İHA ya da SİHA yapamazsınız. Güdümlü füze yapamazsınız. Uzaya gidemezsiniz. Dolayısıyla insanoğlunun şu anki en büyük emtiası bu çip.” sözleriyle özetliyor.

“Petrolün nerede çıkacağını belirleyemeyiz ancak çiplerin nerede üretileceğini belirleyebiliriz” diyen Özüağ, ABD’nin Çinli şirketlerle çalışan vatandaşlarına yönelik aldığı yaptırım kararlarını ise “Amerika kendi tarihinde ilk defa Amerikan vatandaşlığı almış Çinlilere şöyle bir yaptırım getirdi. Ya vatandaşlığı bırakın ya da Çinli şirketlerle bir daha çalışmayın. Şimdi özgürlükler ülkesi olarak değerlendirdiğimiz zaman insanlara böyle bir yaptırımla gitmek biraz sıra dışı gibi görünüyor.” sözleriyle yorumladı.

SİLAH SEKTÖRÜNÜN KRİTİK BİLEŞENİ: ÇİPLER

Belgeselde sektörün askeri anlamda önemine vurgu yapan Ussal Şahbaz, “Çipler silahlarda da kullanılıyor. Aslında Amerikalılar ilk çip teknolojisi geliştirirken bu işe bu kadar çok eğilmelerinin nedeni ta altmışlarda, yetmişlerde Vietnam Savaşı’nda çok başarısız olmaları. Bu hedefleri daha iyi tayin edecek bilgisayarlar. Bu bilgisayarlar için de daha iyi çalışan çipler geliştirmek istemişler.” diyor.

Center for China and Globalization Kıdemli Araştırmacısı Andy Mok da “Amerikan Askerinin üstünlüğü, en büyük orduya en büyük hava kuvvetlerine en büyük donanmaya sahip olmasına dayanmıyor. Bu üstünlük en yüksek teknolojik gelişmişliğe dayanıyor.” sözleriyle konunun önemine dikkat çekiyor.

Gedik Üniversitesi Müdürü Sibel Karabel de “ABD’nin bu noktada kendine göre ulusal güvenliğini tehdit ettiğini düşündüğü şey bu teknolojilerinin Çin ordusu ile doğrudan paylaşılması” diyerek konunun ABD açısından nasıl göründüğüne değiniyor.

Sibel Karabel’e göre “Teknolojik anlamdaki bu çevreleme diğer çevrelemenin bir parçası.”

ÇİPTE GELECEK REKABET NASIL ŞEKİLLENECEK?

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Dijital Teknolojiler İş Konseyi Başkanı Dr. Recep Erdem Erkul’a göre ise büyük güçler arasındaki rekabet teknolojideki ilerlemenin motoru olabilir. “Rekabet olduğu zaman rekabet bir şekilde başarıyı ve inovasyondaki hızlanmayı tetikliyor” diyen Erkul ise konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor.

Rekabetin olası sonuçlarını değerlendiren Özüağ da “Her ülke kendi bağımsızlığı gereği bir büyük duvarın içerisinde kaybolmak yerine kendi duvarını da örme gayretini artıracaktır.” diyerek ülkelerin bu alandaki iştahının artacağına dikkat çekiyor.

Ussal Şahbaz bu alanda sertleşen rekabetin sonuçlarını “Artık çipte serbest ticaret diye bir şey yok” diyerek yorumluyor.

Çinli Uzman Andy Mok ise ABD’nin sert yaptırım siyasetinin “ABD’nin ekonomik ve teknolojik olarak izole olacağı” bir sonuca yol açabileceğini öne sürüyor.

Masdaf, Farklı Sektör Gruplarından İş Ortaklarıyla Buluştu

Masdaf, “Birlikte Daha İleri” mottosu ile Türkiye’nin farklı illerindeki iş ortakları ile bir araya geldi.

Türkiye pompa sektörünün öncü şirketi Masdaf, 28-29 Nisan’da Türkiye’nin farklı illerindeki iş ortakları ile bir araya geldi.

“Birlikte Daha İleri” mottosunu benimseyerek, iş ortaklarının bilgilerini güncel tutmalarını ve böylece sektörde fark yaratmalarını hedefleyen Masdaf, 28 Nisan’da ki toplantıyı, Tuzla Genel Müdürlük binasında gerçekleştirdi.

