KESK dönem sözcüsü Uğur Sedat Ünsal: Ülke olarak gittikçe derinleşen bir çoklu krizin ortasındayız.

Türkiye’nin gittikçe derinleşen bir çoklu krizin ortasında olduğunu iddia eden  KESK dönem sözcüsü ve Eğitim Sen Kayseri Şube başkanı Uğur Sedat Ünsal ‘Hepimiz biliyoruz ki bugün TBMM’de görüşmeleri tamamlanacak olan bütçe de yıllardır bizlere, halka dayatılan Kölelik ve Yoksulluk Programının bir parçasıdır. Gelin; İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Adil Bir Vergi Sistemi, Halk İçin-Emek İçin Bütçe, Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İçin omuz omuza verelim” çağrısı yaptı ve şu açıklamayı yaptı.

Hayat pahalılığından, işsizliğe, hukuk ve adaletten iç ve dış politikaya kadar her alanda adeta çıkmaz bir sokağa sürüklenmiş bulunuyoruz.

Karşımızda iki ülke tablosu var. Birinci tabloda faizden, ranttan, emek sömürüsünden beslenen %1’lik mutlu azınlık servetine servet katıyor, semirdikçe semiriyor. İkincisinde emeği ile geçim mücadelesi verenlerden yoksullaştırılan halktan oluşan %99.

İşçiler, emekçiler, asgari ücretliler, emekliler, çiftçiler, küçük esnaflar, işsizler, dar gelirliler olarak, halkın %99’u olarak her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Artan hayat pahalılığında maaşlarımız, ücretlerimiz mum gibi eriyor.

Bin bir çeşit Ali Cengiz oyununa başvurulan resmi rakamlar bile artık bu ülkede yaşanan işsizliği, hayat pahalılığını gizlemeye yetmiyor.

Ama ülkeyi yönetenler “Gelişmiş ülkelerde bile raflar boş, dünya hatta gelişmiş batı ülkeleri bizi kıskanıyor” nutukları atıyorlar.

Evet, ülkede market rafları dolu ama bizim cüzdanlarımız, ceplerimiz boş. Marketleri, pazarları artık müze gezer gibi dolaşıyoruz. Raflardaki her şey el yaktığı için bakıp, bakıp çıkıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz olduk. Kış kapıya dayandı. Doğalgaz, elektrik faturası kâbusumuz yeniden başladı.

Zaman zaman  “bu  iktidarın  ülkede  yaşanan  krizi  çözmeye  yönelik bir  planı,  programı  yok” diyenler oluyor.

Sözümüz size, fena halde yanılıyorsunuz. Bu iktidarın bir planı ve programı var elbette. Bu programı Maliye Bakanı aylar önce itiraf etti.

Ne dedi Maliye Bakanı Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr    ediyorlar. Çarklar dönüyor”

Evet çarklar dönüyor. Ama o çarklar halkı, emekçileri, yoksullaştırmak, işsiz bırakmak, bir avuç zengini daha zengin etmek için dönüyor.

Çarklar düşük gösterilen TÜİK enflasyonu ile halkın, emekçilerin cebinden alıp bir avuç  patrona, yandaşa aktarmak için dönüyor.

Kısacası ülkeyi yönetenlerin kısa vadede de orta vadede de uzun vadede de tek programı var. Emeği ile geçinenlere ve halka dayatılan bu program Köleliğe ve Yoksulluğa Uyum Programdır. Sistemin çarkları yıllardır bu programı hayata geçirmek için dönüyor.

Üstelik diyorlar ki “Hiç kimse bu kölelik ve yoksulluk programımıza itiraz etmesin, hakkını aramasın, sorgusuz sualsiz biat etsin”.

İşe tam da bunun için seçilmiş belediye başkanlarını görevden almak için yargı üzerinden operasyon yapıyorlar.

 En son İstanbul’un iki defa seçilmiş belediye başkanını görevden almak için yargı üzerinden siyasi karar çıkarmaya çalışıyorlar.Bu siyasi kararlar, bizler içinde yok hükmündedir, Bu kararlar, yoksul köylüler, işçiler, emekçiler için de yok hükmündedir. Bu kararlar işsiz gençler, şiddete maruz kalan kadınlar için de yok hükmündedir. Bu kararlar, yüksek enflasyondur, işsizliktir, yolsuzluktur. Siyasal iktidarın baskıcı düzenini sürdürmesinin aracıdır.

Bunun için grevlerimizi toplantılarımızı, basın açıklamalarını, mitinglerimizi yasaklamakta sınır tanımıyorlar.

17 Aralık’ta Ankara’da gerçekleştireceğimiz ‘Artık yeter! Emekten halktan yana, seçim bütçesi değil geçim bütçesi istiyoruz’ şiarlı mitingimize ilişkin Ankara Valiliği tarafından verilen cevap bunun son örneğidir.

Ankara Valiliği haftalar önce Tandoğan meydanı için yaptığımız başvuruya uzun süre cevap vermemiştir. Dün saat 10’da yani mitinge 48 saat kala verilen cevapta ise miting yerinin Anıtpark olarak belirlendiği bildirilmiştir. Üstelik miting kısa bir saat dilimi ile sınırlandırılmak istenmiştir.

Başta üyelerimiz olmak üzere bütün illerden Ankara’ya gelecek on binlerce işçi ve emekçi Anıtpark’a sıkıştırmayı hedeflemenin tek bir anlamı vardır. O da fiili miting yasağıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı ile örgütlenme, ifade ve düşünce özgürlüğüne darbedir.

Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Bu yasaklama ve engellenmeler bize geri adım attıramayacaktır. Bu hukuksuzluklar silsilesi son buluncaya kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Hepimiz biliyoruz ki bugün TBMM’de görüşmeleri tamamlanacak olan bütçe de yıllardır bizlere, halka dayatılan Kölelik ve Yoksulluk Programının bir parçasıdır.