Masdaf Pazarlama Müdürü Nihan Göksal, Özer Polatoğlu Oditoryumu’nda düzenlenen toplantıda katılımcılara; Masdaf’ın sürdürülebilir akışkan teknolojilerini ve dijitalleşme alanında yaptığı çalışmaları anlattı. Sunumun ardından önce Tuzla fabrika, sonra da Düzce fabrikada gerçekleştirilen saha gezilerinde katılımcılara, üretim hatları hakkında detaylı bilgiler verildi. Programın birinci günü Büyük Abant Otel’de düzenlenen akşam yemeği ile son buldu.

Toplantının ikinci gününde ise Davranış Bilimleri Uzmanı Mehmet Auf’un yaptığı motivasyon konuşması, iş ortakları tarafından ilgi ile izlendi.

Poddy, podcast içerikleriyle ülke gündeminin de nabzını tutuyor Dijital dünyada etkileşimin hem üretimi hem de fikir paylaşımını destekleyen önemli bir rolü olduğuna inanan Poddy, yayıncıların dinleyicileri ile bağlantı kurabilmesi için alan sağlarken; dinleyicilerin de fikirlerini paylaşabilme özgürlüğünü değerlendirebilmeleri için ilham verici bir zemin oluşturuyor. Güncel içeriklerle ilgi toplayan Poddy, “Çok Sesli Stüdyo Seçim Özel” akışına TİP Başkanı Erkan Baş ile başlayarak Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel ve Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sanem Oktar ile devam ediyor. “Olaylar Olaylar” podcastlerinde ise Konda Araştırma ve Danışmanlık Saha Direktörü Ali Karakas, Konda Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki, Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı Hande Turan gibi seçim sürecinin öne çıkan kişi ve kurumlarına yer verirken, dinleyicilerin interaktif bağ kurmasına da olanak sağlıyor.  Hikayenin gücüne ve herkesin anlatacak bir hikayesi olduğuna inanan ve bu bakış açısıyla herkesin özgürce ve her dilde sesini duyurabildiği global bir platform olan Poddy ses dünyasını yeniden inşa ediyor. Dünyanın en interaktif Podcast platformu olmak üzere geliştirilen Poddy, yalnızca anlatıcıların göründüğü bir platform olmanın ötesine geçerek dinleyicilerin de görünür olduğu ve seslerini duyurabildiği bir dijital uygulama.  Bu doğrultuda ülke gündemindeki gelişmeleri de içerikleri arasına katan Poddy’de TİP Başkanı Erkan Baş ile başlayan ‘’Çok Sesli Stüdyo Seçim Özel” akışı, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel ve Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sanem Oktar ile sürüyor. Ülke gündemindeki konuları ele alan “Olaylar Olaylar” podcastinde ise seçim döneminin siyasi partileri dışındaki oyuncuları ile seçim konuşuluyor. Programın katılımcıları arasında Konda Araştırma ve Danışmanlık Saha Direktörü Ali Karakas, Konda Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki, Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı Hande Turan bulunuyor. Tüm bu programların ortak noktası ise etkileşim ihtiyacı, halkın doğru bilgi alması ve siyasilere özgürce sorularını yöneltebilmesi ya da siyasi partiler dışındaki oyuncuların içeriklerine yorumları ile dahil olabilmesi. Poddy’nin kurucusu ve CEO’su Cüneyt Göktürk, “Etkileşim ihtiyacının en büyük örneklerinden birini içinden geçtiğimiz seçim sürecinde de görüyoruz. Sadece uygulama değil iç yapımlarımızla da podcast dinleyicisinin gündemde kalmasını sağlamaya çalışıyoruz. “Olaylar Olaylar” podcastimizde Konda Araştırma, Türkiye Raporu, Oy ve Ötesi gibi seçim sürecinin öne çıkan kurumlarına yer verirken “Çok Sesli Stüdyo Seçim Özel” ile seçmenin sesinin, sorularının siyasi partilere ulaştırıldığı bir yayın yapıyoruz. Söz konusu podcastin formatı gereği halk kendi sesi ile seçim dönemine ilişkin Türkiye İşçi Partisi Başkanı Erkan Baş’a, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Özgür Özel’e, Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sanem Oktar’a sorularını sorup yanıt bulabiliyor. İçinden geçtiğimiz demokrasi şöleninde Poddy ile seçmen ve adaylar, siyasi partiler arasında, sesin duyurulmasına aracılık etmek herkese sesini duyurma fırsatı vermek bizim için mutluluk verici” dedi. İster yayıncı ister dinleyici olsun tüm kullanıcıların Poddy’de sesini duyurma gücü bulunuyor. Yayıncılar, içeriklerini bir podcast içeriği olarak geniş kitlelere ulaştırabilirken, dinleyiciler ise beğendikleri Podcastleri farklı bir platformdan ileti olarak göndermenin ötesine geçerek doğrudan Poddy üzerinden paylaşabiliyorlar; profillerinde ve akışta yayınlayabiliyorlar. Bu özellikleri ile Poddy hem Türkiye’de hem de dünyada “Podcast Player” formatındaki diğer tüm platformlardan ayrılarak, herkesin sesini duyurabileceği çok sesli bir podcast platformu olma özelliği taşıyor.