Nitekim daha önceki bütçeler gibi bu bütçede de işçiler yine yok. Kamu emekçileri yine yok. Açlık sınırı altına itilen on milyon asgari ücretli, 3 bin 500 TL ile açlık sınırının yarısına bile denk gelmeyen bir maaş reva görülen milyonlarca emekli yok. Kadınlar, gençler yok. Kamu hizmetlerine, eğitime, sağlığa, ulaşıma yatırım yok.

Ne var peki?

Daha en baştan istisna diyerek, muafiyet diyerek sermayeden 750 Milyar TL vergi almaktan vazgeçme var.

Yine Her 100 TL vergimizin 5 TL’sinin Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine

6 TL’sinin de ve hizmet alsak da almasak da müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı projelerine hazine garantisi olarak gitmesi var.

Her 100 TL verginin en az 15 TL’sini “Savuma-Güvenlik Harcamaları” adı altında silahlanmaya, çatışma ve savaş politikalarına gitmesi var.

Tüm bunlara rağmen bütçeyi sanki halk için, emekçiler için “kesenin ağzının açılacağı” bir bütçe gibi gösterenler var.

Buradan emeği ile geçinen tüm kesimleri, yurttaşlarımızı uyarıyoruz. Bugüne kadar onlarca, yüzlerce defa hayata geçirilen bu oyunu bozmaya çağırıyoruz.

Herkes bilsin ki kesenin ağzını işçiler, emekçiler, emeklikler, çiftçiler, küçük esnaflar için yani halkın %99’u için açmıyorlar. Kesenin ağzı her zaman olduğu gibi yine paradan para kazananlar, faizden, hazine garantisinden beslenenler, çalıştırdığı asgari ücretliler kadar bile vergi ödemeyenler için açılıyor.

Ülkeyi yönetenler bugün EYT, sözleşmeli istihdam, asgari ücret artışı gibi konuları seçim yatırımı haline getirmeye çalışıyor.

Ama son günlerde iktidar sözcüleri tarafından, bakanlar tarafından yapılan açıklamalar gösteriyor ki ne asgari ücretliler ne de  EYT’liler bu iktidarın umurunda. Bankaların, şirketlerin karını dört beş kat artırdığı, emeğin milli gelirden aldığı payın 10 puan düştüğü koşullarda bile asgari ücreti düşük tutmanın, EYT’nin kapsamını daraltmanın hesaplarını yapıyorlar. Asgari ücretliyi, kamu emekçisini, emekliyi iktidarlarının politikaları ile sadaka verecek fakir, fukaraya dönüştürdüklerini söyleyerek hepimizle açıkça dalga geçiyorlar.

Kaldı ki bugüne kadar ne zaman kaşıkla verseler, kepçe ile geri aldılar. Bu bütçede geçen seneye göre %150 artan vergilerin tüm yükü yine emekçilerin, halkın omuzlarına yıkılması da bu durumu ispatlıyor.

Her şey bir yana bir ülkede her üç çocuktan biri okula aç gidiyorsa ve o ülkeyi yönetenler bu çocuklara yıllık maliyeti 50 milyar TL olan bir öğün yemek talebini reddediyorsa, işçiye, emekçiye kesenin ağzını açması zaten beklenemez.

%1’in çıkarı için %99’u yok sayan adaletsizliğe, haksızlığa karşı çaresiz değiliz. Çağrımız işçisi, kamu emekçisi, emeklisi, asgari ücretlisi, kadını, genci ile bu düzenin çarkları ile yoksullaştırılan, ezilen, ötekileştirilen herkesedir.

GELİN;

Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınması,

Mali kayıplarımızın yaşanan gerçek hayat pahalılığı ve yoksulluk sınırında yaşanan artış temel alınarak telafi edilmesi,

Vergide adaletin sağlanması, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınması,

Tükettiğimiz her şeyden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesi,

Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesi,

Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılması, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınması,

Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesi

Kamu hizmetlerinin tasfiyesine, özelleştirmelere, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan hazine garantilerine son verilmesi,

Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılması,

Her türlü güvencesiz istihdama son verilmesi,

Engelli yurttaşların erişebilirlik sorununun çözülmesini, engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi,

Kaynaklarımızın savunmaya, güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; adaletin tesis edilmesi, emek, barış ve demokrasi için kullanılması,

TALEPLERİMİZE HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKALIM.

Gelin; İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Adil Bir Vergi Sistemi, Halk İçin-Emek İçin Bütçe, Güvenceli İş, Güvenli Gelecek İçin omuz omuza verelim.

Yazar - Davut Güleç

Gazeteci, televizyoncu, Uzman polis-adliye muhabiri, Spor yazarı, TEMA’cı, Kızılay’cı, Dağcı, Trekkingci, Alp disiplini kayak milli hakemi, Herkes İçin Spor Federasyonu Kayseri il temsilcisi, Erciyes Kar Kaplanları Spor Kulübü Basın sözcüsü, Kayseri Spor Adamları Derneği yönetim kurulu üyesi, Kent Güvenlik konseyi üyesi, Halkla İlişkiler Tanıtım, Adalet, Kamu Yönetimi mezunu ----- Davut Güleç Kimdir ? -----

İlginizi Çekebilir

CHP’li Nuran Çetin: Bugün, eğitim sistemimizin ve öğretmenlerimizin sayılamayacak kadar çok sorunu bulunmaktadır

CHP’nin Kayseri’de Eğitimden Sorumlu İl Başkan Yardımcımız Nuran Çetin, Öğretmenler günü nedeniyle yaptığı açıklamada, AK …