“Hava” ile Ofis Çalışanlarının Bilişsel Performansını Yüzde 101 Artırmak Mümkün!

Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre; hava kalitesi “yeşil bina” standartlarını karşılayan ofislerde personelin bilişsel performansı yüzde 61, hava kalitesi “yeşil bina” standartların da üzerinde olan ofisler de ise bilişsel performans yüzde 101 artıyor.

Hava kalitesi düşük olan ofisler ise hem bilişsel performansı düşürüyor hem de çalışanların sağlığını tehdit ediyor. Kirli hava; sürekli tekrarlayan baş ağrısına, yorgunluğa ve astım gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.

Abalıoğlu Holding’in iştiraklerinden Hifyber’ın Genel Müdürü Ahmet Özbecetek, ofislerde ki iç mekân hava kalitesini artırmak için yapılabilecek çalışmalar hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Her hafta bir ofiste 40 saatten fazla zaman geçirmek, iç mekân havasından kaynaklı kirliliğe maruz kalmak anlamına geliyor. Araştırmalara göre, binaların iç mekân havası, dışarıdan 5-10 kat daha kötü olabiliyor. İç mekân hava kalitesi kirli olan bir ofis, kötü kokusu ile konfor şartlarını bozmanın yanı sıra çalışanların performansını ve hatta sağlığını da tehdit ediyor.

24 katılımcının bilişsel işlevsellik durumu test ediliyor

Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Joseph Allanliderliğinde yapılan bir araştırma kapsamında; 24 katılımcı ( tasarımcılar, mimarlar, mühendisler, pazarlama uzmanları ve programcılar ) 6 gün boyunca kontrollü bir şekilde ofis ortamlarında çalışıyor. Her gün koşullar değişiyor, ancak katılımcılar bunun farkında olmuyor. İlk olarak, araştırmacılar, insanların normal havalandırma şartlarındaki bilişsel işlevsellik durumunu test ediyor. Diğer günlerde ise karbondioksit ve VOC seviyelerini yapay olarak artırıp, personelin kötü olan iç mekân hava kalitesine karşı bilişsel performansları ölçülüyor.

Bilişsel performans yüzde 101 artıyor

Araştırmanın sonuçları; hava kalitesi “yeşil bina” standartlarını karşılayan ofislerde personelin performansının yüzde 61, hava kalitesi “yeşil bina” standartların da üzerinde olan ofislerde ise bilişsel performansın yüzde 101 arttığını gösteriyor.

Ancak kirli hava, yalnızca bilişsel performansı düşürmüyor, çalışanların sağlığını da tehdit ediyor. Kirli hava; sürekli tekrarlayan baş ağrısına, yorgunluğa ve astım gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.

“Oksijen, insan hayatı için kilit rol oynuyor” diyen Hifyber Genel Müdürü Ahmet Özbecetek, ofislerde ki iç mekân hava kalitesini artırmak için yapılabilecek çalışmalar hakkında önemli bilgiler paylaştı:

“Ofis ortamlarında havada asılı kalan bakteri ve virüsler, çalışan sağlığını ve performansını doğrudan etkiliyor. Özellikle havalandırma sistemleri yetersiz olan ofislerde uzun süre çalışmak, performans kayıplarının yanı sıra astım, KOAH, koroner kalp hastalığı, felç ve akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olabiliyor.

“Filtrelerin nanofiber yapıda olması hayati önem taşıyor”

Binaların iklimlendirme sistemleri, iç mekân hava kalitesinin korunmasında önemli rol oynuyor. İklimlendirme sistemleri ile havayı şartlandırırken; virüslerin bulaş riskini önlemek, daha iyi bilişsel işlevsellik sağlamak ve üretkenliği artırmak mümkün. Ancak tüm bunları sağlayabilmek için işyerlerinde doğru havalandırma sistemleri ve bu havalandırma sistemlerinde de doğru hava filtresi kullanmak gerekiyor. İklimlendirme sistemlerinde kullanılan filtrelerin nanofiber yapıda olması hayati önem taşıyor.

Hifyber olarak, hava filtrasyonu test standartlarına (ASHRAE 52.2, EN 779:2012, ISO 16890 ve EN1822) uygun olarak geliştirdiğimiz yüksek verimli “nanofiber filtre medyası” ürünümüz ile ısıtma, havalandırma ve klima sistemlerinin hava filtrelerinde oluşan bakteri ve virüslerin yaşamsal işlevlerini bozarak, kapalı mekanlarda sağlıklı ve konforlu iç hava kalitesi sunuyoruz.

“ASHRAE’nin önerileri dikkate alınmalı”

İklimlendirme sistemlerinin hava filtrelerinin doğru tercih edilmesi kadar önemli bir diğer konu ise bakımlarının düzenli yapılması. İklimlendirme sistemleri ile ofis, hastane, okul, AVM gibi toplu yaşam alanlarında iç mekân hava kalitesini sürdürülebilir bir şekilde korumak için Amerikan Isıtma, Soğutma ve İklimlendirme Mühendisleri Derneği’nin (ASHRAE) önerilerini dikkate almak yani yıllık kanal denetimlerini, üç ayda bir filtre temizliğini veya değiştirme işlemini yaptırmak gerekiyor. Ayrıca bu rutin bakımlarda; HVAC havalandırma deliklerinin herhangi bir ofis mobilyası, dekor, tabela veya ekipman tarafından engellenip engellenmediğini de kontrol etmek gerekiyor.” dedi.

AstraZeneca Türkiye, “Türkiye’nin En İyi İşverenleri” arasında zirvede! AstraZeneca Türkiye, çeşitlilik ve kapsayıcılığın takdir edildiği, insana değer veren eşitlikçi yaklaşımın benimsendiği kurum kültürüyle Great Place to Work Enstitüsü’nün açıkladığı “Türkiye’nin En İyi İşverenleri – Great Place to Work Listesi”nde 500- 999 çalışan kategorisinde lider oldu.  Great Place to Work (GPTW) Enstitüsü Türkiye’de 11. kez düzenlenen “Türkiye’nin En İyi İşverenleri – Great Place to Work Listesi”ni 9 Mayıs 2023 tarihinde açıkladı. Araştırma, geliştirme, temel ilaçların ve uzmanlık ürünlerinin üretimi ve sağlığın hizmetine sunulması alanında faaliyet gösteren, dünyanın önde gelen yenilikçi ve araştırmacı ilaç şirketlerinden biri olan AstraZeneca Türkiye, listenin 500 – 999 çalışan kategorisinde yerini alarak altı yıldır üst üste listeye girme başarısını gösterdi ve bu yıl bulunduğu kategoride zirveye yerleşti. “Çeşitlilik, kapsayıcılık ve fırsat eşitliği kültürünü teşvik ediyoruz” AstraZeneca Türkiye’nin başarılarının arkasındaki en önemli faktörün insana saygı ilkesini temel alan kurum kültürü olduğunu söyleyen AstraZeneca Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Feyza Aysan, “AstraZeneca’da herkesin kendisini açıklıkla ifade edebildiği, aidiyet duyduğu, eşitlikçi, çeşitlilik ve kapsayıcılığın bulunduğu bir ortam yaratarak inovasyon yoluyla büyümeyi sağlıyoruz. Bu bakış açımızla, çeşitli ve benzersiz yeteneklere sahip çalışanlarımızın yenilik üretme konusunda özgür olabilmesi adına fikirlere saygı duyulan, insanların desteklendiği ve güvenli hissettiği iyi bir çalışma ortamı sağlamayı hedefliyoruz. Bilime tutkuyla bağlı çalışanlarımıza değer veriyor; çeşitlilik, kapsayıcılık ve fırsat eşitliği kültürünü teşvik ediyoruz. Cinsiyet, ırk, milliyet, yaş, cinsel yönelim gibi konulardan bağımsız hakkaniyetli, eşit, dürüst, samimi, nazik, özenli, saygılı ve itibarlı bir yaklaşım sergiliyoruz.” dedi. “Çalışanlarımızı potansiyellerine ulaşmaları için destekliyoruz”Herkesin en iyi performansı gösterebileceği bir iş ortamını teşvik etmeye büyük önem verdiklerinin altını da çizen Aysan, “İşe alım, ücretlendirme, ödüllendirme, bireysel gelişim, atama ve terfi konularındaki bütün kararları kişinin yeteneği, deneyimi, davranışı, iş performansına göre alıyoruz. Yaşam boyu öğrenim kültürümüz kapsamında sağladığımız eğitimlerle çalışanlarımızın yeteneklerini geliştiriyor ve herkesi potansiyeline ulaşması yolunda destekliyoruz. Yenilikçi fikirleri ve geri bildirimleri dinleyerek, gerekli aksiyonları alıyoruz. Çalışanlarımızın memnuniyetini sürekli ölçüyor, geri bildirim ve önerileri anketlerle düzenli olarak takip ediyoruz.” şeklinde konuştu. “Sunduğumuz fırsatlarla istihdam dünyasının öncüleri arasındayız”Güvenli, sağlıklı ve emniyetli bir çalışma ortamı için güçlü ve etkin sağlık, emniyet ve çevre (SEÇ) yönetim sistemlerini kullandıklarını da aktaran Aysan açıklamasının devamında şunları söyledi: “Bilimsel gelişimi ve kurum içi etkileşimi ilerletmek için yapay zekâ, metaverse gibi çığır açan teknolojilerin imkânlarından sonuna kadar faydalanıyoruz. AstraZeneca Türkiye olarak, sadece ilaç keşfi alanında değil insan kaynakları alanında da en yeni trendleri takip ederek kendimize uyarlıyor, çalışanlarımızı iş hayatlarında destekleyerek başarılı olmalarını sağlayacak fırsatlar sunuyoruz. Bu nedenle, sadece bilimsel çalışmalarımızla değil, aynı zamanda çalışanlarımıza yaptığımız katkı ve sunduğumuz gelişim fırsatlarıyla istihdam dünyasının da öncüleri arasındayız. İş yeri kültürü ve çalışan deneyimi konusunda küresel çapta faaliyet gösteren GPTW gibi önemli bir kurum tarafından yıllardır üst üste ödüllere layık görülmemizden sonra bu yıl sektörümüzde lider ilan edilmemiz bu öncü çalışmalarımızın başarısının teyidi niteliğindedir.”

UTİB’İN UR-GE PROJESİNDE ENERJİ YÖNETİM DANIŞMANLIĞI TAMAMLANDI

**YEŞİL DÖNÜŞÜMDE SÖYLEMDEN EYLEME GEÇME ZAMANI

 Tekstil sektöründeki firmaların enerji verimliliğinde farkındalık oluşturmasına katkı sağlamak amacıyla UTİB’in yürüttüğü Ekolojik Tekstiller Projesi kapsamında gerçekleştirilen ‘ISO 50001 Enerji Yönetim Danışmanlığı’ süreci tamamlandı. Danışmanlık sürecinde firmaların önemli miktarda tasarruf sağlaması hedeflendi.

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği’nce (UTİB) Ticaret Bakanlığı desteğiyle yürütülen ve tekstil sektöründe enerji verimliliğini hedefleyen Ekolojik Tekstiller Ur-Ge Projesi kümesindeki firmalara büyük katkılar sağlayacak ‘ISO 50001 Enerji Yönetim Danışmanlığı’ sürecinde sona gelindi.

8 FİRMAYA 12 HAFTA DANIŞMANLIK VERİLDİ

8 firma ile 12 haftalık danışmanlık sürecinde, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) iştiraklerinden Bursa Teknoloji Koordinasyon ve Ar-Ge Merkezi (BUTEKOM) tarafından ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi Standardı hakkında farkındalık oluşturuldu. Katılımcı firmalarda enerji tüketimini etkileyen değişkenlerin belirlendiği danışmanlık sürecinde, enerji yönetiminin çok daha verimli bir şekilde takip edilerek izlenmeye başlanmasına yardımcı olundu.

TAŞDELEN ENGİN: TOPYEKÛN SEFERBERLİK BAŞLATTIK

‘ISO 50001 Enerji Yönetim Danışmanlığı’nın çevrimiçi gerçekleştirilen kapanış toplantısında konuşan UTİB Yönetim Kurulu Pınar Taşdelen Engin, “Tüm dünyanın gündeminde olan yeşil dönüşüm ve üretim noktasında sektör paydaşları olarak artık söylemden, eyleme geçmemizi zamanı geldi hatta geçiyor. Sadece sektörel anlamda değil tüm tüketicilerde iklim krizi, sürdürülebilir üretim ve ürünler gündemde. Süreç içerisinde üyelerimize bir farkındalık oluşturmak, karbon ayak izi danışmanlığı, üretimde verimlilik ve enerji tüketimini azaltmak gibi konularda sektör olarak topyekûn bir seferberlik başlattık. Birliğimiz bünyesinde gerçekleştirdiğimiz etkinlikler firmalarımıza büyük fayda sağlıyor olsa da, farkındalığın farklı bir boyutuna geçmemiz gerekiyor. Bu noktada sektör paydaşımız BUTEKOM da bizler için oldukça önemli. Birlik olarak sektörümüze katma değer sağlayan birçok projeyi birlikte yürütüyoruz, yapmamız gereken daha çok şey var” ifadelerini kullandı.

“DANIŞMANLIK, SÜRECİN BAŞLANGICI”

BUTEKOM Genel Müdürü Murat Kurtlar ise, “Bir damla da olsa firmalarımıza katkıda bulunabilmek ve farkındalık oluşturabilmek oldukça önemli. Danışmanlık sürecimiz, enerji veremliliği farkındalığının başlangıç noktasını oluşturuyor. Bir sonraki süreçte enerji dönüşümünün takip edilebilirliğini sağlamamız gerekiyor. Her süreçte, yapılan işi sağlıklı yürütebilmek adına temel başarı göstergeleri vardır. Özellikle bu projeye dâhil olan firmalarımızın ilerleyen zamanlarda hangi noktaya geldiklerini takip etmemiz önemli. Bu danışmanlık, sadece bir başlangıç. Enerji verimliliği konusunun sürdürülebilir olması en önemli konuların başında geliyor” şeklinde konuştu. Enerji Verimliliği Yöneticisi Canpolat Çakal da, “ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi ile enerji verimliliği çalışmaların sürdürülebilir olması gerekiyor. Kapanış toplantısını gerçekleştirdiğimiz danışmanlığımızda süreç, yeni başlıyor. BUTEKOM olarak, firmalarımızın ihtiyacı olan tüm faaliyetlere eksiksiz ve kusursuz olarak destek sağlayacağız” dedi.

Cvsair’in, Türk mühendislerinin yurt dışı projelerindeki başarısı, ülke ekonomisine de katkı sağlamaya devam ediyor

Türk mühendisler, yurt dışı projelerindeki başarılarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Cvsair, Green Park Konut Projesi ve Sapand Alışveriş Merkezi’nde kullanılan duman tahliye fanları ve otopark kullanımı için fanları Daghigh Control Arman ile birlikte sağladı.

Cvsair’in geniş ürün yelpazesi, uluslararası projelerde de kullanılabileceği belirtilerek, müşterilere kaliteli ürünler ve hizmetler sunmayı hedeflediği ifade edildi. Green Park Konut Projesi ve Sapand Alışveriş Merkezi gibi büyük projelerin tercih ettiği Cvsair, sektördeki tecrübesi ve güvenilir ürünleriyle ön plana çıkıyor.

Cvsair yetkilileri, müşterilerine sundukları çözümlerle daha fazla uluslararası projelerde de yer alarak sektördeki yerlerini sağlamlaştırmayı hedeflediklerini belirtti. Türk mühendislerinin yurt dışı projelerindeki başarısı, ülke ekonomisine de katkı sağlamaya devam ediyor.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

Ekonomi-teknoloji, spor, eğitim, magazin-yaşam haberleri, TUİK verileri

Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması, 2023 Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) harcaması 2023 yılında 377 milyar 542 milyon TL’ye yükseldi …